Cumartesi Derslerinde bu hafta:
“Herkes, her vakit Kur’ân’a muhtaç olduğu halde, ya gabavetinden veya başka esbaba binaen, her vakit bütün Kur’ân’ı okumayan veyahut okumaya vakit ve fırsat bulamayan adamlar Kur’ân’dan mahrum kalmamak için, herbir sûre birer küçük Kur’ân hükmüne, hattâ herbir uzun âyet birer kısa sûre makamına geçer.”
konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – İKİNCİ ŞUA – BEŞİNCİ LEM’A – BİRİNCİ VE İKİNCİ IŞIK.

KISA VIDEO
UZUN VİDEO
SHORTS
Yirmi Beşinci Söz
Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi
Birinci Şule
İKİNCİ ŞUA
Kur’ân’ın câmiiyet-i harikulâdesidir. Şu Şuanın Beş Lem’ası var.
…
BEŞİNCİ LEM’A:
Kur’ân’ın üslûp ve îcâzındaki câmiiyet-i harikadır. Bunda Beş Işık var.
BİRİNCİ IŞIK:
Üslûb-u Kur’ân’ın o kadar acip bir cem’iyeti var ki, birtek sûre, kâinatı içine alan bahr-i muhit-i Kur’ânîyi içine alır. Birtek âyet, o sûrenin hazinesini içine alır. Âyetlerin çoğu, herbirisi birer küçük sûre; sûrelerin çoğu, herbirisi birer küçük Kur’ân’dır.
İşte şu i’cazkârâne îcazdan, büyük bir lütf-u irşaddır ve güzel bir teshildir. Çünkü herkes, her vakit Kur’ân’a muhtaç olduğu halde, ya gabavetinden veya başka esbaba binaen, her vakit bütün Kur’ân’ı okumayan veyahut okumaya vakit ve fırsat bulamayan adamlar Kur’ân’dan mahrum kalmamak için, herbir sûre birer küçük Kur’ân hükmüne, hattâ herbir uzun âyet birer kısa sûre makamına geçer. Hattâ Kur’ân Fâtiha’da, Fâtiha dahi Besmelede münderiç olduğuna ehl-i keşif müttefiktirler. Şu hakikate burhan ise, ehl-i tahkikin icmâıdır.
İKİNCİ IŞIK:
Âyât-ı Kur’âniye, emir ve nehiy, vaad ve vaîd, tergib ve terhib, zecir ve irşad, kasas ve emsal, ahkâm ve maarif-i İlâhiye ve ulûm-u kevniye ve kavânin ve şerâit-i hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiye ve hayat-ı kalbiye ve hayat-ı mâneviye ve hayat-ı uhreviye gibi umum tabakat-ı kelâmiye ve maarif-i hakikiye ve hâcât-ı beşeriyeye delâlâtıyla, işârâtıyla câmi’ olmakla beraber
خُذْ مَا شِئْتَ لِمَا شِئْتَ
yani, “İstediğin herşey için, Kur’ân’dan her ne istersen al” ifade ettiği mânâ, o derece doğruluğuyla makbul olmuş ki, ehl-i hakikat mabeyninde durub-u emsal sırasına geçmiştir. Âyât-ı Kur’âniyede öyle bir câmiiyet var ki, her derde deva, her hacete gıda olabilir. Evet, öyle olmak lâzım gelir. Çünkü, daima terakkiyatta kat’-ı merâtip eden bütün tabakat-ı ehl-i kemâlin rehber-i mutlakı, elbette şu hâsiyete mâlik olması elzemdir.
| acip: şaşırtıcı, hayret verici ahkâm: hükümler (bk. ḥ-k-m) âyât-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın âyetleri bahr-i muhit-i Kur’ânî: büyük Kur’ân denizi binaen: -dayanarak burhan: mantıkî, güçlü delil câmi’: içine alan, kapsayan (bk. c-m-a) câmiiyet: kapsamlılık (bk. c-m-a) câmiiyet-i harika: şaşırtıcı derecede çok mânâları ve özellikleri kapsayıcılık (bk. c-m-a) cem’iyet: kapsamlılık, genişlik (bk. c-m-a) delâlât: deliller durub-u emsal: atasözleri (bk. m-s̱-l) ehl-i hakikat: gerçeği ve doğruyu bulan kimseler (bk. ḥ-ḳ-ḳ) ehl-i keşif: maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler (bk. k-ş-f) ehl-i tahkik: hakikatleri delilleriyle bilen araştırmacı alimler (bk. ḥ-ḳ-ḳ) elzem: çok lüzumlu emsal: misaller (bk. m-s̱-l) esbab: sebepler (bk. s-b-b) gabavet: ahmaklık, anlayışsızlık hacet: ihtiyaç (bk. ḥ-v-c) hâcât-ı beşeriye: insanın ihtiyaçları (bk. ḥ-v-c) hakikat: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ) | hâsiyet: özellik hayat-ı içtimaiye: toplum hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a) hayat-ı kalbiye: kalbî, manevî hayat (bk. ḥ-y-y) hayat-ı mâneviye: mânevî hayat (bk. ḥ-y-y; a-n-y) hayat-ı uhreviye: âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; e-ḫ-r) i’cazkârane: mu’cizeli bir şekilde (bk. a-c-z) îcâz: az sözle çok mânâlar anlatma, özlü söz (bk. v-c-z) icmâ: fikir birliği (bk. c-m-a) irşad: doğru yolu gösterme (bk. r-ş-d) istihsan etmek: beğenmek, güzel bulmak (bk. ḥ-s-n) işârât: işaretler kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n) kasas: kıssalar kat’-ı merâtip etmek: mertebeler katetmek, aşmak kavânin: kanunlar (bk. ḳ-n-n) kelâm: söz (bk. k-l-m) lâkayt: kayıtsız, ilgisiz lütf-u irşad: doğru yola eriştirme nimeti (bk. l-ṭ-f; r-ş-d) maarif-i hakikiye: gerçek bilgiler (bk. a-r-f; ḥ-ḳ-ḳ) maarif-i İlâhiye: İlâhî bilgiler (bk. a-r-f; e-l-h) mabeyn: ara makbul: kabul görmüş mâlik: sahip (bk. m-l-k) | Mâlikü’l-Mülk: bütün mülkün gerçek sahibi Allah (bk. m-l-k) muhal: imkânsız mülk: sahip olunan ve hükmedilen şey (bk. m-l-k) münderic: yerleştirilmiş müttefik: birleşmiş nehiy: yasaklama rehber-i mutlak: her bakımdan rehber (bk. ṭ-l-ḳ) şerâit-i hayat-ı şahsiye: şahsî hayat şartları (bk. ḥ-y-y) tabakat-ı ehl-i kemâl: kemâl sahibi insanların tabakaları, grupları (bk. k-m-l) tabakat-ı kelâmiye: söz tabakaları, alanları (bk. k-l-m) tanzim: düzenleme (bk. n-ẓ-m) terakkiyat: terakkiler, ilerlemeler tergib: isteklendirme, şevklendirme terhib: korkutma teshil: kolaylaştırma ulûm-u kevniye: kâinat ve dünya ile ilgili ilimler (bk. a-l-m; k-v-n) umum: bütün üslub-u Kur’ân: Kur’ân’ın ifade tarzı üslûp: ifade tarzı vaad: söz verme (bk. v-a-d) vaîd: tehdit etme (bk. v-a-d) velvele: coşku zecir: sakındırma ziynetlendirmek: süslemek (bk. z-y-n) |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – İKİNCİ ŞUA – İKİNCİ ŞUA – BEŞİNCİ LEM’A – BİRİNCİ VE İKİNCİ IŞIK, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
https://erisale.com/#content.tr.1.534
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/534
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- Dünyayı ışıklandıran ziya, güneşten başka hangi şeye yakışır? Tılsım-ı kâinatı keşfedip âlemi ışıklandıran beyan-ı Kur’ân, Şems-i Ezelîden başka kimin nuru olabilir? Kimin haddine düşmüş ki ona nazire getirsin, onun taklidini yapsın? – Cumartesi Dersleri 25. 2. 4.
- Hem meselâ, kasas-ı Kur’âniyeden kıssa-i Mûsâ aleyhisselâm, adeta Asâ-yı Mûsâ aleyhisselâm gibi, binler faideleri var. O kıssada, hem Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı teskin ve tesellî, hem küffarı tehdit, hem münafıkları takbih, hem Yahudileri tevbih gibi çok makàsıdı, pek çok vücuhu vardır. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 3.
- Evet, güneş bir meyvedardır; silkinir, tâ düşmesin seyyar olan yemişleri. Eğer sükûtuyla sükûnet eylese cezbe, kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 2.
- Elfâz-ı Kur’âniye öyle bir tarzda vaz edilmiş ki, herbir kelâmın, hattâ herbir kelimenin, hattâ herbir harfin, hattâ bazan bir sükûtun çok vücuhu bulunuyor, herbir muhatabına ayrı ayrı bir kapıdan hissesini verir. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 1.
- Kur’ân-ı Kerîm öyle bir mâide-i semâviyedir ki, binler muhtelif tabakada olan efkâr ve ukul ve kulûb ve ervah, o sofradan gıdalarını buluyorlar, müştehiyâtını alıyorlar, arzuları yerine gelir. Hattâ pek çok kapıları kapalı kalıp istikbalde geleceklere bırakılmıştır. – Cumartesi Dersleri 25. 1. 12.
- “Yoksa sana bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler tuzağa düşecek olanların tâ kendileridir.” Tûr Sûresi, 52:42. Veyahut, fıtratları bozulmuş, vicdanları çürümüş şarlatan münafıklar, dessas zındıklar gibi, ellerine geçmeyen hidayetten halkları aldatıp çevirmek, hile edip döndürmek mi istiyorlar ki, sana karşı kâh kâhin, kâh mecnun, kâh sâhir deyip, kendileri dahi inanmadıkları halde başkalarını inandırmak mı istiyorlar? – Cumartesi Dersleri 25. 1. 11.



