https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Dünyaya düşkün ve bağımlı insana dünyadan nefret edip sonsuzluk alemine geçme arzusu veren haller” konusu ele alınmaktadır. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan Sözler isimli eserinden On Yedinci Söz Birinci Makam.
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
On Yedinci Söz
اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى اْلاَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً وَاِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا 1
وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَۤا اِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ 2
Bu Söz, iki âli Makam ve bir parlak Zeylden ibarettir.
BİRİNCİ MAKAM
HÂLIK-I RAHÎM ve Rezzâk-ı Kerîm, ve Sâni-i Hakîm şu dünyayı, âlem-i ervah ve ruhaniyat için bir bayram, bir şehrayin suretinde yapıp, bütün esmâsının garaib-i nukuşuyla süslendirip, küçük büyük, ulvî süflî herbir ruha, ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehasin ve in’âmattan istifade etmeye muvafık ve havas ile mücehhez bir ceset giydirir, bir vücud-u cismanî verir, bir defa o temâşâgâha gönderir.
Hem zaman ve mekân cihetiyle pek geniş olan o bayramı asırlara, senelere, mevsimlere, hattâ günlere, kıt’alara taksim ederek herbir asrı, herbir seneyi, herbir mevsimi, hattâ bir cihette herbir günü, herbir kıt’ayı, birer taife ruhlu mahlûkatına ve nebatî masnuatına birer resmigeçit tarzında bir ulvî bayram yapmıştır. Ve bilhassa rû-yi zemin, hususan bahar ve yaz zamanında, masnuat-ı sağirenin taifelerine öyle şaşaalı ve birbiri arkasında bayramlardır ki, tabakat-ı âliyede olan ruhaniyatı ve melâikeleri ve sekene-i semâvâtı seyre celb edecek bir
Dipnot-1
“Yeryüzünde ne varsa Biz dünya için bir süs olarak yarattık ki, insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye imtihan edelim. Onun üzerindeki herşeyi Biz elbette kup kuru bir toprak haline getireceğiz.” Kehf Sûresi, 18:7-8.
Dipnot-2
“Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka birşey değildir.” En’âm Sûresi, 6:32.
âlem-i ervah: ruhlar âlemi (bk. a-l-m; r-v-h) âli: yüce bilhassa: özellikle celb etmek: çekmek cihet: yön esmâ: isimler (bk. s-m-v) garaib-i nukuş: nakışlardaki harikâlıklar (bk. n-ḳ-ş) Hâlık-ı Rahîm: rahmeti herşeyi kuşatan ve herşeyi yoktan yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ, r-ḥ-m) havas: hisler, duyular hususan: özellikle in’âmat: nimetlendirmeler (bk. n-a-m) istifade: faydalanma, yararlanma mahlûkat: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ) | masnuat: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a) masnuat-ı sağire: san’at eseri küçük varlıklar (bk. ṣ-n-a) mehasin: güzellikler (bk. ḥ-s-n) melâike: melekler (bk. m-l-k) mücehhez: donatılmış muvafık: uygun nebatî: bitkisel Rezzâk-ı Kerîm: sonsuz ikram sahibi ve gerçek rızık verici olan Allah (bk. r-z-ḳ; k-r-m) rû-yi zemin: yeryüzü ruhaniyat: ruhanî varlıklar (bk. r-v-h) Sâni-i Hakîm: her şeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; ḥ-k-m) | şaşaalı: gösterişli, göz alıcı şehrayin: şenlik sekene-i semavat: semada yaşayan varlıklar (bk.s-k-n; s-m-v) süflî: aşağı, alçak tabakat-ı âliye: yüce katlar, makamlar taife: topluluk taksim etmek: bölüştürmek, ayırmak temâşâgâh: seyir yeri ulvî: yüce, yüksek vücud-u cismanî: maddî vücut, beden (bk. v-c-d) zeyl: ilâve, ek |
cazibedarlık görünüyor. Ve ehl-i tefekkür için öyle şirin bir mütalâagâh oluyor ki, akıl tarifinden âcizdir.
Fakat bu ziyafet-i İlâhiye ve bayram-ı Rabbâniyedeki ism-i Rahmân ve Muhyî’nin tecellîlerine mukabil, ism-i Kahhâr ve Mümît, firak ve mevtle karşılarına çıkıyorlar. Şu ise, وَرَحْمَتِى وَسِعَتْ كُلَّ شَىْءٍ 1 rahmetinin vüs’at-i şümulüne zahiren muvafık düşmüyor. Fakat hakikatte birkaç cihet-i muvafakati vardır. Bir ciheti şudur ki:
Sâni-i Kerîm, Fâtır-ı Rahîm, herbir taifenin resmigeçit nöbeti bittikten ve o resmigeçitten maksut olan neticeler alındıktan sonra, ekseriyet itibarıyla, dünyadan merhametkârâne bir tarzla tenfir edip usandırıyor, istirahate bir meyil ve başka bir âleme göçmeye bir şevk ihsan ediyor; ve vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelân-ı şevk-engiz, ruhlarında uyandırıyor.
Hem o Rahmân’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda, mücahede işinde telef olan bir nefere şehadet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismanî bir vücud-u bâki vererek Sırat üstünde, sahibine burâk gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor.2 Öyle de, sair zîruh ve hayvanatın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbâniyelerinde ve evâmir-i Sübhâniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhaniye ve onların istidatlarına göre bir nevi ücret-i mâneviye, o tükenmez hazine-i rahmetinden baîd değil ki
Dipnot-1
“Rahmetim herşeyi kaplamıştır.” A’râf Sûresi, 7:156.
Dipnot-2
bk. Ed-Deylemî, el-Müsned 1:85; el-Gazâlî, el-Vasît 7:31; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân 15:111; es-Serahsî, el-Mebsût 12:10; el-Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’ 5:80.
âciz: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z) baîd: uzak bayram-ı Rabbâniye: Rabbânî bayram (bk. r-b-b) burak: Cennete mahsus bir binek cazibedarlık: çekicilik cihet: yön cihet-i muvafakat: uygunluk yönü cismanî: maddi yapısı olan ehl-i tefekkür: tefekkür edenler, düşünenler (bk. f-k-r) ekseriyet: çoğunluk (bk. k-s̱-r) evâmir-i Sübhâniye: her türlü kusur ve noksandan yüce olan Cenab-ı Allah’ın emirleri (bk. s-b-ḥ) Fâtır-ı Rahîm: rahmeti herşeyi kuşatan ve benzersiz şeyleri üstün sanatıyla yaratan Allah (bk. f-ṭ-r; r-ḥ-m) firak: ayrılık (bk. f-r-ḳ) hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hayvanat: hayvanlar (bk. ḥ-y-y) hazine-i rahmet: rahmet hazinesi (bk. r-ḥ-m) ihsan: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n) istidat: kabiliyet, yetenek (bk. a-d-d) Kahhar: herşeye her zaman mutlak galip gelen ve kahretmeye gücü yeten Allah (bk. ḳ-h-r) | maksut olan: istenilen, hedeflenen (bk. ḳ-ṣ-d) merhametkârâne: merhametli bir şekilde (bk. r-ḥ-m) meşakkat: güçlük, sıkıntı mevt: ölüm (bk. m-v-t) meyelân-ı şevk-engiz: şevk verici eğilim meyil: eğilim mücahede: cihad etme, savaş (bk. c-h-d) Muhyî: bütün canlılara hayat veren Allah (bk. ḥ-y-y) mukabil: karşılık mükâfat-ı ruhaniye: ruhanî ödül (bk. r-v-ḥ) Mümît: ölümü yaratan Allah (bk. m-v-t) mütalâagâh: inceleme ve düşünme yeri muvafık: uygun nefer: asker, er nevi: çeşit, tür nihayetsiz: sonsuz Rahmân: rahmetinin eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah (bk. r-h-m) rahmet: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m) sair: diğer Sâni-i Kerîm: sonsuz cömertlik ve kerem sahibi ve herşeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; k-r-m) şehadet: şehitlik (bk. ş-h-d) | şevk: şiddetli arzu ve istek Sırat: Cehennem üzerine kurulu olan ve Cennete gitmek için geçilmesi gereken köprü taife: topluluk tecellî: görünüm, yansıma (bk. c-l-y) tenfir: nefret ettirme terhis: göreve son verme ücret-i mâneviye: mânevî ücret (bk. a-n-y) vatan-ı aslî: asıl vatan vazife-i fıtriye-i Rabbâniye: Allah’ın herbir varlığa yüklediği yaratılış görevi (bk. f-ṭ-r; r-b-b) vazife-i hayat: hayat görevi (bk. ḥ-y-y) vücud-u bâki: devamlı ve kalıcı vücud (bk. v-c-d; b-ḳ-y) vüs’at-i şümul: kapsamının genişliği zahiren: görünürde (bk. ẓ-h-r) zîruh: ruh sahibi (bk. ẕî; r-v-ḥ) ziyafet-i İlâhiye: İlâhi ziyafet (bk. e-l-h) |
bulunmasın; dünyadan gitmelerinden pek çok incinmesinler, belki memnun olsunlar. Lâ ya’lemu’l-ğaybe illâllah.
Lâkin, zîruhların en eşrefi ve şu bayramlarda kemiyet ve keyfiyet cihetiyle en ziyade istifade eden insan, dünyaya pek çok meftun ve müptelâ olduğu halde, dünyadan nefret ve âlem-i bekàya geçmek için, eser-i rahmet olarak, iştiyak-engiz bir halet verir. Kendi insaniyeti dalâlette boğulmayan insan o haletten istifade eder, rahat-ı kalble gider. Şimdi, o haleti intaç eden vecihlerden, nümune olarak beşini beyan edeceğiz.
Birincisi:
İhtiyarlık mevsimiyle, dünyevî, güzel ve cazibedar şeyler üstünde fena ve zevâlin damgasını ve acı mânâsını göstererek o insanı dünyadan ürkütüp, o fâniye bedel, bir bâki matlubu arattırıyor.1
İkincisi:
İnsanın alâka peyda ettiği bütün ahbaplardan yüzde doksan dokuzu dünyadan gidip diğer bir âleme yerleştikleri için, o ciddî muhabbet saikasıyla, o ahbabın gittiği yere bir iştiyak ihsan edip, mevt ve eceli mesrurâne karşılattırıyor.2
Üçüncüsü:
İnsandaki nihayetsiz zayıflık ve âcizliği bazı şeylerle ihsas ettirip, hayat yükü ve yaşamak tekâlifi ne kadar ağır olduğunu anlattırıp, istirahate ciddî bir arzu ve bir diyar-ı âhara gitmeye samimî bir şevk veriyor.
Dördüncüsü:
İnsan-ı mü’mine nur-u imanla gösterir ki, mevt, idam değil, tebdil-i mekândır. Kabir ise, zulümatlı bir kuyu ağzı değil, nuraniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise, bütün şaşaasıyla, âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna çıkmak ve müz’iç dağdağa-i hayat-ı cismaniyeden âlem-i rahata ve meydan-ı tayeran-ı ervâha geçmek ve mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzur-u Rahmân’a gitmek, bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir.3
Dipnot-1
bk. Âl-i İmran Sûresi, 3:185; Nisâ Sûresi, 4:77; En’âm Sûresi, 6:70, 130; A’râf Sûresi, 7:51.
Dipnot-2
bk. Âl-i İmran Sûresi, 3:157, 169; Tevbe Sûresi, 9:111; Yunus Sûresi, 10:7; Tâhâ Sûresi, 20:72; Hac Sûresi, 22:58; Kaf Sûresi, 50:43; Hadîd Sûresi, 57:21.
Dipnot-3
bk. Bakara Sûresi, 2:1554; Âl-i İmran Sûresi, 3:14; Nisâ Sûresi, 4:74, 94; Tevbe Sûresi, 9:38; Nahl Sûresi, 16:30, 122; Furkan Sûresi, 25;15; Ankebût Sûresi, 29:64; A’lâ Sûresi, 87:16.
âcizlik: güçsüzlük (bk. a-c-z) ahbap: sevilenler, dostlar (bk. ḥ-b-b) alâka peyda etmek: ilgi duymak âlem-i bekà: devamlı ve kalıcı olan âlem (bk. a-l-m; b-ḳ-y) âlem-i rahat: rahat âlemi (bk. a-l-m) bâki: sürekli olan, sonsuz (bk. b-ḳ-y) beyan: açıklama (bk. b-y-n) bostan-ı cinân: Cennet bahçeleri cazibedar: cazibeli, çekici dağdağa-i hayat-ı cismaniye: maddî hayatın sıkıntıları (bk. ḥ-y-y) dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l) diyar-ı âhar: başka memleket (bk. e-ḫ-r) dünyevî: dünyaya ait eser-i rahmet: rahmet eseri (bk. r-ḥ-m) eşref: en şerefli fena: gelip geçicilik (bk. f-n-y) | hâlet: hal, durum huzur-u Rahmân: Rahmân olan Allah’ın huzuru (bk. ḥ-ḍ-r; r-ḥ-m) idam: yok etme ihsan: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n) ihsas: hissettirme insan-ı mü’min: imanlı insan (bk. e-m-n) intaç eden: netice veren iştiyak: şiddetli arzu ve istek iştiyak-engiz: çok arzulu ve istekli kemiyet: çokluk, nicelik keyfiyet: kalite, nitelik lâ ya’lemu’l-ğaybe illallah: gaybı Allah’tan başkası bilemez (bk. a-l-m; ğ-y-b) mahlûkat: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ) matlup: istek, istenilen (bk. ṭ-l-b) meftun: düşkün mesrurâne: sevinçli bir şekilde mevt: ölüm (bk. m-v-t) meydan-ı tayeran-ı ervâh: ruhların uçuştuğu meydan (bk. r-v-ḥ) | muhabbet: sevgi (bk. ḥ-b-b) müptelâ: bağımlı müz’iç: rahatsız edici nihayetsiz: sonsuz nisbeten: kıyasla (bk. n-s-b) nur-u iman: iman nuru (bk. n-v-r; e-m-n) nuraniyetli: nurlu, aydınlık (bk. n-v-r) rahat-ı kalb: kalp rahatlığı saadet: mutluluk saikasıyla: sebebiyle şaşaa: gösteriş, parlaklık tebdil-i mekân: yer değiştirme (bk. m-k-n) tekâlif: yükümlülükler vecih: yön zevâl: yokluk, sona erme (bk. z-v-l) zindan-ı dünya: dünya zindanı zîruh: ruh sahibi (bk. ẕî; r-v-ḥ) ziyade: çok, fazla zulümatlı: karanlık (bk. ẓ-l-m) |
Beşincisi:
Kur’ân’ı dinleyen insana, Kur’ân’daki ilm-i hakikati ve nur-u hakikatle dünyanın mahiyetini bildirmekliğiyle, dünyaya aşk ve alâka pek mânâsız olduğunu anlatmaktır.1 Yani, insana der ve ispat eder ki:
“Dünya bir kitab-ı Samedânîdir. Huruf ve kelimâtı nefislerine değil, belki başkasının Zât ve sıfât ve esmâsına delâlet ediyorlar. Öyle ise mânâsını bil, al; nukuşunu bırak, git.
“Hem bir mezraadır.2 Ek ve mahsulünü al, muhafaza et; muzahrafatını at, ehemmiyet verme.
“Hem birbiri arkasında daim gelen, geçen âyineler mecmuasıdır. Öyle ise onlarda tecellî edeni bil, envârını gör ve onlarda tezahür eden esmânın tecelliyâtını anla ve Müsemmâlarını sev; ve zevâle ve kırılmaya mahkûm olan o cam parçalarından alâkanı kes.
“Hem seyyar bir ticaretgâhtır. Öyle ise alışverişini yap, gel; ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından beyhude koşma, yorulma.
“Hem muvakkat bir seyrangâhtır. Öyle ise nazar-ı ibretle bak ve zahirî, çirkin yüzüne değil, belki Cemîl-i Bâkîye bakan gizli, güzel yüzüne dikkat et, hoş ve faideli bir tenezzüh yap, dön; ve o güzel manzaraları irâe eden ve güzelleri gösteren perdelerin kapanmasıyla, akılsız çocuk gibi ağlama, merak etme.
“Hem bir misafirhanedir. Öyle ise, onu yapan Mihmandar-ı Kerîmin izni dairesinde ye, iç, şükret. Kanunu dairesinde işle, hareket et. Sonra arkana bakma, çık, git. Herzekârâne, fuzulî bir surette karışma. Senden ayrılan ve sana ait olmayan şeylerle mânâsız uğraşma ve geçici işlerine bağlanıp boğulma” gibi zahir hakikatlerle, dünyanın iç yüzündeki esrarı gösterip dünyadan mufarakati gayet hafifleştirir, belki hüşyar olanlara sevdirir ve rahmetinin herşeyde ve her şe’ninde bir izi bulunduğunu gösterir.
İşte Kur’ân şu beş veche işaret ettiği gibi, başka hususî vecihlere dahi âyât-ı Kur’âniye işaret ediyor. Veyl o kimseye ki, şu beş vecihten bir hissesi olmaya.
Dipnot-1
bk. Nisâ Sûresi, 4:94, 134; Yunus Sûresi, 10:24; Kehf Sûresi, 18:45-46; Tâhâ Sûresi, 20:131.
Dipnot-2
bk. el-Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 4:19; es-Sehâvî, el-Makâsıdü’l-Hasene s. 497.
âyât-ı Kur’âniye: Kur’ân-ı Kerimin âyetleri âyine: ayna beyhude: boşuna Cemîl-i Bâkî: sınırsız güzellik sahibi ve varlığı devamlı ve sonsuz olan Allah (bk. c-m-l; b-ḳ-y) delâlet: işaret envâr: nurlar (bk. n-v-r) esmâ: isimler (bk. s-m-v) esrar: sırlar, gizli gerçekler fuzulî: lüzumsuz hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) herzekârâne: saçmalayarak huruf: harfler hüşyar: uyanıkilm-i hakikat: hakikat ilmi (bk. a-l-m; ḥ-ḳ-ḳ) irâe eden: gösteren kafile: topluluk kelimât: kelimeler (bk. k-l-m) kitab-ı Samedâniye: herşey Kendisine muhtaç olduğu halde Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın kitabı (bk. k-t-b; ṣ-m-d) | mahiyet: nitelik, özellik, iç yüz mahsul: ürün mecmua: topluluk (bk. c-m-a) mezraa: tarla Mihmandar-ı Kerîm: ikramı bol ve çok cömert olan misafir sahibi, Allah (bk. k-r-m) mufarakat: ayrılık (bk. f-r-ḳ) Müsemmâ: en güzel isimlerin sahibi olan Allah (bk. s-m-v) muvakkat: geçici muzahrafat: atıklar nazar-ı ibret: ibretle bakış (bk. n-ẓ-r) nefis: kendisi (bk. n-f-s) nukuş: nakışlar (bk. n-ḳ-ş) nur-u hakikat: hakikat nuru (bk. n-v-r; ḥ-ḳ-ḳ) rahmet: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m) şe’n: durum, hal (bk. ş-e-n) | seyrangâh: gezinti yeri seyyar: hareketli, gezici sıfât: vasıf, özellik (bk. v-ṣ-f) tecellî: yansıma, görünüm (bk. c-l-y) tecelliyât: yansımalar (bk. c-l-y) tenezzüh: gezinti (bk. n-z-h) tezahür: görünme, belirme (bk. ẓ-h-r) ticaretgâh: alışveriş yeri vecih: yön veyl: yazık zahir: görünen (bk. ẓ-h-r) zahirî: görünürdeki (bk. ẓ-h-r) zevâl: sona erme (bk. z-v-l) |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Yedinci Söz, Birinci Makam, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
http://www.erisale.com/#content.tr.1.283
CUMARTESİ DERSLERİ
Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır
13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı
13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret
12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas
12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas
12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas
11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2
10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat
10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat
10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat
10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat
10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat
10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat
10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat
10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat
10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat
10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat
10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat
10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat
10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .
10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret
10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler
9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte
9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler
8. sınıf fen konuları Bediüzzaman Cumartesi Dersleri EĞİTİM Eğitim Eğitim Haberleri Eğitim ve Öğretim Fen Bilimleri Fen Bilimleri 8 Fen Bilimleri 8 Yaprak Test Fen Bilimleri 8 Yaprak Testler fen bilimleri 8. sınıf test çöz Güneş Kainat KISA VİDEO Kur'an Kur'an-ı Kerim Kur'ân-ı Hakîm Matematik Mucize On Dokuzuncu Söz On Dokuzuncu Söz – Risalet-i Ahmediyeye dairdir On Üçüncü Söz Ortaokul Ortaokul Fen Bilimleri 8 Ortaokul Fen Bilimleri 8 Yaprak Test Partilerin Eğitim Programları POSTERLER Risale-i Nur Külliyatı Said Nursi sanat SHORTS Svenska Sözler SİYASİ PARTİLERİN EĞİTİM PROGRAMLARI UZUN VİDEO Yirminci Söz Yirminci Söz İkinci Makam Yirmi Üçüncü Söz Yirmi İkinci Söz Yirmi İkinci Söz Birinci Makam Yirmi İkinci Sözün İkinci Makamı Yirmi İkinci Söz İkinci Makam Üstad İLKOKUL
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.