https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Allah şah damarından daha yakın olduğu halde varlıkların son derece O’ndan uzak olması ne demek?” sorusu ele alınmaktadır. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler isimli eserinden On Altıncı Söz Üçüncü Şua.
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
On Altıncı Söz
ÜÇÜNCÜ ŞUA
Ey haddinden tecavüz etmiş nefs-i pürvesvas! Diyorsun ki:
بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ 1
مَا مِنْ دَۤابَّةٍ اِلاَّ هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا 2
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ 3
gibi âyetler, nihayet derecede kurbiyet-i İlâhiyeyi gösteriyor .
وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 4
تَعْرُجُ الْمَلٰۤئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ اَلْفَ سَنَةٍ 5
ve hadiste varid olan “Cenâb-ı Hak yetmiş bin hicab arkasındadır”6 ve Mirac gibi hakikatler, nihayet derecede bu’diyetimizi gösteriyor. Şu sırr-ı gâmızı fehme takrip edecek bir izah isterim.
Elcevap: Öyle ise dinle.
Evvelâ: Birinci Şuâın âhirinde demiştik: Nasıl ki güneş, kayıtsız nuruyla ve maddesiz aksi cihetiyle sana, senin ruhun penceresi ve onun âyinesi olan gözbebeğinden daha yakın olduğu halde, sen mukayyet ve maddede mahpus olduğun için ondan gayet uzaksın. Onun yalnız bir kısım akisleriyle, gölgeleriyle temas edebilirsin. Ve bir nevi cilveleriyle ve cüz’î tecellîleriyle görüşebilirsin. Ve bir sınıf sıfatları hükmünde olan elvanlarına ve bir taife isimleri hükmünde olan şualarına ve mazharlarına yanaşabilirsin. Eğer güneşin mertebe-i aslîsine yanaşmak ve bizzat, doğrudan doğruya, güneşin zatıyla görüşmek istersen, o vakit pek çok kayıtlardan tecerrüd etmekliğin ve pek çok meratib-i külliyetten geçmekliğin lâzım gelir. Âdeta sen, mânen tecerrüd cihetiyle küre-i arz kadar büyüyüp, hava gibi ruhen inbisat edip ve kamer kadar yükselip, bedir gibi mukabil geldikten sonra bizzat perdesiz onunla görüşüp bir derece yanaşmak dâvâ edebilirsin.
Dipnot-1
“Herşeyin hüküm ve tasarrufu Onun elindedir.” Yâsin Sûresi, 36:83.
Dipnot-2
“Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın.” Hûd Sûresi, 11:56.
Dipnot-3
“Biz ona şahdamarından daha yakınız.” Kaf Sûresi, 50:16.
Dipnot-4
“Siz de Ona döndürüleceksiniz.” Yâsin Sûresi, 36:83.
Dipnot-5
“Melekler ve Cebrail, ellibin sene uzunluğundaki bir günde Ona yükselirler.” Meâric Sûresi, 70:4.
Dipnot-6
bk. İmam Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, 1:101; Ebû Ya’lâ, el-Müsned 13:520; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat 6:278, 8:382; er-Rûyânî, el-Müsned 2:212; İbni Ebî Âsım, es-Sünne 2:367.
âhir: son (bk. e-ḫ-r) âyine: ayna bedir: dolunay, ayın en parlak hali bu’diyet: uzaklık cihet: yön cilve: yansıma, akis (bk. c-l-y) cüz’î: küçük, az (bk. c-z-e) elvan: renkler fehm: anlayış haddinden tecavüz etmek: çizgiyi aşmak, ileri gitmek hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hicab: perde inbisat etme: genişleme, yayılma kamer: ay | kurbiyet-i İlâhiye: Allah’a yakınlık (bk. e-l-h) küre-i arz: yerküre, dünya mânen: mânevî olarak (bk. a-n-y)mazhar: yansıma ve görünme yeri (bk. ẓ-h-r) meratib-i külliyet: büyük mertebeler (bk. k-l-l) mertebe-i aslî: asıl mertebe Mirac: Peygamberimizin Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c) | mukabil: karşılık mukayyet: kayıtlı, sınırlı nefs-i pürvesvas: çok vesveseli nefis (bk. n-f-s) nevi: çeşit nihayet: son sırr-ı gâmız: anlaşılması zor mesele şua: ışık, parıltı taife: topluluk takrip: yakınlaştırma tecellî: görünüm, yansıma (bk. c-l-y) tecerrüd: soyutlanma, sıyrılma varid olan: söylenen |
Öyle de, o Celîl-i Pürkemâl, o Cemîl-i Bîmisâl, o Vâcibü’l-Vücud, o Mûcid-i Küll-i Mevcud, o Şems-i Sermed, o Sultan-ı Ezel ve Ebed, sana senden yakındır. Sen Ondan nihayetsiz uzaksın. Kuvvetin varsa, temsildeki dekaiki tatbik et.
Saniyen: Meselâ,
وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى 1
bir padişahın çok isimleri içinde Kumandan ismi çok mütedahil dairelerde tezahür eder. Serasker daire-i külliyesinden tut, müşiriyet ve ferikiyet, ta yüzbaşı, ta onbaşıya kadar, geniş ve dar, küllî ve cüz’î dairelerde de zuhur ve tecellîsi vardır. Şimdi, bir nefer, hizmet-i askeriyesinde, onbaşı makamında tezahür eden cüz’î kumandanlık noktasını merci tutar, kumandan-ı âzamına şu cüz’î cilve-i ismiyle temas eder ve münasebettar olur. Eğer asıl ismiyle temas etmek, ona o ünvanla görüşmek istese, onbaşılıktan ta serasker mertebe-i külliyesine çıkmak lâzım gelir.
Demek padişah, o nefere ismiyle, hükmüyle, kanunuyla ve ilmiyle, telefonuyla ve tedbiriyle ve—eğer o padişah, evliya-i abdaliyeden nuranî olsa—bizzat huzuruyla gayet yakındır. Hiçbir şey mâni olup hâil olamaz. Halbuki o nefer gayet uzaktır. Binler mertebeler hâil, binler hicaplar fâsıldır. Fakat bazan merhamet eder; hilâf-ı âdet, bir neferi huzuruna alır, lütf una mazhar eder.
Öyle de, emr-i كُنْ فَيَكُونُ 2 ‘a mâlik, güneşler ve yıldızlar emirber nefer hükmünde olan Zât-ı Zülcelâl, herşeye herşeyden daha ziyade yakın olduğu halde, herşey Ondan nihayetsiz uzaktır. Onun huzur-u kibriyâsına perdesiz girmek istenilse, zulmanî ve nuranî, yani maddî ve ekvânî ve esmâî ve sıfâtî yetmiş binler hicaptan geçmek, her ismin binler hususî ve küllî derecât-ı tecellîsinden çıkmak, gayet yüksek tabakat-ı sıfâtında mürur edip ta İsm-i Âzamına mazhar olan
Dipnot-1
“En yüce misaller Allah içindir.” Nahl Sûresi, 16:60.
Dipnot-2
“(Cenâb-ı Hak) Birşeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.” Yâsin Sûresi, 36:82.
Celîl-i Pürkemâl: sonsuz kemâl ve haşmet sahibi Allah (bk. c-l-l; k-m-l) Cemîl-i Bîmisâl: benzersiz güzellik sahibi Allah (bk. c-m-l; m-s̱-l) cilve-i isim: ismin cilvesi, görüntüsü (bk. c-l-y; s-m-v) cüz’î: küçük, dar (bk. c-z-e) daire-i külliye: büyük ve geniş daire (bk. k-l-l) dekaik: incelikler derecât-ı tecellî: yansıma dereceleri (bk. c-l-y) ekvânî: varlıklarla ilgili (bk. k-v-n) emirber nefer: emre hazır asker esmâî: isimlerlehhhhh ilgili (bk. s-m-v) evliya-i abdaliye: bir anda birkaç yerde görülebilen veliler (bk. v-l-y) fâsıl: ara, ayırıcı ferikiyet: generallik hâil: engel hicap: perde hilâf-ı âdet: kuraldışı olarak hizmet-i askeriye: askerlik hizmeti huzur-u kibriyâ: sonsuz büyüklük sahibi Allah’ın huzuru (bk. ḥ-ḍ-r; k-b-r) | İsm-i Âzam: Cenab-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olanı (bk. s-m-v; a-z-m) küllî: büyük, kapsamlı (bk. k-l-l) kumandan-ı âzam: en büyük kumandan (bk. a-ẓ-m) lütuf: iyilik, ikram, bağış (bk. l-ṭ-f) mâlik: sahip (bk. m-l-k) mazhar: sahip olma, erişme (bk. ẓ-h-r) merci: kaynak, başvurulacak yer mertebe-i külliye: büyük ve kapsamlı mertebe (bk. k-l-l) Mûcid-i Küll-i Mevcud: bütün varlıkları yoktan var eden Allah (bk. v-c-d; k-l-l) mürur etme: geçme müşiriyet: mareşallik mütedahil: birbiri içinde nefer: asker, er nuranî: nurlu, parlak (bk. n-v-r) saniyen: ikinci olarak Şems-i Sermed: Sonsuz Güneş; bu tâbir herşeyi nurlandıran Allah için bir benzetme olarak kullanılır | serasker: ordu komutanı sıfâtî: sıfatlarla ilgili (bk. v-ṣ-f) Sultan-ı Ezel ve Ebed: başlangıç ve sonu olmaksızın, hüküm ve saltanatı ezelden ebede devam eden Sultan, Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l; e-b-d) tabakat-ı sıfât: sıfat tabakaları (bk. v-ṣ-f) tecelli: yansıma, görünme (bk. c-l-y) tedbir: idare etme (bk. d-b-r) temsil: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l) tezahür: görünme (bk. ẓ-h-r) Vâcibü’l-Vücud: varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah (bk. v-c-b; v-c-d) Zât-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet sahibi Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l) ziyade: çok, fazla zuhur: görünme (bk. ẓ-h-r) zulmanî: karanlık (bk. ẓ-l-m) |
Copyright © Söz Basım Yayın
Arş-ı Âzamına uruc etmek, eğer cezb ve lütfu olmazsa binler seneler çalışmak ve sülûk etmek lâzım gelir. Meselâ, sen Ona Hâlık ismiyle yanaşmak istersen, senin Hâlıkın hususiyetiyle, sonra bütün insanların Hâlıkı cihetiyle, sonra bütün zîhayatların Hâlıkı ünvanıyla, sonra bütün mevcudatın Hâlıkı ismiyle münasebettarlık lâzım gelir. Yoksa zıllde kalırsın, yalnız cüz’î bir cilveyi bulursun.
Bir ihtar: Temsildeki padişah, aczi için, kumandanlık isminin meratibinde müşir ve ferik gibi vasıtalar koymuştur. Fakat بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ 1 olan Kadîr-i Mutlak, vasıtalardan müstağnidir. Vasıtalar sırf zahirîdirler. Perde-i izzet ve azamettirler. Ubûdiyet ve hayret ve acz ve iftikar içinde saltanat-ı Rububiyetine dellâldırlar, temâşâgerdirler. Muîni değiller; şerik-i saltanat-ı Rububiyet olamazlar.
Dipnot-1
“Herşeyin hüküm ve tasarrufu Onun elindedir.” Yâsin Sûresi, 36:83.
acz: âcizlik, güçsüzlük (bk. a-c-z) Allahu ekber: Allah en büyüktür (bk. k-b-r) Arş-ı Âzam: Cenab-ı Allah’ın sınırsız egemenliğinin ve yüceliğinin tecelli ettiği yer (bk. a-r-ş; a-z-m) cezb: çekmecilve: yansıma, görünüş (bk. c-l-y) cüz’î: küçük, az (bk. c-z-e) cüz’iyat: küçüklük ve ferdî şeyler (bk. c-z-e) dellâl: ilan edici, duyurucu devâir-i külliye: geniş ve kapsamlı daireler (bk. k-l-l) ferik: general hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) Hâlık: yaratıcı, herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ) harekât-ı salâtiye: namazın hareketleri (bk. ṣ-l-v) hususiyet: özellik huzur-u şahane: padişahın huzuru (bk. ḥ-ḍ-r) iftikar: fakirliğini gösterme (bk. f-ḳ-r) ihtar: hatırlatma, ikaz Kadîr-i Mutlak: sınırsız güç ve kudret sahibi Allah (bk. ḳ-d-r; ṭ-l-ḳ) kat’-ı meratip: mertebeleri aşma kayd-ı maddiyat: maddi kayıt, bağ | küllî: büyük, kapsamlı (bk. k-l-l) lütuf: iyilik, ikram, bağış (bk. l-ṭ-f) Mâbûd-u Cemîl-i Zülcelâl: sonsuz haşmet ve güzellik sahibi, kendisine ibadet edilen Allah (bk. a-b-d; c-m-l; ẕü; c-l-l) mahz-ı lütuf: ikram ve iyiliğin tâ kendisi (bk. l-ṭ-f) mahz-ı rahmet: rahmetin tâ kendisi (bk. r-ḥ-m) mazhariyet-i azîme: büyük mazhariyet, nailiyet (bk. ẓ-h-r; a-z-m) meratib: mertebeler, dereceler mertebe-i külliye-i ubûdiyet: Allah’a kulluğun büyük ve kapsamlı mertebesi (bk. k-l-l; a-b-d) mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d) mirac: yükseliş, Allah’ın huzuruna çıkma (bk. a-r-c) muîn: yardımcı münasebettar: ilişkili, bağlantılı (bk. n-s-b) müşerref: şereflenme müşir: mareşal müstağni: ihtiyacı olmama (bk. ğ-n-y) nefer: asker, er nisbet: oran (bk. n-s-b) perde-i izzet ve azamet: izzet ve büyüklüğün önündeki perde (bk. a-z-z; a-ẓ-m) | sabık: önceki saltanat-ı Rububiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. s-l-ṭ; r-b-b) şerik-i saltanat-ı Rububiyet: Cenab-ı Hakkın Rablık saltanatına ortak (bk. s-l-ṭ; r-b-b) sülûk etmek: yol almak tecerrüd: sıyrılma temâşâger: seyirci temsil: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l) terakkiyat-ı mâneviye: mânevî ilerleme, yükselme (bk. a-n-y) ubûdiyet: kulluk (bk. a-b-d) uruc etmek: yükselmek (bk. a-r-c) zahirî: görünürde (bk. ẓ-h-r) Zât-ı Celîl-i Zülcemâl: sonsuz güzellik ve haşmet sahibi Zât, Allah (bk. c-l-l; ẕü; c-m-l) zîhayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)zıll: gölge |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Altıncı Söz, Üçüncü Şua, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
http://www.erisale.com/#content.tr.1.277
CUMARTESİ DERSLERİ
Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır
13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı
13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret
12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas
12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas
12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas
11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2
10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat
10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat
10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat
10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat
10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat
10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat
10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat
10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat
10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat
10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat
10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat
10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat
10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .
10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret
10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler
9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte
9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler
8. sınıf fen konuları Bediüzzaman Cumartesi Dersleri EĞİTİM Eğitim Eğitim Haberleri Eğitim ve Öğretim Fen Bilimleri Fen Bilimleri 8 Fen Bilimleri 8 Yaprak Test Fen Bilimleri 8 Yaprak Testler fen bilimleri 8. sınıf test çöz Güneş Kainat KISA VİDEO Kur'an Kur'an-ı Kerim Kur'ân-ı Hakîm Matematik Mucize On Dokuzuncu Söz On Dokuzuncu Söz – Risalet-i Ahmediyeye dairdir On Üçüncü Söz Ortaokul Ortaokul Fen Bilimleri 8 Ortaokul Fen Bilimleri 8 Yaprak Test ORTAÖĞRETİM Partilerin Eğitim Programları POSTERLER Risale-i Nur Külliyatı Said Nursi sanat Svenska Sözler SİYASİ PARTİLERİN EĞİTİM PROGRAMLARI UZUN VİDEO Yirmi Birinci Söz Yirminci Söz Yirminci Söz İkinci Makam Yirmi İkinci Söz Yirmi İkinci Söz Birinci Makam Yirmi İkinci Sözün İkinci Makamı Yirmi İkinci Söz İkinci Makam Üstad İLKOKUL
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.