UFO ya da Uçan Daire Gerçeği – Cumartesi Dersleri 15. 1.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta uzayda yaşam olup olmadığı konusu işleniyor. Yani UFO ya da uçan daire gerçeği ele alınıyor. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler isimli eserinden On Beşinci Söz’den Birinci Basamak.

UFO ya da Uçan Daire Gerçeği - Cumartesi Dersleri 15. 1.
UFO ya da Uçan Daire Gerçeği – Cumartesi Dersleri 15. 1.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

On Beşinci Söz

 وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَۤاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ     1

EY KOZMOĞRAFYANIN ruhsuz meseleleriyle zihni darlaşan ve aklı gözüne inen ve şu âyetin azametli sırrını o sıkışmış zihninde yerleştiremeyen mektepli efendi! Şu âyetin semâsına yedi basamaklı bir merdivenle çıkılabilir. Gel, beraber çıkacağız.

BİRİNCİ BASAMAK

Hakikat ve hikmet ister ki, zemin gibi semâvâtın da kendine münasip sekeneleri bulunsun. Lisan-ı şer’îde, o ecnâs-ı muhtelifeye “melâike ve ruhaniyat” tesmiye edilir.

Evet, hakikat öyle iktiza eder. Zira, zemin, küçüklüğü ve hakaretiyle beraber, zîhayat ve zîşuur mahlûklardan doldurulması ve ara sıra boşaltılıp yeniden zîşuurlarla şenlendirilmesi işaret eder, belki tasrih eder ki, şu muhteşem burçlar sahibi müzeyyen kasırlar hükmünde olan semâvât dahi zîşuur ve zevi’l-idrak mahlûklarla doludur. Onlar dahi, ins ve cin gibi, şu âlem sarayının seyircileri ve şu kâinat kitabının mütalâacıları ve şu saltanat-ı Rububiyetin dellâllarıdırlar. Çünkü, kâinatı had ve hesaba gelmeyen tezyinat ve mehâsin ve nukuş ile süslendirip tezyin etmesi, bilbedâhe, mütefekkir istihsan edici ve mütehayyir takdir edicilerin enzârını ister.


Dipnot-1

“And olsun ki, dünya semasını Biz kandillerle süsledik ve şeytanlar için o kandilleri birer taş yaptık.” Mülk Sûresi, 67:5.


âlem: kâinat (bk. a-l-m)
azametli: büyük, yüce (bk. a-ẓ-m)
bilbedâhe: ap açık bir şekilde
burç: belli bir şekil ve surete benzeyen sabit yıldız kümesi, gök kalesi
dellâl: duyurucu, ilan edici
ecnâs-ı muhtelife: değişik cinsler
enzâr: bakışlar, dikkatler (bk. n-ẓ-r)
had ve hesaba gelmemek: sonsuz ve sınırsız olmak
hakaret: bayağılık, basitlik
hakikat: doğru gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması veya yaratılması (bk. ḥ-k-m)
iktiza: gerektirme
ins: insanlar
istihsan edici: beğenen, güzel bulan (bk. ḥ-s-n)
kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)
kasır: saray, köşk
kozmoğrafya: astronomi, gök bilimi
lisan-ı şer’î: dinî literatür (bk. ş-r-a)
mahlûk: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ)
mehâsin: güzellikler (bk. ḥ-s-n)
mektep: okul (bk. k-t-b)
melâike: melekler (bk. m-l-k)
muhteşem: ihtişamlı, görkemli
münasip: uygun (bk. n-s-b)
mütalâacı: etraflıca inceleyip düşünen
mütefekkir: düşünen (bk. f-k-r)
mütehayyir: hayrete düşen
müzeyyen: süslenmiş (bk. z-y-n)
nukuş: nakışlar, işlemeler (bk. n-ḳ-ş)
ruhaniyat: ruhânî varlıklar (bk. r-v-ḥ)
Saltanat-ı Rububiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. s-l-ṭ; r-b-b)
sekene: sakinler, ikamet edenler (bk. s-k-n)
sema: gök (bk. s-m-v)
semavat: gökler (bk. s-m-v)
tasrih etmek: açıkça ifade etmek
tesmiye etmek: isimlendirmek (bk. s-m-v)
tezyin etmek: süslemek (bk. z-y-n)
tezyinat: süslemeler (bk. z-y-n)
zemin: yer
zevi’l-idrak: düşünebilen varlıklar, idrak sahipleri
zîhayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)
zîşuur: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)

Evet, hüsün elbette bir âşık ister. Taam ise aç olana verilir. Halbuki, ins ve cin, şu nihayetsiz vazifeye, şu haşmetli nezarete ve şu vüs’atli ubûdiyete karşı milyondan birisini ancak yapabilir. Demek bu nihayetsiz ve mütenevvi vezaife ve ibâdâta, nihayetsiz melâike envâı ve ruhaniyat ecnâsı lâzımdır.

Bazı rivâyâtın işârâtıyla ve intizam-ı âlemin hikmetiyle denilebilir ki, bir kısım ecsâm-ı seyyare, seyyarattan tut, ta katarâta kadar, bir kısım melâikenin merâkibidirler.1 Onlar bunlara izn-i İlâhî ile binerler, âlem-i şehadeti seyredip gezerler. Hem denilebilir ki, bir kısım ecsâm-ı hayvaniye, hadiste “tuyûrun hudrun”2 tesmiye edilen Cennet kuşlarından tut, ta sineklere kadar, bir cins ervâhın tayyareleridirler. Onlar, bunların içine emr-i Hak ile girerler, âlem-i cismâniyâtı seyran edip o cesetlerdeki hasselerin pencereleriyle cismânî mucizât-ı fıtratı temâşâ ederler.

Elbette, kesafetli topraktan ve küdûretli sudan mütemadiyen letafetli hayatı ve nuraniyetli zevi’l-idraki halk eden Hâlıkın, elbette ruha ve hayata münasip şu nur denizinden ve hattâ zulmet bahrinden bir kısım zîşuur mahlûkları vardır. Hem çok kesretli olarak vardır. Melâike ve ruhaniyatın vücutlarına dair Nokta namında bir risalemde ve Yirmi Dokuzuncu Sözde iki kere iki dört eder derecesinde bir kat’iyetle ispat edilmiştir. Eğer istersen ona müracaat et.


Dipnot-1

bk. Tirmizî, Zühd 9; İbni Mâce, Zühd 19; Ebu’ş-Şeyh, el-Azame 2:735.

Dipnot-2

bk. Müslim, İmâra: 121; Ebû Dâvud, Cihad: 25; Tirmizi, Tefsîru Sûreti: 3:19; İbn-i Mâce, Cenâiz: 4, Cihad; 16; Dâremî, Cihad: 18; Müsned, 6:386.


alâkadar: ilgili
âlem-i cismâniyât: cismânî varlıkların bulunduğu âlem, varlıklar dünyası (bk. a-l-m)
âlem-i şehadet: görünen âlem (bk. a-l-m; ş-h-d)
bahr: deniz
bereket: bolluk (bk. b-r-k)
cismânî: maddî vücutla alakalı
ecnâs: cinsler, türler
ecsâm-ı hayvaniye: hayvan cisimleri, bedenleri (bk. ḥ-y-y)
ecsâm-ı seyyare: gezici cisimler
emr-i Hak: Allah’ın emri (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
envâ: çeşitler, türler
ervâh: ruhlar (bk. r-v-ḥ)
Hâlık: yaratıcı, herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)
halk etmek: yaratmak (bk. ḫ-l-ḳ)
hararet: ısı, sıcaklık
haşmetli: ihtişamlı, görkemli
hasse: duyu
hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması (bk. ḥ-k-m)
hükûmet: idare, yönetim (bk. ḥ-k-m)
hüsün: güzellik (bk. ḥ-s-n)
ibâdât: ibadetler (bk. a-b-d)
ins: insanlar
intizam-ı âlem: kâinatta var olan düzen (bk. n-ẓ-m; a-l-m)
irtibat: bağ, ilişki
işârât: işaretler
izn-i İlâhî: Allah’ın izni (bk. e-l-h)
kat’iyet: kesinlik
katarât: damlalar
kesafetli: yoğun, katı
kesretli: çok sayıda (bk. k-s̱-r)
küdûretli: bulanık
letafetli: hoş, güzel (bk. l-ṭ-f)
mahlûk: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ)
melâike: melekler (bk. m-l-k)
merâkib: binekler
mu’cizât-ı fıtrat: yaratılış mu’cizesi (bk. a-c-z; f-ṭ-r)
muamele: iş, işlem, alışveriş
münasip: uygun (bk. n-s-b)
müracaat etmek: başvurmak
mütemadiyen: sürekli olarak
mütenevvi: çeşitli
nam: ad
nezaret: gözetim (bk. n-ẓ-r)
nihayetsiz: sonsuz
Nokta Risalesi: Mesnevî-i Nûriye’de yer almaktadır
nur: ışık, parlaklık (bk. n-v-r)
nuraniyetli: aydınlık, parlak (bk. n-v-r)
rahmet: yağmur (bk. r-ḥ-m)
risale: küçük çaplı kitap (bk. r-s-l)
rivâyât: rivâyetler, Peygamberimizden duyulan şeylerin nakledilmesi
ruhaniyat: ruhanî varlıklar (bk. r-v-ḥ)
sema: gökyüzü (bk. s-m-v)
seyran etmek: seyretmek, gezmek
seyyarat: gezegenler
taam: yiyecek
tayyare: uçak
temâşâ etmek: seyretmek, hoşlanarak bakmak
tesmiye edilen: isimlendirilen (bk. s-m-v)
tuyûrun hudrun: yeşil renkli kuşlar
ubûdiyet: kulluk (bk. a-b-d)
vezaif: vazifeler, görevler
vücut: varlık (bk. v-c-d)
vüs’atli: geniş
zemin: yer
zevi’l-idrak: idrak sahipleri, düşünebilen varlıklar
zîşuur: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)
ziya: ışık
zulmet: koyu karanlık (bk. ẓ-l-m)


Mülk Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Nüzûl

Mushaftaki sıralamada altmış yedinci, iniş sırasına göre yetmiş yedinci sûredir. Tûr sûresinden sonra, Hâkka sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur.

Adı/Ayet Sayısı

          Sûre adını birinci âyette geçen ve “mâlik olma, hükümranlık” gibi mânalara gelen mülk kelimesinden almıştır; kaynaklarda yaygın olarak bu isimle anılmaktadır. İlk cümlesinden dolayı sûreye “Tebâreke’llezî bi-yedihi’l-mülk” (Buhârî, “Tefsîr”, 67), “Tebâreke’l-mülk” (İbn Âşûr, XXIX, 5) isimleri de verilmiştir. Ayrıca sûre, kendisini okuyanları kabir azabından koruduğu yönündeki bir rivayete dayalı olarak “Vâkiye, Münciye, Mânia ve Mücâdile” isimleriyle de anılmıştır (krş. Zemahşerî, IV, 133; Râzî, XXX, 52; İbn Âşûr, XXIX, 5-7).

Konusu

Sûre genel olarak Allah Teâlâ’nın varlığı ve birliğini, azametini, evrendeki hükümranlığını, tek tanrı ve tek yaratıcı olduğunu, hayatın ve ölümün var ediliş amacını ve öldükten sonra dirilmeyi konu edinmektedir. Sûrede ayrıca insanlığın ilâhî vahyin uyarıcılığına muhtaç olduğuna işaret edilmekte, bunu kabul etmeyenlerin karşılaşacakları kötü sonuçla ilgili uyarılar yapılmaktadır.

Fazileti

Hz. Peygamber, Mülk sûresinin onu okuyanları kabir azabından koruyacağını ifade buyurmuşlar (Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 9; Şevkânî, V, 296), bu sebeple cenazelerin ardından bu sûrenin okunması âdet olmuştur. Bu hadisi, “sûreyi okuyup amel edenlerin, kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağı” şeklinde anlamak da mümkündür.

1-5

Ayet

 بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

 تَبَارَكَ الَّذٖي بِيَدِهِ الْمُلْكُؗ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدٖيرٌۙ

١

 اَلَّذٖي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّـكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًؕ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفُورُۙ

٢

 اَلَّذٖي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًؕ مَا تَرٰى فٖي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍؕ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ

٣

 ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَسٖيرٌ

٤

 وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابٖيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاطٖينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعٖيرِ

٥

Meal

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾1﴿ 

O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. ﴾2﴿ 

O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? ﴾3﴿ 

Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. ﴾4﴿ 

Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık. ﴾5﴿

Tefsir

Sûrenin özeti mahiyetinde olan bu âyetlerin ilkinde Allah’ın yüceliği, kudreti, evrendeki hükümranlığı ve her şeyin kendisinin kudret elinde olduğu, evrende istediği gibi tasarrufta bulunabileceği ifade edilmiş, sonraki âyetlerde ise O’nun kudretinin eserlerinden örnekler verilmiştir (1. âyette “aşkındır, cömerttir” diye çevirdiğimiz tebâreke fiilinin diğer anlamları hakkında bilgi için bk. Furkān 25/1). 2. âyet yüce Allah’ın kudret ve tasarrufunu en açık bir şekilde gösteren delilleri içermekte; Allah’ın, dünyada insanların güzel işler yapma hususunda birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamak, kimlerin kendi emir ve yasaklarına uyarak daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için hayatı ve ölümü yarattığını bildirmektedir. Aynı âyette önce ölüm, sonra hayat geçtiği için burada “ölüm” kavramıyla, hayattan önceki cansızlık halinin mi yoksa dünya hayatının sona ermesi ve âhiret hayatına geçiş halinin mi kastedildiği hususunda farklı görüşler vardır. Bir kısım müfessirler âyetteki sıralamayı dikkate alarak ölümden maksadın dünya hayatından âhiret hayatına geçiş hali, hayattan maksadın ise âhiret hayatı olduğunu söylemişlerdir (Râzî, XXX, 55; Elmalılı, VII, 5159). İkinci grup ise ölümle dünya hayatından âhiret hayatına geçiş halinin, hayatla da dünya hayatının kastedildiği kanaatindedir (Zemahşerî, IV, 134); bizim tercihimiz de budur. Zira hayat da ölüm de imtihan için yaratılmıştır; imtihan yeri ise âhiret değil dünyadır. Her ikisinin de bu dünyada olması amaca daha uygun görünmektedir. Hayat ölümden önce olduğu halde âyette sonra gelmesi ise çeşitli şekillerde yorumlanmıştır (bk. Râzî, XXX, 55; Ateş, IX, 526-527). Dikkat çekici bir yoruma göre eşyada aslolan yokluk olduğu, varlık ve hayat sonradan verildiği için âyette ölüm önce gelmiştir (Şevkânî, V, 297). Bizce de isabetli olan diğer bir yoruma göre ölüm insanlara hayatın sorumluluğunu hatırlattığı, onları iyi işler yapmaya teşvik ettiği ve bir uyarıcı olduğu, nihayet insanda “imtihan” sorumluluğunu daha canlı tuttuğu için âyette ölüm önce zikredilmiştir. Nitekim hayat bir hayırlı faaliyetler alanı, ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığının verileceği ebedî varlık sahnesine geçişi sağlayan dönüm noktası, Hz. Peygamber’in de belirttiği gibi bir uyarıcıdır (bk. Râzî, XXX, 55). İfadenin akışına ve lafız güzelliğine daha uygun olduğu için “mevt” (ölüm) kelimesinin önce geldiği de düşünülebilir.

3-4. âyetlerde evrenin eksiksiz-kusursuz yaratılışına, mükemmel işleyişine ve düzenine dikkat çekilmekte, böylece bu muhteşem varlık düzeninin bir tesadüfle meydana gelmiş olamayacağı ve devam edemeyeceği; bunun ancak üstün bir ilim, irade ve kudret sahibinin yaratması ve yönetmesiyle mümkün olduğu belirtilmektedir (yedi göğün anlamı hakkında bk. Bakara 2/29).

Meâlde “Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak” diye tercüme ettiğimiz cümlenin lafzî karşılığı, “Sonra gözünü iki kez daha çevir de bak” şeklindedir. Ancak bu ibare çokluktan kinaye olup sayı olarak iki defayı değil, defalarca bakmayı ifade eder (bk. İbn Âşûr, XXIX, 19-20).

Yıldızlarla donatılmış gibi bir görüntü verdiği için gökyüzünün kandillerle süslenmesinden söz edilmiş, yıldızlar geceleyin kandil gibi ışık saçtıklarından onlara mecaz olarak “kandiller” (mesâbîh, tekili: misbâh) denilmiştir (Taberî, XXIX, 3). Yıldızlarla şeytanların taşlanmasından maksat ise göklerdeki meleklerin konuşmalarını dinleyip onlardan bilgi sızdırmak için kulak hırsızlığı yapmak isteyen şeytanların bu yıldızlardan çıkan parlak ışıklarla, bir tür ateş toplarıyla engellenmesidir. Bu ve benzeri âyetlerle ilgili olarak klasik tefsirlerde ayrıntılı yorumlar bulunmakla birlikte müteşâbihattan olan bu tür âyetlerin anlamları hakkında zamana, şartlara, bilimsel verilere göre farklı görüşler ileri sürmek mümkündür. Ayrıca gayb konularına giren âyetlerin yorumunda iddialı olmamak gerekir. Çünkü gayb âleminin mahiyetini Allah’tan başka kimse bilemez; biz gayb bilgilerine sadece inanırız (gökyüzünün yıldızlarla süslenmesi ve bunlarla şeytanların taşlanması konusunda bilgi için bk. Hicr 15/16-18; Sâffât 37/6-10).

Taşlanma” şeklinde çevirdiğimiz rücûm kelimesi “sağlam bir bilgiye dayanmadan konuşmak, kafadan atmak” mânasına da geldiği için âyete, “insan ve cin şeytanlarının yıldızlara bakarak aslı faslı olmayan şeyler söylemeleri” mânası da verilmiştir (Şevkânî, V, 299).

Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 416-417

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Beşinci Söz, Birinci Basamak, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.248

Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 416-417

https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-tefsir-1/mulk-suresi-67/ayet-1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1


UFO ya da Uçan Daire ile ilgili Türkçe Wikipedi’de yer alan madde:

UFO (İngilizce: “Unidentified Flying Object”/tanımlanamayan uçan nesne); bilimsel bir açıklaması olmadığı ve genellikle dünya dışı yaşam taşıdığı iddia edilen gizemli nesne.[1] Türkçede uçan daire kavramı da sıklıkla UFO anlamında kullanılır.[2] UFO fenomenleri bazen sadece gözlemcilerin iddiasından, bazen de çeşitli kayıt cihazlarıyla elde edilen görüntü ve/ya seslerden ibarettir. UFO’larla ilgili kayıt ve iddiaları inceleyen kişilere ufolog, bu uğraşa ise ufoloji adı verilir.

Daha öncesinde de UFO gözlemleri yapılmış olmakla birlikte, gözlem raporları 1950’li yıllardan itibaren, özellikle ABD’de büyük bir artış göstermiştir. Bu yıllardan itibaren günümüze kadar on binlerce UFO iddiası kaydedilmiştir.[3]

Etimoloji [değiştir | kaynağı değiştir]

UFO’lar İngilizcede “flying saucer” (uçan çay tabağı) olarak da bilinir.[4] Bunun nedeni ilk ünlü UFO vakası olarak kayıtlara geçen ve 1947’de ABD’de meydana gelen bir olaydır. İş insanı Kenneth Arnold hususî, küçük uçağı ile Washington’daki Rainier Dağı civarında uçarken, 9 tane, “hilal şeklinde” uçan nesne gördüğünü ve “nesnelerin suda sektirilen çay tabakları gibi hareket ettiğini” iddia etti. Haberi yayımlayan gazete hatalı olarak “nesnelerin çay tabağı (saucer) şeklinde olduğunu” yazdı ve “flying saucer” adı yerleşti.[4]

Tarihçe [değiştir | kaynağı değiştir]

Tarih öncesi ve antikçağ [değiştir | kaynağı değiştir]

UFO iddiaları çok eski zamanlardan beri yapılmaktadır. Kimi ufologlara göre, İspanya’daki Altamira Mağarası’ndakiler veya Cougnac’taki (Fransa) Lot (Pech-Merle) Mağarası’ndaki[5] tuhaf tasvirler UFO tasvirleri olabilir.[6] Ayrıca Cezayir’deki Tassili freskleri[7] gibi bazı resim ya da heykelcikler ilginç biçimde 20. yüzyıldaki raporlarda betimlenen uzaylı tasvirleriyle benzerlik göstermektedir.[8] Bu durum bazı ufologlar göre, UFO fenomeninin insanoğlu hava araçlarını icat etmeden önce de mevcut olduğunun bir kanıtıdır.

Fakat eski zamanlarda gözlemlenen bu tuhaf fenomenlerin kuyrukluyıldızlar, parlak meteorlar ya da atmosferdeki optik fenomenler olduğu sanılmaktadır. Eski zamanlardaki bu tür olguların incelenmesi retro-ufoloji olarak adlandırılmaktadır. Geçmişteki bu tür gözlemlere şunlar örnek olarak gösterilebilir:

  • MÖ 1450’ye doğru, firavun III. Tutmosis’in tahtta olduğu döneme ait bir betimlemede, gökte “güneşten daha parlak ateşten halkalar”ın gözlemlendikleri, eni 5 m.’yi bulan bu nesnelerin birkaç gün boyunca belirdikleri ve sonunda gökte yükselerek kayboldukları anlatılır.[9]
  • Romalı yazar Julius Obsequens MÖ 99 yılında “Tarquinia’da güneşin batışı sırasında küre gibi bir yuvarlak nesne gökte batıdan doğuya doğru yol aldı” diye yazmıştır.[10]

Ortaçağ ve Rönesans’ta [değiştir | kaynağı değiştir]

Ünlü okültistlerin yaşadığı bu dönemlerde, dinin etkisiyle göksel fenomenler ilahî mesajlar olarak veya büyücülerin sorumlu tutulduğu uğursuz işaretler olarak yorumlanmıştır.

14 Nisan 1561’de Nürnberg (Almanya) göklerinde görüldüğü kaydedilen, silindir ve daire biçimli UFO’ları temsilen, Hans Glaser tarafından tahta üzerine yapılmış gravür.

  • Japonya’da 24 Eylül 1235’te general Yoritsume ve ordusu Kyoto yakınlarında sabit olmayan hareketlerde bulunan tanımlanamayan “ışık küreleri” gözlemlediler. Danışmanları kendisine “telaşlanmaması gerektiğini, zira bunların yalnızca rüzgârın salladığı yıldızlar olduğunu” açıkladılar.[11]
  • 14 Nisan 1561’de Almanya semalarında sanki bir hava savaşı yapılıyormuşçasına hareketlerde bulunan pek çok nesne gözlemlendi. Bu olay Hans Glaser (1566) tarafından tahta üzerine işlenmiş gravürle tasvir edilmiştir. Silindir biçimli büyük nesnelerden[12] küre ve daire biçimli küçük nesnelerin çıktığı gözlemlenmişti.

Bu fenomenler o dönemde doğaüstü mucizeler, melekler ve gelecek hakkında haber verici alametler olarak yorumlanmıştı.[11] Bu dönemlerde yapılan UFO gözlemlerinin sanat eserlerine de yansımış olması mümkündür.[13] UFO gözlemlerinin yansıtıldığı ileri sürülen sanat eserlerinden bazıları şunlardır:

  • Kosova’daki Detjani Manastırı (1350) fresklerindeki kozmonot benzeri tasvirler. Fakat bunların dönemin Bizans dinî sanatında görüldüğü gibi Güneş ve Ay tasvirleri de olabileceği ileri sürülür.[14]
  • Mainardi’nin “Madonna col Bambino e San Giovannimo” adlı tablosu.[15] Tabloda tasvir edildiği ileri sürülen UFO’nun aslında gökleri aşan Cebrâîl’in sembolik temsili olduğu düşünülür.[kaynak belirtilmeli]
  • Paolo Uccello’nun “la Tébaïde” adlı tablosunda olduğu ileri sürülen uçan daire biçimli nesnenin aslında kardinalin şapkası olduğu düşünülür.[kaynak belirtilmeli]

Modern raporlar [değiştir | kaynağı değiştir]

1870’te New Hampshire’da gözlemlenen “esrarengiz hava gemisi” (mystery airship)[16] olarak belirtilen UFO’nun fotoğrafı. Silindir ya da puro biçimli UFO’lar, ufologlarca, içinden uçan dairelerin çıktığı “ana gemi” olarak nitelendirilmektedir.

UFO ve uçan daire terimlerinin ortaya çıkmasından önce belirli sayıda, tanımlanamayan tuhaf hava fenomenleri raporları tutulmuştu. Bu raporlar 19. yüzyıl ortalarından 1940’lı yılların sonuna kadarki zaman diliminde tutulmuştu.

Bunlardan bazıları şöyle özetlenebilir:

  • Fenomeni araştıran ilgililere göre, ilk modern raporlu gözlem, 1868 Temmuz’unda Şili’nin Copiapó kentinde gerçekleşti.[17]
  • 25 Ocak 1878’te, ABD’deki Denison adlı günlük gazete John Martin adındaki çiftçinin UFO gözlemini yazdı. Çiftçinin ifadesine göre, bu, müthiş bir hızla havada yer değiştiren küre biçimindeki karanlık, büyük bir nesne idi.[18]
  • 17 Kasım 1882’de Greenwich Kraliyet Gözlemevi’nden astronom E.W. Maunder, raporunda daire ya da elips biçiminde tuhaf bir gök cismine tanık olduğunu belirtti. Maunder birkaç yıl sonra yeni icat edilmiş zeplini gördüğünde, gördüğü tuhaf nesnenin zepline son derece benzediğini açıkladı. söz konusu nesne yalnız onun tarafından değil, Avrupalı birçok astronomca da görülmüştü.[19]
  • 28 Şubat 1904’te Amerikan Donanması’na ait bir levazım gemisinin ekibinden üç kişi San Francisco’nun yaklaşık 500 km batısında bir UFO gözleminde bulundular (Bu üç kişiden Frank Schofield sonradan Pasifik Donanması başkomutanı olmuştur.) Schofield gözlemledikleri üç UFO’nun daire biçimli, oval, parlak kırmızı renkte olduklarını ve kademeli bir tarzda uçtuklarını bildirmiştir. İfadesine göre, UFO’lar bulut tabakasının altından kendilerine yaklaşmışlar, iki üç dakika sonra yön değiştirip, yeryüzünü tümüyle terk etmek üzere bulutların üzerine çıkmışlardı. En büyüğü gökte 6 güneş büyüklüğünde bir yer kaplıyordu.[20]
  • Fatima Olayı ya da “güneş mucizesi”: Ünlü olay 13 Ekim 1917’de Fátima’da (Portekiz) onbinlerce kişi tarafından gözlemlenmiş olup, kimilerine göre bir UFO olayıdır.[21][22]
  • II. Dünya Savaşı sırasında gerek Müttefik Devletler’in gerekse Mihver Devletleri’nin pilotları uçuşlar sırasında sıkça UFO gözlemleri yapmışlardır.[23] Öyle ki, bu gözlemler “foo fighters” (uçakları takip eden ışık küreleri)[24] teriminin doğmasına neden olmuştur.
  • 25 Şubat 1942’de Los Angeles (Kaliforniya) üzerinde kimliği teşhis edilemeyen bir hava taşıtı saptanmıştır. Nesne ABD Hava Savunma bataryaları (uçaksavarlar vs.) ateşi altında tutulmasına rağmen 20 dakika kayıtsızca havada kalmayı başarmıştır. Olay, sonradan Los Angeles Savaşı olarak adlandırılmıştır.[25]
  • 1946’da İskandinav ülkelerinin yanı sıra, Fransa’da, Portekiz’de, İtalya’da ve Yunanistan’da 2.000’i aşkın kimliği teşhis edilememiş hava taşıtı gözlem raporları oluşmuştur: Bunlar önce “Rus dolusu”, daha sonra “hayalet füzeler” (İng. ghost rockets) olarak adlandırılmıştır. Böyle adlandırılmalarının nedeni bu esrarengiz nesnelerin Almanlar’dan ele geçirilmiş Rus füzeleri (V1, V2) olduğu inancıydı.[26] Bu inancın yanlış olduğu sonradan anlaşılmışsa da, bu nesnelerin mahiyeti açıklanamamıştır. İsveç askerî kuvvetleri radarlarla saptanan iki yüzden fazla UFO vakasında söz konusu nesnelerin “gerçek fiziksel nesneler” olduklarını açıklamıştır. Bununla birlikte, bu vakaların belirli bir kısmı da meteor gibi doğal olayların hatalı teşhisine bağlanmaktadır.

Uçan daire fenomeninin popüler oluşu [değiştir | kaynağı değiştir]

Kenneth Arnold’un UFO gözlemi hakkında 1947’de hazırlanan rapor.

UFO fenomeni II. Dünya Savaşı’nın ardından, özellikle Kenneth Arnold adlı bir Amerikalı iş insanının 24 Haziran 1947’deki tanıklığından sonra kamuya yansıdı. Kenneth Arnold UFO’ları Washington eyaletinde, Mont Rainier yakınlarında özel uçağıyla seyretmekteyken gözlemlemişti. İfadesine göre, ters çevrili fincan tabağı gibi hareket eden, hilal biçiminde çok parlak 9 nesne görmüştü. Mont Rainier’dan Mont Adams’a doğru uçan bu nesneler çok hızlıydı. Arnold uzunluklarının 12–15 m arasında olduklarını ve hızlarının en azından saatte 1800 km olduklarını iddia etti. Beyanatında Arnold “kazlar gibi, diyagonal bir zincir oluşturarak, sanki birbirlerine bağlıymışçasına uçuyorlardı; hareketleri su üzerinde sekerek kayan bir fincan tabağını andırıyordu” demiştir.[27] Bu olayı özellikle ABD’de binlerce tanıklık izledi. Önemli bir tanıklık da 4 Temmuz’da, dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan, Amerikalı havayolu şirketlerinden United Airlines’in bir uçuş ekibinden gelmişti. Ekip, 4 Temmuz akşamı Idaho üzerinde daire biçimli 9 nesnenin uçaklarına eşlik etmiş olduklarını açıklamıştı. Bu tanıklık medyada daha büyük yankı buldu ve Arnold’unkinden daha inanılır, güvenilir bulundu. Müteakip günlerde gazetelerin çoğu uçan daire olaylarını baş sayfada yayımlamaya başladılar.

Roswell Olayı [değiştir | kaynağı değiştir]

4 Temmuz 1947’de tüm dünyada büyük yankı uyandırmış Roswell Olayı meydana geldi. O gün Roswell yakınlarındaki bir çiftliğin sahibi Mac Brazel ve komşuları yerde bir enkaz olduğunu fark etti ve Mac Brazel bunu en yakın askerî üsse haber verdi. Roswell Army Air Field (RAAF) üssünden [28] genç bir subay (teğmen Walter Haut)[29] o zaman basınla ilk teması gerçekleştirerek ordunun Roswell’deki bir çiftlik civarında bir uçan daire enkazı ele geçirdiğini açıkladı.[30] Bu açıklama medyada güçlü bir ilgi uyandırdı. Kenneth Arnold’un gözlemi basında bu olaydan bir ay önce yer almış ve öyle güçlü bir yankı bulmuştu ki, artık askeriye de dahil herkes konuyla ilgilenir halde bulunuyordu. Roswell Olayına ilişkin ilk açıklamanın ertesi günü üssün sorumlu komutanı olan, 8. Hava Kuvvetleri Komutanı general Roger Ramey, genç subayın açıklamasını tashih edici bir açıklama yayımladı ve uçan daire sanılanın yalnızca bir meteoroloji balonu olduğunu açıkladı.[31]. Bir basın konferansı düzenlendi ve gazetecilere meteoroloji balonu tezini doğrulayıcı mahiyette bazı kalıntılar gösterildi. Olay gündemden düştü ve yaklaşık otuz yıl boyunca, ABD’deki ilk büyük UFO akınının sonuna kadar unutulmuş olarak kaldı.

1978’de binbaşı Jesse Marcel 1947’deki Roswell enkazı parçalarını toparlamaya çalıştı ve televizyonda bunların kesinlikle Dünya-dışı kökenli olduklarını ve vaktiyle üssün sorumlu komutanı olan general Ramey’in gazetecilere gösterdiği parçaların Roswell olayından kalan gerçek parçalar olmadığını açıkladı. Sonradan ufolog olan nükleer fizikçi Stanton T. Friedman gibi o da, ordunun, uzay gemisini ele geçirişini kamudan saklamış olduğu kanısındaydı. Bundan sonra bu olgu ya da bu hikâye UFO amatörlerine ve ufoloji dergilerine konu olmuştur.[32] Şubat 1980’de National Enquirer Gazetesi’nin binbaşı Jesse Marcel’in görüşlerini yayımlamasıyla Roswell olayı yeniden gündeme geldi. Bunun üzerine yeni tanıklıklar da birer birer ortaya çıkmaya başladı ve Roswell olayı ek bilgilerle daha ayrıntılı bir konum kazanmaya başladı. Örneğin bu tanıklıklara göre, o dönemde Dünya-dışı enkazın parçalarını yeniden birleştirmeye ve hatta uzaylıların kadavrası üzerinde otopsi yapmaya yönelik bir askerî operasyon yapılmıştı.[32] Vaktiyle Roswell Hava Üssü’ne morg hizmeti veren ve Ballard Cenazeevi’nde çalışan, cenaze işleriyle meşgul emekli bir müteşebbis Glenn Dennis, 1989’da, vaktiyle Roswell Üssü’nde uzaylıların cesetleri üzerinde otopsi yapılmış olduğunu doğruladı.[33].

Vaktiyle, 1947’deki Roswell Olayı’nda gazetecilere açıklama yapmış olan general Ramey’in amiri ve Forth Worth Üssü Kurmay Başkanı olan general Thomas J. Du Bose 1991’de, Roswell olayından üsse aktarılan enkaz parçalarının yerine meteoroloji balonu parçalarının gösterilmiş olduğunu doğruladı. Bu yeni gelişmeler karşısında ve ABD Kongresi’nin bir soruşturması sonrasında, Kongre’ye ait, kısa adı GAO (Government Accountability Office)[34] olan Devlet Denetleme Kurulu, A.B.D. Hava Kuvvetleri’nden bir iç soruşturma açılmasını istedi. Bu soruşturmanın sonucu iki rapor hâlinde özetlenmiştir: Hava Kuvvetleri, UFO’lar konusunda uzun yıllar süren bir suskunluktan sonra ilk defa 1994 Eylül’ünde, kamuya bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı; hazırlanan raporda, Hava Kuvvetleri, söz konusu olayda gerçekten bir meteoroloji balonunun söz konusu olmadığını itiraf ediyordu. 1995’te yayımlanan ilk rapor 1947’de keşfedilen parçaların devletin Mogul Projesi [35] adlı gizli bir programına ait olduğu sonucuna varmıştı. Ayrıca raporda, o dönemde Roswell Ordu Hava Üssü’nden gönderilen tüm yazılı belgelerin gerekli izin alınmaksızın yok edildiği bildirilmekteydi. 1997’de ise ikinci bir rapor oluşturuldu. Bu rapor, uzaylıların cesetleriyle ilgili tanıklıkları doğrular gibi görünüyordu; rapora göre ölüm ve yaralanmalara neden olan bir askerî kaza söz konusuydu, raporda 1950 yılları sırasında sürdürülen High Dive operasyonunda olduğu gibi, insansı maketlerin üzerindeki çalışmalardan söz ediliyordu.

Bu rapor, en azından, söz konusu üssün o döneme ait tüm resmî evraklarının (Mart 1945-Aralık 1949) ve tüm radyo mesajlarının (Kasım 1946-Şubat 1949) yok edilmiş olduğunu ortaya koyarak, Roswell Olayı’nda kapandı sanılan tartışmanın hâlen kapanmamış olduğunu ortaya koyuyordu. Belgelerin ne zaman, kim tarafından ve kimin emriyle yok edildiğinden de söz edilmemekteydi.

Bu raporları, uzaylıların Dünya’yı ziyaret ettiği tezini benimsemiş taraftarlar devletlerin “yanlış bilgi verme” (dezenformasyon) politikasının örneklerinden biri olarak yorumlarken, kimi ufologlar ise olayda gerçekten Dünya-dışı bir uzay gemisinin söz konusu olma olasılığını azaltan belgeler olarak yorumlamışlardır.[36][37][38].

(27 Mayıs 1995’te) Londra Müzesi’nde bir basın toplantısı yapan İngiliz televizyon yapımcısı Ray Santilli (İngiliz video prodüksiyon şirketi Merlin Group’un başkanı) ABD ordu istihbarat birimlerine ait olduğunu açıkladığı bazı filmleri kamuya sundu. 1947’deki Roswell UFO kazası sonrasında çekildiği ileri sürülen, 16 mm.’lik 14 bobinden oluşan ve 90 dakikadan fazla süren bu filmler, bazı insansılara yapılan otopsi sahnelerini içeriyordu. Santilli filmleri, ordu için çektiği filmlerin bir kopyasını da kendisine saklayan 82 yaşındaki ordu fotoğrafçısı Jack Barnett’ten elde etmişti.[39] Film önce BBC aracılığıyla dünyaya tanıtıldı; daha sonra çeşitli televizyon kanallarında yayınlanıp, çeşitli dergilere kapak oldu.[40] Ortaya çıkan otopsi görüntüleri üzerinde ordu kaynakları otopsideki görüntülerin sadece maketlerden ibaret olduğunu gerçeklikle ilgisi olmadığını söylemişlerdir, fakat ortaya çıkan tanıkların ifadelerine göre bu canlılar enkazdan çıkarılıp askeri koruma eşliğinde otopsi odasına getirildiklerini açıklamışlardır. Medyaya ardı ardına çıkan tanıkların bir anda açıklama yapmaları ise Amerikan hükûmetinin olayı bilen bilimadamlarına koyduğu susma yasağının delinmesi üzerine diğerlerinin sesinin kesilme olasılığına karşı kendilerini korumak için ifşa oldukları böylece başlarına bir şey gelme olasılığını bertaraf ettikleri düşünülüyor.

Popüler kültürde UFO’lar [değiştir | kaynağı değiştir]

1942’de Çin’de çekilen bir uçan daire fotoğrafı

UFO’lar ve uzaylılar (Dünya-dışı canlılar) konusu 1950’li yıllardan beri uluslararası bir kültürel olgu durumuna gelmiştir. Konuya ilişkin olarak halkbilimci Thomas E. Bullard şöyle der: “UFO’lar modern bilinci dayanılmaz bir güçle istila ettiler ve bu konuda durmaksızın yayımlanan kitaplar, makaleler, gazete başlıkları, filmler, televizyon yayınları, çizgi filmler, ilanlar vs. dalgası bu olguyu doğrulamaktadır.” 1977 yılında yapılan bir istatistikî araştırmaya (Gallup Poll) göre, ABD eski başkanı Gerald Ford’un Beyaz Saray’dan ayrılmasının üzerinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen, insanların yalnızca % 92’si onun adından söz edildiğini duymuşken, insanların % 95’i UFO’lardan söz edildiğini duyduğunu belirtmiştir (Bullard, 141). Yine Gallup Poll tarafından 1996’da yapılan bir başka istatistikî araştırmaya göre, A.B.D.’deki insanların %71’i devletin UFO’larla ilgili enformasyonları gizlediğine inanmaktadır; 2002’de Sci Fi televizyon kanalı için Roper Poll tarafından aynı konuda yapılan istatistikî araştırma da benzer sonucu vermiş ve bunun yanı sıra, gitgide daha fazla insanın UFO’ların Dünya-dışı kökenli olduğuna inandığı sonucunu ortaya koymuştur.

1990’lı yıllardan beri, UFO fenomeninin bir tür aldatmaca olmadığı yönünde gelişmeler olmaktadır. Aslında “Güneş-sistemi dışı gezegenler”in varlığının keşfinden itibaren bilim insanları topluluğunda ve kamuoyunda evrende yalnız olmadığımız fikri giderek ağır basmaktadır ki, bu da Dünya’nın uzaylılar tarafından ziyaret edilmesi hipotezinin pek mantıksız olmadığı yönündeki görüşü gitgide desteklemektedir. Uçan dairelerin Dünya-dışı zeki yaratıklara ait olmalarına ilişkin hipotez (Fr.HET- İng.ETH) [41] lehindeki kitapların bilim insanları ve ufologlar tarafından yayımlanması, GEIPAN[42] gibi resmî kurumların arşivlerinin kamuya sunulması ve televizyon programlarında konunun enine boyuna tartışılması UFO fenomeninin Dünya-dışı ziyaretlerle ilgili olabileceğinin kabulü yönünde gelişme göstermektedir. Örneğin Fransa’daki son istastikî yoklamalar, insanların % 48’inin Dünya’nın uzaylılarca ziyaret edildiği görüşünden yana olduklarını ortaya koymuştur.[43]

Sanatta ve folklorda UFO’lar [değiştir | kaynağı değiştir]

Olası uzaylı uydularını öngören Sovyet pulu.

UFO’lar ya da Dünya-dışı canlılar konusu edebiyatta ilk kez H. G. Wells’in “Dünyalar Savaşı” adlı romanıyla gündeme gelmiştir. Bilimkurgu romanları içinde ilklerden biri olan bu roman sonradan iki kez sinemaya uyarlanmıştır; biri 1953’te Byron Haskin tarafından, diğeri Üçüncü Türden Yakınlaşmalar ve E.T. the Extra-Terrestrial filmlerinin de yapımcısı olan Steven Spielberg tarafından 2005’te gerçekleştirilmiştir.

20.yy. başlarında uzaylıların varlığı konusuyla dalga geçmek üzere, “küçük yeşil adamlar” ya da “Merihliler” teriminin kullanıldığı görülür. Rengin yeşil seçilmesi, muhtemelen Edgar Rice Burroughs’un Merihli türlerinden söz ettiği “A Princess of Mars” (1912) adlı romanında bir türün deri renginin yeşil olmasından kaynaklanıyordu. Bu renk daha sonra Harold Sherman (The Green Man,1946) ve Damon Knight (The Third Little Green Man, 1947) gibi birçok yazar tarafından da benzer anlamda kullanılmıştır.

Fakat UFO konusu halkbilimsel açıdan en önemli dönemeci Erich von Däniken’in “Tanrıların Arabaları” (Chariots of the Gods) kitabının 1970’te yayımlanmasıyla almıştır. Yazar, kitabında Dünya-dışı zeki varlıkların Dünya’yı binlerce yıldır ziyaret ettiğini ileri sürüyor ve bu iddiasını çeşitli arkeolojik örneklerle ve çözülememiş sırlarla desteklemeye çalışıyordu.[44] Aslında bu tür fikirler yeni sayılmazdı. Örneğin astronom Carl Sagan 1966’da yayımlanan “Evrende Zeki Yaşam” (Intelligent Life in the Universe) adlı kitabında Dünya-dışı canlıların sporlar[45] düzeyinde de olsa milyonlarca yıldan beri Dünya’yı ziyaret etmekte olduğunu yazmıştı. Bu hipotezler aynı yoldan gidecek birçok yazara öncülük işlevi gördüler ve birçok izleyiciye ilham kaynağı oldular ki, bunlardan bazıları Kitab-ı Mukaddes’teki bazı pasajları Dünya-dışı temasların olabileceği fikriden[46] hareket ederek ele aldılar.[47] Bu tür yorumlardan çoğu biyolojideki insanın evrimini Dünya-dışı müdahalelerle[48] açıklamaya eğilimliydi. Bu tür bir fikir, 2001: Bir Uzay Destanı filminde işlendi.

UFO fenomeni 1980’li yıllarda, özellikle A.B.D.’de, Whitley Strieber’ın (Communion) ve Jacques Vallée’nin (Passeport pour Magonia) kitaplarının yayımlanmasıyla, yeni bir dönemece girdi. Korku romanları yazarı Strieber’ın[49] etkisiyle artık daha çok “uzaylıların Dünyalıları kaçırması” gibi tedirgin edici konular işlenmeye başladı ve “Gizli Dosyalar” gibi televizyon dizileri ortaya çıktı. Bununla birlikte bu edebiyatta da uzaylılara genellikle iyi roller veriliyordu. David Jacobs ve Budd Hopkins gibi yazarlar insanlığın Dünya-dışı canlılarca genetik olarak etkilenmesini de işlediler. Psikiyatr John Mack (1929-2004) Dünya-dışı “istilacılar”ı insanlığa bilgelik getirmeye çalışan sert, fakat iyi rehberler rolü verdi. Son on yıl UFO’lar ve uzaylılar konusundan esinlenen filmler açısından çok zengin bir şekilde geçmiştir. Son zamanlardaki filmler arasından özellikle Roland Emmerich’in Kurtuluş Günü (1996), Robert Zemeckis’in “ Mesaj ” (1997) ve M. Night Shyamalan’ın “İşaretler” filmi ilgi çekmiştir.

Temas grupları ve New Age akımı [değiştir | kaynağı değiştir]

Out of into deep space.png

1950’li yıllardan itibaren UFO fenomeniyle ilgili, “temas grupları” adı da verilen mistik tarikatlerin ortaya çıktığı görülmüştür. Bu tür gruplar genellikle semavi varlıklarla ya da uzaylılarla doğrudan ya da dolaylı (telepatik) olarak temas hâlinde olduğunu iddia eden bir guru ya da bir lider çevresine toplanmış müritlerden oluşmaktadır. Bu tür liderlerin en eskilerinden biri, nükleer silahların artışı tehlikesi karşısında Dünya insanlığını uyarmak isteyen bir Venüs’lüyle doğrudan temasta bulunduğunu iddia eden Georges Adamski’dir.[50] Adamski büyük ölçüde gözden düşmüş ve saygınlığını yitirmiş olmakla birlikte, Fondation Adamski adıyla kurulan bir kurum, yazılarını yayımlamıştır. İngiliz mistik George King tarafından 1955-1956’da Londra’da kurulan The Aetherius Society[51] ve Ernest L. ve Ruth Norman tarafından 1954’te kurulan Fondation Unarius bu tür oluşumların eskilerine örnek olarak gösterilebilir.

Bu tür grupların Dünya-dışı kaynaklardan aldıklarını ileri sürdükleri mesajların ana konusu nükleer silahlardaki artış tehlikesi karşısında insanlığın uyarılmasıdır. Dünya-dışı temasta olduklarını ileri süren yeni gruplara örnek olarak Heaven Gate[52]Raëlism[53],Ashtar Galactic Command[54] grupları gösterilebilir.

Günümüzde, bu tür “temas tarikatları”nın gerek eskileri gerekse yenileri, Hristiyanlık unsurlarının ve Doğu dinleri unsurlarının “uzaylıların Dünyalılar’a karşı ‘iyi dilekli’ oluşu”ndan yola çıkan fikirlerle bağdaştırıldığı bir dünya görüşüne sahiptir.

1970 yıllarında, New Age akımının UFO’lar ve uzaylılardan söz eden kitaplarının yayımlanmasıyla, konuya daha geniş açıdan bakılmaya başlanmış ve UFO’ları doğaüstü ve okült konulara da bağlayan bir yenilik hareketinin oluştuğu görülmüştür. Her ne kadar UFO’ları okült ve dinsel kavramlarla bağdaştırma hareketleri 1950’li yıllardaki temas gruplarında da az çok görülmüşse de 1970’lerde bu bağdaştırma hareketleri son derece geniş bir skala içine yayılmıştır. New Age akımı mensuplarının çoğu Dünya-dışı canlılara inanmış ve onlarla temas kurma girişimlerinde bulunmuştur. Bu akımın ünlü sözcülerinden biri sinema oyuncusu Shirley MacLaine’dir.

Siyah giysili adamlar [değiştir | kaynağı değiştir]

“Siyah giysili adamlar” (İng. Men in black, MIB) ya da “siyah giyen adamlar” Amerikan folklorunun bir ürünü olan, hayalî kişileri belirten genel bir terimdir. Sözde var olan bu kara giysili, son derece tehlikeli kişilerin amacının Dünya-dışı canlılara ilişkin bilgilerin insanlığa ulaşmasını engellemek olduğu varsayılır. Kendilerini genellikle Amerikan federal hükûmeti adına çalışan ajanlar olarak takdim ederler. Dünya-dışı bir fenomene tanık olanın evine ertesi gün ya da azami birkaç aylık bir süre sonra bir ya da birkaç kişi (genellikle üç kişi) olarak gelirler, bazen içlerinden biri kadın da olabilir. Tanık onları genellikle olayı örtbas edip gizlemekle görevli hükûmet ajanları olarak, bazen de esrarengiz amaçları olan Dünya-dışı canlılar (uzaylılar ya da insansılar) olarak görür. Genellikle II. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllardaki stilde, siyah, koyu renkli ya gri giysiler giyinirler, varsa, arabaları da bu döneme ait bir araba olur.

“Siyah giyen adamlar” konusunu Gray Barker ufolojinin klasiklerinden biri sayılan, makalelerini bir araya getirerek oluşturduğu “Onlar uçan daireler hakkında çok şey bildiler” (They knew too much about flying saucers) adlı kitabıyla gündeme getirmiştir. Bu kitabın yayımlanmasından on yıl kadar sonra John C. Sherwood, Gray Barker’in ufolojik fanzinindeki metinlerin (makalelerindeki metinlerin) aslında bilimkurgu hikâyelerinin metinleri olduğunu açıkladı. Yani John C. Sherwood’a bakılırsa, “siyah giyen adamlar” Amerikan folkloruna geçmeden önce piyesler hâlinde yaratılmış bir efsane idi. Senaristler bu konudan yararlanmakta gecikmediler ve “siyah giyen adamlar”ı konu alan televizyon dizileri yaptılar. Ayrıca bu konuyu işleyen bir çizgi romanlar(Men in Black, Martin Mystere) ve iki film (Men in Black ve Men in Black 2) üretildi.

Olaylar ve tanıklıklar [değiştir | kaynağı değiştir]

UFO gözlemlerinin çoğu, gözlemlerinin gerçekliği hakkında elle tutulur bir kanıt veremeyen bir veya birkaç kişinin az çok kesin bir tanıklığı üzerine kuruludur. Yalnızca tanıklıklar üzerine kurulu olaylardan başka, nadir olmakla birlikte, doğrudan veya dolaylı fiziksel unsurlarla desteklenen olaylar da vardır. Olayların bir kısmı devletlerin çeşitli bilimsel ve askerî otoritelerince yapılan soruşturmalarla araştırılmıştır. Bu olaylardaki doğrudan fiziksel veriler genellikle radarlarla veya fotoğrafik cihazlarla yapılan saptamalar, dolaylı fiziksel veriler ise toprak üzerinde UFO’larca oluşturulduğu varsayılan izler, ancak elektromanyetik etkiyle oluşabilecek izler ve çevrede yaratılan bir karışıklık izleridir.

Tanıklıklar [değiştir | kaynağı değiştir]

İsveç’te görülmüş bir UFO.

UFO olaylarının çoğu, gökte veya yerde bir ya da birçok kişi tarafından birtakım nesnelerin ya da ışıkların gözlemlenmesinden ibaret olan “tanıklıklar kategorisi”nde yer alır. Bu tanıklıkların çoğundan “doğrudan kanıtlar”ın (örneğin bir fotoğraf) ya da “dolaylı kanıtlar”ın (örneğin yerde bırakılan izler) yokluğu nedeniyle soruşturmacılar pek yararlanamazlar.

Geniş kitlelerce (toplu olarak) yapılan UFO gözlemlerinin sayısı çoktur. Belçika UFO Akını (Dalgası)[55],Mexico UFO Akını ve Los Angeles Savaşı[56] kitlesel UFO gözlemlerine örnek olarak gösterilebilir. Fransa’daki bazı UFO olayları da GEIPAN[42] tarafından listelenmektedir ki, bu listedeki kitlesel UFO gözlemlerinden biri Aldudes Olayı olarak bilinen, Aquitaine’de 2 Şubat 1985’te yapılan UFO gözlemidir. Kalabalık bir insan topluluğu tarafından görülen bu UFO, ışıklı olup beyaz, kırmızı ve yeşil renklerde ışıklar saçıyordu. UFO daha sonra Ardennes’de (Fransa) ve İspanya’da da gözlemlendi.[57] Fransa’daki bir başka kitlesel gözlem Vaucluse Olayı[58] ya da Hautes-Pyrénées Olayı[59] olarak bilinir.

Çekilen fotoğraflar ve video kamera filmleri [değiştir | kaynağı değiştir]

UFO sighting, 2007 12 25 17 54.jpg

Belçika’da çekilen üçgen biçimli nadir UFO fotoğraflarından biri (1990)

Meersburg’da (Almanya) çekilen bir fotoğraf

UFO fenomeninin incelenmesi için yararlanılabilen başlıca öğeler fotoğraflar ve video kameralarıyla çekilen filmlerdir. UFO fotoğrafları üzerine yapılan bir analiz bu fotoğrafları üç kategoride sınıflandırmıştır:[60]

  1. Minimal fotoğraflar: Bu sınıftaki fotoğraflarda UFO beyaz renktedir, genellikle tek biçimlidir, görüntüsü ayrıntılardan yoksundur, arka plan siyah ya da karanlıktır; bu tür fotoğraflar bazen çevrenin bir kısmını da içerirler. Bu fotoğraflardaki görüntünün enformasyon değeri çok düşüktür. Los Angeles Savaşı denilen UFO olayında 25 Şubat 1942’de çekilen, Los Angeles Times gazetesinde yayımlanan fotoğraf bu sınıftaki fotoğraflara örnek olarak gösterilebilir.
  2. Fincan tabağı (uçan daire) biçimli UFO fotoğrafları: Bu sınıfa giren fotoğraflarda nesne, dairesel biçimli olup, üst kısmı bombeli olur ya da kubbe tarzında bir şişkinlik gösterir.[61]
  3. Egzotik UFO fotoğrafları: Azınlıkta kalan UFO fotoğraflarıdır; çünkü günümüze dek çekilmiş UFO fotoğraflarının ancak % 4’ünü oluştururlar ve tipik olmama özellikleriyle diğer iki sınıftaki UFO fotoğraflarından ayırt edilirler. Yani bu tür fotoğraflardaki UFO’lar ne minimal fotoğraflardaki UFO özellikleri gösterirler, ne de ikinci sınıftaki tipik uçan daire (fincan tabağı) biçimi gösterirler. Burada bir veri ya da görünürlük hatası söz konusu olmayıp, farklı ya da özel türlerin varlığı söz konusudur. Dolayısıyla bu tür fotoğrafların enformasyon değeri, diğer sınıftakilere kıyasla daha fazladır. Bu sınıftaki UFO görüntüleri, gerçeklikleri şüpheli bulunmadıkları ya da reddedilmedikleri takdirde, özel dergilerde ya da basında yayımlanan nadir fotoğraflar olurlar.

Fotoğrafik aygıtlarla kaydedilmiş, tanınmış UFO olaylarından bazıları şunlardır:

  • Ocak 1958’de Brezilya Deniz Kuvvetleri’ne ait Almirante Saldanha adlı “okul gemisi”nin fotoğrafçısı Karayipler’in güneyindeki Trinidad (Trinité) Adası üzerinde uçan bir metalik diskin 6 fotoğrafını çekti. Bu fotoğraflar birçok laboratuvarda incelenmiş ve gerçek oldukları onaylanmıştır.[62]
  • Haziran 1976’da Kanarya Adaları Gözlemi[63] adıyla tanınan ünlü UFO olayında pek çok tanık tarafından gözlemlenen UFO’nun fotoğrafı da çekildi. Çok ışıklı bir UFO söz konusuydu. Hiçbir hile olmadığı ve bilinen herhangi bir fenomenle ilgili hiçbir karıştırma söz konusu olmadığı ortaya kondu.[64]
  • 1990’daki Belçika UFO Akını[55] sırasında çekilen, “Photo de Petit-Rechain” adıyla bilinen ünlü üçgen biçimli UFO fotoğrafı. Fotoğraf Brüksel Kraliyet Askerî Okulu’nda Prof. Dr. Marc Acheroy yönetimindeki bir öğrenci tarafından analiz edildi. Ardından Belçika Uzay Fenomenleri İnceleme Kurumu[65] da fotoğrafta hiçbir hilenin olmadığını ve fotoğrafı çekilen nesnenin maddi olduğunu doğruladı. Fotoğraf daha sonra Prof. Auguste Meessen[66][67] tarafından da incelendi, Meessen de fotoğrafta hiçbir hilenin söz konusu olmadığını doğruladı. Bununla birlikte, astrofizikçilerden Pierre Magain ve Marc Rémy bunun üçgen biçimli bir maket ve ışıklar kullanılarak kolayca üretilebilecek bir fotoğraf olduğunu ileri sürdüler. Dolayısıyla fotoğrafın gerçekliği kesinleşmiş olmakla birlikte, fotoğrafı çekilen nesnenin tabiatı, mahiyeti ve kökeni konusunda belirsizlik sürmektedir.
  • Mart 1997’de ışıklı bir oluşum Phoenix kenti (Arizona) üzerinde uçtu.[68] 200’den fazla kişi mahalli idare merkezi binalarının çevresinde toplandılar ve 9 amatör, video kameralarıyla UFO’yu filme almayı başardı. Böylece herhangi bir yanılma iddiasına imkân vermeyeceği gibi, kameramandan kaynaklanan pozisyon değişikliğine bağlanan hatalara ilişkin bir iddianın ortaya atılmasına da imkân vermeyecek kesinlikte bir kanıt elde edilmiş oluyordu. Bu olay ufoloji literatürüne “Phoenix Işıkları” [69] olarak geçmiştir.[70]
  • “Campeche gözlemi”[71] adıyla bilinen gözlem 2004 yılında Meksika’da gerçekleşti. Meksika Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçağın radar operatörü teğmen Germán Marín Ramírez radarla Meksika hava sahasında bulunan 11 UFO saptadı. Yeri saptanan nesnelerin kaynağına yaklaşarak kızılötesi kamerayla 11 UFO’yu filme aldı. Kızılötesi film kayıtları hâlen muhafaza edilmektedir.[72]. Bunların uçan daire olmadığı görüşündekiler, söz konusu nesnelerin bir petrol ya da doğalgaz kuyusundan sızan alevler olabileceği yönünde görüş bildirdiler.[73]

Çevrede bırakılan izler [değiştir | kaynağı değiştir]

“Ekin çemberi” denilen tuhaf oluşumlardan biri

Bu veriler UFO’ların yere konmasıyla meydana geldiği ileri sürülen yanık veya kurumuş yer, yanık veya zarar görmüş bitki örtüsü, manyetik gariplikler, ışınım seviyesindeki artışlar ve bazı madenî izler gibi fiziksel izlere dayalıdır.

Yöntembilimsel açıdan bakılırsa, tüm ileri sürülen fiziksel izler veya “ekin çemberi” (İng. Crop-circle) denilen nedeni açıklanamayan garip oluşumlar[74] ile UFO’lar arasında kesin bir ilişki kurmak imkânsızdır.

CropCircleW.jpg

Çevredeki değişiklikler ve bozulmalar UFO’lardan başka nedenlere de bağlı olabilir. Bununla birlikte UFO olaylarının bazılarında, bir UFO’nun konduğu gözlemlenen yerlerde birtakım izlere rastlanılmıştır; bu olaylarda izler ve gözlem birbirini desteklemektedir. Gözlem ve izlerin birbirini desteklediği ünlü UFO olaylarına “Rendelsham Olayı”[75](Birleşik Krallık) ve Trans-en-Provence Olayı[76](Fransa) örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca, yerde bilinmeyen bir nedenle beliren, “ekin çemberi” denilen garip oluşumları inceleyen grupların en titizlerinden biri sayılan BLT Araştırma Ekibi’nin araştırmacıları bu tür oluşumlarda nadir radyoaktif izotoplar keşfetmişler ve bu oluşumların çevresindeki bazı bitkilerin çekirdeklerinde derin yapısal değişikliklerin oluştuğunu saptamışlardır.[77]

  • 1982 yılında, Nancy (Fransa) yakınlarında, bir UFO’nun indiği gözlemlenmiş alana yerleştirilen bitkilerde önemli ölçüde su kaybı (Fr. déshydratation) ve pigment düzeyinde önemli bir değişim olduğu gözlemlenmiştir. Bu saptamalar birçok bağımsız laboratuvarda doğrulanmıştır.[78]
  • 4 Eylül 1989’da saat 4.30’a doğru Tuiles’de (Tarn, Fransa) 72 yaşındaki bir tanık, geceleyin açık penceresinden bir ışıltının sızdığını fark etti. Kalkıp baktığında tarlada her kenarı yaklaşık 10 m. olan kare biçimde bir ışıklı alan olduğunu gördü. Işık, damının üzerinde duran, fasetaları olan topaç biçimli bir cisimden geliyordu. Yaklaşık 30 saniye sonra cisim, aniden, gürültü yapmadan ve koku bırakmadan kayboldu. Tanık ertesi gün dam oluklarının UFO’nun konduğu yerde kahverengiye çalar bir renk almış olduklarını ve büyük bir kanal oluşturacak şekilde yer değiştirmiş olduklarını fark etti[79] Damı tamir eden tamirci ise, 3 ilâ 5 m. uzunluktaki dam oluklarının bir saatin akrebinin izlediği yönde spiraller çizecek şekilde düzenlenmiş olduğunu fark etti. Evinin damının bozulmasıyla mağdur olan tanık ancak birkaç yıl sonra tazminat alabildi. Damı bozan UFO tarafından bırakılan maddi izlere rağmen ve Jandarma Kuvvetleri’nin tüm araştırma ve soruşturmalarına rağmen, SEPRA[80] soruşturması bu olaya bir açıklama getirememiştir.[81][82]

Tanıklar üzerindeki fiziksel etkiler [değiştir | kaynağı değiştir]

Falcon Lake Olayının temsili resmi

UFO gözlemine tanık olanlardan bazıları UFO gözlemleri sırasında ya da UFO geçip gittikten sonra baş ağrıları, ses kaynağı olmadığı halde birtakım sesler duyma (İng. tinnitus), mide bulanması, deri ve kornea yanıkları (örneğin Falcon Lake Olayı’nda[83]) ve “geçici felç” gibi birtakım fiziksel etkilere maruz kaldıklarını beyan etmişlerdir. Ayrıca radyoaktif zehirlenme geçirenler de olmuştur (örneğin Cash-Landrum Olayı’nda). Bununla birlikte UFO olaylarının çoğunda bu fiziksel etkiler veya yanıklar birer tıbbi kanıt olarak göz önüne alınamamaktadır; bu tutumda bunların sıradan yanıklar olması ve dalga geçme amaçlı olma olasılığının etkisi büyüktür.

Bu tür fiziksel etkilere maruz kalınmış UFO olaylarına Fransa’dan şu iki olay örnek olarak gösterilebilir:

  • GEIPAN [42] dosyalarına kayıtlı birinci olay 1 Aralık 1979’da Annot’da yaşanmıştır. Mal teslimi nakliyatı sırasında bir kasap, saatte 81 km. hızla giderken tiz bir ses çıkaran sarı bir küre tarafından 2 km. boyunca takip edilmiştir. Tanık sinirsel bir şok ve aynı zamanda bağırsak tıkanması geçirmiştir. Yapılan soruşturma gözlemlenen nesnenin teşhisini sağlayamamıştır.[84]
  • Bir başka olay 10 Mart 1980’de Authon du Perche’de yaşanmıştır. Işıklı rampaları olan dikdörtgen biçimli bir UFO, tanığın telefonu üzerine gelen jandarmalarca gözlemlenmiş ve ardından bu jandarmalardan bazıları kırıklık hissetmiş ve uykusuzluk çekmişlerdir.[85]

Radarlarla saptananlar ve izlenenler [değiştir | kaynağı değiştir]

Görsel gözleme paralel olarak, UFO’ların kontrol kulelerindeki sivil veya askerî kalifiye operatörler ve personel tarafından radarlarla da saptandığı ve izlendiği UFO olayları, genellikle en verimli UFO olayları olarak kabul edilirler. Bu tür UFO olaylarından bazıları şunlardır:

  • Ocak 1948’de Kentucky’deki Mantell Olayı[86] sırasında bir UFO’nun birçok sivil ve askerî tanık tarafından gözlemlenmesinin ardından üç avcı uçağı ile UFO arasında bir kovalama yarışı başladı; bu kovalama yarışı küçük filonun komutanı Thomas F. Mantell’ın kaza sonucunda ölümüyle sonuçlandı.
  • Haziran 1952’de “Washington Atlıkarıncası” denilen Washington Gözlemi’nde[87] UFO gözlemi birçok sivil ve askerî radarlar tarafından da doğrulandı.
  • Ağustos 1956’da Lakenheath Olayı[88] sırasında Bentwaters ve Lakenheath (Birleşik Krallık) askerî üslerinin radarları saatte 6400 km. süratle yer değiştiren 15 cisim saptadı. Olayın incelendiği Condon Raporu’nda bu saptamaya hiçbir açıklama getirilememiştir.
  • Eylül 1976’da İran radarları ünlü Tahran Olayı[89] sırasında UFO’lar saptadılar.
  • Mart 1990’da Belçika Hava Kuvvetleri yerdeki tanıklarca görülen ve radarlarca da saptanan bir UFO’yu avlamak üzere iki F-16 uçağı kaldırdı. Av yaklaşık bir saat sürdü. Belçika Hava Kuvvetleri’nden General Brouwer’nin yaptığı açıklamaya göre, uçan cisim “konvansiyonel araçlarla ele geçirilemeyecek ve kıyaslanamayacak derecede, çok büyük hızlarla hareket ediyordu.” F-16’ların radar kayıtları, kimliği tanımlanamayan bu aracın ya da cismin “bir ‘insan pilot’ için teorik olarak ölümcül olan manevralar” (birkaç saniye içinde 700 feet’ten 10.000 fit’e çıkma ve ardından saatte 1500 km. hızla 5 saniyede 500 fit’e inme, çok yüksek hızlarla havada zikzaklar çizme vs.) yapmış olduğunu ortaya koydu.[90][91]
  • 15 Ekim 2004’te Fransa’da bir Mirage 2000 keşif uçağı meçhul bir hava taşıtı tarafından takip edildi. Uçak ekibinin başkanı kendilerini izleyen hava taşıtının oval biçimli olduğunu görünce önce bunun avcı tipi bir hava taşıtı olduğu sonucuna vardı; fakat “yer kontrol”deki görevlilerle temasa geçtiğinde, “yer kontrol”den o bölgede başka bir taşıta ilişkin hiçbir işaret saptanamadığını öğrendi. GEIPAN [42] soruşturmasından sonra olay, açıklanamamış olaylar listesine dahil edildi.[92]

Elektromanyetik girişimler [değiştir | kaynağı değiştir]

UFO’ların neden olduğu ileri sürülen elektromanyetik girişimler genellikle otomobillerin arıza yapmasıyla, elektrik kesilmeleriyle, radyo ve televizyon yayınlarıyla, iletişimle ve hava ulaşımıyla ilgili elektromanyetik girişimlerdir.

NASA’daki bilim insanı Dr. Richard F. Haines tarafından bu konuda uçak kazalarıyla ilgili olarak derlenen liste otuzdan fazla uçak kazası olayını içermektedir. 1976’da Tahran’da 18 Eylül’ü 19 Eylül’e bağlayan gecede meydana gelen “Tahran Olayı”[89] bu tür olaylar içinde en tanınmış olanıdır.

3 Eylül 1985 gecesi Lyon’da (Fransa), saat 22.00 sularında pek çok tanık futbol topu iriliğinde bir küre gözlemledi. Küre şehir merkezindeki Edouard Herriot nehir limanındaki sulara dikine inerek, sessizce düştü. Işıklı küre yeşil renkte bir floresan halesiyle çevriliydi. O an devriye görevindeki polis arabasının tüm ışıkları herkesin gözü önünde yanıp sönmeye başladı. Daha sonra bir dakika boyunca, civarda bulunanlar suyun dibinde yaklaşık 30 m. çapında beyazımsı-sarı renkte bir ışık gördüler. Bu düşüş Lyon kentinin dışında kalan, civardaki yerleşim birimlerinde yaşayanlarca da gözlemlenmişti. Yüzeyde yapılan ilk incelemelerde çok güçlü olmamakla birlikte bir radyoaktivitenin varlığı saptandı. Jandarma Kuvvetleri’nce açıklanamayan bu fenomen kimliği tanımlanamayan fenomenler listesine eklendi.[93]

DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

https://tr.wikipedia.org/wiki/UFO


Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Feel free to comment. Yorum yapmaktan çekinmeyin.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.