Eğitim ve öğretime, bilgi ve bilime farklı bir bakış; MÂNÂ-YI İSMÎ yerine MÂNÂ-YI HARFİ ile bakış. Açık kaynak bir eğitim sitesi. A different perspective on education and teaching, knowledge and science; glance with the LETTER MEANING instead of the NAME MEANING. Open source education site.
Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’a en sevimli gelen namaz ve oruç Hz. Davud’un namazı ve orucudur. Davud aleyhisselâm gecenin ilk yarısında istirahat eder, üçte birini namaz kılarak geçirir ve altıda birinde de uyurdu. Hem o, bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı.” (Buhari, Teheccüd 7; Müslim, Sıyâm)
Bu hadise göre;
Hz. Davud A.S.’ın gece ne kadar dinlendiğini, ne kadar uyuduğunu ve gece ne kadar namaz kıldığını hesaplayalım.
Önce denklem kuralım.
Ne kadar uyuduğunu bulmak için şu şekilde bir denklem kurabiliriz:
1 – (1 / 2 + 1 / 3) = 1 / 6
Geceye 1 değerini verelim. Gece 1 ise; gecenin 1/2 sinde dinleniyor, 1/3 ünde ise namaz kılıyor.
Bunların toplamını gecenin tamamından çıkardığımızda ise uyuduğu miktar olan 1/6 yı buluyoruz.
Örneğin gece ve gündüzün birbirine eşit olduğu zaman dilimini temel alırsak bir gün 24 saat olduğuna göre;
24 / 2 = 12 saat gece olur.
12 saat geceyi, 1 – (1 / 2 + 1 / 3) = 1 / 6 denklemimizde yerine koyduğumuzda ise;
12-(12/2+12/3)=12/6
Önce parantezin içindeki toplama işlemi yapılır.
Kesirli sayılarda toplama ve çıkartmalarda paydalar eşit değilse eşitlenir.
Buna göre paydalar 6 da eşitlenir.
Paydalar eşitlenirken paylar da paydaların çarpıldığı aynı sayı ile çarpılır.
Bu durumda;
12-(36/6+24/6)=12/6 olur.
12-(60/6)=12/6
12-(+10)=12/6
Parantezin önünde eksi işareti olğu için artı işaretli sayılar parantezin dışına eksi olarak çıkar.
12-10=12/6
2=2
Gecenin 1/6 sı, yani diğer deyişle gece uyuduğu süre 2 saattir.
12-(36/6+24/6)=12/6 işlemini sadeleştırerek de devam edebilirdik.
Örneğin 36 yı 6 ya bölersek 6 kalır, 24 ü 6 ya bölersek 4 kalır, 12 yi 6 ya bölersek de 2 kalır. Bu durumda;
12-(6+4)=2
12-(10)=2
12-10=2
2=2
Gecenin 1/6 sı, yani diğer deyişle gece uyuduğu süre 2 saat olarak yine aynı sonucu elde ederiz.
Davud aleyhisselâm gecenin ilk yarısında istirahat ediyordu yani dinleniyordu.
Bu durumda;
12/2=6 saat gecenin ilk yarısında dinleniyor.
Gecenin üçte birini namaz kılarak geçiriyor.
Buna göre;
12/3=4 saat namaz kılıyor.
Toplam dinlenme ve uyku süresi ise;
Dinlenme süresi + uyku süresi
6+2=8 saat yapıyor.
Bu işlemi gece ve gündüzün eşit olduğu zaman dilimine göre yaptık.
Sizler de yaşadığınız yere ve zaman dilimine göre ne kadar süre dinlendiği, ne kadar süre namaz kıldığı ve ne kadar süre uyuduğunu hesaplayabilirsiniz.
Bu durumda sonuçlar küsüratlı çıkabilir. Hesap makinesi kullanabilirsiniz.
Örneğin yaz mevsiminde gecenin 9 saat olduğu bir yerde kaç saat uyurdu, kaç saat dinlenirdi, kaç saat namaz kılardı? Hesaplayalım.
Formülümüz 1 – (1 / 2 + 1 / 3) = 1 / 6 da yerine koyalım:
9-(9/2+9/3)=9/6
Parantezin içindeki işlemi yapıyoruz ve paydaları eşitleyerek başlıyoruz.
9-(27/6+18/6)=9/6
9-(45/6)=9/6
9-(7,5)=9/6
9-7,5=9/6
1,5=1,5 saat uyurdu.
Sadeleştirerek gidecek olursak;
9-(27/6+18/6=9/6
27 üçe bölünürse 9, 18 üçe bölünürse 6, paydalardaki 6 lar da 3 e bölünürse 2 şer kalır.
Eşitliğin sağ taearındaki 9 üçe bölünürse 3, 6 üçe bölünürse 2 kalır.
Bu durumda;
9-(9/2+6/2)=3/2 olur.
9-(15/2)=3/2
Ya da 9-(9/2+6/2)=3/2 denklemde doğrudan parantezin içindeki bölme işlemini yaparsak;
9-(4,5+3)=3/2
9-(7,5)=3,2
9-7,5=3/2
1,5=1,5 olarak yine aynı sonucu buluruz.
(Not: 3/2 nin bir anlamı da ya da gösterim şekli de 1 tam 1/2 dir, o da 1,5 şeklinde ifade edilir.)
Bu sayfada Kayahan’ın “Beni Azad Et” diğer adıyla “Kiracıyız Bu Dünyada” isimli şarkısı, ölüm hakikatı ve inancı ile müzik, sanat ve ulvi duygular ile ilgili ders etkinliği yer almaktadır.
DERS ETKİNLİĞİ
Kayahan’ın ölüm hakkındaki görüşleri ve inancı ile ilgili videoyu izleyin.
Allah’ın dediği olur demiştim, bundan 15 sene önce bana 6 ay ömrün kaldı denildiğinde şu anda nefes alıyorum hamdolsun.
Demek ki yaşayacak günüm varmış.
Tabii ki doktorları asla küçümsemiyorum.
Onlar da ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
Ama gerçekten ilk görünende 6 aylık bir ömür biçilmişti.
Bu da yalnız bana mahsus bir şey değildir.
Kimisi çıkar bu hastalığı yendim der.
Bence günah işliyorlar.
Hiç kimse bir şey yenmez.
Allah yardım ederse olur.
Kayahan ahiret inancını şu cümlelerle ortaya koydu:
Ölüm ceza değildir, bana göre zaten mezuniyettir.
Yani Cenab-ı Allah’ın katına çıkacaksınız, orada hesap vereceksiniz.
Buradaki dünyanın yalan olduğunu eğer bir düşünürseniz zaten huzur kendiliğinden gelir.
Ve santçının tavsiyesi:
Cenab-ı Allah’ın gönderdiği Kur’an-ı Kerim kitabını okusanız o kitapta size ticareti nasıl yapacağınız bile anlatılıyor.
En kolayını da söyleyeyim.
Helal ve haram.
Buyurun bunu bilen bir dünyada hiçbir problem çıkmaz.
Helali haramı bilen, Cenab-ı Allah’ın verdiği canı Allah’tan başka kimse alamazı bilen, bunları öğretelim insanlara.
Elbetteki özlenilen toplumun yaratıcıları olacaklar.
Ve Kayahan’ın bir sanatçı olarak dini görüşü:
Cenab-ı Allah’tan başka yaratan yoktur.
Yaratan tektir.
Biz dünyada var olanları bir araya getiririz, biz O’nun kullarıyız.
2. Kayahan’ın görüşleri hakkında sizler ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
3. Aşağıda yer alan Kayahan’ın “Beni Azad Et” diğer adıyla “Kiracıyız Bu Dünyada” isimli şarkısının sözlerini okuyunuz ve üzerinde düşününüz.
Eser Adı: Beni Azad Et
Albüm Adı: Beni Azad Et
Söz & Müzik: Kayahan
Bu ne zulüm nedir bu zahmet
Bu gidişin sonu kıyamet
Kiracıyız bu dünyada yalan karışmış sevdaya
İyisi mi beni azad et
Kiracıyız bu dünyada ölüm var bana sonunda
Ağlamaya sen devam et
Aslan katlanır amma yürek sığmaz zindana
Kır kilidi beni azad et
Aslan katlanır amma yürek sığmaz zindana
Kır kilidi beni azad et
Vay bana vay bana vay bana vay bana
Komşu gelmiş ölüm yazıktır cana
Yandı yandı bağrım yandı
Muradımı seller aldı
Seçemedim tuzakları göremedim uzakları
Kırmadığım dostum mu kaldı
Seçemedim tuzakları göremedim uzakları
Vermediğim bir canım kaldı (Nakarat)
Aslan katlanır amma yürek sığmaz zindana
Kır kilidi beni azad et
Aslan katlanır amma yürek sığmaz zindana
Kır kilidi beni azad et
Vay bana vay bana vay bana vay bana
Komşu gelmiş ölüm yazıktır cana
Bu dünyanın zevkine vardım
Yaşadım dersimi aldım
Kiracıyız bu dünyada yalan karışmış sevdaya
İyisi mi beni azad et
Kiracıyız bu dünyada ölüm var bana sonunda
Ağlamaya sen devam et
Aslan katlanır amma yürek sığmaz zindana
Kır kilidi beni azad et
Aslan katlanır amma yürek sığmaz zindana
Kır kilidi beni azad et
Vay bana vay bana vay bana vay bana
Komşu gelmiş ölüm yazıktır cana
4. Kayahan’ın “Kiracıyız Bu Dünyada” isimli şarkısını dinleyiniz.
5. Aşağıdaki metni okuyunuz. Anlamını bilmediğiniz kelimeler için metnin altında verilen sözlüğe bakınız ve anlamaya çalışınız. Metin üzerinde düşününüz ve düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
“… medeniyetin edebiyat ve belâğati de, Kur’ân’ın edep ve belâğatine karşı nisbeti, öksüz bir yetimin muzlim bir hüzünle ümitsiz ağlayışı, hem süflî bir vaziyette sarhoş bir ayyaşın velvele-i gınâsının (şarkı demektir) nisbeti ile, ulvî bir âşığın muvakkat bir iftiraktan müştakane, ümitkârâne bir hüzünle gınâsı (şarkısı), hem zafer veya harbe ve ulvî fedakârlıklara sevk etmek için teşvikkârâne kasâid-i vataniyeye nisbeti gibidir. Çünkü edeb ve belâğat, tesir-i üslûp itibarıyla ya hüzün verir, ya neş’e verir.
Hüzün ise iki kısımdır: Ya fakdü’l-ahbaptan gelir, yani ahbapsızlıktan, sahipsizlikten gelen karanlıklı bir hüzündür ki, dalâlet-âlûd, tabiatperest, gaflet-pîşe olan medeniyetin edebiyatının verdiği hüzündür. İkinci hüzün firaku’l-ahbaptan gelir; yani ahbap var, firakında müştakane bir hüzün verir. İşte şu hüzün, hidayet-edâ, nurefşan Kur’ân’ın verdiği hüzündür.
Amma neş’e ise, o da iki kısımdır: Birisi nefsi hevesâtına teşvik eder. O da tiyatrocu, sinemacı, romancı medeniyetin edebiyatının şe’nidir. İkinci neş’e, nefsi susturup ruhu, kalbi, aklı, sırrı maâliyâta, vatan-ı aslîlerine, makarr-ı ebedîlerine, ahbab-ı uhrevîlerine yetişmek için lâtif ve edebli, masumâne bir teşviktir ki, o da Cennet ve saadet-i ebediyeye ve rüyet-i cemâlullaha beşeri sevk eden ve şevke getiren Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın verdiği neş’edir.”
âciz: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z) ahbab-ı uhrevî: âhiretteki dostlar (bk. ḥ-b-b; e-ḫ-r) ayyaş: alkolik, sarhoş belâğat: sözün düzgün, kusursuz, halin ve makamın icabına göre yerinde söylenmesi (bk. b-l-ğ) beşer: insan dalâlet-âlûd: inkâr ve sapıklıkla karışık (bk. ḍ-l-l) düstur: prensip fakdü’l-ahbap: dostsuzluk ve ahbapsızlık (bk. ḥ-b-b) felsefe-i Avrupa: Avrupa felsefesi (bk. bilgiler – Avrupa) firak: ayrılık (bk. f-r-ḳ) firaku’l-ahbap: dostlardan ve ahbaplardan ayrılık (bk. f-r-ḳ; ḥ-b-b) gaflet-pîşe: gaflet içinde (bk. ğ-f-l) gınâ: zenginlik (bk. ğ-n-y) hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hayat-ı ebediye: sonsuz âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; e-b-d) hayat-ı içtimaiye-i beşeriye: insanların toplumsal hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a) hevesât: gelip geçici arzu ve istekler hevesperverâne: nefsin istek ve arzularına düşkün bir şekilde
hidayet-edâ: hidayet verici (bk. h-d-y) hikmet-i beşeriye: insanların bilgisi (bk. ḥ-k-m) hikmet-i felsefiye: felsefî görüş, bilgi (bk. ḥ-k-m) hikmet-i Kur’ân: Kur’ânın yüksek ilmi (bk. ḥ-k-m) hissiyât-ı ulviye-i insaniye: insanın yüksek duyguları i’câz: mu’cize oluş (bk. a-c-z) i’câz-ı mâneviye: mânevî mu’cizelik (bk. a-c-z; a-n-y) iftirak: ayrılık kasâid-i vataniye: vatan kasideleri, marşlar kat’iyetle: kesinlikle Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân (bk. a-c-z; b-y-n) lâtif: güzel, hoş (bk. l-ṭ-f) maâliyât: yüksek ve derin fikirler makarr-ı ebedî: sonsuz kalınacak yer (bk. e-b-d) masumâne: masumca, günahsızca medeniyet-i hazıra: günümüz medeniyeti mesâil-i Kur’âniye: Kur’ân’ın meseleleri (bk. m-s̱-l) mezkûr: sözü geçen mizan: ölçü (bk. v-z-n)
mu’cize: insanların yapmada aciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere verilen olağanüstü hal ve hareket (bk. a-c-z) müştakane: şevkle, çok isteyerek muvakkat: geçici muvazene: karşılaştırma (bk. v-z-n) muzlim: karanlıklı (bk. ẓ-l-m) nisbet: kıyas (bk. n-s-b) nurefşan: nur saçan (bk. n-v-r) rüyet-i cemâlullah: Allah’ın cemâlini görme (bk. c-m-l) saadet-i beşeriye: insanlığın mutluluğu saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d) sair: diğer süflî: alçak, aşağılık şe’n: özellik (bk. ş-e-n) tabiatperest: tabiata tapan (bk. ṭ-b-a) tahrip etmek: bozmak tesir-i üslûp: üslûbun etkisi teşvik etmek: şevklendirmek, isteklendirmek teşvikkârane: teşvik ederek ulvî: yüce, büyük ümitkârâne: ümitli vatan-ı aslî: gerçek vatan olan cennet velvele-i gınâ: şarkı bağırtısı
Görsel Sanat Eğitimi Dersi etkinliklerinde “Doğada ve Sanatta Renk ve Leke Tasarımları” etkinliği yer almaktadır. Etkinlikte doğada leke ve renk ile ilgili sanatsal örnekler ile sanatçıların ve çocukların yaptığı çalışmalar ve sanatsal eserler bulunmaktadır. Sanat elemanları renk ve leke üzerinde durulmaktadır.
Bu sayfada ortaöğretim / lise Türk Dili ve Edebiyatı dersi 10. sınıf 3. ünite şiir, divan şiirinden gazel örneği; Urfalı büyük şâir Yûsüf Nâbî’nin, çağdaşı olan Çorlulu Ali Paşa’nın kararıyla evi yıkılıp perîşân olunca yazdığı “Bağı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz” gazeline yer verilmiştir.
•(Ve) yine gücenmişlik ahının topuna dayanamayan, Yüksek mevki ülkesinin taştan kalesini görmüşüz.
Bir hurûş ile eder bin hâne-i ikbâli pest Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz
•Bir beddua ile bin talih evini yıkıp giden Dertlilerin sel gibi akıttıkları gözyaşlarını görmüşüz.
Bir hadeng-i can-güdâz-ı âhtır sermâyesi Biz bu meydânın nice çâpük-süvârın görmüşüz
•Biz, yere yıkılması bir can alıcı ah okuna bağlı, Bu meydanın nice usta binicilerini görmüşüz.
Bir gün eyler dest-beste pây-âh-ı cây-gâh Bi-adet mağrûr-ı sadr-ı i’tibârın görmüşüz
[Sadarette itibar üzere oturan nicelerini gördük ki; gün geldi de onlar el pençe vaziyette pabuçluğu mekân tuttular (yani hizmetçi oldular)]
Kâse-i deryûzeye tebdîl olur câm-ı murâd Biz bu bezmin Nâbiyâ çok bâde-hârın görmüşüz
•Ey Nâbî! En sonunda istek kadehi dilenci kâsesine dönen, Biz, bu eğlence meclisinin nice sarhoşlarını görmüşüz
Vezni: Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
Nabî
(hzl: Cem Dilçin, Türk Şiir Bilgisi)
BİLİNMEYEN KELİMELER
bâde-hâr: İçki içenler. bâğ-ı dehr: Dünya bahçesi. bezm: İçki meclisi, dost toplantısı. çâpük-süvâr: Ata iyi binen. dest-beste: El bağlamış, el pençe vaziyette. hadeng-i can-güdâz: Can eriten ok. hâne-i ikbâl: Uğur evi. hezâran: Binlerce. humâr: Sarhoşluktan sonra gelen baş ağrısı. hurûş: Gürültü, ağlayıp inleme. inkisar: Kırılma, gücenme, beddua, ilenç. kâse-i deryûze: Dilenci çanağı. kişver-i câh: Makam, mevki ülkesi. sadr-ı i’tibâr: Sadârette (sadrazamlıkta) itibarlı olanlar. mest-i mağrur: Gurur sarhoşluğuna kapılan kişi. neşat: Sevinç. pây-âh-ı cây-gâh: pây-dâr: Sağlam, devamlı. pest: Alçak, aşağı. rûzgâr: Rüzgâr, zaman. seng: Taş. seyl-i eşk-i inkisâr: İnkisar gözyaşlarının seli. top-ı ah-ı inkisar: Beddua ahlarının topu.
Metinde anlamlarını bilmediğiniz kelime ve kelime gruplarının anlamını metnin bağlamından hareketle tahmin ediniz veya kaynaklardan öğreniniz.
ETKİNLİKLER
Metnin tema ve konusunu belirleyiniz.
İlk beyitte geçen ‘hazân/ bahâr’ , ‘neşât/ gam’ kelimeleri sizce nelerin simgesi olabilir? Yaşadığımız ayrılık ve üzüntüler, bize bir şeyler öğretir mi?
İkinci beyitte şair, niçin mağrur olmamak gerektiğini vurguluyor? İnsan, güzelliği, makamı veya zenginliğiyle kibirlenme hakkına sahip midir? Niçin?
“Bir hurûş ile eder bin hâne-i ikbâli pest/ Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz” beytinde şair, ne anlatmak istemiştir? Buradaki manayı ‘ahı tutmak’ deyimi ile ilişkilendirebilir miyiz?
Aşağıdaki videoyu izleyerek gazelle ilgili yorumlar hakkında düşüncelerinizi söyleyiniz.
Hayati İnanç – Muhteşem Anlatım Nâbî “Bağı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz”
Kültürel ve sosyal yapı ilişkisinden hareketle okuduğunuz gazelin yazıldığı dönemin zihniyetine dair neler söyleyebilirsiniz?
Aşağıdaki parağrafı okuyunuz. Gazelde anlatılmak istenenler ile bu parçada anlatılanlar arasında nasıl bir bağ vardır? Tartışınız.
celâl: haşmet, görkem, yücelik (bk. c-l-l) cereyan eden: meydana gelen ekseriya: çoğunlukla (bk. k-s̱-r) gayret: şeref, haysiyet, izzet (bk. ğ-y-r) izzet: değer, kıymet, şeref, yücelik (bk. a-z-z) kurûn-u sâlife: geçmiş çağlar Mahkeme-i Kübrâ: öldükten sonra âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme (bk. ḥ-k-m; k-b-r)
maruz: tesirinde ve karşısında olma mazlum: zulme, haksızlığa uğrayan (bk. ẓ-l-m) mütemerrid: inatçı, inanmamakta direnen sille: tokat tehir edilmek: ertelenmek zillet: hor, hakir, aşağılanma
Divan Şiiri Grubu, hazırladığı gazellerden bir şiir dinletisi sunsun. Yapılan sunumlardan sonra dinlenen gazellerin ahenk unsurları, ses akışları ve hissettirdikleriniz ile ilgili çıkarımlarda bulununuz.
Sunulan Gazelleri sınıf veya okul panosunda sergileyiniz. İmkanlar ölçüsünde okul dergisinde ve okulun internet sayfası edebiyat köşesinde yayınlayınız.
Daha Fazlası
Hayati İnanç’ın konuyla ilgili değerlendirmelerini okuyun:
URFALI ŞÂİR YÛSÜF NÂBÎ
Urfalı büyük şâir Yûsüf Nâbî (vefat 1712), çağdaşı olan Çorlulu Ali Paşa’nın kararıyla evi yıkılıp perîşân olunca aşağıdaki gazeli yazmış. Derler ki; “keşke yüz evi olup yüzü de yıkılsaydı da Nâbî’den, böyle yüz eser kalsaydı.”
Bu şiire çok sonraları yapılan nazire ve tahmisler cidden kayda değer evsaftadır.
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gâmın da rûzgârın görmüşüz
[Zaman bağının baharını da gördük güzünü de; üzerimizden neş’e rüzgârları da geçmiştir gam fırtınaları da.]
Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz
[Mevki sahibi olunca zafer sarhoşu oluverme; zîrâ böylesine mest (sarhoş) olup sabah olunca da baş ağrısı çeken binlercesini görmüşlüğümüz var.]
[Derd ehli olanların kırıklıkla döktükleri gözyaşlarının yaptığı seller önünde nice gösterişli kâşânelerin, mâlikânelerin yerle bir olduğunu biliriz.]
Bir hadeng-i cân-güdâz-ı âhdır sermâyesi
Biz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz
[O garipler ki, bütün sermâyeleri can yakıcı bir âh silâhından ibarettir ama, onu şöyle bir attıkları zaman, nice hızlı süvarilerin vurulup yere serildiklerini gördük.]
Bir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâh
Bî-aded mağrûrun sadr-ı i’tibârın görmüşüz
[Sadarette itibar üzere oturan nicelerini gördük ki; gün geldi de onlar el pençe vaziyette pabuçluğu mekân tuttular (yani hizmetçi oldular)]
Kâse-i deryûzeye tebdîl olur câm-ı murâd
Biz bu bezmin Nâbîyâ çok bâde-hârın görmüşüz
[O elindeki –gururla kaldırıp kaldırıp- içtiğin kadeh var ya, gün gelir de dilenci çanağına döner; benzerlerini çok gördük.]
Söz Nâbî’den açıldığı için bir diğer meşhur şiirini de takdim etmek isterim.
Sultan Dördüncü Mehmed zamanında hacca giden surre alayında geçer hadise. Nâbî merhûmun içinde bulunduğu kafileye –bugünkü tabirle- sponsorluk eden ağa Medine-i Münevvereye yaklaşıldığı bir sırada insanlık icabı hafif uykuya dalınca, Efendimizin bu kadar yakınında uykuyu edebe mugayir gören hikmet şairimiz irticalen yüksek sesle beş beyt terennüm eder:
Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ’dır bu!
Nazargâh-i ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ’dır bu.
[Edebi terketmekten sakın! Zîrâ burası Allahü teâlânın sevgilisinin bulunduğu yerdir.
Bu yer, Hak teâlânın nazar evi, Resûl-i Ekrem’in makâmıdır.]
Bu sayfada anaokulu, okul öncesi etkinliklerinde deniz altında tasarlanan varlıklar ve yaratılan canlılardan bazıları tanıtılmaktadırç Akvaryum çizimi, boyaması ve kağıt, karton veya diğer malzemelerden balık yapıılması etkinliğı yer almaktadır.
Bu sayfada anaokulu, okul öncesi etkinliklerinde kelebek çizimi, boyaması ve kağıt, karton veya diğer malzemelerden tırtıl yapımı etkinliğı yer almaktadır.