https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Mahzen-i mu’cizat ve mu’cize-i kübrâ olan Kur’ân-ı Hakîm, nübüvvet-i Ahmediye (a.s.m.) ile vahdâniyet-i İlâhiyeyi o derece kat’î ispat ediyor ki, başka burhana hâcet bırakmıyor.” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler isimli eserinden On Dokuzuncu Söz On Dördüncü Reşha.
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
On Dokuzuncu Söz
Risalet-i Ahmediyeye dairdir
Şuâât-ı Mârifetü’n-Nebî namındaki Türkçe bir risalede ve On Dokuzuncu Mektupta ve şu Sözde icmâlen işaret ettiğimiz delâil-i nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan etmişim. Hem onda Kur’ân-ı Hakîmin vücuh-u i’câzı icmâlen zikredilmiş. Yine Lemeât namında Türkçe bir risalede ve Yirmi Beşinci Sözde Kur’ân’ın kırk vech ile mu’cize olduğunu icmâlen beyan ve kırk vücuh-u i’câzına işaret etmişim. O kırk vecihte, yalnız nazımda olan belâğati, İşârâtü’l-İ’câz namındaki bir tefsir-i Arabîde, kırk sahife içinde yazmışım. Eğer ihtiyacın varsa şu üç kitaba müracaat edebilirsin.
ON DÖRDÜNCÜ REŞHA
Mahzen-i mu’cizat ve mu’cize-i kübrâ olan Kur’ân-ı Hakîm, nübüvvet-i Ahmediye (a.s.m.) ile vahdâniyet-i İlâhiyeyi o derece kat’î ispat ediyor ki, başka burhana hâcet bırakmıyor. Biz de onun tarifine ve medar-ı tenkit olmuş bir iki lem’a-i i’câzına işaret ederiz.
İşte, Rabbimizi bize tarif eden Kur’ân-ı Hakîm,
• şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,
• şu sahâif-i arz ve semâda müstetir künûz-u esmâ-i İlâhiyenin keşşafı,
• şu sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikın miftâhı,
• şu âlem-i şehadet perdesi arkasındaki âlem-i gayb cihetinden gelen
iltifâtât-ı Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliyenin hazinesi,
• şu âlem-i mâneviye-i İslâmiyenin güneşi, temeli, hendesesi,
• âvâlim-i uhreviyenin haritası,
• Zât ve sıfât ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı,
burhan-ı nâtıkı, tercüman-ı sâtıı,
• şu âlem-i insaniyet
insanlık âlemiin mürebbîsi, hikmet-i hakikîsi, mürşid ve hâdîsi,..
âlem-i gayb: görünmeyen âlem (bk. a-l-m; ğ-y-b) âlem-i insaniyet: insanlık âlemi (bk. a-l-m) âlem-i mâneviye-i İslâmiye: İslâmiyetin mânevî âlemi (bk. a-l-m; a-n-y; s-l-m)âlem-i şehadet: görünen âlem (bk. a-l-m; ş-h-d)âvâlim-i uhreviye: âhiret âlemleri (bk. a-l-m; e-ḫ-r)belâğat: maksada ve hale uygun güzel söz söyleme (bk. b-l-ğ)beyan: açıklama (bk. b-y-n)burhan: delilburhan-ı nâtık: konuşan delilcihet: yön, tarafdelâil-i nübüvvet-i Ahmediye: Hz. Muhammed’in peygamberliğinin delilleri (bk. n-b-e; ḥ-m-d) hâcet: ihtiyaç (bk. ḥ-v-c) hâdî: doğru ve hak yolu gösterici (bk. h-d-y) hakaik: gerçekler, doğrular (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hendese: plan hikmet-i hakikî: gerçek hikmet (bk. ḥ-k-m; ḥ-ḳ-ḳ) hitâbât-ı ezeliye: ezelî hitaplar (bk. ḫ-ṭ-b; e-z-l) | icmâlen: kısaca, özetle (bk. c-m-l) iltifâtât-ı Rahmâniye: Rahmânî iltifatlar (bk. r-ḥ-m) kat’î: kesin kavl-i şârihi: açıklayıcı söz keşşâf: keşfedici, açığa çıkarıcı (bk. k-ş-f) kitab-ı kebîr-i kâinat: büyük kâinat kitabı (bk. k-t-b; k-b-r; k-v-n) künûz-u esmâ-i İlâhiye: Allah’ın isimlerinin hazineleri (bk. s-m-v; e-l-h) Kur’ân-ı Hakîm: sayısız hikmetleri içinde bulunduran Kur’ân (bk. ḥ-k-m) lem’a-i i’câz: mu’cizelik parıltısı (bk. a-c-z) mahzen-i mu’cizât: mu’cizeler deposu (bk. a-c-z) medar-ı tenkit: tenkide sebep miftâh: anahtar mu’cize-i kübrâ: en büyük mu’cize (bk. a-c-z; k-b-r) mürebbî: terbiye edici, eğitici (bk. r-b-b) mürşid: doğru yolu gösterici (bk. r-ş-d) müstetir: gizli, örtülü muzmer: gizli, saklı nazım: diziliş, tertip (bk. n-ẓ-m) | nübüvvet-i Ahmediye: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği (bk. n-b-e; ḥ-m-d) risale: kitap (bk. r-s-l) sahâif-i arz ve semâ: yer ve gök sayfaları (bk. s-m-v) Şuâât-ı Mârifetü’n-Nebî: Peygamberi tanıma parıltıları, nurları (bk. a-r-f; n-b-e) sutûr-u hâdisât: hadiselerin satırları tefsir-i Arabî: Arapça tefsir (bk. f-s-r) tefsir-i vâzıh: açık tefsir (bk. f-s-r) tercüman-ı sâtı: parlak tercüman tercüme-i ezeliye: ezelden gelen tercüme (bk. e-z-l) vahdâniyet-i İlâhiye: Cenab-ı Allah’ın birliği (bk. v-ḥ-d; e-l-h) vecih: yön vücuh-u i’câz: mu’cizelik yönleri (bk. a-c-z) Zât ve sıfat ve şuûn-u İlâhîye: Allah’ın Zât, sıfat ve mukaddes özellikleri (bk. v-ṣ-f; ş-e-n; e-l-h) zikredilmek: hatırlatılmak |
• hem bir kitab-ı hikmet ve şeriat
hikmet ve kanun kitabı,
• hem bir kitab-ı dua ve ubûdiyet,
• hem bir kitab-ı emir ve davet,
• hem bir kitab-ı zikir ve marifet gibi,
• bütün hâcât-ı mâneviyesine karşı birer kitap ve bütün muhtelif ehl-i mesâlik ve meşârib olan evliya ve sıddıkînin, asfiya ve muhakkikînin herbirinin meşreplerine lâyık birer risale ibraz eden bir kütüphane-i mukaddesedir.
Sebeb-i kusur tevehhüm edilen tekraratındaki lem’a-i i’câza bak ki: Kur’ân hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı davet olduğundan, içinde tekrar müstahsendir, belki elzemdir ve eblâğdır. Ehl-i kusurun zannı gibi değil. Zira, zikrin şe’ni, tekrar ile tenvirdir. Duanın şe’ni, terdad ile takrirdir. Emir ve davetin şe’ni, tekrar ile te’kittir.
Hem herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir olamaz, fakat bir sûreye galiben muktedir olur. Onun için, en mühim makàsıd-ı Kur’âniye ekser uzun sûrelerde derc edilerek, herbir sûre bir küçük Kur’ân hükmüne geçmiş. Demek, hiç kimseyi mahrum etmemek için, tevhid ve haşir ve kıssa-i Musa gibi bazı maksatlar tekrar edilmiş.
Hem cismânî ihtiyaç gibi, mânevî hâcat dahi muhteliftir. Bazısına insan her nefes muhtaç olur: cisme hava, ruha Hû gibi. Bazısına her saat: Bismillâh gibi ve hâkezâ… Demek, tekrar-ı âyet, tekerrür-ü ihtiyaçtan ileri gelmiş ve o ihtiyaca işaret ederek, uyandırıp teşvik etmek, hem iştiyakı ve iştihayı tahrik etmek için tekrar eder.
Hem Kur’ân müessistir, bir din-i mübînin esasatıdır ve şu âlem-i İslâmiyetin temelleridir ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi değiştirip muhtelif tabakata, mükerrer suallerine cevaptır. Müessise, tesbit etmek için tekrar lâzımdır. Te’kid için terdad lâzımdır. Te’yid için takrir, tahkik, tekrir lâzımdır.
âlem-i İslâmiyet: İslâm âlemi (bk. a-l-m; s-l-m) asfiya: Hz. Peygamberin çizgisinde yaşayan ilim ve takvâ sahibi büyük zatlar (bk. ṣ-f-y) Bismillâh: Allah’ın adıyla (bk. s-m-v) cismânî: bedensel derc edilmek: yerleştirilmek din-i mübîn: hak ve hakikatı açıklayan din, İslâm (bk. b-y-n) eblağ: hâle ve maksada çok uygun (bk. b-l-ğ) ehl-i kusur: kusur arayanlar ehl-i mesâlik ve meşârib: mânevî usül, tarz ve yol sahipleri ekser: pekçok (bk. k-s̱-r) elzem: çok lüzumlu esasat: esaslar, temeller evliya: veliler (bk. v-l-y) galiben: çoğunlukla hâcât: ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c) hâcât-ı mâneviye: mânevi ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c; a-n-y) hâkezâ: bunun gibi haşir: öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma (bk. ḥ-ş-r) hayat-ı içtimaiye-i beşeriye: insanların toplum hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a) | Hû: O, Allah ibraz etmek: göstermek iştiyak: çok kuvvetli arzu ve istek kitab-ı davet: davet kitabı (bk. k-t-b) kitab-ı dua: dua kitabı (bk. k-t-b; d-a-v) kitab-ı emir ve davet: emir ve davet kitabı (bk. k-t-b) kitab-ı hikmet ve şeriat: hikmet ve kanun kitabı (bk. k-t-b; ḥ-k-m; ş-r-a) kitab-ı zikir: zikir kitabı (bk. k-t-b) kitab-ı zikir ve marifet: zikir ve Allah’ı tanıtan marifet kitabı (bk. k-t-b; a-r-f) kitabı dua ve ubûdiyet: dua ve kulluk kitabı (bk. k-t-b; a-b-d) kıssa-i Mûsâ: Hz. Mûsâ’nın hikâyesi kütüphane-i mukadesse: mukaddes kütüphane (bk. k-t-b; ḳ-d-s) lem’a-i i’câz: mu’cizelik parıltısı (bk. a-c-z) makàsıd-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın maksatları ve gayeleri (bk. ḳ-ṣ-d) meşrep: hareket tarzı, metod müessis: tesis edici, kurucu muhakkik: gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler (bk. ḥ-ḳ-ḳ) | muhtelif: çeşitli mükerrer: tekrarlanan muktedir: güç ve iktidar sahibi (bk. ḳ-d-r) müstahsen: güzel, beğenilen (bk. ḥ-s-n) risale: kitap (bk. r-s-l) şe’n: özellik, hal (bk. ş-e-n) sebeb-i kusur: kusur sebebi (bk. s-b-b) sıddıkîn: daima doğruluk üzere ve Allah’a ve peygambere çok sâdık olanlar (bk. ṣ-d-ḳ) tabakat: tabakalar tahrik etmek: harekete geçirmek takrir: yerleştirme, sağlamlaştırma te’kid: kuvvetlendirme, pekiştirme tekerrür-ü ihtiyaç: ihtiyacın tekrarlanması (bk. ḥ-v-c) tekrar-ı âyet: âyetin tekrarı tekrarat: tekrarlar tenvir: nurlandırma (bk. n-v-r) terdad: tekrar tevehhüm etmek: zannettmek tevhid: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma (bk. v-ḥ-d) |
Hem öyle mesâil-i azîme ve hakaik-ı dakikadan bahsediyor ki, umumun kalblerinde yerleştirmek için, çok defa muhtelif suretlerde tekrar lâzımdır.
Bununla beraber, sureten tekrardır. Fakat, mânen herbir âyetin çok mânâları, çok faideleri, çok vücuh ve tabakatı vardır. Herbir makamda ayrı bir mânâ ve faide ve maksatlar için zikrediliyor.
Hem Kur’ân’ın, mesâil-i kevniyenin bazısında ipham ve icmâli ise, irşadî bir lem’a-i i’cazdır. Ehl-i ilhâdın tevehhüm ettikleri gibi medar-ı tenkit olamaz ve sebeb-i kusur değildir.
Eğer desen: “Acaba neden Kur’ân-ı Hakîm, felsefenin mevcudattan bahsettiği gibi etmiyor? Bazı mesâili mücmel bırakır; bazısını, nazar-ı umumîyi okşayacak, hiss-i âmmeyi rencide etmeyecek, fikr-i avâmı tâciz edip yormayacak bir suret-i basitâne-i zahirânede söylüyor.”
Cevaben deriz ki: Felsefe hakikatin yolunu şaşırmış; onun için… Hem geçmiş derslerden ve Sözlerden elbette anlamışsın ki, Kur’ân-ı Hakîm şu kâinattan bahsediyor, tâ Zât ve sıfât ve esmâ-i İlâhiyeyi bildirsin. Yani, bu kitab-ı kâinatın maânîsini anlattırıp, tâ Hâlıkını tanıttırsın. Demek, mevcudata kendileri için değil, belki Mûcidleri için bakıyor. Hem umuma hitap ediyor. İlm-i hikmet ise mevcudata mevcudat için bakıyor. Hem hususan ehl-i fenne hitap ediyor.
Öyle ise, madem ki Kur’ân-ı Hakîm mevcudatı delil yapıyor, burhan yapıyor; delil zahirî olmak, nazar-ı umuma çabuk anlaşılmak gerektir. Hem madem ki Kur’ân-ı Mürşid bütün tabakat-ı beşere hitap eder. Kesretli tabaka ise tabaka-i avamdır. Elbette, irşad ister ki, lüzumsuz şeyleri ipham ile icmal etsin; ve dakik şeyleri temsil ile takrib etsin; ve muğâlatalara düşürmemek için, zahirî nazarlarında bedihî olan şeyleri lüzumsuz, belki zararlı bir surette tağyir etmemektir.
bedihî: açık, âşikar burhan: delil dakik: ince ehl-i fen: bilim adamları ehl-i ilhâd: inkârcılar, dinsizler fikr-i avâm: avâmın, halkın düşüncesi (bk. f-k-r) hakâik-ı dakika: ince hakikatler (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) Hâlık: yaratıcı, herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ) hiss-i âmme: genelin hissi hususan: özellikle icmâl: özetleme (bk. c-m-l) ilm-i hikmet: felsefe ilmi; Bediüzzaman’ın Eski Said döneminde felsefeye verdiği ad (bk. a-l-m; ḥ-k-m) ipham: üstü kapalı bırakma irşad: doğru yolu gösterme (bk. r-ş-d) irşadî: hak yolu göstermeyle ilgili (bk. r-ş-d) kâinat: evren, yaratılmış her şey (bk. k-v-n) kesretli: çok (bk. k-s̱-r) kitab-ı kâinat: kâinat kitabı (bk. k-t-b; k-v-n) Kur’ân-ı Hakîm: sayısız hikmetleri içinde bulunduran Kur’ân (bk. ḥ-k-m) | Kur’ân-ı Mürşid: doğru yolu gösterici Kur’ân (bk. r-ş-d) lem’a-i i’caz: mu’cizelik parıltısı (bk. a-c-z) maânî: mânâlar (bk. a-n-y) maksat: gaye (bk. ḳ-ṣ-d) medar-ı tenkit: tenkit nedeni mesâil: meseleler (bk. m-s̱-l) mesâil-i azîme: büyük meseleler (bk. m-s̱-l; a-z-m) mesâil-i kevniye: yaratılışla ilgili meseleler (bk. m-s̱-l; k-v-n) mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d) Mûcid: icad eden, yoktan var eden, Allah (bk. v-c-d) mücmel: kısa, özetlenmiş (bk. c-m-l) müessis: tesis edici, kurucu muğâlata: demagoji, aldatma nazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r) nazar-ı umum: genelin bakışı (bk. n-ẓ-r) rencide etmek: incitmek sebeb-i kusur: kusur sebebi (bk. s-b-b) suret: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r) suret-i basitâne-i zahirâne: görünüşteki basit şekil (bk. ṣ-v-r; ẓ-h-r) | sureten: görünüşte tabaka-i avam: halk tabakası tabakat: tabakalar, dereceler tabakat-i beşer: insan tabakaları tâciz etmek: rahatsız etmek tağyir etmek: değiştirmek tahkik: doğruluğunu araştırma (bk. ḥ-ḳ-ḳ) takrib etmek: yaklaştırmak takrir: yerleştirme te’kid: kuvvetlendirme te’yid: kuvvetlendirme tekrir: tekrarlama temsil: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l) terdad: tekrar tesbit: sağlam şekilde yerleştirme tevehhüm etmek: zannetmek, kuruntulanmak umum: genel vücuh: yönler zahirî: açık, görünürde (bk. ẓ-h-r) Zât ve sıfât ve esmâ-i İlâhiye: Cenab-ı Allah’ın Zâtı, sıfatı ve isimleri (bk. v-ṣ-f; s-m-v; e-l-h) |
Meselâ güneşe der, “Döner bir siracdır, bir lâmbadır.” Zira, güneşten, güneş için, mahiyeti için bahsetmiyor. Belki bir nevi intizamın zembereği ve nizamın merkezi olduğundan, intizam ve nizam ise Sâniin âyine-i marifeti olduğundan bahsediyor.
Evet, der:
اَلشَّمْسُ تَجْرِى 1
“Güneş döner.” Bu “döner” tabiriyle, kış-yaz, gece-gündüzün deverânındaki muntazam tasarrufât-ı kudreti ihtar ile azamet-i Sânii ifham eder. İşte, bu “dönmek” hakikati ne olursa olsun, maksud olan ve hem mensuc, hem meşhud olan intizama tesir etmez.
Hem der:
وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِراَجاً
2 Şu “sirac” tabiriyle, âlemi bir kasır suretinde, içinde olan eşya ise insana ve zîhayata ihzar edilmiş müzeyyenat ve mat’ûmat ve levazımat olduğunu ve güneş dahi musahhar bir mumdar olduğunu ihtar ile, rahmet ve ihsan-ı Hâlıkı ifham eder.
Şimdi bak, şu sersem ve geveze felsefe ne der? Bak, diyor ki: “Güneş bir kütle-i azîme-i mâyia-i nâriyedir. Ondan fırlamış olan seyyârâtı etrafında döndürüp, cesâmeti bu kadar, mahiyeti böyledir, şöyledir…” Mûhiş bir dehşetten, müthiş bir hayretten başka, ruha bir kemâl-i ilmî vermiyor. Bahs-i Kur’ân gibi etmiyor.
Buna kıyasen, bâtınen kof, zâhiren mutantan felsefî meselelerin ne kıymette olduğunu anlarsın. Onun şaşaa-i surisine aldanıp Kur’ân’ın gayet mu’ciznümâ beyanına karşı hürmetsizlik etme.
Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : Yâsin Sûresi, 36:38.
2 : “Güneşi bir kandil yaptı.” Nuh Sûresi, 71:16.
âyine-i marifet: Allah’ı tanıma ve bilme aynası (bk. a-r-f) azamet-i Sânii: her şeyi san’atlı olarak yaratan Allah’ın büyüklüğü (bk. a-z-m; ṣ-n-a) bahs-i Kur’ân: Kur’ân’ın bahsi bâtınen: içyüzünde beyan: açıklama (bk. b-y-n) cesâmet: büyüklük deverân: dönüş hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) ifham: anlatma, bildirme ihsan-ı Hâlık: Yaratıcının ihsanı, bağışı (bk. ḥ-s-n; ḫ-l-ḳ) ihtar: hatırlatma ihzar: hazırlama (bk. ḥ-ḍ-r) intizam: düzenlilik (bk. n-ẓ-m) kasır: saray kemâl-i ilmî: ilmî mükemmellik (bk. k-m-l; a-l-m) | kof: boş kütle-i azîme-i mâyia-i nâriye: sıvı haldeki büyük ateş kütlesi (bk. a-ẓ-m) levazımat: gerekli şeyler mahiyet: özellik, nitelik, içyüz maksud: kastedilen, istenen (bk. ḳ-ṣ-d) mat’ûmat: yiyecekler mensuc: dokunmuş olan, dokunan meşhud: görünen (bk. ş-h-d) mu’ciznümâ: mu’cize gösteren (bk. a-c-z) mûhiş: korkutucu, dehşet verici mumdar: ışık veren muntazam: düzenli (bk. n-ẓ-m) musahhar: emre verilmiş mutantan: tantanalı, gösterişli müzeyyenat: süslenmiş güzel şeyler (bk. ẓ-y-n) | nevi: çeşit nizam: düzen (bk. n-ẓ-m) rahmet: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m) Sâni: her şeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a) şaşaa-i suriye: görünüşteki parlaklık ve gösteriş seyyârât: gezegenler sirac: kandil, lamba suret: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r) tasarrufât-ı kudret: kudretin tasarrufları, icraatları (bk. ṣ-r-f; ḳ-d-r) zâhiren: görünüşte (bk. ẓ-h-r) zemberek: hareketi sağlayan güç kaynağı zîhayat: canlı (bk. ẕî, ḥ-y-y) zira: çünkü |
اَللّٰهُمَّ اجْعَلِ الْقُرْاٰنَ شِفَاۤءً لَنَا وَلِكَاتِبِهِ وَاَمْثاَلِهِ مِنْ كُلِّ دَاۤءٍ، وَمُونِساً لَنَا وَلَهُمْ فِى حَيَاتِنَا وَبَعْدَ مَمَاتِنَا، وَفِى الدُّنْياَ قَريِنًا، وَفِى الْقَبْرِ مُونِسًا، وَفِى الْقِيَامَةِ شَفِيعًا، وَعَلَى الصِّرَاطِ نُوراً، وَمِنَ النَّارِ سِتْراً وَحِجَاباً، وَفِى الْجَنَّةِ رَفِيقًا، وَاِلَى
الْخَيْراَتِ كُلِّهاَ دَلِيلاً وَاِمَامًا، بِفَضْلِكَ وَجُودِكَ وَكَرَمِكَ وَرَحْمَتِكَ يَاۤ اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ وَيَاۤ اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ، اٰمِينَ – اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى مَنْ اُنْزِلَ عَلَيْهِ الْفُرْقاَنُ الْحَكِيمُ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِۤ اَجْمَعِينَ، اٰمِينَ، اٰمِينَ 1
İHTAR: Arabî Risaletü’n-Nur’da On Dördüncü Reşhanın Altı Katresi, bahusus Dördüncü Katrenin Altı Nüktesi, Kur’ân-ı Hakîmin kırk kadar envâ-ı i’câzından on beşini beyan eder. Ona iktifâen burada ihtisar ettik. İstersen ona müracaat et; bir hazine-i mu’cizat bulursun.
Dipnotlar – Arapça İbareler – Haşiyeler:
1 : Allah’ım! Kur’ân’ı bize, bu risalenin kâtibine ve onun emsali olan zatlara her türlü dert için şifa kıl. Bize ve onlara, hayatımızda ve ölümümüzden sonra Kur’ân ile ünsiyet ettir. Kur’ân’ı bu dünyada bir dost, kabirde bir mûnis, kıyamette bir şefaatçi, sırat üzerinde bir nur, ateşe karşı bir siper ve hicap, Cennette bir refik ve bütün hayırlar için bir yol gösterici ve imam kıl. Bütün bunları bize fazlınla, cûdunla, kereminle ve rahmetinle ihsan et, ey kerem sahiplerinin en kerîmi ve merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz. Âmin. Allahım! Furkan-ı Hakîmin kendisine indirildiği zâta ve bütün âl ve ashâbına salât ve selâm et. Âmin, âmin.
Arabî: Arapça bahusus: özellikle beyan etmek: açıklamak (bk. b-y-n) envâ-ı i’câz: mu’cizelik türleri (bk. a-c-z) | hazine-i mu’cizat: mu’cizeler hazinesi (bk. a-c-z) ihtar: hatırlatma ihtisar etmek: kısaltmak iktifâen: yeterli görerek | Kur’ân-ı Hakîm: sayısız hikmetleri içinde bulunduran Kur’ân (bk. ḥ-k-m) |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Dokuzuncu Söz, On Dördüncü Reşha, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/on-dokuzuncu-soz/328
http://www.erisale.com/#content.tr.1.328
CUMARTESİ DERSLERİ
Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır
13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı
13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret
12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas
12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas
12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas
11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2
10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat
10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat
10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat
10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat
10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat
10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat
10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat
10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat
10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat
10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat
10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat
10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat
10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .
10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret
10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler
9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte
9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.