Kur’an-ı Kerim’den Alınan İlhamla Yapılan Dualar 1

61-Saf Suresi

1 – Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah’ım göklerdeki ve yerdeki herşey seni tesbih eder. Biz de seni tesbih ediyoruz. Subhanallah. Seni her türlü kusurdan tenzih ederiz. Sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.

2 – Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?

Allah’ım yapmayacağımız şeyleri söylemekten sana sığınırız.

3 – Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.

Allah’ım yapmayacağımız şeyleri söylememiz senin katında büyük gazap gerektiren bir iştir. Bizleri yapmayacağımız şeyleri söylemekten muhafaza buyur.

4 – Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.

Allah’ım hiç şüphe yokki sen kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları seversin. Bizleri de bu şekilde senin yolunda mücadele edenlerden eyle.

5 – Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

Allah’ım “Hani Mûsâ kavmine, ‘Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?’ demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” buyuruyorsun.

Allah’ım bizi doğru yoldan saptırma, Sen bizim kalplerimizi saptırma. Sen fasıklar topluluğunu günahlarında ısrar ettikleri müddetçe doğru yola iletmezsin. Bizi fasıklar topluluğundan eyleme. Bizim günahlarımızı bağışla, bizi hidayete erdir.

6 – Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.

Allah’ım “Hani, Meryem oğlu İsa, ‘Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim’ demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, ‘Bu, apaçık bir sihirdir’ dediler.” buyuruyorsun.

Allah’ım ben İsrailoğullarına gönderdiğin kendisinden önce Tevrat’ı doğrulayıcı ve kendisinden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiğin peygamberin Meryem oğlu İsa (A.S.)’a da inanıyor ve tasdik ediyorum. Fakat o apaçık mucizler getirince “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler. O’na verdiğin mucizelere sihirdir demekten sana sığınırım.

7 – Kim, İslâm’a davet olunduğu hâlde, Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

Allah’ım, İslam’a davet olunduğum halde, sana karşı yalan uydurmaktan sana sığınırım. Sen, zalimler topluluğunu hidayete erdirmezsin. Allah’ım beni zalimler toluluğundan eyleme, hidayete erdir ve hidayetinden ayırma.

8 – Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.

Allah’ım onlar ağızlarıyla Senin nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istmeseler de Sen nurunu tamamlayacaksın. Allah’ım nurunu tamamla ve beni de nurunun tamamlanması yolunda istihdam et ve bir kısmını bana da göster.

9 – O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.

Allah’ım, Sen, Sana ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılma için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderensin. Allah’ım beni de gönderdiğin hak dine inananlardan eyle, hidayete erenlerden ve peygamberine uyanlardan eyle.

10 – Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size?

Allah’ım bize elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göster ve bu ticareti yapmaya muvaffak kıl.

11 – Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.

Allah’ım, Sana ve peygamberine inanmayı, mallarımızla ve canlarımızla Senin yolunda cihat etmeyi, mücadele etmeyi nasip eyle. Biliyoruz ki, bu bizim için hayırlıdır. Bizi buna ulaşmaya muvaffak kıl.

12 – (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır.

Allah’ım bu ticareti yaptıktan sonra Sen bizim günahlarımızı bağışla, bizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve And cennetlerindeki güzel meskenlere koy. İşte bu büyük bir başarıdır. Bizi bu başarıya ulaştır.

13 – Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele!

Allah’ım seveceğimiz başka kazançlar da ver. Allah’ım yardımınla bize yardım et. Yakın bir fetih ver. İnananlara müjde olacak fetihler ver.

14 – Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.

Allah’ım “Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, ‘Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?’ demişti. Havariler de, ‘Biz Allah’ın yardımcılarıyız’ demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.” buyuruyorsun.

Allah’ım bizi de Sana giden yolda yardımcılardan eyle. Bizi düşmanlarımıza karşı destekle böylece Senin yardımında üstün gelelim.

62-Cuma Suresi

1 – Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ı tespih eder.

Allah’ım göklerdeki ve yerdeki herşey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Seni tesbih eder. Biz de seni tesbih ediyoruz. Subhanallah. Allah’ım sen her türlü kusur ve eksikliklerden uzaksın. Bizi bağışla.

2 – O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.

Allah’ım Sen ümmilere, içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderdin. Halbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. Allah’ım bizi apaçık bir sapıklık içinde olmaktan muhafaza buyur ve gönderdiğin peygambere uymayı nasip et.

3 – (Allah, o peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah’ım Sen o peygamberi kıyamete kadar gelecek başkalarına da gönderdin. Bizi gönderdiğin o peygambere (Hz. Muhammed S.A.S.) uymayı nasip et. Sen mutlak gücünle, hüküm ve hikmetinle bunu yaparsın, bizlere de o peygamberin yolunda olmayı ve ona uymayı nasip et.

4 – İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.

Allah’ım bu Senin lütfundur, onu dilediğine verirsin, Sen büyük lütuf sahibisin. Bize de lutfet, bize de ver.

5 – Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

Allah’ım “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” buyuruyorsun.

Allah’ım kitapla yükümlü tutulupta onunla amel etmeyerek ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumuna düşmekten sana sığınırım. Allah’ım Senin ayetlerini inkar etmekten Sana sığınırım çünkü o ne kötü bir durumdur. Allah’ım Sen zalimler topluluğunu hidayete erdirmezsin, beni zalimlerden eyleme.

6 – De ki: “Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!”

Allah’ım ” De ki: ‘Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!” buyuruyorsun.

Allah’ım bütün insanlar değil de, yalnız kendimizin Senin dostların olduğunu iddia etmekten sana sığınırız. Bununla beraber bizi de Kendine dost yap ve bizi de dost olarak kabul et. Bize hayırlı ve bereketli ömürler ver ve bizi Sana imanla dolu olan bir kalple gelecek şekilde öldür ve bizim canlarımızı müslüman olarak al.

7 – Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah, zalimleri hakkıyla bilir.

Allah’ım daha evvel yaptıklarımızdan dolayı asla ölümü isteyemeyenler olabilir. Bizi onlardan eyleme, biz tevbe ediyoruz, bizi bağışla. Sen zalimleri hakkıyla bilirsin, bizi kendimize ve başkalarına zalim olanlardan eyleme, bizi affet.

8 – De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.”

Allah’ım kendisinden kaçıp durduğumuz ölüm bir gün mutlaka bize ulaşacaktır. Sonra da gaybı da, görünen alemi de bilen Sana döndürüleceğiz ve Sen bize yapmakta olduklarımızı haber vereceksin. Allah’ım işlediğim ve bundan sonra işleyebileceğim bütün günahlardan dolayı tevbe ediyorum, çok pişmanım, Sen bizi affet. Bundan sonraki hayatımda ölümüme kadar razı olacağın hayırlı ameller yapmayı nasip et.

9 – Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.

Allah’ım biz iman ettik ve Cuma günü namaz için çağrıldığımız zaman, hemen Senin zikrine koşmaya çalışıyoruz ve alışverişi bırakıyoruz. Bunun bizim için hayırlı olduğunu biliyoruz. Ya Rabbi, zaman zaman Cuma namazına katılma ve alışverişi bırakma konusunda yaptığımız hataları ve günahlarımızı da bağışla ve bizi Cuma namazı hassasiyeti olanlardan eyle.

10 – Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.

Allah’ım Cuma nazmazını kılınca yeryüzüne dağılıyoruz ve Senin lütfundan nasibimizi arıyoruz. Kurtuluşa ermek için Seni çok zikretmeye çalışıyoruz. Ya Rabbi Sen lütfundan nasibimizi hayırlı ve bereketli bir şekilde ver ve kurtuluşa ermek için Seni çok zikretmeye bizleri muvaffak kıl.

1 – (Durum böyle iken) onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki: “Allah’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

Allah’ım Cuma namazı vakti bir ticaret veya bir oyun eğlence gördüğümüz zaman hemen dağılıp ona koşmaktan ve Senin ve Peygamberinin sözlerinden uzaklaşmaktan sana sığınırız. Senin yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır ve Sen rızık verenlerin en hayırlısısındır. Bize de yanında bulunan hayırdan ver ve bize hayırlı rızıklar nasip et.

63-Münafikun

1 – (Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) Allah, o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder.

Allah’ım münafıkların peygamberin Hz. Muhammed S.A.S için “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” dediklerini biliyorsun ve Sen de elbette Hz. Muhammed S.A.S. in Senin peygamberin olduğunu biliyorsun. Fakat o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına da şahitlik ediyorsun. Ya Rabbi ben de Hz. Muhammed S.A.S. in Senin peygamberin olduğuna inanıyorum ve bunu kalben tasdik ediyorum. Sen kalplerde olana şahitsin. Beni münafıklardan ve yalancılardan eyleme.

2 – Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!

Allah’ım yeminlerini kalkan yapıp da insanları Senin yolundan çevirenlerin arasında bulunmaktan sana sığınırım. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür. Beni ve bizi bu kötülükten uzak tut.

3 – Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar.

Allah’ım önce iman edip sonra inkar etmekten, bu yüzden de kalbime mühür vurulmasından sana sığınırım. Onların arasında olmaktan da sana sığınırım. Anlayışımın benden alınmasından da sana sığınırım. Beni muhafaza et, imanda sabit ve daim eyle.

4 – Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!

Allah’ım münafıklıktan ve münafıklardan sana sığınırım. Çünkü onları gördüğümüz zaman kalıpları hoşumuza gider, konuşurlarsa sözlerine kulak veririz. Halbuki onlar elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan bizi muhafaza et, onların zararlarını bizden uzaklaştır. Allah’ım sen onları kahret, çünkü onlar nasıl da haktan çevriliyorlar. Bizleri de onlardan olmaktan muhafaza buyur.

5 – O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.

Allah’ım “Gelin, Allah’ın Resulü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirip ve büyüklük taslayarak uzaklaşıp giden münafıklardan olmaktan sana sığınırım, Senin Resulünden şefaat dilerim ve O Sevgili Resulün hürmetine Sen beni bağışla.

6 – Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.

Allah’ım hakımda bağışlanma dilense de dilenmese de beni asla bağışlamayacağın kimselerden eyleme, beni günahlarında bile bile inat ile ısrar eden fasıklardan eyleme, çünkü Sen günahlarında ısrar eden fasıklar topluluğunu doğru yola iletmezsin.

7 – Onlar, “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar.

Alah’ım “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) (Allah ve Resulü’nün yolunda olanlara) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyen münafıklardan olmaktan sana sığınırım. Şüphesiz göklerin ve yerin hazineleri Senindir, fakat münafıklar bunu anlamasalar da Sen bu hazinelerinden bize de lutfet.

8 – Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler.

Allah’ım “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyen münafıklardan ve günümüzde bizi yurtlarımızdan çıkarmak isteyen çağdaş münafıklardan sana sığınırız. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmeseler de Sen bizi hakiki mü’minlerden eyle, münafık olanlardan eyleme.

9 – Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Allah’ım biz iman ettik. Mallarımızın ve evlatlarımızın bizi, Seni ziktermekten alıkoymasına izin verme. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Bizi bu konuda ziyana uğrayanlardan eyleme.

10 – Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.

Allah’ım bize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, bize rızık olarak verdiğin şeylerden Senin yolunda harcamayı nasip et.

11 – Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Allah’ım ecelimiz geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemezsin, Sen bizim canımızı müslüman ve mü’min olarak al, Sen bütün yaptıklarımızdan haberdarsın, hayırlı ve güzel amellerle, razı olacağın amellerle Sana gelmeyi nasip et.

64-Tegabun

1 – Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na mahsustur. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Allah’ım göklerdeki herşey ve yerdeki herşey Seni tesbih eder. Biz de Seni tesbih ederiz. Subhanallah. Ya Rabbi Sen her türlü noksanlıktan ve kusurdan müberrasın. Mülk yalnızca Senindir. Hamd de Sana mahsustur. Elhamdülillah. Her türlü hamd, övgü, şükür ve minnet her kimden gelmişse ve her kime gitmişse ezelden ebede kadar aslında sadece ve sadece Sana mahsustur. Senin her şeye hakkıyla gücün yeter. Bizi de Gücünle destekle.

2 – O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü’mindir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Allah’ım, Sen bizi yaratansın. Böyle iken kimimiz kafir, kimimiz mü’mindir. Bizleri mü’min olanlardan eyle. Sen yaptıklarımızı hakkıyla görensin. Senin razı olacağın işler yapmayı nasip et.

3 – Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş yalnız O’nadır.

Allah’ım gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattın. Bizi şekillendirdin ve şekillerimizi de güzel yaptın. Dönüş yalnız sanadır. Bizi sana iyilik ve güzelliklerle dönenlerden eyle.

4 – Göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Allah’ım, göklerdeki ve yerdeki herşeyi bilirsin. Gizlediklerimizi de açığa vurduklarımızı da bilirsin. Sen göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilensin. Bizim kalplerimizi tertemiz eyle, imanla doldur, günahlarımızı ve kötü duygu ve düşüncelerimizi Settar isminle ört, açığa çıkarma ve yüzümüze vurma.

5 – Daha önce inkâr edip de inkârlarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için elem dolu bir azap da vardır.

Allah’ım, daha önce inkar edip de inkarlarının cezasını tadanların haberi bize geldi. Bizi öyle inkar edenlerden ve cezayı tadanlardan eyleme. Onlar için elem dolu bir azap da vardır. Bizi elem dolu bir azaba uğrayanlardan da eyleme.

6 – Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri sebebiyledir. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyıktır.

Allah’ım peygamberlerinin, inkar edenlere apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri sebebiyle o inkarcıları cezalandırdın. Senin de hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdin. Sen, her bakımdan sınırsız zenginsin, övgüye layıksın. Bizleri o inkarcılardan eyleme, bizlere sınırsız zenginliğinden lutfet ve bizi senin övgüne layık bir şekilde derecelerle yücelt.

7 – İnkâr edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.”

Allah’ım inkar edenler kesinlikle öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia etmekteler. Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka onlar da diriltilecek, biz de diriltileceğiz, sonra da onların yaptıkları da bizim yaptıklarımız da elbette haber verilecek, bu Allah’a kolaydır. Allah’ım hesabını kolay vereceğimiz ameller yapmayı nasip et.

8 – Artık siz Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Allah’ım Sana, peygamberine ve indirdiğin nura (Kur’an’a) iman ettik. Sen yaptıklarımızdan hakkıyla haberdar olansın. Hakkıyla iman etmeyi, hayırlı ve güzel ameller yapmayı nasip et.

9 – Toplanma vakti için Allah´ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah´a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.

Allah’ım toplanma vakti için bizi toplayacağın gün bize rahmet et. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Allah’ım sana inanıyoruz ve elimizden geldiği kadar salih amel işlemeye çalışıyoruz. Ya Rabbi kötülüklerimizi ört ve bizi içinden ırmaklar akan, ebedi kalacağımız cennetlere sok. İşte bu büyük başarıdır.

10 – İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!

Allah’ım inkar eden ve Senin ayetlerini yalanlayanlar, içinde ebedi kalmak üzere cehennemlikler olacaktır. Ne kötü varılacak yerdir orası! Bizi onlardan eyleme.

11 – Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Allah’ım, Senin iznin olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Başımıza gelen musibetleri hayra tebdil et ve hakkımızda merhametinle muamele et. Allah’ım biz sana inanıyoruz, Sen bizim kalbimizi doğruya ilet, Sen, her şeyi hakkıyla bilensin.

12 – Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.

Allah’ım elimizden gelidiği kadar sana ve peygamberine itaat ediyoruz. Sen kusurlarımızı bağışla. Eğer yüz çevirirsek biliyoruz ki elçine düşen sadece apaçık bir tebliğdir. Bizleri senin çağrına ve elçinin tebliğine uyanlardan ve itaat edenlerden eyle.

13 – Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

Allah’ım, Senden başka hiçbir ilah yoktur. Biz Sana inandık ve yalnız Sana tevekkül ettik. Sen bizim işlerimizi yoluna koy.

14 – Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Allah’ım biz iman ettik. Ancak eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize düşman olabilecekler bulunabilir. Onlardan bizleri muhafaza buyur. Onlara da iman, hidayet ve doğru yolu bulmayı nasip et. Bu durumda biz onları affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarız. Şüphe yok ki Sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin. Beni, eşimi ve çocuklarımı da bağışla, merhamet et.

15 – Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.

Allah’ım mallarımız ve çocuklarımız ancak birer imtihandır. Bu imtihandan kolaylıkla geçmeyi nasip et. Senin katında ise büyük bir mükafat vardır. Katından o büyük mükafattan bizlere, eşlerimize ve çocuklarımıza da ver.

16 – O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Allah’ım gücümüz yettiği kadar Sana karşı gelmekten sakınıyoruz. Dinliyoruz, itaat etmeye çalışıyoruz, kendi iyiliğimiz için elimizden geldiği kadar harcamaya çalışıyoruz. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Bizleri de nefsinin cimriliğinden korunup, kurtuluşa erenlerden olmayı nasip et.

17 – Eğer siz Allah’a güzel bir borç verirseniz, Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar. Allah, şükrün karşılığını verendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).

Allah’ım Senin için güzel bir borç vermeyi bizlere nasip et. Sen onu bize kat kat öder ve bizi bağışlarsın. Sen şükrün karşılığını verensin halimsin, hemen cezalandırmaz mühlet verirsin. Sana layıkıyla şükredemiyoruz ama yine de Sen bizleri de cezalandırma, bizleri bağışla.

18 – O, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah’ım Sen gaybı da görünen alemi de bilensin, mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. Bizleri bağışla.

65-Talak

1 – Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.

Allah’ım kadınları boşamak istediğimizde, onların iddetlerini dikkate alarak (temizlik haline dikkat ederek) boşamaya çalışıyor ve iddeti sayıyoruz. Kusurlarımızı affet. Rabbimiz Sana karşı gelmekten Sana sığınırız. Apaçık bir hayasızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmamaya çalışıyoruz. Hata ettiysek bağışla. Bunlar Senin sınırlarındır. Kim Senin sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Senin sınırlarını aşmaktan ve kendimize zulmekten bizleri muhafaza buyur. Bizler bilemeyiz, olur ki Sen sonra yeni bir durum ortaya çıkarırsın, bizler hakkında, boşanmak ya da boşanmamak hakkında, en hayırlı olanı ver.

2 – Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar.

Allah’ım boşanan kadınların iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutmak, yahut onlardan güzelce ayrılmak hususunda doğru olanı yapmayı bizlere nasip et. İçimizden iki adil kimsenin de doğru bir şekilde şahitlik yapmasını nasip et. Ya Rabbi şahitliği Senin için doğdoğru bir şekilde yapmaya bizleri muvaffak kıl. Allah’ım bizleri Sana ve ahiret gününe inananlar olarak öğüt alanlardan olmayı nasip et. Allah’ım kim Sana karşı gelmekten sakınırsa Sen ona bir çıkış yolu açarsın, Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle, Sen bizlere işlerimizde çıkış yolu aç.

3 – Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.

Allah’ım bizleri beklemediğimiz yerden rızıklandır. Kim Sana tevekkül ederse, Sen ona yetersin. Biz de Sana tevekkül ettik. Şüphesiz Sen emrini yerine getirensin, Sen her şeye bir ölçü koymuşsundur. Bizlerin hakkında da hayırlı emirler ver ve dengeli ölçü ver. Ölçüsüz hareket etmekten Sana sığınırız.

4 – Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.

Allah’ım ” Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. ” buyuruyorsun. Allah’ım Sana karşı gelmekten Sana sığınırız. Ya Rabbi bizlere işlerimizde kolaylıklar ver.

5 – İşte bu, Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür.

Allah’ım bize indirdiğin emirlere karşı gelmekten Sana sığınırız. Sen bizim kötülüklerimizi ört ve bizlere büyük mükafatlar ver.

6 – Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.

Allah’ım ” Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.” buyuruyorsun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmaktan Sana sığınırız. Aramızda uygun bir şekilde anlaşmaya bizleri muvaffak kıl.

7 – Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

Allah’ım ” Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. ” buyuruyorsun. İmkanlarımız ölçüsünde gereğini yapmaya bizleri muvaffak kıl. Ya Rabbi bizim için de güçlüklerden sonra kolaylıklar yarat.

8 – Nice kentlerin halkı Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden kendilerini çetin bir hesaba çektik ve görülmedik bir azaba çarptırdık.

Allah’ım nice kentlerin halkı Senin ve Senin elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden kendilerini çetin bir hesaba çektin ve görülmedik bir azaba çarptın. Ya Rabbi bizi Senin ve Senin elçilerinin emrinden uzaklaşıp azanlardan eyleme. Bizleri çetin bir hesaba çekme ve görülmedik bir azaba çarptırma.

9 – Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.

Allah’ım yaptıklarımızdan dolayı bizlere cezayı tattırma ve işlerimizin sonu tam bir hüsran olmasın.

10 – Allah, ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! Allah, size bir zikir (Kur’an) indirdi.

Allah’ım ahirette Sen, Sana karşı gelen azgınlara şiddetli bir azap hazırlamışsındır. Bizleri bu azaptan muhafaza buyur. Bizleri iman etmiş olarak, aklını kullanarak, Sana karşı gelmekten sanınanlardan eyle. Ya Rabbi bizlere indirdiğin bir zikir (Kur’an) hürmetine bize merhamet et.

11 – İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir.

Allah’ım bizlere gönderdiğin peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. hürmetine, bizleri iman edip salih ameller işleyenlerden eyle. Bizleri karanlıklardan aydınlığa çıkar. Senin apaçık ayetlerini okuyalım ve anlayalım. Bizleri Sana inanan ve salih amel işleyenlerden eylediğin gibi bizleri içinde ırmaklar akan ebedi kalacağımız cennetlere sok. Sen gerçekten bizlere güzel rızık verdin. Cennette de güzel rızıklar ver.

12 – Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.

Allah’ım yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratansın. Senin emrin bunlar arasında inip durmaktadır ki, Senin herşeye kadir olduğunu ve her şeyi iminle kuşattığını bize bildirensin. İşlerimizi Senin arzuna uygun olarak yapanlardan eyle.

66-Tahrim

1 – Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Allah’ım “Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Yaptığımız hatalardan dolayı bizleri affet, bizleri bağışla, bizlere merhamet et, çünkü sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin.

2 – Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah, sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah’ım gerektiğinde yeminlerimizi bozmayı ve kefaret ödemeyi biz meşru kıldığın için Sana hamd olsun. Sen bizim yardımcımızsın, bizlere yardım et. Sen hakkıyla bilensin, hüküm ve hikmet sahibisin.

3 – Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi” dedi.

Allah’ım peygamberinin eşlerinden birine, gizlice bir söz söylemesi, fakat eşinin o sözü (başkasına) haber verip Senin de bunu peygambere bildimen üzerine, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” demişti. Peygamber, “Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi” demişti. Ya Rabbi Sen bizim gizlice söylediklerimizi de bilirsin, herşeyden haberdarsın, razı olmayacağın şeyler söylemekten, sır yaymaktan sana sığınırız, bizleri affet.

4 – (Ey peygamber’in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.

Allah’ım eğer biz Sana tövbe edersek bizim hakkımızda en iyi olan odur. Tövbe ediyoruz Ya Rabbi bizleri affet. Çünkü zaman zaman kalplerimiz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirimize arka çıkarsak biliyoruz ki Sen onun yardımcısısındır. Cebrail de, salih mü’minler de, bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. Peygamberinin karşısında olmaktan sana sığınırız. Bizleri bağışla, daima peygamberinin yanında olanlardan eyle.

5 – Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.

Allah’ım peygamberin ve eşleri için “Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. ” buyuruyorsun. Bizlere de peygamberinin yaptığı gibi hayırlı ve güzel evlilikler yapmayı nasip et. Ya Rabbi, Sen bizlere de daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilirsin. Bizim için en hayırlı olanı ver.

6 – Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.

Allah’ım bizler iman ettik. Bizleri ve ailemizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koru. O ateşin başında gayet katı, çetin, Senin kendilerine verdiğin emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. Bizleri bu duruma düşmekten muhafaza buyur.

7 – Ey inkâr edenler! Bu gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz.

Allah’ım inkarcı olmaktan ve o gün, kıyamet, yeniden dirilme ve toplanma günü özür dilemekten sana sığınırım. Beni bu dünyada inananlardan ve günahlarına tövbe edenlerden eyle. Güzel ve salih amellerle gelmeyi nasip eyle. Çünkü biz insanlar inkar eden veya inananlar olarak ancak yapmakta olduklarımızın karşılığını göreceğiz.

8 – Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter” derler.

Allah’ım iman ettik. Sana içtenlikle tövbe ediyoruz. Bizleri bağışla. Tövbeyi nasuha’ya bizleri muvaffak kıl. Umut ediyoruz ki Sen bizim kötülüklerimizi örtersin, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağın günde Sen bizi içlerinden ırmaklar akan cennettlere sokarsın. Bizlere önlerimizden ve sağlarımızdan aydınlatan nurlar ver. Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter.

9 – Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!

Allah’ım kafirlere ve münafıklara karşı mücadele etmeyi, cihat etmeyi ve onlara karşı sert davranmayı bizlere nasip et. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası. Ya Rabbi bizleri onların varacağı kötü yer olan cehennemden muhafaza eyle.

10 – Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.

Allah’ım Sen inkar edenlere Nuh’un karısı ile Lut’un karısını örnek gösteriyorsun. Bu ikisi Senin kullarından iki salik kişinin nikahları altında bulunuylardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Senin azabından hiçbi şeyi onlardan savamadı. Onlara , “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi. Ya Rabbi eşlerimizi hainlik yapmaktan uzak eyle. Çünkü biz onlara gelecek bir azabı savamayız. Sen onları bağışla ve sıratı müstakime ulaştır. Bizleri de bize karşı yapılacak hainliklerden kaynaklanan kötülüklerden muhafaza eyle.

11 – Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti.

Allah’ım Sen iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdin. Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti. Bizleri ve eşlerimizi Firavun gibi zalimlerin yaptığı kötü işlerden koru, bizleri zalimler topluluğundan kurtar, bize katında cennette bir ev yap.

12 – Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.

Allah’ım bir de Sen iffetini sapasağlam koruyan ve Senin de kendisine ruhundan üflediğin Senin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de biz inanalara örnek gösterdin. O itaat edenlerdendi. Bizlerin de kızlarımızı iffetini sapasağlam koruyanlardan, Senin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan ve itaat edenlerden eyle.

67-Mülk

1 – Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Hükümranlık elinde olan Allah’ım, Sen yücesin. Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin. Bizlerin işlerini de yoluna koy.

2 – O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

Allah’ım Sen hangimizin daha güzel amel yapacağımızı sınamak için ölümü ve hayatı yaratansın. Bizleri de güzel ameller yapanlardan eyle. Sen mutlak güç sahibisin, çok bağışlayansın. Bizleri de bağışla.

3 – O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?

Allah’ım Sen yedi göğü tabaka tabaka yaratansın. Rahman olan Allah’ım Senin yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremeyiz. Defalarca baksak da hiçbir çatlak ve düzensizlik görünmez. Sen her şeyi hakkıyla bilensin, hakkıyla yaratansın. Bizleri bu hakikatlara şahit olanlardan eyle ve şahit olanlar arasında yaz.

4 – Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.

Allah’ım sonra tekrar tekrar baksak da bakışlarımız aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp aciz ve bitkin halde geri dönecektir. Sen her şeyi hikmetle ve sanatla yapansın. Bizleri de Senin hikmetini ve sanatını anlama yolunda olanlardan eyle.

5 – Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.

Allah’ım andolsun Sen en yakın göğü kandillerle donattın, onları şeytanlara atılan taşlar yaptın ve ahirette de onlara alevli ateş azabını hazırladıın. Bizleri şeytanların şerlerinden muhafaza eyle.

6 – Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası!

Ya Rabbi Seni inkar edenleri için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası. Bizler Seni inkar etmiyoruz. Bizleri oraya varmaktan muhafaza eyle.

7 – Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler.

Allah’ım o inkar edenler oraya atıldıklarında onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Bizleri onun uğultusunu işitmekten muhafaza eyle.

8 – Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

Allah’ım ” Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, ‘Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?’ diye sorarlar. “buyuruyorsun. Sen bizleri neredeyse öfkesinden çatlayacak olan cehennemden muhfaza buyur. Oraya atılan her bir topluluğa “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye soran bekçilerin sorularına muhatap olmaktan da Sana sığınırız.

9 – Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ demiştik.”

Allah’ım Senin bize gönderdiğin uyarıcıları yalanlamaktan Sana sığınırız ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ demekten de Sana sığınırız. Sen bizleri inkarcı olmaktan muhafaza eyle.

10 – Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.”

Allah’ım “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.” diyenlerden olmaktan da bizleri muhafaza eyle.

11 – İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

Allah’ım biz günahlarımızı bu dünyada yalnız sana itiraf ediyoruz ve tövbe ediyoruz. Sen bizleri bağışla. Artık bizi alevli ateştekilerden eyleme ve bizi Senin rahmetinden uzak olanlardan da eyleme.

12 – Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

Allah’ım görmediğimiz halde Senden korkuyoruz, bizler için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat ver, bizlere cennette Cemalini görmeyi nasip et, korkudan emin olacak bir sonuç ver.

13 – Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

Allah’ım sözümüz gizlesek de, yahut onu açığa vursak da fark etmez. Şüphesiz Sen sinelerin özünü kalplerde olanı hakkıyla bilirsin. Bizlerin de kalplerinde günah, düşmanlık ve kin bırakma tertemiz eyle.

14 – Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.

Allah’ım, Yaratan olarak Sen bilmez misin? Elbette bilirsin. Sen en gizli şeyleri bilirsin her şeyden hakkıyla haberdar olansın. Sen bizim en gizli günahlarımızı da bağışla.

15 – O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O’nadır.

Allah’ım Sen yeryüzünü bizim ayaklarımızın altına serensin. Şimdi onun üzerinde yürüyor ve Senin rızıklarından yiyoruz. Dönüş de ancak Sanadır. Verdiğin nimetlerden dolayı sonsuz şükürler olsun. Sana verdiğin nimetlerin şükrünü eda etme yolunda gayretli olanlardan olarak dönmeyi nasip eyle.

16 – Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü şiddetle çalkalanıyor.

Allah’ım göktekinin bizi yere geçirivemeyeceğinden emin değiliz. Sen bizleri muhafaza eyle. O zaman bir de bakarız ki yeryüzü şiddetle çalkalanıyor. Sen bizleri gökten gelecek felaketlerden koru, bu felaketlerin isabet etmesi sonucunda yeryüzünün şiddetli çalkalanması ile helak olmaktan da bizleri koru.

17 – Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgâr göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz!

Allah’ım yahut göktekinin üzerimize taş yağdıran rüzgar göndermeyeceğinden emin değiliz. Şüphesiz Senin uyarın çok şiddetlidir. Bizleri gökten gelebilecek taş yağmurlarından da koru.

18 – Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu!?

Alla’ım andolsun öncekiler de yalanlamıştı ama Seni inkar etmelerinin sonucu çok kötü oldu. Bizleri de sonucu kötü olanlardan eyleme.

19 – Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.

Allah’ım üzerimizde kanat çırparak uçan kuşlara bakıyoruz. Onları havada ancak Rahman olarak Sen tutuyorsun. Şüphesiz Sen her şeyi hakkıyla görensin. Bizleri de her ne kadar gerçekleri hakkıyla göremesek de hakikatı hakkıyla görme çabasında olanlardan eyle.

20 – Yahut Rahmân’dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? İnkârcılar ancak bir aldanış içindedirler.

Allah’ım, Rahman olarak Senden başka bize yardım edecek hiçbir ordumuz ve taraftarlarımız yoktur. İnkarcılar ancak bir aldanış içindedirler. Bizleri de aldananlardan olmaktan muhafaza eyle.

21 – Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular.

Allah’ım rızkımızı kesersen hiç kimse bize rızık veremez. İnkar edenler azgınlık ve nefretle direnip duruyorlar. Ya Rabbi bizleri de azgınlık ve nefretle direnip duranlardan eyleme, bizlerin temiz ve güzel rızıklarımızı kesme.

22 – Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi?

Allah’ım yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen doğru gidemez, dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen doğru gider. Bizleri yüzüstü kapanrak düşe kalka yürüyenlerden eyleme, dosdoğru bir yolda dimdik yürüyerek hakikate ulaşanlardan eyle.

23 – De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”

Allah’ım Sen bizi yaratan ve bize kulaklar, gözler ve kalplar verensin. Ne kadar da az şükretsek de sen bizlerin şükrünü kabul et. Kainatta bulunan ve bulunmayan bütün varlıkların bütün halleri ile ilgili tüm malumatın ve bilgin adedince Sana hamdü senalar olsun, şükürler olsun. Yine de Sana hakkıyla şükredemeyiz. Çünkü bizim şu anda yaptığımız şükre de bir şükür gerekir ve hakeza hiçbir zaman tam olarak şükrünü eda edemeyiz. Bizden kabul buyur Ya Rabbim.

24 – De ki: “O, sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak O’nun huzurunda toplanacaksınız.”

Allah’ım Sen bizi yeryüzünde yaratıp çoğaltansın ve ancak Senin huzurunda toplanacağız. Bizleri huzurunda doğrulukla topla.

25 – “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.

Allah’ım inkar edenler “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar. Edepsizce, şımarık bir şekilde soru sormaktan sana sığınırız.

26 – De ki: “O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

Allah’ım o bilgi ancak Senin katındadır. Peygamberin ise sadece apaçık bir uyarıcıdır. Uyarıcı olarak gönderdiğin peygamberine hakkıyla uyma yolunda olanlardan eyle.

27 – Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, “İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir” denir.

Allah’ım azabı yakından gördükleri zaman inkar edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara “İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir” denir. Ya Rabbi alaylı tavırlarıyla böyle kötü duruma düşen inkarcılardan olmaktan sana sığınırız.

28 – De ki: “Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helâk etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkârcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?”

Allah’ım Sen beni ve beraberimdekileri helak etsen veyahut bize acısan da inkarcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak? Bizleri helak olmaktan muhafaza eyle ve bizlere acı, merhametinle muamale et ve bizleri bağışla. İnkarcıların ise müstehaklarını ver.

29 – De ki: “O, Rahmân’dır. O’na iman ettik, yalnızca O’na tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!”

Allah’ım, Sen Rahman olansın, Sana iman ettik, yalnızca Sana tevekkül ettik. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceğiz. Bizleri apaçık bir sapıklık içinde olmaktan muhafaza buyur.

30 – De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?”

Allah’ım suyumuz çekiliverse , hiç kimse bize temiz bir akar su getiremez. Bizleri temiz akar sulardan mahrum etme.

68-Kalem

(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.

Allah’ım nun harfiyle bizlere verdiğin mesaja, kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun ki peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. Senin nimetin sayesinde bir deli değildir. Ona deli diyenlerin haklarından Sen gel. Bizleri onun yolundan ayırma.

3 – Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır.

Allah’ım peygamberine tükenmez bir mükafat ver ve bizleri de o mükafattan istifade edenlerden eyle.

4 – Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

Allah’ım elbette peygamberin yüce bir ahlak üzerindedir ve bizleri de o yüce ahlakla ahlaklanmaya çalışanlardan eyle.

(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

Allah’ım kimin deli olduğunu yakında o da gördü, onlar da gördü, biz de gördük. Ya Rabbi delilerden olmaktan sana sığınırız.

7 – Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir.

Ya Rabbim, şüphesiz Sen kendi yolundan sapan kişi daha iyi bilirsin ve Sen hidayete erenleri de daha iyi bilirsin. Bizleri hidayete erenlerden eyle.

8 – O hâlde yalanlayanlara boyun eğme.

Allah’ım yalanlayanlara boyun eğmekten sana sığınırız.

9 – İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar.

Allah’ım onlar istediler ki yumuşak davranalım böylece onlar da yumuşak davransın. Ya Rabbi hakikati inkar edenlere karşı tavizkar bir şekilde yumuşak davranmaktan sana sığınırız. Yumuşak davranalım derken hakikati inkarı işmam eden bir tarzda olmaktan da sana sığınırız. Onlarla barış içinde iyi geçinmekle, hakikatten taviz vermek anlamında yumuşak davranmak arasındaki ince çizgiyi doğru anlamayı nasip et.

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

Allah’ım; yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, boyun eğmeme kesinlikle müsade etme. Beni ondan ve onlar gibilerden uzak tut ve muhafaza eyle.

15 – Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der.

Allah’ım ayetlerin kendisine okunduğu zaman Öncekilerin masalları!” diyenlerden sana sığınırız. Onların şerlerinden bizleri muhafaza eyle.

16 – Yakında biz onun burnunu damgalayacağız.

Allah’ım yakında Sen onun ve onun gibilerin burnunu damgalarsın. Bizleri onun ve onun gibilerin durumuna düşmekten koru.

17 – Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.

Allah’ım şüphesiz vaktiyle “bahçe sahipleri”ne bela verdiğin gibi, onlara (Mekkeli inkarcılara) da bela verdin. Daha sonra gelecek olanlara da bela verebilirsin. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. Halbuki ürünlerin devşirilmesine ancak Sen izin verirsin. Bizim de ürünlerimizi devşirmemize izin ver. Hüsrana uğrayanlardan eyleme.

18 – (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.)

Allah’ım ürünleri devşireceklerinde istisna da yapmıyorlardı yani “İnşaallah, Allah izin verirse” de demiyorlardı. İşlerimizde ve ürünleri toplarken istisna yapmamaktan, yani “İnşaallah, Allah izin verirsen” demeden iş yapmaktan ve ürün toplamaktan sana sığınırız. Allah’ım Sen hayırlı işlerimizde ve hayırlı ürün toplamada bizlere izin ver.

19 – Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı.

Allah’ım nihayet onlar uykuda iken Senden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. Allah’ım gaflet uykusunda iken amellerimizin, iyliklerimizin ve ürünlerimizin Senden gelecek bir afet ile yanıp yok olmasından muhafaza eyle.

20 – Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü.

Allah’ım bahçelerimizin ve ürünlerimizin anızı yakılmış toprağa dönmesinden sana sığınırız.

(21-22) Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler.

Allah’ım onlar olanlardan habersiz bir şekilde sabahleyin birbirlerine “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. Halbuki kendi yaptıkları yüzünden ziyana uğradıklarının farkında değildiler. Ya Rabbi kendi yaptıklarımız yüzünden ziyana uğramaktan bizleri muhafaza eyle.

(23-24) Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular.

Allah’ım onlar “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyulanlardır. Bizleri yoksullara yardım etmekten alıkoyan şeylerden ve fısıldaşmalardan dolayı sana sığınırız.

25 – (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.

Allah’ım yoksullara yardım etmeye gücümüz yettiği halde onlara yardım etmemek için erkenden yola çıkmaktan sana sığınırız.

26 – Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler.

Allah’ım onlar bahçeyi o halde gördüklerinde “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. Ya Rabbi “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” şeklinde söz söyleyecek davranışlarda bulunmaktan bizleri muhafaza eyle.

27 – (Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.

Allah’ım onlar kendilerinin mahrum bırakıldıklarını anladılar ve gerçeği geç de olsa anladılar. Sen bizleri mahrum bırakma ve bizi gerçeği geç anlayanlardan eyleme.

28 – Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi.

Allah’ım bizlere akl-ı selim ver. Seni daima, önceden de sonradan da tesbih edelim. Bahçe sahiplerinden en akl-ı selim sahibi olanın, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dediği gibi sonradan pişman olanlardan eyleme.

29 – Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler.

Allah’ım bahçe sahiplerinin sonradan “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” demelerinden ziyade, biz Seni daima, önceden de, sonradan da tesbih ederiz, Şimdi de sonra da zalim kimseler olmaktan sana sığınırız.

30 – Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.

Allah’ım birbirimizi kınamaktan ve suçu birbirimize atmaktan sana sığınırız.

31 – Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”

Allah’ım yaptıklarımıza pişman olup sonradan “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!” demekten de sana sığınırız. Bizleri böyle sözler söyletecek hatalar yapmaktan muhafaza buyur.

32 – “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”

Allah’ım bizleri tövbe eden hatalardan dönenlerden eyle. Bahçe sahiplerinin “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.” dediği gibi biz de zaten her zaman Seni arzuluyoruz, Sana hayırlı ve güzel amellerle kavuşmayı diliyoruz, cennette cuma yamaçlarında Cemalini seyretmeyi nasip etmeni istiyoruz.

33 – İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!

Allah’ım Sen azabın örneklerini gösterdin. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür bilenlere. Bizlere bu dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver, bizi bu dünyanın ve ahiretin azaplarından muhafaza eyle.

34 – Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.

Allah’ım Sana karşı gelmekten sakınanlar için Senin katında Naim cennetleri vardır. Bizi de katındaki Naim cennetlerinin varislerinden eyle.

35 – Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız?

Allah’ın Sen müslümanları suçlular gibi kılmazsın. Bizleri de müslüman olarak Sana gelenlerden eyle.

36 – Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

Allah’ım bizleri yanlış hüküm verenlerden eyleme.

37 – Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?

Allah’ım bizlerin batıl hükümleri okuyacağımız bir kitabımız yoktur. Ancak Senin bize gönderdiğin hak ve hakikatı anlatan ve sıratı müstakime ulaştıran Kur’an vardır. Bizi Kur’ana uyanlardan eyle.

38 – Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?)

Allah’ım “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” diye yazılı bir kitabımız da yoktur. Haram helali Sen belirlersin. Bizleri haram ve helale dikkat edenlerden eyle. Seçip beğendiğimiz her şey mutlaka bizimmiş gibi davrananlardan eyleme.

39 – Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?

Allah’ım Senden her ne hükmedersek mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler almadık. Bu yüzden bizler Senin iradene tabiyiz. Bizlere hidayet ver ve ölene kadar ve Sana gelene kadar hidayetinden ayırma.

40 – Sor onlara: “Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?”

Allah’ım batıl olan hiçbir iddiaya kefil değiliz. Bizleri boş iddialara kefil olmaktan muhafaza eyle.

41 – Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını!

Allah’ım hiçbir şeyi Sana ortak koşamayız. Hiçbir kimseyi ortak olarak getiremeyiz. Bizleri ortak koşmaktan muhafaza eyle.

(42-43) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı.

Allah’ım, baldırların açılacağı, işlerin zorlaşacağı ve kafirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir halde buna güç yetiremeyecekleri gün, kıyamet günü bizleri zor durumda bırakma. Halbuki o kafirler sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlardı da buna yanaşmıyorlardı. Ya Rabbi bizleri hem bu dünyada hem de ahirette Sana secde edenlerden eyle.

44 – (Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.

Allah’ım, bu sözü Kur’anı yalanlayanları bilmeyecekleri biçimde adım adım helaka yaklaştıracaksın. Bizleri Kur’anı yalanlamaktan uzak eyle, bizleri adım adım helaka yaklaştırılanlardan eyleme.

45 – Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır.

Allah’ım Sen kafirlere mühlet veriyorsun, ama onlar Sana ve Senin peygamberine tuzak kurmaya kalkışıyorlar, şüphesiz Senin tuzağın sağlamdır, onların tuzaklarını bozarsın. İnkarcılardan ve münafıklardan bizlere karşı da tuzak kuran ve tuzak kurmaya kalkışanların tuzaklarını Sen boz, başlarına geçir, ellerini ayaklarını birbirlerine dola, foyalarını ortaya çıkar. Bizleri de kurtar ve koru Allah’ım.

46 – Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir?

Allah’ım, peygamberin onlardan bir ücret istemedi ve onlar da bu yüzden ağır bir borç yükü altına girmedi. Onlar sırf kendi nefislerinin arzusuna uydular ve inkar ettiler. Ya Rabbi bizleri sırf nefislerimizin arzusuna uyup hakikati ve peygamberini inkar edenlerden eyleme.

47 – Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar?

Allah’ım gayb, Levh-i Mahfuz bizim yanımızda değildir, bizler ondan birşey aktarıp yazamayız. Ancak Senin bildirdiklerini bilebiliriz. Bizleri hakikate şahit olanlardan eyle, yalan uyduranlardan eyleme.

48 – Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı.

Ya Rabbi, Senin hükmüne razı olup sabretmeyi bizlere nasip eyle. Balik sahibi Yunus A.S. gibi kederli bir halde Sana yalvarıyoruz. Senden başka ilah yoktur, Seni tesbih ederiz, Sübhanallah, Sen her türlü kusurdan ve noksanlıktan uzaksın. Biz kendimize zulmettik, Sen bizi bağışlamazsan kaybedenlerden oluruz. Bizleri bağışla.

49 – Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.

Ya Rabbi, Senin peygamberin Yunus A.S. yetiştirdiğim bir nimet gibi bizlere de nimetini yetiştir. Bizleri yapayalnız, kimsesiz, kınanmış bir halde ıssız bir yere atma. Bize de merhamet et.

50 – (Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı.

Allah’ım Sen Yunus A.S.’ı peygamber olarak seçip, salih kimselerden kıldığın gibi bizleri de seçip son peygamberih Hz. Muhammed S.A.S.’in yolunda giden salih kimselerden kıl.

51 – Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar.

Allah’ım şüphesiz inkar edenler Zikr’i, Kur’an-ı duydukları zaman neredeyse peygamberini gözleriyle devirecekler ve peygamberin için “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar. Allah’ım eğer o inkar edenler sonradan iman etmeyecekler ve inkarları üzerine ölüp gideceklerse Sen onları devir ve bu dünyada da ahirette de asıl kimin deli olduğunu göster.

52 – Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür.

Allah’ım Sen Kur’anı alemler için ancak bir öğüt olarak indirdin. Öğüt almayı, durumlarımızı ve davranışlarımızı olumlu yönde değiştirmeyi ve Sana salih bir kul olarak gelmeyi nasip et.

69-Hakka

1 – Gerçekleşecek olan kıyamet!

Allah’ım gerçekleşecek olan kıyamette bizleri mahcup etme.

2 – Nedir o gerçekleşecek olan kıyamet?

Allah’ım gerçekleşecek olan kıyamet nedir? Nasıldır? Bizleri onun dehşetinden muhafaza eyle.

3 – Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu, hakikatini biz nereden bilelim. Gerçek bilgi Senin yanındadır. Biz sadece onun dehşetinden Sana sığınırız. Bizleri koru ve bağışla.

4 – Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanladılar.

Allah’ım Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanlamışlardı. Bizler onu yalanlamaktan Sana sığınırız. Bizleri yürekleri hoplatacak olan büyük felaketten, kıyamet felaketinden muhafaza eyle.

5 – Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile helâk edildi.

Allah’ım Semud kavmi daha kıyamet gelmeden kendi başlarına kendi kıyametleri koptu, korkunç bir sarsıntı ile helak edildi. Bizleri de daha kıyamet gelmeden korkunç bir sarsıntı ile helak olmaktan muhafaza eyle. Kıyametin dehşetini de bizlere gösterme.

6 – Âd kavmine gelince, onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi.

Allah’ım Âd kavmine gelince, onlar da daha kıyamet gelmeden, uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi. Bizleri de daha kıyamet gelmeden uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk etme. Kıyametin dehşetini de bizlere gösterme.

7 – Allah, onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün.

Allah’ım Seni kesintisiz olarak yedi gece ve sekiz gün Ad kavminin üzerine uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgar musallat ettin. Öyle ki o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş bir halde bıraktın. Allah’ım bu şekilde helak olmaktan Sana sığınırız.

8 – Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

Allah’ım şimde onlardan Semud ve Ad kavimlerinden geri kalan bir şey görmüyoruz. Bizleri de böyle yok olup gidenlerden eyleme. Hayırlı, güzel ve kalıcı ameller ve eserler bırakarak Sana gelmeyi nasip eyle.

9 – Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler.

Allah’ım, firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) de hep o suçu işlediler. Kıyameti ve ahireti inkar ettiler ve dünyada azgınlık ve sapıklıkta ileri gittiler. Bizleri böyle kötü kavimler olmaktan muhafaza eyle.

10 – Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı.

Allah’ım onlar Senin elçilerine karşı geldiler ve bunun üzerine Sen de onları gittikçe artan bir azap ile yakaladın. Bizleri Senin elçilerine karşı gelenlerden eyleme ve gittikçe artan bir azaptan bizleri muhafaza eyle.

(11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.

Allah’ım şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, bizi gemide Sen taşıdın ki, bu olayı bizim için bir uyarı yaptın ve belleyecek kulaklar da onu belledi. Ya Rabbi bu olaydan gerekli dersleri çıkarmayı, ona göre davranmayı bizlere nasip et. Ders alacaklara da bu olayı nakletmeyi, onlara da bizlere de gereği gibi amel etmeye muvaffak kıl.

(13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur.

Allah’ım, Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş) olacaktır. Bizleri bu kıyametin dehşetinden muhafaza eyle.

16 – Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur.

Allah’ım, gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. Göklerin üzerimize çökmesinden Sen bizleri muhafaza eyle.

17 – Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır.

Allah’ım, melekler onun kıyılarındadır. O gün Senin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır. O büyük günde bizleri yalnız bırakma, katında güvenli bir yer ver.

18 – O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz.

Allah’ım, o gün (hesap için Sana) arz olunuruz. Hiçbir sırrımız gizli kalmaz. Sen utanılacak sırlardan bizleri muhafaza eyle. Hesabımızı kolay verenlerden eyle.

19 – İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!”

Allah’ım, işte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!” Ya Rabbi bizleri kitabı sağından verilenlerden eyle ve “Gelin, kitabımı okuyun!” diyenlerden eyle.

20 – “Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.”

Allah’ım, çünkü biz, hesabımızla karşılaşacağımızı zaten biliyoruz. Bizleri bundan gafil olanlardan eyleme. Hesabımızı kolay eyle.

21 – Artık o, hoşnut bir hayat içindedir.

Allah’ım, artık bana, hoşnut olacağım bir hayat içinde olmayı nasip et.

22 – Yüksek bir cennettedir.

Allah’ım, yüksek bir cennet nasip et.

23 – Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir).

Allah’ım, meyveleri sarkan, kolaylıkla devşirilebilen yüksek bir cennet nasip et.

24 – (Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.

Allah’ım, bizlere “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.” denilen yüksek bir cennet ver.

25 – Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.”

Allah’ım, kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.” Ya Rabbi, kitabı kendisine sol tarafından verilenlerden olmaktan ve “Keşke kitabım bana verilmeseydi.” diyenlerden olmaktan Sana sığınırız.

26 – “Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.”

Allah’ım, “Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.” diyenlerden olmaktan da Sana sığınırız.

27 – “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.”

Allah’ım, “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.” diyenlerden olmaktan da Sana sığınırız.

28 – “Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.”

Allah’ım, “Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.” diyenlerden olmaktan da Sana sığınırız.

29 – “Saltanatım da yok olup gitti.”

Allah’ım, “Saltanatım da yok olup gitti.” diyenlerden olmaktan da Sana sığınırız.

30 – (Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.”

Allah’ım, Senin bizim hakkımızda “Onu yakalayıp bağlayın.” demenden de Sana sığınırız.

31 – “Sonra onu cehenneme atın.”

Allah’ım, Senin bizim hakkımızda “Sonra onu cehenneme atın.” demenden de Sana sığınırız. Bizleri cehennemden muhafaza buyur.

32 – “Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.”

Allah’ım, Senin bizim hakkımızda “Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.” demenden de Sana sığınırız.

33 – “Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu.”

Allah’ım bizler azamet sahibi olan Sana iman ediyoruz, azamet sahibi Allah’a iman etmenlerden Sana sığınırız.

34 – “Yoksulu doyurmağa teşvik etmiyordu.”

Allah’ım, yoksulu doyurmaya teşvik etmemekten Sana sığınırız. Bizi yoksullardan eyleme ve yoksulları daima doyurmaya teşvik edenlerden eyle.

35 – “Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur.”

Allah’ım, bu sebeple o gün orada samimi bir dostu olmamaktan Sana sığınırım. Sen benim samimi dotum ol.

36 – “Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.”

Allah’ım, kanlı irinden başka bir yiyeceği olmayanlardan olmaktan Sana sığınırız. Bizi böyle yiyeceklerden uzak eyle.

37 – Onu günahkârlardan başkası yemez.”

Allah’ım, “Onu günahkârlardan başkası yemez.” buyuruyorsun. Bizler günahlarımızdan tövbe ediyoruz, bizleri günahkarlardan sayma ve bizlere kanlı irinden yiyecekler yedirme.

(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.

Allah’ım, görebildiklerimize ve göremediklerimize yemin olsun ki, bu (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Senden alıp tebliğ ettiği) sözüdür. Bu sözleri doğru anlayıp gereği gibi amel etme yolunda olmayı bizlere nasip et.

41 – O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!

Allah’ım, bu Kur’an bir şairin sözü değildir. Bunu demekten ve böyle inanmaktan Sana sığınırız. Az inanmaktan, bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamaktan da Sana sığınırız. Bizleri Kur’ana tam olarak inanan ve peygamberi tam manasıyla tasdik edenlerden eyle.

42 – Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!

Allah’ım, bu Kur’an bir kahinin sözü de değildir. Çok az düşünmekten ve düşüncesizce sözler söylemekten Sana sığınırız.

43 – O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.

Allah’ım, bu Kur’an alemlerin Rabbi olan Senin tarafından indirilen bir kitaptır. Bizlere buna gereği gibi inanmayı ve onun yolunda olmayı nasip et.

(44-45) Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık.

Allah’ım, “Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık.” buyuruyorsun. Bu da peygamberin Hz. Muhammed S.A.S’in doğruluğuna bir delildir. Bizleri onun ümmeti olma şerefiyle şereflendir.

46 – Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.

Allah’ım, “Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.” buyuruyorsun. Böyle yapmadığına göre peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. gerçekten doğru sözlü, güvenilir bir peygamberdir. Bizler de buna şahidiz. Ahirette bizleri de peygamberimizle birlikte haşret.

47 – Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.

Allah’ım hiçbirimiz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdık. Sen herşeyi hakkıyla bilirsin, her şeyi hikmetle yaparsın. Bizleri Sana ve peygamberine tabi olanlardan eyle.

48 – Şüphesiz Kur’an, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.

Allah’ım, şüphesiz Kur’an, Sana karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür. Öğüt almayı bizlere nasip et.

49 – Şüphesiz biz, içinizden yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz.

Allah’ım, şüphesiz Sen, içimizden yalanlayanların olduğunu elbette biliyorsun. İnkarcı olmaktan ve münafıklıktan Sana sığınırız. Bizleri inkarcı ve münafık eyleme, inananlardan eyle.

50 – Şüphesiz Kur’an, kâfirler için mutlaka bir pişmanlık sebebidir.

Allah’ım, şüphesiz Kur’an, kâfirler için mutlaka bir pişmanlık sebebidir. Bizleri Kur’an sebebiyle pişman olanlardan eyleme.

51 – Şüphesiz Kur’an, gerçek kesin bilgidir.

Allah’ım, şüphesiz Kur’an, gerçek kesin bilgidir. Bu gerçeğe ve kesin bilgiye vakıf olma yolunda olanlardan eyle.

52 – O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et.

Allah’ım, Sen Rabbimizsin, Allah’ımızsın, Yaratıcımızsın, Seni tesbih ederis. Sübhanallah. Sen her türlü noksanlıktan ve kusurdan müberrasın. Bizleri affet.

70-Mearic

(1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.

Allah’ım, soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu. Sen bizleri o azaptan muhafaza eyle.

4 – Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.

Allah’ım, melekler ve Ruh (Cebrail)’in süresi elli bin yıl olan bir günde yükseldiği yükselme yolları hürmetine bizlerin de derecelerini yükselt.

5 – (Ey Muhammed!) Sen güzel bir şekilde sabret.

Allah’ım, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S’in en güzel bir şekilde sabrettiği gibi bizlere de güzel bir şekilde sabretmeyi nasip et. Sabırsızlık gösterenlerden eyleme.

6 – Şüphesiz onlar o azabı uzak görüyorlar.

Allah’ım, şüphesi o kafirler o azabı uzak görüyorlar, fakat o Sana göre çok yakındır. Bizleri o azaptan uzak eyle ve bizleri Sana yaklaştır.

7 – Biz ise onu yakın görüyoruz.

Allah’ım, Sana göre o azap yakındır. Yakınlık ve uzaklık görecelidir. Bizleri azaba yakın olanlardan eyleme, bizleri Kendine yaklaştır, azaptan uzaklaştır.

(8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.

Allah’ım, göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı gün bizleri koru. Bizleri güvenli bir yerde tut.

10 – (O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz.

Allah’ım, (O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz. Şimdi ve o gün Sen bizim samimi dostumuz ol.

(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

Allah’ım, birbirlerimize gösterileceğimiz günün azabından kurtulmak için oğullarımı, karımı, kardeşlerimi, kendimi koruyup barındıran tüm ailemi ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak vermeyi istemekten ve sadece kendimi kurtarmayı düşünmekten Sana sığınırım. Beni böyle günahkarlardan eyleme.

(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.

Allah’ım, şüphesiz cehennemde, derileri kavurup çıkaran alevli ateşte olmaktan sana sığınırız. Bizleri böyle ateşlerden koru.

(17-18) O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır.

Allah’ım, hakka arka dönmekten, imandan yüz çevirmekten, gereksiz yere servet toplayıp yığmaktan ve topladığım serveti senin yolunda ve ihtiyaç sahiplerine harcamaktan geri durmaktan Sana sığınırım. Yoksa cehennem beni çağırır, cehennemin çağrısına uymaktan beni uzak eyle.

19 – Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.

Allah’ım, şüphesiz biz insanları çok hırslı ve sabırsız olarak yarattın. Gereksiz yere hırs göstermekten ve sabırsız davranmaktan bizleri muhafaza eyle.

20 – Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır.

Allah’ım bizlere kötülük dokunduğu zaman hemen sızlanmaya başlarız. Ya Rabbi Senin hikmetinden sual olunmaz, Sen bizlerin hakkında hep en hayırlı olanı isabet ettir.

21 – Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır.

Allah’ım bizlere bir hayır dokunduğunda eli sıkı olmaktan, başkaları ile bu hayrı paylaşmaktan kaçınmadan Sana sığınırız. Sen bizleri bir hayır dokunduğunda eli sıkı olanlardan eyleme.

22 – Ancak, namaz kılanlar başka.

Allah’ım “Ancak, namaz kılanlar başka.” buyuruyorsun. Bizleri de hakkıyla namaz kılmaya çalışanlardan eyle.

23 – Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir.

Allah’ım bizleri namazlarına devam eden kimselerden eyle.

(24-25) Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.

Allah’ım bizleri mallarında isteyenler ve istemeyip de mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerden eyle.

26 – Onlar, ceza gününü tasdik eden kimselerdir.

Allah’ım bizleri ceza gününü tasdik kimselerden eyle.

27 – Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.

Allah’ım bizleri Senin azabından korkan kimseler eyle ve bizleri azabından koru.

28 – Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz.

Allah’ım çünkü Senin azabından emin olunamaz, Sen bizleri emin yapmazsan, bizleri Senin azabından emin olanlar arasına kat.

29 – Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.

Allah’ım bizleri mahrem yerlerini koruyan kimselerden eyle,

30 – Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.

Allah’ım eşlerimiz, yahut sahip olduğumuz cariyeler ile olan ilişkilerimiz konusunda bizleri kınananlardan eyleme.

31 – Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.

Allah’ım, “Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.” buyuruyorsun. Sınırı aşmaktan ve bunun ötesini istemekten Sana sığınırız. Bizleri sınırı aşanlardan eyleme.

32 – Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.

Allah’ım bizleri emanetlerimizi ve verdiğimiz sözü gözeten kimseler eyle.

33 – Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir.

Allah’ım bizleri şahitliklerimizi dosdoğru yapan kimselerden olmayı nasip eyle.

34 – Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir.

Allah’ım bizleri namazlarını titizlikle koruyan kimseler eyle.

35 – İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir.

Allah’ım bizleri cennetlerde ikram göreceklerden eyle.

(36-37) Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar hâlinde sana doğru koşuyorlar?

Allah’ım, “Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar hâlinde sana doğru koşuyorlar?” buyuruyorsun. Sen o inkar edenlere fırsat verme. Alay etmelerine fırsat verme. Kabili ıslah değillerse onları derdest et.

38 – Onlardan her biri Naîm cennetine sokulacağını mı umuyor?

Allah’ım o inkar edenlerden her biri Naim cennetine sokulacağını mı umuyor? Hayır Ya Rabbi muhakkak Sen inkar edenleri cennete koymassın, ancak iman edenleri Naim cennetine koyarsın. Bizleri de iman eden ve Naim cennetine girenlerden eyle.

39 – Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden (meniden) yarattık.

Allah’ım ne mümkün inkar edenlerin Naim cennetlerine girmesi. Şüphesiz Sen onları da bizi de kendimizin bildiği şeyden meniden yarattın. Böyleyken bizlere imanlı olup olmamıza göre değer veriyorsun. İman etmeyenleri Naim cennetlerine koymazken, inananları Naim cennetlerine yerleştiriyorsun. Bizleri de inanan ve Naim cennetlerinin varislerinden olanlardan eyle.

(40-41) Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez.

Allah’ım, doğuların ve batıların Rabbi olan Sana yemin ederim ki, şüphesiz inkarcıların ve bizlerin yerine daha iyilerini getirmeye elbette Senin gücün yeter. Senin önüne geçilemez. Bizlerden de razı ol, bizleri de daha iyilerin arasına kat.

42 – Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar.

Allah’ım, “Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar.” buyuruyorsun. Bizleri batıl inançlara dalıp oynayanlardan eyleme. Bizleri sıratı müstakime ilet.

(43-44) Dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! İşte o, uyarıldıkları gündür.

Allah’ım, dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde mezarlarından süratle çıkacakları o gün, işte o, uyarıldıkları gündür. Bizleri o günün zilletinden muhafaza eyle.

71-Nuh

1 – Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik.

Allah’ım, şüphesiz Sen Nûh A.S.’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdin. Ama onlar inkar ettiler ve helak oldular. Ya Rabbi bizler inkar etmiyoruz, bizleri helak etme.

2 – Nûh, şöyle dedi: “Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”

Allah’ım, Nûh A.S., kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.” Allah’ım bizleri uyarıcıların uyarılarına uyarılarına kulak verenlerden eyle.

(3-4) “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.”

Allah’ım Nuh A.S. “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.” diye kavmini uyarmıştı. Bizler ancak Sana ibadet ediyoruz, Sana karşı gelmekten sakınıyoruz ve Hz. Nuh A.S. da içinde olmak üzere en başta en son peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. bütün peygamberlerini tasdik ediyoruz. Allah’ım bizim günahlarımızı bağışla. Bizleri hayırlı ameller yapacağımız belli bir vakte, ölüm vaktimize kadar bizi ertele. Şüphesiz Senin belirlediğin vakit gelince ertelenmez. Biz keşke o vakti bilseydik ama o vakti bilmiyoruz. O vakte kadar hayırlı ve güzel ameller yapmaya bizleri muvaffak kıl.

5 – Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim.”

Allah’ım, bizleri de Nuh A.S. gibi gece gündüz kavmimizi imana davet edenlerden eyle. Bizleri imanın gereğini yapanlardan eyle.

6 – Fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı.”

Allah’ım bizim kavmimizi imana davetimiz onların hakikatten kaçışını artırmasın.

7 – “Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.”

Allah’ım, kuşkusuz Sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimizde parmaklarını kulaklarına tıkayanlar, elbiselerine bürünenler, inanmamakta direnenler ve büyük bir kibir gösterenlerden sana sığınırız.

8 – “Sonra ben onları açık açık davet ettim.”

Allah’ım onları açık açık hakka davet etmeye bizleri muvaffak kıl.

9 – “Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.”

Allah’ım onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuşarak hakikati anlatmaya bizleri muvaffak kıl.

10 – “Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır.’

Allah’ım, Ya Rabbimiz, Senden bağışlanmayı diliyoruz, çünkü Sen çok bağışlayıcısındır.

11 – ‘(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.’

Allah’ım, Senden bağışlanma diliyoruz, üzerimize gökten bol bol bereketli yağmur indir. İndirdiğin yağmuru sel olarak felakate çevirme.

12 – ‘Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.’

Allah’ım bizi mallarla, oğullarla destekle ve bizim için bahçeler var et, bizim için ırmaklar var et.

13 – ‘Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?’

Allah’ım bize ne oluyor da Senin için bir vakar, saygınlık, büyüklük ummayalım. Şüphesiz Sen vakar sahibisin, Azim, büyük ve saygın olansın. Bizler Seni gereği gibi takdir edemedik, bizleri bağışla. Sen kendini tanıttığın ve takdir ettiğin gibisindir.

14 – ‘Hâlbuki, O, sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.’

Allah’ım, halbuki Sen bizi evrelerden geçirerek yarattın. Bizler bunun bile tam olarak farkında değiliz. Bizlere acı, bizleri sefil bir durumda bırakma.

15 – ‘Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?’

Allah’ım görüyoruz ki Sen yedi göğü tabaka tabaka nasıl da güzel ve düzenli yaratmışsın. Bizleri onların derinliklerine nüfuz edenlerden, o güzellikleri temaşa edenlerden eyle.

16 – ‘Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?’

Allah’ım onların içinde ayı bir ışık, güneşi de bir kandil yapansın. Bunlar gibi daha niceleri vardır. Bizlere onları da tanıttır ve bizlere göster.

17 – ‘Allah, sizi (babanız Âdem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)’

Allah’ım Sen bizi ve babamız Adem A.S.’ı yerden bitki bitirir gibi bitirdin, yarattın. Bizleri kendi hakikatimizi anlamaya çalışanlardan eyle.

18 – ‘Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.’

Allah’ım, sonra bizi yine oraya toprağa döndürecek ve kesinlikle yeniden çıkaracaksın. Çünkü bunu daha önce yaptın ve tekrar yapmaya kudretin yeter, hiçkimse bunu engelleyemez. Bizleri hayır ve iyiliklerle uyandır.

(19-20) ‘Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.”

Allah’ım, Sen yeryüzünü bizim için bir sergi yaptın ki, oradaki geniş yollarda yürüyebilelim. Sana sonsuz şükürler olsun Ya Rabbi, yeryüzünü bize sergi biçiminde verdiğin için.

21 – Nûh, dedi ki: “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular.”

Allah’ım, kavmimizin bizlere karşı gelmesinden, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uymalarından Sana sığınırız. Bizleri onların zararlarından koru.

22 – “Bunlar da, çok büyük bir tuzak kurdular.”

Allah’ım, düşmanlarımız bizim hakkımızda çok büyük tuzak kurdular. Sen onların tuzaklarını boz, başlarına geçir, ellerini ayaklarını birbirine dola, tuzaklarında başarıya ulaştırma, foyalarını ortaya çıkar.

23 – “Şöyle dediler: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i hiç bırakmayın.”

Allah’ım, Nuh A.S. kavmi şöyle dediler: “Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i hiç bırakmayın.” Allah’ım, Sen bu şekilde Sana ortak koşan ve inkarda direnen kabili necat olmayan, kurtulması imkansız olan ve Senin katındaki yazgıya göre kesin olarak inanmayacak olanlara Sen fırsat verme. Onların uydurduklarını da onları da helak et, arkalarını kes ki bir daha böyle uydurma şeylerle ortaya çıkmasınlar.

24 – “Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır.”

Allah’ım, “Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır.”

25 – Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah’tan başka yardımcılar bulamadılar.

Allah’ım, onlar hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Senden başka yardımcılar bulamadılar. Bizleri onların durumuna düşmekten muhafaza eyle.

26 – Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”

Allah’ım bizler de Nuh A.S. gibi dua ediyoruz: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”

27 – “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.”

Allah’ım, “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” Kafirlere fırsat verme.

28 – “Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”

“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”

72-Cin

(1-2) (Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: “Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.”

Allah’ım peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e vahyettiğin ve cinlerden bir topluluğun Kur’anı dinleyip dedikleri gibi biz de asırlar sonra aynı şeyi söylüyoruz: “Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.”

3 – “Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.”

Ya Rabbi, doğrusu Senin şanın çok yücedir, Sen ne bir eş edinmişsindir, ne de bir çocuk. Seni tenzih ederiz, Sen bunlardan uzaksın.

4 – “Demek bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.”

Allah’ım demek cinlerden beyinsiz olan şeytan ve insanlardan beyinsiz olan şeytanın takipçileri Senin hakkında doğruluktan uzak sözler söylemişler ve söylüyorlar. Sen onlara fırsat verme, onların zararlarını bizden gider.

5 – “Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.”

Allah’ım insanların ve cinlerin Senin hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sansak da insanlardan ve cinlerden Senin hakkında birçok yalan uydurduklarını Sen bize bildiriyorsun. Ya Rabbi Senin hakkında yalan söylemekten Sana sığınırız. Bizleri bağışla.

6 – “Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.”

Allah’ım, doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlar da, cinler onların taşkınlıklarını artırır. Ya Rabbi bizleri insanların ve cinlerin şerrinden muhafaza eyle.

7 – “Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.”

Allah’ım cinlerden ve insanlardan bazılarının sandığı gibi Senin hiç kimseyi öldükten sonra tekrar dirilmeyeceğini sanmaktan Sana sığınırız.

8 – “Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.”

Allah’ım, kuşkusuz cinler göge ulaşmak istedi, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu buldular. Ya Rabbi cinlerin insanları gaipten haber veriyoruz iddiaları ile kandırmalarına fırsat verme.

9 – “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”

Allah’ım cinlerin “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.” dediğini söylüyorsun. Sen o cinlere ve şeytanlara fırsat verme. İnsanları kandırmasınlar.

10 – “Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?”

Allah’ım cinler hakikaten bilmez ki, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi? Sen bizleri kötülükten uzak eyle, bizlere hayır ver.

11 – “Doğrusu içimizde salih olanlar da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz.”

Allah’ım doğrusu cinlerin içlerinde de salih olanlar da var olmayanlar da. Onlar da ayrı ayrı yollar tutmuşlar. Bizleri Sana ulaştıran doğru yollara ilet, bizleri salih olanlardan eyle.

12 – “Muhakkak ki biz Allah’ı yeryüzünde âciz bırakamayacağımızı, kaçarak da onu âciz bırakamayacağımızı anladık.”

Allah’ım, muhakkak ki cinler Seni yeryüzünde âciz bırakamayacaklarını, kaçarak da Seni âciz bırakamayacaklarını anlamışlar. Biz insanların da Seni yeryüzünde aciz bırakamayacağımızı ve kaçarak da Seni aciz bırakamayacağımızı anlamamızı nasip et. Bizleri Sana boyun eğenlerden eyle.

13 – “Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.”

Allah’ım biz de cinlerin dedikleri gibi diyoruz: “Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.” Sen bizlere merhamet et.

14 – “Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.”

Allah’ım, “Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.” Bizleri müslümanlardan eyle.

15 – “Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.”

Allah’ım, “Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.” Bizleri cehenneme odun olanlardan eyleme.

(16-17) Yine de ki: “Bana şöyle de vahyedildi: ‘Eğer yolda dosdoğru olurlarsa, mutlaka onlara bol yağmur yağdırırız ki bununla onları imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.”

Allah’ım, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e vahyedip: ‘Eğer yolda dosdoğru olurlarsa, mutlaka onlara bol yağmur yağdırırız ki bununla onları imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.” buyuruyorsun. Dosdoğru yolda olurken bol yağmur ve nimetlerle imtihan ettiğinde imtihanı kaybedenlerden eyleme. Senin zikrinden, Kur’andan yüz çevirenlerden eyleme ve bizi gittikçe yükselen bir azaba sokma.

18 – “Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.”

Allah’ım, şüphesiz mescitler, Senindir. O hâlde, Senin ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeme izin verme. Beni şirk koşmaktan uzak eyle.

19 – “Allah’ın kulu (Muhammed), O’na ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur’an’ı dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı.

Allah’ım, Senin kulun (Muhammed S.A.S.), Sana ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur’an’ı dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı. Bizleri cinlerden daha sıkı bir şekilde Kur’anı dinleyen, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’in yolunda giden ve bunların gereğini yapanlardan eyle.

20 – De ki: “Şüphesiz ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.”

Allah’ım, şüphesiz ben ancak Rabbim olan Sana ibadet ederim ve Sana hiç kimseyi ortak koşmam. Beni bağışla.

21 – De ki: “Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.”

Allah’ım, hiç kimsenin bize ne zarar verebileceği, ne de fayda sağlayabileceği o hesap gününde Sen bizlere merhamet et, lütfunla muamele et.

22 – De ki: “Gerçekten beni Allah’a karşı hiç kimse asla koruyamaz ve yine asla O’ndan başka sığınacak kimse de bulamam.”

Allah’ım peygamberinin bile, “Gerçekten beni Allah’a karşı hiç kimse asla koruyamaz ve yine asla O’ndan başka sığınacak kimse de bulamam.” dediği bir zamanda bizleri de koru ve Sana sığınanlardan eyle.

23 – “Ancak Allah’tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O’nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.”

Allah’ım peygamberin ancak Senden gelenleri tebliğ edebilir ve Senin vahiylerini açıklayabilir. Kim Sana ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır. Bizleri Sana ve Resulüne karşı gelenlerden eyleme, içinde ebedi kalınacak cehennem ateşi içinde bulunanlardan da eyleme.

24 – Nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde kimin yardımcısı daha zayıf, kimin sayısı daha azmış, bilecekler.

Allah’ım, nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde kimin yardımcısı daha zayıf, kimin sayısı daha azmış, bilecekler. Bizlerin yardımcısı ol, bizim sayımızı artır.

25 – De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.”

Allah’ım, uyarıldığımız şey yakın mıdır, yoksa Sen ona uzun bir süre mi koyacaksın bilemeyiz. Bizleri uyarıldığımız şeyin şerrinden muhafaza eyle.

26 – O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.

Allah’ım Sen gaybı bilensin, hiç kimseye gaybını bildirmezsin. Bizleri gaybdan gelecek felaketlerden koru.

(27-28) Ancak seçtiği resûller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.

Allah’ım ancak seçtiğin resuller başka, onlara dilediğini, dilediğin kadar bildirirsin. Fakat Sen, Resûlünün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütürsün ki resûllerinin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsinler. Sen, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüşsündür. Bizleri yanlış bir şey yapmaktan muhafaza eyle.

73-Müzzemmil

1 – Ey örtünüp bürünen (Peygamber)!

Allah’ım, “Ey örtünüp bürünen (Peygamber)!” diye hitap ettiğin Hz. Muhammed S.A.S. hürmetine bizleri onun ümmetinden eyle ve razı oldukların arasına kat.

(2-3) Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt.

Allah’ım, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’in yaptığı gibi, kalkıp, birazı hariç olmak üzere geceyi, yarısını veyahut bundan biraz eksiğini ibadetle geçirdiği gibi bizleri de ibadetle geçirenlerden eyle.

4 – Yahut buna biraz ekle. Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.

Allah’ım, Kur’anı ağır ağır, tane tane okuyarak anlamayı ve gereği gibi hareket etmeyi nasip et.

5 – Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.

Allah’ım, şüphesiz Sen peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e (sorumluluğu) ağır bir söz vahyettin. O da bunun gereğini yaptı. Bizler şahidiz. Bizleri de onun ümmetinden eyle.

6 – Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur’an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır.

Allah’ım, şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur’an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır. Bizleri bu çeşit gece ibadetlerine muvaffak eyle.

7 – Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır.

Allah’ım gündüzün uzun meşguliyetlerinden dolayı Sana hakkıyla ibadet edemiyoruz. Yapabildiklerimizi kabul eyle. Bunların da ötesinde bizlere gece ibadeti yapabilmeyi nasip eyle.

8 – Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O’na yönel.

Allah’ım, Ya Rabbim, en güzel isimler Senindir, Seni anar, bütün benliğimizle Sana yöneliriz. Bizleri Kendine yaklaştır ve bizleri affet.

9 – O, doğunun da batının da Rabbidir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle ise O’nu vekil edin.

Allah’ım, Sen, doğunun da batının da Rabbisin. Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle ise yalnız Seni vekil ediniyorum, yalnız Sana güveniyorum, yalnız Sana tevekkül ediyorum. Sen benim işlerimi yoluna koy.

10 – Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl.

Allah’ım, onların söylediklerine sabretmeyi ve onlardan güzellikle ayrılmayı nasip et.

11 – Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.

Allah’ım, nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları Sana bırakıyoruz ve onlara biraz mühlet veriyoruz. İnatla inkarda devam edeceklerse ve Senin dinine ve bizlere zarar vereceklerse Sen onların haklarından gel.

(12-13) Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır.

Allah’ım, çünkü Senin yanında (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır. Fakat onlar bunun farkında değil. Bile bile akıllarını kullanmıyorlar ve hakikati inkar ediyorlar. Sen onlara fırsat verme.

14 – Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyameti) hatırla.

Allah’ım, yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı gün (kıyamet) günü bizleri muhafaza eyle.

15 – (Ey Mekkeliler!) Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. Nitekim, Firavun’a da bir peygamber göndermiştik.

Allah’ım, şüphesiz Sen bize üzerimize şahitlik edecek bir peygamber gönderdin. Nitekim, Firavun’a da bir peygamber göndermiştin. Ancak Firavun ve Firavun gibiler hakikati hep inkar ediyorlar. Sen bizleri Firavun meşreplilerden muhafaza eyle.

16 – Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik.

Allah’ım, ama Firavun o peygambere isyan etti, Sen de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdin. Ya Rabbi peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e isyan eden çağımız Firavunlarını ağır ve çetin bir şekilde yakala, onlara fırsat verme ve bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle.

17 – Hâl böyle iken inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz?

Allah’ım, hâl böyle iken eğer inkâr edersek, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunuruz? Bizi o gün kimse koruyamaz. Bizi Sana iman edip gelenlerden eyle ve Sen bizi o gün koru.

18 – O günle gök (bile) yarılır, Allah’ın va’di gerçekleşir.

Allah’ım, o günle gök (bile) yarılır, Senin va’din gerçekleşir. Bizleri o günün dehşetinden muhafaza eyle.

19 – Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

Allah’ım, şüphesizn bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Sana ulaştıran bir yol tutar. Biz diliyoruz Ya Rabbi, bizleri Sana ulaştıran bir yol tutmayı nasip et.

20 – (Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an´dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Allah’ım, şüphesiz Sen, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S’in, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyorsun. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapmıştı. Sen, gece ve gündüzü düzenleyip takdir edensin. Bizim buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücümnüzün yetmeyeceğini bildiğin içün bizi bağışladın (yükümüzü hafiflettin.) Kur’an’dan kolayımıza geleni okuyoruz. Sen kabul et. Sen, içimizde hastaların bulunacağını, bir kısmımızın Senin lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağımızıı, diğer bir kısmımızın ise Senin yolunda çarpışacağını bilmektesin. O hâlde, Kur’an´dan kolayınıza geleni okuyoruz, Sen kabul et. Namazı dosdoğru kılanlardan, zekâtı verenlerden, Senin için güzel bir borç verenlerden eyle. Kendimiz için önceden iyilik gönderenlerden eyle, onu Senin katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulalım. Allah’ım Senden bağışlama diliyoruz. Şüphesiz Sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin.

74-Müddessir

1 – Ey örtünüp bürünen (Peygamber!)

Allah’ım, örtünüp bürünen peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. hürmetine bizleri affeyle, bizleri ona ümmet eyle.

2 – Kalk da uyar.

Allah’ım, kalkıp uyaran peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. in sünnetine uymayı bizlere nasip et.

3 – Rabbini yücelt.

Allah’ım, Sen en büyük olansın, Allahüekber. Allahüekber. Allahüekber. Ya Rabbi, Senden büyük olan hiçbirşey yoktur. Bizleri büyüklüğüne yaraşır bir şekilde affet.

4 – Nefsini arındır.

Allah’ım bizleri nefislerini arınıranlardan eyle.

5 – Şirkten uzak dur.

Allah’ım bizleri şirkten uzak tut.

6 – İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma.

Allah’ım, bizleri iyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapanlardan eyleme.

7 – Rabbinin rızasına ermek için sabret.

Allah’ım, Ya Rabbi, Senin rızana ermek için bana sabır gücü ver, sabretmeyi nasip et.

(8-9) Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.

Allah’ım, Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür. O gün bizleri muhafaza eyle.

10 – Kâfirler için hiç kolay değildir.

Allah’ım, o gün kafirler için kolay değildir, bizleri kafirlerden eyleme.

11 – Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak.

Allah’ım, o gün Sen yarattığın kişiyle baş başasındır. Bizleri Senden utanacak ve Senin azabını celpedecek işler yapmaktan uzak eyle.

(12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.

Allah’ım, bizlere bol mal ve göz önünde duran oğulları ancak Sana şükretmek için ver ve oğullarımızla ve mallarımızla daima Sana şükredenlerden olalım.

14 – Kendisine alabildiğine imkânlar sağladım.

Allah’ım bizlere alabildiğine imkanları ancak Senin yolunda kullanmak için sağla ve onun gereğini yapmaya bizleri muvaffak kıl.

15 – Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.

Allah’ım, sonra hırsla daha da artırmanı ummaktan Sana sığınırız. Şükrünü eda edemeyeceğimiz malı bizlere verme, verdiğin nimetlerin de şükrünü eda edebilmeyi, gereğini yapabilmeyi ve böylece Senin rızanı kazanabilmeyi nasip et.

16 – Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçıdır.

Allah’ım, hayır, o kafirlerin umduğu gibi olmayacak. Çünkü onlar, Senin âyetlerine karşı inatçıdır. O inatçı kafirlere dünyada da ahirette de imkan verme.

17 – Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

Allah’ım, Sen onları dimdik bir yokuşa sardır, işleri rast gitmesin, Senin yolundan kimseyi alıkoyamasınlar.

18 – Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.

Allah’ım, çünkü o kafir, düşündü taşındı, ölçtü biçti. Ama doğru düşünmedi, doğru ölçüp biçmedi. Bizler doğru düşünen, doğru ölçüp biçenlerden eyle.

19 – Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!

Allah’ımi kahrolası o kafir nasıl da ölçtü biçti. Hiç de iyi niyetli değildi, daima kötülük düşünüyordu. Bizleri yanlış ölçüp biçmekten, kötü niyetli olmaktan ve daima kötülük düşünmekten muhafaza eyle.

20 – Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti!

Allah’ım, yine kahrolası o kafir, nasıl ölçtü biçti! Art niyetlice ölçüp biçmeye devam etti. Bir türlü karar veremedi. Bu Kur’an, peygamber ve din hakkında. Ya Rabbi bizleri art niyetli olmaktan koru, Senin dinin, indirdiğin Kur’an ve gönderdiğin peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’i tasdik etme konusunda bizleri kararlı kıl.

21 – Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü.

Allah’ım, o kafir sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü. Ne diyeceğini bilemedi. Bizleri Kur’ana inananlardan eyle ve onu hakkıyla takdir edenlerden eyle.

22 – Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.

Allah’ım sonra o kafir yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı. Belli ki Kur’an hakkında artık iyi birşey değil kötü birşeyler söyleyecekti. Allah’ım bizleri Kur’an hakkında kötü duygu ve düşüncelerde bulunmaktan muhafaza eyle.

(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”

Allah’ım, sonra o kafir arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.” Ya Rabbi Senin gönderdiğin Kur’an hürmetine bizleri bu tür söylemlerden ve düşüncelerden ve inanışlardan ve büyüklük taslamaktan ve arkamızı dönüp gitmekten muhafaza eyle. Bizleri Kur’anı tasdik edenlerden eyle. Kur’ana ve gönderdiğin dine sihir demekten Sana sığınırız.

25 – “Bu, ancak insan sözüdür.”

Allah’ım, o kafir der ki: “Bu, ancak insan sözüdür.” Allah’ım bile bile yalan söylüyor. Bir beşer sözü olmadığı açıktır. Kendisi de bunu biliyor ama bile bile inkar ediyor. Ya Rabbi bizleri bile bile inkar etmekten muhafaza eyle.

26 – Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım.

Allah’ım sen o kafiri “Sekar”a (cehenneme) sokacaksın. Bizleri oradan uzak eyle ve bizleri ondan koru.

27 – Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım bizler Sekar’ın ne olduğunu nereden bileceğiz? Belli ki o dehşetli bir cezadır. Bizleri ondan muhafaza eyle.

28 – Geride bir şey koymaz, bırakmaz.

Allah’ım, o azap geride bir şey koymaz, bırakmaz. Bizleri o azaba düşmekten muhafaza eyle.

29 – Derileri kavurur.

Allah’ım, o derileri kavurur. Bizleri ondan koru.

30 – Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.

Allah’ım, üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır. Üzerinde on dokuz olan görevli, melek ya da yarattığın her ne varsa onların şerlerinden Sana sığınırım, Sen beni ve bizleri koru.

31 – Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.

Allah’ım; “Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, ‘Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi’ desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.” buyuruyorsun.

Bu ayeti doğru anlamayı ve gereğini yapmayı bana ve bizlere yani iman edenlere, kendilerine kitap verilenlere ve mü’minlere nasip eyle. Bizleri saptırma, doğru yola ilet. Senin insanlar için bir uyarı olarak gönderdiğin mesajı doğru anlamayı nasip et.

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

Allah’ım bizlere öğüt almayı nasip et. Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içimizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. Bizleri hayır işlerinde ileri giden, şer işlerinde geride kalanlardan eyle.

38 – Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.

Allah’ım, herkes kazandığına karşılık bir rehindir. Bizleri hayırlı ameller yapmaya muvaffak eyle ve iyi şeyler kazanmayı nasip eyle.

39 – Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka.

Allah’ım, ahiret mutluluğuna eren kimseler başkadır. Bizleri ahiret mutluluğuna erenlerden eyle.

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”

Allah’ım bizleri cennette olanlardan eyle. Birbirimize suçlular hakkında sorular sorup ve sonra da suçlulara dönüp: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?” diye soranlardan eyle.

43 – Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”

Allah’ım o cehennemde olanlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.” Ya Rabbi bizleri namaz kılanlardan ve namazlarına devam edenlerden ve namazlarında huşu içinde olanlardan ve namazlarında Senin tarafından görülüyor olma duygu ve düşüncesinde olanlardan eyle.

44 – “Yoksula yedirmezdik.”

Allah’ım o cehennemde olanlar: “Yoksula yedirmezdik.” diyecekler. Bizleri yosullara yedirenlerden ve onların ihtiyaçlarını giderenlerden eyle.

45 – “Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”

Allah’ım o cehennemde olanlar: “Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.” diyecekler. Bizleri batıla dalanlarla bitlikte olmaktan ve batıla dalmaktan muhafaza eyle.

46 – “Ceza gününü de yalanlıyorduk.”

Allah’ım o cehennemde olanlar: “Ceza gününü de yalanlıyorduk.” diyecekler. Ceza gününü yalanlamaktan Sana sığınırız. Sen bizleri ceza gününde koru ve bizleri cehennemden uzaklaştır ve cennetine koy.

47 – “Nihayet ölüm bize gelip çattı.”

Allah’ım o cehennemde olanlar: “Nihayet ölüm bize gelip çattı.” diyecekler. Ya Rabbi ölüm bize gelip çatmadan iman edip salih ameller yapmayı bizlere nasip eyle.

48 – Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

Allah’ım şefaatçilerin şefaatinin bizlere fayda vermemesinden Sana sığınırız. Başta peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. olmak üzere şefaatçilerin bizler hakkındaki şefaatlerini kabul eyle.

49 – Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?

Allah’ım, böyle iken, öğütten yüz çevirmekten Sana sığınırız. Bizleri öğüt alanlardan ve öğüdün gereğini yapanlardan eyle.

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

Allah’ım öğüdü dinlediğimiz zaman sanki arslandan kaçan yaban eşekleri gibi o öğütten ve hakikatlardan kaçanlardan eyleme.

52 – Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.

Allah’ım, “Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.” buyuruyorsun. Ya Rabbi inanmak için kendimize özel mucizeler istemekten Sana sığınırız.

53 – Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar.

Allah’ım, hayır hayır, ahiretten korkmamaktan Sana sığınırız. Çünkü o çok dehşetlidir. Sen bizleri muhafaza eyle ve bizleri bağışla.

54 – Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.

Allah’ım kafirlerin düşündükleri gibi bu dünya, kıyamet ve ahiret bizler için güvenli değildir. Ancak Sen bizleri korursan o müstesna. Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır. Bu uyarıdan gereği gibi ders çıkarmayı nasip et.

55 – Artık kim dilerse ondan öğüt alır.

Allah’ım artık bizleri öğüt alanlardan eyle.

56 – Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.

Allah’ım bununla beraber Sen dilemedikçe bizler öğüt alamayız. Bizlere öğüt almayı nasip et. Sen, takvaya, kendisine karşı gelmekten sakınılmaya layık olansın ve Sen bizleri bağışlamaya da tam yetki ve irade sahibi olansın. Kimse Senin bağışladığını cezalandıramaz. Bizleri bağışla.

75-Kıyamet

1 – Kıyamet gününe yemin ederim.

Allah’ım, “Kıyamet gününe yemin ederim.” buyuruyorsun. Yemin ettiğin kıyamet günü bizleri muhafaza eyle.

2 – (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).

Allah’ım, (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceğiz). Bizleri hesabını kolay verenlerden eyle.

3 – İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?

Allah’ım, insan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğinimi mi sanır? Hayır muhakkak Senin buna gücün yeter, tıpkı o hiçbirşey değilken sıfırdan onu ilk defa yarttığın gibi tekrar yaratırsın. Bizleri Sana isyan edenlerden eyleme.

4 – Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.

Allah’ım, evet Senin, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücün yeter. Parmak izlerini hiçbir kimseye benzetmediğin gibi yine onun o parmak izini iade edebileceğin gibi yepyeni parmak izleri de verebilirsin. Sen bizleri günahlarımızdan dolayı cezalandırma, Sana tövbe ediyoruz, çok pişmanız, bizleri affet.

5 – Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.

Allah’ım fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister. Bizleri önümüzü, geleceğimizi yalanlamaktan uzak eyle, önümüzü ve geleceğimizi parlak eyle.

6 – “O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar.

Allah’ım o inkarcı: “O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar. Bu şekilde inkar edercesine sorular sormaktan Sana sığınırız. Muhakkak o kıyamet gelecektir. Ancak biz onun vaktini kesin olarak bilemeyiz. Sen onun kesin vaktini bilirsin. Bizleri o günün dehşetinden muhafaza eyle.

(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.

Allah’ım, gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir. Ya Rabbi o günün dehşetinden bizleri koru.

11 – Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.

Allah’ım, hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur. O günün dehşetinden bizleri muhafaza eyle. Bizleri Kendi gölgene sığındır. Bizleri Senin merhametine sığınanlardan eyle.

12 – O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.

Allah’ım, o gün varıp durulacak yer, sadece Rabbim Senin huzurundur. Huzuruna güven içinde varıp duranlardan eyle.

13 – O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.

Allah’ım, o gün bizlerin yapıp önden gönderdiğimiz hayırlı amellerle karşılaşmayı nasip et ve yapmayıp geride bıraktığımız kötü amelleri bizlere gösterme. Önden gönderebileceğimiz hayırlı ve güzel ameller yapabilmeye bizleri muvaffak kıl.

(14-15) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.

Allah’ım, hatta, mazeretlerimizi ortaya koysak da, o gün kendi aleyhimize şahitlik etmekten Sana sığınırız. Bizleri kendi aleyhimize şahitlik edecek duruma düşürme.

16 – (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.” buyuruyorsun. O şefkatli, doğru ve emin peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. hürmetine bizleri de affet.

17 – Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.

Allah’ım, “Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.” buyuruyorsun. Kıyamete kadar de o Kur’anı muhafaza edeceksin. Bizlere indirdiğin o Kur’ana uygun hayat yaşamayı nasip et.

18 – O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.

Allah’ım o Kur’anın nasıl okunacağını gösterdikten sonra, o bize okunduğu zaman onun okunuşuna uymayı nasip et. Anlamayı ve gereği gibi amel etmeyi de nasip et.

19 – Sonra onu açıklamak da bize aittir.

Allah’ım, o Kur’anı açıkladıktan sonra bizleri layıkıyla anlamaya çalışanlardan ve gereğini yapmaya çalışanlardan eyle.

(20-21) Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.

Allah’ım, “Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.” buyuruyorsun. Ya Rabbi bizlere dünyada da iyilik ve güzellikler ver, ahirettede de iyilik ve güzellikler ver.

22 – O gün birtakım yüzler aydındır.

Allah’ım, “O gün birtakım yüzler aydındır.” buyuruyorsun. O gün bizleri de yüzleri aydınlık olanlardan eyle.

23 – Rablerine bakarlar.

Allah’ım, “Rablerine bakarlar.” buyuruyorsun. Bizleri de Ya Rabbi Sana bakabilenlerden eyle.

24 – O gün birtakım yüzler de asıktır.

Allah’ım, “O gün birtakım yüzler de asıktır.” buyuruyorsun. Ya Rabbi o gün bizleri yüzleri asık olanlardan eyleme.

25 – Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.

Allah’ım “Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.” buyuruyorsun. Bizleri bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklardan eyleme.

(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

Allah’ım, “Hayır, can boğaza dayandığı, ‘Kimdir (bunu) iyi edecek?’ dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.” buyuruyorsun. Bizlere Sana hayırlı bir şekilde gelmeyi, hayırlı bir ömür sürmeyi, hayırlı bir ölümle Sana kavuşmayı nasip eyle.

31 – O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı.

Allah’ım peygamberini ve getirdiği hakikatleri doğrulamamaktan ve namaz kılmamaktan Sana sığınırım.

32 – Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti.

Allah’ım, peygamberini ve getirdiği hakikatleri yalanlamaktan ve yüz çevirmekten de Sana sığınırım.

33 – Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti.

Allah’ım, kasıla kasıla aileme gitmekten de Sana sığınırım.

(34-35) “Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!” denecektir.

Allah’ım, “Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!” deneceklerden olmaktan da Sana sığınırım.

36 – İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.

Allah’ım, “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.” buyuruyorsun. Bizleri başıboş bırakmadığını biliyoruz, bizleri Sana iyilik ve güzelliklerle gelmeyi nasip et.

37 – O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi?

Allah’ımi sen bizleri dökülen meniden ibaret az bir sudan yarattın. Böyle iken kimimiz Sana isyan ediyor. Bizleri Sana isyan etmekten uzak eyle.

38 – Sonra bu, bir “alaka” oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi.

Allah’ım, sonra bu, bir “alaka” oldu. Derken Sen onu yaratıp güzelce şekillendirdin. Bizleri büyüklük taslayıp Sana karşı gelenlerden eyleme.

39 – Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti.

Allah’ım, nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var ettin. Bizleri, erkeklerimizi ve kadınlarımızı Sana karşı gelmekten uzak eyle.

40 – Şimdi, bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?

Allah’ım, şimdi, bunları yapan Senin ölüleri diriltmeye gücün yetmez mi? Elbetteki yeter. Bu yüzden bizleri Sana isyan edenlerden eyleme.

76-İnsan

1 – İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.

Allah’ım, biz insanlar (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerimizden uzunca bir zaman geçti. Şimdi yaratıldık, hayattayız ve yaşıyoruz. Belli bir zaman sonra öleceğiz ve kıyamet koptuktan sonra hesaba çekilmek için tekrar diriltileceğiz. Bizleri o hesap gününde kolay hesap verenlerden eyle.

2 – Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık.

Allah’ım, şüphesiz Sen biz insanları, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattın ve bizi imtihan edeceksin. Bu sebeple bizi işitir ve görür kıldın. Bizlere verdiğin işitme ve görme duyularımızı ve diğer duyularımızı Senin yolunda kullanabilmeyi nasip eyle.

3 – Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kat eder.

Allah’ım Sen bizi ömür boyu yürüyeceğimiz bir yola koydun. Biz bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kat edeceğiz. Bizleri bu ömür yolculuğumuzda Sana şükredenlerden olmayı nasip et.

4 – Şüphesiz biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.

Allah’ım, şüphesiz Sen, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladın. Bizleri bunlardan koru.

5 – İyiler ise, katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler.

Allah’ım, bizleri iyilerden eyle, katkısı kafur olan içecekler dolu kadehten içenlerden eyle.

6 – Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar.

Allah’ım, “Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar.” buyuruyorsun. Bizleri de o pınarlardan içenlerden ve onu istediğimiz gibi fışkırtıp akıtanlardan eyle.

7 – O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar.

Allah’ım, bizleri adaklarını yerine getirenlerden eyle. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkuyoruz, bizleri o günde koru.

8 – Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.

Allah’ım, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirenlerden eyle ve onlara yardımcı olanlardan eyle.

9 – (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.”

Allah’ım, yedirdiklerimizi sırf Senin rızan için yediriyoruz, onlardan bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Biz sadece Senin rızanı istiyoruz.

10 – “Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Rabbimizden korkarız.”

Allah’ım, biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Senden korkarız. Sen bizi o gün muhafaza eyle, bizleri bağışla.

11 – Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir.

Allah’ım, bizleri o günün kötülüğünden koru ve yüzlerimize bir aydınlık ve içlerimize bir sevinç ver.

12 – Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükâfatlandırır.

Allah’ım sabretmemize karşılık da bizleri cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükâfatlandır.

13 – Orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görürler, ne de dondurucu soğuk.

Allah’ım, orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunanlardan olmayı nasip et. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görelim, ne de dondurucu soğuk. Sen bizlere lutfet.

14 – Üzerlerine cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır.

Allah’ım, üzerlerimize cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmış olarak bizlere ikram et.

15 – Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır.

Allah’ım, etraflarımızda gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılsın.

16 – Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir.

Allah’ım, gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir. Bizlere de nasip et.

17 – Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir.

Allah’ım, orada bizlere, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içir.

18 – Orada bir pınar ki ona “selsebil” adı verilir.

Allah’ım, orada bir pınar ki ona “selsebil” adı verilir. O pınardan içmeyi nasip eyle.

19 – Çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler dolaşır.

Allah’ım, çevrelerimizde, gördüğümüzde saçılmış inciler sanacağımız, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler dolaştır. Dünyada çocuk yaşta ve bebek olarak ölen yavrularımızı birer inci gibi cennette bizlere ver.

20 – Orada, görünce (sonsuz) nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün.

Allah’ım, orada, (sonsuz) nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görmeyi bizlere nasip et.

21 – Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir.

Allah’ım, üstlerimize ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler ver. Gümüş bileziklerle süslenelim. Rabbimiz bizlere tertemiz bir içecek içir.

22 – Onlara şöyle denecektir: “Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür.”

Allah’ım, bizlere: “Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür.” denilmesini nasip et.

23 – Şüphe yok ki, Kur’an’ı sana elbette biz indirdik biz.

Allah’ım, şüphe yok ki, Kur’an’ı peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e elbette Sen indirdin. Bizi o peygamberine ümmet eyle ve indirdiğin Kur’ana uygun bir hayat yaşama gayretinde olanlardan eyle.

24 – O hâlde, Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkâra ve hiçbir nanköre itaat etme.

Allah’ım, Senin hükmüne sabretmeyi bizlere de nasip et. Onlardan hiçbir günahkâra ve hiçbir nanköre itaat etmeme konusunda bana yardım eyle.

25 – Sabah akşam Rabbinin adını an.

Allah’ım, Rabbimiz, sabah akşam Senin adını anmaya bizleri muvaffak kıl.

26 – Gecenin bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et.

Alalh’ım, gecenin bir kısmında Sana secde etmeyi; geceleyin de Seni uzun uzadıya tespih etmeyi bana da nasip et.

27 – Şunlar (inanmayanlar) dünyayı tercih ediyorlar ve çetin bir günü arkalarına atıyorlar.

Allah’ım, inanmayanların yaptığı gibi geçici olan dünyayı tercih edip, çetin bir günü arkamıza atmaktan Sana sığınırız.

28 – Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.

Allah’ım, bizleri Sen yarattın ve eklemlerimizi (birbirine) Sen bağladın. Dilersen (bizleri yok eder) yerlerimize benzerlerimizi getirirsin. Bizleri yok etme, bizleri bağışla.

29 – İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

Allah’ım, işte bu bir öğüttür. Bizlere, Rabbimiz Sana ulaştıran bir yol tutmayı nasip et.

30 – Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah’ım, Senin dilemen olmadıkça biz dileyemeyiz. Şüphesiz Sen hakkıyla bilensin, hüküm ve hikmet sahibisin. Bizlerin hakkında da hayırlı ameller yapabilmeyi Senden dileriz. Sen de bizlerin hakkında hayırlı olanı dile Ya Rabbimiz.

31 – O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır.

Allah’ım, Sen dilediğini rahmetine sokarsın, bizleri de rahmetine sok. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamışsındır. Bizleri zalimlerden eyleme.

77-Murselat

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

Allah’ım, “Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.” buyuruyorsun. Uyarıldığımız kıyamette bizleri muhafaza et.

8 – Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,

Allah’ım, yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman, bizleri koru.

9 – Gök yarıldığı zaman,

Allah’ım, gök yarıldığı zaman da bizleri koru.

10 – Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,

Allah’ım, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman da bizleri koru.

11 – Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).

Allah’ım, Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman, kıyamet gerçekleşeceği zaman da bizleri koru. Peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S.’in bizler hakkında iyi şahitlik etmesini nasip et.

12 – (Bu) hangi güne ertelenmiştir?

Allah’ım, (Bu) hangi güne ertelenmiştir? Hiç kimse bilmez, ancak Sen bilirsin. Bizleri o günün dehşetinden muhafaza eyle.

13 – Hüküm ve ayırım gününe.

Allah’ım, o hüküm ve ayırım gününe ertelenmiştir. O gün bizleri koru.

14 – Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.

Allah’ım, hüküm ve ayırım gününü biz ne bilelim. Onu tam olarak bilemeyiz. Onun mahiyetine ancak Sen tam olarak vakıfsındır, o gün herşey Senin elindedir. Bizleri o gün muhafaza eyle.

15 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, o gün vay yalanlayanların hâline! Bizleri yalanlamaktan muhafaza eyle.

16 – Biz öncekileri helâk etmedik mi?

Allah’ım, Sen öncekileri, Nuh, Ad, Semud, Nemrut, Lut, Eyke, Firavun ve benzeri kavimleri helak ettin. Çağımızın azgın kavimlerini de helak edebilirsin. Bizleri onların arasında bulundurma.

17 – Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.

Allah’ım, “Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.” buyuruyorsun. Bizleri o helak edilecek onların arasında bulundurma.

18 – Biz suçlulara işte böyle yaparız.

Allah’ım, Sen suçluları mutlaka cezalandırırsın, bu dünyada da helak edebilirsin. Bizleri suçlulardan eyleme.

19 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Bizleri yalanlayanlardan eyleme.

20 – Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

Allah’ım, Sen bizleri bayağı bir sudan (meniden) yarattın. Böyleyken bazılarımız Sana isyan ediyor. Bizleri Sana isyan edenlerden eyleme.

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

Allah’ım, sonra bizi belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttun. Bizleri hayatta da öldükten sonra da sağlam bir yerde tut.

23 – Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

Allah’ım, sonra da bize ölçülü bir biçim verdin. Sen ne güzel biçim verensin. Bizlerin kaderlerini de güzel eyle.

24 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Bizleri yalanlamaktan uzak eyle.

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

Allah’ım, “Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?” buyuruyorsun. Bizleri hayatta da iyiler arasına kat, öldükten sonra da iyiler arasına kat.

27 – Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?

Allah’ım, “Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?” buyuruyorsun. Vermiş olduğun nimetlere sonsuz şükürler olsun. Bizleri affet.

28 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Bizleri yalanlayanlardan eyleme.

29 – Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.”

Allah’ım, hakikati yalanlamaktan ve “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.” şeklinde hitaba muhatap olmaktan Sana sığınırız.

(30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”

Allah’ım, “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.” buyuruyorsun. Bizleri o üç kola ayrılmış ne gölgelendiren ve ne de alevden koruyan gölgeye girmekten muhafaza eyle.

32 – Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.

Allah’ım “Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.” buyuruyorsun. Saraylar gibi mekanlarda Senden gafil bir şekilde gönül eğlendirip sonrada saraylar gibi kıvılcım saçan cehennem ateşinde olmaktan Sana sığınırım.

33 – Bunlar sanki birer kızıl devedir.

Allah’ım, “Bunlar sanki birer kızıl devedir.” buyuruyorsun. Kızıl develer gibi o zamanın lüks bineklerine benzer bu zamanın daha da lüks binekleri ile başkalarına hava atmaktan ve zevkü sefalara dalıp da sonunda alevleri kızıl develer gibi olan cehenneme girmekten Sana sığınırım.

34 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Yalanlamaktan Sana sığınırım.

35 – Bu, konuşamayacakları gündür.

Allah’ım, o gün inkarından, günahlarından, utancından konuşamayacaklar arasında olmaktan Sana sığınırım. Sen beni bağışla.

36 – Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler.

Allah’ım, kendilerine izin de verilmeyip, özür bile dileyemeyecekler arasında olmaktan da Sana sığınırım.

37 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Beni yalanlamaktan uzak eyle.

38 – Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.

Allah’ım, bu, hüküm ve ayırma günüdür. Bizi ve öncekileri bir araya toplamışsındır. Bizleri ve önceki iman eden kardeşlerimizi affet.

39 – Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!

Allah’ım, eğer o inkarcıların bir tuzakları varsa, Sen onların tuzaklarını boz. Haydi bize tuzak kursunlar. Sen bizlerin koruyucusu ol ve onların tuzaklarını başlarına geçir, ellerini ayaklarına dola ve foyalarını ortaya çıkar.

40 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Bizleri yalanlamaktan uzak eyle.

41 – Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.

Allah’ım, Sana karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar. Bizleri onlardan eyle.

42 – Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.

Allah’ım, canlarımızın çektiği meyveler içerisinde olmayı nasip et.

43 – “Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”

Allah’ım, “Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.” hitabına mazhar olmayı nasip et.

44 – Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

Allah’ım, şüphesiz Sen iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırsın. Bizleri de iyilik yapanlardan eyle ve mükafata kavuşanlardan eyle.

45 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Yalanlamaktan Sana sığınırız.

46 – Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.

Allah’ım, “Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.” buyuruyorsun. Bu şekilde suçlulardan olmaktan Sana sığınırım.

47 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Yalanlamaktan bizleri uzak eyle.

48 – Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler.

Allah’ım, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmeyenlerden olmaktan bizleri muhafaza eyle. Bizleri rüku edenlerden, namaz kılanlardan eyle.

49 – O gün vay yalanlayanların hâline!

Allah’ım, “O gün vay yalanlayanların hâline!” buyuruyorsun. Bizleri yalancılardan olmaktan uzak eyle.

50 – Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?

Allah’ım, “Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?” buyuruyorsun. Bizleri o söze Kur’ana inananlardan eyle ve onu gereğini yapmaya çalışanlardan eyle.

78-Nebe

1 – Birbirlerine neyi soruyorlar?

Allah’ım, “Birbirlerine neyi soruyorlar?” buyuruyorsun. Akibetimizi bilmiyoruz. Sonumuzu merak ediyoruz. Bizlerin akibetini ve sonumuzu hayırlı eyle.

(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?

Allah’ım, üzerinde anlaşmazlığa düştüğümüz büyük haberi merak ediyoruz. Kıyametin ne zaman kopacağını ve ne zaman tekrar diriltileceğimizi merak ediyoruz. Gerçi her birimizin kendi ölüm zaten kendi kıyameti olacak. Bizlere hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler nasip et.

4 – Hayır, ileride bilecekler.

Allah’ım, evet ileri bileceğiz. Sen bizleri bu dünyada da ahirette de büyük felaketlerden koru.

5 – Yine hayır; ileride bilecekler.

Allah’ım, yine evet, ileride bileceğiz. Ama kafirlere isabet edecek cehennem azabının bize de dokunmasından korkuyoruz. Sen bizleri cehennem azabından muhafaza eyle.

 (6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?

Allah’ım,  Sen, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yaptın. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

8 – Sizleri (erkekli dişili) eşler hâlinde yarattık.

Allah’ım, Bizleri (erkekli dişili) eşler hâlinde yarattın. Böyleyken erkeklerimizden ve kadınlarımızdan Senin yolunda olanlar da vardır, Sana isyan edenler de vardır. Bizleri Senin yolunda olanlardan eyle, Sana isyan edenlerden eyleme.

9 – Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık.

Allah’ım, uykumuzu bir dinlenme (sebebi) kıldın. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

10 – Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık.

Allah’ım, geceyi (bizi örten) bir elbise yaptın. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

11 – Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık.

Allah’ım, gündüzü de geçimi temin zamanı kıldın. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

12 – Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.

Allah’ım, üstümüze yedi sağlam gök bina ettin. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

13 – Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık.

Allah’ım, alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattın. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.

Allah’ım, taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkarmak için yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdın. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

17 – Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.

Allah’ım, şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir. Bizleri o vakitte mahçup etme.

18 – Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.

Allah’ım, bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve biz bölük bölük Sana geliriz. Bizleri boynu bükük bir şekilde Sana gelenlerden eyleme.

19 – Gök açılır ve kapı kapı olur.

Allah’ım, gök açılıp, kapı kapı olduğunda Sen bizleri muhafaza eyle.

20 – Dağlar yürütülür, serap hâline gelir.

Allah’ım, dağlar yürütülüp, serap hâline geldiği günde bizleri koru.

(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.

Allah’ım, “Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.” buyuruyorsun. Bizleri o cehennemden koru.

24 – Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!

Allah’ım, orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadılacaktır. Sen bizleri oradan uzak eyle.

(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.

Allah’ım, o cehennemdekiler için “Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.” buyuruyorsun. Sen bizleri onların arasında olmaktan muhafaza eyle.

27 – Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.

Allah’ım, çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı. Fakat bizler hesaba çekileceğimizi biliyor ve inanıyoruz, Senin rahmetini de umuyoruz. Bizlere merhamet et.

28 – Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı.

Allah’ım, onlar âyetlerini de alabildiğine yalanlamışlardı. Ama bizler Senin ayetlerini yalanlamıyoruz. Bizlere acı.

29 – Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.

Allah’ım, Sen ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettin. Zaten o kitapta yazılı olanlar bizlerin iradelerimize göre yapıp ettiklerimizdi. Bizleri iradelerimizi kötü yönde kullananlardan eyleme.

30 – Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”

Allah’ım, iradelerini kötü yönde kullanan kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.” Ya Rabbi böyle hitap edilmekten Sana sığınırız.

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

Allah’ım, “Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle ve bizleri bu nimetlere kavuşanlardan eyle.

35 – Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.

Allah’ım, “Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.” buyuruyorsun. Bizleri de orada olanlardan eyle.

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

Allah’ım, “Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.” buyuruyorsun. Senden böyle bir mükafat ve yeterli bir ihsan istiyoruz Ya Rabbi. Allah’ım Senin huzurunda izin verdiğinde doğru söyleyecek ve söylediği doğrular kendisi hakkında hayırlı olacaklardan eyle.

39 – İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

Allah’ım, işte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Sana ulaştıran bir yol tutar. Bizleri Sana ulaştıran bir yol tutanlardan eyle.

40 – Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.

Allah’ım, “Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, ‘Keşke toprak olaydım!’ diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.” buyuruyorsun. Ya Rabbi bizleri ‘Keşke toprak olaydım!’ diyenlerden eyleme. Azaba karşı bizleri koru.

79-Naziat

1 – Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara,

Allah’ım, “Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara,” buyuruyorsun. Bizleri şiddetli çekip çıkaranların vereceği azaptan muhafaza eyle. Ruhlarımızın zorla çekilip alınmasından muhafaza eyle.

2 – Andolsun (mü’minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara,

Allah’ım, “Andolsun (mü’minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara,” buyuruyorsun. Bizlerin işlerini kolaylıkla görenlerden eyle. Ruhlarımızı kolaylıkla teslim edenlerden eyle.

3 – Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere,

Allah’ım, “Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere,” buyuruyorsun. Yüzüp gidenlere verdiğin nimetlere ve yüzme kabiliyetinden dolayı sonsuz şükürler olsun.

4 – Derken, öne geçenlere,

Allah’ım, “Derken, öne geçenlere,” buyuruyorsun. Bizleri hayır işlerinde öne geçenlerden eyle.

5 – Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz).

Allah’ım, “Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz).” buyuruyorsun. İşlerimizi hayırlı eyle, hayırlı bir şekilde çekip çevirmeyi nasip eyle.

(6-7) Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir.

Allah’ım, “Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir.” buyuruyorsun. O sarsıntılardan bizleri muhafaza eyle.

8 – O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır.

Allah’ım, “O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır.” buyuruyorsun. O gün kalplerimizi tedirginlik içinde şiddetle çarpanlardan eyleme.

9 – Onların gözleri (korku ile) inecektir.

Allah’ım, bizleri o gün gözleri korku ile ineceklerden eyleme.

10 – Şöyle derler: “Biz gerçekten gerisin geriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?”

Allah’ım şöyle şüphe içinde: “Biz gerçekten gerisin geriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?” demekten bizleri muhafaza eyle.

11 – “Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?”

Allah’ım, “Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?” diye şüphe ile sormaktan da Sana sığınırız.

12 – “Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür” dediler.

Allah’ım, “Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür” dediler. Bizleri böyle hüsran dolu bir dönüşle Sana dönmekten uzak eyle. Sana hayırla ve kazançla dönmeyi nasip eyle.

13 – Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr’un üfürülmesinden) ibarettir.

Allah’ım,”Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr’un üfürülmesinden) ibarettir.” buyuruyorsun. Bizleri onun dehşetinden muhafaza eyle.

14 – Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.

Allah’ım, “Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.” buyuruyorsun. Bizleri mahşerde yalnız bırakma.

15 – (Ey Muhammed!) Mûsâ’nın haberi sana geldi mi?

Allah’ım, Hz. Mûsâ A.S.’ın haberini peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S.’ e bildirdin. Bizler her ikisine de inanıyor ve tasdik ediyoruz. Bizleri şahitlerden yaz.

16 – Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti:

Allah’ım, Hz. Musa A.S.’a mukaddes Tuvâ vadisinde seslenmiştin. Bizlere de ahirette, cennette yumuşak, şefkatli bir sesle seslen.

17 – “Haydi Firavun’a git! Çünkü o azmıştır.”

Allah’ım, Hz. Musa A.S.’a: “Haydi Firavun’a git! Çünkü o azmıştır.” diye seslenmiştin. Ya Rabbi çağımızın Firavunları da çok azdı. Onlara karşı bizlere de bir kurtarıcı, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’in varisi olan Musa gönder.

18 – “Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin?

Allah’ım, “Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin?” buyuruyorsun. Çağımızın Firavunlarını küfür ve isyanlarından temizlenenlerden eyle.

19 – Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!”

Allah’ım, çağımızın Firavunlarını ıslah et de Sana ulaşsınlar ve Sana karşı derin saygı duyup korksunlar.

20 – Derken Mûsâ ona en büyük mucizeyi gösterdi.

Allah’ım, Hz. Musa A.S. o dönemin Firavununa en büyük mucizeyi gösterdi. Çağımız Firavunlarına da büyük ayetler, mucizeler göster.

21 – Fakat o, Mûsâ’yı yalanladı ve isyan etti.

Allah’ım, fakat o Firavun, Hz. Mûsâ A.S.’ı yalanladı ve isyan etti. Çağımızın Firavunlarının yalanlamasından ve isyan etmesinden Sana sığınırız.

22 – Sonra sırt dönüp koşarak gitti.

Allah’ım, o zamanın Firavunu sonra sırt dönüp koşarak gitti. Bu zamanın Firavunlarının hakikata sırt dönmelerinden ve böylece biz inanlara verecekleri zararlardan bizleri muhafaza eyle.

23 – Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi:

Allah’ım, o Firavun hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi. Ya Rabbi çağımız Firavunlarının da hemen adamlarını toplayıp bizlerin aleyhine propaganda yapmalarına fırsat verme. Propagandalarını boşa çıkar.

24 – “Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi.

Allah’ım o Firavun “Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi. Seni inkar etti ve Sana şirk koştu. Böylesi Firavunlardan ve onların bize karşı tuzaklarından bizleri koru.

25 – Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı.

Allah’ım o Firavunu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdığın gibi onun gibi olan ve olmaya çalışan çağımız Firavunlarını da cezalandır.

26 – Şüphesiz bunda Allah’tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.

Allah’ım, “Şüphesiz bunda Allah’tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.” buyuruyorsun. Senden sakınıp korkan kimseler olmayı ve bu olaylardan ibretlik dersler çıkarmayı bizlere nasip et.

27 – (Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur.

Allah’ım, “(Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur.” buyuruyorsun. İnkarcılardan olmaktan Sana sığınırız. Senin büyüklüğünü hakkıyla takdir edemeyiz. Sen bizleri bağışla.

28 – Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir.

Allah’ım Sen o göğü yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermişsin. Bizleri bu düzen ve ahengi inkar edenlerden ve onu bozmaya yeltenenlerden eyleme.

29 – O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı.

Allah’ım, Sen göğün gecesini karanlık yaptın, ışığını da çıkardın. Bizleri bunları görenlerden ve hakkıyla takdir etmeye çalışanlardan eyle.

30 – Ardından yeri düzenleyip döşedi.

Allah’ım, ardından yeri düzenleyip döşedin. Bizlerin istifadesine sundun. Vermiş olduğun nimetlere sonsuz şükürler olsun.

31 – Ondan suyunu ve merasını çıkardı.

Allah’ım, ondan suyunu ve merasını çıkardın. Vermiş olduğun nimetlere sonsuz şükürler olsun.

32 – Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.

Allah’ım, dağları sağlam bir şekilde yerleştirdin. Verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun.

33 – Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı.

Allah’ım, bunları bizim için ve hayvanlarımız için bir yarar kaynağı yaptın. Vermiş olduğun nimetlere sonsuz şükürler olsun.

(34-35) En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar.

Allah’ım, “En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar.” buyuruyorsun. O büyük felaket kıyamet geldiği zaman bizleri utandırma, hayırlı ve güzel ameller yaparak Sana gelmeyi nasip eyle, böylece güzel ve hayırlı amellerimizi hatırlayalım.

36 – Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir.

Allah’ım, “Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir.” buyuruyorsun. Bizleri cehennem azabından uzak eyle.

(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır.

Allah’ım, “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır.” buyuruyorsun. Bizleri azgınlık edenlerden ve sadece dünya hayatını tercih edenlerden eyleme. Bizlere dünyada da iyilik ve güzellik ver ahirette de iyilik ve güzellik ver.

(40-41) Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.

Allah’ım, bizleri, Rabbimiz Senin huzurunda duracağından korkanlardan eyle ve nefsimizin arzularından bizleri alıkoy, cenneti bizler için sığınak yap.

42 – Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar.

Allah’ım, peygamberine, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. Halbuki onun zamanını ancak Sen bilirsin ve peygamberine de onun alametlerini bildirirsin. Bizleri o kıyametin dehşetinden muhafaza eyle.

43 – Onu bilip söylemek nerede, sen nerede?

Allah’ım, “Onu bilip söylemek nerede, sen nerede?” buyuruyorsun. Peygamberinin bile bilemeyeceği kıyametin vaktini bizlerin de bilmesi mümkün değildir. Sen bizleri ondan muhafaza buyur.

44 – Onun nihai bilgisi yalnız Rabbine âittir.

Allah’ım, onun nihai bilgisi yalnız Sana âittir. Bizleri o günde koru Ya Rabbim.

45 – Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın.

Allah’ım, “Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın.” buyuruyorsun. Bizleri kıyametten korkan ve uyarılara kulak verenlerden eyle.

46 – Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.

Allah’ım, “Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.” buyuruyorsun. Bizleri kıyametin dehşetinden muhafaza eyle.

(1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.

Allah’ım, “Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.” diye peygamberini uyarıyorsun. Bu da Kur’anın hak olduğunu, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’in doğru söylediğini gösteren ayetlerden birisidir. Bizleri Kur’ana inanan, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’i tasdik eden ve onun ümmetinden ve takipçilerinden olanlardan eyle.

3 – (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak,

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak,” buyuruyorsun. Bizleri peygamberine gelenlerden ve arınanlardan eyle.

4 – Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.

Allah’ım, bizleri öğüt alan ve aldığı öğüt kendisine fayda verenlerden eyle.

5 – Kendini muhtaç hissetmeyene gelince;

Allah’ımi kendisini Sana ve dinine muhtaç hissetmeyenlerden olmaktan Sana sığınırız.

6 – Sen, ona yöneliyorsun.

Allah’ım, Sana ve Senin sözlerine kendisini muhtaç hissetmeyenlere yönelmekten Sana sığınırız.

7 – (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne!

Allah’ım, arınmak istemeyenlerle boşu boşuna uğraşmaktan Sana sığınırız.

(8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.

Allah’ım. “Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.” buyuruyorsun. Sana karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak gelmeyi nasip et. Bu şekilde gelip bizden Senin dinini öğrenmek isteyenlerle ilgilenmemekten Sana sığınırız. Bizleri affet.

11 – Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.

Allah’ım, böyle davranmaktan Sana sığınırız. Çünkü bu Kur’an bir öğüttür. Bizlere öğüt almayı nasip et.

12 – Dileyen ondan öğüt alır.

Allah’ım, o Kur’andan ve içindeki ayetlerden öğüt almayı ve gereği gibi yaşamayı diliyoruz. Bizlere nasip et.

(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

Allah’ım. “O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.” buyuruyorsun. Bizleri ona layık olan değeri verip onunla gereği gibi amel etme yolunda olanlardan eyle.

17 – Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!

Allah’ım, “Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!” buyuruyorsun. İnkarcı olmaktan, nankör olmaktan ve kahrolmaktan Sana sığınırım.

18 – Allah, onu hangi şeyden yarattı?

Allah’ım, “Allah, onu hangi şeyden yarattı?” buyuruyorsun. Sen bizleri değersiz bir şeyden ama çok harika bir şekilde, kullukta melekleri de geçebilecek bir özellikte, ama aynı zamanda şeytanları bile geride bırakabilecek özellikte yarattın. Ya Rabbi bizleri melekleri de geçebilecek şekilde Sana layık olmaya çalışan kullarından eyle, şeytanlardan bile kötü olanlardan eyleme.

19 – Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.

Allah’ım, Sen bizleri az bir sudan, meniden yarattın. Bizleri yarattın ve bizlere ölçülü bir şekil verdin. Bu hakikatleri anlamayı ve haddimizi bilmemizi bizlere nasip et.

20 – Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

Allah’ım, bizlere yolu kolaylaştır.

21 – Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.

Allah’ım, bizlere hayırlı ölümler nasip et ve bizleri kabir azabından koru.

22 – Sonra, dilediği vakit onu diriltir.

Allah’ım, sonra bizleri dilediğin vakit diriltirsin. Bizleri hayırlı bir sabaha uyandır ve dirilt.

23 – Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)

Allah’ım, “Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)” buyuruyorsun. Senin bizlere emrettiğini yerine getirmemekten Sana sığınırız. Bizleri affet ve emirlerini yerine getirme gayretinde olanlardan eyle.

24 – Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!

Allah’ım, “Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!” buyuruyorsun. Sen bizlere çeşit çeşit rızıklar verdin. Verdiğin rızıklardan solayı sonsuz şükürler olsun. Yediğimiz yemeklerin nereden ve kimden geldiğini, nasıl bu kadar güzel ve lezzetli olduklarını tefekkür edebilmeyi ve nimeti veren Sana karşı gerekli tefekküri ibadeti ve şükrü yapabilmeyi nasip eyle.

25 – Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.

Allah’ım, Sen gerçekten, yağmuru bol bol yağdırdın. Böylece birçok nimet yetiştirdin. Verdiğin nimetlerden dolayı Sana sonsuz şükürler olsun.

26 – Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!

Allah’ım, Sen bizlere nimet vermek için sonra toprağı, iyiden iyiye yardın. Topraktan verdiğin tüm nimetlerden dolayı da Sana sonsuz şükürler olsun.

(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

Allah’ım, “Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.” buyuruyorsun. Verdiğin tüm nimetlerden dolayı sonsuz şükürler olsun.

(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

Allah’ım, “Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.” buyuruyorsun. Ya Rabbi o günün dehşetinden Sana sığınırız. Sen beni, kardeşlerimi, annemi, babamı, eşimi ve çocuklarımı koru. Bizleri muhafaza et.

38 – O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,

Allah’ım, “O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,” buyuruyorsun. O gün bizleri (beni, kardeşlerimi, annemi, babamı, eşimi ve çocuklarımı) yüzleri parıl parıl parlayanlardan olmayı nasip eyle.

39 – Gülerler, sevinirler.

Allah’ım, Senin izninle o gün gülelim ve sevinelim.

40 – O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.

Allah’ım, “O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.” buyuruyorsun. Bizleri böylelerinden olmaktan uzak eyle.

41 – Onları bir siyahlık bürür.

Allah’ım, yüzlerimizi bir siyahlık bürümesinden de uzak eyle.

42 – İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.

Allah’ım, “İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.” buyuruyorsun. kafirlerden ve günaha dalanlardan olmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri ve tüm aile ve akrabalarımızı koru.

81-Tekvir

1 – Güneş, dürüldüğü zaman,

Allah’ım, güneş, dürüldüğü zaman, artık kıyamet kopuyordur. Sen bizleri onun dehşetinden muhafaza eyle.

2 – Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman,

Allah’ım, yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman, Sen bizleri koru.

3 – Dağlar, yürütüldüğü zaman,

Allah’ım, dağlar, yürütüldüğü zaman, Sen bizleri korunaklı bir yerde bulundur.

4 – Gebe develer salıverildiği zaman.

Allah’ım, gebe develer salıverildiği, kimsenin kıymetli şeylere dönüp bakmadığı zaman, Sen bizleri katında misafir et.

5 – Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman,

Allah’ım, yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman, hesap görülmek üzere bir araya getirildiği zaman, Sen bizleri kolay hesap verenlerden eyle.

6 – Denizler kaynatıldığı zaman,

Allah’ım, denizler kaynatıldığı zaman, cehennemde kaynar su gibi olduğu zaman, Sen bizleri ondan muhafaza eyle.

7 – Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman.

Allah’ım, ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman, yeniden diriltiliriz, bizleri o dirilme zamanında perişan etme.

(8-9) Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,

Allah’ım, diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, o kız çocuklarını canice diri diri gömenlerle, o işi yapanlarla bizleri bir arada bulundurma.

10 – Amel defterleri açıldığı zaman,

Allah’ım, amel defterleri açıldığı zaman, hayırlı ve güzel amellerle Sana gelmiş olmayı bizlere nasip et.

11 – Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman,

Allah’ım, gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman, Sen bizlerin yardımcısı ol.

12 – Cehennem alevlendirildiği zaman,

Allah’ım, cehennem alevlendirildiği zaman, Sen bizleri cehenneme karşı muhafaza eyle.

13 – Cennet yaklaştırıldığı zaman,

Allah’ım, cennet yaklaştırıldığı zaman, bizleri de cennetine al.

14 – Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir.

Allah’ım, herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir, önceden hayırlı ve güzel şeyler hazırlayp getirmeyi bizlere nasip et.

(15-16) Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara,

Allah’ım, “Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara,” buyuruyorsun. Bizleri onların zararlarından muhafaza eyle, faydalarından da yararlanmayı nasip eyle.

17 – Andolsun, yöneldiği zaman geceye,

Allah’ım, “Andolsun, yöneldiği zaman geceye,” buyuruyorsun. Gecenin iyiliklerinden faydalanmayı dileriz, gecenin kötülüklerinden de Sana sığınırız.

18 – Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki,

Allah’ım, “Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki,” buyuruyorsun. Sabahın hayırlarını dileriz, şerlerinden de Sana sığınırız.

(19-21) O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.

Allah’ım, “O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.” buyuruyorsun. Bizler o elçine inanıyor ve güveniyoruz. Bu sözü, Kur’anı hakkıyla anlama ve onun gereğini hakkıyla yaşama gayreti içerisinde olanlardan eyle.

22 – (Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir.

Allah’ım, “(Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir.” buyuruyorsun. Böyle demekten ve bu şekilde duygu ve düşünce içerisinde olmaktan Sana sığınırız.

23 – Andolsun o, Cebrâil’i apaçık ufukta gördü.

Allah’ım, “Andolsun o, Cebrâil’i apaçık ufukta gördü.” buyuruyorsun. Peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. ve en büyük meleklerinden biri Cebrail A.S. hürmetine bizleri bağışla.

24 – O, gayb hakkında cimri değildir.

Allah’ım, “O, gayb hakkında cimri değildir.” buyuruyorsun. Hz. Muhammed S.A.S.’e rahmet et ve bizlere gayb hakkında cimri davranmayan ve ne gördüyse ve bildirildiyse bizlere anlatan o peygambere bizleri ümmet eyle.

25 – Kur’an, kovulmuş şeytanın sözü değildir.

Allah’ım, “Kur’an, kovulmuş şeytanın sözü değildir.” buyuruyorsun. Kovulmuş şeytandan Sana sığınırız. Kur’anı gereği gibi anlamaya ve onu yaşamaya çalışanlardan eyle.

26 – (Hâl böyle iken) nereye gidiyorsunuz?

Allah’ım, hâl böyle iken nereye gidelim. Bizleri yenlış ve sapık yollara gitmekten muhafaza eyle.

(27-28) O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür.

Allahîm, “O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür.” buyuruyorsun. Bizler de dürüst olmak istiyoruz. Bizleri de öğüt alanlardan eyle.

29 – Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.

Allah’ım, “Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” buyuruyorsun. Sen bizler için hayırlı ve güzel olanı dile ve bizleri Sana hayırlı ve güzel ameller yapmayı dileyen ve bunları yaprarak gelenlerden eyle.

82-İntifar,

1 – Gök yarıldığı zaman,

Allah’ım, gök yarıldığı zaman, Sen bizleri muhafaza eyle.

2 – Yıldızlar saçıldığı zaman,

Allah’ım yıldızlar saçıldığı zaman, Sen bizleri koru.

3 – Denizler kaynayıp fışkırtıldığı zaman,

Allah’ım, denizler kaynayıp fışkırtıldığı zaman, Sen bizleri himayene al.

4 – Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman,

Allah’ım, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, Sen bizleri güvenli bir yerde tut.

5 – Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek.

Allah’ım, “Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek.” buyuruyorsun. Hayırlı ve güzel ameller yaparak, kötü ve çirkin amellerden uzaklaşarak Sana gelmeyi nasip et.

(6-8) Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

Allah’ım, “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?” buyuruyorsun. Ya Rabbi aldanmaktan Sana sığınırım. Bizleri affet.

9 – Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz.

Allah’ım, hesap ve cezayı yalnlamaktan Sana sığınırız.

(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.

Allah’ım, “Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.” buyuruyorsun. Senden, Kiramen ve Katibin meleklerinden, diğer insanlardan utanılacak işler yapmaktan, hesap ve ceza gününü inkar etmekten, hakikatlere sırt çevirmekten Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle. Sen bizleri affeyle. Kötülüklerimizi ve günahlarımızı Settar isminle ört ve bizleri bağışla.

12 – Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.

Allah’ım, “Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.” buyuruyorsun. Bizleri hayırlı ve güzel ameller yapmaya muvaffak eyle.

13 – Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.

Allah’ım, “Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.” buyuruyorsun. Bizleri iyilerden ve Naim cennetlerinde olanlardan eyle.

14 – Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.

Allah’ım, şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler. Bizleri günahkar olanlardan ve cehennemde olanlardan eyleme.

15 – Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.

Allah’ım, bizleri hesap ve ceza günü oraya, o cehenneme gireceklerden eyleme.

16 – Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.

Allah’ım, “Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.” buyuruyorsun. Bizleri onların arasında olanlardan eyleme.

17 – Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım, hesap ve ceza gününün mahiyetinin gerçekte ne olduğunu bizler bilemeyiz. Ya Rabbimiz, Ya Rahman, Ya Rahim bizleri o günün dehşetinden muhafaza eyle.

18 – Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım, evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu bizler tam olarak bilemiyoruz. Dolayısıyla onun dehşetini de anlayamıyoruz. Sen bizleri o gün himayene al.

19 – O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.

Allah’ım, “O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.” buyuryorsun. Kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlayamayacağı o günde buyruk yalnız Sendedir. Sen bizlere fayda sağla, bizleri bağışla, bizleri korunaklı bir yere, cennetine koy.

83-Mutaffifin

1 – Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!

Allah’ım, ölçüde ve tartıda hile yapmaktan Sana sığınırız.

2 – Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.

Allah’ı, insanlardan (bir şey) ölçüp aldığımız zaman, haksızlık yapmadan tam ölçerek alanlardan eyle.

3 – Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.

Allah’ım, kendimiz onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdiğimiz zaman da eksik ölçüp tartanlardan değil haksızlık yapmaksınzın tam ölçüp tartanlardan eyle.

(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

Allah’ım, “Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” buyuruyorsun. Bizleri o büyük günde yalnız bırakma.

7 – Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir.

Allah’ım, “Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak ‘Siccîn’dedir.” buyuruyorsun. Günaharlardan olmaktan ve yazısı Siccinde olanlardan olmaktan Sana sığınırız.

8 – “Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.

Allah’ım, bizler “Siccîn”in ne olduğunu bilemeyiz. Belli ki bizim için iyi değildir. Bizlerin yazısını onun içinde olanlardan eyleme.

9 – O, yazılmış bir kitaptır.

Allah’ım, “O, yazılmış bir kitaptır.” buyuruyorsun. Bizlerin günahlarını affet ve o yazılmış kitaptan Siccin’den sil Allah’ım.

(10-11) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!

Allah’ım, “O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!” buyuruyorsun. Bizleri o günü yalanlamaktan, hesap ve ceza gününü yalanlamaktan Sana sığınırım. Hakikatleri yalanlamaktan da Sana sığınırız.

12 – Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.

Allah’ım, “Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.” buyuruyorsun. Azgın, günahkar, inkarcı kimseler olmaktan Sana sığınırız.

13 – Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.

Allah’ım, bizlere ayetlerin okununca “Eskilerin masalları” demekten Sana sığınırız. Sen bizleri affet.

14 – Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.

Allah’ım, kazanmakta olduğumuz şeylerin kalplerimizi palandırmasına izin verme. Hayırlı ve güzel ameller kazanmayı nasip et.

15 – Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.

Allah’ım, “Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.” buyuruyorsun. Ya Rabbi kıyamet günü Seni görmekten bizleri mahrum bırakma. Seni cennette cuma yamaçlarında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed S.A.S. ile birlikte onun sancağı altında müşahade etmeyi bizlere nasip eyle.

16 – Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.

Allah’ım, “Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.” buyuruyorsun. Bizleri cehenneme gireceklerden eyeleme.

17 – Sonra da onlara, “Yalanlamakta olduğunuz işte budur” denecektir.

Allah’ım, bizlere “Yalanlamakta olduğunuz işte budur” şeklinde hitap edilmesinden bizleri muhafaza eyle.

18 – Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır.

Allah’ım, “Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı ‘İlliyyûn’dadır.” buyuruyorsun. Bizleri iyilerden eyle ve yazılarımızı İlliyyûn’da olanlardan eyle.

19 – “İlliyyûn”un ne olduğunu sen ne bileceksin.

Allah’ım, bizler “İlliyyûn”un ne olduğunu, gerçek mahiyetini bilemeyiz. Ama anlaşılıyor ki o iyi birşeydir. Bizlerin yazısını onda olanlardan eyle.

20 – O, yazılmış bir kitaptır.

Allah’ım, “O, yazılmış bir kitaptır.” buyuruyorsun. Bizlerin hayırlı ve güzel amellerini de o kitapta yazılanlardan eyle.

21 – Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur.

Allah’ım, “Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur.” buyuruyorsun. Bizleri de Sana yakın olanlardan ve o kitaba şahit olanlardan eyle.

22 – Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler.

Allah’ım, bizleri iyi kimselerden ve Naim cennetlerinde olanlardan eyle.

23 – Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler.

Allah’ım, koltuklar üzerinde etrafı seyretmeyi bizlere nasip et.

24 – Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.

Allah’ım, bizlerin yüzlerinde nimetlerin sevinci görünsün.

25 – Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.

Allah’ım, bizlere, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içir.

26 – Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.

Allah’ım, “Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.” buyuruyorsun. Bizleri onun için yarışanlardan ve ona kavuşanlardan eyle.

27 – O içeceğin katkısı tesnimdir.

Allah’ım, “O içeceğin katkısı tesnimdir.” buyuruyorsun. Onu bizlere de nasip et.

28 – Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.

Allah’ım, “Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.” buyuruyorsun. Bizleri Sana yakın olanlardan ve o pınardan içenlerden eyle.

29 – Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.

Allah’ım, şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı. Bizleri ahirette gülünç hale düşenlerden eyleme.

30 – Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.

Allah’ım, onlar mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı. Sen bizleri ahirette alay edilenlerden eyleme.

31 – Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.

Allah’ım, “Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.” buyuruyorsun. Bizler iman ettik. Bizlerle alay edilmesine hem bu dünyada hem de ahirette müsade etme.

32 – Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.

Allah’ım, “Mü’minleri gördükleri vakit, ‘Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir’ diyorlardı.” buyuruyorsun. Allah’ım bizler iman ettik, bizleri gerçek manada sapıklardan eyleme, bizleri alaya almaya çalışanlara da Sen fırsat verme.

33 – Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

Allah’ım, hâlbuki onlar, biz mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi. Onlara ne oluyor. Sen bizleri yoldan çıkmaktan muhafaza eyle, sapıklardan olmaktan da muhafaza eyle.

34 – İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.

Allah’ım, “İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.” buyuruyorsun. O gün bizleri kendisine gülünenlerden eyleme.

35 – Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.

Allah’ım, bizleri koltuklar üzerinde (etrafı) seyredenlerden eyle.

36 – Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?

Allah’ım, “Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?” buyuruyorsun. Bizleri kafirlerden eyleme, o inatçı kafirlere de hak ettikleri cezayı ver.

84-İnsikak

(1-2) Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,

Allah’ım “Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,” buyuruyorsun. Bizleri o zamanın dehşetinden muhafaza et.

(3-4) Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,

Allah’ım, “Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,” buyuruyorsun. Bizleri o zamanın dehşetinden koru.

5 – Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!)

Allah’ım, “Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!)” buyuruyorsun. Bizlere de gökler ve yer gibi Senin emirlerini dinlemeyi ve gereğini yerine getirmeyi nasip et. Şüphesiz biz inananlara da yaraşan budur.

6 – Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın.

Allah’ım, “Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın.” buyuruyorsun. Bizleri hayırlı ve güzel amellerle didinip duranlardan ve sonunda Senin tarafından güzel bir mükafatla ödüllendirilenlerden eyle.

7 – Kime kitabı sağından verilirse,

Allah’ım, “Kime kitabı sağından verilirse,” buyuruyorsun. Bizleri kitabı sağından verilenlerden eyle.

8 – Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,

Allah’ım, bizleri hesabı çok kolay bir şekilde görülecek olanlardan eyle.

9 – Sevinçli olarak ailesine dönecektir.

Allah’ım, bizleri sevinçli olarak ailesine döneceklerden eyle.

10 – Fakat kime kitabı arkasından verilirse,

Alalh’ım, “Fakat kime kitabı arkasından verilirse,” buyuruyorsun. Bizleri kitabı arkasından verilenlerden eyleme.

(11-12) “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.

Allah’ım, o kitabı arkasından verilen “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir. Sen bizleri onlardan olmaktan muhafaza eyle.

13 – Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.

Allah’ım, “Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.” buyuruyorsun. Bizleri böyle kimselerden olmaktan muhafaza eyle.

14 – Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı.

Alla’ım bizleri her zaman Sana döneceğimiz şuuruyla yaşamayı nasip et.

15 – Hayır! Sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbi onu görüyordu.

Allah’ımi hayır! Kafirlerin sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbimiz Sen bizerli görüyorsun. Bizleri bağışla.

16 – Yemin ederim şafağa,

Allah’ım “Yemin ederim şafağa,” buyuruyorsun. Şafak vakti ibadetlerine bizleri daim eyle. Seher vakitlerini tövbe ve istiğfar ile değerlendirmeyi nasip eyle.

17 – Geceye ve içinde topladıklarına,

Allah’ım, “Geceye ve içinde topladıklarına,” buyuruyorsun. Bizileri gece ibadetlerine de devam edenlerden eyle. Gecede hayırlı ve güzel ameller toplamayı nasip eyle.

18 – Dolunay hâlindeki aya ki,

Allah’ım, “Dolunay hâlindeki aya ki,” buyuruyorsun. Bizlere dolunay halindeki ayden ibretler almayı ve dersler çıkarmayı nasip et.

19 – Şüphesiz siz hâlden hâle geçeceksiniz.

Allah’ım, “Şüphesiz siz hâlden hâle geçeceksiniz.” buyuruyorsun. Bizim halimizi düzelt, her hal değiştiririşimizde bizleri Sana yaklaştır.

20 – Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?

Allah’ım, “Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?” buyuruyorsun. Bizler iman ediyoruz, imanımızı kabul eyle.

21 – Onlara Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar.

Allah’ım, bizler Kur’an okunduğu zaman secde ediyoruz, Kur’an okuyarak namaz kılıyoruz, secdelerimizi ve namazlarımızı kabul eyle.

22 – Daha doğrusu, inkâr edenler (Kur’an’ı) yalanlıyorlar.

Allah’ım, “Daha doğrusu, inkâr edenler (Kur’an’ı) yalanlıyorlar.” buyuryorsun, Ya Rabbi Kur’anı ve hakikatleri yalanlamaktan Sana sığınırız.

23 – Hâlbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir.

Allah’ım, Sen bizlerin içimizde ne sakladığımızı, aklımızdan ve kalbimizden ve hayalimizde ve diğer duygularımızdan neler geçtiğini çok iyi bilirsin. Utanılacak kötü duygu ve düşüncelerden Sana sığınırız.

24 – Öyle ise sen onlara elem dolu bir azabı müjdele!

Allah’ım, bizlere elem dolu bir azabın müjdelenmesinden Sana sığınırız. Sen bizleri bağışla.

25 – Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükâfat vardır.

Allah’ım, bizleri iman edip de salih ameller işleyenlerden eyle. Bizler için bizmez tükünmez mükafatlar ver.

85-Buruc

1 – Burçlarla dolu göğe andolsun,

Allah’ım, “Burçlarla dolu göğe andolsun,” buyuruyorsun. Bizleri göklerdeki haşmetini anlama yolunda olanlardan eyle.

2 – Va’dedilmiş güne (kıyamete) andolsun,

Allah’ım, “Va’dedilmiş güne (kıyamete) andolsun,” buyuruyorsun. O günün dehşetinden bizleri muhafaza eyle.

(3-5) Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir.

Allah’ım, “Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir.” buyuruyorsun. Biz inanların da bu şekilde imtihanlara tabi tutulmasına izin verme.

(6-7) O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

Allah’ım, bizleri kafirlerden ve münafıklardan koru, onların bizler için hendekler içinde ateş yakıp içine atmalarından ve sonra da karşımıza geçip bizleri seyretmelerinden de bizleri koru. Onların planlarını boz, ellerini ayaklarını birbirlerine dola, tuzaklarını başlarına geçir.

(8-9) Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.

Allah’ım, o kafirler ve münafıklar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Sana iman ettikleri için kızıyorlardı ve bu zamanın kafir ve münafıkları da kızıyorlar. Sen, her şeye şahitsin. Bizleri onlara karşı yalnız bırakma, bizlere destek ol, bizlere arka çık, kafirler ve münafıklar hoşlanmasa da Sen nurunu tamamla, nurunu tamamlama hususunda bizleri de istihdam et.

10 – Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.

Allah’ım, “Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.” buyuruyorsun. Bizler mü’min erkeklerle mü’min kadınlar olarak işkence etmekten ve işkenceye uğramaktan Sana sığınırız.

11 – İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.

Allah’ım, bizler iman ettik, salih ameller işlemeyi bizlere nasip eyle. Bizlere içinden ırmaklar akan cennetlere koy. İşte bu bizim için büyük başarı olacaktır. Ya Rabbi bizleri bu büyük başarıya ulaştır.

12 – Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir.

Allah’ım, şüphesiz Senin yakalayıp bizlere çok çetin bir azap vermenden korkuyoruz. Sen bizleri muhafaza eyle, Rahmetinle muamele eyle.

13 – Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar.

Allah’ım, şüphesiz Sen, başlangıçta yaratmayı yaparsın, sonra onu tekrarlarsın. Bizleri de hem bu dünyada tekrar tekrar yaratıyorsun, her sene tüm hücrelerimizi yeniliyorsun hem de öldükten sonra tekrar yaratacaksın. Hayırlı bir şekilde ölmeyi ve hayırlı bir hayata dirilmeyi bizlere nasip et.

14 – O, çok bağışlayandır, çok sevendir.

Allah’ım, Sen çok bağışlayansın, çok sevensin. Bizleri de bağışla, bizleri de sev.

15 – Arş’ın sahibidir, şanı yüce olandır.

Allah’ım, Sen arş’ın sahibisin, şanı yüce olansın. Şanına yararşır şekilde bizleri bağışla, bizleri sev.

16 – Dilediğini mutlaka yapandır.

Allah’ım, Sen dilediğini mutlaka yapansın. Bizlere katında yüksek bir makam ver.

(17-18) Orduların, Firavun ve Semûd’un haberi sana geldi mi?

Allah’ım, “Orduların, Firavun ve Semûd’un haberi sana geldi mi?” buyuruyorsun. Kur’anın ve peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. aracılığıyla onların haberleri bizlere geldi. Çağdaşlarımız olan bu gibi ordulardan, Firavunlardan, bozuk kavimlerden bizleri koru.

19 – Hayır, inkâr edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar.

Allah’ım, bütün bu olayları duymalarına, onların haberleri gelmesine rağmen inkâr edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar. Bizleri hakikatleri yalanlamaktan muhafaza eyle.

20 – Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır.

Allah’ım, o inkar edenler ve münafıklık yapanlar hala hakikatleri yalanlamakta ısrar ederlerse ve kabili ıslah değillerse Sen onları arkalarından kuşat ve dersdest et.

21 – Hayır, o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur’an’dır.

Allah’ım, onlar şanı yüce olan Kur’anı ve içindeki hakikatleri yalanlıyorlar. Bizleri Kurânı ve içindeki hakikatleri yalanlamaktan uzak eyle.

22 – O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır.

Allah’ım, “O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır.” buyuruyorsun. Kur’anı koruduğun gibi bizleri de koru Ya Rabbimiz.

86-Tarik


1 – Göğe ve târıka andolsun.

Allah’ım, “Göğe ve târıka andolsun.” buyuryorsun. Bizleri göğün ve tarıkın mahiyetini anlama ve onlardak Senin sanatını görme ve takdir etme yolunda olanlardan eyle.

2 – Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım, târıkın ne olduğunu bizler tam olarak bilemeyiz. Onun mahiyetini bizlere bildirdiğin kadarını bilebiliriz. Bizleri hakikatlere şahitlik edenlerden eyle.

3 – O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.

Allah’ım, “O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.” buyuruyorsun. Bizleri bununla murad ettiğin hakikati anlama yolunda olanladan eyle.

4 – Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.

Allah’ım, “Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.” buyuruyorsun. Bizlerin üzerindeki koruyucuları bizler için hayırlı eyle.

5 – Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.

Allah’ım, “Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.” buyuruyorsun. Bizleri küçük, atılan bir sudan yarattın. Bizlere daha sonra gözler, kulaklar ve kalpler verdin. Senin sanatın çok büyüktür Ya Rabbi. Seni ve Sanatını hakkıyla takdir edemedik, bizleri affet Allahım.

6 – Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.

Allah’ım, “Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.” buyuruyorsun. Babamız ve peygamberin Hz. Adem A.S. ve Hz. Havva annemiz ve peygamberin İsa A.S. dışında bizlerin bildiği bütün insanları bu fışkırıp çıkan sudan yarattın. Sen herşeyi hikmetle yaparsın, herşeyi hakkıyla bilirsin. Bizler ise bu hakikatleri aslında tam olarak anlayamıyoruz ve algılayamıyoruz. Sonra da birşey biliyormuş gibi büyüklük taslıyoruz. Sen bizleri işlerimizdeki taşkınlıklarımızdan dolayı bağışla.

7 – Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

Allah’ım, “Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.” buyuruyorsun. İçimizi de dışımızı da yaratan Sensin. Bizleri kendini büyük tanıyan kibirlilerden eyleme, Sana kulluk eden aziz insanlarla birlikte eyle.

8 – Şüphesiz Allah’ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter.

Allah’ım, şüphesiz Senin bizleri, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter. Bizleri boş kuruntulardan, gereksiz kibir ve gösterişten, boş hayallerin peşinde koşmaktan muhafaza eyle.

9 – Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!

Allah’ım, “Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!” buyuruyorsun. Utandıracak sırlarımızı açığa vurma. Bizleri affet.

10 – (O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı.

Allah’ım, (o gün) artık Sen bizim için kuvvet ver, Sen bizim yardımcımız ol.

11 – Yağmurlu göğe andolsun,

Allah’ım, “Yağmurlu göğe andolsun,” buyuruyorsun. Yağmuru birçok hikmetle gönderiyorsun. Vermiş olduğun nimetlere sonsuz şükürlet olsun.

12 – Yarık yarık çatlamış yere andolsun.

Allah’ım, “Yarık yarık çatlamış yere andolsun.” buyuruyorsun. Yerden de bizlere birçok nimet veriyorsun. Vermiş olduğun nimetlere sonsuz şükürler olsun.

13 – Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.

Allah’ım, şüphesiz bu Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür. Bizleri onun hakikatlerini anlama yolunda olanlardan eyle.

14 – O, boş bir söz değildir.

Allah’ım, “O, boş bir söz değildir.” buyuruyorsun. Bu Kur’anı boş bir sözmüş gibi algılayıp düşünmekten Sana sığınırız.

15 – Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar,

Allah’ım, şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar, Sen onların tuzaklarını boz, başlarına geçir, ellerini ayaklarını bağla, birbirlerine düşür ki tuzakları işe yaramasın.

16 – Ben de bir tuzak kurarım.

Allah’ım, “Ben de bir tuzak kurarım.” buyuruyorsun. Sen onların tuzaklarını boşa çıkarırsın, başarıya ulaştırmazsın, aksiyle muamele edersin. Bizlere karşı tuzaklar kuranlara karşı da bizlere yardım et. Onlara karşı Sen de bir tuzak kur. Yani onların tuzaklarını boşa çıkar, başarıya ulaştırma, aksiyle muamale et. Neticede herşeyi yaratan Sensin, onların tuzaklarını neticesiz bırak.

17 – Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!

Allah’ım, “Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!” buyuruyorsun. Baş göz üstüne. Onlarla barış içinde iyi geçinmeye ve hakikatleri tebliğ etmeye çalışacağız, bu konuda bizlere yardım et. Ancak eğer onlardan bir kötülük gelecek olursa onlara karşı Sen bizlerin koruyucusu ol.

87-Ala

1 – Yüce Rabbinin adını tespih et.

Allah’ım Seni Yüce Allah Adınla tesbih ediyoruz. Sübhanallah. Sen her türlü nosanlıktan ve kusurdan uzaksın, Seni tesbih ederiz.

2 – O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır.

Allah’ım, Sen, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyansın. Seni tesbih ederiz. Sübhanallah. Sen her türlü eksiklikten ve kusurdan müberrasın. Seni hakkıyla tesbih edemedik bizleri affet.

3 – O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.

Allah’ım, Sen, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirensin. Bizlerin işlerimizi Senin rızana uygun ölçülü yapma yine rızana uygun yönlendirmemiz konusunda yardım et ve düzene koy.

(4-5) O, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirendir.

Allah’ım, Sen, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirensin. Her çıkışa bir iniş, her gelişe bir gidiş, her yeşermeye bir soluş verensin. Ancak Sen bakisin ve ezeli ve ebedisin. Bizleri de kendi katında cennetinde konuk et ve kendine yaklaştır.

6 – Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.

Allah’ım, “Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.” buyuruyorsun. Kur’anı koruduğun gibi bizleri de koru.

7 – Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.

Allah’ım, “Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.” buyuruyorsun. Açık olarak ya da gizli olarak yaptıklarımızdan bizleri utandıracak birşey yapmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

8 – Biz seni en kolay olana kolayca ileteceğiz.

Allah’ım, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. kolay olana kolayca ittiğin gibi bizleri de kolay olana kolayca it. İşlerimizi kolaylaştır.

9 – O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver.

Allah’ım, “O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver.” buyuruyorsun. Önce öğüdün kendimize fayda vermesini, sonra da öğütte bulunduğumuz kişilere fayda vermesini nasip eyle.

10 – Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır.

Allah’ım, bizleri Sana karşı derin saygı duyarak Senden korkarak öğüt alanlardan eyle.

(11-12) En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.

Allah’ım, bizleri en büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) olanlardan, öğüt almaktan kaçınanlardan eyleme.

13 – Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar.

Allah’ım, sonra orada ne ölemeyenlerden (kurtululamayanlardan), ne de (rahat bir hayat) yaşamayanlardan olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri koru, bizleri cennetine al, cennetinde ebedi yaşat.

(14-15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.

Allah’ım, “Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.” buyuruyorsun. Bizleri arınanlardan, Senin adını anıp, namaz kılanlardan ve kurtuluşa erenlerden olmamızı nasip eyle.

16 – Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

Allah’ım, sadece dünya hayatını tercih etmekten Sana sığınırız. Bizlere dünyada da iyilik ve güzellikler ver, ahirette de iyilik ve güzellikler ver.

17 – Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.

Allah’ım, oysa ahiret, daha hayırlı ve süreklidir. Bizlere ahirette yüksek dereceler ve Sana yakınlık ver.

(18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.

Allah’ım, “Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.” buyuruyorsun. Hz. Muhammed S.A.S. ve Hz. İbrahim A.S. ve Hz. Musa A.S. ve diğer peygamberlerin hürmetine bizleri de affet.

88-Gasiye

1 – Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?

Allah’ım, dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi bize geldi. Sen bizleri o felaketten koru.

2 – O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.

Allah’ım, o gün zillete bürünmüş birtakım yüzlerin sahibi olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

3 – Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.

Allah’ım, bizleri çalışıp boşa yorulanlardan eyleme.

4 – Kızgın ateşe girerler.

Allah’ım, kızgın ateşe girmekten Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

5 – Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.

Allah’ım, son derece kızgın bir kaynaktan içirilmekten de Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

6 – Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.

Allah’ım, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden yemekten de Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

7 – O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.

Allah’ım, ne besleyen, ne de açlıktan kurtaran o dikenli bitkiden yemekten Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

8 – O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.

Allah’ım, o gün nimet içinde mutlu olan birtakım yüzler arasında olmayı bizlere de nasip eyle.

9 – Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.

Allah’ım, bizleri yaptıklarından dolayı hoşnut olanlardan eyle.

10 – Yüksek bir cennettedirler.

Allah’ım, bizleri yüksek bir cennete yerleştir. Bizleri affet.

11 – Orada hiçbir boş söz işitmezler.

Allah’ım, orada hiçbir boş söz işitmeyeceğimiz yüksek bir cennete bizleri koy. Bizleri kendine yaklaştır.

12 – Orada akan bir kaynak vardır.

Allah’ım, orada akan bir kaynaktan bizlere içir.

(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

Allah’ım, orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılardan istifade etmeyi nasip et. Bizleri cennette mesut ve mutlu et. En önemlisi bizlere cennette cuma yamaçlarında peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. ile birlikte cemalini seyretmeyi nasip eyle.

17 – Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır!

Allah’ım, “Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır!” buyuruyorsun. Evet bakıyoruz. Sen herşeyi hikmetle ve sanatla yapıyorsun. Seni tesbih ederiz. Sübhanallah. Ne güzel dileyip de yapıyorsun. Maşaallah.

18 – Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir!

Allah’ım, ” Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir!” buyuruyorsun. Evet bakıyoruz. Sen herşeyi hikmetle ve sanatla yapıyorsun. Seni tesbih ederiz. Sübhanallah. Ne güzel dileyip de yapıyorsun. Maşaallah.

19 – Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir!

Allah’ım, “Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir!” buyuruyorsun. Evet bakıyoruz. Sen herşeyi hikmetle ve sanatla yapıyorsun. Seni tesbih ederiz. Sübhanallah. Ne güzel dileyip de yapıyorsun. Maşaallah.

20 – Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır!

Allah’ım, “Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır!” buyuruyorsun. Evet bakıyoruz. Sen herşeyi hikmetle ve sanatla yapıyorsun. Seni tesbih ederiz. Sübhanallah. Ne güzel dileyip de yapıyorsun. Maşaallah.

21 – Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.

Allah’ım, “Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.” buyuruyorsun. Bizlere öğüt almayı nasip et.

22 – Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.

Allah’ım, “Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.” buyuruyorsun. Zorbalardan olmaktan ve zorbalığa uğramaktan Sana sığınırız.

(23-24) Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.

Allah’ım, “Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.” buyuruyorsun. Yüz çevirmekten, inkar etmekten ve Senin tarafından en büyük biz azaba uğratılmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri bağışla.

25 – Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir.

Allah’ım, şüphesiz onların, o inkarcıların ve münafıkların ve bizlerin mü’minler ve müslümanların dönüşü ancak Sanadır. Sen bizlerin hakkında hüküm vereceksin. Bizlere rahmetinle muamele et.

26 – Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.

Allah’ım, “Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.” buyuruyorsun. Bizlerin sorgusunu kolay eyle ve bizleri affet.

89-Fecr

1 – Tan yerinin ağarmasına andolsun,

Allah’ım, “Tan yerinin ağarmasına andolsun,” buyuruyorsun. Bu gerçekten büyük bir olaydır. Bu olayların hakikatini anlama yolunda olanlardan eyle.

2 – On geceye andolsun,

Allah’ım, “On geceye andolsun,” buyuruyorsun. Bu gecelerde gerçekten büyük olaylar vardır. Bu olayların hakikatini anlama yolunda olanlardan eyle.

3 – Çifte ve teke andolsun,

Allah’ım, “Çifte ve teke andolsun,” buyuruyorsun. Bu çiftlerde ve teklerde gerçekten büyük olaylar vardır. Bu olayların hakikatini anlama yolunda olanlardan eyle.

4 – Geçip giden geceye andolsun (ki, müşrikler azaba uğrayacaklardır).

Allah’ım, “Geçip giden geceye andolsun (ki, müşrikler azaba uğrayacaklardır).” buyuruyorsun. Geçip giden gecede gerçekten büyük olaylar vardır. Bu olayların hakikatini anlama yolunda olanlardan eyle.

5 – Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır.

Allah’ım, “Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır.” buyuruyorsun. Bizleri akıl sahibi kimselerden eyle. Yukarıda sayılan ve üzerine yemin edilenlerde yemin edilmeye değer özellikler vardır. Bizleri bu olayların hakikatini anlama yolunda olanlardan eyle.

(6-10) (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?” buyuruyorsun. Ya Rabbi bizleri bunlar gibi zalim kavimlerden muhafaza eyle.

(11-12) Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi.

Allah’ım, onlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi. Çağımızın şehirlerinde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerin şerlerinden bizleri ve o şehirleri muhafaza eyle.

13 – Bu yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı.

Allah’ım, “Bu yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı.” buyuruyorsun. Ya Rabbi eğer çağdaşlarımızdan azgınlık eden ve orada pek çok bozgunculuk yapanlar kabili ıslah değillerse ve tövbe etmeyecekler ve ölene kadar inatla aynı işi yapmaya devam edeceklerse onların üzerine de azap kamçısı yağdır.

14 – Şüphesiz Rabbin, gözetlemededir.

Allah’ım, şüphesiz Sen her şeyi gözetlemektesin. Bizleri hayırlı ve güzel ameller yapmaya muvaffak kıl.

15 – İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.

Allah’ım, “İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, ‘Rabbim bana ikram etti’ der.” buyuruyorsun. Ya Rabbimiz bizlere dünya da hayırlı bir şekilde nimetler, ikramlar, iyilik ve güzellikler ver, ahirette de hayırlı bir şekilde nimetler, ikramlar, iyilik ve güzellikler ver.

16 – Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der.

Allah’ım, bizleri varlıkla da denersin, yoklukla da denersin. Bizleri deneyip rızkımızı daraltınca, “Rabbim beni, bizi aşağıladı” demekten Sana sığınırız. Bizlere böyle imtihanlarda sabretme gücü ver ve sabır içinde şükretmeyi nasip et.

17 – Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.

Allah’ım, “Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.” buyuruyorsun. Yetimlere ikram etmeyi bizlere nasip et. Bizleri yetim bırakma.

18 – Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

Allah’ım, “Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.” buyuruyorsun. Bizleri yoksulu yedirmek konusunda birbirimizi teşvik edenlerden eyle.

19 – Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz.

Allah’ım, haram helâl demeden mirası alabildiğine yemekten Sana sığınırız. Sen bizleri affet.

20 – Malı da pek çok seviyorsunuz.

Allah’ım, “Malı da pek çok seviyorsunuz.” buyuruyorsun. Ya Rabbimiz malı Senin yolunda Senin rızanı kazanmak için Senin adına harcamak için bizlere ver ve bizlere bu manada Sana yaklaştırmak ve Sana şükretmek manasında malı sevmeyi nasip et. Yoksa diğer türlü mal sevgisinden Sana sığınırız.

21 – Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,

Allah’ım, “Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,” diye buyuruyorsun. Bizleri yeryüzü parça parça olup dağıldığı zaman muhafaza eyle.

(22-23) Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?

Allah’ım, “Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?” buyuruyorsun. Ya Rabbimiz bizleri o günde muhafazan altına al. Bizleri bağışla.

24 – “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der.

Allah’ım, “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” diyenlerden olmaktan Sana sığınırız.

25 – Artık o gün, Allah’ın edeceği azabı kimse edemez.

Allah’ım, “Artık o gün, Allah’ın edeceği azabı kimse edemez.” buyuruyorsun. Bizleri bu azaptan muhafaza eyle.

26 – Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

Allah’ım, “Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.” buyuryorsun. Bizleri o bağ vurulanlardan eyleme.

27 – (Allah, şöyle der:) “Ey huzur içinde olan nefis!”

Allah’ım, “(Allah, şöyle der:) ‘Ey huzur içinde olan nefis!” buyuruyorsun. Bizleri huzur içinde olan nefislerden eyle.

28 – “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!”

Allah’ım, “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” buyuruyorsun. Bizleri Senden razı, Seni de bizlerden razı olarak Sana dönmeyi bizlere nasip et.

29 – “(İyi) kullarımın arasına gir.”

Allah’ım, “(İyi) kullarımın arasına gir.” buyuruyorsun. Bizleri iyi kullarının arasına girenlerden eyle.

30 – “Cennetime gir.”

Allah’ım, “Cennetime gir.” buyuruyorsun. Bizleri cennetine girenlerden eyle.

90-Beled

(1-4) Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

Allah’ım, ” Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.” buyuruyorsun. Bizleri sıkıntı ve zorluklara göğüs gerecek şekilde metin ve metanetli ve sabit ve sebatkar kıl.

5 – İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

Allah’ım, “İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?” buyuruyorsun. Halbuki Sen herşeye gücü yetensin. Böyle duygu ve düşünceler içinde olmaktan Sana sığınırız.

6 – “Yığınla mal harcadım” diyor.

Allah’ım, “Yığınla mal harcadım” diyen inkarcı ve münafıklardan olmaktan Sana sığınırız.

7 – Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?

Allah’ımi “Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?” buyuruyorsun. Halbuki Sen herşeyi hakkıyla görensin. Bizleri utanılacak işler yapmaktan muhafaza eyle.

(8-10) Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

Allah’ım, Sen bizlere iki göz, bir dil, iki dudak vermedin; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedin. Vermiş olduğun nimetlere sonsuz şükürler olsun. Bizlere doğru yolu göster hayır yolunu göster.

11 – Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

Allah’ım, sarp yokuşlara atılmayı ve onları teker teker geçebilmeyi bizlere nasip et.

12 – Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım, Senin kastettiğin sarp yokuşların mahiyetini ancak Sen bize bildirirsen bilebiliriz. Bildirdiğin sarp yokuşları da anlayıp gereği gibi hareket etmeyi ve onları aşabilmeyi nasip et.

13 – O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.

Allah’ım, “O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.” buyuruyorsun. Bunun gereği gibi hareket edebilmeyi nasip et.

(14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

Allah’ım, “Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.” buyuruyorsun. Bunun da gereği gibi hareket edebilmeyi bizlere nasip et.

(17-18) Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

Allah’ım, “Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.” buyuruyorsun. Bu ayetlerde geçen vasıflara sahip olmayı ve ahiret mutluluğuna ermeyi bizlere de nasip et.

19 – Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.

Allah’ım, “Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.” buyuruyorsun. Bunlardan olmaktan Sana sığınırız.

20 – Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.

Allah’ım, “Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.” buyuruyorsun. Bizleri o ateşten muhafaza eyle.

91-Şems

1 – Güneşe ve onun aydınlığına andolsun,

Allah’ım, güneşe ve onun aydınlığına andolsun diyorsun. Bizleri bunların hakikatlerini anlama yolunda olanlardan eyle.

2 – Onu izlediğinde Ay’a andolsun,

Allah’ım, onu izlediğinde Ay’a andolsun diyorsun. Ayında mahiyetini ve hakikatlerini anlama yolunda olanlardan eyle.

3 – Onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun,

Allah’ım, onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun diyorsun. Gündüzün de hakikatini anlama yolunda olanlardan eyle.

4 – Onu bürüdüğünde geceye andolsun,

Allah’ım, onu bürüdüğünde geceye andolsun diyorsun. Gecenin de mahiyetini ve hakikatini anlama yolunda olanlardan eyle.

5 – Göğe ve onu bina edene andolsun,

Allah’ım, göğe ve onu bina edene andolsun diyorsun. Göğün ve onun bina edilişinin mahiyetini kavrama yolunda olanlardan eyle.

6 – Yere ve onu yayıp döşeyene andolsun,

Allah’ım, yere ve onu yayıp döşeyene andolsun diyorsun. Yerin ve onun yayılıp döşenmesinin hakikatlerini anlama yolunda olanlardan eyle.

(7-9) Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.

Allah’ım, “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.” buyuruyorsun. Nefislerimizi arındırmayı ve kurtuluşa ermeyi bizlere nasip et.

10 – Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.

Allah’ım, “Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” buyuruyorsun. Nefislerimizi kötülüklere gömüp kirletmekten ve ziyana uğramaktan Sana sığınıyoruz.

11 – Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.

Allah’ım, Semûd kavmi gibi, azgınlığı sebebiyle yalanlayan kavimlerden Sana sığınırız.

12 – Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.

Allah’ım, “Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.” buyuruyorsun. Çağdaşlarımız olan azgın kavimlerin içinden en bedbaht olup fesad çıkarmak için ileri atılanların şerlerinden Sen bizleri muhafaza eyle.

13 – Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”

Allah’ım, “Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: ‘Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.” buyuruyorsun. Ya Rabbim peygamberinin yalanlanmasından ve onun emirlerine karşı gelinmesinden Sana sığınırız. İçinde bulunduğumuz kavmin taşkınlıklarından da Sana sığınırız.

14 – Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.

Allah’ım, “Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.” buyuruyorsun. Çağdaşlarımız olan inkarcıların da ileri giderek onların yüzünden bizlerin de içinde bulunduğu bir felaketle helak olmaktan ve yerle bir olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

15 – Allah, bunun sonucundan çekinmez de!

Allah’ım, onları cezalandırmanın sonucundan çekinecek değilsin. Ancak eğer çağdaşlarımız olan ileri giden zalim kavimleri cezalandıracaksan bizleri onların içlerinde bulundurma.

92-Leyl

1 – (Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun,

Allah’ım, (ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun diyorsun. Gecenin faydalarını bekleriz, zararlarından da Sana sığınırız.

2 – Açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun,

Allah’ım, açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun diyorsun. Aydınlandığı zaman gündüzün faydalarından istifade etmeyi zararlarından da korunmayı nasip et.

3 – Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki,

Allah’ım, erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki diyorsun. Erkeklerden ve dişilerden hayırlı olanları diler, zararlı olanlardan Sana sığınırız.

4 – Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir.

Allah’ım, şüphesiz bizim çabalarımız elbette çeşit çeşittir. Çabalarımızdan hayırlı olanlarını kabul et. Kötü olanlarından dolayı tövbe ediyoruz, Sen bizleri affet, kusurlarımızı bağışla.

(5-7) Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.

Allah’ım, “Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.” buyuruyorsun. Bunları yapmaya bizleri muvaffak kıl.

(8-10) Fakat, kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz.

Allah’ım, “Fakat, kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz.” buyuruyorsun. Bunlardan olmaktan da Sana sığınırız.

11 – Cehenneme yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez.

Allah’ım, cehenneme yuvarlanmaktan ve malımızın bize fayda vermemesinden Sana sığınırız.

12 – Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.

Allah’ım, “Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.” buyuruyorsun. Sen bizleri doğru yola hidayet eyle. Bizler cüzi irademizle istiyoruz, Sen de külli iradenle dile.

13 – Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.

Allah’ım, şüphesiz ahiret de dünya da Sana aittir. Bize dünyada da iyilik ve güzellikler ver, ahirette de iyilik ve güzellikler ver.

14 – Sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım.

Allah’ım, bizi alevler saçan ateşe karşı uyardın, bizleri ondan muhafaza eyle.

﴾15-16﴿ O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer. 

Allah’ım, ” O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer.” buyuruyorsun. Yalanlayıp yüz çevirmekten, en bedbaht kimselerden olmaktan ve o ateşe girmekten Sana sığınırız.

(17-18) Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır.

Allah’ım, “Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır.” buyuruyorsun. Bizleri de o muttekîlerden eyle ve o ateşten bizleri uzak tut.

(19-20) O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).

Allah’ım, “O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).” buyuruyorsun. Bizleri de bu vasıflara sahip kulların arasına kat.

21 – Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.

Allah’ım, bizleri hoşnut olanlardan eyle.

93-Duha

1 – Kuşluk vaktine andolsun,

Allah’ım, “Kuşluk vaktine andolsun,” buyuruyorsun. Kuşluk vaktinin nimetlerinden istifade etmeyi nasip eyle.

2 – Karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun ki,

Allah’ım, “Karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun ki,” buyuruyorsun. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerlerinden de Sana sığınırız.

3 – Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.

Allah’ım, peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. için “Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.” buyuruyorsun. Ya Rabbimiz bizleri de terketme ve bizlere de darılma.

4 – Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır.

Allah’ım, muhakkak ki âhiret bizim için dünyadan daha hayırlıdır. Bizlere dünyada da iyilik ve güzellikler ver ahirettede iyilik ve güzellikler ver. Özellikle ahirette peygamberin ve peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S. ile birlikte bizlere büyük lütuflarda bulun, cennetine koy, cemalini göster, bizleri ebedi yaşat.

5 – Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.

Allah’ım, şüphesiz, Sen peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e vereceksin ve o da hoşnut olacak. Bizlere de onunla birlikte ver ve bizleri de hoşnut et.

6 – Seni yetim bulup da barındırmadı mı?

Allah’ım, Sen peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’i yetim bulup barındırdın. Bizleri barındır Ya Rabbimiz.

7 – Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi?

Allah’ım, Sen peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’i yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola ilettin. Bizleri de onun yoluna ve dolayısıyla Senin yoluna ilet.

8 – Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?

Allah’ım, Sen peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’i ihtiyaç içinde bulup da zengin ettin. Bizler de ihtiyaç içindeyiz bizleri de onun yolunu takip edenlerden eyle ve onun gibi zengin eyle. O nasıl hareket ettiyse bizlerin de öyle hareket etmesini nasip eyle.

9 – Öyleyse sakın yetimi ezme!

Allah’ım yetimleri ezmekten Sana sığınırız.

10 – Sakın isteyeni azarlama!

Allah’ım, isteyeni azarlamaktan da Sana sığınırız.

11 – Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.

Allah’ım, “Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.” buyuruyorsun. Senin nimetlerini anlatmakla bitiremeyiz. Vermiş olduğun nimetlerden dolayı sonsuz şükürler olsun. Hakkıyla şükredemedik. Bizleri affet.

94-İnşirah

1 – (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

Allah’ım, “1 – (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?” buyuruyorsun. Bizlerin de göğüslerimizi açıp genişlet.

(2-3) Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?

Allah’ım, “Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?” buyuruyorsun. Bizlerin de belimizi büken yükümüzü üzerimizden kaldır.

4 – Senin şânını yükseltmedik mi?

Allah’ım, “Senin şânını yükseltmedik mi?” buyuruyorsun. Bizlerin de şânını yükselt.

5 – Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

Allah’ım, “Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.” buyuruyorsun. Bizlere güçlükle beraber kolaylığı çabuk ver.

6 – Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

Allah’ım “Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.” buyuruyorsun. Bizler de güçlükle beraber kolaylığın bir an evvel gelmesini bekliyoruz. Bize kolaylaştır zorlaştırma.

7 – Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.

Allah’ım bizleri devamlı hayır işlerinde koşturanlardan eyle, bir işi bitirince diğerine koyulanlardan eyle.

8 – Ancak Rabbine yönel ve yalvar.

Allah’ım, Ey Rabbimiz ancak Sana yöneliyor ve yalvarıyoruz. İşlerimizi kolay eyle.

95-Tin

1 – Tîn’e ve zeytûn’a andolsun.

Allah’ım, “Tîn’e ve zeytûn’a andolsun.” buyuruyorsun. Bunların mahiyetini anlama yolunda olanlardan eyle.

2 – Sinâ dağına andolsun,

Allah’ım, “Sinâ dağına andolsun,” buyuruyorsun. Bunların mahiyetini anlama yolunda olanlardan eyle.

3 – Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki,

Allah’ım, “Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki,” buyuruyorsun. Bunların mahiyetini anlama yolunda olanlardan eyle.

4 – Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.

Allah’ım, “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” buyuruyorsun. Bunların mahiyetini anlama yolunda olanlardan eyle. Bizleri de en güzel bir biçimde yaratılmış insanlardan olmayı nasip eyle.

5 – Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.

Allah’ım, “Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.” buyuruyorsun. Bunların mahiyetini anlama yolunda olanlardan eyle. Bizleri aşağıların aşağısına inen insanlardan eyleme.

6 – Ancak, iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükâfat vardır.

Allah’ım, “Ancak, iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükâfat vardır.” buyuruyorsun. Bizleri iman edip salih ameller işleyenlerden ve devamlı mükafata kavuşanlardan olmayı nasip eyle.

7 – (Ey insan!) Böyle iken, hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlatıyor?

Allah’ım, “(Ey insan!) Böyle iken, hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlatıyor?” buyuruyorsun. Hesap ve cezayı yalanlamaktan Sana sığınırız. Bunları yalanlayamayız. Bizleri affet.

8 – Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?

Allah’ım, Sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin. Bizlerin hakkında adaletinle değil lütfunla hükmet. Çünkü adaletinle hükmedersen bizler kaybedenlerden oluruz. Bizler tövbe ettik, bizleri bağışla, bizleri affet. Her türlü hayrına ve lütfuna muhtacız.

96-Alak

(1-2) Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak”dan yarattı.

Allah’ım, “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak”dan yarattı.” buyuruyorsun. Bu ilk emrinle okuma yazma bilmeyen ümmi peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e emrediyorsun. Bizlere de emrediyorsun. O da varlıkların hakikatlerini okuyor. Bizlere de onun gibi valıkların hakikatlerini okuyabilmeyi manayı ismiyle değil manayı harfiyle okumayı yani Yaratıcısına, yani Sanatkarına yani Sana ulaştıracak şekilde okumayı nasip eyle.

3 – Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.

Allah’ım, Ey Rabbimiz Senin adınla okuyoruz, Sen cömert olansın. Bizlere ikramlarda bulun. Maddi ve manevi ikramlarda. Hem ilim, hem rızık, hem lütuf hem de bilmediğimiz daha nice nimetlerinle ikramlarda bulun. Çünkü Sen cömertsin.

(4-5) O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.

Allah’ım, Sen, kalemle yazmayı öğretensin, insana bilmediğini öğretensin. Verdiğin nimetlerden dolayı sonsuz şükürler olsun. Nimetlerine karşı layıkıyla şükretme yolunda olanlardan eyle.

(6-7) Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.

Allah’ım, kendimizi yeterli görüp azgınlık etmekten Sana sığınırız.

8 – Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir.

Allah’ım, şüphesiz dönüş ancak Ey Rabbimiz Sana’dır. Bizleri güzel karşıla.

(9-10) Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü?

Allah’ım, “Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü?” buyuruyorsun. Namaz kıldığımızda ve ibadetler yaptığımızda ve Senin yolunda mücadele ederken engellemelerle karşılaşmaktan Sana sığınırız.

(11-12) Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise; ya da takvayı (Allah’a karşı gelmekten sakınmayı) emrediyorsa?

Allah’ım, “Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise; ya da takvayı (Allah’a karşı gelmekten sakınmayı) emrediyorsa?” buyuruyorsun. Hidayet üzere olan ve takvayı emreden kullarını yaptıkları bu işlerinden engellemekten Sana sığınırız.

13 – Ne dersin engelleyen, Peygamberi yalanlamış ve yüz çevirmişse!?

Allah’ım, peygamberlini yalanlayan ve yüz çeviren, bir de üstüne hayırlı ve güzel işleri engelleyenlerden Sana sığınırız.

14 – O Allah’ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?

Allah’ım, Sen her şeyi görüyor ve biliyorsun. Biz inanalara ve müslümanlara engel olmaya çalışanları Sen engelle.

(15-16) Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.

Allah’ım, eğer biz inanları ve müslümanları Senin dinini yaşamaktan engelleme işinden vazgeçmezlerse, muhakkak onları perçemlerinden; o yalancı, günahkâr perçemlerinden yakala ve hak ettikleri cezayı ver.

17 – Haydi, taraftarlarını çağırsın.

Allah’ım, “Haydi, taraftarlarını çağırsın.” buyuruyorsun. Onların hiçbirşeye güçleri yetmez ama Senin herşeye gücün yeter. Onları o inatçı inkarlarında ve engellemelerinde ısrar ederlerse onları perişan et, darmadağın et.

18 – Biz de zebânileri çağıracağız.

Allah’ım, Sen de o inatçı inkarcılara ve engellemecilere karşı zebânilerini çağır.

19 – Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.

Allah’ım, bizler o inkarcı ve inatçı ve engelleyici insanlara değil Sana uyuyoruz, Sana secde ediyoruz ve Sana yaklaşmak istiyoruz. Bizleri bu amaçlarımıza ulaştır.

97-Kadir

1 – Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.

Allah’ım, “Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.” buyuruyorsun. Kadir gecesinin mahiyetini idrak etme yolunda olanlardan eyle.

2 – Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin!

Allah’ım, “Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin!” buyuruyorsun. Biz o gecenin ne olduğunu ve değerrini tam olarak bilemeyiz. Senin bize bildirdiğin kadarını bilebiliriz. Bizleri Kadir gecesinin kadrini ve mahiyetini anlama yolunda olanlardan eyle.

3 – Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

Allah’ım, “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” buyuruyorsun. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin kadrini anlayıp gereği gibi hareket edenlerden olmayı nasip eyle.

4 – Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.

Allah’ım, “Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.” buyuruyorsun. O geceyi bizler için hayırlı ve bereketli eyle.

5 – O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.

Allah’ım, “O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” buyuruyorsun. O gecelere nail olmayı ve güzel bir şekilde değerlendirmeyi ve Rızana ulaşmayı bizlere nasip et.

98-Beyyine

1 – Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah’a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürden) ayrılacak değillerdi.

Allah’ım, “Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah’a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürden) ayrılacak değillerdi.” buyuruyorsun. Kitap ehlinden inkar edenler ile Sana ortak koşanlara apaçık deliller göstererek onların da iman etmelerini ve küfürlerinden ayrılmalarını nasip et. Bizleri de bu konuda istihdam et.

2 – Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.

Allah’ım, “Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.” buyuruyorsun. O delilin olan peygamberin ve peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S.’e tabi olmayı, onun ümmetinden olmayı, onun sünnetine uymayı, ahirette onun sancağı altında toplanmayı, onun ile birlikte cennette cuma yamaçlarında Senin cemalini seyretmeyi bizlere nasip eyle.

3 – O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır.

Allah’ım, “O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır.” buyuruyorsun. O sahifelerdeki dosdoğru hükümleri dosdoğru anlamayı ve gereğini yapmayı ve yaşamayı bizlere nasip eyle.

4 – Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.

Allah’ım, “Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.” buyuruyorsun. Çağdaşlarımız olup önceki kitaplara İncil ve Tevrata inanalara hak ve hakikati görmeyi nasip et. O apaçık delil olan peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’i ve gönderdiğin Kur’anı Kerimi anlamayı ve kabul etmeyi onlara da bizlere de nasip et.

5 – Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.

Allah’ım, “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.” buyuruyorsun. Dini sadece Sana has kılarak ihlasla hakka yönelen kimseler olmayı, sadece Sana kulluk etmeyi, namaz kılmayı, zekat vermeyi bizlere nasip et. İşte o zaman dosdoğru bir dine uymuş oluruz. Bize bunlarda muvaffakiyet ver.

6 – Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah´a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.

Allah’ım, “Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah´a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.” buyuruyorsun. Bunlardan olmaktan ve ebedi cehennem ateşinden kalmaktan Sana sığınırız.

7 – Şüphesiz, iman edip, salih ameller işleyenler var ya; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar.

Allah’ım, “Şüphesiz, iman edip, salih ameller işleyenler var ya; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar.” buyuruyorsun. Bizleri bunlardan eyle.

8 – Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur.

Allah’ım, “Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur.” buyuruyorsun. Ey Rabbimiz Senin katında mükafatımız içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağımız Adn cennetleri olsun. Sen bizlerden razı ol, bizler Senden razıyız. Bizleri Sana derin saygı duyanlardan eyle.

99-Zilzal

(1-3) Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman,

Allah’ım, “Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, ‘Ona ne oluyor?’ dediği zaman,” buyuruyorsun. Ya Rabbimiz bizleri o günün dehşetinden muhafaza eyle.

4 – İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır.

Allah’ım, “İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır.” buyuruyorsun. Aleyhimize olan haberlerden Sana sığınırız. Sen bizleri bağışla. Settar isminle hatalarımızı ve günahlarımızı ört.

5 – Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir.

Allah’ım, “Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir.” buyuruyorsun. Ya Rabbimiz dilersen Sen herşeyi konuşturursun, yeri de konuşturacaksın. Bizlerin aleyhine olan haberleri Sen Settar isminle ört.

6 – O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.

Allah’ım, “O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.” buyuruyorsun. Bizlerin hayırlı ve güzel amellerimizi göster, kötü ve çirkin ve günah olan amellerimizi ise Sen Settar isminle ört.

7 – Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir.

Allah’ım, zerre ağırlığınca bir hayırımızın mükafatını bizlere göster.

8 – Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.

Allah’ım, zerre ağırlığınca bir kötülüğümüz de olsa Sen onları Settar isminle ört. Bizleri affet, bizleri cazalandırma.

100-Adiyat

(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.

Allah’ım “Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.” buyuruyorsun. Sana karşı nankörlük yapmaktan Sana sığınırız. Bizleri affet. Verdiğin nimetleri ikrar ediyoruz. Vermiş olduğun bütün nimetlerden dolayı sonsuz şükürler olsun.

7 – Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.

Allah’ım, evet bizler Senin nimetlerine karşı layıkıyla şükredemiyoruz. Nasıl şükredebilelim. Çünkü bir nimete “Elhamdulillah” desek, ona da bir “Elhamdulillah” demek gerekir. Ona da desek en son söylediğimize de “Elhamdulillah” dememiz gerekir. Böylece sonsuza kadar gider. Dolayısıyla verdiğin nimetlere tam manasıyla şükredemeyiz. Bizleri bundan dolayı nankörlerden sayma. Vermiş olduğun bütün nimetlere sonsuz şükürler olsun.

8 – Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.

Allah’ım, “Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.” buyuruyorsun. Bizlerde de mal sevgisi var, Ya Rabbi bu mal sevgisini Senin yolunda kullanmayı nasip et. Mallarımıza kalben bağlanıp Sana gelen yollarda dökülüp kalmaktan Sana sığınırız.

(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.

Allah’ım “Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.” buyuruyorsun. Kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdekiler ortaya çıkarıldığı zaman bizlerin kalplerindeki kötü duygu ve düşünceleri ortaya dökme. Settar isminle onları ört. Ey Rabbimiz Sen bizlerin her halimizden mutlaka haberdarsın. Bizleri bağışla, bizleri affet.

101-Karia

1 – Yürekleri hoplatan büyük felaket!

Allah’ım, yürekleri hoplatan büyük felaketten bizleri muhafaza eyle.

2 – Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket?

Allah’ım, “Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket?” diye soruyorsun. Bizler onun mahiyetini bilemeyiz. Sen bizleri o yürekleri hoplatan büyük felaketten koru.

3 – Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım, yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu biz ne bilelim. Ancak Sen bizlere bildirirsen onu bilebiliriz. Sen bizleri onun dehşetinden muhafaza eyle.

4 – O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.

Allah’ım, “O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.” buyuruyorsun. Bizleri o gün Sen muhafazan altına al.

5 – Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.

Allah’ım, “Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.” buyuruyorsun. O günün büyüklüğüne rağmen herşey Senin kontrolün altındadır, Sen herşeye hükmedersin. Bizleri Kendi katında muhafazan altına al.

6 – İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse,

Allah’ım, işte o vakit, bizleri tartıları ağır gelenlerden eyle.

7 – Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır.

Allah’ım, bizleri hoşnut olacağımız bir hayat içinde olanlardan eyle.

8 – Ama kimin de tartıları hafif gelirse,

Allah’ım, bizleri tartıları hafif gelenlerden eyleme.

9 – İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir.

Allah’ım, “İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir.” buyuruyorsun. Bizleri oraya düşenlerden eyleme.

10 – Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin?

Allah’ım, Hâviye’nin ne olduğunu biz gerçekte bilemeyiz. Bizleri onun içine girenlerden eyleme.

11 – O, kızgın bir ateştir.

Allah’ım, “O, kızgın bir ateştir.” buyuruyorsun. Bizleri o kızgın ateşten muhafaza eyle.

102-Tekasür

(1-2) Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.

Allah’ım “Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.” buyuruyorsun. Çoklukla övünmekten Sana sığınırız. Sen bizleri bağışla.

3 – Hayır; ileride bileceksiniz!

Allah’ım, “Hayır; ileride bileceksiniz!” buyuruyorsun. İleride başımıza kötü birşeyler gelmesinden Sana sığınırız.

4 – Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!

Allah’ım, “Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!” buyuruyorsun. Gelecek dehşetli şeylerden Sana sığınırız.

5 – Hayır, kesin olarak bir bilseniz..

Allah’ım, “Hayır, kesin olarak bir bilseniz..” buyuruyorsun. İleride bileceğimiz şeyleri bizlerin aleyhine çevirme. Bizleri koru, bileri affet, bizleri bağışla.

6 – Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz.

Allah’ım, “Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz.” buyuruyorsun. O cehennemi görsek bile Sen bizleri onun ateşinden ve azabından koru. Bizleri ve gören gözlerimizi yakma.

7 – Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.

Allah’ım, “Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.” buyuruyorsun. Onu kesin olarak görecek olan gözlerimizi ve bizleri koru, azabından uzak eyle, onu uzaktan görelim, ateşi bize dokunmasın ve etkilemesin Ya Erhamürrahimin, bizleri affet, bizleri bağışla.

8 – Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?

allah’ım, “Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?” buyuruyorsun. Vermiş olduğun nimetlerden dolayı sonsuz şükürler olsun, Senin ilmin ve malumatın sayısınca sonsuz şükürler olsun. Hesabını veremeyeceğimiz nimetlerde Sana sığınırız. Sen bizleri affet, bizleri bağışla.

103-Asr

1 – (1-2) Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.

Allah’ım, “Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.” buyuruyorsun. Ziyan içinde bulunulan asırda yaşamaktan Sana sığınırız. Eğer o dönemde yaşarsak Sen bizleri ziyandan koru.

3 – Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).

Allah’ım, “Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).” buyuruyorsun. Bizleri bu zümrenin içinde olanlardan eyle. İman eden, salih ameller işleyen, birbirlerine hakkı tavsiye eden, birbirlerine sabrı tavsiye edenler zümresinde olanlardan eyle.

104-Hümeze

(1-2) Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!

Allah’ım, “Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!” buyuruyorsun. Böyle kimselerden olmaktan Sana sığınırız.

3 – O, malının, kendisini ebedîleştirdiğini sanır.

Allah’ım, “O, malının, kendisini ebedîleştirdiğini sanır.” buyuruyorsun. Böylesine duygu ve düşüncelere kapılmaktan Sana sığınırız.

4 – Hayır! Andolsun ki o, Hutâme’ye atılacaktır.

Allah’ım, “Hayır! Andolsun ki o, Hutâme’ye atılacaktır.” buyuruyorsun. Oraya atılmaktan Sana sığınırız.

5 – Hutame’nin ne olduğunu sen ne bileceksin?

Allah’ım, Hutame’nin ne olduğunu tam olarak bilemeyiz, Senin bize bildirmen dışında. Bizleri ondan koru.

(6-7) O, Allah’ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir.

Allah’ım, “O, Allah’ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir.” buyuruyorsun. O yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşinden Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

(8-9) Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları hâlde) ateş onların üzerine kapatılacaktır.

Allah’ım, “Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları hâlde) ateş onların üzerine kapatılacaktır.” buyuruyorsun. Onların içinde bulunmaktan Sana sığınırız.

105-Fil

1 – Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?

Allah’ım, “Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?” buyuruyorsun. Senin dinine ve evine ve simgelerine karşı savaş açanları Sen perişan edersin. Çağdaşlarımızdan da Senin dinine, evine, simgelerine ve daha başka hakikatlerine karşı savaş açanları eğer kabili ıslah değillerse ve inatla son nefeslerine kadar Sana karşı savaşacaklarsa ve inananları ve müslümanları engelleyeceklerse Sen onları da perişan et.

2 – Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

Allah’ım, çağdaşlarımız olan inkarcı, bozguncu, münafık, fasık, mülhid, ateist, kominist, faşist, siyonist, materyalist, kapitalist, dinsiz ve daha bizlerin bilmediği Senin bildiğin Senin ve dininin ve inananların ve müslümanların düşmanı olanların, Senin evinin ve simgelerinin düşmanı olanların planlarını ve tuzaklarını da boşa çıkar.

(3-5) Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi.

Allah’ım, “Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi.” buyuruyorsun. Çağdaşlarımız olup da Sana karşı savaş ilan edenlerin de üzerlerine görünür ve görünmez ordular gönder.

106-Kureyş

(1-4) Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsin.

Allah’ım, “Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsin.” buyuruyorsun. Ya Rabbimiz, bizleri verdiğin nimetlerin kıymetini bilenlerden ve onlara şükür için gereğini yapmaya çalışanlardan eyle.

107-Maun

1 – Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı!

Allah’ım, “Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı!” buyuruyorsun. Hesap ve ceza gününü yalanlamaktan Sana sığınırız.

(2-3) İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.

Allah’ım, “İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.” buyuruyorsun. Yetimi itip kakmaktan, yoksula yedirmeyi özendirmemekten Sana sığınırız. Bizleri böyle kimselerden yapma.

4 – Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,

Allah’ım, “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,” şeklinde bir hitaba muhatap olmaktan Sana sığınırız. Bizleri namazlarına dikkat edenlerden eyle.

5 – Onlar namazlarını ciddiye almazlar.

Allah’ım, “Onlar namazlarını ciddiye almazlar.” buyuruyorsun. Namazlarımızı ciddiye almamaktan Sana sığınırız. Sen bizleri affet, bizleri bağışla. Namazlarımızı ciddiyet içinde huşu ile kılanlardan olmayı nasip eyle.

6 – Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.

Allah’ım, “Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.” buyuruyorsun. Gösteriş yapmaktan da Sana sığınırız. Bizleri affet, bizleri bağışla.

7 – Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.

Allah’ım, ufacık bir yardıma bile engel olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri bağışla, bizleri affet.

108-Kevser

1 – Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik.

Allah’ım, “Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik.” buyuruyorsun. Kevseri verdiğin zat Hz. Muhammed S.A.S. hürmetine bizleri affet, bizleri ona ümmet olarak kabul et.

2 – O hâlde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.

Allah’ım, “O hâlde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” buyuruyorsun. Peygamberin Hz. Muhammed S.A.S. namazlarını ve kurbanlarını kabul ettiğin gibi bizlerin de namazlarımızı ve kurbanlarımızı kabul et.

3 – Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir.

Allah’ım, “Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir.” buyuruyorsun. Peygamberin ve peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S. hakkında ileri geri konuşan, ona buğzeden, onunla alay edenleri Sen derdest et. Onların hakkından Sen gel. Onların soyunu kes, devamlarını getirme.

109-Kafirun

1 – De ki: “Ey Kâfirler!”

Allah’ım, bizleri kafirlerden olmaktan muhafaza eyle.

2 – “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.”

Allah’ım, bizleri kafirlerin kulluk ettiklerine kulluk etmekten uzak eyle.

3 – “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.”

Allah’ım, kafirler de bizim kulluk ettiğimiz gibi Sana kulluk edecek değiller. Bizleri onlardan muhafaza eyle.

4 – “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.”

Allah’ım biz de bundan sonra o kafirlerin kulluk ettiklerine kulluk edecek değiliz. Bizleri istikametten, sıratı müstakimden ayırma.

5 – “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.”

Allah’ım, inatçı kafirler de son nefeslerine kadar bizim Sana kulluk ettiğimiz gibi Sana kulluk edecek değiller. Sen onları daha iyi biliyorsun. Bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle.

6 – “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.”

Allah’ım, o kafirleri kendi dinleri ile başbaşa bırak, bizlere de Senin dinini yaşamayı ve Sana kavuşmayı nasip et.

110-Nasr

(1-3) Allah’ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.

Allah’ım, “Allah’ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.” buyuruyorsun. Ya Rabbi çağımızda da Senin yardımını ve fethini diliyoruz. Çağımızdaki insanların da bölük bölük Senin dinine girdiğini görmek istiyoruz. Böylece Sana hamd ederek tesbihte bulunalım. Elhamdulillah, her türlü hamd, övgü, şükür ve minnet her kimden gelmişse ve her kime gitmişse aslında sadece ve sadece Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Subhanallah, Seni her türlü eksiklik ve noksanlıktan ve kusurdan tenzih ederiz. Ya Rabbimiz bizleri bağışla, bizleri affet. Çünkü biz tövbe ettik, bizlerin hata ve günahlarını da bağışla.

111-Leheb

1 – Ebû Leheb’in elleri kurusun. Zaten kurudu.

Allah’ım, “Ebû Leheb’in elleri kurusun. Zaten kurudu.” buyuruyorsun. Çağdaşlarımız olan Ebu Leheb gibilerinini de eğer kabili ıslah değillerse, son nefeslerine kadar Senin dininin yayılmasını engellemeye çalışacaklarsa ellerini kurut. Zaten kurur da. Ancak bunu bir an evvel yap Allah’ım. Böylece Senin salih kullarına daha fazla zarar veremesinler.

2 – Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı.

Allah’ım, “Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı.” buyuruyorsun. Ebu Leheb gibilere ne malı fayda veriri ne de kazandıkları. Çağdaşlarımız olanlardan da malları ve kazandıkları fayda vermeyecek. Kabili ıslah olabilecekleri en kısa zamanda ıslah et. Islah olmayacakları ile en kısa zamanda derdest et.

3 – O, bir alevli ateşe girecektir.

Allah’ım, “O, bir alevli ateşe girecektir.” buyuruyorsun. Bizleri o alevli ateşe girenlerden eyleme, Ebu Leheb gibilerle birlikte olanlardan da eyleme.

(4-5) Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir).

Allah’ım, “Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir).”buyuryorsun. Ya Rabbimiz Ebu Leheb gibilerin yardımcısı ve adamı olmaktan da Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

112-İhlas

1 – De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.”

Allah’ım Sen teksin, Senden başka bir ilah yoktur. Bizleri ancak Sen bağışlayabilirsin. Sen bizleri affet, bizleri bağışla.

2 – “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)”

Allah’ım, Sen Samed’sin. Herşey Sana muhtaç, Sen hiçbir şeye muhtaç değilsin. Bizler Sana muhtacız Ya Rabbimiz, bizleri muhafazan altına al.

3 – O’ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir).”

Allah’ım, Sen’den çocuk olmamıştır, Sen kimsenin babası değilsin. Haşa, böyle şeyleri söylemekten bile korkuyoruz ve titriyoruz. Sen de doğmamışsındır. Sen kimsenin çocuğu değilsin. Haşa. Tövbe estağfirullah. Sen bizleri affet, böyle yakışıksız söyleri söylemekten bizleri uzak eyle. Böyle sözleri söyleyenlerle bizlerin arasını aç.

4 – “Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.”

Allah’ım, hiçbir şey Sana denk ve benzer değildir. Senden başka büyük yoktur. Herşey Senin kontrolündedir. Herşeyi Sen Yarattın. Bizleri Senin rızana ulaşanlardan eyle.

113-Felak

(1-5) De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”

Allah’ım, yarattığın şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbi olan Sana sığınırım.

114-Nas

(1-6) De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlâh’ına sığınırım.”

Allah’ım, cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbi olan Sana, insanların Meliki olan Sana, insanların İlâhı olan Sana sığınırım. Bizleri koru Allah’ım.

1-Fatiha

1 – Bismillâhirrahmânirrahîm.

Allah’ım, Rahman ve Rahim olan Senin adınla başlarım. Bu isimlerin hürmetine bizleri bağışla.

(2-4) Hamd , Âlemlerin Rabbi , Rahmân , Rahîm , hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) mâliki Allah’a mahsustur.

Allah’ım, her türlü hamd, övgü, şükür ve minnet Âlemlerin Rabbi , Rahmân , Rahîm , hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) mâliki olan Sana mahsustur. Bizleri bu isimlerinin hürmetine affet. Ceza gününde bizleri sahipsiz bırakma, bizleri muhafaza et.

5 – (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Allahım, yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizlere yardım et.

6 – (6-7) Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

Allah’ım, bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

Amin

2-Bakara

1 – Elif Lâm Mîm.

Allah’ım, “Elif Lâm Mîm.” ile peygamberin Hz. Muhammed S.A.S.’e ve ilim sahiplerine birtakım bilgiler, şifreler ve sırlar veriyorsun. Bu bilgiler, sırlar ve şifreler hürmetine bizleri bağışla, anlayışımızı genişlet ve bizleri de ilim sahibi salih kimselerin arasına kat.

2 – Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.

Allah’ım, “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle ve kendisinde şüphe olmayan bu kitabı bizler için yol gösterici yap.

3 – Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

Allah’ım, “Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.” buyuruyorsun. Bizleri de bu zümrenin arasına kat.

4 – Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.

Allah’ım, “Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.” buyuruyorsun. Bizleri de bu vasıflara sahip eyle.

5 – İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.

Allah’ım, “İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.” buyuruyorsun. Bizleri onlardan eyle.

6 – Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.

Allah’ım, “Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.” buyuruyorsun. Bizleri küfre sapanlardan eyleme.

7 – Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.

Allah’ım, “Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.” buyuruyorsun. Onların arasında olmaktan Sana sığınırız.

8 – İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır.

Allah’ım, insanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. Bizleri bunlardan uzak eyle.

9 – Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.

Allah’ım, “Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.” buyuruyorsun. Bu gibi insanlardan olmaktan Sana sığınırız.

10 – Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.

Allah’ım, “Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.” buyuruyorsun. Bizleri onların arasında bulundurma.

11 – Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.

Allah’ım, “Bunlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz!’ derler.” buyuruyorsun. Sen onların iç yüzünü ve kalplerinden geçirdiklerini bilirsin. Bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle.

12 – İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.

Allah’ım, “İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.” buyuruyorsun. Onların o bozgunculuğuna karşı bizleri koru.

13 – Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.

Allah’ım, “Onlara, ‘İnsanların inandıkları gibi siz de inanın’ denildiğinde ise, ‘Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?’ derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.” buyuruyorsun. Bizleri o akılsızların arasında bulundurma.

14 – İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler.

Allah’ım, “İman edenlerle karşılaştıkları zaman, ‘İnandık’ derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, ‘Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz’ derler.” buyuruyorsun. Bizleri böyle iki yüzlü münafıklardan uzak eyle.

15 – Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.

Allah’ım, eğer kabili ıslah olmayacaklarsa, tövbe etmeyeceklerse ve Sen onları tövbelerinden dolayı bağışlamayacaksan, gerçekte Sen onlarla alay et (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet ver ama son nefeslerine kadar inat ederlerse Sen onları derdest et.

16 – İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.

Allah’ım, “İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.” buyuruyorsun. Böyle kimselerden olmaktan Sana sığınırız.

17 – Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.

Allah’ım, “Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.” buyuruyorsun. Bizleri böyle karanlıklar içinde kalanlardan eyleme.

18 – Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.

Allah’ım, “Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.” buyuruyorsun. Bizleri sağır, dilsiz, kör, tövbe edemeyen ve hakka dönemeyenlerden eyleme.

19 – Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Allah’ım, “Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.” buyuruyorsun. Bizlerin onların durumuna düşürme.

20 – Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Allah’ım, “Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” buyuruyorsun. Bizleri o münafıkların durumuna düşürme.

21 – Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.

Allah’ım, bizi ve bizden öncekiler yaratan Sensin, ancak Sana ibadet ederiz, Sana karşı gelmekten sakınırız. Sen bizleri bağışla, affet.

22 – O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.

Allah’ım, Sen, yeri bizim için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla bize rızık olarak çeşitli ürünler çıkaransın. Öyleyse biz de bile bileSana ortaklar koşmaktan Sana sığınırız.

23 – Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).

Allah’ım, “Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).” buyuruyorsun. Onlar bunu asla yapamayacaklar. Sen bizleri o şüpheci kafir ve münafıklardan uzak eyle.

24 – Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.

Allah’ım, “Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.” buyuruyorsun. Bizleri yakıtı insanlarla taşlar olan ve kafirler için hazırlanmış ateşten bizleri koru.

25 – İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Allah’ım, “İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, ‘Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!’ diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” buyuruyorsun. Bizleri iman edip, salih ameller işleyenlerden eyle. Bizleri içinden ırmaklar akan cennetlere koy. Bizleri orada ebedi eyle.

26 – Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

Allah’ım, Sen, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmezsin. İman edenlerler olarak bizler onun Rabbimizden (gelen) bir gerçek olduğunu biliriz. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. Sen onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletirsin. Onunla ancak fasıkları saptırırsın. Bizleri fasıklardan eyleme.

27 – Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Allah’ım, “Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” buyuruyorsun. Bizleri fasıklardan olmaktan uzak eyle.

28 – Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz.

Allah’ım, biz cansız (henüz yok) iken bizi dirilten (dünyaya getiren)Seni nasıl inkâr ederiz. Sen bizleri bağışla, affet. Sonra bizleri öldürecek, sonra yine dirilteceksin. En sonunda Sana döndürüleceğiz. Hayırlı bir gelişle gelmeyi nasip eyle.

29 – O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

Allah’ım, “O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” buyuruyorsun. Bizlerin halini düzelt.

30 – Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.

Allah’ım, “Hani, Rabbin meleklere,’“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti. Onlar, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.’ demişler. Allah da, ‘Ben sizin bilmediğinizi bilirim’ demişti.” buyuruyorsun. Bizleri Sana layık halifeler eyle, yeryüzünde bozgunculuk yapan, kan döken birileri olmaktan Sana sığınırız. Sana hamdederek daima Seni tesbih ve takdis etmeyi, bundan da öteye daha fazlasını yapmayı bizlere nasip eyle. Meleklerin bilmediği şekilde Sana ibadet edip, tahmid ve takdis etmeyi nasip eyle.

31 – Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi.

Allah’ım, “Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, ‘Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin’ dedi.” buyuruyorsun. Peygamberin ve babamız Hz. Adem A.S.’a öğrettiğin isimlerden bizlere de öğret. Bizlere öğrettiğin isimlerin gereği gibi hareket etmeyi nasip et.

32 – Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.

Allah’ım, melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. Bizler de aynı şeyi söylüyoruz. Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin. Bizleri bağışla, bizleri affet.

33 – Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.

Allah’ım, “Allah, şöyle dedi: ‘Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.’ Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, ‘Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?’ dedi.” buyuruyorsun. Bizleri Peygamberin ve babamız Hz. Âdem A.S.’a layık birer evlat olarak isimleri öğrenen ve onun gereğini yapanlardan eyle.

34 – Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.

Allah’ım, “Hani meleklere, ‘Âdem için saygı ile eğilin’ demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” buyuruyorsun. Bizleri İblis’in şerrinden muhafaza eyle.

35 – Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

Allah’ım, “Dedik ki: ‘Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” buyuruyorsun. Bizleri unutarak hata yapanlardan eyleme. Bizleri kendi nefislerimize ve başkalarına karşı zalimlerden eyleme.

36 – Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.

Allah’ım, “Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, ‘Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır’ dedik.” buyuruyorsun. Şeytan’ın bizlerin ayaklarını kaydırmasına müsade etme. Bizlerin içinde bulunduğumuz nimetlerden ve imandan ve güzel konumdan uzaklaştırmasına izin verme. Bizlerin yeryüzünde belli bir süre barınma ve yararlanmamızı hayırlı eyle. Sonucunu güzel eyle ve bizleri tekrar cennetine koy. Hata ve günahlarımızdan tövbe etiyoruz. Bizleri bağışla, affet.

37 – Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.

Allah’ım, Peygamberin ve babmız Âdem A.S. Senden birtakım kelimeler aldı ve tövbe etti. Sen de onun tövbesini kabul ettin. Ya Rabbimiz onun çocukları olarak bizler de tövbe ediyoruz, o nasıl ve ne üzerine ve ne şekilde ve kimi şefaatçi yaparak tövbe ettiyse bizler de aynı şekilde tövbe ediyoruz. Bizlerin tövbesini de kabul et. Şüphesiz Sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok bağışlayansın.

38 – “İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.

Allah’ım, “İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” diyorsun. Bizleri en son gönderdiğin yol gösterici Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S.’e uyanlardan ve onun ümmetinden olanlardan ve onun sünnetini yaşamaya çalışanlardan eyle.

39 – İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Allah’ım, “İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” buyuruyorsun. Bizleri inkar edenlerden ve ayetlerini yalanlayanlardan eyleme, bizleri cehennemlik olanlardan ve orada ebedik kalacaklardan da eyeleme.


Tesettür Risalesi

On Islamic Dress for Women The Twenty Fourth Flash

Yirmi Dördüncü Lem’a

 Tesettür hakkındadır

On Beşinci Notanın İkinci ve Üçüncü Meseleleri iken, ehemmiyetine binaen Yirmi Dördüncü Lem’a olmuştur.

يَۤا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ ِلاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَۤاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلاَبِيبِهِنَّ     1

Dipnot-1 “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, (evlerinden çıktıklarında) dış örtülerini üzerlerine alsınlar.” Ahzâb Sûresi, 33:59.

(ilâ âhir) âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefihe ise, Kur’ân’ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtrî görmüyor, bir esarettir diyor. HAŞİYE-1

Haşiye-1Mahkemeye karşı ve mahkemeyi susturan Lâyiha-i Temyizin müdafaatından bir parça: “Ben de Adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon insanların hayat-ı içtimaiyesinde en kudsî ve hakikî ve hakikatlı bir düstûr-u İlâhîyi, üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve bin üçyüz elli sene zarfından geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidâen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rûy-i zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir.”

BİRİNCİ HİKMET

Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği

http://www.erisale.com/#content.tr.3.317

yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale mâruz kalmamak için fıtrî bir meyli var.

Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza mâruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın.

Malûmdur ki, insan sevmediği ve istiskal ettiği adamların nazarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâmahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskal eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nazik ve serîütteessür olduğundan, maddeten tesiri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır. Hattâ işitiyoruz, açık saçıklık yeri olan Avrupa’da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, “Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar” diye polislere şekvâ ediyorlar. Demek, medeniyetin ref-i tesettürü hilâf-ı fıtrattır. Kur’ân’ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o maden-i şefkat ve kıymettar birer refika-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukuttan, zilletten ve mânevî esaretten ve sefaletten kurtarıyor.

Hem kadınlarda ecnebî erkeklere karşı, fıtraten korkaklık, tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten, tesettürü iktiza ediyor. Çünkü, sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmetle çekmekle beraber, hâmisiz bir veledin terbiyesiyle, sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika gayr-ı meşru zevkin belâsını çekmek ihtimali var. Ve kesretle vâki olduğundan, cidden şiddetle nâmahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister. Ve tesettürle, nâmahremin iştihasını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kalesi, çarşafı

http://www.erisale.com/#content.tr.3.318

olduğunu gösteriyor. Mesmûâtıma göre, merkez ve payitaht-ı hükûmette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor!

İKİNCİ HİKMET

Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka, yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Evet, bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır.

Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i hayattır; elbette, ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı, başkasının nazarını kendi mehâsinine celb etmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir. Madem mü’min olan kocası, sırr-ı imana binaen, onunla alâkası hayat-ı dünyeviyeye münhasır ve yalnız hayvânî ve güzellik vaktine mahsus, muvakkat bir muhabbet değil, belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle, bir hürmetle alâkadardır. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddî hürmet ve muhabbeti taşıyor. Elbette ona mukabil, o da kendi mehâsinini onun nazarına tahsis ve muhabbetini ona hasretmesi, mukteza-yı insaniyettir. Yoksa pek az kazanır, fakat pek çok kaybeder.

Şer’an koca, karıya küfüv olmalı, yani, birbirine münasip olmalı. Bu küfüv ve denk olmak, en mühimi, diyanet noktasındadır.

Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.

Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp “Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim” diye takvâya girer.

Veyl o erkeğe ki, saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer.

http://www.erisale.com/#content.tr.3.319

Ne bedbahttır o kadın ki, müttakî kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.

Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki, birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar, birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar.

ÜÇÜNCÜ HİKMET

Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mâbeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar. Çünkü, açık saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzeli görmediğinden, kendini ecnebîye sevdirmeye çalışmaz. Dokuzu, kocasından daha iyisini görür. Ve yirmi adamdan ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O vakit o samimî muhabbet ve hürmet-i mütekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve gayet alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir. Şöyle ki:

İnsan, hemşire misilli mahremlerine karşı fıtraten şehvânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karâbet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehvânî temâyülâtı kırar. Fakat bacaklar gibi şer’an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süflî nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsavidir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir!

DÖRDÜNCÜ HİKMET

Malûmdur ki, kesret-i nesil, herkesçe matluptur. Hiçbir millet ve hükûmet

http://www.erisale.com/#content.tr.3.320

yoktur ki, kesret-i tenasüle taraftar olmasın. Hattâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:

تَنَاكَحُوا تَكَاثَرُوا فَاِنِّى اُبَاهِى بِكُمُ اْلاُمَمَ     1

Dipnot-1el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:269, no: 3366; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1021.

(ev kemâ kàl.) Yani, “İzdivaç ediniz, çoğalınız. Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim.”

Halbuki tesettürün ref’i, izdivacı teksir etmeyip çok azaltıyor. Çünkü, en serseri ve asrî bir genç dahi refika-i hayatını namuslu ister. Kendi gibi asrî, yani açık saçık olmasını istemediğinden bekâr kalır, belki de fuhşa sülûk eder.

Kadın öyle değil; o derece kocasını inhisar altına alamaz. Çünkü kadının—aile hayatında müdir-i dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan—en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azabı çektirir. Hattâ erkeklerde iki güzel haslet olan cesaret ve sehâvet kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sadakate zarar olduğu için, ahlâk-ı seyyiedendir, kötü haslet sayılırlar. Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadakat değil, belki himâyet ve merhamet ve hürmettir.Onun için, o erkek inhisar altına alınmaz, başka kadınları da nikâh edebilir.

Memleketimiz Avrupa’ya kıyas edilmez. Çünkü orada, düello gibi çok şiddetli vasıtalarla, açık saçıklık içinde namus bir derece muhafaza edilir. İzzet-i nefis sahibi birisinin karısına pis nazarla bakan, boynuna kefenini takar, sonra bakar. Hem memâlik-i bâride olan Avrupa’daki tabiatlar, o memleket gibi bârid ve câmiddirler. Bu Asya, yani âlem-i İslâm kıt’ası, ona nisbeten memâlik-i harredir. Malûmdur ki, muhitin, insanın ahlâkı üzerinde tesiri vardır. O bârid memlekette, soğuk insanlarda hevesât-ı hayvâniyeyi tahrik etmek ve iştahı açmak için

http://www.erisale.com/#content.tr.3.321

açık saçıklık belki çok sû-i istimâlâta ve isrâfâta medar olmaz. Fakat seriütteessür ve hassas olan memâlik-i harredeki insanların hevesât-ı nefsâniyesini mütemadiyen tehyiç edecek açık saçıklık, elbette çok sû-i istimâlâta ve isrâfâta ve neslin zaafiyetine ve sukut-u kuvvete sebeptir. Bir ayda veya yirmi günde ihtiyac-ı fıtrîye mukabil, her birkaç günde kendini bir israfa mecbur zanneder. O vakit, her ayda on beş gün kadar hayız gibi arızalar münasebetiyle kadından tecennüp etmeye mecbur olduğundan, nefsine mağlûp ise fuhşiyata da meyleder.

Şehirliler, köylülere, bedevîlere bakıp tesettürü kaldıramaz. Çünkü köylerde, bedevîlerde, derd-i maişet meşgalesiyle ve bedenen çalışmak ve yorulmak münasebetiyle, hem şehirlilere nisbeten nazar-ı dikkati az celb eden, mâsûme işçi ve bir derece kaba kadınların kısmen açık olmaları, hevesât-ı nefsâniyeyi tehyice medar olamadığı gibi, serseri ve işsiz adamlar az bulunduğundan, şehirdeki mefâsidin onda biri onlarda bulunmaz. Öyleyse onlara kıyas edilmez.

http://www.erisale.com/#content.tr.3.322

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ        1

Dipnot-1Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.

 Ehl-i iman âhiret hemşirelerim olan kadınlar taifesi ile bir muhaveredir

Bazı vilâyetlerde taife-i nisâdan samimî ve hararetli bir surette Nurlara karşı alâkalarını gördüğüm ve haddimden pek ziyade, onların Nurlara ait derslerime itimadlarını bildiğim sıralarda, mübarek Isparta’ya ve mânevî Medresetü’z-Zehraya üçüncü defa geldiğim zaman işittim ki, o mübarek âhiret hemşirelerim olan taife-i nisâ, benden bir ders bekliyorlarmış. Güya vaaz suretinde camilerde onlara bir dersim olacak. Halbuki, ben dört beş vecihle hastayım. Ve hem perişan, hattâ konuşmaya ve düşünmeye iktidarsız bulunduğum halde, bu gece şiddetli bir ihtarla kalbime geldi ki:

“Madem on beş sene evvel gençlerin istemeleriyle Gençlik Rehberi’ni onlar için yazdın ve pek çok istifade edildi. Halbuki hanımlar taifesi, gençlerden daha ziyade bu zamanda öyle bir rehbere muhtaçtırlar.”

Ben de bu ihtara karşı gayet perişan ve zaaf ve aczimle beraber, Üç Nükte ile, gayet muhtasar bazı lüzumlu maddeleri, o mübarek hemşirelerime ve mânevî genç evlâtlarıma beyan ediyorum.

BİRİNCİ NÜKTE

Risale-i Nur’un en mühim bir esası şefkat olmasından, nisâ taifesi şefkat kahramanları bulunmaları cihetiyle daha ziyade Risale-i Nur’la fıtraten alâkadardırlar. Ve lillâhilhamd bu fıtrî alâkadarlık çok yerlerde hissediliyor. Bu şefkatteki fedakârlık, hakikî bir ihlâsı ve mukabelesiz bir fedakârlık mânâsını ifade ettiğinden, şimdi bu zamanda pek çok ehemmiyeti var.

Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden

http://www.erisale.com/#content.tr.3.323

ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez. Veyahut sû-i istimal edilir. Yüzer nümunelerinden bir küçük nümunesi şudur:

O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.

Eğer hakikî şefkat sû-i istimal edilmeyerek, biçare veledini haps-i ebedî olan Cehennemden ve idam-ı ebedî olan dalâlet içinde ölmekten kurtarmaya o şefkat sırrıyla çalışsa, o veledin bütün ettiği hasenâtının bir misli, validesinin defter-i a’mâline geçeceğinden, validesinin vefatından sonra her vakit hasenatlarıyla ruhuna nurlar yetiştirdiği gibi, âhirette de, değil dâvâcı olmak, bütün ruh u canıyla şefaatçi olup ebedî hayatta ona mübarek bir evlât olur.

Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi şahsımda kat’î ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum:

Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum  

http://www.erisale.com/#content.tr.3.324

validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.

Ezcümle: Meslek ve meşrebimin dört esasından en mühimi olan şefkat etmek ve Risale-i Nur’un da en büyük hakikati olan acımak ve merhamet etmeyi, o validemin şefkatli fiil ve halinden ve o mânevî derslerinden aldığımı yakînen görüyorum.

Evet, bu hakikî ihlâs ile hakikî bir fedakârlık taşıyan validelik şefkati sû-i istimal edilip, mâsum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan âhiretini düşünmeyerek, muvakkat fâni şişeler hükmünde olan dünyaya o çocuğun mâsum yüzünü çevirmek ve bu şekilde ona şefkat göstermek, o şefkati sû-i istimal etmektir.

Evet, kadınların şefkat cihetiyle bu kahramanlıklarını hiçbir ücret ve hiçbir mukabele istemeyerek, hiçbir faide-i şahsiye, hiçbir gösteriş mânâsı olmayarak ruhunu feda ettiklerine, o şefkatin küçücük bir nümunesini taşıyan bir tavuğun yavrusunu kurtarmak için arslana saldırması ve ruhunu feda etmesi ispat ediyor.

Şimdi terbiye-i İslâmiyeden ve a’mâl-i uhreviyeden en kıymetli ve en lüzumlu esas, ihlâstır. Bu çeşit şefkatteki kahramanlıkta o hakikî ihlâs bulunuyor. Eğer bu iki nokta o mübarek taifede inkişafa başlasa, daire-i İslâmiyede pek büyük bir saadete medar olur. Halbuki erkeklerin kahramanlıkları mukabelesiz olamıyor; belki yüz cihette mukabele istiyorlar. Hiç olmazsa şan ve şeref istiyorlar. Fakat maattessüf biçare mübarek taife-i nisâiye, zalim erkeklerinin şerlerinden ve tahakkümlerinden kurtulmak için, başka bir tarzda, zaafiyetten ve aczden gelen başka bir nevide riyâkârlığa giriyorlar.

İKİNCİ NÜKTE

Bu sene inzivâda iken ve hayat-ı içtimaiyeden çekildiğim halde, bazı Nurcu kardeşlerimin ve hemşirelerimin hatırları için dünyaya baktım. Benimle görüşen

http://www.erisale.com/#content.tr.3.325

ekserî dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvâlar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış?” dedim. Sebebini aradım. Bildim ki, nasıl İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesine ve dolayısıyla din-i İslâma zarar vermek için, gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesâtıyla sefahete sevk etmek için bir iki komite çalışıyormuş. Aynen öyle de, biçare nisâ taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki, bu millet-i İslâma bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor. Ben de siz hemşirelerime ve gençleriniz olan mânevî evlâtlarıma kat’iyen beyan ediyorum ki:

Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur. Rusya’da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz. Risale-i Nur’un bir parçasında denilmiş ki:

Aklı başında olan bir adam, refikasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fâni ve zâhirî hüsn-ü cemâline bina etmez. Belki, kadınların hüsn-ü cemâlinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli—tâ ki, o biçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refikası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil, belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhametle birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakatten sonra ebedî bir mufarakate mâruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor.

Hem Risale-i Nur’un bir cüz’ünde denilmiş ki: Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur. Hem

http://www.erisale.com/#content.tr.3.326

bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır. Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittibâ eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder. Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder.

İşte, Risale-i Nur’un bu mealdeki cümlelerinin mânâsı budur ki: Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir. Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki, kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîrüzeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür. Çünkü nâmahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir. Nâmahrem yirmi erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder. Erkek ise, nâmahrem yüz kadından, ancak birisinden istiskal eder, bakmasından sıkılır. Kadın o cihette azap çektiği gibi, sadakatsizlik ittihamı altına girer, zaafiyetiyle beraber; hukukunu muhafaza edemez.

Elhasıl: Nasıl ki kadınlar kahramanlıkta, ihlâsta, şefkat itibarıyla erkeklere benzemedikleri gibi, erkekler de o kahramanlıkta onlara yetişemiyorlar. Öyle de, o mâsum hanımlar dahi, sefahette hiçbir vecihle erkeklere yetişemezler. Onun için, fıtratlarıyla ve zayıf hilkatleriyle nâmahremlerden şiddetli korkarlar ve çarşaf altında saklanmaya kendilerini mecbur bilirler. Çünkü, erkek sekiz dakika zevk ve lezzet için sefahete girse, ancak sekiz lira kadar birşey zarar eder. Fakat kadın sekiz dakika sefahetteki zevkin cezası olarak, dünyada dahi sekiz ay

http://www.erisale.com/#content.tr.3.327

ağır bir yükü karnında taşır ve sekiz sene de o hâmisiz çocuğun terbiyesinin meşakkatine girdiği için, sefahette erkeklere yetişemez, yüz derece fazla cezasını çeker.

Az olmayan bu nevi vukuat da gösteriyor ki, mübarek taife-i nisâiye, fıtraten yüksek ahlâka menşe olduğu gibi, fısk ve sefahette dünya zevki için kabiliyetleri yok hükmündedir. Demek onlar daire-i terbiye-i İslâmiye içinde mes’ut bir aile hayatını geçirmeye mahsus bir nevi mübarek mahlûkturlar. Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar! Allah, bu hemşirelerimi de bu serserilerin şerlerinden muhafaza eylesin. Âmin.

Hemşirelerim, mahremce bu sözümü size söylüyorum: Maişet derdi için, serseri, ahlâksız, frenkmeşrep bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisat ve kanaatle, köylü mâsum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nev’inden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız. Şayet size münasip olmayan bir erkek kısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz. İnşaallah, rızanız ve kanaatinizle o da ıslah olur. Yoksa, şimdiki işittiğim gibi, mahkemelere boşanmak için müracaat edeceksiniz. Bu da, haysiyet-i İslâmiye ve şeref-i milliyemize yakışmaz.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE

Aziz hemşirelerim, kat’iyen biliniz ki, daire-i meşruanın haricindeki zevklerde, lezzetlerde, on derece onlardan ziyade elemler ve zahmetler bulunduğunu, Risale-i Nur yüzer kuvvetli delillerle, hadisatlarla ispat etmiştir. Uzun tafsilâtını Risale-i Nur’da bulabilirsiniz.

Ezcümle, Küçük Sözler’den Altıncı, Yedinci, Sekizinci Sözler ve Gençlik Rehberi benim bedelime sizlere tam bu hakikati gösterecek. Onun için, daire-i meşruadaki keyfe iktifâ ediniz ve kanaat getiriniz. Sizin hanenizdeki mâsum evlâtlarınızla mâsûmâne sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.

http://www.erisale.com/#content.tr.3.328

Hem kat’iyen biliniz ki, bu hayat-ı dünyeviyede hakikî lezzet iman dairesindedir ve imandadır. Ve a’mâl-i salihanın herbirisinde bir mânevî lezzet var. Ve dalâlet ve sefahette, bu dünyada dahi gayet acı ve çirkin elemler bulunduğunu Risale-i Nur yüzer kat’î delillerle ispat etmiştir. Adeta imanda bir Cennet çekirdeği ve dalâlette ve sefahette bir Cehennem çekirdeği bulunduğunu, ben kendim çok tecrübelerle ve hadiselerle aynelyakin görmüşüm ve Risale-i Nur’da bu hakikat tekrar ile yazılmış. En şedit muannit ve muterizlerin eline girip, hem resmî ehl-i vukuflar ve mahkemeler o hakikati cerh edememişler. Şimdi sizin gibi mübarek ve mâsum hemşirelerime ve evlâtlarım hükmünde küçüklerinize, başta Tesettür Risalesi ve Gençlik Rehberi ve Küçük Sözler benim bedelime sizlere ders versin.

Ben işittim ki, benim size camide ders vermekliğimi arzu ediyorsunuz. Fakat benim perişaniyetimle beraber hastalığım ve çok esbab, bu vaziyete müsaade etmiyor. Ben de sizin için yazdığım bu dersimi okuyan ve kabul eden bütün hemşirelerimi, bütün mânevî kazançlarıma ve dualarıma Nur şakirtleri gibi dahil etmeye karar verdim. Eğer siz benim bedelime Risale-i Nur’u kısmen elde edip okusanız veya dinleseniz, o vakit, kaidemiz mûcibince, bütün kardeşleriniz olan Nur şakirtlerinin mânevî kazançlarına ve dualarına da hissedar oluyorsunuz.

Ben şimdi daha ziyade yazacaktım. Fakat çok hasta ve çok zayıf ve çok ihtiyar ve tashihat gibi çok vazifelerim bulunduğundan, şimdilik bu kadarla iktifâ ettim.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى 1

Duanıza muhtaç kardeşiniz

Said Nursî


Dipnot-1Bâkî olan sadece Odur.

http://www.erisale.com/#content.tr.3.329