https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Şu kitab-ı kâinatı, kalem-i kudret-i Samedâniyenin yazması ve Zât-ı Ehadiyetin mektubu desen, vücub derecesinde bir suhulet ve lüzum derecesinde bir mâkuliyet yoluna gidersin. Eğer tabiata ve esbaba isnat etsen, imtinâ derecesinde suûbetli ve muhal derecesinde müşkülâtlı ve hiçbir vehim kabul etmeyen hurafatlı şöyle bir yola gidersin ki, -” konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi İkinci Söz İkinci Makam Beşinci Lem’a.
SHORTS
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
Yirmi İkinci Sözün İkinci Makamı
BEŞİNCİ LEM’A
Nasıl ki bir kitap, eğer yazma ve mektub olsa, onun yazmasına bir kalem kâfidir. Eğer basma ve matbu olsa, o kitabın hurufatı adedince kalemler, yani demir harfler lâzımdır, tâ o kitap tab’ edilip vücut bulsun. Eğer o kitabın bazı harflerinde gayet ince bir hatla o kitabın ekseri yazılmışsa—Sûre-i Yâsin, lâfz-ı Yâsin’de yazıldığı gibi—o vakit bütün o demir harflerin küçücükleri, o tek harfe lâzım, tâ tab edilsin.
Aynen öyle de, şu kitab-ı kâinatı, kalem-i kudret-i Samedâniyenin yazması ve Zât-ı Ehadiyetin mektubu desen, vücub derecesinde bir suhulet ve lüzum derecesinde bir mâkuliyet yoluna gidersin. Eğer tabiata ve esbaba isnat etsen, imtinâ
derecât: dereceler ekser: çoğunluk (bk. k-s̱-r) envâr-ı marifet: Allah’ı bilme ve tanıma nurları (bk. n-v-r; a-r-f) esbab: sebepler (bk. s-b-b) hurufat: harfler ihtisar: kısaltma, özetleme imtinâ: imkansızlık isnat: dayandırma (bk. ṣ-n-d) kâfi: yeterli kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n) kalem-i kudret-i Samedâniye: Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayıp herşeyin Kendisine muhtaç olduğu Allah’ın kudret kalemi (bk. ḳ-d-r; ṣ-m-d) kitab-ı kâinat: kâinat kitabı (bk. k-t-b; k-v-n) kudret: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r) lâfz-ı Yâsin: “Yâsin” kelimesi mâkuliyet: akla uygunluk marifetullah: Allah’ı tanıma ve bilme (bk. a-r-f) matbu: basılmış merâtib: mertebeler neşretmek: yaymak | nevi: çeşit pencere-i mühimme: önemli pencere Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah (bk. r-b-b) samediyet: Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmayıp herşeyin Ona muhtaç olması (bk. ṣ-m-d) şems: güneş sikke: mühür, işaret sikke-i ehadiyet: Allah’ın herbir varlıkta görülen birlik işareti (bk. v-ḥ-d) suhulet: kolaylık Sûre-i Yâsin: Yâsin Sûresi, Kur’ân-ı Kerimin 36. sûresi suret: şekil, tarz (bk. ṣ-v-r) tab’ edilmek: basılmak tabakat-ı mevcudat: varlıkların tabakaları (bk. v-c-d) tabiat: canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem, doğa (bk. ṭ-b-a) | tafsil etme: ayrıntılı olarak açıklama terakkiyât-ı mâneviye: mânevî ilerlemeler (bk. a-n-y) turra: mühür, nişan turra-i samediyet: Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmayıp herşeyin Ona muhtaç olması mânâsındaki sıfatının mührü (bk. ṣ-m-d) Vâcibü’l-Vücud: varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah (bk. v-c-b) vâhdaniyet: Allah’ın birliği (bk. v-ḥ-d) vücub: kesinlik, gereklilik (bk. v-c-b) vücut bulma: var olma (bk. v-c-d) Zât-ı Ehadiyet: herbir varlıkta birliği görünen Zât, Allah (bk. v-ḥ-d) Zât-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l) zerre: atom zîhayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y) |
derecesinde suûbetli ve muhal derecesinde müşkülâtlı ve hiçbir vehim kabul etmeyen hurafatlı şöyle bir yola gidersin ki, tabiat için ya herbir cüz toprakta, herbir katre suda, herbir parça havada milyarlarca madenî matbaalar ve hadsiz mânevî fabrikalar bulunması lâzım—tâ ki, hesapsız çiçekli, meyveli masnuâtın teşekkülâtına mazhar olabilsin. Yahut herşeye muhit bir ilim, herşeye muktedir bir kuvvet onlarda kabul etmek lâzım gelir—tâ şu masnuâta hakikî masdar olabilsin.
Çünkü toprağın ve suyun ve havanın herbir cüz’ü ekser nebâtâta menşe olabilir. Halbuki herbir nebat, meyveli olsa, çiçekli olsa, teşekkülâtı o kadar muntazamdır, o kadar mevzundur, o kadar birbirinden mümtazdır, o kadar keyfiyetçe birbirinden ayrıdır ki, herbirisine, yalnız ona mahsus birer ayrı mânevî fabrika veya ayrı birer matbaa lâzımdır. Demek, tabiat mistarlıktan masdarlığa çıksa, herbir şeyde bütün şeylerin makinelerini bulundurmaya mecburdur.
İşte, bu tabiatperestlik fikrinin esası öyle bir hurafattır ki, hurafeciler dahi ondan utanıyorlar. Kendini âkıl zanneden ehl-i dalâletin nasıl nihayetsiz hezeyanlı bir akılsızlık iltizam ettiklerini gör, ibret al!
Elhasıl: Nasıl bir kitabın herbir harfi, kendi nefsini bir harf kadar gösterip ve kendi vücuduna tek bir suretle delâlet ediyor; ve kendi kâtibini on kelime ile tarif eder ve çok cihetlerle gösterir. Meselâ, “Benim kâtibimin hüsn-ü hattı var. Kalemi kırmızıdır, şöyledir, böyledir” der. Aynen öyle de, şu kitab-ı kebir-i âlemin herbir harfi, kendine cirmi kadar delâlet eder ve kendi sureti kadar gösterir. Fakat Nakkâş-ı Ezelînin esmâsını bir kaside kadar tarif eder ve keyfiyetleri adedince işaret parmaklarıyla o esmâyı gösterir, Müsemmâsına şehadet eder. Demek, hem kendini, hem bütün kâinatı inkâr eden sofestâi gibi bir ahmak, yine Sâni-i Zülcelâlin inkârına gitmemek gerektir!
âkıl: akıllı cirm: büyüklük, kütle cüz: parça (bk. c-z-e) delâlet: delil olma, işaret etme ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler (bk. ḍ-l-l) ekser: pekçok (bk. k-s̱-r) elhasıl: özetle, sonuç olarak esmâ: isimler (bk. s-m-v) hadsiz: sınırsız hakikî: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ) Hâlık-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet sahibi ve herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; ẕü; c-l-l) hezeyanlı: saçmalayan hurafat: aslı esası olmayan saçma inanışlar hüsn-ü hat: güzel yazı (bk. ḥ-s-n) ibret: uyanıklığa sebep olan ders iltizam: taraftarlık kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n) kaside: şiir | kâtib: yazan (bk. k-t-b) katre: damla keyfiyet: özellik, nitelik kitab-ı kebir-i âlem: büyük âlem kitabı, kâinat (bk. k-t-b; k-b-r; a-l-m) mahlûkat: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ) mahsus: özgü masdar: kaynak masnuât: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a) mazhar: sahip olma, erişme (bk. ẓ-h-r) menşe: kaynak mevzun: ölçülü (bk. v-z-n) mistar: şablon muhal: imkânsızlık muhit: kuşatıcı muktedir: gücü yeten, güç ve iktidar sahibi (bk. ḳ-d-r) mümtaz: seçkin, üstün muntazam: düzenli (bk. n-ẓ-m) Müsemmâ: en güzel isimlerle isimlendirilen Allah (bk. s-m-v) müşkülâtlı: zor Nakkaş-ı Ezelî: herşeyi zâtına has olarak nakış nakış işleyen ve varlığı sonsuz olup başlangıcı olmayan Allah (bk. n-ḳ-ş; e-z-l) | nebat: bitki nebâtât: bitkiler nefis: kendisi (bk. n-f-s) nihayetsiz: sonsuz Sâni-i Zülcelâl: sonsuz haşmet sahibi olan ve herşeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l) sofestâî: Yaratıcıyı kabul etmemek için her şeyi, hatta kendini dahi inkâr edenler suret: şekil (bk. ṣ-v-r) suûbetli: zor tabiat: doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem (bk. ṭ-b-a) tabiatperest: yaratıcı olarak tabiatı kabul eden (bk. ṭ-b-a) teşekkülât: oluşumlar vehim: kuruntu |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi İkinci Söz, İkinci Makam, Mukaddime BEŞİNCİ LEM’A, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
http://www.erisale.com/#content.tr.1.399
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-ikinci-soz/ikinci-makam/399
CUMARTESİ DERSLERİ
Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- Herbir zerre, acz-i mutlakıyla beraber pek büyük ve pek mütenevvi vazifeleri kaldırıyor. Ve cumudiyetiyle beraber, bir şuur-u küllî gösteren intizamperverâne nizam-ı umumîye tevfik-i hareket eder. – Cumartesi Dersleri 22. 17.
- İşte, eğer o zerre, bir Kadîr-i Mutlakın memuru olmazsa ve nisbeti o Kadîr-i Mutlaktan kesilse, o vakit o zerreye herşeyi görür bir göz, herşeye muhit bir şuur vermek lâzımdır. – Cumartesi Dersleri 22. 16.
- O zîhayat, meselâ şu insan, adeta kâinatın bir misal-i musağğarı, şecere-i hilkatin bir semeresi ve şu âlemin bir çekirdeği gibi ki envâ-ı âlemin ekser nümunelerini cami’dir. – Cumartesi Dersleri 22. 15.
- “Birşeyden herşey yapar; hem herşeyden birtek şey yapar.” Çünkü, nutfe suyundan ve hem içilen basit bir sudan, hesapsız âzâ ve cihâzât-ı hayvaniyeyi yapar. – Cumartesi Dersleri 22. 14.
- Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab, perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden. – Cumartesi Dersleri 22. 13.
- İşte, bak: Yukarıdan inen ve herkes ona hayretinden veya hürmetinden kemâl-i dikkatle bakan, şu nuranî fermana bak. – Cumartersi Dersleri 22. 12.
- O zat o kadar parlak bir burhan-ı tevhiddir ki, zeminin baştan başa yüzünü ve zamanın geçmiş ve gelecek iki yüzünü ışıklandırmış, küfür ve dalâlet zulümâtını dağıtmıştır. -Cumartesi Dersleri 22. 11.
- Nasıl ki bir ırmağın kabarcıkları gidiyor; arkasından gelen kabarcıklar, gidenler gibi parladığından anlaşılıyor ki, onları parlattıran, daimî ve yüksek bir ışık sahibidir. – Cumartesi Dersleri 22. 10.
- Eğer o ağacın meyveleri ayrı ayrı merkeze ve köke, ayrı ayrı kanunla raptedilse, herbir meyve bütün ağaç kadar müşkülâtlı olur. – Cumartesi Dersleri 22. 9.
- Demek o maddeler – hava, su, ziya (ışık), toprak – kimin mülkü ise, bütün ondan yapılan şeyler de onundur. Tarla kimin ise, mahsulât da onundur. Deniz kimin ise, içindekiler de onundur. – Cumartesi Dersleri 22. 8.
- Şu saray-ı acibin ustasına, yani şu garip âlemin sahibine herşey musahhardır. Herşey onun hesabına çalışır. Herşey ona bir emirber nefer hükmündedir. Herşey Onun kuvvetiyle döner. Herşey Onun emriyle hareket eder. – Cumartesi Dersleri 22. 7.
- Hem öyle sehâvetperverâne sofralar kuruyor ki, bütün bu memleketin halklarına, hayvanlarına, herbir taifesine has ve lâyık, belki herbir ferdine mahsus ismiyle ve resmiyle bir tabla-i nimet veriliyor. – Cumartesi Dersleri 22. 6.
- Madem bir harf, kâtibini göstermeksizin olmaz. San’atlı bir nakış, nakkaşını bildirmemek olmaz. Nasıl olur ki, bir harfte koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş, kendi kitabıyla ve nakşıyla bilinmesin? – Cumartesi Dersleri 22. 5.
- Bir köyde iki müdür, bir şehirde iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa, karıştırır. Nerede kaldı, hadsiz hâkim-i mutlak beraber bulunsun! – Cumartesi Dersleri – 22. 4.
- “Biz öyle bir zâtın san’atıyız ki, bütün bu âlemimizi, bizi yaptığı ve suhuletle icad ettiği gibi kolaylıkla yapabilir bir zattır.” – Cumartesi Dersleri 22. 3.
- Hem de bak, bu demiri, toprağı, suyu, kömürü, bakırı, gümüşü, altını gaybî avucuna aldı, bir et parçası yaptı. Bak, gör! – Cumartesi Dersleri 22. 2.
- Bir saray gibi şu âlemin, bir şehir gibi şu memleketin tek bir ustası vardır. – Cumartesi Dersleri 22. 1.
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
“Şu kitab-ı kâinatı, kalem-i kudret-i Samedâniyenin yazması ve Zât-ı Ehadiyetin mektubu desen, vücub derecesinde bir suhulet ve lüzum derecesinde bir mâkuliyet yoluna gidersin. Eğer tabiata ve esbaba isnat etsen, imtinâ derecesinde suûbetli ve muhal derecesinde müşkülâtlı ve hiçbir vehim kabul etmeyen hurafatlı şöyle bir yola gidersin ki, – Cumartesi Dersleri 22. 18.” için 6 yanıt