Svenska – Turkiska – İsveççe – Türkçe – språk studie – dil çalışması – Människan och Universum 1 – İnsan ve Kainat – Första Kapitlet – Första Punkten

Svenska – Turkiska - İsveççe - Türkçe - språk studie - dil çalışması - Människan och Universum 1 - İnsan ve Kainat - Första Kapitlet - Birinci Mebhas - Första Punkten - Birinci Nokta
Svenska – Turkiska – İsveççe – Türkçe – språk studie – dil çalışması – Människan och Universum 1 – İnsan ve Kainat – Första Kapitlet – Birinci Mebhas – Första Punkten – Birinci Nokta

 

Svenska – Turkiska

İsveççe – Türkçe

Språk Studie –  Dil Çalışması

Människan och Universum 1

 İnsan ve Evren 1

Första Kapitlet – Första Punkten

 İlk Bölüm – Birinci Nokta

Det tjugotredje ordet från Master Bediuzzaman Said Nursis “Ord från Risale-i Nur Collection”.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan Sözler isimli eserinden Yirmi Üçüncü Söz.

Denna svenska – turkiska språk studie täcker första punkten i kapitel ett.

Bu İsveççe – Türkçe dil çalışması birinci bölümdeki ilk noktayı kapsamaktadır.

Vi hoppas att denna språkstudie kommer att vara användbar för dig som studerar svenska – turkiska eller turkiska – svenska.

Bu dil çalışmasının İsveççe – Türkçe veya Türkçe – İsveççe öğrenenler için faydalı olacağını umuyoruz.

Vi tror att denna språkstudie kommer att vara användbar även vid översättning från svenska till turkiska eller från turkiska till svenska.

Bu dil çalışmasının İsveççe’den Türkçe’ye veya Türkçe’den İsveççe’ye çeviri yaparken de faydalı olacağına inanıyoruz.

I denna del av boken, som har huvudtiteln människan och universum, nämns att människan är ett antikt konstverk.

İnsan ve kainat ana başlığını taşıyan kitabın bu bölümünde insanın antika bir sanat eseri olduğundan bahsedilmektedir.

NOTERA:

NOT:

Medan den här studien genomfördes inleddes den först med en svensk mening.

Bu çalışma yapılırken önce İsveççe bir cümle ile başladı.

Sedan översattes den från Google Translate.

Daha sonra Google Translate’den çevrildi.

Därför förekom det enstaka förkortningar av meningar och semantiska skiftningar i översättningar.

Bu nedenle, zaman zaman cümle kısaltmaları ve çevirilerde anlam kaymaları yaşandı.

Av denna anledning ingår originaltexten till det tjugotredje ordet, som översatts från turkiska till svenska med namnet Människan och universum.

Bu nedenle İnsan ve Kainat adıyla Türkçeden İsveççeye çevrilen Yirmi Üçüncü Söz’ün orijinal metnine yer verilmiştir.

Betydelsen av de ord vars betydelse är okänd från originaltexten anges precis under meningen.

Orijinal metinden anlamı bilinmeyen kelimelerin anlamı cümlenin hemen altında verilmiştir.

Meningar som översatts från Google Translas ges på den blå bakgrunden.

Google Çeviri’den çevrilen cümleler mavi arka planda verilmiştir.

De ursprungliga meningarna ges på den gula marken.

Orijinal cümleler sarı zeminde verilmiştir.

Dessutom översattes originaltexterna från turkiska till svenska med Google Translate.

Ayrıca orijinal metinler Google Translate ile Türkçeden İsveççeye çevrilmiştir.

Dessa översättningar ges på en grå bakgrund.

Bu çeviriler gri bir arka plan üzerinde verilmiştir.

Dessa översättningar från svenska till turkiska med Google Translate och andra översatta meningar ges också på grön bakgrund.

Google Translate ile İsveççe’den Türkçe’ye yapılan bu çeviriler ve diğer çevrilmiş cümleler de yeşil bir arka plan üzerinde verilmektedir.

Det tjugotredje ordet

Yirmi üçüncü kelime

Yirmi Üçüncü Söz

Detta Ord innehåller två kapitel.

Bu Söz iki bölümden oluşmaktadır.

Şu Sözün iki Mebhası vardır.

mebhas: bahis, konu

Detta ord har två satsningar.

Bu kelimenin iki bahsi var.

 لَقَدْ خَلَقْنَا اْلاِنْسَانَ فِۤى اَحْسَنِ تَقْوِيمٍ 

    ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِلِينَ 

    اِلاَّ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ    

I GUDS, DEN NÅDERIKES, DEN BARMHÄRTIGES NAMN

RAHMAN, RAHİM OLAN ALLAH’IN ADINA

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

I Allahs namn, den Nådigaste och Barmhärtige.

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

[95:4] Vi har sannerligen skapat människan i den bästa skepnad

Andolsun, biz insanı en güzel surette yarattık.

Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. ﴾4﴿

Vi har verkligen skapat människan i bästa form.

Biz insanı gerçekten en güzel şekilde yarattık.

[95:5] men därefter låtit henne sjunka lägre än de lägsta,

ama sonra en alttan daha aşağı batmasına izin verin,

Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. ﴾5﴿

Sedan tog vi ner honom nedanför.

Sonra onu aşağıya indirdik.

[95:6] utom dem som tror och lever ett rättskaffens liv; ja, deras lön skall vara utan ände!

Ancak iman edip salih bir hayat yaşayanlar; evet, mükafatları sonsuz olacak!

Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ödül vardır. ﴾6﴿

Utom för dem som tror och gör användbara gärningar för världen och livet efter detta; för dem finns en oavbruten belöning.

İnanıp dünya ve ahiret için faydalı işler yapanlar müstesna; onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır.

FÖRSTA KAPITLET

İLK BÖLÜM

Birinci Mebhas

mebhas: bahis, konu

Första satsningen

İlk bahis

Vi ska i fem punkter förklara endast fem av trons tusentals skönheter.

Biz beş maddede imanın binlerce güzelinden sadece beşini açıklayacağız.

İMANIN binler mehâsininden yalnız beşini, Beş Nokta içinde beyan ederiz.

mehâsin: güzellikler                                                                     beyan: açıklama 

Vi förklarar bara fem av TROENS tusentals välsignelser i de fem punkterna.

İNANÇ’ın binlerce nimetinden sadece beşini beş noktada açıklıyoruz.

FÖRSTA PUNKTEN

İLK NOKTA

BİRİNCİ NOKTA

FÖRSTA PUNKT

İLK NOKTA

Genom trons ljus stiger människan högre än de högsta och uppnår ett värde värdig Paradiset.

İnsan, imanın nuru ile en yüksekten yükselir ve Cennete lâyık bir değere kavuşur.

İnsan, nur-u iman ile âlâ-yı illiyyîne çıkar, Cennete lâyık bir kıymet alır.

nur-u iman: iman nuru      âlâ-yı illiyyîn: yücelerin en yücesi

Människan stiger upp till den högsta av höga höjder med sitt trosljus och får ett värde som är värdigt Paradiset.

İnsan, iman nuru ile yükseklerin en yükseğine çıkar ve Cennete layık bir değer kazanır.

Och genom förnekandets mörker sjunker hon lägre än de längsta och faller till en position som passar Helvetet.

Ve inkarın karanlığında en yüksekten daha aşağı batar ve cehenneme yakışır bir konuma düşer.

Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer, Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.

zulmet-i küfür: inkâr karanlığı          esfel-i sâfilîn: aşağıların en aşağısı                              ehil: lâyık

Och med förnekelsens mörker faller han till det lägsta av det lägsta och går in i en situation som kommer att kvalificera sig för helvetet.

Ve inkar karanlığıyla, aşağıların en aşağısına düşer ve cehenneme lâyık olacak bir duruma girer.

För tron förenar människan med den Allhärliga Skaparen.

Çünkü iman insanı Yüce Yaratıcı ile birleştirir.

Çünkü, iman, insanı Sâni-i Zülcelâline nisbet ediyor.

Sâni-i Zülcelâl: yüceliği ve haşmeti sonsuz olan ve herşeyi san’atla yaratan Allah            

nisbet etme: bağlama

Eftersom tron ​​tillskriver människan den Högste, Majestätiska Konstnären.

Çünkü iman insanı Yüce, Görkemli Sanatçıya nispet eder.

Tro är att ansluta sig.

İnanmak bağlanmaktır.

İman bir intisaptır.

intisap: bağlanma

Tro är en bindning.

İnanç bir bağdır.

Således får människan sitt värde i kraft av den Gudomliga Namn som uppenbaras henne genom tron.

Böylece insan, iman yoluyla kendisine indirilen İlâhi İsmi ile değerini alır.

Öyle ise, insan, iman ile insanda tezahür eden san’at-ı İlâhiye ve nukuş-u esmâ-i Rabbâniye itibarıyla bir kıymet alır.

tezahür: ortaya çıkma, görünme      san’at-ı İlâhiye: Allah’ın san’atı        nukuş-u esmâ-i Rabbâniye: Allah’ın güzel isimlerinin nakışları

I så fall får en person ett värde i termer av den gudomliga konsten och nukuş-u esmâ-i Rabbâniye som manifesteras i människan genom tro.

O halde insan, ilâhî sanat açısından bir değer kazanır ve nukuş-u esmâ-i Rabbâniye, imanla insanda tecelli eder.

Förnekande bryter den anslutningen och på grund av detta brott döljs den Gudomliga konsten.

İnkar bu bağı koparır ve bu kopukluktan dolayı İlâhi sanat gizlenir.

Küfür o nisbeti kat’ eder. O kat’dan, san’at-ı Rabbâniye gizlenir.

küfür: inkâr, inançsızlık      nisbet etme: bağlama       kat’ etmek: kesmek           san’at-ı Rabbâniye: Allah’ın san’atı

Förnekelse upphäver det förhållandet. I den frånkopplingen förblir Herrens konst dold.

İnkar, bu ilişkiyi iptal eder. Bu kopuklukta Rab’bin sanatı gizli kalır.

Hennes värde blir då endast det av en materia.

Onun değeri o zaman yalnızca bir maddenin değeri olur.

Kıymeti dahi yalnız madde itibarıyla olur.

Dess värde är endast i termer av materia.

Değeri sadece madde bakımındandır.

Och eftersom detta tillstånd endast är av ett flyktigt, övergående, tillfälligt djurliv är dess värde ingenting.

Ve bu koşul, yalnızca geçici, geçici, geçici bir hayvan yaşamına ait olduğundan, değeri hiçbir şey değildir.

Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakkat bir hayat-ı hayvanî olduğundan, kıymeti hiç hükmündedir.

fâniye: gelip geçici             zâile: geçip giden               muvakkat: geçici               hayat-ı hayvanî: hayvanî hayat

Materia, å andra sidan, har inget värde, eftersom det är både ett dödligt, ett dött och ett tillfälligt djurliv.

Maddenin ise hiçbir değeri yoktur, çünkü hem ölümlü, hem ölü, hem de geçici bir hayvan yaşamıdır.

Vi ska förklara detta mysterium genom en jämförelse.

Bu gizemi bir karşılaştırma ile açıklayacağız.

Bu sırrı bir temsille beyan edeceğiz.

sır: gizem, gizli gerçek       temsil: kıyaslama tarzında benzetme, analoji              beyan: açıklama

Vi kommer att förklara denna hemlighet med en representation.

Bu sırrı bir temsille açıklayacağız.

Till exempel: bland människans konst är värdet av det material som används och konstverket helt annorlunda.

Örneğin: İnsan sanatı arasında kullanılan malzeme ile sanat eserinin değeri birbirinden tamamen farklıdır.

Meselâ, insanların san’atları içinde, nasıl ki maddenin kıymetiyle san’atın kıymeti ayrı ayrıdır.

Till exempel i människors konst, precis som materiens värde och konstens värde är åtskilda.

Örneğin insan sanatında, tıpkı maddenin değeri ile sanatın değeri birbirinden ayrı olduğu gibi.

Ibland är de jämlika, ibland är materialet mer värdefullt och ibland händer det att man i material värt fem kurush som järn finna konst värt fem lira.

Bazen eşittir, bazen malzeme daha değerlidir ve bazen de demir gibi beş kuruşluk bir malzemede beş liralık sanat bulursunuz.

Bazan müsavi, bazan madde daha kıymettar; bazan oluyor ki, beş kuruşluk demir gibi bir maddede beş liralık bir san’at bulunuyor. 

müsavi: eşit                                      kıymettar: değerli

Ibland är det lika, ibland är materia mer värdefullt; Ibland finns det en konst på fem lira i ett föremål som ett fem centsjärn.

Bazen eşittir, bazen madde daha değerlidir; Bazen beş kuruşluk demir gibi bir eşyada beş liralık bir sanat vardır.

Ibland kan också ett antikt konstverk vara värt en miljon medan materialet det består av inte ens är värt fem kurush.

Bazen bir antika eser de bir milyon değerinde olabilirken, yapıldığı malzeme beş kuruş bile değil.

Belki, bazan, antika olan bir san’at bir milyon kıymeti aldığı halde, maddesi beş kuruşa da değmiyor.

Ibland kanske en antik konst är värd en miljon, men föremålet är inte värt fem öre.

Bazen bir antika sanat bir milyon değerinde olabilir, ancak nesne beş kuruş değerinde değildir.

Om ett sådant konstverk tas till antikmarknaden och tillskrivs en briljant och skicklig konstnär från förr och presenteras med att nämna konstnären och konstverket, så kan det säljas för en miljon liras.

Böyle bir eser antikacıya götürülür ve geçmişin parlak ve maharetli bir sanatçısına atfedilir ve sanatçının adı ve eseriyle birlikte sunulursa bir milyon liraya satılabilir.

İşte, öyle antika bir san’at, antikacıların çarşısına gidilse, hârika-pîşe ve pek eski, hünerver san’atkârına nisbet ederek, o san’atkârı yad etmekle ve o san’atla teşhir edilse, bir milyon fiyatla satılır.

hârika-pîşe: olağanüstü işler yapan                              hünerver: becerikli            nisbet etmek: bağ kurmak

yad etmek: anmak             teşhir edilme: sergilenme

Här skulle en sådan antik konst säljas för ett miljonpris om man gick till antikhandlarens basar och ställdes ut med den konsten och tillskrev den en mycket gammal och begåvad hantverkare som gjorde extraordinära verk.

Burada antikacıların çarşısına gidip o sanatı sergileseniz ve onu olağanüstü işler yapan çok eski ve yetenekli bir ustaya atfetseniz, böyle bir antika sanat bir milyon fıyata satardı.

Om den däremot tas till skrothandlaren kommer det enda priset man får vara de fem kurush som järnet är värt.

Ancak hurdacıya götürülürse, alacağınız tek fiyat demirin beş kuruş değeri olacaktır.

Eğer kaba demirciler çarşısına gidilse, beş kuruşluk bir demir bahasına alınabilir.

baha: kıymet, değer, fıyat

Går du på grovsmedsbasaren kan den köpas till priset av ett femcentsjärn.

Demirciler çarşısına giderseniz, beş kuruş demir fiyatına satın alınabilir.

Människan är således ett sådant antikt konstverk av Gud den Allsmäktige.

Dolayısıyla insan, Yüce Allah’ın çok eski bir sanat eseridir.

İşte, insan, Cenâb-ı Hakkın böyle antika bir san’atıdır.

Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah

Människan är en sådan antik konst av Allah den Allsmäktige.

İnsan, Yüce Allah’ın çok eski bir sanatıdır.

Genom Hans makt är människan det mest subtila och eleganta mirakel som Han skapat för att manifestera alla Sina Namn och deras inskription i form av ett minityrexemplar av universum.

İnsan, O’nun kudretiyle, O’nun bütün isimlerini ve onların yazıtlarını evrenin minyatür bir örneği şeklinde tecelli etmek için yarattığı en ince ve zarif mucizedir.

Ve en nazik ve nazenin bir mu’cize-i kudretidir ki, insanı bütün esmâsının cilvesine mazhar ve nakışlarına medar ve kâinata bir misal-i musağğar suretinde yaratmıştır.

nazik: ince, zarif    nâzenin: ince, nazik, nazlı     mu’cize-i kudret: Allah’ın sonsuz kudretiyle bir mu’cize eseri olarak yarattığı şey 

esmâ: isimler         cilve: yansıma                       mazhar: yansıma ve görünme yeri           medar: eksen, vesile     

kâinat: evren, yaratılmış herşey                          misal-i musağğar: küçültülmüş nümune, örnek

Och det är maktens mest eleganta och milda mirakel; Han skapade människan med reflektion av alla hennes namn och som ett medel att brodera och ett reducerat exempel för universum.

Ve bu, gücün en zarif ve nazik mucizesidir; İnsanı, tüm isimlerinin yansımasıyla, işleme aracı ve evren için küçültülmüş bir örnek olarak yarattı.

Om människans väsen fylls med trons ljus kan alla dessa betydelsfulla inskriptioner läsas av henne.

İnsanın varlığı iman nuru ile dolmuşsa, bütün bu önemli yazıtlar onun tarafından okunabilir.

Eğer nur-u iman, içine girse, üstündeki bütün mânidar nakışlar, o ışıkla okunur.

nur-u iman: iman nuru, aydınlığı                                                  mânidar: anlamlı

Om trons ljus kommer in i dig läses alla meningsfulla broderier på det med det ljuset.

İçine iman nuru girerse, üzerindeki bütün manalı nakışlar o nurla okunur.

Som en troende läser hon dem medvetet och genom denna anslutning får hon andra att läsa dem.

Bir mümin olarak bunları bilinçli olarak okur ve bu bağlantıyla başkalarının okumasını sağlar.

O mü’min, şuurla okur ve o intisapla okutur.

mü’min: iman etmiş, inanmış           şuur: bilinç, idrak, anlayış                 intisap: bağlanma

Den troende läser medvetet och får det att läsa med entusiasm.

Mümin bilinçli olarak okur ve şevkle okutur.

Människan som ett av Gud skapat konstverk blir därmed uppenbar genom uttryck som, “Jag är den Allhärlige Skaparens värk och skapelse. Jag manifesterar Hans barmhärtighet och frikostighet.”

İnsan, Allah’ın yarattığı bir sanat eseri olarak, “Ben, Yüce Yaratıcı’nın eseri ve eseriyim. Ben O’nun rahmetini ve lütfunu ortaya koyuyorum.

Yani, “Sâni-i Zülcelâlin masnuuyum, mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharım” gibi mânâlarla, insandaki san’at-ı Rabbâniye tezahür eder.

Sâni-i Zülcelâl: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah                            

masnû: san’at eseri varlık                mahlûk: yaratık     rahmet: şefkat, merhamet              kerem: lütuf, ikram, iyilik          

mazhar: yansıma ve görünme yeri                               san’at-ı Rabbâniye: Allah’ın san’atı                              tezahür: görünme, ortaya çıkma

Det vill säga med betydelser som “Jag är den Allsmäktiges konst, jag är hans skapelse, jag är mottagaren av hans barmhärtighet och nåd”, manifesterar Herrens konst i människan.

Yani “Ben Yüce Allah’ın sanatıyım, O’nun yarattıklarındanım, O’nun rahmet ve ihsanına sahibim” gibi anlamlarla Rabbin sanatı insanda tecelli eder.

Det är alltså tron, vilken består i att förena sig med Skaparen, som uppenbarar människan som ett konstverk.

Bu nedenle insanı bir sanat eseri olarak ortaya çıkaran, Yaradan ile birleşmeyi içeren inançtır.

Demek, Sâniine intisaptan ibaret olan iman, insandaki bütün âsâr-ı san’atı izhar eder.

Sâni: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah             intisap: bağlanma          âsâr-ı san’at: san’at eserleri       izhar: gösterme

Det vill säga, tron, som består av intimitet med Skaparen, avslöjar alla konstverk i människan.

Yani Yaradan ile yakınlıktan oluşan iman, insandaki tüm sanat eserlerini ortaya çıkarır.

Människans värde består i att vara ett av Gud skapat konstverk och i kraft av att vara en spegling av den Ädla Enheten.

İnsanın değeri, Allah’ın yarattığı bir sanat eseri olması ve Yüce Birliğin bir yansıması olması nedeniyledir.

İnsanın kıymeti, o san’at-ı Rabbâniyeye göre olur; ve âyine-i Samedâniye itibarıyladır.

san’at-ı Rabbâniye: Allah’ın san’atı              

âyine-i Samedâniye: hiçbir şeye muhtaç olmayan ve herkes Ona muhtaç olan Allah’ın eserlerini gösteren ayna

Människans värde är enligt den gudomliga konsten; och för att det är en spegel som visar Allah, vem behöver ingenting.

İnsanın değeri ilahi sanata göredir; ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah’ı gösteren bir ayna olduğu için.

I detta avseende blir den obetydliga människan Guds adressat och Upprätthållarens gäst värdig Paradiset och överlägsen alla andra skapelser.

Bu bakımdan önemsiz insan, Allah’ın muhatabı ve Rabbinin misafiri olur, Cennete lâyık ve bütün mahlûkatlardan üstün olur.

O halde, şu ehemmiyetsiz olan insan, şu itibarla bütün mahlûkat üstünde bir muhatab-ı İlâhî ve Cennete lâyık bir misafir-i Rabbânî olur.

misafir-i Rabbânî: Allah’ın misafiri                     muhatab-ı İlâhî: Allah’a muhatap olan

I så fall blir denna obetydliga person en gudomlig samtalspartner framför alla varelser och en gäst värdig Paradiset.

Bu durumda bu önemsiz kişi, tüm varlıkların önünde ilahi bir muhatap ve Cennete layık bir misafir olur.

Skulle emellertid förnekande, som är ett brott av anslutningen, drabba människans väsen försänks alla dessa betydelsefulla inskriptioner av Gudomliga Namn ner i mörker och blir oläsliga.

Ancak, bir bağın kopması olan inkar, insanın özüne isabet ederse, bütün bu önemli İlâhi İsimler kitabeleri karanlığa gömülür ve okunmaz hale gelir.

Eğer kat’-ı intisaptan ibaret olan küfür, insanın içine girse, o vakit bütün o mânidar nukuş-u esmâ-i İlâhiye karanlığa düşer, okunmaz.

kat’-ı intisap: mensubiyet bağını kesme       küfür: inkâr, inançsızlık                     mânidar: anlamlı               

nukuş-u esmâ-i İlâhiye: Allah’ın güzel isimlerinin nakışları 

Om hädelsen, som består i att bryta hans band, kommer in i en person, då faller de meningsfulla broderierna av alla dessa namn på Allah i mörker och kan inte läsas.

Bağını koparmak olan küfür insana girerse, Allah’ın bütün bu isimlerinin manalı işlemeleri karanlığa düşer ve okunamaz.

För om Skaparen glöms bort kommer de andliga sidorna av Honom inte att begripas utan kommer att falla.

Çünkü Yaradan unutulursa, O’nun manevi yönleri anlaşılmaz, düşer.

Zira, Sâni unutulsa, Sânie müteveccih mânevî cihetler de anlaşılmaz, adeta başaşağı düşer.

Sâni: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah             müteveccih: yönelik          cihet: yön

För om Konstnären glöms bort är de andliga aspekterna gentemot Konstnären också obegripliga och faller nästan upp och ner.

Çünkü Sanatçı unutulursa Sanatçıya yönelik manevi yönler de anlaşılmaz ve adeta alt üst olur.

De flesta av dessa betydelsefulla sublima konstverk och upphöjda inskriptioner kommer att döljas.

Bu önemli ulvi sanat eserlerinin ve kabartma kitabelerin çoğu gizlenecektir.

O mânidar âli san’atların ve mânevî âli nakışların çoğu gizlenir. 

mânidar: anlamlı                âli: yüce

De flesta av dessa meningsfulla sublima konster och andligt sublima broderier kommer att döljas.

Bu manalı ulvi sanatların ve manevî ulvi nakışların çoğu gizlenecektir.

Återstoden, och en stor del av det som kan ses med ögat, kommer att tillskrivas obetydliga saker, som naturen och slumpen, och slutligen helt att förlora sitt värde.

Geri kalan ve gözle görülenlerin büyük bir kısmı tabiat ve tesadüf gibi önemsiz şeylere atfedilecek ve sonunda tamamen değerini kaybedecektir.

Bâki kalan ve gözle görülen bir kısmı ise, süflî esbaba ve tabiata ve tesadüfe verilip, nihayet sukut eder.

bâki: kalan kısım                süflî: aşağı                       esbab: sebepler                 

tabiat: doğa, canlı cansız varlıklar; maddî âlem           sukut etme: düşme, alçalma

Den återstående och synliga delen, å andra sidan, ges till vidriga orsaker, natur och tillfälligheter, och sjunker så småningom.

Geriye kalan ve görünen kısım ise aşağılık sebeplere, tabiata ve tesadüflere verilir ve yavaş yavaş batar.

De briljantslipade diamanterna blir matta bitar av glas.

Zekice kesilmiş elmaslar donuk cam parçaları haline gelir.

Herbiri birer parlak elmas iken, birer sönük şişe olurlar.

Medan var och en är en ljus diamant, blir de en tömd flaska.

Her biri parlak birer elmas iken, boş bir şişeye dönüşüyorlar.

Människans betydelse ses bara från hennes djuriska, fysiska existens.

İnsanın önemi, yalnızca hayvani, fiziksel varlığından anlaşılır.

Ehemmiyeti yalnız madde-i hayvaniyeye bakar. 

madde-i hayvaniye: hayvanî madde

Dess betydelse ser bara på djurets material.

Anlamı sadece hayvanın malzemesine bakar.

Som sagt är syftet och frukten av hennes fysiska existens endast att genomgå ett kort liv som det mest oförmögna, behövande och sörjande av djur.

Bununla birlikte, fiziksel varlığının amacı ve meyvesi, hayvanların en çaresiz, muhtaç ve kederlisi olarak kısa bir ömür geçirmekten başka bir şey değildir.

Maddenin gayesi ve meyvesi ise, dediğimiz gibi, kısacık bir ömürde, hayvânâtın en âcizi ve en muhtacı ve en kederlisi olduğu bir halde, yalnız cüz’î bir hayat geçirmektir. 

cüz’î: az          hayvânât: hayvanlar     âciz: güçsüz

Ändamålet och frukten av materien är, som vi har sagt, att bara leva ett litet liv på ett kort liv, när det är det svagaste, mest behövande och sorgligaste av djuren.

Maddenin maksadı ve meyvesi, dediğimiz gibi, hayvanların en zayıfı, en muhtaçı, en hüzünlü olduğu kısacık ömürde azıcık bir hayat yaşamaktır.

För att sedan sönderfalla och förgås.

Daha sonra parçalanmak ve yok olmak.

Sonra tefessüh eder, gider. 

tefessüh: bozulma, kokuşma

Sedan andas han ut och går.

Sonra nefes verir ve gider.

Se hur förnekande förstör den mänskliga naturen och förvandlar diamant till kol.

İnkarın insan doğasını nasıl yok ettiğini ve elması nasıl kömüre çevirdiğini görün.

İşte, küfür böyle mahiyet-i insaniyeyi yıkar, elmastan kömüre kalb eder.

mahiyet-i insaniye: insana ait temel özellikler, insanın içyapısı                      kalb etmek: dönüştürmek

Det är så otro förstör den mänskliga naturen och förvandlar den till kol från diamanter.

İşte inançsızlık insan doğasını böyle bozar ve elmastan karbona dönüştürür.

RESURSER

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, Bediüzzaman Said Nursi, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

Människan och Universum, Det tjugotredje ordet, Bediuzzaman Said Nursi, Rejhan Publication, Översättning: Thomas Keresturi, Tryckort: Imak Ofset Yenibosna / Istanbul, Februari, 2013.

https://www.koranensbudskap.se/translations.aspx?chapterID=95&langID=1

https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/duha-suresi-93/ayet-4/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1

http://www.erisale.com/#content.tr.1.417

https://www.sozler.com.tr/urun/23-soz-isvecce

Feel free to comment. Yorum yapmaktan çekinmeyin.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.