Eğitim ve Öğretime Manayı Harfi Nazarıyla Bakmak – Görsel Sanatlar Dersi Örneği –

PDF olarak indir

Eğitim ve Öğretime Manayı Harfi Nazarıyla Bakmak – Görsel Sanatlar Dersi Örneği –

Hali hazırdaki eğitim ve öğretim sistemimiz batı tarzı ve materyalist bir anlayışla devam etmektedir. Elbette ki batıdan gelen her şey kötü değildir. Ancak insanın ve varlıkların mahiyetlerinin anlaşılması ve hakikate ulaşmada bazen çok çarpık düşüncelerle ve bakış açılarıyla karşılaşılmaktadır. Örneğin henüz teori olan bir düşünce sanki gerecekte öyleymiş gibi sunulabilmektedir (evrim teorisi, sebeplerin veya tabiatın varlıkları ortaya çıkardığı ya da kendi kendine veya tesadüfen olduğu gibi düşünceler).

Burada önemli olan bakış açısının doğru ayarlanmasıdır. Varlıklara kendi kendilerine oluyor diye mi bakacağız, yoksa onların arkasında bir güç, irade ve ilimin olduğu yönünde bir nazarla mı bakacağız. İşte bu iki tarz bakış açısında manayı ismi ve manayı harfi denilmektedir. Yani varlıklara kendileri hesabına baktığımızda, yani onların arkasında hükmeden ilim, irade ve güçten hiç bahsetmeden sadece varlığın kendisinin ne olduğunu anlamaya çalışan bir bakış açısıyla baktığımızda buna manayı ismi ile bakma denilmektedir. Varlıkların kendisine değil onu ortaya koyan ilim, irade ve güç sahibi yaratıcı hesabına bakıldığında ise buna manayı harfi ile bakma denilmektedir.   

            Nursi, bu hakikati Mesnevî-i Nuriye isimli eserinde çok veciz bir şekilde dile getirmektedir:

Mukaddeme

Kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde yalnız dört kelime ile dört kelâm öğrendim; tafsilen beyan edilecektir. Burada, yalnız icmalen işaret edilecektir.

Kelimelerden maksat, mânâ-yı harfî, mânâ-yı ismî, niyet, nazar’dır. Şöyle ki:

Cenâb-ı Hakkın mâsivâsına, yani kâinata mânâ-yı harfi ile ve Onun hesabına bakmak lâzımdır. Mânâ-yı ismi ile ve esbab hesabına bakmak hatâdır.

Evet, herşeyin iki ciheti vardır. Bir ciheti Hakka bakar, diğer ciheti de halka bakar.

Halka bakan cihet, Hakka bakan cihete tenteneli bir perde veya şeffaf bir cam parçası gibi, altında Hakka bakan cihet-i isnadı gösterecek bir perde gibi olmalıdır.

Binaenaleyh, nimete bakıldığı zaman Mün’im, san’ata bakıldığı zaman Sâni, esbaba nazar edildiği vakit Müessir-i Hakikî zihne ve fikre gelmelidir.

Ve keza, nazar ile niyet mahiyet-i eşyayı tağyir eder. Günahı sevaba, sevabı günaha kalb eder. Evet, niyet âdi bir hareketi ibadete çevirir. Ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalb eder.

Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir. Allah hesabıyla olursa mârifet-i İlâhiyedir.”

(Mesnevî-i Nuriye, Katre, Mukaddeme, s.72),   http://www.erisale.com/#content.tr.5.72

Bundan yola çıkarak; Görsel Sanatlar Dersi Örneğinden Eğitim ve Öğretime Manayı Harfi Nazarıyla Bakmak başlığı altında eğitim sistemimizin yerli ve kendi kültürümüze ait bakış açısı kazandırmaya ve sistemin bu çerçevede gözden geçirilmesine katkıda bulunulmaya çalışılacaktır.

Varlıkların ve biz insanların tesadüfen, kendi kendimize, sebeplerin bir araya gelmesiyle ya da cansız ve şuursuz, ilim, irade ve gücü olmayan ve bizi duymayan ve bizi görmeyen kör, sağır tabiatın eliyle ortaya çıkarıldığımızı iddia etmek insan aklıyla alay etmek anlamına gelecektir. Dolayısıyla bu meselelere girmeden varlıkların ve biz insanların şuur sahibi, ilim, irade ve kudret-güç sahibi (ister buna bazı bilim adamları gibi gizli güç, üst akıl, bilinçli tasarımcı vs. deyin, isterseniz dinlerde olduğu gibi Buda, Tanrı, God, Allah deyin) bir yaratıcı tarafından yaratılmış olduğumuz hakikatinden yola çıkarak okuldaki derslerin işlenişi yeniden ele alınmalıdır.

Örneğin derslerde ve öğretim materyallerinde;

Kimya dersinde atomlardan bahsederken sadece atomun kendi özelliklerinden değil, atomu bu şekilde tasarlayan ilim, irade ve güç sahibi yaratıcı sanatkardan da bahsetmek gerekmektedir.

Biyoloji dersinde canlı varlıkların çeşit ve türlerinden bahsederken aynı zamanda onları bu kadar çok çeşide ve sayıya ayıran ve her birisini ayrı ayrı tasarlayan sanatkarından da bahsetmek gerekmektedir.

Fizik dersinde kainata konulan kanunlardan bahsederken onları bu şekilde takdir eden irade sahibi ve her şeye gücü yeten Kadir olan yani her şeyi takdir eden yaratıcıdan da bahsetmek gerekmektedir.

            Matematik dersinde her şeyde hükmeden matematiksel hesaplamaları ve varlıkların geometrik şekillerini kimin takdir ettiğinden ve kimin hesap ettiğinden de bahsetmek gerekmektedir.

            Coğrafya dersinde dünyayı canlıların yaşayabileceği bir gezegen haline kimin getirdiğinden de bahsetmek gerekmektedir.

            Felsefe dersinde insana diğer varlıklardan farklı olarak düşünme kabiliyeti ve akıl nimetini kimin verdiğinden de bahsetmek gerekmektedir.

            Edebiyat dersinde insana beyan etme, düşünce ve duygularını ifade etme kabiliyetini kimin verdiğinden de bahsetmek gerekmektedir.

            Örnekleri çoğaltabiliriz.

            Herhalde bütün bunların tesadüfen, kendi kendine, sebeplerin bir araya gelmesiyle ya da kör, sağır tabiat dediğimiz aslında ne olduğunu kendimizin bile ifade edemediğimiz meçhul bir kavramın yaptığını iddia edemeyiz. Eğer bu şekilde iddia edersek aklımızın varlığından şüphe duymamız gerekmez mi?

            Şimdi burada konumuzun başlığında da yer aldığı şekilde Görsel Sanatlar Dersi örneğinden işlenen konular, kavramlar, görsel sanatların eleman ve ilkeleri bağlamında manayı harfi nazarıyla nasıl bakabileceğimizi bulmaya çalışalım:

Görsel Sanatlar Dersi Eleman ve İlkeleri

NOKTA

Temel sanat elemanlarından birisi noktadır. Varlıkların biçimlendirilmesinde değişik büyüklüklerde ve şekillerde noktalardan faydalanılarak estetik bir görünüm sağlanmaya çalışılır. Aslında bu tarz çalışmalar doğada da karşımıza çıkmaktadır. Yani doğayı ve varlıkları yaratan yaratıcı sanat eserlerinden bazılarını tasarlarken noktayı ön plana çıkarmıştır. İşte o örneklerden birisi noktalarla tasarlanmış leopar.

Noktalarla tasarlanmış bir leopar

ÇİZGİ

Temel sanat elemanlarından birisi de çizgidir. Çizgi görsel sanatlar eğitiminin olmazsa olmazlarındandır. Bu nedenle çok önemlidir. Özellikle desen çalışmalarında çizginin gücünden faydalanılır. Peki kainatı tasarlayan Yaratıcı Sanatkar bize nasıl örnekler sunmaktadır. İşte binlerce örnekten en bariz bir örnek zebralar. Adeta O Büyük Sanatkar çizgi tasarımını gözümüzün içine sokarcasına bize göstermekte ve kendisinin varlığını bize ispatlamaktadır. Tıpkı parmak izi çizgiler gibi zebraların çizgileri de hiçbir birbirinin aynı değildir, aşağıdaki zebraların yüzlerinde olduğu gibi.

Çizgilerle tasarlanmış zebralar

LEKE

Bir başka temel sanat elemanı lekedir. Özellikle lavi tekniğinde leke çalışmaları önemli bir yer tutar. Doğada da leke ile yapılmış tasarımlarla karşılaşmaktayız. İşte bu örneklerden bir tanesi hemen yanı başımızda durmaktadır. Her gün ineklerin vasıtasıyla bizlere süt içiren Büyük Sanatkar sütün yanında bu varlıkların tasarımını da lekesel yöntem kullanarak yapmıştır. Siyah ve beyaz lekelerle tasarlanan ineklerde bazen siyah leke, bazen de beyaz leke ağır başmaktadır. Aşağıda ortada ve sağdaki ineklerin yüzlerinde olduğu gibi.

Siyah-beyaz lekelerle tasarlanmış inekler

DOKU

Doku estetik açıdan dikkate değer bir ilkedir. Özellikle ressamlar resimlerine fırça darbeleriyle doku etkisi yapan bazı özellikler katmaya çalışır. Etrafımıza baktığımızda da çok değişik doku örnekleriyle karşılaşmaktayız. Ormanda ağaç dokusu, bahçede çiçek dokusu, evlerin çatılarındaki kiremit dokusu, şehir dokusu, kazak dokusu, kumaş dokusu, ağaç kabuğu dokusu, kozalak dokusu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Kainatı yaratan büyük Sanatkar sanatçıların ve sanatseverlerin ya da estetikten anlayan veya güzelliğe aşık olanların nazarlarına göstermek için dokuyu çok değişik şekilde örnekleriyle ortaya koymaktadır. İşte bunlardan birisi denizin içinde yaşayan balıklara ait pul dokusu ve diğeri 40 kat büyütülmüş kızıl renkli deniz yosunu:

Doku özelliği ile tasarlanmış Aynalı Sazan Balığı

Gözümüzle göremediğimiz dünyalarda bile doku gibi estetik kuralların kullanıldığı bir örnek. 40 kat büyütülmüş kızıl renkli deniz yosunu.

RENK

Görsel sanat elemanlarından birisidir. Renk hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Her ne kadar renklerin yaratılmasında güneşin ışığı içinde yer alan renk yelpazesi vesile olsa da varlıklara renklerini takdir eden O Büyük Sanatkardır. Çünkü güneş şuursuz olduğu gibi bizi görecek gözü de yoktur, bizi duyacak kulağı da yoktur. Her ne kadar bazı insanlar güneşe tapınsa da güneşin bundan haberi bile yoktur. Büyük Sanatkar renklerle olağanüstü güzellikte manzaralar ve çok güzel estetik varlıklar yaratmıştır. İşte onlardan bir tanesi de papağandır. Rengarenk görüntüleriyle papağanlar aslında bize rengi kimin yarattığını haber vermektedir. Papağanı kim yarattıysa rengi de yaratan O’dur. Fırça, tuval ve boyalar yan yana gelmekle harika renkli bir resim yapamayacağına göre; atomlar, elementler ve güneş ışığı da bir araya gelerek rengi yaratamazlar hele canlı ve renkli bir papağanı tasarlayamazlar.

Çok değişik renklerle tasarlanmış bir papağan

ÜÇ BOYUT

Görsel sanat ilkelerinden birisidir. Varlıkların derinliğinin, büyüklüğünün, yüksekliğinin gösterilmesi, biçimlendirilmesi ve üç boyutlu tasarlanması son derece önemlidir. Üç boyut özellikle heykel sanatında daha çok karşımıza çıkar. Doğada heykel ve üç boyutlu tasarımlara en bariz örnek olarak karaların en büyük hayvanı fili, okyanusların en büyük yaratığı balinayı verebiliriz.

Fil doğada bir heykel olarak karşımıza çıkmakta ve ben öyle büyük bir Heykeltıraşın eseriyim diye haykırmaktadır.

Su üzerinde heykel yapılabilir mi? İşte size bir örnek balina, adeta bize benim Sanatkarım beni suyun üzerinde bir heykel olarak sizin gözlerinize göstermektedir diyor.

ÖLÇÜ

Görsel sanat ilkelerinden birisidir. Bütün varlıklar bir ölçü ve oranla yaratılmıştır. Hatta bir varlığın kendi içinde bile tasarlanırken en ince detayına kadar ölçülendirilmiş ve orantılanmıştır. İşte bunlardan bir tanesi, bir papatya çiçeğinin sarı bölgesindeki dizilişlere baktığımızda bir hesaplama, ölçümleme ve orantı ile yapıldığı göze çarpmaktadır. Sanatçıların başarılı eserlerinde de böyle düşünülmüş ve üzerinde çalışılmış ölçü ve orantılar olduğu görülecektir.

Bir papatya çiçeği hem ölçü hem de altın oranla tasarlanma bakımından güzel bir örnektir.

AHENK/UYUM

Ahenk diğer bir adıyla uyum görsel sanat ilkelerinden birisidir. Gece yıldızlara ve uzaya baktığımızda harika bir uyum olduğunu görürüz. Eğer zerre miktarı bir uyumsuzluk olsaydı kainat mahvolurdu. Demek ki kainatı bir ahenk ve uyum içerisinde idare eden birisi vardır. Eğer idare eden iki ve daha fazla güç olsaydı yine kargaşa çıkardı.

Harika bir ahenk ve uyum ile idare edilen Samanyolu Galaksisi

Yine kendi gezegenimize baktığımızda da mükemmel bir ahengin ve uyumun olduğunu görürüz. Etrafımızdaki varlıklarda mükemmel bir denge vardır. Her şeye özelliğine göre dünyada bir yer verilmiştir. Sadece etrafımızdaki insan eli değmemiş manzaralara bakmak bile dünyadaki ahengi görmemiz için yeter.

Mükemmel bir ahenkle tasarlanmış Manzara.

Rengarenk ağaçlar yan yana getirilerek mükemmel bir uyum sergilenmekte ve bizlere de gösterilmektedir.

ŞEKİL/BİÇİM

Bir şeklin oluşturulabilmesi için o şeklin insanda ve diğer varlıklarda uyandırdığı duyguyu ve algıyı da bilmek gerekir. Yoksa varlıkların nasıl şekillendirileceği bilinmezse ortaya istenilen düzeyde estetik bir eser çıkmayacaktır. Örneğin Aslanın aslan olarak şekillendirilmesi, tasarlanması için ondan beklenen imajın, görüntünün ve algının da çok iyi bilinmesi ve ona bakıldığında her bir varlık için ne ifade ettiği ve neler hissedildiği çok iyi hesap edilmelidir. Buna göre varlıkları tasarlayan Yaratıcı her bir varlığa böyle kendi özelliğine göre çok değişik şekiller biçmiş ve imajlar çizmiştir.

Bir şekil ve imaj eseri olarak tasarlanan Arslan.

Sonuç:

Görsel Sanatlar Dersi örneğinde kapı aralamaya çalıştığımız bu sunumda çok genel konulara değinilmiştir. Dolayısıyla asıl çalışmanın her bir alanda, her bir branşta, her bir ünitede, her bir konuda, her bir kazanımda, her bir etkinlik veya diğer eğitim-öğretim faaliyetlerinde ve ders işlenişlerinde tek tek ele alınması gerekmektedir.

Manayı harfi bakış açısıyla derslerin işlenişleri gerçekleştirildiğinde öğrencilerimiz ve yeni yetişen neslimiz gerçek insan olma ve insani değerleri yaşama adına çok önemli mesafeler alacaktır. Öğrencilerimizi bu şekilde yetiştirecek öğretmenlerimize, idarecilerimize, bürokratlarımıza ve akademisyenlerimize büyük görevler düşmektedir.

                                                                                                                           Sait BAL

                                                                                                                      Eğitimci – Yazar