Kur’an-ı Kerim’den Alınan İlhamla Yapılan Dualar 3

4. Nisâ Sûresi

52 – Onlar, Allah’ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın. ﴾52﴿

Allah’ım, Senin lanetlediğin kimselerden olmaktan Sana sığınırız. Sen kime lanet edersen, artık ona asla yardımcı bulunamaz.

53 – Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler. ﴾53﴿

Allah’ım “Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler.” buyuruyorsun. Bizlerin hükümranlıkta hiçbir payımız yoktur. Bununla birlikte cimrilerden olmaktan Sana sığınırız. Senin bizlere verdiğin nimetleri Senin yolunda harcayan ve kullanan cömertlerden olmayı bizlere nasip et.

54 – Yoksa, insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik. ﴾54﴿ 

Allah’ım, “Yoksa, insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik.” buyruyorsun. Senin lütfundan insanlara verdiğin şey dolayısıyla kıskanmaktan Sana sığınırız. Onlara verdiğin hükümranlıktan dolayı da kıskanmaktan Sana sığınırız. Bizleri hakperest olanlardan, hakka taraftar olanlardan, nefsin hatırını hakkın hatırına feda edenlerdenlerden olmayı nasip et.

55 – Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş olarak cehennem yeter. ﴾55﴿ 

Allah’ım, “Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş olarak cehennem yeter.” buyuruyorsun. Bizleri iman edenlerden eyle, sırt çevirenlerden eyleme. Bizleri çılgın ateşi olan cehennemden muhafaza eyle.

56 – Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾56﴿

Allah’ım, “Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyuruyorsun. Senin ayetlerini inkar etmekten ve ateşe atılanlardan olmaktan Sana sığınırız.

57 – İman edip salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. ﴾57﴿

Allah’ım, bizleri iman eden ve salih amel işleyen kimselerden eyle. İçinde ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağımız cennetlere koy. Bizlere orada tertemiz eşler ver. Bizleri, koyu gölgeler altında bulundur.

58 – Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. ﴾58﴿

Allah’ım, emanetleri mutlaka ehline vermeyi ve insanlar arasında hükmettiğimiz zaman adaletle hükmetmeyi nasip et. Soğrusu Sen, bu ayetlerle bizlere ne güzel öğüt veriyorsun. Şüphesiz ki Sen hakkıyla işitensin, hakkıyla görensin. Bizleri istikametten ayrırma.

59 – Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. ﴾59﴿

Allah’ım, bizleri iman edenlerden eyle. Sana’a itaat eden, Peygamber’e itaat eden ve bizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de itaat edenlerden olmayı nasip et. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğümüz takdirde, Sana ve ahiret gününe gerçekten inandığımız için, onu Sana ve Resûlüne arz edenlerden de olmayı nasip et. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. 

60 – (Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût’u tanımamaları kendilerine emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor. ﴾60﴿

Allah’ım, Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e indirilen Kur’an’a ve ondan önce indirilene inandık. Tâğût’u tanımamak bize emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme olmayı istemekten bizleri muhafaz eyle. Şeytanın da bizleri derin bir sapıklığa düşürmesinden bizleri koru.

61 – Münafıklara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygambere gelin” dendiği zaman onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün. ﴾61﴿

Allah’ım, “Münafıklara, ‘Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygambere gelin’ dendiği zaman onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.” buyuruyorsun. Bizleri münafık olanlardan eyleme.

62 – Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da “Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik” diye Allah’a yemin ederek sana geldikleri zaman halleri nasıl olur? ﴾62﴿ 

Allah’ım, “Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da ‘Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik’ diye Allah’a yemin ederek sana geldikleri zaman halleri nasıl olur?” buyuruyorsun. Münafık olmaktan ve münafıkça davranışlar içinde bulunmaktan Sana sığınırız.

63 – Onlar, Allah’ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle. ﴾63﴿

Allah’ım, “Onlar, Allah’ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle.” buyuruyorsun. Sen bizlerin kalplerinde olanı biliyorsun. Bizlerin kalplerinde münfafıklıktan bir iz bırakma.

64 – Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. ﴾64﴿

Allah’ım, Sen her peygamberi sırf, Senin iznin ile itaat edilmek üzere gönderdin. Bizleri itaat edenlerden eyle. “Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı.” buyuruyorsun. Bizleri kendimize zulmettiğimiz zaman Peygambere gelenlerden ve onu şefaatçi yaparak Senden günahlarımızı bağışlamanı dileyenlerden olmayı nasip et. Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’in de bizlere şefaat ederek bizlerin bağışlanmamızı dilemesini ve Senin de tövbelerimizi kabul etmeni ve bizlere karşı çok merhametli olmanı istiyoruz, yalvarıyoruz.

65 – Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. ﴾65﴿

Allah’ım, “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” buyuruyorsun. Aramızda çıkan çekişmeli işlerde meseleyi Sana (Kur’ana, ayetlere, emirlerine) ve Resulüne (sünnete, hadislere) götürüp hakem yapıp, ortaya çıkan hükme içimizde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir telimiyetle boyun eğmeyi ve böylece imana erenlerden olmayı nasip et. Aksine davranıp münafık olanlardan eyleme.

66 – Eğer biz onlara, “Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu. ﴾66﴿

Allah’ım, “Eğer biz onlara, ‘Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın’ diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu.” buyuruyorsun. Bizlere yazdığın emirleri yerine getirbilmeyi, bize verilen öğütleri tutabilmeyi nasip et. Elbette bu hakkımızda hem daha hayırlı, hem de imanlarımızı daha pekiştirici olur. Bizleri buna muvaffak kıl.

67 – O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükafat verirdik. ﴾67﴿ 

Allah’ım “O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükafat verirdik.” buyuruyorsun. Bizleri emirlerini yerine getiren ve katından büyük bir mükafata nail olanlardan eyle.

68 – Onları elbette doğru yola iletirdik. ﴾68﴿

Ya Rabbi, bizleri doğru yola ilettiklerinden eyle.

69 – Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. ﴾69﴿

Allah’ım, bizleri Sana ve Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e itaat edenlerden eyle. Böylece bizleri Senin kendilerine nimet verdiğin peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birlikte eyle. Bunlar ne güzel arkadaştır.

70 – Bu lütuf Allah’tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter. ﴾70﴿

Allah’ım bu lütuf ancak Senin katındandır. Hakkıyla bilen olarak Sen yetersin.

71 – Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler halinde, yahut topluca savaşa gidin. ﴾71﴿

Allah’ım bizleri iman edenlerden eyle. Düşmana karşı tedbir alıp, küçük birlikler ve gruplar halinde, yahut topluca maddi ve/veya manevi cihada, savaşa gidenlerden eyle. Maddi ve/veya manevi cihadımızı (mücadelemizi) kabul eyle.

72 – Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, “Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der. ﴾72﴿

Allah’ım, “Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, ‘Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım’ der.” buyuruyorsun. Bizleri böyle davranan ve böyle diyen münafıklardan eyleme.

73 – Eğer Allah’tan size bir lütuf (zafer) erişse, bu sefer de; sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi şöyle der: “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım.” ﴾73﴿ 

Allah’ım, “Eğer Allah’tan size bir lütuf (zafer) erişse, bu sefer de; sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi şöyle der: ‘Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım.” buyuruyorsun. Böyle çıkarcı münafıklardan olmaktan Sana sığınırız.

74 – O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz. ﴾74﴿

Allah’ım, “O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.” buyuruyorsun. Dünya hayatını ahiret karşılığında satabilenlerden olmayı ve Senin yolunda savaşabilmeyi, maddi ve/veya manevi cihat edebilmeyi (mücadeleyi) bizlere nasip et. Gerekirse bu yolda öldürülmeyi, şehit olmayı veya galip gelmeyi de nasip et. Bizlere büyük bir mükafat ver.

75 – Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? ﴾75﴿ 

Allah’ım, bizleri Senin yolunda ve  “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkan, maddi ve/veya manevi cihad eden (mücadele eden) kimselerden eyle.

76 – İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır. ﴾76﴿

Allah’ım, iman edenler, Senin yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O halde bizi şeytanın dostlarına karşı savaşan, maddi ve/manevi cihad eden (mücadele eden) kimselerden eyle. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.

77 – Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” ﴾77﴿ 

Allah’ım, “Daha önce kendilerine, ‘(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin’ denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve ‘Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!’ derler. De ki: ‘Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” buyuruyorsun. Emirlerini yerine getirebilmeyi bizlere nasip et.

78 – Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! ﴾78﴿

Allah’ım, “Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, ‘Bu, Allah’tandır’ derler. Onlara bir kötülük gelirse, ‘Bu, senin yüzündendir’ derler. (Ey Muhammed!) De ki: ‘Hepsi Allah’tandır.’ Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!” buyuruyorsun. Başımıza gelen iyi veya kötü şeylerin hepsinin Senin katından olduğunu, bunların birer imtihan olduğunu anlamayı ve şuurlu olmayı bizlere nasip et.

79 – Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. ﴾79﴿

Allah’ım, bizlere bir iyilik gelirse Sendendir. Bizlere bir kötülük gelirse kendi hatalarımız yüzündendir. Bu gerçeği ve bundan önceki ayette geçen gerçeği hakkıyla anlayabilenlerden olmayı nasip et. Hz. Muhammed (S.A.S.)’i insanlara peygamber olarak gönderdin. Şahit olarak Sen yetersin. Bizleri de onun ümmetinden olabilme şerefiyle şereflendir ve bizleri de bu hakikate şahitler olarak yaz.

80 – Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik. ﴾80﴿

Allah’ım, “Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” buyuruyorsun. Bizleri peygambere itaat edenlerden eyle, böylece Sana itaat edenlerden olalım. Bizleri yüz çevirenlerden eyleme.

81 – Sana “baş üstüne” derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden bir takımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. ﴾81﴿

Allah’ım, “Sana ‘baş üstüne’ derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden bir takımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” buyuruyorsun. Münafıklardan olmaktan Sana sığınırız. Bizlerin münafıkların tuzaklarından ve kötülüklerinden de muhafaza eyle. Biz ancak Sana tevekkül ederiz. Vekil olarak Sen yetersin.

82 – Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. ﴾82﴿

Allah’ım, bizleri Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışanlardan eyle. Eğer o, Senden başkası tarafından indirilmiş olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulunurdu. Bizleri Kur’an’ı hakkıyla anlamaya çalışanlardan eyle.

83 – Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. ﴾83﴿ 

Allah’ım, “Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız.” buyuruyorsun. Emirlerine aykırı davranmaktan bizleri muhafaza eyle. Bizlere lütuf ve merhametle muamele et. Bizleri şeytana uymaktan koru.

 84- (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkar edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir. ﴾84﴿

Allah’ım, ” (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkar edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.” buyuruyorsun. Senin yolunda savaşmayı, maddi ve/veya manevi cihat etmeyi (mücadele etmeyi) nasip et. Sen inkar edenlerin gücünü kır. Senin gücün daha üstündür, cezan daha şiddetlidir.

85 – Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter. ﴾85﴿ 

Allah’ım, “Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.” buyuruyorsun. Bizleri güzel işlere aracılık edenlerden eyle, kötü işlere aracılık edenlerden eyleme.

86 – Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır. ﴾86﴿

Allah’ım, bize bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verebilmeyi nasip et. Şüphesiz Sen her şeyin hesabını gereği gibi yapansın.

87 – Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Andolsun sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? ﴾87﴿

Allah’ım, Senin kendinden başka hiçbir ilah yoktur. Andolsun bizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaksın. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Seninkinden daha doğru olan? Bizleri kıyamet günü bir araya topladığında bizlere lütfunla ve merhametinle muamele et.

88 – Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah onları yaptıkları işlerden dolayı başaşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın. ﴾88﴿

Allah’ım, “Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah onları yaptıkları işlerden dolayı başaşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın.” buyuruyorsun. Münafıklardan olmaktan ve münafıklara arka çıkmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri doğru yoldan ayırma.

89 – Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. ﴾89﴿

Allah’ım, “Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.” buyuruyorsun. Emirlerini yerine getirebilmeyi nasip et. Münafıklarla dostluk kurmaktan ve onlardan yardımcı edinmekten Sana sığınırız.

90 – Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir. ﴾90﴿

Allah’ım, “Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.” buyruyorsun. Emirlerini harfiyyen yerine getirebilmeyi bizlere nasip et.

91 – Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik. ﴾91﴿

Allah’ım, “Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.” buyuruyorsun. Bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle, bizleri onlara karşı galip gelenlerden eyle.

92 – Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾92﴿

Allah’ım, “Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyuruyorsun. Hatayla da olsa bir mümini öldürmekten bizleri uzak eyle.

93 – Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. ﴾93﴿ 

Allah’ım, kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Sen ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamışsındır. Bizleri böyle büyük bir günah işlemekten uzak eyle.

94 – Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. ﴾94﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” buyuruyorsun. Bizlere verdiğin emirleri harfiyyen yerine getirebilmeyi nasip et.

95 – 96 – Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾95-96﴿

Allah’ım “Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Bizleri cihattan geri kalıp oturanlardan değil, Senin yolunda mallarımızla, canlarımızla maddi ve/veya manevi cihad edenlerden, mücadele edenlerden eyle.

97 – Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)” Onlar da, “Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler. Melekler, “Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!” derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. ﴾97﴿ 

Allah’ım, “Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: ‘Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)’ Onlar da, ‘Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik’ derler. Melekler, ‘Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!’ derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.” buyuruyorsun. Bizleri kendimizi kandırarak ve yalan söyleyerek kendimize zulmetmekten muhafaza eyle. Bizleri yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimseler eyleme. Şayet böyle bir duruma düşersek Senin arzın geniştir, Senin yolunda hicret edebilmeyi ve güçlü, kuvvetli ve zengin kimseler olarak Senin yolunda mücadele edebilmeyi bizlere nasip et. Bizleri cehennemden koru, o ne kötü varış yeridir.

98 – Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır. ﴾98﴿

Allah’ım, “Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.” buyuruyorsun. Bizleri, eşlerimizi, erkeklerimizi, kadınlarımızı ve çocuklarımızı bu duruma düşürme. Sen bu duruma düşenleri hem bu dünyada hem de ahirette muhafaza eyle.

99 – Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. ﴾99﴿

Allah’ım, umulur ki, Sen bu kimseleri affedersin. Çünkü Sen çok affedicisindir, çok bağışlayıcısındır. Onları da bizleri de affet, bağışla.

100 – Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükafatı Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾100﴿

Allah’ım, “Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükafatı Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” buyuruyorsun. Bizleri Senin yolunda hicret eden, yeryüzünde gidilecek çok yer ve genişlik bulanlardan eyle. Bu yolda yani Sana ve peygamberine hicret yolunda ölürsek Sen bizleri bağışla, merhamet et ve bize katından büyük mükafatlar ver.

101 – Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. ﴾101﴿

Allah’ım, “Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.” buyuruyorsun. Güvenli bir şekilde ibadetler edebilmeyi ve namaz kılabilmeyi nasip et. Şayet bize saldırı olursa onlara karşı bizlere yardım et ve eksik kalan ibadetlerimizden dolayı bizleri bağışla.

102 – (Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekat kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. İnkar edenler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah inkarcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. ﴾102﴿ 

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekat kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. İnkar edenler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah inkarcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.” buyuruyorsun. Dünyadaki en önemli olaylardan birisinde, savaşta, ölüm-kalım meselesinde bile cemaatle namaz kılma konusunda uyrılarda bulunuyorsun. Bizleri hakkıyla anlayan, önem veren, dikkatle yerine getiren kullarından eyle.

103 – Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır. ﴾103﴿ 

Allah’ım, cephede namazı kıldığımız zaman, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Seni anmayı nasip et. Güvene kavuştumuz zaman namazı tam olarak kılmayı da nasip et. Çünkü namaz, biz mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır. Farzlarını yerine getirebilenlerden olmayı nasip et.

104 – Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah’tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾104﴿ 

Allah’ım, “Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah’tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyuruyorsun. Emirlerine aykırı davranmaktan Sana sığınırız. Bizleri Sana itaatkar olanlardan ve emrettiğin şeyleri hakkıyla yapmaya çalışanlardan eyle.

105 – (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma. ﴾105﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.” buyuruyorsun. Bizleri de tıpkı Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) gibi insanlar arasında Senin hak olarak indirdiğin Kur’an ile Senin ona ve bizlere öğrettiklerin ile hükümler verebilen kullarından eyle. Bizleri hainlerin savunucu olmaktan muhafaza eyle.

106 – Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾106﴿

Allah’ım, Senden bağışlanma diliyoruz. Şüphesiz Sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin.

107 – Kendilerine hainlik edenleri savunma. Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günâhkarı sevmez. ﴾107﴿ 

Allah’ım, kendimize hainlik etmekten Sana sığınırız. Kendilerine hainlik edenleri savunmaktan da Sana sığınırız. Zira Sen, hiçbir haini, hiçbir günâhkarı sevmezsin.

108 – Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. Halbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır. ﴾108﴿ 

Allah’ım, “Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. Halbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.” buyuruyorsun. Böyle kimselerden olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri bağışla, affet, tövbelerimizi kabul et.

109 – İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? ﴾109﴿

Allah’ım, “İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak?” buyuruyorsun. Öyle günahkarlardan olmaktan Sana sığınırız. Yine öyle günahkar kimseleri dünya hayatında savunmaktan da Sana sığınırız.

110 – Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’tan bağışlama dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. ﴾110﴿ 

Allah’ım, “Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’tan bağışlama dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur.” buyuruyorsun. Bir kötülük yapmaktan, yahut kendimize zulmetmekten Sana sığınırız. Şayet bilerek ya da bilmeyerek böyle yapmışsak ve ileride de yaparasak şimdiden Senden bağışlanma diliyoruz. Sen çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicisin. Bizleri de bağışla ve bizlere de merhamet et.

111 – Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾111﴿

Allah’ım, “Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyuruyorsun. Bizleri günah kazanmaktan muhafaza eyle. Sen herşeyi hakkıyla bilensin, hüküm ve hikmet sahibisin. Bizleri günaha götürecek yollardan da uzak eyle.

112 – Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur. ﴾112﴿ 

Allah’ım, bir hata işlemekten veya bir günah kazanmaktan, sonra onu bir suçsuzun üzerine atmaktan da Sana sığınırız. Şüphesiz o zaman biz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olururuz. Bizleri böylesi durumlara düşmekten muhafaza eyle. 

113 – (Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür. ﴾113﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.” buyruyorsun. Sapmaktan ve saptırmaya çalışmaktan Sana sığınırız. Sen, Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e lütuf ve merhametlinle muamele ettiğin gibi, bizlere lütuf ve merhametinle muamele et. Senin lütfun çok büyüktür.

114 – Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfât vereceğiz. ﴾114﴿ 

Allah’ım, aramızda gizli konuşmayı sadece bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emretmek için yapmayı nasip et. Bunlar hariç, bizim aramızdaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Bizi bunları sırf Senin rızasını kazanmak için yapanlardan eyle ve Sen bize büyük bir mükâfât ver.

115 – Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. ﴾115﴿ 

Allah’ım, “Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.” buyuruyorsun. Bizleri bu şekilde davranmaktan ve böylesi bir son akibetten muhafaza eyle.

116 – Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür. ﴾116﴿

Allah’ım, şüphesiz Sen kendine ortak koşulmasını bağışlamazsın. Bizleri Sana ortak koşmaktan uzak eyle. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlarsın. Bizim de günahlarımızı bağışla. Sana ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür. Bizleri böyle derin bir sapıklıktan muahfaza eyle.

117 – Onlar, Allah’ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar. Halbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar. ﴾117﴿

Allah’ım, “Onlar, Allah’ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar. Halbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar.” buyuruyorsun. Bizleri dişilere ve şeytana tapmaktan muhafaza eyle.

118 – Allah o şeytana lânet etti ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi. ﴾118﴿

Allah’ım, “Allah o şeytana lânet etti ve o da, ‘Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım’ dedi.” buyuruyorsun. Bizleri şeytanın belirli bir pay aldığı kullarından eyleme.

119 – “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür. ﴾119﴿

Allah’ım, “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.’ Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.” buyuruyorsun. Bizleri Seni bırakıp da şeytanı dost edinen kimselerden eyleme, apaçık bir hüsrana düşenlerden de eyleme.

120 – Şeytan onlara (birçok) va’dde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor. ﴾120﴿

Allah’ım, “Şeytan onlara (birçok) va’dde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.” buyuruyorsun. Bizleri şeytanın va’dlerinden, kuruntulara sürüklemesinden ve aldatmasından muhafaza eyle.

121 – İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar. ﴾121﴿

Allah’ım, “İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar.” buyuruyorsun. Bizleri cehennemden uzak eyle.

122 – İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah gerçek bir va’dde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? ﴾122﴿

Allah’ım, bizleri iman edip salih ameller işleyen kullarından eyle. Bizleri ebedi olarak kalacağımız, içlerinde ırmaklar akan cennetlere koy. Sen gerçek bir va’dde bulundun. Sözü Seninkinden daha doğru olan kimdir? Sen sözünden dönmezsin.

123 – İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa onunla cezalandırılır. O kendisine Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir. ﴾123﴿

Allah’ım, “İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa onunla cezalandırılır. O kendisine Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.” buyuruyorsun. Bizleri kötü iş yapanlardan eyleme ve bizi cezalandırma. Bize Senden başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

124 – Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar. ﴾124﴿

Allah’ım “Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” buyuruyorsun. Bizleri mü’min olanlardan ve salih amel işleyenlerden, cennete girenlerden eyle. Bizler bu durumda zerre kadar haksızlığa uğratılmayız.

125 – Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim’i dost edindi. ﴾125﴿

Allah’ım, “Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim’i dost edindi.” buyuruyorsun. Bizleri de iyilik yapan, kendini Sana teslim eden ve hakka yönelen Hz. İbrahim A.S. gibi davranan, onu seven ve ona dost olanlardan eyle.

126 – Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır. ﴾126﴿

Allah’ım, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Senindir. Sen, her şeyi kuşatıcısındır. Bizleri Sana layıkıyla kulluk edebilme çabası içinde olanlardan eyle.

127 – Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere adil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız şüphesiz Allah onu bilir. ﴾127﴿

Allah’ım, “Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: ‘Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.’ Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere adil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız şüphesiz Allah onu bilir.” buyuruyorsun. Bizleri kadınlara, yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere karşı adil ve hayırlı davrananlardan eyle. Ne hayır yaparsak şüphesiz Sen onu bilirsin.

128 – Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. ﴾128﴿

Allah’ım, “Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” buyuruyorsun. Bizleri her zaman uzlaşmadan yana olanlardan eyle. Bizleri iyilik eden ve Sana karşı gelmekten sakınan kullarından eyle. Şüphesiz Sen yaptıklarımızdan haberdarsın.

129 – Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. ﴾129﴿

Allah’ım, “Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.” buyuruyorsun. Bizleri arayı düzelten ve Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Bizleri bağışla ve bizlere merhamet et. Şüphesiz Sen çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicisin.

130 – Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). Allah lütfu geniş olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾130﴿

Allah’ım, eğer eşlerimizden ayrılırsak ya da onlar bizden ayrılmak isterlerse Sen bol lütuf ve nimetinle onların her birini zengin kılar, başkalarına muhtaç bırakmazsın. Sen lütfu geniş olansın. Hüküm ve hikmet sahibisin. Olmasını istemeyiz ancak böyle bir durum olursa onları da bizleri de lütuf ve nimetinle zengin kıl, başkalarına muhtaç bırakma.

131 – Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de “Allah’a karşı gelmekten sakının” diye tavsiye ettik. Eğer inkar ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah zengindir, övülmeye layıktır. ﴾131﴿

Allah’ım, “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de ‘Allah’a karşı gelmekten sakının’ diye tavsiye ettik. Eğer inkar ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah zengindir, övülmeye layıktır.” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Bizleri inkar etmekten muhafaza eyle. Çünkü göklerdeki her şey, yerdeki her şey Senindir. Sen zenginsin, övülmeye layıksın.

132 – Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter. ﴾132﴿

Allah’ım, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Senindir. Vekil olarak Sen yetersin. Bizlerin de vekili ol.

133 – Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah buna hakkıyla gücü yetendir. ﴾133﴿

Allah’ım, Sen dilersen bizi yok eder ve başkalarını getirirsin. Sen buna hakkıyla gücü yetensin. Bizleri yok etme, yaptığımız iyi ve güzel işleri zayi etme ve işlediğimiz günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla.

134 – Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa (bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. ﴾134﴿

Allah’ım, “Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa (bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” buyuruyorsun. Biz dünya sevabı da, ahiret sevabı da istiyoruz. Bunlar Senin katındadır. Sen hakkıyla işiten, hakkıyla görensin. Bize dünyada da iyilik ve güzellikler ver, ahirette de iyilik ve güzellikler ver.

135 – Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. ﴾135﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” buyuruyorsun. Emirlerini titizlikle yerine getirenlerden olmayı nasip eyle.

136 – Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur. ﴾136﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.” buyuruyorsun. Bizleri iman edenlerden eyle, inkar edenlerde ve sapıklığa düşenlerden eyleme.

137 – İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkar eden, sonra da inkarlarında ileri gidenler var ya; Allah onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. ﴾137﴿

Allah’ım, “İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkar eden, sonra da inkarlarında ileri gidenler var ya; Allah onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir.” buyuruyorsun. Bizleri onlardan olmaktan uzak eyle.

138 – Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele. ﴾138﴿

Allah’ım, “Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele.” buyuruyorsun. Bizleri münafıklardan olmaktan muhafaza eyle.

139 – Onlar, mü’minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir. ﴾139﴿

Allah’ım, “Onlar, mü’minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.” buyuruyorsun. Bizleri mü’minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerden eyleme. Onların yanında izzet ve şerer aramaktan Sana sığınırız. Çünkü bütün izzet ve şeref Sana aittir. İzzet ve şerefinle bizleri de yücelt.

140 – Oysa Allah size Kitapta (Kur’an’da) “Allah’ın âyetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. ﴾140﴿

Allah’ım, “Oysa Allah size Kitapta (Kur’an’da) ‘Allah’ın âyetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz’ diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.” buyuruyorsun. Emirlerini titizlikle yerine getirenlerden olmayı nasip eyle.

141 – Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, “Size üstünlük sağlayıp sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. ﴾141﴿

Allah’ım, “Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, ‘Biz sizinle beraber değil miydik?’ derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, ‘Size üstünlük sağlayıp sizi mü’minlerden korumadık mı?’ derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” buyuruyorsun. Bizleri bu şekilde davranan münafıklardan eyleme, bizleri o münafıkların şerlerinden muhafaza eyle.

142 – Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar. ﴾142﴿ 

Allah’ım, “Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.” buyuruyorsun. Bizleri münafıklardan eyleme, bizi onlardan uzak eyle. Bizleri gerçekten iman edenlerde ve namaza şevkle kalkanlardan eyle. İnsanlara gösteriş yapanlardan ve Seni pek az ananlardan eyleme.

143 – Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü’minlere) ne de şunlara (kafirlere) bağlanırlar. Allah kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın. ﴾143﴿ 

Allah’ım, O münafıklar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü’minlere) ne de şunlara (kafirlere) bağlanırlar. Sen kimi saptırırsan ona asla bir çıkar yol bulamayız. Sen bizleri saptırma, münafıklardan eyleme, bizleri mü’minlere bağlanmış ve sağlam bir imanla Sana gelenlerden eyle. 

144 – Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? ﴾144﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” buyuruyorsun. Emirlerine aykırı davranmaktan Sana sığınırız. Bizleri bağışla.

145 – Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın. ﴾145﴿

Allah’ım, “Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.” buyuruyorsun. Onların arasında olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri ve imanlarımızı koru.

146 – Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah’ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah’a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü’minlerle beraberdirler. Allah mü’minlere büyük bir mükafat verecektir. ﴾146﴿ 

Allah’ım, bizleri tövbe eden, durumlarını düzelten, Senin kitabına sarılan ve dinimizi Sana has kılanlardan eyle. Bizleri mü’minlerle beraber eyle. Sen biz inanan mü’minlere büyük bir mükafat ver.

147 – Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir. ﴾147﴿

Allah’ım, eğer biz iman eder ve şükredersek, Sen niye bize azap edesin? O zaman bizlere azap etmezsin. Sen şükrün karşılığını verensin, hakkıyla bilensin. Bizleri bağışla, merhametinle muamele et.

148 – Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾148﴿

Allah’ım, zulme uğrayayıp dile getirdiğimiz dışında, çirkin sözün açıklanmasından Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle. Şüphesiz Sen, hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin.

149 – Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾149﴿

Allah’ım, bir hayrı açıklar veya gizlersek, yahut bir kötülüğü affedersek (biliyoruz ki), Sen de çok affedicisin, her şeye hakkıyla gücü yetensin. Sen de bizleri affet.

150 – 151 – Şüphesiz, Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah’a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, “(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz” diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya;işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır ﴾150-151﴿

Allah’ım, “Şüphesiz, Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah’a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, ‘(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz’ diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” buyuruyorsun. Bu zümrelerin hepsinden bizleri uzak eyle. Bizleri gerçekten ayrım yapmadan inanan kullarından eyle. Bizleri affet, alçaltıcı biz azaptan uzak eyle.

 152 – Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾152﴿ 

Allah’ım,  bizleri Sana’a ve peygamberlerine iman edenlerden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlardan eyle. Bizlere Sen mükafatlarımızı vereceksin. Sen mükafat verenlerin en hayırlısısın. Sen, çok bağışlayıcısın, çok merhamet edicisin. Bizleri de bağışla, bizlere de merhamet et.

153 – Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ’dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ’ya apaçık bir güç ve yetki verdik. ﴾153﴿ 

Allah’ım, “Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ’dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve ‘Allah’ı bize açıkça göster’ demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ’ya apaçık bir güç ve yetki verdik.” buyuruyorsun. Bizi zulmedenlerden ve zulme uğrayanlardan eyleme. Bizleri affet.

154 – Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle “Tûr”u üzerlerine kaldırdık ve onlara, “Tevazu ile kapıdan girin” dedik. Yine onlara, “Cumartesi (yasakları) konusunda haddi aşmayın” dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık. ﴾154﴿

Allah’ım, “Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle ‘Tûr’u üzerlerine kaldırdık ve onlara, ‘Tevazu ile kapıdan girin’ dedik. Yine onlara, ‘Cumartesi (yasakları) konusunda haddi aşmayın’ dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.” buyuryorsun. Bizleri tevazu sahibi olanlardan, yasaklar konusunda haddi aşmayanlardan ve verdiğimiz sözün gereğini yerine getirenlerden eyle.

155 – Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkar etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve “kalplerimiz muhafazalıdır” demelerinden dolayı (başlarına türlü belalar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkarları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar. ﴾155﴿

Allah’ım, “Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkar etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve ‘kalplerimiz muhafazalıdır’ demelerinden dolayı (başlarına türlü belalar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkarları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar.” buyuruyorsun. Bizleri bu vasıflara sahip olanlardan eyleme.

156 157 -Bir de inkarlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. ﴾156-157﴿

Allah’ım, “Bir de inkarlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve ‘Biz Allah’ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük’ demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.” buyuruyorsun. Bizleri inkar etmekten ve Meryem’e büyük bir iftira atmaktan muhafaza eyle. Peygamberin Meryemoğlu İsa Mesih (A.S.) hakkında anlaşmazlığa düşmekten ve bilgisizce sadece zan ile hareket etmekten bizleri koru.

158 – Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾158﴿ 

Allah’ım, “Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyuruyorsun. Senin indirdiğin ayetlerine ve Hz. İsa A.S. ile ilgili bildirdiklerine canı gönülden inanıyoruz. Bizleri hakikate şahit olanlardan eyle.

159 – Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır. ﴾159﴿

Allah’ım, “Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır.” buyuruyorsun. Bizleri de ona yani Hz. İsa A.S. peygamberliğine iman edenlerden ve onun şefaatine nail olanlardan eyle.

160 – 161 -Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık. ﴾160-161﴿

Allah’ım, “Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık.” buyuruyorsun. Bizleri bu şekilde kötü davranan kullarından eyleme.

162 – Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. ﴾162﴿

Allah’ım, bizleri ilimde derinleşmiş inanan kimselerden eyle. Kur’ana ve ondan önce indirilene iman ettik. Bizleri namaz kılan, zekat veren, Sana ve ahiret gününe inanan kullarından eyle ve bizlere büyük bir mükafat ver.

163 – Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik. ﴾163﴿

Allah’ım, “Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.” buyuruyorsun. Peygamberin ve peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e iman ettiğimiz gibi, bu peygamberlerin hiç birisini ayırt etmeden hepsine de iman ettik. Sen bizleri şahitlerden yaz. Bizleri affet, bizleri başta Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammet (S.A.S.) olmak üzere bütün peygamberlerinin şefaatlerine nail eyle.

164 – Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. Allah Mûsa ile de doğrudan konuştu. ﴾164﴿

Allah’ım, “Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. Allah Mûsa ile de doğrudan konuştu.” buyuruyorsun. Gönderdiğin ve kıssalarını anlattığın ve anlatmadığın nice peygamberlerinin sayısını ancak Sen bilirsin. Biz hepsine iman ettik, bizleri başta Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammet (S.A.S.) olmak üzere bütün peygamberlerinin şefaatlerine nail eyle.

165 – Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾165﴿

Allah’ı,m, müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdin ki, peygamberlerden sonra insanların Sana’a karşı bir bahaneleri olmasın. Sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. Bizleri Sana karşı bahane üreten değil kulluğun gereğini yerine getirmeye çalışan kullarından eyle.

166 – Fakat Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter. ﴾166﴿

Allah’ım, Sen Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e indirdiğine, kendi ilminle indirmiş olduğuna şahitlik edersin. Melekler de buna şahitlik eder. Biz de şahitlik ediyoruz, bizleri de şahitlerden yaz. Bununla bereber Şahit olarak Sen yetersin.

167 – Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. ﴾167﴿

Allah’ım, şüphesiz inkar edenler, insanları Senin yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. Bizleri bu sapıklardan eyleme.

168 – Şüphesiz inkar edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir. ﴾168﴿

Allah’ım, “Şüphesiz inkar edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.” buyuruyorsun. Bizleri böyle kimselerden eyleme. Bizler bağışla, bizleri doğru yola ilet.

169 – (Allah onları) ancak içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır. ﴾169﴿

Allah’ım, “(Allah onları) ancak içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır.” buyuruyorsun. Sen bizleri onların arasında bulundurma, bizleri cehennemden uzak eyle.

170 – Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkar ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾170﴿

Allah’ım, “Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkar ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyuruyorsun. Bizleri kendi iyiliğimiz için iman eden kullarından eyle, inkar edenlerden eyleme.

171 – Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter. ﴾171﴿ 

Allah’ım, “Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, ‘(Allah) üçtür’ demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter.” buyuruyorsun. Bizleri Senin hakkında ve Meryem ve Meryemoğlu Hz. İsa A.S. hakkında ancak doğruyu ve hakkı söyleyen kimselerden eyle. Sana ve peygamberlerine iman ediyoruz, Sen kabul eyle. Sen ancak bir tek ilahsın. Sen çocuk sahibi olmaktan uzaksın. Haşa böyle bir şey söyleyemeyiz. Göklerdeki herşey ve yerdeki herşey Senindir. Vekil olarak Sen yetersin. Bizlere de vekil ol.

172 – Mesih de, Allah’a yakın melekler de, Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır. ﴾172﴿

Allah’ım, Mesih de, Sana yakın melekler de, Sana kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Sana kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsinler ki, Sen, onların hepsini huzuruna toplayacaksın. Bizleri Sana kulluk etmekren çekinen ve büyüklük taslayan kimselerden eyleme.

173 – İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha da fazlasını verecektir. Allah’a kulluk etmekten çekinenlere ve büyüklük taslayanlara gelince; (Allah) onları elem dolu bir azaba uğratacaktır ve onlar kendilerine Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır. ﴾173﴿

Allah’ım, “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha da fazlasını verecektir. Allah’a kulluk etmekten çekinenlere ve büyüklük taslayanlara gelince; (Allah) onları elem dolu bir azaba uğratacaktır ve onlar kendilerine Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır.” buyuruyorsun. Bizleri iman edip salih ameller işleyenlerden eyle, bizlere mükafatlarımızı eksiksiz ver ve lütfundan daha fazlasını da ver.

174 – Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik. ﴾174﴿

Allah’ım, bize Senden gelen kesin delil Peygemberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e ve ona indirdiğin apaçık bir nur olan Kur’an’a hakkıyla inanmayı ve gereğini yerine getirebilmeyi nasip et.

175 – Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir. ﴾175﴿

Allah’ım, bizleri Sana iman edip sımsıkı sarılanlardan ve Senden bir rahmet ve lütfa kavuşanlardan ve Sana varan doğru bir yola iletilenlerden eyle.

176 – Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler o zaman, (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. ﴾176﴿

Allah’ım, “Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size ‘kelâle’ (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler o zaman, (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” buyuruyorsun. Yanlış fetva vermekten ve sapmaktan ve saptırmaktan Sana sığınırız. Sen her şeyi hakkıyla bilensin. Bizleri affet.

Mâide Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

1 – Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla, okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar, size helal kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir. ﴾1﴿

Allah’ım, Rahmân ve Rahîm olan Senin adınla başlarım, Senin adınla işlerim, Senin adınla dua ediyorum.

Allah’ım, “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla, okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar, size helal kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.” buyuruyorsun. Senin helal kıldıklarını yemeyi, haram kıldıklarından da uzak durmayı bizlere nasip et. Sen istediğin hükmü verirsin, bizlere de uymak düşer, bizleri verdiğin hükümlere ve emirlere uyanlardan eyle.

2 – Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. ﴾2﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” buyuruyorsun. Sana karşı gelmekten Sana sığınırız. Çünkü Senin cezan çok şiddetlidir, bizleri muhafaza eyle.

3 – Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾3﴿ 

Allah’ım, “Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” buyuruyorsun. Bizleri yasakladığın ve haram kıldığın şeylerden uzak eyle. Sen bizleri bağışla, bizlere merhamet et.

4 – (Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah’ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hesabı çabuk görendir. ﴾4﴿ 

Aşşah’ım, “(Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah’ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hesabı çabuk görendir.” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Şüphesiz, Sen hesabı çabuk görensin.

5 – Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır. ﴾5﴿

Allah’ım, “Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.” buyuruyorsun. İnanılması gerekenleri inkar ederek bütün işlerimizin boşa gitmesinden Sana sığınırız. Ahirette de ziyana uğrayanlardan olmaktan bizleri muhafaza eyle.

6 – Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. ﴾6﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” buyuruyorsun. Sen bizlere herhangi bir güçlük çıkarmak istemezsin. Sen bizi tertemiz yapmak ve üzerimizdeki nimetini tamamlamak istersin ki bizler şükredelim. Ey Rabbimiz bizleri şükreden kullarından eyle.

7 – Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve “işittik, itaat ettik” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. ﴾7﴿

Allah’ım, Senin üzerimizdeki nimetini ve “işittik, itaat ettik” dediğimizde Sana verdiğimiz ve bizi kendisiyle bağladığın sağlam sözü hatırlıyoruz. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Şüphesiz Sen göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilensin. Bizleri bağışla.

8 – Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. ﴾8﴿

Allah’ım, bizleri iman edenlerden eyle. Bizleri Senin için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler eyle. Bir topluma olan kinimiz bizi adaletsizliğe itmesin. Bizi Adil olanlardan eyle. Bu, Sana karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Sana karşı gelmekten sakınan kullarından olmayı nasip eyle. Şüphesiz Sen yaptıklarınızdan hakkıyla haberdarsın. Sen affetmeyi seversin, bizleri de affet.

9 – Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, “Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükafat vardır” diye vaatte bulunmuştur. ﴾9﴿

Allah’ım, “Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, ‘Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükafat vardır’ diye vaatte bulunmuştur.” buyuruyorsun. Bizleri iman edip salih ameller işleyenlerden eyle, şüphesiz ki Sen vaatte bulunmuşsun, Sen vaadinden dönmezsin, Bizler için bağışlanma ve büyük bir mükafat ver.

10 – İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir. ﴾10﴿ 

Allah’ım, bizleri inkar edip âyetlerini yalanlayanlardan eyleme; bizleri cehennemden muhafaza eyle.

11 – Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı gelmekten sakının. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler. ﴾11﴿ 

1allah’ım, “Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı gelmekten sakının. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanladan eyle. Bizleri mü’min olan ve yalnız Sana tevekkül eden kulların arasına kat.

12 – Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekatı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkar ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.” ﴾12﴿

Allah’ım, “Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah şöyle demişti: Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekatı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkar ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.” buyuruyorsun. Bizleri namaz kılan, zekat veren, elçilerine inanan, onları destekleyen, Senin rızan için güzel bir borç veren kimselerden eyle. Bizim kötülüklerimizi ört, bizi içinden ırmaklar akan cennetlere koy. Bizleri inkar eden, dümdüz yolda sapan kimselerden eyleme.

13 – İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah iyilik yapanları sever. ﴾13﴿

Allah’ım, “İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah iyilik yapanları sever.” buyuruyorsun. Bizleri verdiğimiz sözü bozan kimselerden eyleme. Bizleri aklımızdan çıkarmamamız gereken şeyleri unutmaktan muhafaza eyle. Bizleri iyilik yapan kimselerden eyle. Çünkü Sen iyilik yapanları seversin. Bizleri de sev.

14 – “Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek! ﴾14﴿

Allah’ım, “Biz hıristiyanız’ diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!” buyuruyorsun. Bizleri akıllarımızdan çıkarmamamız gereken şeyleri unutanlardan eyleme. Bizlerin arasında düşmanlık ve kin salıverme. Bizleri bağışla, aramızdaki anlaşmazlıklarda Sen hüküm verirsin, bu yüzden anlaşmazlık nedeniyle birbirimize küsüp darılan, birbirimizle kavga edip savaşan gruplar olmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri koru.

15 – Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. ﴾15﴿

Allah’ım, “Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir.” buyuruyorsun. Bize Senden gelen bir nur ve apaçık bir kitap olan Kur’an’ı doğru anlamayı ve uygulamayı bizlere nasip et.

16 – Allah onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir. ﴾16﴿

Allah’ım,bizleri Senin rızan peşinde olanlardan eyle. Senden gelen bir nur ve apaçık bir kitap olan Kur’an ile bizleri selamet yollarına ilet ve bizleri izninle karanlıklardan aydınlığa çıkar ve dosdoğru bir yola ilet.

17 – Andolsun, “Allah, Meryemoğlu Mesih’dir”, diyenler kesinlikle kâfir oldular. De ki: “Şâyet Allah, Meryemoğlu Mesih’i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” ﴾17﴿

Allah’ım, “Andolsun, ‘Allah, Meryemoğlu Mesih’dir’, diyenler kesinlikle kâfir oldular. De ki: Şâyet Allah, Meryemoğlu Mesih’i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” buyuruyorsun. Sen bizleri ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istersen, Sana karşı kim ne yapabilir? Senden başka ilah yoktur, Sana denk bir ilah da yoktur, Sana karşı gelecek bir ilah da yoktur. İnsanlardan ve başka şeylerden ilah olmaz. Sen teksin eşin ve benzerin ve ortağın yoktur. Sen bizleri affet, bizlere affınla, merhametinle, lütfunla muamele et.

18 – (Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak onadır. ﴾18﴿

Allah’ım, “(Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız’ dediler. De ki: ‘Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz.’ (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak onadır.” buyuruyorsun. Bizler de Senin yarattığın bir beşeriz. Dolayısıyla hata ve günah işleyebiliriz. Sen dilediğini bağışlar, dilediğine azap edersin. Hata ve günahlarımızdan dolayı tövbe ediyoruz. Bizleri de bağışla, bizlere azap etme.

19 – Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾19﴿

Allah’ım, “Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada ‘Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı’ demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” buyuruyorsun. Bizleri mücdeleyici ve uyarıcı olarak görnderdiğin, hakikati açıklayan Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) tabi olmayı, onun ümmetinden olmayı ve şefaatine nail olmayı nasip et. Senin herşeye hakkıyla gücün yeter.

20 – Hani Mûsâ kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştır ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.” ﴾20﴿

Allah’ım, “Hani Mûsâ kavmine demişti ki: Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştır ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.” buyuruyorsun. Hz. Musa A.S.’ın kavmi gibi bizi hükümdarlar kıldın ve diğer toplumlardan hiçbirine vermediğini bize verdin.  İçimizden peygamber varisleri çıkardın. Senin üzerimizdeki nimetlerini hatırlıyoruz. Bunların şükrünü layıkıyla yapamadığımız için bir kısmını bizden aldın. Ya Rabbi yeniden bir kere daha Senin adını yüceltmek için, Senin şanını yüceltmek için bizlere nimetlerini ver, içimizden peygamber varisleri çıkar, bizleri hükümdarlar yap, diğer toplumlardan hiçbirine vermediğin nimetleri ver.

21 – “Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.” ﴾21﴿

Allah’ım, “Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.” buyuruyorsun. Senin bize yazdığın kutsal olan ve/veya kutsal olmayan topraklara rahatlıkla giren kullarından olamayı nasip et. Bizleri ardına dönenlerden eyleme, yoksa ziyana uğrayanlardan oluruz, Sen bizleri koru.

22 – Dediler ki: “Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de gireriz.” ﴾22﴿

Allah’ım, “Dediler ki: Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de gireriz.” buyuruyorsun. Bizleri böyle diyen kullarından eyleme. Emrini derhal yerine getirmeye çalışan kullarından olmayı nasip eyle.

23 – Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: “Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü’minler iseniz yalnızca Allah’a tevekkül edin.” ﴾23﴿

Allah’ım, “Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü’minler iseniz yalnızca Allah’a tevekkül edin.” buyuruyorsun. Gireceğimiz yere kapıdan, normal yoldan, yani meşru yollardan girmeyi, oraya girince de galiplerden olmayı nasip eyle. Bizleri inanan yani mü’min olan kullarında eyle ve yalnızca Sana tevekkül edenler arasına kat.

24 – Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.” ﴾24﴿

Allah’ım, “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.” diyen Yahudiler gibi olmaktan Sana sığınırız. Bizleri Senin ve Peygamberinin emirlerini harfiyyen yerine getirmeye çalışan kullarından olmayı nasip eyle.

25 – Mûsa, “Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır” dedi. ﴾25﴿ 

Allah’ım, “Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır” diyen Hz. Musa A.S. gibi dua ederiz. Bizlerle de o yoldan çıkmışarın  arasını ayır.

26 – Allah şöyle dedi: “O halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme.” ﴾26﴿

Allah’ım, “Allah şöyle dedi: O halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme.” buyuruyorsun. Bizleri yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşanlardan eyleme. Bizleri yoldan çıkmış bir kavim de eyleme.

27 – (Ey Muhammed!) Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti. ﴾27﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, ‘Andolsun seni mutlaka öldüreceğim’ demişti. Öteki, ‘Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder’ demişti.” buyuruyorsun. Bizleri yaptığımız ibadetlerimiz ve sunduğumuz kurbanlarımız kabul edilenlerden eyle. Bizleri Sana ve emirlerine karşı gelmekten sakınanlardan eyle.

28 – “Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” ﴾28﴿

Allah’ım, “Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” diyen Hz. Adem A.S. oğlu gibi davranmayı nasip et. Çünkü biz de haksız bir şekilde birisini öldürme günahı işlemekten dolayı âlemlerin Rabbi olan Senden korkarız. Sen bizleri muhafaza et, bizleri bağışla.

29 – “Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.” ﴾29﴿

Allah’ım, “Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.” diyen Hz. Adem A.S. oğlu gibi mazlum olanlardan eyle, zalim olanlardan eyleme. Zalimler kendi günahları ile birlikte zulmettikleri insanların günahını da yüklenip cehennemliklerden olacaktır. İşte bu zalimlerin cezasıdır. Bizleri zalim olmaktan ve zulme uğramaktan muhafaza eyle.

30 – Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. ﴾30﴿

Allah’ım, “Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.” buyuruyorsun. Bizleri Hz. Adem A.S. cinayet işleyen oğlu gibi nefsimize uyarak kardeşlerimiz olan insanları öldürmekten uzak eyle. Bizleri ziyan edenlerden eyleme.

31 – Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu. ﴾31﴿

Allah’ım, “Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. ‘Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?’ dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.” buyuruyorsun. En yüce makamlara namzet olarak, mahlukatın en şereflisi olarak yarattığın biz insanları aşağıların en aşağısına atma, yeri eşeleyen bir kargadan ders alacak kadar bizi alçaltma, bizlere pişman olacağımız işler yaptırma, bizleri nefislerimizin kötü arzularından ve şeytanın şerlerinden ve vesveselerinden koru.

32 – Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir. ﴾32﴿

Allah’ım, “Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.” buyuruyorsun. Bizleri, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarma karşılığı olmaksızın öldürmekten uzak eyle, o zaman sanki bütün insanları öldürmüş gibi oluruz, Sen bizleri muhafaza eyle, bizleri affeyle. Özellikle Sen bizleri başkalarının hayatlarını kurtarmak için, yaşatmak için yaşayanlardan eyle. Birinin yaşamasına vesile olursak, sanki bütün insanları yaşatmış oluruz. Bizleri yeryüzünde aşırı gidenlerden eyleme.

33 – Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır. ﴾33﴿ 

Allah’ım, “Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.” buyuruyorsun. Sana ve Resûlüne savaş açmaktan ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle. Dünyada rezillik yaşamaktan ve ahirette de büyük bir azaba uğramaktan koru.

34 – Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah’ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin. ﴾34﴿ 

Allah’ım, “Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah’ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin.” buyuruyorsun. Bizleri işlediğimiz günahlardan dolayı tövbe edenlerden eyle. Senin çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu biliyoruz. Bizleri de bağışla, bizlere de merhamet et.

 35 – Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, ona yaklaşmaya vesile arayın ve onun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. ﴾35﴿

Ya Rabbimiz, bizleri iman edenlerden eyle.Bizleri Sana karşı gelmekten sakınan, Sana yaklaşmaya vesile arayan ve Senin yolunda cihad eden, maddi ve/veya manevi mücadele eden kullarından eyle ki kurtulaşa erelim.

36 – Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kafirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır. ﴾36﴿

Allah’ım, “Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kafirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır.” buyuruyorsun. Bizleri böyle duruma düşen kimselerden eyleme. Bizleri iman etmiş ve salih ameller işlemiş, razı olacağın işler yapmış kullar olarak huzuruna gelmeyi nasip et.

37 – Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır. ﴾37﴿

Allah’ım, “Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır.” buyuruyorsun. Bizleri ateş azabından koru.

38 – Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾38﴿

Allah’ım, “Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyuruyosun. Hırsızlardan olmaktan Sana sığınırız. Emirlerini yerine getirme konusunda bizlere güç ve imkan ver. Sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin, emirlerinde de bir hikmet vardır.

39 – Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾39﴿

Allah’ım, “Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Bizleri zulüm işlemekten uzak eyle. Şayet zulüm işlersek, hemen arkasından tövbe edip durumumuzu düzelmeyi nasip et. Kuşkusuz, Sen tövbeleri kabul edersin. Bizim tövbelerimizi de kabul et. Şüphesiz ki Sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin. Bizleri de bağışla, bizlere de merhamet et.

40 – Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. O dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾40﴿

Allah’ım, “Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. O dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” buyuruyorsun. Sen bizleri bağışla, bizlere azap etme. Senin her şeye hakkıyla gücün yeter.

41 – Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla “İnandık” diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: “Eğer size şu hüküm verilirse onu tutun. O verilmezse sakının.” Allah kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır. ﴾41﴿

Allah’ım, “Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla ‘İnandık’ diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: ‘Eğer size şu hüküm verilirse onu tutun. O verilmezse sakının.’ Allah kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.” buyuruyorsun. Bizleri böyle kimseler olmaktan koru, böyle kimselerin şerlerinden muhafaza eyle.

42 – Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever. ﴾42﴿

Allah’ım, “Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever.” buyuruyorsun. İnsanlar arasında hükmettiğimiz zaman adaletle hükmetmeyi bizlere nasip et. Çünkü Sen âdil davrananları seversin. Bizleri de sev.

43 – Yanlarında içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir. ﴾43﴿

Allah’ım, “Yanlarında içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir.” buyuruyorsun. Senin ve Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’in verdiği hükümlerden yüz çevirmekten Sana sığınırız. Bizleri inanan kimselerden eyle.

44 – Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir. ﴾44﴿

Allah’ım, “Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.” buyuruyorsun. Bizleri insanlardan değil, Senden korkan kimselerden eyle. Ayetlerini az bir karşılığa değişenlerden eyleme. Senin indirdiğin ile hükmetmeyerek, hatta inkar ederek kafirlerden olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri affet.

45 – Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir. ﴾45﴿

Allah’ım, “Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.” buyuruyorsun. Senin indirdiğin ile layıkıyla hükmetmeyerek zalimlerden olmaktan da Sana sığınırız. Sen bizleri bağışla.

46 – O peygamberlerin izleri üzere Meryemoğlu İsa’yı, önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil’i verdik. ﴾46﴿

Allah’ım, Sen peygamberlerin izleri üzere Meryemoğlu Hz. İsa A.S.’ı, önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdin. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Sana karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil’i verdin. Peygamberlerinden ve kitaplarından hiçbirisini diğerinden ayırt etmeyiz. Hepsine iman ettik. Sen bizleri şahitlerden yaz, bizleri affet.

47 – İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir. ﴾47﴿ 

Allah’ım, “İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir.” buyuruyorsun. Senin indirdiğin ile hükmetmeyerek fasıklardan, yoldan çıkmışlardan olmaktan Sana sğınırız. Sen bizleri affet.

48 – (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. ﴾48﴿ 

Allah’ım, Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S.’e Kitab’ı, Kur’an’ı hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdin. Artık Senin indirdiğin ile insanların arasında hükmetmeyi nasip et. Bize gelen haktan ayrılıp da insanların arzularına uymaktan bizleri muhafaza eyle. Bizim herbirimiz için bir şeriat ve bir yol koydun. Eğer dileseydin elbette bizi tek bir ümmet yapardın. Fakat verdiğin şeylerle bizi intihan etmek için ümmetlere ayrıdın. Öyle ise bizi iyiliklerde yarışan kullarından eyle. Hepimizin dönüşü Sanadır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğumuz şeyleri bize bildireceksin. Hata ve günahlarımızdan dolayı tövbe ediyoruz, Sen tövbelerimiz kabul et, bizleri affet.

49 – Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur’an’ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. ﴾49﴿

Allah’ım, insanların aralarında, Senin indirdiğin ile hükmetmeyi nasipe et. Onların arzularına uymaktan ve Senin bize indirdiğinin bir kısmından (Kur’an’ın bazı hükümlerinden) bizi şaşırtmalarından bizleri muhafaza eyle. Eğer yüz çevirirlerse, biliriz ki şüphesiz Sen, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyorsundur. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. Sen bizleri yoldan çıkanlardan eyleme.

50 – Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir? ﴾50﴿

Allah’ım, “Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?” buyuruyorsun. Bizleri cahiliye devrinin hükümlerini istemekten muhafaza eyle. Bizleri kesin olarak inanan bir toplum eyle, kimin hükmü Seninkinden daha güzel olabilir ki? Bizleri Senin hükmüne razı olanlardan eyle.

51 – Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez. ﴾51﴿

Allah’ım, “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” buyuruyorsun. Emirlerine aykırı davranmaktan bizleri muhafaza eyle. Şüphesiz ki Sen zalimler topluluğunu doğruya iletmezsin. Bizi zalimler topluluğundan uzak eyle.

 52 – İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar. ﴾52﴿

Allah’ım, ” İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, ‘Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.” buyuruyorsun. Sen bizlere yankın bir fetih ver ki kalplerinde bir hastalık, nifak bulunanların yanlış yaptıkları ortaya çıksın. Sen bizleri kalplerinde bir hastalık, nifak bulunan kimseler olmaktan muhafaza eyle. Kalplerinde bir hastalık, nifak bulunanların ise kabil-i ıslah ise en kısa zamanda ıslah eyle, değilse onları Sana havale ediyoruz, ne diyelim onlar da Senin kulların.

53 – (O zaman) iman edenler derler ki: “Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin edenler şunlar mı?” Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır. ﴾53﴿ 

Allah’ım, “(O zaman) iman edenler derler ki: ‘Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin edenler şunlar mı?’ Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.” buyuruyorsun. Bizi çabaları boşa çıkanlardan eyleme. Böylece ziyan edenlerden de eyleme. Bizleri hakkıyla iman edenlerden eyle. Bizlere rahmetinle, zaferinle yardım eyle.

54 – Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. ﴾54﴿ 

Allah’ım, “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” buyuruyorsun. Bizleri dinimizden dönenleden eyleme. Bizler Seni seviyoruz, Sen de bizleri sev. Bizleri mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere kariı güçlü ve onurlu eyle. Bizleri Senin yolunda cihad eden, maddi ve/veya manevi olarak mücadele edenlerden eyle. Bizler hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayız, ancak Senden korkarız. İşte bu Senin lütfundur. Onu dilediğine verirsin. Bizleri bu lütfundan mahrum eyleme. Sen lütfu geniş olansın, hakkıyla bilensin. Bizlerin kalplerinde olanı ve samimiyetimizi biliyorsun. Bizleri lütfundan uzak eyleme.

55 – Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir. ﴾55﴿

Allah’ım, bizim dostumuz ancak Sensin, Resûlündür ve Senin emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir. Sen bizleri dostlarımızdan ayırma.

56 – Kim Allah’ı, onun peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir. ﴾56﴿ 

Allah’ım, “Kim Allah’ı, onun peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.” buyuruyorsun. Bizleri Seni, Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.S.’i ve inananları dost edinen kimselerden eyle. Böylece biliyoruz ki işin sonunda şüphesiz Senin taraftarların galiplerin ta kendileri olacaktır. Bizleri Senin taraftarlarından olanlardan eyle ve galip gelenlerden eyle.

57 – Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının. ﴾57﴿

Allah’ım, bizleri iman edenlerden eyle. Bizden önce kendilerine kitap verilenlerden dinimizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmekten Sana sığınırız, bizleri muhafaza eyle. Bizleri mü’minlerden eyle, Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle, bizleri bağışla.

58 – Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır. ﴾58﴿

Allah’ım, “Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.” buyuruyorsun. Bizleri o akılları ermeyen toplumun kötülüklerinden muhafaza eyle.

59 – De ki: “Ey kitap ehli! Sadece Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilahi kitap)lara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.” ﴾59﴿

Allah’ım, “De ki: Ey kitap ehli! Sadece Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilahi kitap)lara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.” buyuruyorsun. Çoğu fasıklar olan, doğru yoldan çıkmış olan kitap ehlinin bizlerden hoşlanmamasından Sana sığınırız. Onların kötülüklerinden bizleri muhafaza eyle.

60 – De ki: “Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lanetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.” ﴾60﴿

Allah’ım, “De ki: Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lanetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.” buyuruyorsun. Senin lanetlediğin, ve gazabına uğrattığın, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığın kimseler ile tağuta, şeytanlara, şeytan kılıklı mahluklara tapan kimseler olmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle.

61 – (Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları halde size geldiklerinde “İnandık” dediler. Allah onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir. ﴾61﴿ 

Allah’ım, “(Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları halde size geldiklerinde ‘İnandık’ dediler. Allah onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.” buyuruyorsun. Bize gelip “inandık” diyen ancak aslında inanmayan iki yüzlü, hain, ajan, münafıkların şerlerinden bizleri muhafaza eyle. Sen onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilirsin. Onların oyunlarını ve tuzaklarını boz.

62 – Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! ﴾62﴿

Allah’ım, “Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!” buyuruyorsun. Bizleri günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbiriyle yarışan kimselerden eyleme, Sen bizleri muhafaza et, bizleri bağışla.

63 – Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! ﴾63﴿

Allah’ım, “Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!” buyuruyorsun. Hakkı ve hkikati bildiğimiz halde günah söz söyleyen ve haram yiyen insanları uyarmamaktan Sana sığınırız. Bu şekilde kötü işler yapmaktan da Sana sığınırız. Sen bizleri affet. Bizleri emirlerinin gereğini yerine getirmeye çalışan kullarından eyle.

64 – Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez. ﴾64﴿

Allah’ım, “Bir de Yahudiler, ‘Allah’ın eli bağlıdır’ dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez.” buyuruyorsun. Sen yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışan ve küstahça konuşan kimseleri sevmezsin. Hatta o küstahça konuşmalarından dolayı onları lanete uğratırsın. Böyle davranmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle.Her ne zaman savaş için bir ateş yakarlarsa Sen onları söndür.

65 – Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık. ﴾65﴿

Allah’ım, “Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.” buyuruyorsun. En azından çağdaşlarımız olan kitap ehlinin böyle olmasını nasip et, iman etsinler ve Sana karşı gelmekten sakınsınlar. Böylece onların da bizim de kötülüklerimizi ört ve onları da bizi de Naim cennetlerine koy.

66 – Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur’an’ı) gereğince uygulasalardı elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür! ﴾66﴿

Allah’ım, “Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur’an’ı) gereğince uygulasalardı elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!” buyuruyorsun. Onlardan orta yolu tutan ve Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine indirilen Kur’an’ı gereğince uygulayanların sayısını artır, diğerlerinin yani çoğunluk olup kötü işler yapanların da sayısını azalt. Özellikle bizim yaşadığımız çağdan kıyamete kadar bunu gerçekleştir ve yeryüzünde nurunu tamamla. Yeryüzünde inanan insanlar galip gelsin ve Senin istediğin gibi halife-i arz olarak hükmetsin.

67 – Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. ﴾67﴿

Allah’ım, “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.” buyuruyorsun. Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e indirdiğin ve onun da tebliğ ettiği gibi bizleri İslamiyeti ve Kur’anı yaşayan ve tebliğ eden kimselerden eyle. Onu koruduğun gibi çağımızdaki peygamber varislerini, kıyameta kadar gelecek olan peygamber varislerini ve bizleri de koru.

68 – De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.” Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme. ﴾68﴿ 

Allah’ım, “De ki: ‘Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.’ Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme.” buyuruyorsun. Çağdaşlarımız olan ve kıyamete kadar gelecek olan kitap ehlinin Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbimizden bize ve onlara indirilen Kur’an’ı uygulayan bir topluluk olmalarını nasip et. Böylece bizlerle onların arasını Sen düzelt ve yeryüzünde inanan insanların hakimeyetini sağla ve nurunu tamamla ki, yeryüzünde Senin istediğin gibi halife-i arz olarak gerçek manada insanlar hükmetsin.

69 – Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir.) ﴾69﴿

Allah’ım, “Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) ‘Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.’ (diye hükmedilmiştir.)” buyuruyorsun. Çağdaşımız olan ve kıyameta kadar gelecek olan Müslümanlar, Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan, Sana ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyen insanların sayısını çoğalt. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır, böylece tüm dünyada nurunu tamamla, kafirler, müşrikler, münafıklar, mülhidler, fasıklar istemese de.

70 – Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. ﴾70﴿

Allah’ım, “Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” buyuruyorsun. İnsanların söz verip, sonra da nefislerinin hoşlanmadığı bir hüküm nedeniyle peygamber ve varislerinin yalanlanmasından ve bir kısmının da öldürülmesinden Sana sığınırız. Sen o peygamber varislerini de bizi de muhafaza et.

71 – (Bu yaptıklarında) bir bela olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. ﴾71﴿

Allah’ım, “(Bu yaptıklarında) bir bela olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir.” buyuruyorsun. Peygamber varislerinin yalanlanması ve/veya öldürülmesine karşı bizleri kör ve sağır kesilenlerden eyleme. Bizler de tövbe ediyoruz. Tövbelerimizi kabul et. Tövbe ettikten sonra tekrar günaha dalmaktan, yapılan haksızlıklara karşı kör ve sağır kesilmekten Sen bizleri muhafaza eyle.

72 – Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kafir oldu. Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa artık Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.” ﴾72﴿

Allah’ım, “Andolsun, ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler kesinlikle kafir oldu. Oysa Mesih şöyle demişti: Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa artık Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.” buyuruyorsun. Kafir olmaktan ve Sana ortak koşmaktan bizleri muhafaza eyle. Sen bizim Rabbimizsin, bizleri sadece Sana kulluk edenlerden eyle.

73 – Andolsun, “Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler kafir oldu. Halbuki bir tek ilahtan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse andolsun onlardan inkar edenlere elbette elem dolu bir azap dokunacaktır. ﴾73﴿

Allah’ım, “Andolsun, ‘Allah üçün üçüncüsüdür’ diyenler kafir oldu. Halbuki bir tek ilahtan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse andolsun onlardan inkar edenlere elbette elem dolu bir azap dokunacaktır.” buyuruyorsun. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Senin dışında ilah olduğu yönünde söylenen şeyler Seni inkar etmek veya Sana şirk koşmak olur. Onları söyleyenler eğer dediklerinden vazgeçmezlerse ve tövbe etmezlerse elem dolu bir azap dokunacaktır. Sen bizleri o elem dolu azaptan uzak eyle.

74 – Hâlâ mı Allah’a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾74﴿

Allah’ım, “Hâlâ mı Allah’a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Bizler derhal tövbe ediyoruz ve Senden bağışlanma istiyoruz. Sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin. Bizleri de bağışla, bizlere de merhamet et.

75 – Meryem oğlu Mesih sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. (Nasıl ilah olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar. ﴾75﴿

Allah’ım, “Meryem oğlu Mesih sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. (Nasıl ilah olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar.” buyuruyorsun. Sen ayetlerini bizlere açıklıyorsun. Bizlere anlayış, kavrayış, izan ve iman ver. Bizleri haktan yüz çevirenlerden eyleme.

76 – (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” ﴾76﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) De ki: Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” buyuruyorsun. Sen herşeyi hakkıyla işitensin, herşeyi hakkıyla bilensin. Bizleri Seni bırakıp, bizim için ne bir zarara ne debir yarara gücü yetmeyen şeylere tapmaktan muhafaza eyle.

77 – De ki: “Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, bir çoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.” ﴾77﴿

Allah’ım, “De ki: Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, bir çoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.” buyuruyorsun. Hakkın dışına çıkarak dinimizde aşırı gitmekten Sana sığınırız. Daha önce sapmış, bir çoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymaktan da bizleri muhafaza eyle.

78 – İsrailoğullarından inkar edenler, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü. ﴾78﴿

Allah’ım, “İsrailoğullarından inkar edenler, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü.” buyuruyorsun. İnkar etmekten ve lanetlenmekten Sana sığınırız. İsyan etmekten ve hadlerimizi aşıyor olmaktan da Sana sığınırız. Sen bizleri koru, bizleri bağışla.

79 – İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü! ﴾79﴿

Allah’ım, “İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!” buyuruyorsun. Bizleri işlediğimiz herhangi bir kötülükten birbirimizi vazgeçirmeye çalışanlardan eyle. Aksi halde yaptığımız ne kötü bir davranış olur. Sen bizleri affet.

80 – Onlardan birçoğunun inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah’ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedi kalıcıdırlar. ﴾80﴿

Allah’ım, “Onlardan birçoğunun inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah’ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedi kalıcıdırlar.” buyuruyorsun. Bizleri inkar edenleri dost edinmekten muhafaza eyle. Kendimiz için önceden ahirete iyi ve güzel ameller göndermeyi bizlere nasip et. Sen bizlere gazap etme, bizleri azaptan uzak eyle.

81 – Eğer Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene (Kur’an’a) inanıyor olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir. ﴾81﴿

Allah’ım, “Eğer Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene (Kur’an’a) inanıyor olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir.” buyuruyorsun. Bizleri Sana, Peygamber’e ve ona indirilene, Kur’an’a inanan kimseler yap ve bizleri müşrikleri dost edinmekten uzak eyle. Bizleri fasık kimseler olmaktan da muhafaza eyle.

82 – (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar. ﴾82﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.” buyuruyorsun. Bizleri iman edenlerden eyle, bizlere düşmanlık bakımından insanların en şiddetlilerinin şerlerinden bizleri muhafaza eyle. Bizlere sevgi bakıından en yakın olanlarla gerçek ve hak olanda ittifak ederek inkarcılığı yeryüzünde mağlup etmeyi, zafere ulaşmayı nasip et ve böylece kıyamet kopmadan önce tüm dünyada nurunu tamamla.

83 – Peygamber’e indirileni (Kur’an’ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. “Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi şahitlerle (Muhammed’in ümmeti) ile beraber yaz” derler. ﴾83﴿

Allah’ım, bizleri Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e indirleni (Kur’an’ı) dinlediğimiz zaman hakkı tanıyanlardan ve bundan dolayı gözleri yaşla dolup taşanlardan eyle. Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi şahitlerle (Hz. Muhammed (S.A.S.)’in ümmeti) ile beraber yaz.

84 – “Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?” ﴾84﴿ 

Ey Rabbimiz, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymanı umuyoruz. Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım? Bizler inandık, bizleri bağışla, bizlere merhametinle muamele et.

85 – Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükafat olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır. ﴾85﴿

Allah’ım, dediğimiz hoşnut olacağın sözlere karşılık Sen bizleri, devamlı kalacağımız, içinden ırmaklar akan cennetleri mükafat olarak ver. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır. Bizleri iyilik yapan ve mükafata nail olanlardan eyle.

 86 – İnkar edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar cehennemliklerdir. ﴾86﴿

Allah’ım, bizleri inkar edenlerden ve ayetlerini yalanlayanlardan eyleme. Bizleri cehennemlik olanlardan da eyleme.

87 – Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez. ﴾87﴿

Allah’ım, bizleri iman edenlerden eyle. Senin bize helal kıldığın iyi ve temiz nimetleri (kendimize) haram etmekten ve (Senin koyduğun) sınırları aşmaktan bizleri muhafaza eyle. Çünkü Sen haddi aşanları sevmezsin. Bizleri koru ve bizleri sev Allah’ım.

88 – Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helal, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının. ﴾88﴿

Allah’ım, bize rızık olarak verdiklerinden helal, iyi ve temiz olarak yemeyi nasip et. Bizleri Sana inananlardan ve Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle.

89 – Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. ﴾89﴿

Allah’ım, “Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.” buyuruyorsun. Emirlerini yerine getirme konusunda bizleri titiz davranan kullarından eyle ve bizleri şükreden kullarının arasına kat.

90 – Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. ﴾90﴿

Allah’ım, bizi iman edenlerden eyle. (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Bizleri onlardan kaçınanlardan eyle ki kurtuluşa erebilelim. Sen bizleri muhafaza eyle.

91 – Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? ﴾91﴿

Allah’ım, şeytan, içki ve kumarla, ancak aramıza düşmanlık ve kin sokmak; bizi Seni anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık biz bunlardan vazgeçtik, tövbe ediyoruz, Sen bizleri bağışla, tövbelerimiz kabul eyle.

92 – Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. ﴾92﴿

Allah’ım, bizleri Sana itaat eden, peygambere itaat eden ve Sana karşı gelmekten sakınan kullarından eyle. Şayet yüz çevirirsek biliyoruz ki elçine düşen sadece apaçık tebliğdir. Dolayısıyla bizlerin yüz çevirmesinden o sorumlu olmayacaktır. Aslında o zaman kaybeden biz oluyoruz. Sen bizleri yüz çevirmekten ve kaybetmekten muhafaza eyle.

93 – İman edip salih ameller işleyenlere; Allah’a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah iyilik edenleri sever. ﴾93﴿

Allah’ım, “İman edip salih ameller işleyenlere; Allah’a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah iyilik edenleri sever.” buyuruyorsun. Bizleri iman edip salih ameller işleyenlerden ve Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Bizleri iyilik yapanlardan eyle. Sen iyilik edenleri seversin, bizleri de sev.

94 – Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir azap vardır. ﴾94﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir azap vardır.” buyuruyorsun. Bizleri deneyip, imtihan ettiğinde kaybedenlerden olmaktan Sana sığınırız, bizleri kazananlardan eyle. Görmediğimiz halde Senden korkan ve haram ve günah işlemekten uzak duranlardan eyle. Bizleri azaptan koru.

95 – Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye hediye olarak varmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.. ﴾95﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye hediye olarak varmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.” buyuruyorsun. Kötü ve yasak iş yapmaktan Sana sığınırız. Sen mutlak güç sahibisin, intikam sahibisin. Senin intikamına uğramaktan da Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle.

96 – Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. ﴾96﴿

Allah’ım, “Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının.” buyuruyorsun. Emirlerini titizlikle yerine getirmeyi nasip et. Bizler Senin huzurunda topalanacağız. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle.

97 – Allah; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi, haram ayı hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah’ın bildiğini ve Allah’ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir. ﴾97﴿

Allah’ım, Sen, Ka’be’yi, o saygıdeğer evi, haram ayı hac kurbanını ve bu kurbanlara takılı gerdanlıkları bizlerin din ve dünyamız için ayakta kalma ve canlanma sebebi kıldın. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Senin bildiğini ve Senin zaten her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmemiz içindir. Bizleri bu hakıkati hakkıyla bilenlerden ve gereğini layıkıyla yerine getirmeye çalışanlardan eyle.

98 – Bilin ki Allah’ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾98﴿

Allah’ım, “Bilin ki Allah’ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Bizleri cezandan uzak eyle, Sen bizleri bağışla, bizlere çok merhamet et.

99 – Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir. ﴾99﴿

Allah’ım, “Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.” buyuruyorsun. Sen bizim açıkladığımızı da, gizlediğimizi de bilirsin. Bizleri utandıracak işler yapmaktan uzak eyle.

100 – (Ey Muhammed!) De ki: “Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile.” Ey akıl sahipleri Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. ﴾100﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) De ki: ‘Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile.’ Ey akıl sahipleri Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” buyuruyorsun. Bizleri Senin emirlerine titizlikle uymaya çalışan kullarından eyle, bizleri Sana karşı gelmekten sakınan kullarından eyle ki kurtuluşa erebilelim.

101 – Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) ﴾101﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)” buyuruyorsun. Bizleri soru sorarak kendimizi üzecek şeylerin açıklanmasından uzak eyle. Sen bizleri bağışla. Sen çok bağışlayansın, halimsin, hemen ceza vermezsin. Bizler tövbe edene, af dileyene kadar ceza vermezsin, tövbe edince ve af dileyince de tövbemizi kabul eder ve bizi affedersin. Tövbelerimizi kabul et, bizleri affet.

102 – Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu. ﴾102﴿

Allah’ım, “Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu.” buyuruyorsun. Bizleri böyle sorular sorup sonra da inkar edenlerden olmaktan uzak eyle. Sen bizleri bağışla.

 103 – Allah ne “Bahîre” ne “Sâibe”, ne “Vasîle” ne de “Hâm” diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkar edenler Allah’a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez. ﴾103﴿

Allah’ım, ” Allah ne “Bahîre” ne “Sâibe”, ne “Vasîle” ne de “Hâm” diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkar edenler Allah’a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez.” buyuruyrosun. Sana karşı yalan uydurmaktan Sana sığınırız. Aklı ermeyen kimselerden olmaktan da Sana sığınırız. Bizleri aklımını doğru bir şekilde kullanan kullarından eyle.

104 – Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter” derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı? ﴾104﴿

Allah’ım, “Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin’ denildiğinde onlar, ‘Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter’ derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?” buyuruyorsun. Bizleri Senin indirdiğin Kur’an’a ve Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’in tebliğin uyan kullarından eyle. Bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamamış olanların yollarına uymaktan bizleri muhafaza eyle.

105 – Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir. ﴾105﴿

Allah’ım, bizi iman edenlerden eyle. Bize kendimizi düzeltmeyi nasip et. Biz doğru yolda olursak yoldan sapan kimse bize zarar veremez. Hepimizin dönüşü Sanadır. O zaman Sen bize yaptıklarımızı haber vereceksin. Hayırlı ve güzel amellerle Sana gelmeyi bizlere nasip et.

106 – Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz da Allah adına, “Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde şüphesiz günahkârlardan oluruz” diye yemin ederler. ﴾106﴿

Allah’ım, “Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz da Allah adına, ‘Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde şüphesiz günahkârlardan oluruz’ diye yemin ederler.” buyuruyorsun. Bizleri iman edenlerden ve emirlerini titizlikle yerine getiren kullarından olmayı nasip et.

107 – (Eğer sonradan) o iki kişinin günaha girdikleri (yalan söyledikleri) anlaşılırsa, o zaman, bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve “Allah’a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde biz elbette zalimlerden oluruz” diye yemin ederler. ﴾107﴿

Allah’ım, “(Eğer sonradan) o iki kişinin günaha girdikleri (yalan söyledikleri) anlaşılırsa, o zaman, bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve ‘Allah’a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde biz elbette zalimlerden oluruz’ diye yemin ederler.” buyuruyrosun. Bizleri emirlerini yerine getirme konusunda hassas davranan kullarından eyle.

108 – Bu (usul), şahitliği layıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah fasık toplumu doğruya iletmez. ﴾108﴿

Allah’ım, “Bu (usul), şahitliği layıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah fasık toplumu doğruya iletmez.” buyuruyorsun. Emirlerini yerine getirme konusunda bizlere yardım et. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanalardan ve dinleyenlerden eyle. Bizleir fasık toplum olmaktan muhafaza eyle.

109 – Allah’ın, peygamberleri toplayıp “siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği, onların da, “Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin” diyecekleri günü hatırlayın. ﴾109﴿ 

Allah’ım, “Allah’ın, peygamberleri toplayıp ‘siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?’ diyeceği, onların da, ‘Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin’ diyecekleri günü hatırlayın.” buyuruyorsun. Bizleri peygamberlerin davetine özellikle en son gönderdiğin Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammet (S.A.S.)’in davetine uymayı bizlere nasip et. Sen bizleri muhafaza et.

110 – O gün Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkar edenler, “Bu ancak açık bir büyüdür” demişlerdi. ﴾110﴿ 

Allah’ım, “O gün Allah şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkar edenler, ‘Bu ancak açık bir büyüdür’ demişlerdi.” buyuruyorsun. Peygamberlerinle gösterdiğin mucizelerden dolayı “Bu ancak açık bir büyüdür” demekten Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza et.

 111 – Hani bir de, “Bana ve Peygamberime iman edin” diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da “İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol” demişlerdi. ﴾111﴿ 

Allah’ım, “Hani bir de, ‘Bana ve Peygamberime iman edin’ diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da ‘İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol’ demişlerdi.” buyuruyorsun. Bizleri de peygamberlerine inanan ve müslüman olanlardan eyle. Bizim müslüman olduğumuza Sen de şahit ol.

112 – Hani havariler de, “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. İsa da, “Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının” demişti. ﴾112﴿

Allah’ım, “Hani havariler de, ‘Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?’ demişlerdi. İsa da, ‘Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının’ demişti.” buyuruyorsun. Bizleri mü’min olardan ve Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle.

113 – Onlar, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım” demişlerdi. ﴾113﴿

Allah’ım, “Onlar, ‘İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım’ demişlerdi.” buyuruyorsun. Senin bizlere gökten indirdiğin ve yerden çıkardığın helal, temiz ve güzel nimetlerinde yemeyi nasip et. Böylece onlarla kalplerimiz yatışsın, Senin hak olduğunu bilelim ve buna şahitlerden olalım.

114 – Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi. ﴾114﴿

Ya Rabbimiz. bizler de Meryem oğlu Hz. İsa A.S. gibi dua ediyoruz. Kabul et Allah’ım. Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın.

115 – Allah da, “Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkar ederse artık ben ona kainatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim” demişti. ﴾115﴿

Allah’ım, “Allah da, ‘Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkar ederse artık ben ona kainatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim’ demişti.” buyuruyorsun. Bizleri Senin indirdiğin şeyleri inkar etmekten muhafaza eyle, bizleri azaptan koru.

116 – Allah kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilah edinin dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.” ﴾116﴿ 

Allah’ım, “Allah kıyamet günü şöyle diyecek: ‘Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilah edinin dedin?’ İsa da şöyle diyecek: ‘Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.” buyuruyorsun. Bizler de Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Hakkımız olmayan bir şeyi söylememiz bizim için söz konusu olamaz. Eğer biz onu söylemiş olsak elbette sen bunu bilirsin. Sen bizim içimizde olanı bilirsin, ama biz Sende olanı bilemeyiz. Şüphesiz ki yalnızca Sen gaybları hakkıyla bilensin.

117 – “Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.) Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit idim. Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeye hakkıyla şahitsin.” ﴾117﴿

Allah’ım, Hz. İsa A.S. sözlerine şöyle devam edecek: “Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.) Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit idim. Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeye hakkıyla şahitsin.” Ey Rabbimiz, bizleri de sadece bize emrettiğin şeyleri söylemeyi nasip et. Hakkımız olmayan şeyleri söylemekten Sana sığınırız. Bizleri ve söylediğimiz insanları Sana kulluk edenlerden eyle. Bizim üzerimizde gözetleyici yalnız Sensin. Sen her şeye hakkıyla şahitsin.

118 – “Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” ﴾118﴿

Allah’ım, Hz. İsa A.S. sözlerine şöyle devam edecek: “Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” Biz de deriz ki: Eğer bizlere azap edersen, şüphe yok ki bizler Senin kullarınız. Eğer bağışlarsan, ki bizim de beklediğimiz budur, yine şüphe yok ki Sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin, bizleri bağışla, bizleri affet.

119 – Allah şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’dan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. ﴾119﴿

Allah’ım, “Allah şöyle diyecek: ‘Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.’ Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’dan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.” buyuruyorsun. Bizleri doğrulardan eyle ve doğruluğumuzun bizlere ahitette yarar sağlamasını nasip et. Bizleri içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacağımız cennetlere koy. Biz Senden razıyız, Sen de bizden razı ol. Sen bizden razı olursan işte bu büyük başarıdır. Bizleri bu başarıya ulaşanlardan eyle.

120 – Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah’ındır. O her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾120﴿

Allah’ım, göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Senindir. Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin. Sen bizleri bağışla, bizleri affet, rahmetinle ve merhametinle bizlere muamele et.

En’âm Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

1 – Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkar edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar. ﴾1﴿

Allah’ım, Rahmân ve Rahîm olan Senin adınla başlarım.

Ey Allah’ım, ya Rabbimiz, hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Sana mahsustur. Böyle iken inkar edenler başka şeyleri Sana denk tutuyorlar. Bizleri o inkarcılardan uzak eyle, onların yaptığı kötü işlerden bizleri muhafaza eyle.

2 – O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de onun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz. ﴾2﴿

Allah’ım, “O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de onun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz.” buyuruyorsun. Sen bizlere hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler nasip et. Sana imanla ve salih amellerle gelenlerden eyle.

3 – Halbuki O, göklerde de Allah’tır, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir. ﴾3﴿

Allah’ım, Sen göklerde de ilah olansın, Allah’sın, yerde de. Sen bizlerin gizlimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Sen bizim daha neler kazanacağımızı da bilirsin. Açıktan işlediğimiz ve gizli işlediğimiz bütün günahlarımızdan tövbe ediyoruz. Sen bizlerin tövbesini kabul et, bizleri bağışla, bizlere lütfunla muamele et. Hayırlı, salih amellerle güzel sevaplar kazanmayı nasip et.

4 – Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler. ﴾4﴿

Allah’ım, “Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler.” buyuruyorsun. Bizleri Senden gelen ayetlerinden yüz çevirenlerden eyleme. Bizleri affet, bizleri bağışla.

5 – Nitekim hak (Kur’an) kendilerine gelince onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri kendilerine ilerde gelecektir. ﴾5﴿

Allah’ım, “Nitekim hak (Kur’an) kendilerine gelince onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri kendilerine ilerde gelecektir.” buyuruyorsun. Hakkı yalanlamaktan ve hak ile alay etmekten Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle.

6 – Onlardan önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkan ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik. ﴾6﴿

Allah’ım, bizleden önce nice nesilleri helak ettiğini gördük ve biliyoruz. Yeryüzünde bize vermediğin imkan ve iktidarı onlara vermiştin. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştın. Topraklarından nehirler akıttın. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettin ve arkalarından başka bir nesil var ettin. Sen bizleri günahlarımız sebebiyle helak etme. Günahlarımızdan tövbe ediyoruz, tövbelerimizi kabul et, bir daha o günahlara bizleri döndürme, bizleri bağışla.

7 – (Ey Muhammed!) Eğer sana kağıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkar edenler, “Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir” diyeceklerdi. ﴾7﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Eğer sana kağıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkar edenler, ‘Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir’ diyeceklerdi.” buyuruyorsun. Hakkı inkar eden inatçı kafirler gibi olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri iman edenlerden eyle ve bizlerin imanını muhafaza eyle.

8 – Bir de dediler ki: “Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek indirilse ya!” Eğer (öyle) bir melek indirseydik artık iş bitirilmiş olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helak edilirlerdi) ﴾8﴿

Allah’ım, “Bir de dediler ki: ‘Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek indirilse ya!’ Eğer (öyle) bir melek indirseydik artık iş bitirilmiş olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helak edilirlerdi)” buyuruyorsun. Sen imtihan sırrı gereği, kitaplar, peygamberler göndererek hakkı ve hakikati açıklıyorsun, akla kapı açıyor, iradelerimizi zorlamıyorsun. Bizlerin kendi iradelerimizi kullanarak iman etmemizi ve hakkı kabul etmemizi istiyorsun. Bizleri kendi özgür iradelerimizle iman eden ve hakkı kabul eden kullarından eyle.

9 – Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk. ﴾9﴿

Allah’ım, “Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk.” buyuruyorsun. Bizleri inanma konusunda karmaşaya düşenlerden eyleme.

10 – (Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti. ﴾10﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti.” buyuruyorsun. Bugünde İslam’ı ve Kur’an’ı alaya alanlar bulunmaktadır. Sen o alay edenleri alay ettikleri şeyle kuşatıp mahvet.

11 – De ki: “Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.” ﴾11﴿ 

Allah’ım, “De ki: Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.” buyuruyorsun. Yeryüzünü gezip dolaşıp da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna baktığımızda onların sonunun felaket olduğunu görmekteyiz. Sen bizleri o yalanlayanların akibetine uğratma.

12 – De ki: “Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?” “Allah’ındır” de. O merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar. ﴾12﴿

Allah’ım, “De ki: ‘Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?’ ‘Allah’ındır’ de. O merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.” buyuruyorsun. Göklerdeki ve yerdeki herşey Senindir. Kendini ziayan uğrtan o inanmayan insanlardan olmaktan Sana sığınırız. Bizleri inanan ve salih amel işleyen kullarından eyle. Sen bizlere merhamet et.

13 – Gece ve gündüzde barınan her şey onundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾13﴿

Allah’ım, gece ve gündüzde barınan her şey Senindir. Sen, hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin. Bizlerin gece ve gündüzde barındığımız yerleri güvenli ve hayırlı kıl.

14 – De ki: “Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı dost edineceğim.” De ki: “Bana, (Allah’a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma (denildi).” ﴾14﴿

Allah’ım, “De ki: ‘Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı dost edineceğim.’ De ki: ‘Bana, (Allah’a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma (denildi).” buyuruyorsun. Bizleri Senden başkasını dost edinenlerden eyleme, sadece Seni dost edinenlerden olmayı nasip et. Sen bizim dostumuz ol. Bizleri hakikati ilk kez duyduğumuzda hemen teslim olanların ilki olmayı nasip et. Bizleri Sana ortak koşanlardan eyleme, bizleri muhafaza et.

15 – De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.” ﴾15﴿ 

Ey Rabbimiz, biz Sana isyan edersek gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarız. Bu yüzden bizleri isyan edenlerden eyleme, iman eden, teslim olan (müslüman olan) ve itaat edenleden eyle.

16 – (O günün azabı) kimden savuşturulursa gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur. ﴾16﴿ 

Allah’ım, “(O günün azabı) kimden savuşturulursa gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur.” buyuruyorsun. Sen o günün azabını bizden savuştur, Sen bizlere acı. Sen bize acırsan işte bu apaçık bir kurtuluş olur.

17 – Şayet Allah sana bir zarar dokundursa bunu O’ndan başka giderecek yoktur. Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾17﴿ 

Allah’ım, şayet Sen bana bir zarar dokundursan bunu Senden başka giderecek yoktur. Fakat bana bir hayır dokunduracak olsan onu da kimse gideremez. Biliyoruz ki Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin. Senden hayır dokundurmanı diliyoruz, zarar dokundurmandan Sana sığınıyoruz.

18 – O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. ﴾18﴿

Allah’ım, Sen, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibisin. Sen, hüküm ve hikmet sahibisin, (her şeyden) hakkıyla haberdarsın. Bizler için hayırlı, iyi ve güzel olan şeyler istiyoruz, kötülüklerden, günahlardan, bela, musibet, fitne ve fesatlardan da Sana sığınıyoruz.

19 – De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem. O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” ﴾19﴿

Allah’ım, “De ki: ‘Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?’ De ki: ‘Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?’ De ki: ‘Ben şahitlik etmem. O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” buyuruyorsun. Bizleri o insanların Sana ortak koştukları şeylerden uzak eyle. Bizler Senin ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik etmeyiz. Sen ancak tek bir ilahsın. Bizleri buna şahitlik edenlerden yaz.

20 – Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar. ﴾20﴿

Allah’ım, “Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.” buyuruyorsun. Çağdaşlarımız olan ve kendilerine kitap verdiğin toplulukların Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’i Peygamber olarak kabul etmelerini ve inanmalarını sağla. Böylece tüm dünyada inananların sayısını arttır, kafir ve müşrik toplumlara galip gelsinler ve Sen tüm dünyada nurunu tamamla.

21 – Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez. ﴾21﴿

Allah’ım, “Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.” buyuruyorsun. Bizleri zalimlerden eyleme.

22 – Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah’a ortak koşanlara, “Nerede, ilah olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?” diyeceğimiz günü hatırla. ﴾22﴿ 

Allah’ım, “Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah’a ortak koşanlara, ‘Nerede, ilah olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?’ diyeceğimiz günü hatırla.” buyuruyorsun. Bizleri mahşerde böyle bir soruya muhatap olmaktan uzak eyle.

23 – Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (ona) ortak koşanlar değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır. ﴾23﴿

Allah’ım, “Sonunda onların manevraları, ‘Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (ona) ortak koşanlar değildik’ demelerinden başka bir şey olmayacaktır.” buyuruyorsun. Bizleri Senin huzurunda böyle manevralar yaparak kendini kurtarmaya çalışan, zor durumda kalmış kimselerden eyleme.

24 – Bak kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilahları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi? ﴾24﴿

Allah’ım, “Bak kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilahları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi?” buyuruyorsun. Kendimize karşı yalan söylemekten ve iftira edip durmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle.

25 – İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler. ﴾25﴿

Allah’ım, “İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, ‘Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil’ derler.” buyuruyorsun. Bizleri Kur’an’ı art niyetli olarak okuyan ve dinleyenlerde eyleme. Bizleri onu doğru anlayan ve dinleyenlerden ve gereğini yerine getirenlerden eyle.

26 – Onlar başkalarını ondan (Kur’an’dan) alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helak ediyorlar. ﴾26﴿

Allah’ım, bizleri başkalarını ondan (Kur’an’dan) alıkoyarlardan, hem de kendimizi ondan uzak kalanlardan eyleme. Bizleri farkına varmaksızın, ancak kendimizi helak edenlerden de eyleme.

27 – Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak” dedikleri vakit (hallerini) bir görsen! ﴾27﴿

Allah’ım, “Ateşin karşısında durdurulup da, ‘Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak’ dedikleri vakit (hallerini) bir görsen!” buyuruyorsun. Bizleri böyle pişman olacak işler yapmaktan uzak eyle. Bizleri daha dünyada iken Sana ve ayetlerine inanan, yalanlamayan ve mü’min olan kullarından olmayı nasip eyle.

28 – Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar. ﴾28﴿

Alla’ım, “Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.” buyuruyorsun. Yalancılardan olmaktan ve tövbe ettikten sonra tekrar o günahlara dönmekten Sana sığınırız. Sen bizleri koru.

29 – Derler ki: “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.” ﴾29﴿ 

Allah’ım, “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.” diyenlerden olmaktan Sana sığınırız. Bizler inanıyoruz ve biliyoruz ki öldükten sonra Sen bizleri tekrar dirilteceksin ve dünyada yapmış olduğumuz amellere göre hesaba çekeceksin. İnanarak ve salih ameller işleyerek Sana gelmeyi bizlere nasip eyle.

30 – Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” Onlar, “Evet, Rabbimiz’e andolsun ki, gerçekmiş” diyecekler. (Allah), “Öyleyse inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!” diyecek. ﴾30﴿

Allah’ım, “Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: ‘Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?’ Onlar, ‘Evet, Rabbimiz’e andolsun ki, gerçekmiş’ diyecekler. (Allah), ‘Öyleyse inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!’ diyecek.” buyuruyorsun. Bizler öldükten sonra bizleri dirilteceğine zaten bu dünyadaken de inanıyoruz. Dolayısıyla bizleri o inkarcılarla bir tutma ve bizlere azap tattırma. Bizleri bağışla, bizlere merhametinle muamele et.

31 – Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!” diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür! ﴾31﴿

Allah’ım, “Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, ‘Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!’ diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!” buyuruyorsun. Bizleri Senin huzuruna çıkmayı yalanlayanlardan eyleme ve ziyana uğrmaktan muhafaza eyle.

32 – Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? ﴾32﴿ 

Allah’ım, dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Sana karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. “Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” buyuruyorsun. Bizleri akıllananlardan ve gereğini yapanlardan eyle.

33 – Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar. ﴾33﴿

Allah’ım, “Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar.” buyuruyorsun. Senin ayetlerini inadına inkar eden zalimlerde olmaktan Sana sığınırız.Sen bizleri koru. Söylediğimiz sözlerden dolayı Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’i incitmekten de Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza et.

34 – Andolsun ki, senden önce de bir çok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor. ﴾34﴿ 

Allah’ım, “Andolsun ki, senden önce de bir çok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor.” buyuruyorsun. Yalanlanmamız ve eziyet edilmemize karşı bizleri de sabredenlerden ve nihayet Senin yardımın bize yetişenlerden eyle.

35 – Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma. ﴾35﴿

Allah’ım, “Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma.” buyuruyorsun. Eğer Sen dileseydin onları hidayet üzere toplardın da onlar hakikatlerden yüz çevirmezlerdi. Bizleri cahillerden olanlardan eyleme. Yüz çevirmelerine, yalanlamalarına ve eziyet etmelerine karşı bizlere aktif sabırla beklemeyi, yani yine Senin yolunda birşeyler yaparak sabretmeyi nasip et ve bizleri başarıya ulaştır.

36 – (Davete), ancak (bütün kalpleriyle) kulak verenler uyar. (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi ona döndürülürler. ﴾36﴿ 

Allah’ım, “(Davete), ancak (bütün kalpleriyle) kulak verenler uyar. (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi ona döndürülürler.” buyuruyorsun. Bizleri davete bütün kalbimizle kulak verenlerden eyle. Ölüleri Sen diriltirsin, kalben ölüleri de Sen diriltirsin, bizlerin ölmüş kalplerini dirilt Allah’ım.

37 – Dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!” (Ey Muhammed!) De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.” ﴾37﴿

Allah’ım, “Dediler ki: ‘Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!’ (Ey Muhammed!) De ki: Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.” buyuruyorsun. Senden gelişi güzel mucize talep eden ve sonra da o gelince inkar eden insanlardan Sana sığınırız. Çünkü onlar bu işin sonunun nereye varacağını bilmiyorlar. Sen bir mucize gönderdiğinde onlar inanmazlarsa Sen onları helak edersin. Üstelik etrafımızda sürekli mucize gösteriyorsun, etrafımızdaki varlıklar ve olaylar Senin birer mucizendir. Bu yüzden onlara mühlet verirsin, gücün yettiği halde her istedikleri mucizeyi göstermezsin. Bizleri geldiği zaman zalim-mazlum, suçlu-suçsuz ayırmayan bir musibet ve beladan muhafaza eyle.

38 – Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. ﴾38﴿

Allah’ım, “Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.” buyuruyorsun. Bizleri Senin huzuruna imanla ve salih amelle toplanıp getirilenlerden eyle.

39 – Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içerisindeki bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır. Kimi de dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar. ﴾39﴿

Allah’ım, “Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içerisindeki bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır. Kimi de dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar.” buyuruyorsun. Bizleri hakikate karşı sağırlar ve dilsizler eyleme, bizleri şaşırtma, bizleri dosdoğru yol üzere kıl.

40 – (Ey Muhammed!) De ki: “Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın). ﴾40﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) De ki: Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın).” buyuruyorsun. Senin azabın gelse veya bize kıyamet saati gelip çatsa, böyle bir durumda biz sadece Seni çağırır, Sana yalvarırız. Senden başka ilah yoktur. Sen bizleri affeyle, bizleri bela ve musibetlerden muhafaza eyle.

 41 – Hayır! (Bu durumda) yalnız ona dua edersiniz, o da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allah’a ortak koştuklarınızı unutursunuz.” ﴾41﴿

Allah’ım, ” Hayır! (Bu durumda) yalnız ona dua edersiniz, o da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allah’a ortak koştuklarınızı unutursunuz.” buyuruyorsun. Evet bu durumda yalnız Sana dua ederiz, Sen de kurtulmak için dua ettiğimiz sıkıntıyı giderirsin, Sen bizlerin üzerindeki sıkıntıları gider, bizleri kurtar Allah’ım.

42 – Andolsun, senden önce bir takım ümmetlere de peygamberler gönderdik. (Peygamberlerini dinlemediler.) Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık. ﴾42﴿ 

Allah’ım, “Andolsun, senden önce bir takım ümmetlere de peygamberler gönderdik. (Peygamberlerini dinlemediler.) Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık.” buyuruyorsun. Bizleri peygamberleri dinleyen bir ümmet yap. Bizleri Sana yalvaran ve tövbe eden kimseler eyle, bizleri şiddetli yoksulluk ve darlıkla yakalama.

43 – Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya… Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti. ﴾43﴿

Allah’ım, “Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya… Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti.” buyuruyorsun. Bizleri kalpleri katılaşanlardan eyleme. Bizleri daha önce tövbe eden, tövbesi kabul edilen, af ve mağfirete nail olanladan eyle. Şeytan’ın şerlerinden bizleri muhafaza eyle.

44 – Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar. ﴾44﴿

Allah’ım, “Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar.” buyuruyorsun. Bizleri bize hatırlatılanları unutanlardan eyleme. Bizlere verdiğin nimetlerle sevinip şımaranlardan eyleme, Bizleri ansızın yakalayıp tüm ümitlerini kaybedip yıkılanlardan da eyleme.

45 – Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. ﴾45﴿ 

Allah’ım, eğer ıslah olmayacaklarsa zulmeden o toplumların kökünü kes. Hamd, her türlü şükür, övgü ve minnet her kimden gelmiş her kime gitmiş ise aslında sadece ve sadece âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. 

46 – De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilah kimmiş?” Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar? ﴾46﴿

Allah’ım, “De ki: ‘Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilah kimmiş?’ Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar?” buyuruyorsun. Eğer Sen bizim kulaklarımızı ve gözlerimizi alsan, kalplerimizi de mühürlersen, Senden başka onu bize geri getirecek hiçbir ilah ve yaratıcı yoktur. Bizleri Senin değişik biçimlerde açıkladığın ayetlerinden yüz çevirmekten muhafaza eyle. Sen bizleri koru ve bizlere acı.

47 – De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helak edilecek?” ﴾47﴿

Allah’ım, “De ki: Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helak edilecek?” buyuruyorsun. Bizleri ıslah olmak istemeyen ve artık ıslah olmayacak olan yani kabil-i ıslah olmayan o zalimler toplumundan uzak eyle, onların arasında bulundurma. Bizleri affet, bizlere merhametinle muamele et.

48 – Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. ﴾48﴿

Allah’ım, “Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” buyuruyorsun. Bizleri iman eden ve kendini düzeltenlerden eyle, bizleri korkan ve mahzun olanlardan eyleme.

 49 – Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır. ﴾49﴿

Allah’ım, ” Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır.” buyuruyorsun. Bizleri ayetlerini yalanlayanlardan eyleme, bize azabı dokundurma.

50 – De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” ﴾50﴿ 

Allah’ım, “De ki: Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum. De ki: Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” buyuruyorsun. Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) gibi bizleri de ona gönderilen vahye uymayı nasip et. Görmeyenle, gören bir olmaz, düşünmeyenle, düşünen de bir olmaz. Bizleri hakikati gören ve düşünenlerden eyle.

51 – Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar. ﴾51﴿

Allah’ım, “Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar.” buyuruyorsun. Bizim için Senden başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaktadır. Ey Rabbimiz Senin huzurunda toplanmaktan ve günahlarımız nedeniyle cezalandırılmaktan korkuyoruz, bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Bizleri bağışla, günahlarımızı affet.

52 – Rab’lerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun. ﴾52﴿

Ey Rabbimiz, Senin rızasını isteyerek sabah akşam Sana dua edenleri yanımızdan kovmaktan Sana sığınırız. Onların hesabından bize bir şey yok, bizim hesabımızdan da onlara bir şey yok ki onları kovalım. Eğer kovarsak zalimlerden oluruz. Sen bizleri böyle davranmaktan ve zalimlerden olmaktan muhafaza eyle.

53 – Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, “Allah aramızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?” desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi? ﴾53﴿

Allah’ım, “Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, ‘Allah aramızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?’ desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?” buyuruyorsun. Sen şükreden kullarını daha iyi bilensin. Aramızdan iman nimetine layık gördüğün insanları küçümsemekten Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle.

54 – Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: “Selam olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” ﴾54﴿

Allah’ım, “Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: Selam olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Bizleri gerçek manada iman edenlerden eyle. Selam bizlerin üzerine olsun. Rabbimiz bizlere rahmet ve merhametinle muamale et. Bizleri bir kabahat veye günah işlediğimizde hemen peşinden tövbe edenlerden ve kendimizi düzeltenlerden eyle. Sen bizleri bağışla, bizlere merhamet et, çünkü Sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin.

55 – Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. ﴾55﴿ 

Allah’ım, suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklıyorsun. Bizleri suçlulardan eyleme.

56 – De ki: “Sizin, Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam.” ﴾56﴿ 

Allah’ım, onların, Senden başka ibadet ettiği şeylere ibadet etmemizi bize kesinlikle yasaklandın. Biz onların arzularına uymayız. (Uyarsak) o takdirde sapmış oluruz, hidayete erenlerden olmayız. Sen bizleri muhafaza et, bizleri hidayete uyanlardan eyle.

57 – De ki: “Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.” ﴾57﴿

Allah’ım, “De ki: Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.” buyuruyorsun. Bizleri hakka inanan ve ona yaklaşanlardan eyle, batılı da bizden uzaklaştır ve bizleri o batıldan uzaklaşanlardan eyle. Bizleri Sana yaklaştır.

58 – ki: “Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.” Allah zalimleri daha iyi bilir. ﴾58﴿ 

Allah’ım, “De ki: ‘Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.’ Allah zalimleri daha iyi bilir.” buyuruyorsun. Bizleri zalimlerden eyleme. Bizleri azaba uğrayanlardan da eyleme.

59 – Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın. ﴾59﴿

Allah’ım, “Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.” buyuruyorsun. Bizleri inanan iyi kullar arasına kat. Sen herşeyi hakkıyla bilensin, bizlerin içimizdeki, kalbimizdeki olanı ve bu dualardaki samimiyetimizi de biliyorsun. Bizleri, anne-babalarımızı, eşlerimizi, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, akrabalarımızı, kıyamete kadar gelecek neslimizi samimi, ihlaslı bir şekilde iman eden ve Seni arzulayan kimseler eyle.

60 – O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir. (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir. ﴾60﴿

Allah’ım, “O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir. (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.” buyuruyorsun. Hayırlı ve güzel salih ameller işleyerek Sana gelmeyi bizlere nasip et.

61 – O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler. ﴾61﴿

Allah’ım, “O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.” buyuruyorsun. Üzerimize koruyucu melekler göndererek bizleri yarattığın şeylerin şerlerinden ve düşmanlarımızın kötülüklerinden korusunlar. Nihayet bizlere ölüm geldiği vakit de görevli elçilerin bizim canımızı iman etmiş ve salih ameller işlemiş birileri olarak almalarına müsade et.

62 – Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allah’a döndürülürler. İyi bilin ki hüküm yalnız O’nundur. O, hesap görenlerin en çabuğudur. ﴾62﴿

Allah’ım, hepimiz, gerçek sahibimiz olan Sana döndürüleceğiz. İyi biliyoruz ki hüküm yalnız Senindir. Sen, hesap görenlerin en çabuğusun. Bizleri kolay hesap veren kullarından eyle.

63 – De ki: “Sizler, açıktan ve gizlice ona ‘Eğer bizi bundan kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız’ diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?” ﴾63﴿ 

Allah’ım, “De ki: Sizler, açıktan ve gizlice ona ‘Eğer bizi bundan kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız’ diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?” buyuruyorsun. Bizleri karanın ve denizin karanlıklarından ve tehlikelerinden ancak Sen kurtarırsın. Bizler açıktan ve gizlice sancak Sana dua ederiz. Sen bizleri duasında ve imanında ve şükründe samimi ve ihlaslı olan kullarından eyle.

64 – De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de ona ortak koşuyorsunuz.” ﴾64﴿ 

Allah’ım, karanın ve denizin karanlıklarından ve tehlikelerinden ve her türlü sıkıntıdan bizi Sen kurtarırsın. Ancak bizi yine de Sana ortak koşan kimselerden eyleme.

65 – De ki: “O size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeye, ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeye ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir.” Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz. ﴾65﴿

Allah’ım, “De ki: ‘O size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeye, ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeye ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir.’ Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz.” buyuruyorsun. Sen bize üstümüzden, gökten veya altımızdan, yerden bir azap gönderme. Bizi grup grup birbirimize düşürme ve kimimizin şiddetini kimimize tattırma. Sen bizleri muhafaza et. Bizleri birlik, beraberlik ve ittifak içinde Sana ibadet eden salih kullarından eyle.

66 – O (Kur’an) hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: “Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.” ﴾66﴿ 

Allah’ım, “O (Kur’an) hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.” buyuruyorsun. O hakkı, Kur’an’ı yalanlamaktan Sana sığınırız. Sen bizleri inkardan ve inkarcılıktan muhafaza eyle.

67 – Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz. ﴾67﴿

Allah’ım, her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceğiz. Sen bizler hakkında kötü haberler verme, bizler hakkındaki kötü haberleri iyi haberlerle, müjde haberleriyle değiştir.

68 – Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma. ﴾68﴿

Allah’ım, “Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.” buyuruyorsun. Bizleri ayetler hakkında ileri geri konuşanlardan uzaklaştır, bizleri o zaliler grubu ile beraber bir tutma. Şayet şeytan bize unutturursa hatırlayınca hemen ayrılmayı nasip et ve kusurlarımızı affet.

69 – Allah’a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar. ﴾69﴿

Allah’ım, “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar.” buyuruyorsun. Bizleri Senin ayetlerin hakkında hem kendimiz derin derin düşünenlerden hem de diğer insanlara hatırlatanlardan eyle. Belki böylece inkar, şirk ve günaha girmekten sakınırız ve sakınırlar.

70 – Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır. ﴾70﴿

Allah’ım, “Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.” buyuruyorsun. Sen bizleri böyle kimselerden olmaktan muhafaza eyle.

71 – De ki: “Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisin geri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?” De ki: “Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu.” ﴾71﴿ 

Allah’ım, “De ki: ‘Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisin geri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?’ De ki: Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu.” buyuruyorsun. Bizleri âlemlerin Rabbi olan Sana boyun eğenlerden eyle. Hiç şüphesiz asıl doğru yol Senin yolundur. Bizleri Senin yoluna ilet. Bizleri yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttğı kimselerden eyleme. Bizleri hidayete kavuşturduktan sonra gerisin geri şirke döndürme.

72 – Bir de, bize, “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır. ﴾72﴿ 

Ya Rabbimiz, bizleri namazı dosdoğru kılan ve Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Sen huzurunda toplanacağımız Allah’sın. Bizlerin namazlarını kabul eyle, bizleri bağışla,

73 – O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah’ın “ol” deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O’nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de mülk (hükümranlık) onundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. ﴾73﴿

Allah’ım, “O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah’ın ‘ol’ deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O’nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de mülk (hükümranlık) onundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.” buyuruyorsun. Senin “ol” deyip de her şeyin oluvereceği gün bizleri bağışla, bizlere merhametinle muamele et.

74 – Hani İbrahim babası Âzer’e, “Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti. ﴾74﴿

Allah’ım’ “Hani İbrahim babası Âzer’e, ‘Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum’ demişti.” buyuruyorsun. Bizleri apaçık bir sapıklık içerisinde olmaktan uzak eyle.

75 – İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun. ﴾75﴿

Allah’ım, “İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.” buyuruyorsun. Bizlere de göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı göster ki kesin ilme erenlerden olalım.

76 – Üzerine gece karanlığı basınca bir yıldız gördü. “İşte Rabbim!” dedi. Yıldız batınca da, “Ben öyle batanları sevmem” dedi. ﴾76﴿

Allah’ım, “Üzerine gece karanlığı basınca bir yıldız gördü. ‘İşte Rabbim!’ dedi. Yıldız batınca da, ‘Ben öyle batanları sevmem’ dedi.” buyuruyorsun. Bizler de batıp gidenleri sevmeyiz, onlar bizim Rabbimiz olamaz. Ancak Sen bizim Rabbimizsin, çünkü Sen batıp gitmezsin, Sen Kayyumsun, Ezeli ve Ebedisin. Sen bizler bağışla.

77 – Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi. Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi. ﴾77﴿

Allah’ım, “Ay’ı doğarken görünce de, ‘İşte Rabbim!’ dedi. Ay da batınca, ‘Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse mutlaka ben de sapıklardan olurum’ dedi.” buyuruyorsun. Ey Rabbimiz, Sen bize doğru yolu göstermezsen mutlaka sapıklardan oluruz, Sen bizleri doğru yola ilet.

78 – Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim!” Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi. ﴾78﴿

Allah’ım, “Güneşi doğarken görünce de, ‘İşte benim Rabbim! Bu daha büyük’ dedi. O da batınca (kavmine dönüp), ‘Ey kavmim!’ Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi.” buyuruyorsun. Bizleri insanların Sana ortak koştukları şeylerden uzak eyle. Bizleri bağışla, bizlere merhametinle muamele eyle.

79 – “Ben hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben Allah’a ortak koşanlardan değilim.” ﴾79﴿

Allah’ım, biz hakka yönelen birileri olarak yüzümüzü, gökleri ve yeri yaratana yani Sana döndürdük. Biz Sana ortak koşanlardan değiliz, bizi o ortak koşanlardan uzak eyle.

80 – Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin ona ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbim’in bir şey dilemiş olması başka. Rabbim’in ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” ﴾80﴿

Allah’ım, “Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: Beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin ona ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbim’in bir şey dilemiş olması başka. Rabbim’in ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” buyuruyorsun. Sen bizleri doğru yola iletmişken Senin hakkında o inkarcı insanlarla gereksiz bir şekilde tartışmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri onlardan ve ortak koştukları şeylerden uzak eyle ve bizleri muhafaza eyle.

81 – “Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri ona ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha layıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.” ﴾81﴿

Allah’ım, Senin, onlara, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Sana ortak koşmaktan korkmuyorlar da, biz onların ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkalım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha layıktır? Eğer biliyorlarsa söylesinler. Bizler inanıyoruz ki Sana inanan tarafta olanlar güvende olmaya daha layıktırlar. Bizleri güvende olanlardan eyle.

82 – İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır. ﴾82﴿

Allah’ım, bizleri iman edip de imanlarımıza zulmü (şirki) bulaştırmayanlardan eyle. İşte o zaman güvende oluruz, güveni hakederiz ve doğru yolu bulmuş oluruz.

83 – İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz… Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. ﴾83﴿

Allah’ım, “İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz… Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.” buyuruyorsun. Hz. İbrahim (A.S.)’a verdiğin gibi bizlere de kavimlerimize karşı deliller ver. Sen dilediğin kimselerin derecelerini yükseltirsin, bizlerin derecelerini de yükselt.

84 – Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız. ﴾84﴿

Allah’ım, “Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız.” buyuruyorsun. Bizleri de hidayete erdir, iyilik yapanlardan eyle ve mükafatlandır.

85 – Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı, İlyas’ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih kimselerden idi. ﴾85﴿

Allah’ım, “Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı, İlyas’ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih kimselerden idi.” buyuruyorsun. Bizleri de doğru yola erdir ve salih kimselerden eyle.

86 – İsmail’i, Elyasa’ı, Yûnus’u ve Lût’u da hidayete erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün kılmıştık. ﴾86﴿

Allah’ım, “İsmail’i, Elyasa’ı, Yûnus’u ve Lût’u da hidayete erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün kılmıştık.” buyuruyorsun. Bizleri de hidayete erdir ve her birerlerimizi âlemlere üstün kıl.

87 – Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bir kısmını da. Bütün bunları seçtik ve bunları dosdoğru bir yola ilettik. ﴾87﴿ 

Allah’ım, “Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bir kısmını da. Bütün bunları seçtik ve bunları dosdoğru bir yola ilettik.” buyuruyorsun. Bizleri hidayete erdirdiğin, seçtiğin ve dosdoğru bir yola ilettiğin gibi babalarımızı, çocuklarımızı ve kardeşlerimizi de hidayete erdir, seç ve dosdoğru bir yola ilet.

88 – İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. Eğer onlar da Allah’a ortak koşsalardı bütün yaptıkları boşa gitmişti. ﴾88﴿

Allah’ım, işte bu Senin hidayetindir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltirsin. Eğer bizler de Sana ortak koşsaydık bütün yaptıklarımız boşa girmişti, Sen bizleri hidayete erdirdiğin gibi son nefesimize kadar da hidayette sabit kadem eyle ve Sana ortak koşanlardan eyleme, yaptıklarımızı boşa çıkarma.

89 – Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkar ederlerse, biz onları inkar etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil kılmışızdır. ﴾89﴿ 

Allah’ım, “Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkar ederlerse, biz onları inkar etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil kılmışızdır.” buyuruyorsun. Bizleri inkar etmeyen ve etmeyecek olan kavim eyle. Bizleri kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğin kimselere vekil kıl.

90 – İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: “Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır.” ﴾90﴿

Allah’ım, “İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır.” buyuruyorsun. Bizleri de doğru yola ilettiğin kimselerden eyle. O peygamberlerin tuttuğu yola uymayı nasip eyle. Bu ayetler bütün âlemler için bir uyarıdır, bu uyarıyı bir ücret istemeden bütün insanlara ulaştırmayı ve tebliğ etmeyi nasip eyle,

91 – Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, “Allah hiç kimseye hiçbir şey indirmedi” dediler. De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kağıtlar haline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) ne sizin, ne babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi?” (Ey Muhammed!) “Allah” (indirdi) de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar. ﴾91﴿

Allah’ım, “Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, ‘Allah hiç kimseye hiçbir şey indirmedi’ dediler. De ki: ‘Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kağıtlar haline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) ne sizin, ne babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi?’ (Ey Muhammed!) ‘Allah’ (indirdi) de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar.” buyuruyorsun. Bizler Senin kadrini gereği gibi bilemiyoruz, Senin indirdiğini inkar etmekten Sana sığınırız, bütün semavi kitapları ve ayetleri Sen indirdin. Sen bizleri affet. Bizleri bataklık içine dalan, oynayaduran kimselerden eyleme.

92 – İşte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilahi kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar. ﴾92﴿

Allah’ım, “İşte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilahi kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.” buyuruyorsun. Bizleri ahirete iman eden, gönderdiğin kitaplara ve en son gönderdiğin kitap Kur’an’a inananlardan eyle. Bizleri namazlarımızı vaktinde kılan kimseler eyle.

93 – Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve onun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız” diyecekleri zaman hallerini bir görsen! ﴾93﴿

Allah’ım, “Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, ‘Bana vahyolundu’ diyen, ya da ‘Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim’ diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, ‘Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve onun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız’ diyecekleri zaman hallerini bir görsen!” buyuruyorsun. Bizleri böyle kimselerden uzak eyle, bizleri muhafaza eyle, bizleri zalimlerden eyleme. Bizlere hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler nasip eyle, bizleri aşağılayıcı azap ile cezalandırma.

94 – Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır. ﴾94﴿

Allah’ım, “Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.” buyuruyorsun. Bizleri ilk defa tek yarattığın gibi teker teker Sana geleceğiz. Bizleri hayırlı gelişle gelenlerden eyle. Bizlere verdiğin dünyalık nimetlerini de Senin istediğin şekilde, hayırlı bir şekilde kullanarak Sana gelmeyi nasip et. Bizler Sana inanıyor ve Sana tapıyoruz, bizleri yüz üstü bırakma.

95 – Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki (ondan) nasıl çevriliyorsunuz? ﴾95﴿

Allah’ım, şüphesiz Sen, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirensin. Ölüden diriyi çıkarırsın. Diriden de ölüyü çıkaransın. İşte Sensin Allah Sen! Senden başka ilah yoktur, Sen teksin, eşin ve benzerin yoktur, herşeye hakim olan Sensin, bizler ancak Sana inanır ve ancak Sana taparız. Bu hakikate rağmen bizleri Senden ve hakikatlerden yüz çevirenlerden eyleme. Bizleri bağışla.

96 – O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir). ﴾96﴿

Allah’ım, Sen, karanlığı yarıp sabahı çıkaransın. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldın. Bütün bunlar mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen olarak Senin takdirindir (ölçüp biçmendir). Bizleri hakikatleri ve hikmetlerini layıkıyla anlamaya çalışan kullarından eyle.

97 – O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık. ﴾97﴿

Allah’ım, Sen , sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolumuzu bulalım diye bizim için yıldızları yaratansın. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklıyorsun. Bizlere verdiğin nimetlerden ve ayetlerden dolayı sonsuz şükürler olsun.

98 – O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır. ﴾98﴿

Allah’ım, “O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır.” buyuruyorsun. Bizleri ayetlerini layıkıyla anlamaya çalışan bir toplum eyle.

99 – O gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Herbiri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gösteren) ibretler vardır. ﴾99﴿

Allah’ım, “O gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Herbiri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gösteren) ibretler vardır.” buyuruyorsun. Bizleri inanan bir topluluk yap ve Senin varlığını ve birliğini gösteren ibretlik varlıkları ve olayları layıkıyla anlama çabası içerisinde olanlardan eyle.

100 – Bir de cinleri Allah’a bir takım ortaklar yaptılar. Oysa onları o yarattı. Bilgisizce Allah’a oğullar ve kızlar da uydurdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir. ﴾100﴿ 

Allah’ım, bazı insanlar bir de cinleri Sana bir takım ortaklar yaptılar. Oysa onları Sen yarattın. Bilgisizce Sana oğullar ve kızlar da uydurdular. Sen, onların niteledikleri şeylerden uzaksın, yücesin. Seni tesbih ederiz, Sübhanallah, Sen her türlü kusur ve eksiklikten uzaksın. Bizleri bağışla.

101 – O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir. ﴾101﴿

Allah’ım, Sen, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratansın. Senin bir eşin olmadığı halde nasıl bir çocuğun olabilir? Halbuki her şeyi Sen yarattın. Sen her şeyi hakkıyla bilensin. Aramızdaki birtakım beyinsiz insanların yaptığı yakıştırmalardan dolayı Sen bizlere azap etme, bizleri bağışla. Seni tesbih ederiz, Sübhanallah, Sen her türlü kusur ve eksiklikten uzaksın, yücesin, bizleri affet.

102 – İşte sizin Rabbiniz Allah. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. O her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir. ﴾102﴿

Ey bizim Rabbimiz olan Allah’ımız. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sen her şeyin yaratıcısısın. Öyle ise sadece Sana kulluk ederiz. Sen her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)sin. Hasbunallahü nimel vekil, nimel mevla ve nimel nasir. Sen bizlerin de vekilisin, bizlerin dostu ve yardımcısısın. Vekil, dost ve yardımcı olarak Sen yetersin, işlerimizi düzene sok.

103 – Gözler onu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder.” O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. ﴾103﴿

Allah’ım, gözler Seni idrak edemez ama Sen, gözleri idrak edersin. Sen, en gizli şeyleri bilensin, (her şeyden) hakkıyla haberdar olansın. Bizlerin gözlerimizle bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz veya işleyeceğimiz günahlarımızı affeyle, şimdiden tövbe ediyoruz, tövbelerimizi kabul eyle, bizleri bağışla, bizlere merhametinle muamele eyle, bilerek ve kasten günaha girmekten bizleri muhafaza eyle.

104 – Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim. ﴾104﴿

Ey Rabbimiz, Senden bize gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Peygamberin ve varisleri bizlerin başımızda bekçi değildir. Herkes kendi imanından ve yaptığı işlerden sorumludur. Bizleri iman eden ve razı olacağın salih ameller işleyenlerden eyle.

105 – Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz. ﴾105﴿

Allah’ım, “Onlar, ‘Sen iyi ders almışsın’ desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.” buyuruyorsun. Bizleri ayetlerini bilen ve derinliklerini anlamaya çalışan bir toplum eyle. Ayetlerinle dalga geçen toplumlardan da bizleri uzak eyle, onların kötülüklerinden bizleri muhafaza eyle.

106 – Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir. ﴾106﴿

Alah’ım, “Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.” buyuruyorsun. Bizleri de Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammes (S.A.S.) gibi davranan, vahiylerine uyanlardan eyle. Senden başka ilah yoktur. Sana ortak koşanlardan da yüz çevirmeyi bizler nasip et.

107 – Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil (onlardan sorumlu) da değilsin. ﴾107﴿

Allah’ım, “Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil (onlardan sorumlu) da değilsin.” buyuruyorsun. Bizleri de bu hakikatleri anlayanlardan ve gereği gibi davrananlardan eyle.

108 – Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir. ﴾108﴿

Allah’ım, bizleri, onların, Seni bırakıp tapındıklarına sövmekten muhafaza eyle, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Sana söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdin. Sonra dönüşleri ancak Rableri olan Sanadır. Sen, yapmakta olduklarını kendilerine bildireceksin. Bizlere razı olacağın salih, güzel ameller yapmayı nasip et.

109 – Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” ﴾109﴿

Allah’ım, “Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” buyuruyorsun. Mucizeler Senin katındandır. Aslında yarattığın her varlık ve olaylar birer mucizedir, görmek isteyenlere. Ancak görmek istemeyenlere ve inanmak istemeyenlere ne kadar mucize de gelse yine inanıp inanmayacakları belli değildir. Bizler inandık, imanlarımızı kabul eyle.

110 – Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar. ﴾110﴿

Allah’ım, “Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.” buyuruyorsun. Çünkü onlar iradelerininn hakkını vermeyenler ve Senin zaten önceden gönderdiğin mucizeler ve varlıklar ve olaylar hakkında düşünmeyen kimselerdir. Onlar sonra gelecek deliller hakkında da düşünmeyecekler ve iradelerinin hakkını vermeyeceklerdir. Çünkü niyetleri halis değildir, hakkı bulma konusunda istekli değillerdir. Sen bizleri böyle kimselerden eyleme.

111 – Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. ﴾111﴿

Allah!ım, “Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.” buyuruyorsun. Çünkü insanlar kendi cüz-i iradelerini kullanarak iman etmeyi istemedikçe Senin zorla onları inandırmayı dilemeyeceğini onlar bilmiyorlar. Sen bizleri kendi cüz-i irademizle ve Senin dilemenle iman eden ve rızana eren kullarından eyle.

112 – İşte böylece biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları iftiralarıyla baş başa bırak. ﴾112﴿

Allah’ım, “İşte böylece biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları iftiralarıyla baş başa bırak.” buyuruyorsun. Sen bizleri insan ve cin şeytanlarının şerlerinden muhafaza eyle.

113 – Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye (bu fısıldamayı yaparlar). ﴾113﴿

Allah’ım, “Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye (bu fısıldamayı yaparlar).” buyuruyorsun. Bizleri o şeytanların şerlerinden ve yaldızlı sözlerinden muhafaza eyle, bizleri onlar sebebiyle ve kendi nefislerimizin arzusuyla günaha meylettirme, şayet günaha meyledersek veya günah işlersek hemen ondan geri dönmeyi ve tövbe etmeyi bizlere nasip eyle.

114 – “Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma. ﴾114﴿

Allah’ım, ” ‘Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?’ (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma.” buyuruyorsun. Bizleri şüphecilerden olmaktan uzak eyle. Sen Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirenken biz Senden başka hakem mi aracağız? Bizleri hakkı tanıyan, kabul eden, tasdik eden ve inanan kullarından eyle.

115 – Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾115﴿

Ey Rabbimiz, Senin kelimen (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Senin kelimelerini değiştirebilecek yoktur. Sen, hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin. Bizleri affeyle, bizlere merhametinle muamele et.

116 – Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar. ﴾116﴿

Allah’ım, eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsak bizi Senin yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar. Bu yüzden Sen bizleri muhafaza eyle, bizleri Senin yolundan ayırma.

117 – Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O doğru yolu bulanları en iyi bilendir. ﴾117﴿

Allah’ım, “Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O doğru yolu bulanları en iyi bilendir.” buyuruyorsun. Bizleri Senin yolundan sapanlardan değil, doğru yolu bulanlardan eyle.

118 – Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin. ﴾118﴿

Allah’ım, bizleri Senin ayetlerine inanan kimsler eyle ve üzerine Senin ismin anılarak kesilmiş helal hayvanlardan yemeyi nasip eyle, başkalarını değil.

119 – Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir. ﴾119﴿

Allah’ım, “Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir.” buyuruyorsun. Bizleri, nefislerimizin arzularına uyarak bilmeden halkı saptırmaktan muhafaza eyle. Bizleri haddi aşanlardan eyleme.

120 – Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır. ﴾120﴿

Allah’ım, bizlere günahın açığını da bırakmayı nasip et, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır. Sen bizleri açık ve/veya gizli günahlarına tövbe edenlerden ve tövbesi kabul edilenlerde ve affedilenlerden eyle. Yaptıklarımıza karşı bizleri cezalandırma, bizlere merhametinle ve lütfunla muamele et.

121 – Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz. ﴾121﴿

Allah’ım, “Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.” buyuruyorsun. Bizleri Senin adın anılmayan (hayvan)lardan yemekten muhafaza eyle. Bir de şeytanların fısıldamalarına karşılık onlara boyun eğmekten de bizleri muhafaza eyle, bizleri Sana ortak koşmaktan uzak eyle, bizleri bağışla.

122 – Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir. ﴾122﴿

Allah’ım, “Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.” buyuruyorsun. Bizleri ölü iken dirilttiğin ve insanlar arasında yürüyebileceğimiz bir nur verdiğin kimselerden eyle, bizleri karanlıklar içerisinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kimselerden eyeleme.

123 – İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Halbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar. ﴾123﴿

Allah’ım, “İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Halbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar.” buyuruyorsun. Bizleri iman edenlerden eyle, günah işlemekten bizleri koru. Bizleri memleketlerdeki günahkar ileri gelenlerin hilelerinden muhafaza eyle.

124 – Onlara bir âyet geldiği zaman, “Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız” derler. Allah elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir. ﴾124﴿

Alllah’ım, “Onlara bir âyet geldiği zaman, ‘Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız’ derler. Allah elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir.” buyuruyorsun. Sen bizleri suç işleyen, Senin katında aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azaba erişecek olanlardan uzak eyle, bizleri muhafaza et.

125 – Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir. ﴾125﴿

Allah’ım, “Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.” buyuruyorsun. Bizleri doğruya erdir, bizlerin göğsünü İslâm’a aç. Göğüslerimizi daraltma, sıkma, bizleri azaptan uzak eyle.

126 – Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık. ﴾126﴿

Allah’ım, “Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.” buyuruyorsun. bizleri dosdoğru yoluna ilet, bizleri düşünüp öğüt alan bir toplum eyle, ayetlerini layıkıyla anlamaya ve gereğini yerine getirmeye çalışanlardan eyle.

127 – Rableri katında selam yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur. ﴾127﴿ 

Ya Rabbimiz, bizlere katından selam yurdunu (cennetini) ver. Sen yapmakta olduğumuz şeylerden dolayı bizlerin dostu ol.

128 – Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedi kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. ﴾128﴿ 

Allah’ım, “Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: ‘Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.’ Onların insanlardan olan dostları, ‘Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık’ diyecekler. Allah da diyecek ki: ‘Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedi kalmak üzere duracağınız yer ateştir.’ Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.” buyuruyorsun. Bizleri cinlerin şerlerinden, bizleri saptırıp aralarına katmalarından muhafaza eyle. Bizleri affet, bizleri ateşten uzak eyle.

129 – İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz. ﴾129﴿

Allah’ım, “İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.” buyuruyorsun. Bizlere zalimleri musallat etme. Bizlere acı, bizlere merhametinle muamele et.

130 – (O gün Allah şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. ﴾130﴿

Allah’ım, “(O gün Allah şöyle diyecektir:) ‘Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?’ Onlar şöyle diyecekler: ‘Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.’ Dünya hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.” buyuruyorsun. Dünya hayatının bizi aldatmasına izin verme, bizleri koru.

131 – Bu (peygamberlerin gönderilmesi), Allah’ın, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk etmeyeceği içindir. ﴾131﴿

Allah’ım, bu (peygamberlerin gönderilmesi), Senin, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk etmeyeceğin içindir. Bu yüzden içinde bulunduğumuz toplumu da bizi de helak etme, onları da bizi de peygamberleri kabul eden ve inanan bir toplum eyle.

132 – Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. ﴾132﴿ 

Allah’ım, herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Ey Rabbimiz bizlerin yaptıklarından habersiz değilsin. Bizleri razı olacağın güzel ameller yapan ve yüksek derecelere ulaşan kullarından eyle.

133 – Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir. ﴾133﴿

Allah’ım, “Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir.” buyuruyorsun. Bizleri gazabınla yok etme, bizlere rahmetinle muamele et, bizlere dünyada Senin istediğin ve arzu ettiğin bir şekilde davranmayı ve yaşamayı nasip et.

134 – Şüphesiz size va’d edilen şeyler mutlaka gelecektir. Siz bunun önüne geçemezsiniz. ﴾134﴿

Ey Rabbimiz, şüphesiz bize va’d edilen şeyler mutlaka gelecektir. Biz bunun önüne geçemeyiz. Bizlere hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler nasip et. Bizlere imanla ve salih amellerle Sana gelmeyi nasip et.

135 – De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler. ﴾135﴿

Allah’ım, “De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.” buyuruyorsun. Bizleri iman etmek, salih ameller işlemek, hak ve hakikati başka insanlara duyumrak ve tebliğ etmek konusunda üzerimize düşen görevleri yapanlardan eyle. Dünya yurdunun sonucunu da güzel eyle, Sen nurunu tamamla, zalimlere fırsat verme.

136 – Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O’na bir pay ayırdılar ve akıllarınca, “Şu Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için” dediler. Ortakları için olan Allah’ınkine eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor… Ne kötü hükmediyorlar! ﴾136﴿

Allah’ım, “Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O’na bir pay ayırdılar ve akıllarınca, ‘Şu Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için’ dediler. Ortakları için olan Allah’ınkine eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor… Ne kötü hükmediyorlar!” buyuruyorsun. Herşeyi yaratan Sensin. Bu şekilde davranmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle, cahillerden olmaktan ve kötü hükümler kurmaktan da Sana sığınırız. Sen bizleri affet, bizlere hidayet ver ve dosdoğru yoluna ilet.

137 – Yine bunun gibi, Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar. Eğer Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa bırak. ﴾137﴿

Allah’ım, “Yine bunun gibi, Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar. Eğer Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa bırak.” buyuruyorsun. Onların yaptığı gibi çirkin ve kötü ameller yapmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle.

138 – Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: “Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve yük yüklemesi) haram edilmiş hayvanlardır.” Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah’a iftira ederek yaparlar. Bu iftiraları sebebiyle Allah onları cezalandıracaktır. ﴾138﴿

Allah’ım, “Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: ‘Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve yük yüklemesi) haram edilmiş hayvanlardır.’ Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah’a iftira ederek yaparlar. Bu iftiraları sebebiyle Allah onları cezalandıracaktır.” buyuruyorsun. Bu şekilde kafalarına göre gelişi güzel kararlar ve hükümler veren, Sana iftira eden ve bu iftiraları yüzünden cezalandıracağın kimselerden bizleri uzak eyle, Sen bizleri koru. Bizleri o beyinsizlerle bir tutma. Bizlere acı, merhametinle muamele et.

139 – Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır.” Eğer ölü olursa o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah onların bu tür nitelemelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. ﴾139﴿

Allah’ım, “Bir de dediler ki: ‘Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır.’ Eğer ölü olursa o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah onların bu tür nitelemelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.” buyuruyorsun. Sen onların bu tür nitelemelerinin cezasını vereceksin. Sen bizleri onlardan uzak eyle ve bizleri muhafaza et.

140 – Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir. ﴾140﴿ 

Ey Rabbimiz, beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Senin kendilerine verdiğin rızkı -Sana iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir. Sen bizleri o beyinsizlerden eyleme, bizleri onlardan uzak eyle ve bizleri koru, bizleri affet, merhametinle bizlere muamele et, bizleri doğru yola hidayet et.

141 – O, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (herbiri) birbirine benzer ve (herbiri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. ﴾141﴿

Ey Rabbimiz, Sen, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (herbiri) birbirine benzer ve (herbiri) birbirinden farklı biçimde yaratansın. Bunlar meyve verince meyvelerinden yemeyi bizlere nasip et. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verenlerden eyle, fakat israf etmekten bizleri uzak eyle. Çünkü Sen, israf edenleri sevmezsin.

142 – Yine O, hayvanlardan da irili ufaklı var edendir. Allah’ın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. ﴾142﴿

Ey Rabbimiz,  yine Sen, hayvanlardan da irili ufaklı var edensin. Senin bize rızık olarak verdiğinden yemeyi nasip et, şeytanın adımlarına uymaktan bizleri muhafaza eyle. Çünkü o, bizim için apaçık bir düşmandır. 

143 – O, (Hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır: (Erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden de iki. Ey Muhammed! De ki: “Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber verin.” ﴾143﴿

Allah’ım, “O, (Hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır: (Erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden de iki. Ey Muhammed! De ki: Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber verin.” buyuruyorsun. Bilmediğimiz konularda ileri geri konuşmaktan, yalan yanlış şeyler söylemekten, hakkında bilgimiz olmayan haberleri yaymaktan, Sana iftira etmekten Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle.

144 – Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde orada hazır mı idiniz!?” İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. ﴾144﴿

Allah’ım, “Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: ‘İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde orada hazır mı idiniz!?’ İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” buyuruyorsun. İnsanları bilgisizce saptırmaktan, Sana karşı yalan uydurmaktan ve zalim kimselerden olmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle. Şüphesiz Sen zalimler topluluğunu doğru yola iletmezsin.

145 – De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir. ﴾145﴿

Allah’ım, “De ki: ‘Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.’ Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” buyuruyorsun. Senin haram kıldığın şeyleri – zaruret ölçüsü hariç – yemekten bizleri muhafaza eyle. Sen bizleri bağışla, bizlere merhametinle muamele et.

146 – Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz. ﴾146﴿

Allah’ım, “Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.” buyuruyorsun. Bizleri azgınlık yapmaktan uzak eyle, azgınlıklarımız sebebiyle bizleri cezalandırma, bizlere tövbe etmeyi nasip et ve bizleri tövbesi kabul edilenlerden, bağışlananlardan eyle.

147 – Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) suçlu bir toplumdan onun azabı geri çevrilmez.” ﴾147﴿

Allah’ım, “Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) suçlu bir toplumdan onun azabı geri çevrilmez.” buyuruyorsun. Bizleri yalanlamaktan ve suçlu bir toplum olmaktan uzak eyle. Bizleri bağışla, bizlere rahmetin ve merhametinle muamele et.

148 – Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” ﴾148﴿ 

Allah’ım, “Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: ‘Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.’ Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” buyuruyorsun. Bizleri kuruntuya uymaktan ve yalan söylemekten uzak eyle, bizleri azabı tadanlardan eyleme, bizleir muhafaze et.

149 – De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.” ﴾149﴿ 

Ey Rabbimiz, en üstün delil yalnızca Senindir. Sen, dileseydin elbette bizim hepimizi doğru yola iletirdin. Ancak bunu dilemedin, hidayetini bizlerin cüz’i iradelerimizi kullanmamıza bağladın. Bizleri cüz’i iradelerini kullanarak, iradenin hakkını vererek gerçek manada iman eden ve Senin tarafından doğru yola iletilenlerden eyle.

150 – De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar. ﴾150﴿ 

Allah’ım, “De ki: ‘Haydi, Allah şunu haram kıldı’ diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.” buyuruyorsun. Bizleri yalan yere tanıklık yapacak şahitlerden olmaktan muhafaza eyle. Bizleri âyetlerini yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uymaktan da koru.

151 – (Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” ﴾151﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) De ki: Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” buyuruyorsun. Bizleri haram kıldığın şeyleri yapmaktan uzak eyle, bizleri koru. Senin emirlerini aklımızı kullanarak yerine getirmeyi, hidayetine tabi olmayı, Senin rızanı kazanabilmeyi nasip et.

152 – Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti. ﴾152﴿

Allah’ım, “Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.” buyuruyorsun. Bizleri verdiğin emirleri öğüt alarak en güzel şekilde yerine getirmeye çalışan kullarından eyle.

153 – İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti. ﴾153﴿ 

Allah’ım, “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.” buyuruyorsun. Bizleri Senin dosdoğru yoluna uyanlardan eyle, başka yollara sapanlardan eyleme. Bizleri Senin emirlerine aykırı davranmaktan sakınan kullarından eyle, bizleri Senin yolunda muhafaza et.

154 – Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ki Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler. ﴾154﴿

Allah’ım, “Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ki Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.” buyuruyorsun. Bizleri iyilik yapanlardan ve Senin nimetine nail olanlardan, hidayet ve rahmetine erenlerden eyle. Bizleri Senin huzuruna varacağımıza tam manasıyla iman eden ve bunun gereğini yapan kullarından eyle.

155 – Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. ﴾155﴿

Ey Rabbimiz,  “Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” buyuruyorsun. Bizleri bereket kaynağı olarak indirdiğin kitabın Kur’an’a uyanlardan eyle. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınan kullarından eyle ki bizlere merhamet edesin ve yarattığın melekler gibi varlıklar tarafından da merhamet edilsin.

156 – 157 – Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz, yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. ﴾156-157﴿

Allah’ım, ” ‘Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik’ demeyesiniz, yahut, ‘Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk’ demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.” buyuruyorsun. Bizleri bir hidayet ve rahmet olarak gönderdiğin kitabın Kur’an’a layıkıyla uymaya çalışan kullarından eyle. Bizleri Senin âyetlerini yalanlayan ve insanları ondan çeviren, alıkoymaya çalışan zalim insanlardan uzak eyle, onların şerlerinden bizleri muhafaza eyle.

158 – (Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbi’nin gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbi’nin âyetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye (o günki) imanı fayda vermez. De ki: “Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.” ﴾158﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbi’nin gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbi’nin âyetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye (o günki) imanı fayda vermez. De ki: Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.” buyuruyorsun. Bizleri daha önce iman etmiş ve imanımızla birçok hayırlar kazanmış kimse olarak Sana gelmeyi nasip et. Bizleri hayırlı bekleyiş ile Sana kavuşmayı bekleyenlerden eyle.

159 – Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir. ﴾159﴿

Allah’ım, “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.” buyuruyorsun. Bizleri dinimizi parça parça edenlerden, grup grup olup sonra da birbirimizi tekfirle, sapıklıkla, yanlış yolda olmakla suçlayanlardan eyleme. Bizleri Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’in getirdiği orijinal, saf, duru İslam’ı doğru anlayanlardan ve yaşayanlardan eyle. Bizleri sapık yolda olanlardan eyleme.

160 – Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez. ﴾160﴿

Ey Rabbimiz, kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez. Sen bizleri iyilik yapanlardan eyle, kötülük yapmaktan bizleri muahafaza eyle.

161 – De ki:”Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” ﴾161﴿

Allah’ım, “De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” buyuruyorsun. Bizleri de doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen Hz. İbrahim (A.S.)’ın dinine ilet. O, Sana ortak koşanlardan değildi.

162 – 163 – Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” “O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim.” ﴾162﴿ ﴾163﴿

Allah’ım, “Ey Muhammed! De ki: Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim.” buyuruyorsun. Ey Rabbimiz, şüphesiz bizim namazımız da, diğer ibadetlerimiz de, yaşamamız da, ölümümüz de âlemlerin Rabbi Allah içindir yani Senin içindir. Sen namazlarımızı ve ibadetlerimizi kabul et, hayırlı yaşayışlar ve hayırlı ölümler nasip et. Senin hiçbir ortağın yoktur. İşte bizler bunları söylemekle emrolunduk. Bizleri de hakikati duyduktan sonra ilk teslim olanlardan, ilk müslüman olanlardan eyle, tereddüt yaşayanlardan eyleme.

164 – De ki: “Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir. ﴾164﴿

Allah’ım, “De ki: Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.” buyuruyorsun. Bizleri her şeyin Rabbi olan Sana ibadet eden kimseler eyle. Bizleri günah işlemekten muhafaza eyle. Bizleri Sana hayırlı bir dönüşle dönenlerden eyle. İhtilaf ettiğimiz şeyler konusunda da azap gerektirecek bir durumla bizleri karşılaştırma, bizlere af ve merhametinle muamele et.

165 – O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hakim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾165﴿

Ey Rabbimiz, bizleri yeryüzünde halifeler yaptın, oraya hakim kimseler yaptın, bizlere verdiğin nimetler konusunda bizi sınamak için bazımızı bazımıza derece derece üstün kıldın. Şüphesiz Sen cezası çabuk olansın. Şüphe yok ki Sen, çok bağışlayansın, çok merhamet edensin. Bizleri de bağışla, bizlere de merhamet et.

A’râf Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

1 – 2 – Elif Lâm Mîm Sâd. Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. ﴾1﴿ ﴾2﴿

Allah’ım, ” Elif Lâm Mîm Sâd. Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.” buyuruyorsun. Bizleri kendisiyle insanları uyarmak için ve mü’minlere öğüt olarak indirdiğin kitabın Kur’an’ı hakkıyla anlamaya, öğüdünü almaya ve gereğini yapmaya çalışan kullarından eyle. Bundan dolayı Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’in göğsüne bir sıkıntı vermediğin gibi bizlerin de göğsüne bir sıkıntı verme.

3 – Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! ﴾3﴿

Allah’ım, “Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” buyuruyorsun. Bizleri bize indirilene uyanlardan eyle. Seni bırakıp da başka dostların peşinden koşmaktan ve onlara uymaktan bizleri muhafaza eyle. Bizleri çok öğüt alan ve gereğini yapmaya çalışan kullarından eyle.

4 – Nice memleketleri helak ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti. ﴾4﴿

Allah’ım, “Nice memleketleri helak ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti.” buyuruyorsun. Günahlarımızdan ve işlediğimiz kötü işlerden dolayı bizleri gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat halinde iken helak etme. Günahlarımızdan ve yaptığımız kötü işlerden tövbe ediyoruz, tövbelerimizi kabul et. Bizlerin memleketlerini koru, bizlere acı, lütfunla, rahmet ve merhametinle muamele et.

5 – Azabımız kendilerine geldiğinde, “(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk” demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı. ﴾5﴿ 

Allah’ım, “Azabımız kendilerine geldiğinde, ‘(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk’ demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı.” buyuruyorsun. Bizleri böyle zalim kimseler olmaktan ve azaba uğramaktan muhafaza eyle.

6 – Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız. ﴾6﴿

Allah’ım, “Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız.Peygamberlere de elbette soracağız.” buyuruyorsun. Biz şimdiden şehadet ediyoruz ki Peygamberlerin hak ve hakikati getirdiler ve bizler de onlara inandık. Özellikle en son Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’in getirdiği Kur’an’a ve İslam’a gönülden iman ettik, Sen imanımızı kabul eyle.

7 – Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak değiliz. ﴾7﴿

Allah’ım, “Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak değiliz.” buyuruyorsun. Sen bizleri hayırlı ve güzel işler, razı olacağın ameller yapmaya muvaffak eyle. Bizleri affet, bizlere merhametinle muamele et.

8 – O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa işte onlar kurtuluşa erenlerdir. ﴾8﴿

Ey Rabbimiz, o gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Sen bizleri sevabı ağır basan ve kurtuluşa eren kullarının arasına kat.

9 – Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır. ﴾9﴿ 

Allah’ım, “Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.” buyuruyorsun. Sen bizleri sevabı hafif gelenlerden eyleme ve kendini ziyana sokanlardan da eyleme.

10 – Andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkanları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz! ﴾10﴿

Allah’ım, “Andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkanları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!” buyuruyorsun. Bizleri az şükredenlerden değil, çok şükredenlerden eyle. Bizlere yeryüzünde imkan ve iktidar ver. Verdiğin imkan ve iktidarı Senin yolunda kullanmayı ve Sana şükretmeyi nasip et. Bizleri bu vesileyle Senin rızanı kazananlardan eyle.

11 – Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı. ﴾11﴿

Allah’ım, “Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, ‘Adem için saygı ile eğilin’ dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.” buyuruyorsun. O kibir ve büyüklük gösteren İblis’in şerrinden ve onun yolunda giden dünyadaki cinni ve insi iblislerden, büyüklük taslayan, kibirli zalimlerin şerlerinden bizleri muhafaza eyle. Onları Sana havale ediyoruz.

12 – Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi. ﴾12﴿

Allah’ım, “Allah, ‘Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?’ dedi. (O da) ‘Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın’ dedi.” buyuruyorsun. Bu şekilde büyüklük taslayarak, kibirlenerek Senin mahlukatın üstünde üstünlük davasında bulunmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle.

13 – Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın” dedi. ﴾13﴿

Allah’ım, “Allah, ‘Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın’ dedi.” buyuruyorsun. Senin huzurunda büyüklük tasalamaktan, makam kaybetmekten, huzurundan kovulmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri affet, hata ve günahlarımıza bakma, bizleri bağışla.

14 – Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.” ﴾14﴿

Allah’ım, “Şeytan dedi ki: (Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.” buyuruyorsun. Bizleri insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre verilen o kovulmuş şeytanın ve askerleri olan cinni ve insi şeytanların şerlerinden muhafaza eyle.

15 – Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi. ﴾15﴿ 

Ya Rabbimiz, Sen şeytana “Sen süre verilenlerdensin” dedin ve ona süre verdin. O şeytana bu süreyi biz insanları imtihan etmek için verdin. Bizleri imtihanından başarıyla geçen ve o kovulmuş şeytana ve askerleri olan cinni ve insi şeytanlara karşı zafer kazanan kullarından eyle.

16 – Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” ﴾16﴿

Ey Rabbimiz, şeytanın: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” demesine karşılık Sen bizlere yardım et. Bizleri Senin dosdoğru yolundan ayırmasına müsade etme, bizleri Senin yolunda sabit kadem eyle.

17 – “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.” ﴾17﴿

Ya Rabbimiz, şeytanın “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.” demesine karşılık da bizlere yardım et. Şeytanın bizlere önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan sokulmasına müsade etme. Bizleri verdiğin nimetlere ve imkanlara karşı daima şükreden kullarından eyle.

18 – Allah dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.” ﴾18﴿ 

Ey Rabbimiz, Sen o şeytana: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.” dedin. Bizleri Senin huzurundan yerilmiş ve kovulmuş olarak çıkanlardan eyleme. Bizleri şeytana ve askerleri olan cinni ve insi şeytanlara uyanlardan da eyleme. Bizleri cehenneme girmekten muhafaza eyle.

19 – “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.” ﴾19﴿

Allah’ım, “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.” buyuruyorsun. Peygamberin ve babamız Hz. Adem (A.S.)’ı ve Havva annemizi cennete koyduğun gibi bizleri ve eşlerimizi de cennetine koy. Bizleri bu dünyada da , ahirette de, cennette de emirlerine harfiyyen, titizlikle uymaya çalışan kullarından eyle. Bizleri zalim kimselerden eyleme.

20 – Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki:(Öyle ise, yasak ağacın meyvesinden yiyin ki melek olasınız yahut cennette ebediyyen kalasınız)” Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız, diye yasakladı. ﴾20﴿

Allah’ım, “Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: (Öyle ise, yasak ağacın meyvesinden yiyin ki melek olasınız yahut cennette ebediyyen kalasınız) Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız, diye yasakladı.” buyuruyorsun. Bizleri şeytanın ve askerleri olan cinni ve insi şeytanların vesveselerinden muhafaza eyle.

21 – “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti. ﴾21﴿

Ey Rabbimiz, cennette babamız Hz. Adem A.S. ve Havva annemizi “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye onlara yemin ederek vesvese veren ve kandıran şeytandan ve onun askerleri olan cinni ve insi şeytanlardan bizleri koru. Çünkü o profesyonel bir yalancı ve kandırıcıdır.

22 – Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi. ﴾22﴿

Allah’ım, “Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, ‘Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?’ diye seslendi.” buyuruyorsun. Senin yasaklarını çiğnemekten Sana sığınırız, Sen babamız Hz. Adem (A.S.)’ı ve Havva annemizi bağışladığın gibi bizlerin de hatalarını bağışla. Düşmanımız olan şeytana ve askerleri cinni ve insi şeytanlara karşı bizlere yardım et.

23 – Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” ﴾23﴿ 

Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.

24 – Allah dedi ki: “Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.” ﴾24﴿

Allah’ım, “Allah dedi ki: Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.” buyuruyorsun. Bizleri düşmanımız olan şeytanın ve onun askerleri olan cinni ve insi şeytanların şerlerinden muhafaza eyle.

25 – Allah dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.” ﴾25﴿

Allah’ım, “Allah dedi ki: Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.” buyuruyorsun. Bizlere dünyada haryılı ömürler ve hayırlı ölümler nasip et. Sana imanla ve razı olacağın salih amellerle gelmeyi nasip et.

26 – Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik). ﴾26﴿ 

Allah’ım, “Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik).” buyuruyorsun. Bizlere verdiğin giysi ve elbiseler için Sana sonsuz şükürler olsun. Bizler için ayrıca verdiğin Takva elbisesine bürünmeyi ve onunla süslenmeyi bizlere nasip et. Bu bizim için daha hayırlıdır. Bunlar Senin rahmetinin alametleridir. Bizleri rahmetinden uzak eyleme.

27 – Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır. ﴾27﴿

Allah’ım, “Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır.” buyuruyorsun. Şeytanın bizi saptırmasına karşı bizlere yardım et, bizleri muhafaza et. Çünkü o ve kabilesi, onun cinni ve insi askerleri biz farkına varmadan, bizim göremeyeceğimiz şekilde bizleri görmekte ve gözetlemektedirler. Ayrıca şeytanlar iman etmeyenlerin de dostudur. Bu yüzden topyekün bizlere karşı birlikte hareket etmelerine karşı Sen bizlerin dostu, velisi ve yardımcısı ol.

28 – Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?” ﴾28﴿ 

Allah’ım, “Çirkin bir iş işledikleri vakit, ‘Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti’ derler. De ki: Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?” buyuruyorsun. Bizleri çirkin işler işlemekten muhafaza eyle. Sen çirkin işleri emretmezsin. Bizleri bilmediğimiz şeyleri Senin üzerine atmaktan da muhafaza eyle.

29 – De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz.” ﴾29﴿

Allah’ım, “De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz.” buyuruyorsun. Bizleri adaletli davrananlardan eyle. Bizleri sadece Sana secde edenlerden eyle. Bizleri ihlaslı bir şekilde sadece Sana ibadet eden kullarından eyle. Bizleri Sana hayırlı bir dönüşle, iman ve salih amellerle dönenlerden eyle.

30 – Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. ﴾30﴿

Allah’ım, “Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.” buyuruyorsun. Bizlere hidayet nasip et, bizleri sapıklardan uzak eyle. Bizleri Seni bırakıp şeytanları ve onun cinni ve insi askerlerini dost edinmekten muhafaza eyle.

31 – Ey Ademoğulları! Her mescitde ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. ﴾31﴿

Ey Rabbimiz, bizleri her mescitde ziynetimizi takınan (güzel ve temiz giyinen) kimseler eyle. İsraf etmeden yiyen ve içen kullarının arasına kat. Çünkü Sen, israf edenleri sevmezsin, Sen bizleri israf etmekten muhafaza eyle.

32 – De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.” ﴾32﴿

Allah’ım, “De ki: ‘Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?’ De ki: Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.” buyuruyorsun. Senin helal kıldığını haram saymaktan Sana sığınırız. Bizler için yarattığın zînet ve temiz rızıklardan bizlere en hayırlı bir şekilde ver Allah’ım. Verdiğin nimetlerden dolayı şımaranlardan eyleme, verdiğin nimetlere gereği gibi şükreden kullarından olmayı nasip eyle.

33 – De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” ﴾33﴿

Allah’ım, “De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” buyuruyorsun. Açık ve gizli çirkin işlerden, günahtan, haksız saldırıdan, hakkında hiçbir delil indirmediğin herhangi bir şeyi Sana ortak koşmaktan ve Sana karşı bilmediğimiz şeyleri söylemekten Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza et.

34 – Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. ﴾34﴿

Ey Rabbimiz, her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. Sen bizlerin ecellerini hayırlı eyle, güzel bir akıbet ver. Hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler nasip et. Sana iman ve salih amellerle gelmeyi nasip et.

35 – Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve halini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir. ﴾35﴿

Allah’ım, “Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve halini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir.” buyuruyorsun. Bizler peygamberlerinin hepsine inandık ve tasdik ediyoruz. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle ve halimizi düzeltmeyi nasip et. Bizlere korku ve üzüntü verme, ahirette korktuğumuz şeyi başımıza getirme, hata ve günahlarımızdan dolayı bizleri cehenneme, ateşe, azaba atarak üzme, bizler tövbe ediyoruz, Sen tövbelerimizi kabul et, bizleri bağışla.

36 – Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾36﴿ 

Allah’ım, “Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” buyuruyorsun. Bizleri âyetlerini yalanlayan ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlerden eyleme. Bizleri cehennmeden koru.

37 – Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, “Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler. Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. ﴾37﴿

Allah’ım, “Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, ‘Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?’ derler. Onlar da, ‘Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular’ derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı yalan uyduran veya Senin ayetlerini yalanlayanlardan olmaktan, böylece zalim kimseler olmaktan muhafaza eyle, uzak eyle. Sen bizlere şefkat ve merhametinle muamele et.

38 – Allah şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.” ﴾38﴿ 

Allah’ım, “Allah şöyle der: ‘Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.’ Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, ‘Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver’ derler. Allah der ki: Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.” buyuruyorsun. Sen bizleri ateşe girenlerden eyleme. Bizleri sapıp Senin yolundan ayrılanlardan eyleme, bizlere hidayet ver, Sana iman ve salih amellerle gelebilmeyi nasip eyle.

39 – Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın” derler. ﴾39﴿

Ey Rabbimiz, o cehenneme girenlerden öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın” derler. Bizleri cehennme giren ne öncekilerden ne de sonrakilerden eyle. Bizleri rahmetinle ve lütfunla doğrudan cennetine yerleştirdiğin kullarından eyle.

40 – Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız. ﴾40﴿

Allah’ım, “Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.” buyuruyorsun. Bizleri o kimselerden eyleme, bizleri âyetlerini tasdik eden ve onlara gereği gibi uymaya çalışanlardan ve sonuçta lütfunla cennetine girenlerden eyle.

41 – Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız. ﴾41﴿

Allah’ım, “Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.” buyuruyorsun. Bizleri zalim kimselerden eyleme, bizleri cehennemin ateşten döşeklerinden ve ateşten örtülerinden muhafaza eyle. Bizlere rahmetinle ve lütfunla muamele et.

42 – İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. ﴾42﴿

Allah’ım, “İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” buyuruyorsun. Bizleri iman edip salih ameller işleyenlerden eyle, bizlere gücümüzün yetmeyeceği şeyler yükleme, Bizleri lütfunla cennetine koy ve orada ebedi kalıcılardan eyle.

43 – Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir. ﴾43﴿

Allah’ım, “Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. ‘Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler’ derler. Onlara, ‘İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!’ diye seslenilir.” buyuruyorsun. Bizleri yaptığımız razı olacağın güzel, salih işler sayesinde lütfunla kendisine varis kılındığımız cennetlere koy. Bizler şimdiden, “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık (dolayısıyla Allah’ın lütfuyla cennetine de girmezdik). Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” diyoruz.

44 – Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’d ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlere!” diye seslenir. ﴾44﴿

Allah’ım, “Cennetlikler cehennemliklere, ‘Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’d ettiğini gerçek buldunuz mu?’ diye seslenirler. Onlar, ‘Evet’ derler. O zaman aralarında bir duyurucu, ‘Allah’ın laneti zalimlere!’ diye seslenir.” buyuruyorsun. Bizleri lütfunla cennetliklerden eyle, Senin lanetine uğrayan zalimlerden ve cehenneme girenlerden eyleme.

45 – Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir. ﴾45﴿

Ey Rabbimiz, Senin lanetine uğryan zalim kimseler Senin yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir. Sen bizleri onlardan eyleme ve bizleri onların şerlerinden koru ve Senin yolundan bizleri alıkoymalarına müsade etme.

46 – İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A’râf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar. ﴾46﴿

Ey Rabbimiz, ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A’râf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar. Yine de bizleri o A’râf üzerinde olanlardan eyleme, rızana kavuşan ve doğrudan lütfunla cennetine girenlerden eyle.

47 – Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler. ﴾47﴿ 

Ey Rabbimiz, o A’râftakiler gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler. Bizler daha dünyadayken o duayı yapıyoruz. Ey Rabbimiz, bizi zalim toplumla beraber kılma.

48 – A’râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!” ﴾48﴿

Allah’ım, “A’râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!” buyuruyorsun. Bizleri dünyada çokluk kuruntusuna kapılmaktan ve büyüklük taslamaktan muhafaza eyle, bu şekilde davranan insanlardan da bizleri uzak eyle, bizleri onların şerlerinden de muhafaza eyle. Bizleri bu şekilde günahlarıyla cehenneme girenlerden değil, lütfunla cennetine girenlerden eyle.

49 – “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı?” (Sonra cennetliklere dönerek) “Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz” derler. ﴾49﴿

Allah’ım, “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı? (Sonra cennetliklere dönerek) ‘Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz’ derler.” buyuruyorsun. Bizlere de “haydi girin cennete, size korku yok, siz üzülecek de değilsiniz” diye seslenilen kullarından eyle.

50 – Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kafirlere haram kılmıştır” derler. ﴾50﴿

Allah’ım, “Cehennemlikler de cennetliklere, ‘Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın’ diye çağrışırlar. Onlar, ‘Şüphesiz, Allah bunları kafirlere haram kılmıştır’ derler.” buyuruyorsun. Bizleri cehennemliklerden değil, lütfunla cennetliklerden eyle.

51 – Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkar edip durdularsa biz de onları bugün öyle unuturuz. ﴾51﴿

Allah’ım, “Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkar edip durdularsa biz de onları bugün öyle unuturuz.” buyuruyorsun. Bizleri dinimizi oyun ve eğlence edinmekten uzak eyle. Bizleri dünya hayatının aldatmasına izin verme. Bizleri Sana kavuşacağımız o günü unutanlardan eyleme.

53 – Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik. ﴾52﴿

Allah’ım, “Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik.” buyuruyorsun. Bizleri inanan bir toplum eyle ve bizlere bir yol gösterici ve rahmet olarak açıkladığın ve getirdiğin kitabı hakkıyla anlamaya çalışan ve gereğini yerine getirmeye çalışan kullarından eyle.

53 – Onlar ise ancak, (“Görelim bakalım!” diyerek) Kur’an’ın bildirdiği sonucu (te’vilini) bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır. ﴾53﴿

Allah’ım, “Onlar ise ancak, (‘Görelim bakalım!’ diyerek) Kur’an’ın bildirdiği sonucu (te’vilini) bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: ‘Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?’ Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.” buyuruyorsun. Bizleri gerçek manada Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e ve gönderdiğin Kur’an’a inanmayı ve gereğini bu dünyada layıkıyla yapabilmeyi, razı olacağın, salih güzel ameller yapmayı nasip eyle, Onları bizim hakkımızda şefaatçi yap, ahirette bizim hakkımızda şeffaatçi olarak şefaat etsinler.

 54 – Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir. ﴾54﴿

Ey Allah’ım,  şüphesiz bizim Rabbimizsin, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Sensin. Bizleri bunlara dikkat etmeyi, yaratmak da, emretmek de yalnız Sana mahsus olduğunu anlamayı nasip et. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir. 

55 – Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. ﴾55﴿

Ey Rabbimiz, alçak gönüllüce ve için için Sana dua etmeyi nasip et. Çünkü Sen, haddi aşanları sevmezsin. Bizleri haddi aşmaktan muhafaza eyle, bizleri sevdiğin kulların arasına kat.

56 – Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. ﴾56﴿

Ey Rabbimiz, bizleri düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapanlardan eyleme. Senin (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edenlerden eyle. Şüphesiz, Senin rahmetin iyilik edenlere çok yakındır. Bizleri iyilik edenlerden eyle, bizlere rahmetinle muamele et.

57 – O, rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgarlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde (yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz. ﴾57﴿

Allah’ım, “O, rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgarlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde (yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.” buyuruyorsun. Bizleri de ibretle düşünenlerden eyle.

58 – (Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. (Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz. ﴾58﴿

Allah’ım, “(Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. (Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz.” buyuruyorsun. Bizleri toprağı iyi ve elverişli bir beldede konuk et. Bizleri Senin izninle bol ve bereketli çıkan bitkilerle besle. Bizleri böyle iyi ve elverişli beldenin toprağı gibi bol ve bereketli ürünler çıkarmayı, eserler üretmeyi, iyi işler, salih ameller yapmayı ve insanlara faydalı olmayı nasip et. Bizleri toprağı kötü ve elverişsiz belde gibi yapma, faydasız bitki gibi işe yaramaz ürünler ve eserler verme. Bizleri şükreden bir toplum eyle.

59 – Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi. ﴾59﴿

Allah’ım, “Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum’ dedi.” buyuruyorsun. Bizleri sadece Sana kulluk eden kullarından eyle, bizim için Senden başka hiçbir ilah yoktur. Bizleri büyük bir günün azabından koru.

60 – Kavminin ileri gelenleri, “Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler. ﴾60﴿ 

Ey Rabbimiz, Hz. Nuh (A.S.)’ın kavminin ileri gelenleri, “Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler. Bu şekilde bizlerin de kavmimizin ileri gelenleri tarafından açık bir şapıklık içinde olduğumuz yönünde yaftalamalarından, itham etmelerinden bizleri muhafaza eyle.

61 – (Nûh onlara) şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” ﴾61﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Nûh (A.S.) onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” Bir peygamberin ve/veya peygamber varislerinin bu şekilde sapıklık ile itham edilmesinden Sana sığınırız. O itham edenleri Sen doğru yola ilet, şayet kabili ıslah iseler en kısa sürede ıslah et, şayet kabili ıslah değilseler onları Sana havale ediyoruz, onların haklarından Sen gel.

62 – “Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum.” ﴾62﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Nuh A.S. kavmine “Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum.” dedi. Bizlere Senin Hz. Nuh A.S. gibi peygamberlere vahyettiklerini anlamayı, tebliğlerini almayı, nasihatlarını tutmayı nasip et.

63 – Sizi uyarması ve sizin de Allah’a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? ﴾63﴿

Allah’ım, “Sizi uyarması ve sizin de Allah’a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı?” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınan ve rahmetine ulaşan kullarından eyle. Bizlere peygamberler aracılığıyla gelen zikir, vahiy ve öğüdün gereğini yapmaya çalışan kullarından eyle.

64 – Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler. ﴾64﴿

Allah’ım, “Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler.” buyuruyorsun. Bizleri Hz. Nuh (A.S.)’ın suda boğulan, vicdanları hakka kapalı, kör bir kavmi gibi olmaktan muhafaza eyle. Vicdanlarımızı hak ve hakikate aç. Hz. Nuh A.S. ve gemide onunla beraber ona inananları kurtardığın gibi bizleri de asrımızın çalkantılarından Hz. Muhammed (S.A.S.)’in İslam Sefinesi ile kurtar.

65 – Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi. ﴾65﴿

Allah’ım, “Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?’ dedi.” buyuruyorsun. Bizleri Sana kulluk eden kullarından eyle. Bizim için Senden başka hiçbir ilah yoktur. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle.

66 – Kavminin ileri gelenlerinden inkar edenler dediler ki: “Şüphesiz, biz seni akıl kıtlığı içinde görüyoruz. Biz senin mutlaka yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz.” ﴾66﴿

Allah’ım, “Kavminin ileri gelenlerinden inkar edenler dediler ki: Şüphesiz, biz seni akıl kıtlığı içinde görüyoruz. Biz senin mutlaka yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz.”  buyuruyorsun. Bu şekilde peygamberlerinle ve onların varisleriyle alay eden ve onları yalancılıkla itham edip suçlayan bir toplumdan ve onların ileri gelenlerinden bizleri uzak eyle. Bizleri onların kötülüklerinden koru.

67 – Hûd şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” ﴾67﴿

Allah’ım, “Hûd şöyle dedi: Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” buyuruyorsun. Peygamberlerinin ve/veya peygamber varislerinin akıl kıtlığı ile itham edilmesinden Sana sığınırız, Sen onları da bizleri de muhafaza eyle. O itham edenlerin şerlerinden onları da bizleri koru.

68 – “Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.” ﴾68﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Hûd A.S. kavmine “Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.” dedi. Bizleri de Senin ayetlerini tebliğ edip anlatan peygamber varisi kulların gibi davranmayı, güvenilir bir nasihatçı olarak kavimlerimize hak ve hakikatleri önce kendimiz ona uyarak anlatmayı nasip eyle.

69 – “Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” ﴾69﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Hûd A.S. kavmine “Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” dedi. Bizleri de daima Senin nimetlerini hatırlayan ve kurtuluşa eren kullarından eyle. Bizleri yaratılış itibariyle güçlü kıl ve inanmayan kafir toplulara karşı bizlere yardım et.

70 – Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir” dediler. ﴾70﴿

Allah’ım, “Onlar, ‘Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir’ dediler.” buyuruyorsun. Bu şekilde meydan okurcasına peygamberlerine ve peygamber varislerine karşı çıkan ve yalanlayanlardan Sana sığınırız, Sen bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle.

71 – Hûd, “Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah’ın, haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler (düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!” dedi. ﴾71﴿

Allah’ım, “Hûd, ‘Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah’ın, haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler (düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!’ dedi.” buyuruyorsun. Kavimlerimizin şımarıklığı yüzünden bizlere de azap etme Allah’ım.

72 – Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik. ﴾72﴿ 

Allah’ım, “Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.” buyuruyorsun. Bizleri de tarafından bir rahmetle içinde bulunduğumuz kavmin/kavimlerin şerlerinden koru/kurtar. Âyetlerini yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise eğer hak ve hakikate dönmeyeceklerse, kabili ıslah değillerse onların da köklerini kes.

73 – Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için ondan başka bir ilah yoktur. Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi. İşte size bir mucize olarak Allah’ın şu devesi… Bırakın onu da Allah’ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi elem dolu bir azap yakalar.” ﴾73﴿

Allah’ım, “Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için ondan başka bir ilah yoktur. Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi. İşte size bir mucize olarak Allah’ın şu devesi… Bırakın onu da Allah’ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi elem dolu bir azap yakalar.” buyuruyorsun. Bizleri Sana kulluk eden kullarından eyle. Bizler için Senden başka bir ilah yoktur. Senin mucizelerine ve âyetlerine karşı kötülük düşüncesinde olan ve kendilerini azabın yakaladığı kötü kavimlerden olmaktan Sana sığınırız. Sen bizleri muhafaza eyle.

74 – “Hatırlayın ki Allah Âd kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Yerin ovalarında köşkler kuruyor, dağları oyup evler yapıyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” ﴾74﴿ 

Ey Rabbimiz, Hz. Salih (A.S.) da kavmine “Hatırlayın ki Allah Âd kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Yerin ovalarında köşkler kuruyor, dağları oyup evler yapıyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” dedi. Senin nimetlerini anan kullarından olmayı bizlere nasip et. Yeryüzünde bozcunguluk yaparak karşışıklık çıkaran kimselerdem olmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle.