https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Birşeyden herşey yapar; hem herşeyden birtek şey yapar.’ Çünkü, nutfe suyundan ve hem içilen basit bir sudan, hesapsız âzâ ve cihâzât-ı hayvaniyeyi yapar.” konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi İkinci Söz İkinci Makam İkinci Lem’a.
KISA ViDEO
UZUN ViDEO
Yirmi İkinci Sözün İkinci Makamı
İKİNCİ LEM’A
Bak şu kâinat bostanına. Şu zeminin bağına, şu semânın yıldızlarla yaldızlanmış güzel yüzüne dikkat et. Göreceksin ki, bir Sâni-i Zülcelâlin, bir Fâtır-ı Zülcemâlin, o serilmiş ve serpilmiş masnuattan herbir masnu üstünde, Hâlık-ı Külli Şeye mahsus bir sikkesi; ve herbir mahlûku üstünde, Sâni-i Külli Şeye has bir hâtemi; ve kalem-i kudretin birer menşûru olan sahâif-i leyl ve nehar, yaz ve baharda yazılan tabakat-ı mevcudat üstünde, taklit kabul etmez bir turra-i garrâsı vardır.
Şimdi o sikkelerden, o hâtemlerden, o turralardan, nümune olarak birkaçını zikredeceğiz. Meselâ, hesapsız sikkelerinden, hayat üzerinde koyduğu çok sikkelerinden şu sikkeye bak ki: “Birşeyden herşey yapar; hem herşeyden birtek şey yapar.” Çünkü, nutfe suyundan ve hem içilen basit bir sudan, hesapsız âzâ ve cihâzât-ı hayvaniyeyi yapar.
İşte, birşeyi herşey yapmak, elbette bir Kadîr-i Mutlakın işidir. Hem yenilen hadsiz taamlardan, o taam ise hayvanî olsun, nebatî olsun, o müteaddit maddeleri, has bir cisme kemâl-i intizamla çeviren ve ondan mahsus bir cilt nesceden ve ondan basit cihazları yapan, elbette bir Kadîr-i Külli Şeydir ve Alîm-i Mutlaktır. Evet, Hâlık-ı Mevt ve Hayat, şu destgâh-ı dünyada, hikmetiyle, hayatı öyle bir kanun-u emriye-i mu’ciznümâ ile idare ediyor ki, o kanunu tatbik ve icra etmek, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan bir Zâta mahsustur.
Alîm-i Mutlak: sınırsız ilim sahibi Allah (bk. a-l-m; ṭ-l-ḳ) âzâ: organlar azamet: büyüklük (bk. a-ẓ-m) bostan: bahçe celâl: haşmet, görkem (bk. c-l-l) cihâzât-ı hayvaniye: hayvanların organları (bk. ḥ-y-y) destgâh-ı dünya: dünya tezgâhı esbab: sebepler (bk. s-b-b) Fâtır-ı Zülcemâl: sonsuz güzellik sahibi ve herşeyi benzersiz yaratan Allah (bk. f-ṭ-r; ẕü; c-m-l) hadsiz: sayısız hâlât: haller, durumlar Hâlık-ı Külli Şey: herşeyin yaratıcısı olan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; k-l-l) Hâlık-ı Mevt ve Hayat: hayatı ve ölümü yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; m-v-t; ḥ-y-y) hâtem: mühür, damga hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m) icra: yerine getirme izzet: şeref, yücelik (bk. a-z-z) kabza-i tasarruf: emri altında bulundurma (bk. ṣ-r-f) | Kâdir-i Külli Şey: sınırsız güç ve kudret sahibi olan ve herşeye gücü yeten Allah (bk. ḳ-d-r; k-l-l) Kadîr-i Mutlak: sınırsız güç ve kudret sahibi Allah (bk. ḳ-d-r; ṭ-l-ḳ) kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n) kalem-i kudret: Allah’ın kudret kalemi (bk. ḳ-d-r) kanun-u emriye-i mu’ciznümâ: Allah’ın emriyle oluşan mu’cizeli kanun (bk. ḳ-n-n; a-c-z) kemâl-i intizam: mükemmel ve kusursuz düzen (bk. k-m-l; n-ẓ-m) kudret-i İlâhiye: Allah’ın güç ve iktidarı (bk. ḳ-d-r; e-l-h) mahlûk: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ) mahsus: özgü masnû: sanat eseri varlık (bk. ṣ-n-a) masnûat: sanat eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a) menşûr: yazılmış, yayınlanmış merci: başvurulacak yer müteaddid: çeşitli, birden fazla nazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r) nâzır: gözlemci (bk. n-ẓ-r) nebatî: bitkisel nescetme: dokuma, örme | nümune: örnek nutfe: memelilerin yaratıldığı su, meni perdedâr-ı dest-i kudret: Allah’ın kudret elinin önünde perde (bk. ḳ-d-r) sahâif-i leyl ve nehar: gece ve gündüz sahifeleri Sâni-i Külli Şey: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; k-l-l) Sâni-i Zülcelâl: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi ve herşeyi san’atla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l) semâ: gökyüzü (bk. s-m-v) sikke: madenî para gibi şeyler üzerine vurulan damga, mühür taam: yiyecek tabakat-ı mevcudat: varlıkların tabakaları, grupları (bk. v-c-d) tatbik: uygulama tesir-i hakikî: gerçek tesir (bk. ḥ-ḳ-ḳ)tevhid: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma (bk. v-ḥ-d) turra: padişahın mührü ve imzası turra-i garrâ: parlak mühür zemin: yeryüzü zikretmek: belirtmek |
İşte, eğer aklın sönmemişse, kalbin kör olmamışsa anlarsın ki, birşeyi kemâl-i suhulet ve intizamla herşey yapan ve herşeyi kemâl-i mizan ve intizamla, san’atkârâne birtek şey yapan, herşeyin Sâniine has ve Hâlık-ı Külli Şeye mahsus bir sikkedir.
Meselâ görsen, hârika-pîşe bir zat, bir dirhem pamuktan, yüz top çuha ve ipek veya patiska gibi mütenevvi sair kumaşları o tek dirhem pamuktan nescetmekle beraber, helva, baklava gibi çok taamları dahi ondan yapıyor. Sonra görsen ki, o zat, demiri ve taşı, balı ve yağı, suyu ve toprağı avucuna alır, bir güzel altın yapar. Elbette kat’iyen hükmedeceksin ki, o zat öyle kendine has bir san’ata mâliktir; bütün anâsır-ı arziye onun emrine musahhar ve bütün mevâlid-i türâbiye onun hükmüne bakar.
Evet, hayattaki tecellî-i kudret ve hikmet, bu misalden bin derece daha aciptir. İşte, hayat üstündeki çok sikkelerden birtek sikke…
acip: şaşırtıcı, hayret verici âlem: kâinat, evren (bk. a-l-m) anâsır-ı arziye: dünyadaki unsurlar, elementler cami’: içine alan, kapsayan (bk. c-m-a) cevelân: dolaşma, hareket çuha: tüysüz ince, sık dokunmuş yün kumaş dirhem: yaklaşık üç grama denk olan bir ağırlık ölçüsü ekser: pekçok (bk. k-s̱-r) envâ-ı âlem: âlemdeki çeşitler, türler (bk. a-l-m) eşya: şeyler, varlıklar evham: kuruntular, şüpheler fihriste: indeks Hâlık-ı Külli Şey: heyşeyin yaratıcısı Allah (bk. ḫ-l-ḳ; k-l-l) halk etmek: yaratmak (bk.ḫ-l-ḳ) hârika-pîşe: hârika işler yapan has: özel hâtem: mühür, damga Hayy-ı Kayyûm: her an diri olup her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan Allah (bk. ḥ-y-y; ḳ-v-m) | intizam: düzenlilik (bk. n-ẓ-m) kabza-i tasarrufunda: tasarrufu altında (bk. ṣ-r-f) kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n) kâinat-ı seyyâle: akıp giden kâinat, evren (bk. k-v-n) katre: damla kelime-i kudret: kudret kelimesi (bk. k-l-m; ḳ-d-r) kemâl-i mizan: mükemmel ve kusursuz bir ölçü (bk. k-m-l; v-z-n) kemâl-i suhulet: tam bir kolaylık (bk. k-m-l) kitab-ı kâinat: kâinat kitabı (bk. k-t-b; k-v-n) mâlik: sahip (bk. m-l-k) mevâlid-i türâbiye: topraktaki madenler mevcudât-ı seyyâre: devamlı hareket eden varlıklar (bk. v-c-d) misal-i musağğar: küçültülmüş nümune, örnek (bk. m-s̱-l) mizan: ölçü (bk. v-z-n) musahhar: boyun eğmiş mütenevvi: çeşit çeşit | nesc etmek: dokumak, örmek nevi: çeşit nümune: örnek, misal patiska: pamuktan dokunmuş sık ve düzgün bez Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah (bk. r-b-b) sair: diğer san’atkârâne: sanatlı bir şekilde (bk. ṣ-n-a) şecere-i hilkat: yaratılış ağacı (bk. ḫ-l-ḳ) semere: meyve sikke: madenî para gibi şeylerin üzerine vurulan damga, mühür taam: yiyecek tecellî-i kudret ve hikmet: Allah’ın kudret ve hikmet görüntüsü (bk. c-l-y; ḳ-d-r; ḥ-k-m) zihayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y) |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi İkinci Söz, İkinci Makam, Mukaddime İKİNCİ LEM’A, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
http://www.erisale.com/#content.tr.1.392
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-ikinci-soz/ikinci-makam/392
CUMARTESİ DERSLERİ
Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab, perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden. – Cumartesi Dersleri 22. 13.
- İşte, bak: Yukarıdan inen ve herkes ona hayretinden veya hürmetinden kemâl-i dikkatle bakan, şu nuranî fermana bak. – Cumartersi Dersleri 22. 12.
- O zat o kadar parlak bir burhan-ı tevhiddir ki, zeminin baştan başa yüzünü ve zamanın geçmiş ve gelecek iki yüzünü ışıklandırmış, küfür ve dalâlet zulümâtını dağıtmıştır. -Cumartesi Dersleri 22. 11.
- Nasıl ki bir ırmağın kabarcıkları gidiyor; arkasından gelen kabarcıklar, gidenler gibi parladığından anlaşılıyor ki, onları parlattıran, daimî ve yüksek bir ışık sahibidir. – Cumartesi Dersleri 22. 10.
- Eğer o ağacın meyveleri ayrı ayrı merkeze ve köke, ayrı ayrı kanunla raptedilse, herbir meyve bütün ağaç kadar müşkülâtlı olur. – Cumartesi Dersleri 22. 9.
- Demek o maddeler – hava, su, ziya (ışık), toprak – kimin mülkü ise, bütün ondan yapılan şeyler de onundur. Tarla kimin ise, mahsulât da onundur. Deniz kimin ise, içindekiler de onundur. – Cumartesi Dersleri 22. 8.
- Şu saray-ı acibin ustasına, yani şu garip âlemin sahibine herşey musahhardır. Herşey onun hesabına çalışır. Herşey ona bir emirber nefer hükmündedir. Herşey Onun kuvvetiyle döner. Herşey Onun emriyle hareket eder. – Cumartesi Dersleri 22. 7.
- Hem öyle sehâvetperverâne sofralar kuruyor ki, bütün bu memleketin halklarına, hayvanlarına, herbir taifesine has ve lâyık, belki herbir ferdine mahsus ismiyle ve resmiyle bir tabla-i nimet veriliyor. – Cumartesi Dersleri 22. 6.
- Madem bir harf, kâtibini göstermeksizin olmaz. San’atlı bir nakış, nakkaşını bildirmemek olmaz. Nasıl olur ki, bir harfte koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş, kendi kitabıyla ve nakşıyla bilinmesin? – Cumartesi Dersleri 22. 5.
- Bir köyde iki müdür, bir şehirde iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa, karıştırır. Nerede kaldı, hadsiz hâkim-i mutlak beraber bulunsun! – Cumartesi Dersleri – 22. 4.
- “Biz öyle bir zâtın san’atıyız ki, bütün bu âlemimizi, bizi yaptığı ve suhuletle icad ettiği gibi kolaylıkla yapabilir bir zattır.” – Cumartesi Dersleri 22. 3.
- Hem de bak, bu demiri, toprağı, suyu, kömürü, bakırı, gümüşü, altını gaybî avucuna aldı, bir et parçası yaptı. Bak, gör! – Cumartesi Dersleri 22. 2.
- Bir saray gibi şu âlemin, bir şehir gibi şu memleketin tek bir ustası vardır. – Cumartesi Dersleri 22. 1.
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
““Birşeyden herşey yapar; hem herşeyden birtek şey yapar.” Çünkü, nutfe suyundan ve hem içilen basit bir sudan, hesapsız âzâ ve cihâzât-ı hayvaniyeyi yapar. – Cumartesi Dersleri 22. 14.” için 6 yanıt