Kur’an-ı Kerim’den Alınan İlhamla Yapılan Dualar 4

close up shot of prayer beads on a book
close up shot of prayer beads on a book
Photo by GR Stocks on Pexels.com

A’râf Sûresi

75 – Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, küçük görülüp ezilen inanmışlara, “Siz, Salih’in, Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu (sahiden) biliyor musunuz?” dediler. Onlar da, “Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız” dediler. ﴾75﴿ 

Allah’ım, “Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, küçük görülüp ezilen inanmışlara, ‘Siz, Salih’in, Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu (sahiden) biliyor musunuz?’ dediler. Onlar da, ‘Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız’ dediler.” buyuruyorsun. Bizleri de peygamberlerinle gönderilenlere inananlardan eyle.

76 – Büyüklük taslayanlar, “Şüphesiz biz sizin inandığınız şeyi inkar edenleriz.” dediler. ﴾76﴿

Allah’ım, “Büyüklük taslayanlar, ‘Şüphesiz biz sizin inandığınız şeyi inkar edenleriz.’ dediler.” buyuruyorsun. Bizleri büyüklük taslayarak inkar edenlerden eyleme, bizleri iman eden salih kimselerden eyle, bizleri bağışla.

77 – Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve “Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir” dediler. ﴾77﴿

Allah’ım, “Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve ‘Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir’ dediler.” buyuruyorsun. Bizleri Senin emrine karşı gelip isyan eden kimseler olmaktan muhafaza eyle. Peygamberlere karşı küstahça konuşan kimselerden bizleri uzak eyle.

78 – Derken, onları o kuvvetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. ﴾78﴿

Allah’ım, “Derken, onları o kuvvetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.” buyuruyorsun. Bizleri kuvvetli bir sarsıntı ile yakalanıp yurtlarımızda yüzüstü hareketsiz çöke kalarak azaba uğryan kimseler olmaktan muhafaza eyle.

79 – Artık Salih onlardan yüz çevirdi ve “Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz” dedi. ﴾79﴿

Allah’ım, “Artık Salih onlardan yüz çevirdi ve ‘Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz’ dedi.” buyuruyorsun. Bizleri peygamberlerinin getirdiğine inanan ve onların nasihatlarını dinleyen, seven ve gereğini yerine getirmeye çalışan kimselerden eyle.

80 – Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?” ﴾80﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Lût (A.S.)’ı da Peygamber olarak gönderdin. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?” Bizleri, çocuklarımızı ve kıyamete kadar gelecek nesillerimizi çirkin işler ve sapıklıklar yapan kavimlerin yaptığı işlerden uzak eyle, bizleri muhafaza et.

81 – “Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.” ﴾81﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Lut A.S. kavmine “Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.” dedi. Bizleri, çocuklarımızı ve kıyamete kadar gelecek nesillerimizi bu şekilde şehvette ve başka günahlarda haddi aşan toplumlardan ve onların şerlerinden, kötülüklerinden muhafaza eyle.

82 – Kavminin cevabı ise sadece, “Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!…” demek oldu. ﴾82﴿ 

Ey Rabbimiz, Hz. Lut (A.S.)’ın kavminin cevabı ise sadece, “Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!…” demek oldu. Bizleri, çocuklarımızı ve kıyamte kadar gelecek nesillerimizi bu şekilde küstahlaşan ve çirkin işler yapan kavimlerden, milletlerden, şahıslardan uzak eyle. Bizleri muhafaza eyle, bizleri bağışla.

83 – Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azab içinde kalanlardan oldu. ﴾83﴿

Allah’ım, “Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azab içinde kalanlardan oldu.” buyuruyorsun. Bir peygamberin karısı bile azaptan kurtulamazken, bizlere ne oluyor? Sen bizleri, çocuklarımızı ve kıyamete kadar gelecek nesillerimizi azaplardan kurtar, çirkin ve sapık işler yapan kavimlerden, milletlerden, şahıslardan ve onların şerlerinden, kötülüklerinden muhafaza eyle.

84 – Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık.” Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu. ﴾84﴿

Allah’ım, “Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık. Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu.” buyuruyorsun. Bizlerin üzerine de bir azap yağmuru yağdırma, bizleri suçlulardan eyleme, bir hata ya da günah işlersek, derhal pişman olup tövbe eden ve tövbesi de kabul edilen ve böylece af ve rahmete nail olan kimselerden eyle.

85 – Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır.” ﴾85﴿ 

Ey Rabbimiz, Medyen halkına da kardeşleri Hz. Şuayb (A.S.)’ı peygamber olarak gönderdin. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır.” Bizleri Sana kulluk eden kimselerden eyle. Bizim için Senden başka hiçbir ilah yoktur. Bizleri ölçüyü ve tartıyı tam yapan, insanların mallarını eksiltmeyen, düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayan, Senin gönderdiğin peygamberlerine ve kitaplarına inanan kimseler eyle. Bunlar bizler için daha hayırlıdır.

86 – “Bir de, tehdit ederek Allah’ın yolundan O’na iman edenleri çevirmek, Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın. Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de o sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?” ﴾86﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Şuayb A.S. kavmine “Bir de, tehdit ederek Allah’ın yolundan O’na iman edenleri çevirmek, Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın. Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de o sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?” dedi. Bizleri de bu şekilde kötü iş ve bozgunculuk yapan kimselerden eyleme.

87 – “Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” ﴾87﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Şuayb A.S. yine kavmine “Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” dedi. Bizleri peygamberlerin ile gönderdiğin gerçeğe inananlardan eyle. Bizler ile biz karşı olanlar ve inanmayanların arasında Sen hükmünü ver. Sen hüküm verenlerin en hayırlısısın.

88 – Şuayb’ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey Şuayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız.” Şuayb, “İstemesek de mi?” dedi. ﴾88﴿

Allah’ım “Şuayb’ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: ‘Ey Şuayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız.’ Şuayb, ‘İstemesek de mi?’ dedi.” buyuruyorsun. Bizler de memleketlerimizden istemeyerek çıkarılanlardan olmayı onların batıl dinlerine dönmeye tercih ederiz. Sen bizleri kavmimizin büyüklük taslayan ileri gelenlerinin şerlerinden ve onların dinlerine dönmekten muhafaza eyle.

89 – “Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah’ın dilemesi olmadıkça sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” ﴾89﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Şuayb A.S. kavmine “Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah’ın dilemesi olmadıkça sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” dedi. Bizleri de cehaletten hidayete erdirdikten sonra gerisin geri döndürme. Bizler de ancak Sana tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.

90 – Şuayb’ın kavminden inkar eden ileri gelenler dediler ki: “(Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şuayb’a uyarsanız o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.” ﴾90﴿

Allah’ım, “Şuayb’ın kavminden inkar eden ileri gelenler dediler ki: (Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şuayb’a uyarsanız o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.” buyuruyorsun. Zamanımızdaki inkar edenlerin ileri gelenlerinin demagojilerinden ve ahaliyi, halkı kandırmalarından bizleri de ahaliyi de, halkımızı da muhafaza eyle. Onların şerlerinden hepimizi koru.

91 – Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. ﴾91﴿

Allah’ım, “Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.” buyuruyorsun. Sen bizleri bu şekilde helak edilmekten muhafaza eyle.

92 – Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şuayb’ı yalanlayanlar var ya, asıl ziyana uğrayanlar onlar oldu. ﴾92﴿

Allah’ım, “Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şuayb’ı yalanlayanlar var ya, asıl ziyana uğrayanlar onlar oldu.” buyuruyorsun. Bizleri peygamberleri yalanlayanlardan ve asıl ziyana uğrayanlardan eyleme.

93 – (Şuayb) onlardan yüzçevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim. Şimdi ben, inkarcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?” ﴾93﴿

Allah’ım, “(Şuayb) onlardan yüzçevirdi ve dedi ki: Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim. Şimdi ben, inkarcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?” buyuruyorsun. Bizleri peygamberlerinin vahyettliklerine inanan ve nasihatlerini dinleyen kullarından eyle. Bizleri inkarcı bir topluluğa dönüştürme.

94 – Biz hiçbir memlekete bir peygamber göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip) yalvarıp yakarsınlar diye ora halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım. ﴾94﴿

Allah’ım, “Biz hiçbir memlekete bir peygamber göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip) yalvarıp yakarsınlar diye ora halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım.” buyuruyorsun. Bizleri ve halkımızı da gönderdiğin hakikatlere, peygamberlere, peygamber varislerine karşı çıkmaktan muhafaza eyle, bizleri yosulluk ve sıkıntıya uğratma.

95 – Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): “Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı” dediler. Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık. ﴾95﴿

Allah’ım, “Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): ‘Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı’ dediler. Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık.” buyuruyorsun. Bu şekilde imtihanlardan ders çıkarmak yerine nankörlük yapanlardan olmaktan Sana sığınırız. Bizleri ansızın yakalayıp azaba sürüklediğin kimselerden eyleme.

96 – Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik. ﴾96﴿

Allah’ım, “Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik.” buyuruyorsun. İçinde bulunduğumuz memleketlerin halklarını ve bizleri iman edenlerden ve Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle. Böylece hepimizin üstüne gökten ve yerden nice bereketlerin kapılarını aç. Bizleri ve onları yalanlayanlardan eyleme, günahlarımız nedeniyle bizleri hemen cezalandırma, tövbe etmemize ve hata ve günahlardan dönmemize fırsat ver ve hepimizin tövbelerini kabul ederek rahmet ve merhametinle muamale et.

97 – Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? ﴾97﴿

Allah’ım, “Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?” buyuruyorsun. Bizler ve içinde bulunduğumuz memleketlerin halkları geceleyin uyurken azabının gelmesinden emin değiliz. Nitekim birçok azabı ve depremi gece gönderiyorsun. Sen bizlere ve içinde bulunduğumuz memleket halklarına acı, bizlere merhamet et ve bizlerin canını imansızlık ve günah üzerinde alma, bizleri Sana iman ve salih amellerle gelecek şekilde canlarımızı al. Bizlere hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler nasip et.

98 – Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? ﴾98﴿

Allah’ım, “Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?” buyuruyorsun. Bizleri ve içinde bulunduğumuz memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken, hiçbirşeyden haberi yokken birden azabının gelmesinden emin değiliz. Nitekim bazı milletleri böyle gündüzleyin cezalandırdın. Sen bizlere ve içinde bulunduğumuz memleketlerin halklarına hidayet ve rahmet gönder. Bizlere hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler nasip et.

99 – Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz. ﴾99﴿

Allah’ım, “Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.” buyuruyorsun. Bizleri senin imtihanlarının farkında olan kimseler eyle, böylece Senin yardımınla imtihanlardan başarı ile geçelim. Bizleri ziyana uğrayan kavimlerden eyleme.

100 – Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler. ﴾100﴿

Allah’ım, “Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler.” buyuruyorsun. Sen bizlerin kalplerini mühürleme, bizleri hakkı işitmeyen kimseler eyleme. Bizleri bizden öncekileri cezalandırdığın gibi günahlarımız sebebiyle cezalandırma, bizlere pişman olma ve tövbe etme fırsatı ver ve tövbelerimizi de kabul ederek af ve mağfiretine nail olan kulların arasına kat.

101 – İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler. ﴾101﴿

Allah’ım, “İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler.” buyuruyorsun. Sen bizlerin kalplerini mühürleme, bizlerin kalplerini hak ve hakikat delillerine aç, bizleri yalanlayanlardan eyleme.

102 – Biz onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulmadık. Ama gerçekten onların çoklarını yoldan çıkmış kimseler bulduk. ﴾102﴿

Allah’ım, “Biz onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulmadık. Ama gerçekten onların çoklarını yoldan çıkmış kimseler bulduk.” buyuruyorsun. Bizleri sözünde duran kimseler eyle, bizleri yoldan çıkan kimselerden eyleme.

103 – Sonra onların ardından Mûsâ’yı, apaçık mucizelerimizle Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik de onları (mucizeleri) inkar ettiler. Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu. ﴾103﴿

Allah’ım, “Sonra onların ardından Mûsâ’yı, apaçık mucizelerimizle Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik de onları (mucizeleri) inkar ettiler. Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu.” buyuruyorsun. Zamanımızdaki senin ayetlerini inkar eden, inkar etmekle de kalmayıp, Sana ve ayetlerine savaş ilan eden bozgunculardan olan Firavunlar ve/veya Firavunmeşreplileri de Sana havale ediyoruz. Eğer kabili ıslah iseler, yani pişman olup tövbe edip hak ve hakikati kabul ederek iman edeceklerse Sen bir an evvel onlara hidayet nasip et, yok eğer kabili ıslah değillerse, yani son nefeslerine kadar hak ve hakikatlere karşı mücadele ederek yok etmeye kilitlenmişlerse Sen onların haklarından gel, onlara fırsat verme, bizleri onların şerlerinden muhafaza eyle.

104 – Mûsâ dedi ki: “Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” ﴾104﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Mûsâ (A.S.), Firavuna: “Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” diye tebliğde bulundu. Bizleri de en zalim kimslere karşı da olsa dimdik ayakta duran ve kavli leyyin ile yani yumuşak sözle hak ve hakikati anlatan, tebliğ eden samimi ihlaslı kullarından eyle.

105 – Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder. ﴾105﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Mûsâ (A.S.), Firavuna: “Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder.” dedi. Bizleri de Sana karşı sadece gerçeği söyleyen kullarından olmayı nasip et, biz inananlara da bu yaraşır.

106 – Firavun, “Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen” dedi. ﴾106﴿

Allah’ım, “Firavun, ‘Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen’ dedi.” buyuruyorsun. Senin gönderdiğin peygamberlere ve onlarla gönderdiğin açık delillere Firavun gibi şüpheyle yaklaşmaktan bizleri muhafaza eyle.

107 – Bunun üzerine Mûsâ asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha. ﴾107﴿

Allah’ım, “Bunun üzerine Mûsâ asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha.” buyuruyorsun. Bizleri peygamberlerle gönderdiğin mucizelerine inananlardan eyle, onlara şüphe ile yaklaşanlardan eyleme.

108 – Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş. ﴾108﴿

Allah’ım, “Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş.” buyuruyorsun. Bizleri mucizeleri öğrenince ve hakkı görünce tasdik eden kullarından eyle.

109 – Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır.” ﴾109﴿

Allah’ım, “Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır.” buyuruyorsun. Devlet idarecilerinin etrafında bulunan ve/veya Firavunmeşrep liderlerin halkında ve etrafında ileri gelenlerin hak ve hakikati ve mucizeleri görünce demogoji ve diyalektik yaparak, “Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır.” gibi laflarla kafa karıştırarak, insanların ve liderlerin o hakikatten yüz çevirmelerine sebep olan insanların şerlerinden bizleri muhafaza eyle. Böyle insanlara fırsat verme, bizlere de yardım eyle.

110 – “Sizi yerinizden çıkarmak istiyor.” Firavun ileri gelenlere, “Öyle ise siz ne düşünüyorsunuz?” dedi. ﴾110﴿ 

Ey Rabbimiz, Firavunun kavminden ileri gelenler “Sizi yerinizden çıkarmak istiyor.” dedi. Firavun da ileri gelenlere, “Öyle ise siz ne düşünüyorsunuz?” diye fikir sordu. Firavun kavminden ileri gelenler Firavun’u yanıltarak aslı ve asdarı olmayan iddilarla, “Bunlar seni devirmek istiyor, darbe yapmak istiyor, senin yerine geçmek istiyor” gibi boş ve kuru laflarla, demogoji yaprak hak ve hakikate tavır almış ve savaş açmışlardır. Firavun, Firavunken, “Ben sizin en büyük rabbinizim, ilahınızım” diye onlar üzerinde büyüklük taslarken, bir aciz gibi onlardan fikir sorması gösteriyor ki bunlar boş, aslı olmayan kuru iddialardır. Dolayısıyla günümüzde de bizlere karşı büyüklük taslayan, hak ve hakikate karşı tavır almış ve savaş açmış Firavunmeşrep liderlerden ve onun taraftarlarının ileri gelenlerinden Sen bizleri koru, muhakkak onların iddiları ve büyüklük taslamaları boştur. Sen bizler yardım et.

111 – Onlar şöyle dediler: “Mûsâ’yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla.” ﴾111﴿

Allah’ım, “Onlar şöyle dediler: Mûsâ’yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla.” buyuruyorsun. Günümüzde de Firavumeşrep olan liderlerin kavminden ileri gelenler inananlara karşı bu şekilde plan üstüne planlar yapmaktadırlar. Sen onlara fırsatlar verme.

112 – “Bütün usta sihirbazları (toplayıp) sana getirsinler.” ﴾112﴿ 

Ey Rabbimiz, Firavun’un kavminden ileri gelenler “Bütün usta sihirbazları (toplayıp) sana getirsinler.” diyerek bir büyük plan hazırladılar. Böylece insanların sihirbazlıklaral gözlerini boyayacaklar ve hak ve hakikate iananmalarının önüne geçeceklerdi. Günümüzde de Firavunmeşrep liderlerin kavminden ileri gelenler de buna benzer planlar yapmakta ve insanların gözlerini sihizbazlık teknikleriyle boyayarak hak ve hakikati gizlemekte ve inanan insanlara saldırmaya çalışmaktadırlar. Sen onlara fırsatlar verme, yaptıkları planları ve sihirbazlık gösterilerini boşa çıkar, tersine çevir, böylece insanlar hak ve hakikati görebilsin, öğrenebilsin ve inanabilsinler, biz inananları da onların şerlerinden muhafaza eyle.

113 – Sihirbazlar Firavun’a geldiler. “Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükafat vardır, değil mi?” dediler. ﴾113﴿

Allah’ım, “Sihirbazlar Firavun’a geldiler. ‘Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükafat vardır, değil mi?’ dediler.” buyuruyorsun. Tıpkı Firavun döneminde olduğu gibi günümüzde de Firavunmeşrep liderlerin etrafında da çıkarcı, kendi menfaatini düşünen, sadece maddi menfaat uğruna her türlü hile, oyun, sihir vb. dolaplar çeviren insanlar bulunmaktadır. Bunlar hak ve hakikate karşı tavır almış, sadece dünya hayatının geçici zevk ve menfaatlerini düşünen insanlardır. Sen bizleri yani tüm inananları bu tip insanların şerlerinden, hilelerinden, oyunlarından, sihirlerinden vb. tavır ve davranışlarından muhafaza eyle.

114 – Firavun, “Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız” dedi. ﴾114﴿

Allah’ım, “Firavun, ‘Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız’ dedi.” buyuruyorsun. Günümüzdeki Firavunmeşrep liderlerin de aynı tekliflerle bu tip insanları kendilerine bağladıklarını görmekteyiz. Yani sadece büyük maddi çıkar kazanmakla kalmıyor, Firavunmeşrep lidere yakın devletin ve idarenin en kritik yerlerine gelerek inanan insalara zulümler yapıyorlar. Sen bizleri yani inanan insanları o Firavunmeşrep liderlerden ve onun yakınında bulunan ve türlü komplo ve oyunlar planlayanların şerlerinden muhafaza eyle. Oyunlarını ve planlarını hepsinin başına geçir. Sen hak ve hakikati yücelt.

115 – (Sihirbazlar), “Ey Mûsâ!” Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım” dediler. ﴾115﴿

Allah’ım, “(Sihirbazlar), ‘Ey Mûsâ! Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım’ dediler.” buyuruyorsun. Günümüzün Firavunmeşrep liderleri bile o dönemdeki Firavun kadar demokratik davranamıyorlar. Hak ve hakikatin ortaya çıkması için tüm halkın da görebileceği bir tartışma ve gösteri düzenleyemiyorlar. Korkuyorlar. Konuşma zemini bile bırakmıyorlar. Konuşma zemini olan medyayı da kendi kontrolleri altına alarak ifade özgürlüğünü de kısıtlıyorlar. Böylece kendi halklarının gerçekleri öğrenmesinin, hak ve hakikatlerin ortaya çıkmaısnın önüne geçiyorlar. Sen bizim dönemimizdeki Firavunmeşrep liderlerin haklarından gel, ellerindeki imkanları al, halkın da gerçekleri öğrenmesinin ve görmesinin önünü aç, böylece Sana hakkıyla inanan insanlar çoğalsın. Sen onlara da bizlere de yardım et.

116 – (Mûsâ), “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar. ﴾116﴿ 

Allah’ım, “(Mûsâ), ‘Siz atın’ dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar.” buyuruyorsun. Günümüzdeki Firavunmeşrep liderlerin yanlarındaki sihirbazlar, oyun ve plan çevirenler de ellerinden geldiğince insanları büyülüyorlar ve onlara korku salıyorlar. Böylece o halkı kontrol altına alıyorlar, büyük bir sihir ile illizyon gösterileri ile hak ve hakikati gizlemeye çalışıyorlar. Sen onlara fırsatlar verme, çevirdikleri oyunları, sihirleri, illizyonları, planları altüst et, maksatlarının aksiyle muamele et ve inanan insanlara kurtuluş nasip et.

117 – Biz de Mûsâ’ya, “Elindeki değneğini at” diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor. ﴾117﴿

Allah’ım, “Biz de Mûsâ’ya, ‘Elindeki değneğini at’ diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.” buyuruyorsun. Tıpkı o dönemde olduğu gibi bu dönemde de eğer fırsat verilirse Firavunmeşrep lilderlerin ve onun yakınında bulunan kavminden ileri gelenlerinin uydurdukları her türlü hile, oyun, sihir, plan ve illizyonları inanan insanlar tarafından bir bir ortaya çıkarılacak, silinecek, yutulacak ve yok edilecektir. Dolayısıyla hak ve haikat tüm halk tarafından görülecektir. Ancak günümüzde o dönem kadar bile olsa bir fırsat şimdilik görünmemektedir. Sen bizlere yani inanan insanlara ve müslümanlara hak ve hakikati ortaya çıkarma ve tüm dünyadaki insanlara gösterme imkanları ve fırsatları ver.

118 – Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı. ﴾118﴿

Allah’ım, “Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı.” buyuruyorsun. Günümüzde de hak yerini bulsun ve onların yani o inkarcı Firavumeşrep liderlerin ve kavminden ileri gelenlerin yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıksın. Sen bizlere yardım eyle.

119 – Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi. ﴾119﴿

Allah’ım, “Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi.” buyuruyorsun. Günümüzdeki Firavunmeşrep liderler ve onların kavminden ileri gelenler şayet kabili ıslah iseler onlara en kısa zamanda hidayet et, sıratı müstakime ilet, şayet hak ve hakikate inanmayacaklarsa ve Sana hala isyan edeceklerse ve kabili ıslah değillerse, son nefeslerine kadar hak ve hakikate karşı savaş açıp mücadele edeceklerse onları da yenilmiş ve küçük düşmüşlere çevir. Onlara karşı bizlere yardım et.

120 – Sihirbazlar ise secdeye kapandılar. ﴾120﴿

Allah’ım, “Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.” buyuruyorsun. Tıpkı o dönemdeki sihirbazların hak ve hakikati görünce hatalarından ve inatlarından vaz geçip secdeye kapanarak inanadıkları gibi, günümüzdeki Firavunmeşrep liderlerin ve onun kavminden ileri gelenlerin ve yakınında olan sihirbazlar gibi işler çevirenlerin de hidayete nail olmalarını, hata ve günahlarından vazgeçmelerini, inatlarını bırakmalarını nasip et, şayet kendi özgür iradeleri ile buna yanaşmayacaklarsa ve ahir ömürlerine kadar hak ve hakikate savaş açıp inatla mücadele edeceklerse Sen onlara fırsatlar verme, onları Sana havale ediyoruz, onların haklarından Sen gel, Sen bizlere de onlara karşı yardım eyle.

121 – “Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler. ﴾121﴿ 

Ey Rabbimiz, o sihirbazlar, “Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler. Bizler de âlemlerin Rabbi olan Sana iman ediyoruz, Sen bizlerin imanlarını da kabul et.

122 – “Mûsâ ve Hârûn’un Rabbine.” ﴾122﴿

Ey Rabbimiz, o sihirbazlar, “Mûsâ ve Hârûn’un Rabbine.” diyerek hak ve haikati görünce hemen iman ettiler. Hak ve hakikati görünce hiç tereddüt etmeden hemen iman edenlerden olmayı bizlere de nasip et.

123 – Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. “Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!” ﴾123﴿

Ey Rabbimiz, Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. “Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!” diyerek tehditler ederek, demagoji yaparak hak ve hakikate inanmaya yanaşmadı, halkın da inanmasının önüne geçti. Günümüzdeki Firavunmeşreplilerin bu şekildeki tehditleri ve demagoileri yüzünden milyonlarca, belki de milyarlarca insan imandan uzak duruyor. Sen o Firavunmeşreplilerin bu tehditlerinin ve demagojilerinin asılsız olduğunu, bir şeye yaramadığını tüm halklara göster, böylece o milletler de hak ve hakikati görerek imana girsinler. İman birisinden izin alarak elde edilmez, insanların kendi hür iradeleri ile her türlü tehdit ve korkutmaya karşılık büyük bir cesaretle alınan karar sonucu Senin insanların kalplerine ilka ettiğin, akıttığın bir nurdur. Sen bizleri de kendi hür irademizle, kimseden izin almadan, kimseden korkmadan, kendi hür iradelerimizle ve büyük bir cesaretle imana giren kullarında eyle, bizlerin kalplerine de hidayet nurunu akıt.

124 – “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.” ﴾124﴿

Ey Rabbimiz, “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.” diye halkın gözü önünde o sihirbazları tehdit etti, onları imanlarından döndürmeye çalıştı, halkına da göz dağı verdi. Günümüzdeki Firavunmeşreplilerin tehditlerine ve halklara gözdağı vermelerine karşılık bizleri ve o halkları hak ve hakikate inanan ve tehditlere aldırış etmeyen cesur, kahraman müslümanlardan ve iman edenlerden eyle.

125 – Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.” ﴾125﴿

Ey Rabbimiz, o iman eden sihirbazlar Firavunun tüm tehditlerine karşı imanlarından dönmediler ve “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.” dediler. Bizleri de günümüzdeki Firavunmeşreplilerin tüm tehditlerine karşı imanda sabit kadem olan ve geri dönmeyen kullarından eyle. Bizlere onlara karşı yardım et.

126 – “Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.” ﴾126﴿

Ey Rabbimiz o iman eden sihirbazlar Firavuna “Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.” dediler ve Sana dua ettiler. Günümüzdeki Firavunmeşreplilerin şerlerine ve bizlere duydukları hınçlarına karşı bizlere de yardım et. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.

127 – Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?” Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi. ﴾127﴿ 

Ey Rabbimiz, Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?” Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi. Firavun sadece sihirbazları cezalandırmayı düşünürken, Hz. Mûsâ (A.S.)’ı kavmi içinde zor durumda bırakmak için Firavunu kışkırtan kavminden ileri gelenler olduğu gibi, günümüz Firavunmeşreplilerin etrafında da bu şekilde inanan müslümanlara karşı o liderleri kışkırtanlar bulunmaktadır. Sen bizleri onların bu kışkırtmalarından, şerlerinden ve tuzaklarından koru. Onları maksatlarının aksiyle tokatla. Bizim üzerimizde ezici bir üstünlüğe sahip olduklarını düşünen o Firavunmeşreplilerin ve ileri gelenlerin bu düşüncelerinin ne kadar asılsız olduğunu göstermek için Sen bizlerin vekili, koruyucusu, velisi ve yardımcısı ol.

128 – Mûsâ kavmine, “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır” dedi. ﴾128﴿ 

Allah’ım, “Mûsâ kavmine, ‘Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır’ dedi.” buyuruyorsun. Bizler de Senden yardım istiyoruz ve sabrediyoruz. Sen dilediğini yeryüzüne mirasçı kılarsın. Sonuç, Sana karşı gelmekten sakınanlarındır. Bizleri de yeryüzüne mirasçı kıldığın, Sana karşı gelmekten sakınan, takvaya ermiş kulların arasına kat, bizlere en hayırlı sonucu ver.

129 – Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da.” Mûsâ, “Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizi bu yerde (Mısır’da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır” dedi. ﴾129﴿

Allah’ım, “Dediler ki: ‘Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da.’ Mûsâ, ‘Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizi bu yerde (Mısır’da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır’ dedi.” buyuruyorsun. Her ne kadar şu anda sıkıntı çekiyor olsak da akibet muttakilerin olacağı için, bir gün o Firavunmeşrepliler devrilecek ve yerlerine gerçekten Senden sakınan takva sahipleri gelecek ve Sen onların nasıl davrandığına bakacak ve ona göre mükafat ya da ceza vereceksin. Sen bizleri o dönemlere erişenlerden eyle ve bizleri Senin istediğin gibi davranan ve razı olacağın işler yapan o takva sahiplerinden eyle.

130 – Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık. ﴾130﴿

Allah’ım, “Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık.” buyuruyorsun. Günümüz Firavunmeşreplileri ve onlara destek olan halkları da öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdın. Fakat onların bir kısmı öğüt aldı, büyük bir çoğunluğu öğüt almadığı gibi azgınlıklarına da devam ettiler. Sen onları da bizleri de öğüt alan kimseler arasına kat. Şayet buna ehil değillerse onları Sana havale ediyoruz, Sen onların haklarından gel.

131 – Fakat onlara iyilik geldiği zaman, “Bu bizimdir, (biz çalışıp kazandık)” derler. Eğer başlarına bir kötülük gelirse Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları bilmezler. ﴾131﴿

Allah’ım, “Fakat onlara iyilik geldiği zaman, ‘Bu bizimdir, (biz çalışıp kazandık)’ derler. Eğer başlarına bir kötülük gelirse Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları bilmezler.” buyuruyorsun. Bizlere uğursuzluk sebebi olacak herhangi bir şey yazma, bizlere iyilikler yaz. Bizleri bağışla, bizlere merhametinle muamele et.

132 – Dediler ki: “Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.” ﴾132﴿

Ey Rabbimiz, Firavun ve kavmi Dediler ki: “Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.” dediler. Bu şekilde inatlaşarak Senin gönderdiğin ayetleri ve mucizleri inkar edenlerden Sana sığınırız. Zamanımızdaki hak ve hakikatleri inkar eden ve onlaral mücadele eden anlayışsız, inatçı, kör, sağır Firavunmeşreplilerden ve onların taraftarlarından da Sana sığınırız. Sen bizleri onlardan koru.

133 – Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşerât), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular. ﴾133﴿

Allah’ım, “Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşerât), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular.” buyuruyorsun. Bizleri bu şekilde imtihan etme, bizleri büyüklük taslayarak suçlu bir kavim olmaktan da muhafaza eyle.

134 – Üzerlerine azap çökünce, “Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz” dediler. ﴾134﴿

Allah’ım, “Üzerlerine azap çökünce, ‘Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz’ dediler.” buyuruyorsun. Sen bizlerin üzerine azap çöktürme.

135 – Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozarlar. ﴾135﴿

Allah’ım, “Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozarlar.” buyuruyorsun. Bizleri dalga geçer gibi yeminlerini bozanlardan eyleme. Sen bizleri affet, merhametinle muamele et.

136 – Bu yüzden onlardan intikam aldık. Âyetlerimizi yalanlamaları ve onları umursamamaları sebebiyle kendilerini denizde boğduk. ﴾136﴿

Allah’ım, “Bu yüzden onlardan intikam aldık. Âyetlerimizi yalanlamaları ve onları umursamamaları sebebiyle kendilerini denizde boğduk.” buyuruyorsun. Bizleri âyetlerini yalanlayanlardan ve onları umursamayanlardan eyleme, bizlerden intikam alma, bizleri denizde boğma. Bizleri Sana ve âyetlerine iman eden ve gereğini yapmaya çalışanlardan ve rızana erişenlerden eyle.

137 – Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, onların sabretmeleri karşılığında gerçekleşti. Firavun ve kavminin yaptıklarını ve (özenle kurup) yükselttiklerini yerle bir ettik. ﴾137﴿

Allah’ım, “Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, onların sabretmeleri karşılığında gerçekleşti. Firavun ve kavminin yaptıklarını ve (özenle kurup) yükselttiklerini yerle bir ettik.” buyuruyorsun. Bizleri de toprağına bolluk ve bereket verdiğin yerlerin soğu ve batı taraflarına mirasçı kıl. Bizleri razı olacağın güzel ameller yapmaya muvaffak kıl. Günümüzdeki Firavunmeşreplilerin ve kavimlerinin yaptıklarını ve özenle kurup yükselttikleri her ne varsa yerle bir et.

138 – İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar. İsrailoğulları, “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilahları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilah yapsana” dediler. Mûsa şöyle dedi: “Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz.” ﴾138﴿

Allah’ım, “İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar. İsrailoğulları, ‘Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilahları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilah yapsana’ dediler. Mûsa şöyle dedi: Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz.” buyuruyorsun. Bizleri cahillik eden bir kavim olmaktan muhafaza eyle.

139 – Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkumdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır.” ﴾139﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Mûsâ A.S. onlara “Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkumdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır.”  dedi. Bizleri din diye içinde bulundukları şeyler yok olmaya mahkum, yapmakta olduklarının hepsi batıl olan kavimlerden uzak eyle, bizleri muhafaza et.

140 – “Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilah mı araştırayım size?” ﴾140﴿

Ey Rabbimiz, Hz. Mûsâ A.S. onlara “Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilah mı araştırayım size?” dedi. Bizler de inanmak ve müslüman olmak şerefiyle şereflendikten sonra ve âlemlere üstün kılınmışken, Senden başka ilah araştırmaktan Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle.

141 – Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı. ﴾141﴿

Allah’ım, “Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.” buyuruyorsun. Bizleri bu şekilde işkencelere uğramaktan muhafaza eyle ve Senin tarafından böyle büyük bir imtihana tabi tutulmaktan azad eyle.

142 – Mûsâ’ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık. Böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. Mûsâ kardeşi Hârûn’a, “Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma” dedi. ﴾142﴿

Allah’ım, “Mûsâ’ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık. Böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. Mûsâ kardeşi Hârûn’a, ‘Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma’ dedi.” buyuruyorsun. Bizleri de kavmimiz arasında yapıcı olanlardan eyle, bozguncuların yoluna uyanlardan eyleme.

143 – Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi. ﴾143﴿

Allah’ım, “Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, ‘Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım’ dedi. Allah da, ‘Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.’ dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, ‘Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim’ dedi.” buyuruyorsun. Bizler de dünya gözüyle burada Seni göremeyeceğiz, ancak şayet bizleri cennetine koyarsan ve cuma yamaçlarına bizleir davet edersen o zaman görebiliriz. Bizleri lütfunla cennetine koy ve bizleri de cemalini seyredenlerden eyle. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Sana tövbe ettik. Bize hakikati görünce inananların ilki olmayı nasip et.

144 – (Allah) “Ey Mûsâ! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Öyleyse sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol” dedi. ﴾144﴿

Allah’ım, “(Allah) ‘Ey Mûsâ! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Öyleyse sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol’ dedi.” buyuruyorsun. Bizleri de bize verdiğini alanlardan ve Sana şükredenlerden olmayı nasip et.

145 – Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: “Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim.” ﴾145﴿

Allah’ım, “Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim.” buyuruyorsun. Bize verdiğin ayetleri, öğüt ve açıklamaları kuvvetle tutmayı, kavimlerimize emretmeyi, onları en güzeliyle almayı ve uygulamayı nasip et. Bizler fasıkların yurduna vardığımızda ve oraları bizlere gösterdiğinde o yerleri ıslah edebilmeyi de nasip et.

146 – Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen)yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir. ﴾146﴿

Allah’ım, “Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen)yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir.” buyuruyorsun. Bizleri haksız yere büyüklük taslayanlardan ve âyetlerinden uzaklaşanlardan eyleme. Bizleri âyetlerine iman edenlerden, doğru yolu görünce onu yol edinenlerden eyle. Sapıklı yolundan ise bizleri uzak eyle, bizleri muhafaza eyle.

147 – Âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını çekerler. ﴾147﴿

Allah’ım, “Âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını çekerler.” buyuruyorsun. Âyetlerini ve ahirete kavuşmayı yalanlamaktan ve amellerimizin boşa çıkmasından Sana sığınırız, Sen bizleri muhafaza eyle.

148 – Mûsâ’nın kavmi onun (Tur’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? (Böyle iken) onu (ilah) edindiler de zalim kimseler oldular. ﴾148﴿

Allah’ım, “Mûsâ’nın kavmi onun (Tur’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? (Böyle iken) onu (ilah) edindiler de zalim kimseler oldular.” buyuruyorsun. Bizleri zalim kimseler olmaktan muhafaza eyle.

149 – İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler. ﴾149﴿

Allah’ım, “İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, ‘Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz’ dediler.” buyuruyorsun. Ey Rabbimiz bizler de yapmış olduğumuz yanlışlara ve günahlara karşı piman olduk ve tövbe ediyoruz ve aynı şeyi söylüyoruz “Eğer Sen bize acımaz ve bizi bağışlamazsan, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz.” Sen bizlerin tövbesini kabul et, bize acı, bizi bağışla ve bize rahmet, merhamet ve lütfunla muamele et.

150 – Mûsâ, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?” dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi) “Ey anamoğlu” dedi, “Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.” ﴾150﴿

Allah’ım, “Mûsâ, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, ‘Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?’ dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi) ‘Ey anamoğlu’ dedi, ‘Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.’ ” buyuruyorsun. Bizleri peygamberlerinin ardından kötü işler yapan toplumlardan eyleme. Bizleri o kötü işler yapan ve zalim olan toplumlara karşı güçsüz bırakma, bizlere karşı düşmnaları sevindirme, bizleri o zalimler topluluğu ile bir tutma, bizleri razı olacağın güzel işler yapan imanlı, güçlü, kuvvetli, dirayetli, zengin, kararlı, üstün gelen, zaferler kazanan, şükreden, ibadet eden, daha bunlar gibi birçok üstün özellikler sahibi bir toplum eyle.

151 – (Mûsâ), “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” dedi. ﴾151﴿

Allah’ım, Hz. Mûsâ A.S. “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye dua etti. Bizler de aynı şekilde dua ediyoruz, duamızı kabul et. Ey Rabbimiz! Bizi ve kardeşlerimizi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.

152 – Buzağıyı ilah edinenlere mutlaka (ahirette) Rablerinden bir gazab, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız. ﴾152﴿

Allah’ım, “Buzağıyı ilah edinenlere mutlaka (ahirette) Rablerinden bir gazab, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız.” buyuruyorsun. Bizleri Senden başkasını ilah edinenlerden ve iftiracılardan eyeleme, bizleri gazabından uzak eyle, dünya hayatında bir zillet verme, bizleri cezalandırma, bizleri bağışla.

153 – Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman (larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾153﴿

Allah’ım, “Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman (larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Bizleri işlediğimiz kötülükler ve günahlardan sonra hemen, derhal pişman olup tövbe edenlerden olmayı nasip et. Bizleri imanlarımızda, pişmanlıklarımızda ve tövbelerimizde sebat edenlerden eyle, tövbelerimizi kabul eyle, bizleri bağışla, bizlere merhamet et.

154 – Mûsâ’nın öfkesi dinince (attığı) levhaları aldı. Onların yazısında Rableri için korku duyanlara bir hidayet ve bir rahmet vardı. ﴾154﴿

Allah’ım, “Mûsâ’nın öfkesi dinince (attığı) levhaları aldı. Onların yazısında Rableri için korku duyanlara bir hidayet ve bir rahmet vardı.” buyuruyorsun. Bizleri Seni öfkelendirecek işler yapmaktan uzak eyle. Bizleri Sana karşı korku duyanlardan ve ümit besleyenlerden eyle. Sen bizlere bir hidayet ve bir rahmet ver. Bunları Senden ümit ediyoruz.

155 – Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helak ederdin. Şimdi içimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Bu sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın” dedi. ﴾155﴿

Allah’ım, “Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, ‘Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helak ederdin. Şimdi içimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Bu sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın’ dedi.” buyuruyorsun. Biz de asırlar sonra büyük bir sarsıntı ile sarsıldık ve biz de şimdi aynı duayı okuyoruz. Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helak ederdin. Şimdi içimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Bu sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.

156 – “Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” ﴾156﴿ 

Ey Rabbimiz, bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz Sana varan doğru yola yöneldik. Allah’ım, şöyle buyuruyorsun: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” Bizleri azabından uzak eyle, bizleri ona uğratma, bizlere rahmetinle muamele et. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan, zekatı verenlerden ve âyetlerine inananlardan olmayı nasip et ve rahmetine erişenlerden yaz.

157 – Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. ﴾157﴿ 

Allah’ım, “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” buyuruyorsun. Bizleri de kurtuluşa erenlerden eyle.

158 – (Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” ﴾158﴿

Allah’ım, “(Ey Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” buyuruyorsun. Bizler Senden başka ilah olmadığına inanıyoruz, gönderdiğin Peygamberin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.)’e de inanıyoruz. Bizleri ona uyan ve doğru yolu bulan kimselerden eyle.

159 – Mûsâ’nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk da vardı. ﴾159﴿

Allah’ım, “Mûsâ’nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk da vardı.” buyuruyorsun. Bizleri de insanları hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk yap.

160 – Biz onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ’dan su istediğinde biz ona, “Asânı taşa vur” diye vahyettik. (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin” (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı. ﴾160﴿ 

Allah’ım, “Biz onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ’dan su istediğinde biz ona, ‘Asânı taşa vur’ diye vahyettik. (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. ‘Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin’ (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı.” buyuruyorsun. Bizlere rızık olarak verdiğin şeylerin iyi ve temiz olanlarından yemeyi nasip et. Bizleri kendimize, nefzimize zulmeden kimselerden eyleme.

161 – O zaman onlara denilmişti ki: “Şu memlekete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi yiyin ve ‘Hıtta (Ya Rabbi, bizi affet)’ deyin. Kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha da fazlasını vereceğiz.” ﴾161﴿

Allah’ım, “O zaman onlara denilmişti ki: Şu memlekete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi yiyin ve ‘Hıtta (Ya Rabbi, bizi affet)’ deyin. Kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha da fazlasını vereceğiz.” buyuruyorsun. Ey Rabbimiz, bizleri güzel, hayırlı, bereketli bir memlekete yerleştir. Orada dilediğimiz gibi helalinden yiyip içelim. Sen bizleri affet, bizleri daima Sana karşı tevazu ile eğilen kullarından eyle, bizim hatalarımızı bağışla, bizleri iyilik eden kullarından eyle, lütfundan daha fazlasını da bizlere ver.

162 -Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik. ﴾162﴿

Allah’ım, “Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik.” buyuruyorsun. Bizleri sözü, kendimize söylenenden başka şekle sokmaktan, tahrif etmekten, bozmaktan, hak ve hakikati aslından başka şekliyle göstermekten, demogoji yaparak insanları aldatmaktan muhafaza eyle. Bu şekilde Kur’an âyetlerinden ilhamla yaptığımız duaların da bu katagoriye sokulmasından muhafaza eyle. Sen bu dualarımızı kabul et, bizleri de affet. Bizleri azaptan uzak eyle.

163 – Ey Muhammed ! Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar Cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları Cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk. ﴾163﴿

Allah’ım, “Ey Muhammed ! Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar Cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları Cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk.” buyuruyorsun. Bizleri yoldan çıkanlardan eyleme, bizleri kaldıramayacağımız imtihanlarla imtihan eyleme.

164 – Hani onlardan bir topluluk demişti ki: “Siz Allah’ın helak edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?” Onlar da, “Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)” demişlerdi. ﴾164﴿

Ey Rabbimiz, hani onlardan bir topluluk demişti ki: “Siz Allah’ın helak edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?” Onlar da, “Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)” demişlerdi. Bizleri de hem kendimiz öğüt alan hem de başkalarına öğüt veren kimselerden eyle. Bizleri helak etme veya şiddetli bir azaba uğratma.

165 – Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık. Zulmedenleri yoldan çıkmaları sebebiyle, şiddetli bir azapla yakaladık. ﴾165﴿

Allah’ım, “Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık. Zulmedenleri yoldan çıkmaları sebebiyle, şiddetli bir azapla yakaladık.” buyuruyorsun. Bizleri kötülüklerden alıkoyanlardan eyle ve bizleri kurtuluşa erdir. Zulmeden, yoldan çıkmaları sebebiyle şiddetli bir azap ile yakaladığın kimselerden bizleri uzak eyle.

166 – Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara “aşağılık maymunlar olun” dedik. ﴾166﴿

Allah’ım, “Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara “aşağılık maymunlar olun” dedik.” buyuruyorsun. Bizleri yasaklandığımız şeylerden vazgeçenlerden eyle. Bizleri aşağılık maymunlara çevirme. Sana tövbe ediyoruz, tövbelerimizi kabul eyle, bizleri affeyle.

167 – Hani Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü tattıracak kimseleri göndereceğini bildirmişti. Şüphesiz Rabbin, elbette cezayı çabuk verendir. Şüphesiz O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾167﴿

Allah’ım, “Hani Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü tattıracak kimseleri göndereceğini bildirmişti. Şüphesiz Rabbin, elbette cezayı çabuk verendir. Şüphesiz O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyorsun. Bizleri günahlarımızdan dolayı hemen cezalandırma, bizlere Halîm isminle muamele et, bizlere tövbe etme fırsatı ver ve tövbelerimizi kabul eyle,bizleri bağışla, bizlere merhamet et, şüphesiz Sen çok bağışlayansın, çok merhamet edensin.

168 – Biz onları yeryüzünde parça parça topluluklara ayırdık. Onlardan iyi kimseler vardır. İçlerinden öyle olmayanları da vardı. Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve kötülükler ile sınadık. ﴾168﴿ 

Allah’ım, “Biz onları yeryüzünde parça parça topluluklara ayırdık. Onlardan iyi kimseler vardır. İçlerinden öyle olmayanları da vardı. Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve kötülükler ile sınadık.” buyuruyorsun. Bizleri iyi kimselerden eyle, bizleri güzellikler ve kötülükler ile sınadığın zaman Sana dönen, Sana yönelen kullarından eyle.

169 – Derken, onların ardından yerlerine Kitab’a (Tevrat’a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Halbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz? ﴾169﴿ 

Allah’ım, “Derken, onların ardından yerlerine Kitab’a (Tevrat’a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve ‘(nasıl olsa) biz bağışlanacağız’ derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Halbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?” buyuruyorsun. Bizleri Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle, bizler için dünyayı da ahiret yurdunu da hayırlı eyle, bizleri bağışla.

170 – Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükafatını zayi etmeyiz. ﴾170﴿

Allah’ım, “Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükafatını zayi etmeyiz.” buyuruyorsun. Bizleri kitaba sımsıkı sarılan ve namazı dosdoğru kılan salih kimselerden eyle.

171 – Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı. (Onlara:) “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız” demiştik. ﴾171﴿

Allah’ım, “Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı. (Onlara:) ‘Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız’ demiştik.” buyuruyorsun. Bizleri bize verdiğine Kitaba sımsıkı sarılanlardan ve içindekileri daima hatırlayanlardan ve Sana karşı gelmekten sakınanlardan eyle.

172 – Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. ﴾172﴿ 

Allah’ım “Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti. Onlar da, ‘Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)’ demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik’ dememeniz içindir.” buyuruyorsun. Evet bizler şahidiz Sen bizim Rabbimizsin, bizlerin bu imanımızı ve şehadetimizi en güzel şekilde kabul et ve en güzel şekilde karşılık ver ve bizleri razı olduğun kulların arasına kat.

173 – Yahut, “Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi bâtılcıların işlediği yüzünden bizi helak mı edeceksin?” dememeniz içindir. ﴾173﴿

Allah’ım, “Yahut, ‘Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi bâtılcıların işlediği yüzünden bizi helak mı edeceksin?’ dememeniz içindir.” buyuruyorsun. Bizleri bu şekilde inanmamak için mazaret ileri sürenlerden eyleme, Sen bizlere akıl ve fikir verdin, düşünmek ve inanmak için süre verdin. Bizleri aklımızı ve fikrimizi kullanan ve zamanını değerlendiren ve Senin arzu ettiğin şekilde inanan ve Senin rızana uygun işler yapan ve sonuçta rızana kavuşan kullarından eyle.

174 – Hakka dönsünler diye işte âyetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz. ﴾174﴿

Allah’ım, “Hakka dönsünler diye işte âyetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz.” buyuruyorsun. Bizleri hakka dönen kullarından eyle.

175 – Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat. ﴾175﴿ 

Allah’ım, “Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat.” buyuruyorsun. Bizleri ayetlerinden sıyrılıp şeytanın peşine takılan, bu yüzden de azgınlardan olan kimselerden eyleme, bizleri bağışla, bizleri affet.

176 – Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler. ﴾176﴿

Allah’ım, “Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.” buyuruyorsun. Bizleri dünyaya saplanıp kalanlardan ve kendi heva ve hevesine uyanlardan eyleme, ayetlerini yalanlayan toplumlardan olanlardan da eyleme, bizlere acı, bizleri bağışla.

177 – Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür! ﴾177﴿ 

Allah’ım, “Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür!” buyuruyorsun. Böyle kavimlerden olmaktan Sana sığınırız.

178 – Allah kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir. ﴾178﴿

Ey Rabbimiz, Sen bizleri doğru yola iletirsen ancak o zaman biz doğru yolu bulabiliriz, Sen kimleri saptırırsan işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Bizleri ziyana uğrayanlardan eyleme.

179 – Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. ﴾179﴿ 

Ey Rabbimiz, “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” buyuruyorsun. Bizleri bu gibi kimselerden eyleme, bizleri cehennemden uzak eyle. Kalplerimizi, gözlerimizi, kulaklarımızı ve sair diğer organlarımızı layıkı vechiyle kullanmaya çalışanlardan eyle, bizleri hayvanlardan daha aşağıya düşürme ve bizleri gafillerden eyleme.

180 – En güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır. ﴾180﴿

Ey Rabbimiz, en güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) Senindir. Bizler de Sana o güzel isimlerle dua etmeye çalışıyoruz. Senin isimlerin hakkında eğri yola gidenlerden bizleri uzak eyle. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır, bizleri cezaya çarptırılmaktan muhafaza eyle.

181 – Yarattıklarımızdan, daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur. ﴾181﴿

Ey Rabbimiz, “Yarattıklarımızdan, daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur.” buyuruyorsun, bizleri o milletin içinde bulundur ve onlardan eyle.

182 – Âyetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâke götüreceğiz. ﴾182﴿

Ey Rabbimiz, “Âyetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâke götüreceğiz.” buyuruyorsun. Ayetlerini yalanlamaktan ve helake götürecek işler yapmaktan bizleri muhafaza eyle.

183 – Onlara mühlet veririm; (ama) benim cezam çetindir. ﴾183﴿

Ey Rabbimiz, “Onlara mühlet veririm; (ama) benim cezam çetindir.” buyuruyorsun. Bizlere güzel ameller yapmak için mühlet ver, kötü ameller yapmaktan uzak eyle. Bizleri cezaya çarptırılmaktan da uzak eyle.

184 – Düşünmediler mi ki, arkadaşlarında (Muhammed’de) delilik yoktur? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır. ﴾184﴿

Ey Rabbimiz, “Düşünmediler mi ki, arkadaşlarında (Muhammed’de) delilik yoktur? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır.” buyuruyorsun. Sana ve Senin apaçık uyarıcın olan Peygamberin Hz. Muhammed (S.A.S) layıkıyla inanmayı ve onun sünnetine uygun yaşayarak Senin rızanı kazanmayı bizlere nasip eyle.

185 – Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah’ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur’an’dan sonra hangi söze inanacaklar? ﴾185﴿

Ey Rabbimiz, “Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah’ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur’an’dan sonra hangi söze inanacaklar?” buyuruyorsun. Göklerin ve yerin hükümranlığına, Senin yarattığın herşeye elimizden geldiği kadar bilimsel bilgileri de kullanarak bakmaya çalışıyor ve tefekkür ediyoruz. Ecellerimizin ne zaman olduğunu bilmiyoruz ama her tarafımızda olan ölümler bize bunu hatırlatıyor ve yavaş yavaş ecelimize yaklaşıyoruz. Bizleri Kur’an’ı doğru anlamaya muvaffak kıl ve ecelimiz geldiğinde kolay bir şekilde ruhumuzu teslim etmeyi nasip et.

186 – Allah kimi şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur. Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakır. ﴾186﴿

Ey Rabbimiz, “Allah kimi şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur. Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakır.” buyuruyorsun. Bizleri şaşırtma, bizlere hidayet yollarını göster ve bizlere hidayet ver ve bizleri hidayetinde daim eyle ve bizleri başkalarının da hidayetine vesile eyle. Bizleri azgın olan ve azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakılanlardan eyleme.

187 – Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah’ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler. ﴾187﴿

Ey Rabbimiz, “Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah’ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler.” buyuruyorsun. Kıyametin vaktini bilmiyoruz ama yaklatığını biliyoruz, çünkü “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. ” (Kamer Suresi 1) buyuruyorsun. Bizleri kıyametin dehşetinden muhafaza eyle.

188 – De ki: «Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.» ﴾188﴿

Ey Rabbimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S)’e emrediyorsun ki: “De ki: «Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.» ” Bizler de Senin dilediğinden başka kendimize herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değiliz. Bizler de elbette daha çok hayır yapmak isteriz. Sen bizleri bize dokunacak fenalıklardan muhafaza eyle. Bizleri, Peygamberin ve Peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.S)’in uyraılarına dikkat eden ve müjdelerine nail olanlardan eyle.

189 – Sizi bir tek candan (Âdem’den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah’a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler. ﴾189﴿

Ey Rabbimiz, “Sizi bir tek candan (Âdem’den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah’a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler.” buyuruyorsun. Sana hamdediyoruz ki bizi ilk babamız Hz. Adem A.S. ve ilk annemiz Havva’dan yaratıp nesillerimizi devam ettirdin ve kıyamete kadar da devam ettireceksin. Bizlere hayırlı, kusursuz, sana inanan, itaatkar, namazını kılan ve ibadetlerini yapan güzel nesiller ve çocuklar ver ve bizleri bu konuda şükreden kullarından eyle. Bizlerden ve onlardan razı ol.