https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Hazret-i Süleyman aleyhisselâm, cin ve şeytanları ve ervâh-ı habiseyi teshir edip şerlerini men ve umur-u nâfiada istihdam etme” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler isimli eserinden Yirminci Söz İkinci Makam devamı.
Hazret-i Süleyman aleyhisselâm, cin ve şeytanları ve ervâh-ı habiseyi teshir edip şerlerini men ve umur-u nâfiada istihdam etmeyi ifade eden “Âsi şeytanları zincirlerle bağlı olarak ona boyun eğdirdik.” Sâd Sûresi, 38:38 ve “Denize dalarak onun için cevherler çıkaran ve başka işler de gören şeytanları yine onun emrine verdik.” Enbiyâ Sûresi, 21:82 âyetlerin tefsiri.

KISA VİDEO
UZUN VİDEO
Yirminci Sözün İkinci Makamı
Mu’cizât-ı enbiya yüzünde parlayan bir lem’a-i i’câz-ı Kur’ân
…
Hem meselâ, yine Hazret-i Süleyman aleyhisselâm, cin ve şeytanları ve ervâh-ı habiseyi teshir edip şerlerini men ve umur-u nâfiada istihdam etmeyi ifade eden şu âyetler,
مُقَرَّنِينَ فِى اْلاَصْفَادِ 2
Dipnot-2
“Âsi şeytanları zincirlerle bağlı olarak ona boyun eğdirdik.” Sâd Sûresi, 38:38.
abd: kul (bk. a-b-d) adalet-i tamme: tam ve eksiksiz adalet (bk. a-d-l) ahval: haller, durumlar aktâr-ı memleket: ülkenin her yanı (bk. m-l-k) Aleyhisselâm: Allah’ın selâmı onun üzerine olsun (bk. s-l-m) azîm: büyük (bk. a-ẓ-m) benî Âdem: Âdemoğulları, insanlar beşer: insan celb-i suret ve savt: görüntü ve sesi nakletmek (bk. ṣ-v-r) Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ) ehl-i velâyet: veliler, Allah dostları (bk. v-l-y) ervâh-ı habise: kötü ruhlar ferman-ı Rahmânî: Rahmân olan Allah’ın buyruğu (bk. r-ḥ-m) | fıtraten: yaratılış gereği (bk. f-ṭ-r) hâkim-i adaletpîşe: adaletli hükümdar (bk. ḥ-k-m; a-d-l) halife: yeryüzünde Allah namına hareket eden insan (bk. ḫ-l-f) Hazret-i Süleyman: (bk. bilgiler) hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m) hudut: sınır iktiza: gerektirme işmam: hissettirme istidad: kabiliyet (bk. a-d-d) istihdam: çalıştırma ıttıla: haberi olma lisan-ı remz: işaret dili mânen: mânevî olarak (bk. a-n-y) men: yasaklama mes’uliyet-i mâneviye: mânevî sorumluluk (bk. a-n-y) | misillü: gibi (bk. m-s̱-l) mülk: sahip olunan şey, hükmedilen yer (bk. m-l-k) muttali olmak: haberdar olmak nazik: zarif, ince nev’en: tür olarak nihayet: son padişah-ı raiyetperver: halkını düşünen padişah remzen: işareten rû-yi zemin: yeryüzü şer: kötülük teshir: boyun eğdirme umur-u nâfia: faydalı işler vazife-i ubûdiyet: kulluk görevi (bk. a-b-d) vukuat-ı zemin: yeryüzündeki olaylar zemin: yeryüzü |
وَمِنَ الشَّيَاطِينِ مَنْ يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلاً دُونَ ذٰلِكَ 1
ilh. âyetiyle diyor ki: Yerin, insandan sonra zîşuur olarak en mühim sekenesi olan cin, insana hizmetkâr olabilir. Onlarla temas edilebilir. Şeytanlar da düşmanlığı bırakmaya mecbur olup ister istemez hizmet edebilirler ki, Cenâb-ı Hakkın evâmirine musahhar olan bir abdine onları musahhar etmiştir.
Cenâb-ı Hak, mânen şu âyetin lisan-ı remziyle der ki: “Ey insan! Bana itaat eden bir abdime cin ve şeytanları ve şerirlerini itaat ettiriyorum. Sen de Benim emrime musahhar olsan, çok mevcudat, hattâ cin ve şeytan dahi sana musahhar olabilirler.”
İşte, beşerin, san’at ve fennin imtizacından süzülen, maddî ve mânevî fevkalâde hassasiyetinden tezahür eden ispritizma gibi celb-i ervah ve cinlerle muhabereyi, şu âyet en nihayet hududunu çiziyor ve en faideli suretlerini tayin ediyor ve ona yolu dahi açıyor. Fakat şimdiki gibi, bazan kendine emvat namını veren cinlere ve şeytanlara ve ervâh-ı habiseye musahhar ve maskara olup oyuncak olmak değil, belki tılsımât-ı Kur’âniye ile onları teshir etmektir, şerlerinden kurtulmaktır.
Hem temessül-ü ervâha işaret eden, Hazret-i Süleyman aleyhisselâmın ifritleri celp ve teshirine dair âyetler, hem
فَاَرْسَلْنَۤا اِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا 2
misillü bazı âyetler, ruhanîlerin temessülüne işaret etmekle beraber, celb-i ervâha dahi işaret ediyorlar. Fakat işaret olunan celb-i ervâh-ı tayyibe ise, medenîlerin yaptığı gibi hezeliyat suretinde bazı oyuncaklara o pek ciddî ve ciddî bir âlemde olan ruhlara hürmetsizlik edip, kendi yerine ve oyuncaklara celb etmek değil, belki ciddî olarak ve ciddî bir maksat için, Muhyiddin-i Arabî gibi zatlar ki, istediği vakit ervah ile görüşen bir kısım ehl-i velâyet misillü onlara müncelip olup münasebet peyda etmek ve
Dipnot-1
“Denize dalarak onun için cevherler çıkaran ve başka işler de gören şeytanları yine onun emrine verdik.” Enbiyâ Sûresi, 21:82.
Dipnot-2
“Meryem’e Cebrail’i gönderdik; o da aynen bir beşer suretinde ona görünüverdi.” Meryem Sûresi, 19:17.
abd: kul (bk. a-b-d) Aleyhisselâm: Allah’ın selâmı onun üzerine olsun (bk. s-l-m) beşer: insan celb: çekme celb-i ervah: ruhları çağırma (bk. r-v-ḥ) celb-i ervâh-ı tayyibe: iyi ruhları çağırma (bk. r-v-ḥ) ehl-i velâyet: veliler, Allah dostları (bk. v-l-y) emvat: ölüler (bk. m-v-t) ervah: ruhlar (bk. r-v-ḥ) ervâh-ı habise: kötü ruhlar (bk. r-v-ḥ) evâmir: emirler fen: ilim fevkalâde: olağanüstü Hazret-i Süleyman: (bk. bilgiler) hezeliyat: ciddi olmayan sözler, saçmalamalar | hizmetkâr: hizmetçi ifrit: korkunç ve zararlı cin ilh.: (ilâ âhir) sonuna kadar (bk. e-ḫ-r) imtizac: bileşim, karışım ispritizma: ölülerin ruhlarıyla bazı şartlar altında haberleşmenin mümkün olduğuna inanan görüş ve bu maksatla yapılan deneyler lisan-ı remz: işaret dili mânen: mânevî olarak (bk. a-n-y) maskara: gülünç mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d) misillü: gibi (bk. m-s̱-l) muhabere: haberleşme Muhyiddin-i Arabî: (bk. bilgiler) münasebet peyda etmek: ilgi kurmak (bk. n-s-b) | müncelip olmak: celb edilmek, çekilmek musahhar: boyun eğen nihayet: son ruhanî: maddî yapısı olmayan manevî varlık (bk. r-v-ḥ) sekene: sâkinler (bk. s-k-n) şer: kötülük şerir: şerliler, kötüler temessül: suret olarak görünme (bk. m-s̱-l) temessül-ü ervâh: ruhların görünmesi (bk. m-s̱-l; r-v-ḥ) teshir: boyun eğdirme tezahür: ortaya çıkma (bk. ẓ-h-r) tılsımât-ı Kur’âniye: Kur’ân’da bulunan sırlar, gizli gerçekler zîşuur: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r) |
onların yerine gidip âlemlerine bir derece takarrüb etmekle ruhaniyetlerinden mânevî istifade etmektir ki, âyetler ona işaret eder ve işaret içinde bir teşviki ihsas ediyorlar ve bu nevi san’at ve fünun-u hafiyenin en ileri hududunu çiziyor ve en güzel suretini gösteriyorlar.
aksisada: yankı Aleyhisselâm: Allah’ın selâmı onun üzerine olsun (bk. s-l-m) Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ) delâlet: işaret etme, delil olma eda: üslup, ifade Elhamdülillah: hamd ve şükür yalnızca Allah’a mahsustur (bk. ḥ-m-d) fonoğraf: Gramofonun ilk şekli, ses cihazı fünun-u hafiye: gizli ilimler hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) Hâlık-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; ẕü; c-l-l) haşmet: heybet, görkem | Hazret-i Dâvud: (bk. bilgiler) hilâfet-i rû-yi zemin: yeryüzünde Allah’ın izni dairesinde ve Onun adına icraatta bulunma şeklinde insana verilen görev (bk. ḫ-l-f) ihsan etmek: bağışlamak (bk. ḥ-s-n) ihsas etmek: hissettirmek iktida: uyma inkişaf ettirmek: geliştirmek (bk. k-ş-f) kesret: çokluk (bk. k-s̱-r) misillü: gibi (bk. m-s̱-l) mu’cize: bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey (bk. a-c-z) muazzam: büyük (bk. a-ẓ-m) mürid: bir mürşidin talebesi (bk. r-v-d) | müstesna: seçkin nefer: asker nevi: çeşit, tür risalet: peygamberlik (bk. r-s-l) ruhaniyet: ruh özelliği (bk. r-v-ḥ) şakirt: talebe saltanat: egemenlik (bk. s-l-ṭ) serzâkir: zikredenlerin başı suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r) takarrüp etmek: yaklaşmak tekemmül: mükemmelleşme (bk. k-m-l) tesbihat: Allah’ı öven ve kusurdan yüce tutan sözler (bk. s-b-ḥ) ufkî: daire şeklinde vecd: coşku vesâil-i irtibat: iletişim araçları vesâit-i muhabere: haberleşme araçları |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirminci Söz, İkinci Makam, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
http://www.erisale.com/#content.tr.1.348
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirminci-soz/ikinci-makam/348
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır
13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı
13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret
12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas
12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas
12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas
11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2
10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat
10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat
10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat
10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat
10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat
10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat
10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat
10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat
10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat
10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat
10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat
10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat
10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .
10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret
10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler
9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte
9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
“Hazret-i Süleyman aleyhisselâm, cin ve şeytanları ve ervâh-ı habiseyi teshir edip şerlerini men ve umur-u nâfiada istihdam etme – Cumartesi Dersleri 20. 7.” için bir yanıt