https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Yer ve Gök Arasındaki İlişki ve Uzaya Çıkmak” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan Sözler isimli eserinden On Beşinci Söz İkinci Basamak.
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
On Beşinci Söz
İKİNCİ BASAMAK
Zemin ile gökler, bir hükûmetin iki memleketi gibi birbirine alâkadardırlar. Ortalarında ehemmiyetli irtibat ve mühim muameleler vardır. Zemine lâzım olan ziya, hararet ve bereket ve rahmet gibi şeyler semâdan geliyor, yani gönderiliyor.
alâkadar: ilgili âlem-i cismâniyât: cismânî varlıkların bulunduğu âlem, varlıklar dünyası (bk. a-l-m) âlem-i şehadet: görünen âlem (bk. a-l-m; ş-h-d) bahr: deniz bereket: bolluk (bk. b-r-k) cismânî: maddî vücutla alakalı ecnâs: cinsler, türler ecsâm-ı hayvaniye: hayvan cisimleri, bedenleri (bk. ḥ-y-y) ecsâm-ı seyyare: gezici cisimler emr-i Hak: Allah’ın emri (bk. ḥ-ḳ-ḳ) envâ: çeşitler, türler ervâh: ruhlar (bk. r-v-ḥ) Hâlık: yaratıcı, herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ) halk etmek: yaratmak (bk. ḫ-l-ḳ) hararet: ısı, sıcaklık haşmetli: ihtişamlı, görkemli hasse: duyu hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması (bk. ḥ-k-m) hükûmet: idare, yönetim (bk. ḥ-k-m) | hüsün: güzellik (bk. ḥ-s-n) ibâdât: ibadetler (bk. a-b-d) ins: insanlar intizam-ı âlem: kâinatta var olan düzen (bk. n-ẓ-m; a-l-m) irtibat: bağ, ilişki işârât: işaretler izn-i İlâhî: Allah’ın izni (bk. e-l-h) kat’iyet: kesinlik katarât: damlalar kesafetli: yoğun, katı kesretli: çok sayıda (bk. k-s̱-r) küdûretli: bulanık letafetli: hoş, güzel (bk. l-ṭ-f) mahlûk: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ) melâike: melekler (bk. m-l-k) merâkib: binekler mu’cizât-ı fıtrat: yaratılış mu’cizesi (bk. a-c-z; f-ṭ-r) muamele: iş, işlem, alışveriş münasip: uygun (bk. n-s-b) müracaat etmek: başvurmak mütemadiyen: sürekli olarak mütenevvi: çeşitli nam: ad nezaret: gözetim (bk. n-ẓ-r) nihayetsiz: sonsuz Nokta Risalesi: Mesnevî-i Nûriye’de yer almaktadır nur: ışık, parlaklık (bk. n-v-r) | nuraniyetli: aydınlık, parlak (bk. n-v-r) rahmet: yağmur (bk. r-ḥ-m) risale: küçük çaplı kitap (bk. r-s-l) rivâyât: rivâyetler, Peygamberimizden duyulan şeylerin nakledilmesi ruhaniyat: ruhanî varlıklar (bk. r-v-ḥ) sema: gökyüzü (bk. s-m-v) seyran etmek: seyretmek, gezmek seyyarat: gezegenler taam: yiyecek tayyare: uçak temâşâ etmek: seyretmek, hoşlanarak bakmak tesmiye edilen: isimlendirilen (bk. s-m-v) tuyûrun hudrun: yeşil renkli kuşlar ubûdiyet: kulluk (bk. a-b-d) vezaif: vazifeler, görevler vücut: varlık (bk. v-c-d) vüs’atli: geniş zemin: yer zevi’l-idrak: idrak sahipleri, düşünebilen varlıklar zîşuur: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r) ziya: ışık zulmet: koyu karanlık (bk. ẓ-l-m) |
Vahye istinad eden bütün edyân-ı semâviyenin icmâı ile ve şuhuda istinad eden bütün ehl-i keşfin tevatürüyle, melâike ve ervah semâdan zemine geliyorlar.
Bundan, hisse karib bir hads-i kat’î ile bilinir ki, sekene-i arz için, semâya çıkmak için bir yol vardır. Evet, nasıl herkesin akıl ve hayal ve nazarı her vakit semâya gider. Öyle de, ağırlıklarını bırakan ervâh-ı enbiya ve evliya veya cesetlerini çıkaran ervâh-ı emvat, izn-i İlâhî ile oraya giderler. Madem hiffet ve letafet bulanlar oraya giderler. Elbette cesed-i misalî giyen ve ervah gibi hafif ve lâtif bir kısım sekene-i arz ve hava, semâya gidebilirler.
âciz: güçsüz (bk. a-c-z) ahali: halk ahyar: hayırlılar, iyiler âsuman: gökyüzü, gökkubbe bedî: eşsiz derecede güzel, benzersiz (bk. b-d-a) beşer: insan cami’: kapsayıcı (bk. c-m-a) cemiyetli: kapsamlı (bk. c-m-a) cesed-i misalî: maddi yapısı olmayan vücut, misalî beden (bk. m-s̱-l) cüz’ü: kısım, parça (bk. c-z-e) edyân-ı semaviye: vahiyle gelen semavî dinler (bk. s-m-v) ehl-i keşif: maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler (bk. k-ş-f) ervah: ruhlar (bk. r-v-ḥ) ervâh-ı emvat: ölülerin ruhları (bk. r-v-ḥ; m-v-t) ervâh-ı enbiya ve evliya: peygamberlerin ve velilerin ruhları (bk. r-v-ḥ; n-b-e; v-l-y) eşrar: şerliler, kötüler ezdad: zıtlar fıtrat: yaratılış, mizaç (bk. f-ṭ-r) hads-i kat’î: doğru ve kesin sezgi (bk. ḥ-d-s̱) hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) | hiffet: hafiflik hikmet: sebep, gaye, fayda (bk. ḥ-k-m) icap etmek: gerektirmek icmâ: görüş birliği (bk. c-m-a) içtima: toplanma, bir araya gelme (bk. c-m-a) ihtilâfat: ihtilaflar, farklılıklar imtihanat: imtihanlar intizam: düzenlilik (bk. n-ẓ-m) istinad eden: dayanan (bk. s-n-d) izn-i İlâhî: Allah’ın izni (bk. e-l-h) ıttırad: düzgünlük, aynı şekilde devamlılık ıztırabat: ıztıraplar, sıkıntılar karib: yakın lâtif: cismanî olmayan, ruhla ilgili (bk. l-ṭ-f) letafet: maddî ağırlık ve sınırlamalarla kısıtlı olmama (bk. l-ṭ-f) mâlum: bilinen, belli (bk. a-l-m) melâike: melekler (bk. m-l-k) mesken: ev, yer (bk. s-k-n) mu’cize-i kudret: Allah’ın kudret mu’cizesi (bk. a-c-z; ḳ-d-r) münakaşa: tartışma münakaşat: münakaşalar, tartışmalar müsabakat: müsabakalar, yarışmalar muti’: itaat eden, emre uyan | müzahame: zahmet verme, itişip kakışma nazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r) nisbeten: kıyasla, oranla (bk. n-s-b) nuraniyet: parlaklık, aydınlık (bk. n-v-r) safi: temiz, katıksız (bk. ṣ-f-y) sekene: sakinler, oturanlar (bk. s-k-n) sekene-i arz: dünyalılar, yer sakinleri (bk. s-k-n) sema: gök (bk. s-m-v) semere: meyve, netice semere-i âlem: kâinatın meyvesi (bk. a-l-m) şerece-i hilkat: yaratılış ağacı (bk. ḫ-l-ḳ) şuhud: kalp gözüyle görme (bk. ş-h-d) sükûnet: sakinlik, durgunluk (bk. s-k-n) sükût: sessizlik tedenniyat: alçalmalar, gerilemeler teklif: görev yükleme terakkiyat: terakkiler, ilerlemeler tevatür: çeşitli kanallardan gelen ve doğruluğu kesin olarak kanıtlanan haber vahiy: Allah tarafından gelen emir ve yasaklar (bk. v-ḥ-y) vüs’at: genişlik zemin: yer |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Beşinci Söz, İkinci Basamak, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
http://www.erisale.com/#content.tr.1.249
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.