İşlediğin ameline “Acaba sahih olmuş mu?” deyip vesvese etme. Fakat “Kabul olmuş mu?” de, gururlanma, ucbe girme. – Cumartesi Dersleri 21. 9.

İşlediğin ameline "Acaba sahih olmuş mu?" deyip vesvese etme. Fakat "Kabul olmuş mu?" de, gururlanma, ucbe girme. - Cumartesi Dersleri 21. 9.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “İşlediğin ameline ‘Acaba sahih olmuş mu?’ deyip vesvese etme. Fakat ‘Kabul olmuş mu?’ de, gururlanma, ucbe girme.” konusu işlenmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz İkinci Makam Dördüncü Vecih.

İşlediğin ameline "Acaba sahih olmuş mu?" deyip vesvese etme. Fakat "Kabul olmuş mu?" de, gururlanma, ucbe girme. - Cumartesi Dersleri 21. 9.
İşlediğin ameline “Acaba sahih olmuş mu?” deyip vesvese etme. Fakat “Kabul olmuş mu?” de, gururlanma, ucbe girme. – Cumartesi Dersleri 21. 9.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Sözün İkinci Makamı

DÖRDÜNCÜ VECİH

Amelin en iyi suretini taharrîden neş’et eden bir vesvesedir ki, takvâ zannıyla teşeddüt ettikçe, hal ona şiddetlenir. Hattâ bir dereceye varır ki, o adam amelin daha evlâsını ararken harama düşer. Bazan bir sünnetin araması, bir vâcibi terk ettiriyor. “Acaba amelim sahih oldu mu?” der, iade eder. Bu hal devam eder, gayet ye’se düşer. Şeytan şu halinden istifade eder, onu yaralar. Şu yaranın iki merhemi var.

BİRİNCİ MERHEM: Bu gibi vesvese, ehl-i i’tizâle lâyıktır. Çünkü onlar derler: “Medar-ı teklif olan ef’al ve eşya, kendi zâtında, âhiret itibarıyla ya hüsnü var, sonra o hüsne binaen emredilmiş; veya kubhu var, sonra ona binaen nehyedilmiş. Demek eşyada, âhiret ve hakikat nokta-i nazarında olan hüsün ve kubh zâtîdir; emir ve nehy-i İlâhî ona tâbidir.” Bu mezhebe göre, insan her işlediği amelde şöyle bir vesvese gelir: “Acaba amelim nefsülemirdeki güzel surette yapılmış mıdır?”

Amma mezheb-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat derler ki: “Cenâb-ı Hak bir şeye emreder, sonra hasen olur. Nehyeder, sonra kabih olur.” Demek emirle güzellik, nehiyle çirkinlik tahakkuk eder. Hüsün ve kubh, mükellefin ıttılaına bakar ve ona göre takarrur eder. Şu hüsün ve kubh ise, surî ve dünyaya bakan yüzünde değil, belki âhirete bakan yüzdedir. Meselâ sen namaz kıldın veya abdest aldın. Halbuki namazını ve abdestini fesada verecek bir sebep, nefsülemirde varmış; lâkin sen ona hiç muttali olmadın. Senin namazın ve abdestin hem sahihtir, hem hasendir. Mûtezile der: “Hakikatte kabih ve fâsittir. Lâkin senden kabul edilir. Çünkü cehlin var, bilmedin; ve özrün var.” Öyle ise, Ehl-i Sünnet mezhebine göre zahir-i şeriate muvafık olarak işlediğin ameline “Acaba sahih olmuş mu?” deyip vesvese etme. Fakat “Kabul olmuş mu?” de, gururlanma, ucbe girme.

İKİNCİ MERHEM: Dinde harec yoktur. 

لاَحَرَجَ فِى الدِّينِ 

Madem dört mezhep haktır. Madem istiğfara müncer olan derk-i kusur ise, gurura müncer olan hüsn-ü amelin rüyetine—böyle vesveseli adama—müreccahtır. Yani, böyle


Dipnot-1

“Dinde zorluk yoktur.” (Şer’î bir hükümdür.)


âhiret: öteki dünya (bk. e-ḫ-r)
amel: dinin emirlerini yerine getirmek
binâen: –dayanarak, dolayı
cehl: cahillik, bilgisizlik
derk-i kusur: kusurunu anlama
ef’al: fiiller, işler (bk. f-a-l)
ehl-i i’tizâl: Mûtezile mezhebinin mensupları
Ehl-i Sünnet ve Cemaat: Hz. Muhammed’in sünnetine uyan, onun yolundan giden büyük Müslüman topluluk (bk. s-n-n; c-m-a)
eşya: şeyler, varlıklar
evlâ: daha iyi
fâsit: bozuk
fesada vermek: bozmak
hak: doğru, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
harec: zorluk
hasen: güzel (bk. ḥ-s-n)
hüsn-ü amel: güzel amel (bk. ḥ-s-n)
hüsün: güzellik (bk. ḥ-s-n)
istifade: faydalanma, yararlanma
istiğfar: Allah’tan bağışlanma dileme (bk. ğ-f-r)
ıttıla: bilgi sahibi olma
kabih: çirkin
kubh: çirkinlik
lâkin: fakat
medar-ı teklif: görev ve sorumluluk sebebi
mezheb-i hak: doğru mezhep (bk. ẕ-h-b; ḥ-ḳ-ḳ)
mezhep: dinde tutulan yol (bk. ẕ-h-b)
mükellef: yükümlü
müncer olan: sonuçlanan
müreccah: tercih edilen
Mûtezile: kendi akıllarını temel unsur kabul edip, Kur’ân ve sünneti ona uydurmaya çalışan Ehl-i Sünnet dışı bâtıl bir mezhep
muttali olma: bilme
muvafık: uygun
nefsülemir: işin kendisi, aslı (bk. n-f-s)
nehy-i İlâhî: Allah’ın yasaklaması (bk. e-l-h)
nehyetmek: yasaklamak
neş’et etmek: meydana gelmek
nokta-i nazar: görüş, bakış açısı (bk. n-ẓ-r)
rüyet: görme
sahih: doğru, kusursuz
sünnet: Resulullahın söz ve hareketlerine dayanan yüce prensipler (bk. s-n-n)
suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)
surî: görünüşteki
tâbi: uyan
tahakkuk: gerçekleşme (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
taharrî: araştırma
takarrur: karar bulma
takvâ: Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyma (bk. v-ḳ-y)
teşeddüt: şiddetlenme
ucb: kendini beğenme, gurur
vâcib: yerine getirilmesi zorunlu olup, yapılmadığı takdirde günahı olan İlâhî emir (bk. v-c-b)
vesvese: şüphe, kuruntu
ye’s: ümitsizlik
zahir-i şeriat: şeriatın görünürdeki yönü (bk. ẓ-h-r; ş-r-a)
zâtî: kendinden olma

vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düşmektense, amelini kusurlu görse, istiğfar etse, daha evlâdır.

Madem böyledir. Sen vesveseyi at. Şeytana de ki: Şu hal bir harecdir. Hakikat-i hale muttali olmak güçtür, dindeki yüsre münafidir.

 لاَحَرَجَ فِى اَلدِّينُ 1 اَلدِّينُ يُسْرٌ 

esasına muhaliftir. Elbette böyle amelim bir mezheb-i hakka muvafık gelir. O bana kâfidir. Hem lâakal ben aczimi itiraf ederek, ibadeti lâyıkı vechile eda edemediğimden istiğfar ve tazarru ile merhamet-i İlâhiyeye dehâlet edip, kusurum affolunmak, kusurlu amelim kabul olunmak için mütezellilâne bir niyaza vesiledir.


Dipnot-1

“Dinde zorluk yoktur.” (Şer’î bir hükümdür.)

Dipnot-2

“Din kolaylıktır.” Buhari, Îmân: 29; Nesâî, Îmân: 28; Müsned, 5:69.


acz: güçsüzlük (bk. a-c-z)
amel: dinin emirlerini yerine getirme
biçare: çaresiz
bîtarafâne: tarafsız
cevelân: dolaşma
cüz-ü ihtiyarî: insanın elindeki seçim gücü, irade (bk. c-z-e; ḫ-y-r)
dalâlet: hak yoldan sapkınlık inançsızlık (bk. ḍ-l-l)
dehâlet etmek: sığınmak
eda etmek: yerine getirmek
emr-i küfrî: inkârla ilgili husus (bk. k-f-r)
esbab: sebepler (bk. s-b-b)
evlâ: daha iyi
galiben: çoğunlukla
hakikat-i hal: işin aslı, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
halel: zarar, eksiklik
harec: zorluk
hilâf-ı iman: imana zıt (bk. e-m-n)
ihtiyar: irade, istek, tercih (bk. ḫ-y-r)
iltibas: karıştırma
istiğfar: Allah’tan bağışlanma dileme (bk. ğ-f-r)
itikad: inanç
ıslah: iyileştirme (bk. ṣ-l-ḥ)
kâfi: yeterli
küfür: inkâr, inançsızlık (bk. k-f-r)
kuvve-i müfekkire: düşünme duygusu (bk. f-k-r)
lâakal: en az
merhamet-i İlâhiye: Allah’ın merhameti (bk. r-ḥ-m; e-l-h)
mesâil-i imâniye: imanî meseleler (bk. m-s̱-l; e-m-n)
mezheb-i hak: doğru mezhep (bk. ẕ-h-b; ḥ-ḳ-ḳ)
muhakeme: değerlendirme (bk. ḥ-k-m)
muhalif: zıt
münafi: aykırı
mütezellilâne: kendi kusur ve aczini bilerek
muttali: bilme, bilgiye ulaşma
muvafık: uygun
niyaz: dua, yalvarma
şek: şüphe, tereddüt
suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)
taakkul: akıl erdirme
tahayyül: hayal etme (bk. ḫ-y-l)
tahayyül-ü küfür: küfrü hayal etme (bk. ḫ-y-l; k-f-r)
tasavvur: zihinde şekillendirme, tasarlama (bk. ṣ-v-r)
tasdik-i aklî: aklen doğrulama (bk. ṣ-d-ḳ)
tazarru: yakarış, dua
tefekkür: düşünme (bk. f-k-r)
telkinât-ı şeytaniye: şeytanın telkinleri
tetkikat: araştırmalar, incelemeler
tevehhüm: zannetme, kuruntuya kapılma
tevehhüm-ü küfür: küfrü tevehhüm etme; küfür olmadığını kesin bildiği halde, küfürmüş gibi vehimlenme (bk. k-f-r)
vechile: yönüyle
vesvese: şüphe, kuruntu
ye’s: ümitsizlik
yüsr: kolaylık

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, İkinci Makam, ÜÇÜNCÜ VECİH, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.370

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/ikinci-makam/371


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun? – Cumartesi Dersleri 21. 5.

Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun? - Cumartesi Dersleri 21. 5.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun?” konusu işlenmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz Birinci Makam Beşinci İkaz.

Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun? - Cumartesi Dersleri 21. 5.
Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun? – Cumartesi Dersleri 21. 5.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Söz

Birinci Makam

BEŞİNCİ İKAZ

Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibadetteki füturun ve namazdaki kusurun meşâgıl-i dünyeviyenin kesretinden midir veyahut derd-i maişetin meşgalesiyle vakit bulamadığından mıdır? Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun?

Sen istidat cihetiyle bütün hayvânâtın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyenin levâzımâtını tedarikte iktidar cihetiyle bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi çabalamak değil, belki hakikî bir insan gibi hakikî bir hayat-ı daime için sa’y etmektir?

Bununla beraber, meşâgıl-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın mâlâyâni meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi, en lüzumsuz malûmatla vakit geçiriyorsun. Meselâ “Zuhal’in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır?” ve “Amerika tavukları ne kadardır?” gibi kıymetsiz şeylerle, kıymettar vaktini geçiriyorsun. Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemâl alıyorsun!

Eğer desen, “Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve fütur veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maişetin zarurî işleridir.” Öyle ise, ben de sana derim ki:

Eğer yüz kuruş bir gündelikle çalışsan, sonra biri gelse, dese ki: “Gel, on dakika kadar şurayı kaz; yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın.” Sen ona “Yok, gelmem. Çünkü on kuruş gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak” desen, ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin.

Aynen onun gibi, sen şu bağında nafakan için işliyorsun. Eğer farz namazı terk etsen, bütün sa’yin semeresi, yalnız dünyevî ve ehemmiyetsiz ve bereketsiz bir nafakaya münhasır kalır. Eğer sen istirahat ve teneffüs vaktini, ruhun rahatına, kalbin teneffüsüne medar olan namaza sarf etsen, o vakit, bereketli


derd-i maişet: geçim derdi (bk. a-y-ş)
divanece: akılsızca
dünyaperest: dünyaya tutkun
dünyevî: dünyaya ait
elzem: çok gerekli olan
fen: bilim
fevkinde: üstünde
fütur: usanç
fütursuz: usanmadan
fuzulî: lüzumsuz
hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
haps-i ebedi: sonsuz hapis (bk. e-b-d)
havf: korku
hayat-ı daime: devamlı hayat (bk. ḥ-y-y)
hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı (bk. ḥ-y-y)
hayvânât: hayvanlar (bk. ḥ-y-y)
iktidar: kuvvet, güç (bk. ḳ-d-r)
istidat: yetenek, kabiliyet (bk. a-d-d)
istihfaf: hafife alma
itham: suçlama
kemâl: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)
kesret: çokluk (bk. k-s̱-r)
keyfiyet: nitelik, özellik
kıymettar: kıymetli, değerli
kozmoğrafya: gökbilimi, astronomi
lâtif: hoş, güzel (bk. l-ṭ-f)
levâzımat: gerekli şeyler
mâlâyâni: anlamsız, faydasız (bk. mâ-lâ)
malûmat: bilgiler (bk. a-l-m)
medar: sebep, vesile
meşâgıl-i dünyeviye: dünya meşguliyetleri
meşgale: meşguliyet, iş
münhasır: sınırlı
müstehak: hak eden (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
nafaka: geçim için gerekli olan şey
sa’y: çalışma
semere: ürün
suhre: zoraki, angarya iş gören
suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)
tâzip: azap verme, cezalandırma
tedarik: elde etme
tedip: edeplendirme, haddini bildirme
vazife-i asliye: asıl görev
Zuhal: Satürn gezegeni

nafaka-i dünyeviye ile beraber, senin nafaka-i uhreviyene ve zâd-ı âhiretine ehemmiyetli bir menba olan iki maden-i mânevî bulursun.

Birinci maden: Bütün bağındaki HAŞİYE-1 yetiştirdiğin, çiçekli olsun, meyveli olsun, her nebatın, her ağacın tesbihatından, güzel bir niyetle, bir hisse alıyorsun.

İkinci maden: Hem bu bağdan çıkan mahsulâttan kim yese-hayvan olsun, insan olsun, inek olsun, sinek olsun, müşteri olsun, hırsız olsun-sana bir sadaka hükmüne geçer. Fakat o şartla ki, sen Rezzâk-ı Hakikî namına ve izni dairesinde tasarruf etsen ve Onun malını Onun mahlûkatına veren bir tevziat memuru nazarıyla kendine baksan…

İşte, bak, namazı terk eden ne kadar büyük bir hasâret eder. Ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder. Ve sa’ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i mânevî temin eden o iki neticeden ve o iki madenden mahrum kalır, iflâs eder. Hattâ ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. “Neme lâzım,” der. “Ben zaten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti niçin çekeceğim?” diyecek, kendini tembelliğe atacak. Fakat evvelki adam der: “Daha ziyade ibadetle beraber sa’y-i helâle çalışacağım. Tâ kabrime daha ziyade ışık göndereceğim, âhiretime daha ziyade zahîre tedarik edeceğim.”

Elhasıl: Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise, senin elinde senet yok ki ona mâliksin. Öyle ise, hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil; lâakal günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at.

Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var.

Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tâbidir. Nasıl ki, âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar. Siyah ise siyah görünür; kırmızı ise kırmızı görünür. Hem onun keyfiyetine bakar. O âyine şişesi düzgünse, sarayı güzel gösterir. Düzgün değilse çirkin gösterir. En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü, sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi


Haşiye-1

Bu Makam, bir bağda, bir zâta bir derstir ki, bu tarzla beyan edilmiş.


âlem-i misal: görüntüler âlemi (bk. a-l-m; m-s̱-l)
amel: iş, fiil
âyine: ayna
beyan: açıklama (bk. b-y-n)
elhasıl: kısaca, özetle
fütur: usanç
hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hasâret: ziyan
haşiye: dipnot açıklayıcı not
ihtiyat akçesi: tedbir akçesi, yedek para
istikbal: gelecek
keyfiyet: nitelik, özellik
kuvve-i mânevî: mânevî kuvvet (bk. a-n-y)
lâakal: en az
maden-i mânevî: mânevî kaynak (bk. a-n-y)
mahlukât: yaratılmışlar (bk. ḫ-l-ḳ)
mahsulât: ürünler
mahsus: özel
mâlik: sahip (bk. m-l-k)
menba: kaynak
misillü: gibi (bk. m-s̱-l)
nafaka-i dünyeviye: dünya hayatında geçinmek için lüzumlu olan şey
nafaka-i uhreviye: âhiret hayatında geçinmek için lüzumlu olan şey (bk. e-ḫ-r)
nazar: bakış (bk. n-ẓ-r)
nebat: bitki
Rezzâk-ı Hakikî: gerçek rızık verici olan Allah (bk. r-z-ḳ; ḥ-ḳ-ḳ)sa’y: çalışma
sa’y-i helâl: helâl çalışma
sandukça-i uhreviye: âhiret sandığı (bk. e-ḫ-r)
şehadet: şahitlik, tanıklık (bk. ş-h-d)
şevk: şiddetli arzu ve istek
tâbi: uyan
tasarruf etmek: kullanmak (bk. ṣ-r-f)
tedarik: elde etme
tesbihat: Allah’ı öven ve kusurdan yüce tutan sözler (bk. s-b-ḥ)
teşkil olunmak: oluşturulmak
tevziat: dağıtım
zâd-ı âhiret: âhiret azığı (bk. e-ḫ-r)
zahîre: azık
ziyade: çok, fazla
zulümatlı: karanlık (bk. ẓ-l-m)

âleminin şeklini değiştirirsin. Ya aleyhinde, ya lehinde şehadet ettirebilirsin. Eğer namazı kılsan, o namazınla o âlemin Sâni-i Zülcelâline müteveccih olsan, birden, sana bakan âlemin tenevvür eder. Adeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümâtını dağıtır ve o hercümerc-i dünyeviyedeki karma karışık perişaniyet içindeki tebeddülât ve harekât, hikmetli bir intizam ve mânidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir.

اَللهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 

âyet-i pür-envârından bir nuru senin kalbine serper. Senin o günkü âlemini, o nurun in’ikâsıyla ışıklandırır, senin lehinde nuraniyetle şehadet ettirir.

Sakın deme, “Benim namazım nerede, şu hakikat-i namaz nerede?” Zira, bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacı gibi, kendi ağacını tavsif eder. Fark yalnız icmal ve tafsil ile olduğu gibi; senin ve benim gibi bir âmînin—velev hissetmezse—namazı, büyük bir velînin namazı gibi şu nurdan bir hissesi var, şu hakikatten bir sırrı vardır—velev şuurun taallûk etmezse. Fakat derecâta göre inkişaf ve tenevvürü ayrı ayrıdır. Nasıl bir hurma çekirdeğinden tâ mükemmel bir hurma ağacına kadar, ne kadar merâtip bulunur. Öyle de, namazın derecatında da daha fazla meratip bulunabilir. Fakat bütün o merâtipte, o hakikat-i nuraniyenin esası bulunur.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى مَنْ قَالَ ﴿ اَلصَّلٰوةُ عِمَادُ الدِّينِ ﴾ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِۤ اَجْمَعِينَ     2


Dipnot-1

“Allah göklerin ve yerin nurudur.” Nur Sûresi, 24:35.

Dipnot-2

Allahım! “Namaz dinin direğidir”(Tirmizî, İmân: 8; İbni Mâce, Fiten: 12; Müsned, 5:231, 237; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:76.) buyuran zâta ve bütün âl ve ashâbına salât ve selâm et.


âmî: cahil
âyet-i pür-envâr: nurlarla dolu âyet (bk. n-v-r)
derecât: dereceler
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikat-i namaz: gerçek namaz; namazın gerçek mahiyeti, esası (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikat-i nuraniye: parlak hakikat (bk. ḥ-ḳ-ḳ; n-v-r)
harekât: hareketler
hercümerc-i dünyeviye: dünyanın kargaşaları
hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)
icmal: özet (bk. c-m-l)
in’ikâs: yansıma
inkişaf: açığa çıkma (bk. k-ş-f)
intizam: düzenlilik (bk. n-ẓ-m)
kitabet-i kudret: kudret yazması (bk. k-t-b; ḳ-d-r)
mânidar: anlamlı (bk. a-n-y)
merâtip: mertebeler
müteveccih: yönelme
nuraniyet: parlaklık, aydınlık (bk. n-v-r)
Sâni-i Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve herşeyi sanatla yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)
şehadet: şahitlik, tanıklık (bk. ş-h-d)
taallûk etmek: ilgili olmak
tafsil: ayrıntılandırma
tavsif etmek: özelliklerini anlatmak (bk. v-ṣ-f)
tebeddülât: değişiklikler
tenevvür: nurlanma, aydınlanma (bk. n-v-r)velev: eğer, gerçi
velî: Allah dostu (bk. v-l-y)
zulümat: karanlıklar (bk. ẓ-l-m)

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, Birinci Makam, Beşinci İkaz, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.365

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/365

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? – Cumartesi Dersleri 21. 4.

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? - Cumartesi Dersleri 21. 4.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor?” konusu işlenmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz Birinci Makam Dördüncü İkaz

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? - Cumartesi Dersleri 21. 4.
Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? – Cumartesi Dersleri 21. 4.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Söz

Birinci Makam

DÖRDÜNCÜ İKAZ

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır; ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gınâ; ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya; ve herhalde mahkemen olan mahşerde sened ve berat; ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat köprüsünde nur ve burâk olacak bir namaz neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır?

Bir adam sana yüz liralık bir hediye va’d etse, yüz gün seni çalıştırır. Hulfü’l-va’d edebilir o adama itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulfü’l-va’d hakkında muhal olan bir Zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va’d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle Onu va’dinde itham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir tedibe ve dehşetli bir tâzibe müstehak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde, Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve lâtif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?


âciz: güçsüz (bk. a-c-z)
âkıl: akıllı
berat: kurtuluş
burak: iman ehlini Sırat köprüsünden geçirecek olan binek, âhiret bineği
Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
cihet: yön
divanelik: akılsızlık
elem: acı, sıkıntı
fütur: usanç
fütursuz: usanmadan
gınâ: zenginlik (bk. ğ-n-y)
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
haps-i ebedi: sonsuz hapis (bk. e-b-d)
havf: korku
hulfü’l-va’d: sözünden dönme (bk. v-a-d)
iltihak etmek: katılmak
inkılâb etmek: dönüşmek
istihdam etmek: çalıştırmak
istihfaf: hafife alma
itham: suçlama
kalb olmak: dönüşmek
keramet: Allah’ın bir ikramı olarak, veli kullarda görünen olağanüstü haller (bk. k-r-m)
külfet: yük, zorluk
kut: gıda
lâtif: hoş, güzel (bk. l-ṭ-f)
mahşer: haşir meydanı (bk. ḥ-ş-r)
mâsiyet: günah, isyan
menzil: ev, mekân (bk. n-z-l)
merdâne: mertçe
meşakkat: güçlük, sıkıntı
misafirhane-i dünya: dünya misafirhanesi
muhal: imkânsız
mükellef: yükümlü
musibet: belâ, felaket
müstehak: hak eden (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
nefis: kişinin kendisi; insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu (bk. n-f-s)
nur: ışık, aydınlık (bk. n-v-r)
rahmet: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m)
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)
Sabûr: günahkârlara ve isyan edenlere ceza vermekte acele etmeyen ve kullarına sabır gücü ihsan eden Allah (bk. ṣ-b-r)
sarf etmek: harcamak
şevk: şiddetli arzu ve istek
Sırat köprüsü: Cehennem üzerine kurulu olan ve Cennete girmek için üzerinden geçilmesi gereken köprü
suhre: zoraki, angarya iş gören
taat: itaat, Allah’ın emirlerine uyma
târumâr etmek: dağıtmak
tâzip: azap verme, cezalandırma
tedip: edeplendirme, haddini bildirme
ulvî: yüce
va’d etmek: söz vermek (bk. v-a-d)
vazife-i ubûdiyet: kulluk görevi (bk. a-b-d)
ziya: ışık

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, Birinci Makam, Dördüncü İkaz, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.364

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/364


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır

13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı

13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret

12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas

12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas

12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas

11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2

10.16. Onuncu Söz Hatime

10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat

10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat

10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat

10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat

10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat

10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat

10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat

10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat

10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat

10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat

10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat

10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat

10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .

10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret

10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler

9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte

9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler

8. Sekizinci Söz

7. Yedinci Söz

6. Altıncı Söz

5. Beşinci Söz

4. Dördüncü Söz

3. Üçüncü Söz

2. İkinci Söz

1. Birinci Söz


Kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir. – Cumartesi Dersleri 21. 2.

Kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir. - Cumartesi Dersleri 21. 2.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir.” konusu işlenmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz Birinci Makam İkinci İkaz.

Kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir. - Cumartesi Dersleri 21. 2.
Kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir. – Cumartesi Dersleri 21. 2.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Söz

Birinci Makam

İKİNCİ İKAZ

Ey şikemperver nefsim! Acaba, hergün hergün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu?

Madem vermiyor; çünkü ihtiyaç tekerrür ettiğinden usanç değil, belki telezzüz ediyorsun. Öyle ise, hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir.

Evet, nihayetsiz teessürat ve elemlere maruz ve müptelâ ve nihayetsiz telezzüzâta ve emellere meftun ve pürsevda bir kalbin kut ve kuvveti, herşeye kadîr bir Rahîm-i Kerîmin kapısını niyaz ile çalmakla elde edilebilir.

Evet, şu fâni dünyada kemâl-i sür’atle vâveylâ-yı firakı koparan giden, ekser mevcudatla alâkadar bir ruhun âb-ı hayatı ise, herşeye bedel bir Mâbûd-u Bâkînin, bir Mahbûb-u Sermedînin çeşme-i rahmetine namaz ile teveccüh etmekle içilebilir.

Evet, fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve ezelî ve ebedî bir Zâtın âyinesi olan ve nihayetsiz derecede nazik ve letâfetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir lâtife-i Rabbâniye, şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümatlı ve boğucu olan ahvâl-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.


âb-ı hayat: hayat suyu (bk. ḥ-y-y)
ahvâl-i dünyeviye: dünyanın halleri
âyine: ayna
cenah: kanat, yön
çeşme-i rahmet: rahmet çeşmesi (bk. r-ḥ-m)
cezb ve celb etmek: çekmek
ebed: sonsuzluk (bk. e-b-d)
ebedî: sonu olmayan, sonsuz (bk. e-b-d)
ekser: pekçok (bk. k-s̱-r)
elem: acı, sıkıntı
emel: arzu, istek
ezelî: başlangıcı olmayan, sonsuz bk. e-z-l)
fâni: gelip geçici, ölümlü (bk. f-n-y)
fıtraten: yaratılış itibarıyla (bk. f-ṭ-r)
halk olunmak: yaratılmak (bk. ḫ-l-ḳ)
hane-i cisim: beden, cisim evi
havâ-yı nesîm: hoş ve hafif rüzgar havası
iltihak etmek: katılmakkadîr: her şeye gücü yeten (bk. ḳ-d-r)
kâr-ı akıl: akıl kârı
kasavetli: üzüntülü, sıkıntılı
kemâl-i sür’atle: çok hızlı (bk. k-m-l)
külfet: yük, zorluk
kut: gıda
lâtife-i Rabbaniye: İlâhî hakikatleri hisseden ve mânevî zevkleri alan his, duygu (bk. l-ṭ-f; r-b-b)
letâfetli: güzel, hoş (bk. l-ṭ-f)
Mâbûd-u Bâkî: ibadete lâyık olan ve varlığı hiçbir zaman son bulmayan Allah (bk. a-b-d; b-ḳ-y)
Mahbûb-u Sermedî: varlığı sonsuz sevgili Allah (bk. ḥ-b-b)
maruz: tesiri altında kalmak
meftun: düşkün, tutkun, bağımlı
meşakkat: güçlük, sıkıntı
mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)
müptelâ: düşkün, bağımlı
muztarip olmak: ıztırap çekmek
nazik: ince, zarif
nihayetsiz: sonsuz
niyaz: dua, yalvarma
pürsevda: sevgiyle dolu
Rahîm-i Kerîm: rahmet ve ikram sahibi Allah (bk. r-ḥ-m; k-r-m)
şikemperver: boğazına düşkün
sırr-ı insani: insanın mânevî duygusu
tasavvur: zihinde şekillendirme, tasarlama (bk. ṣ-v-r)
teessürat: üzüntüler
tekerrür: tekrarlanma
telezzüz: lezzet alma, lezzetlenme
telezzüzât: lezzetlenmeler
teveccüh: yönelme
vâveylâ-yı firak: ayrılık feryadı (bk. f-r-ḳ)
zînur: nurlu (bk. ẕî; n-v-r)
zîşuur: şuur sahibi (bk. ẕî; ş-a-r)
zulümatlı: karanlık (bk. ẓ-l-m)

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, Birinci Makam, İkinci İkaz, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.363

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/363


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır

13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı

13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret

12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas

12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas

12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas

11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2

10.16. Onuncu Söz Hatime

10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat

10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat

10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat

10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat

10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat

10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat

10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat

10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat

10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat

10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat

10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat

10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat

10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .

10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret

10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler

9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte

9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler

8. Sekizinci Söz

7. Yedinci Söz

6. Altıncı Söz

5. Beşinci Söz

4. Dördüncü Söz

3. Üçüncü Söz

2. İkinci Söz

1. Birinci Söz


Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın? – Cumartesi Dersleri 21. 1.

Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir Hiç kat'î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın - Cumartesi Dersleri 21. 1.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz Birinci Makam Birinci İkaz.

Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir Hiç kat'î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın - Cumartesi Dersleri 21. 1.
Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın – Cumartesi Dersleri 21. 1.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Söz

İki Makamdır

Birinci Makam

اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا     1

BİR ZAMAN sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi: “Namaz iyidir. Fakat hergün, hergün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor.”

O zâtın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra, nefsimi dinledim. İşittim ki, aynı sözleri söylüyor. Ve ona baktım, gördüm ki, tembellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım: O zat o sözü bütün nüfus-u emmârenin namına söylemiş gibidir veya söylettirilmiştir. O zaman ben dahi dedim: Madem nefsim emmâredir. Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyle ise nefsimden başlarım.

Dedim: Ey nefis! Cehl-i mürekkep içinde, tembellik döşeğinde, gaflet uykusunda söylediğin şu söze mukabil, Beş İkazı benden işit.

BİRİNCİ İKAZ

Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Sana usanç veren, tevehhüm-ü ebediyettir. Keyif için, ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasaydın ki ömrün azdır, hem faidesiz gidiyor; elbette onun yirmi dörtten birisini, hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek, usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebep olur.


Dipnot-1

“Şüphesiz ki namaz, mü’minler üzerine belli vakitler için farz olarak yazılmıştır.” Nisâ Sûresi, 4:103.


bedbaht: talihsiz
cehl-i mürekkep: bilmediğinden habersiz kimsenin cehaleti
ebedî: sonsuz (bk. e-b-d)
emmâre: kötülüğü emreden
gaflet: duyarsızlık, mânevî sorumluluklarından habersiz davranma hali (bk. ğ-f-l)
hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hayat-ı ebediye: sonsuz hayat (bk. ḥ-y-y; e-b-d)
iştiyak: çok kuvvetli arzu ve istek
ıslah: iyileştirme, düzeltme (bk. ṣ-l-ḥ)
kat’î: kesin
medar: vesile, dayanak
mukabil: karşılık
nefis: kişinin kendisi; insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu (bk. n-f-s)
nüfûs-u emmâre: kötülüğü emreden nefisler (bk. n-f-s)
saadet: mutluluk
sinnen: yaş itibarıyla
tahrik: harekete geçirme
tevehhüm-ü ebediyet: sonsuza kadar yaşayacağını sanmak (bk. e-b-d)

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, Birinci Makam, Birinci İkaz, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.362

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/362


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır

13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı

13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret

12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas

12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas

12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas

11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2

10.16. Onuncu Söz Hatime

10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat

10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat

10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat

10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat

10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat

10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat

10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat

10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat

10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat

10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat

10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat

10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat

10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .

10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret

10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler

9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte

9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler

8. Sekizinci Söz

7. Yedinci Söz

6. Altıncı Söz

5. Beşinci Söz

4. Dördüncü Söz

3. Üçüncü Söz

2. İkinci Söz

1. Birinci Söz