Tedâi-yi efkâr, galiben ihtiyarsızdır; onda mes’uliyet yoktur. – Cumartesi Dersleri 21. 8.

Cumartesi Derslerinde bu hafta “Tedâi-yi efkâr, galiben ihtiyarsızdır; onda mes’uliyet yoktur.” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz İkinci Makam Üçüncü Vecih.

Tedâi-yi efkâr, galiben ihtiyarsızdır; onda mes'uliyet yoktur. - Cumartesi Dersleri 21. 8.
Tedâi-yi efkâr, galiben ihtiyarsızdır; onda mes’uliyet yoktur. – Cumartesi Dersleri 21. 8.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Sözün İkinci Makamı

ÜÇÜNCÜ VECİH

Budur ki: Eşya mabeynlerinde bazı münasebât-ı hafiye bulunur. Hattâ, hiç ümit etmediğin şeyler içinde münasebet ipleri bulunur. Ya bizzat bulunur; veya senin hayalin, meşgul olduğu san’ata göre o ipleri yapmış, onları birbiriyle bağlamış.

Şu sırr-ı münasebettendir ki, bazan bir mukaddes şeyi görmek, bir mülevves şeyi hatıra getirir. Fenn-i beyanda beyan olunduğu gibi, “Hariçte uzaklık sebebi olan zıddiyet ise, hayalde sebeb-i kurbiyettir.” Yani, iki zıddın suretlerinin cem’ine vasıta, bir münasebet-i hayaliyedir. Bu münasebetle gelen tahattura “tedâi-yi efkâr” tabir edilir. Meselâ, sen namazda, münacatta, Kâbe karşısında, huzur-u İlâhîde iken, âyâtı tefekkürde olduğun bir halde, şu tedâi-yi efkâr, seni tutup en uzak mâlâyâniyât-ı rezileye sevk eder.

Senin başın böyle bir tedâi-yi efkâra müptelâ ise, sakın telâş etme. Belki intibaha geldiğin anda dön. “Aman, ne kusur ettim!” deyip tetkikle meşgul olup durma; tâ o zayıf münasebet, senin dikkatinle kuvvet peyda etmesin. Zira, teessür gösterdikçe, ehemmiyet verdikçe, senin o zayıf tahatturun melekeye döner, bir maraz-ı hayalî olur. Korkma, maraz-ı kalbî değil. Şu nevi tahattur ise, galiben ihtiyarsızdır. Hususan, hassas asabîlerde daha galiptir. Şeytan şu nevi vesvesenin madenini çok işlettirir.

Şu yaranın merhemi şudur ki:

Tedâi-yi efkâr, galiben ihtiyarsızdır; onda mes’uliyet yoktur. Hem tedâide mücaveret var, temas ve ihtilât yoktur. Onun için, efkârın keyfiyetleri birbirine sirayet etmez, birbirine zarar vermez. Nasıl ki, şeytan ile melek-i ilham, kalb taraflarında mücaveretleri var. Ve füccar ve ebrârın karâbetleri ve bir meskende durmaları zarar vermez. Öyle de, tedâi-yi efkâr saikasıyla, istemediğin pis hayalât gelip nezih efkârın içine girse, zarar vermez-meğer kasten olsa veya zarar zannıyla onunla ziyade meşgul olsa. Hem bazan kalb yoruluyor. Fikir, kendini eğlendirmek için rastgele birşeyle meşgul olur. Şeytan fırsat bulur. Pis şeyleri önüne serpiyor, sürüyor.


amel: dinin emirlerini yerine getirmek
asabî: sinirli
âyât: âyetler
beyan: açıklama (bk. b-y-n)
cem’: bir araya gelme (bk. c-m-a)
ebrâr: iyi kimseler
efkâr: fikirler, düşünceler (bk. f-k-r)
eşya: şeyler, varlıklar
fenn-i beyan: konuşma bilimi (bk. b-y-n)
füccar: günahkârlar
galiben: çoğunlukla
galip: daha kuvvetli, baskın
hariç: dış
hayalât: hayaller (bk. ḫ-y-l)
hususan: özellikle
huzur-u İlâhî: Allah’ın huzuru (bk. ḥ-ḍ-r; e-l-h)
ihtilât: karışma
ihtiyar: irade, tercih (bk. ḫ-y-r)
intibah: uyanış
Kâbe: (bk. bilgiler)
karâbet: yakınlık
kasten: bilerek ve isteyerek (bk. ḳ-s-d)
keyfiyet: durum, esas
kuvvet peyda etmek: kuvvet kazanmak
mabeyn: ara
maden: kaynak
mâlâniyât-ı reziliye: kötü ve çirkin şeyler (bk. mâ-lâ)
maraz-ı hayalî: hayalî hastalık (bk. ḫ-y-l)
maraz-ı kalbî: kalbî hastalık
melek-i ilham: ilham meleği (bk. m-l-k)
meleke: alışkanlık (bk. m-l-k)
mes’uliyet: sorumluluk
mesken: yer, ev (bk. s-k-n)
mücaveret: komşuluk
mukaddes: kutsal (bk. ḳ-d-s)
mülevves: kirli, pis
münacat: dua, yakarış (bk. n-c-v)
münasebet: ilişki, bağlantı (bk. n-s-b)
münasebât-ı hafiye: gizli münasebetler (bk. n-s-b)
münasebet-i hayaliye: hayalî münasebet, bağlantı (bk. n-s-b; ḫ-y-l)
müptelâ: bağımlı, tutkun
neş’et etmek: meydana gelmek
nevi: çeşit
nezih: temiz, pak (bk. n-z-h)
saika: sevk etme
sebeb-i kurbiyet: yakınlık sebebi (bk. s-b-b)
sirayet: bulaşma
sırr-ı münasebet: münasebet, ilişki sırrı (bk. n-s-b)
suret: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)
tabir: ifade (bk. a-b-r)
taharrî: araştırma
tahattur: hatırlama
takvâ: Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyma (bk. v-ḳ-y)
tedâi: çağrışım
tedâi-yi efkâr: fikirlerin çağrışımı (bk. f-k-r)
teessür: üzüntü
tefekkür: düşünme (bk. f-k-r)
teşeddüt: şiddetlenme
tetkik: inceleme
vesvese: şüphe, kuruntu
ziyade: fazla
zıddiyet: zıtlık

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, İkinci Makam, ÜÇÜNCÜ VECİH, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.369

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/ikinci-makam/370


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

“Tedâi-yi efkâr, galiben ihtiyarsızdır; onda mes’uliyet yoktur. – Cumartesi Dersleri 21. 8.” için 4 yanıt

  1. Geri bildirim: CUMARTESİ DERSLERİ

Feel free to comment. Yorum yapmaktan çekinmeyin.

Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et