Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? – Cumartesi Dersleri 21. 4.

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? - Cumartesi Dersleri 21. 4.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor?” konusu işlenmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz Birinci Makam Dördüncü İkaz

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? - Cumartesi Dersleri 21. 4.
Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? – Cumartesi Dersleri 21. 4.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Söz

Birinci Makam

DÖRDÜNCÜ İKAZ

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır; ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gınâ; ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya; ve herhalde mahkemen olan mahşerde sened ve berat; ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat köprüsünde nur ve burâk olacak bir namaz neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır?

Bir adam sana yüz liralık bir hediye va’d etse, yüz gün seni çalıştırır. Hulfü’l-va’d edebilir o adama itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulfü’l-va’d hakkında muhal olan bir Zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va’d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle Onu va’dinde itham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir tedibe ve dehşetli bir tâzibe müstehak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde, Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve lâtif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?


âciz: güçsüz (bk. a-c-z)
âkıl: akıllı
berat: kurtuluş
burak: iman ehlini Sırat köprüsünden geçirecek olan binek, âhiret bineği
Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
cihet: yön
divanelik: akılsızlık
elem: acı, sıkıntı
fütur: usanç
fütursuz: usanmadan
gınâ: zenginlik (bk. ğ-n-y)
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
haps-i ebedi: sonsuz hapis (bk. e-b-d)
havf: korku
hulfü’l-va’d: sözünden dönme (bk. v-a-d)
iltihak etmek: katılmak
inkılâb etmek: dönüşmek
istihdam etmek: çalıştırmak
istihfaf: hafife alma
itham: suçlama
kalb olmak: dönüşmek
keramet: Allah’ın bir ikramı olarak, veli kullarda görünen olağanüstü haller (bk. k-r-m)
külfet: yük, zorluk
kut: gıda
lâtif: hoş, güzel (bk. l-ṭ-f)
mahşer: haşir meydanı (bk. ḥ-ş-r)
mâsiyet: günah, isyan
menzil: ev, mekân (bk. n-z-l)
merdâne: mertçe
meşakkat: güçlük, sıkıntı
misafirhane-i dünya: dünya misafirhanesi
muhal: imkânsız
mükellef: yükümlü
musibet: belâ, felaket
müstehak: hak eden (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
nefis: kişinin kendisi; insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu (bk. n-f-s)
nur: ışık, aydınlık (bk. n-v-r)
rahmet: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m)
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)
Sabûr: günahkârlara ve isyan edenlere ceza vermekte acele etmeyen ve kullarına sabır gücü ihsan eden Allah (bk. ṣ-b-r)
sarf etmek: harcamak
şevk: şiddetli arzu ve istek
Sırat köprüsü: Cehennem üzerine kurulu olan ve Cennete girmek için üzerinden geçilmesi gereken köprü
suhre: zoraki, angarya iş gören
taat: itaat, Allah’ın emirlerine uyma
târumâr etmek: dağıtmak
tâzip: azap verme, cezalandırma
tedip: edeplendirme, haddini bildirme
ulvî: yüce
va’d etmek: söz vermek (bk. v-a-d)
vazife-i ubûdiyet: kulluk görevi (bk. a-b-d)
ziya: ışık

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, Birinci Makam, Dördüncü İkaz, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.364

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/364


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır

13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı

13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret

12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas

12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas

12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas

11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2

10.16. Onuncu Söz Hatime

10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat

10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat

10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat

10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat

10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat

10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat

10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat

10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat

10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat

10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat

10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat

10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat

10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .

10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret

10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler

9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte

9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler

8. Sekizinci Söz

7. Yedinci Söz

6. Altıncı Söz

5. Beşinci Söz

4. Dördüncü Söz

3. Üçüncü Söz

2. İkinci Söz

1. Birinci Söz


ON ÜÇÜNCÜ REŞHA: Bak, dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. – Cumartesi Dersleri 19. 13.

ON ÜÇÜNCÜ REŞHA: Bak, dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. - Cumartesi Dersleri 19. 13.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Bak, dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor.” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler isimli eserinden On Dokuzuncu Söz On Üçüncü Reşha.

ON ÜÇÜNCÜ REŞHA: Bak, dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. - Cumartesi Dersleri 19. 13.
ON ÜÇÜNCÜ REŞHA: Bak, dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. – Cumartesi Dersleri 19. 13.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

On Dokuzuncu Söz

 Risalet-i Ahmediyeye dairdir

ON ÜÇÜNCÜ REŞHA

Acaba bütün efâzıl-ı benî Âdemi arkasına alıp, arz üstünde durup, Arş-ı Âzama müteveccihen el kaldırıp dua eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkın fahr-i kâinat ne istiyor?

Bak, dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. Hem, merâyâ-yı mevcudatta ahkâmını ve cemâllerini gösteren bütün esmâ-i kudsiye-i İlâhiye ile beraber istiyor. Hattâ, eğer rahmet, inâyet, hikmet, adalet gibi hesapsız o matlubun esbab-ı mucibesi olmasaydı, şu zâtın tek duası, baharımızın icadı kadar kudretine hafif gelen şu Cennetin binasına sebebiyet verecekti.

Evet, nasıl ki onun risaleti şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi. Öyle de, onun ubûdiyeti dahi öteki dârın açılmasına sebeptir. Acaba ehl-i akıl ve tahkike

 لَيْسَ فِى اْلاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ 

dedirten şu meşhud intizam-ı fâik, şu rahmet içinde kusursuz hüsn-ü san’at ve misilsiz cemâl-i Rububiyet, hiç böyle bir çirkinliği, böyle bir merhametsizliği, böyle bir intizamsızlığı kabul eder mi ki, en cüz’î, en ehemmiyetsiz arzuları, sesleri ehemmiyetle işitip ifa etsin; en ehemmiyetli, en lüzumlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin, anlamasın, yapmasın? Hâşâ ve kellâ!. Yüz bin defa hâşâ! Böyle bir cemâl, böyle bir çirkinliği kabul etmez, çirkin olmaz.

Yahu, ey hayalî arkadaşım! Şimdilik kâfidir, geri gitmeliyiz. Yoksa, yüz sene şu zamanda, şu cezirede kalsak, yine o zâtın garaib-i icraatını ve acaib-i vezâifini, yüzden birisine tamamen ihata edip temâşâsında doyamayız. Şimdi, gel, üstünde döneceğimiz her asra birer birer bakacağız. Bak, nasıl her asır, o şems-i hidayetten aldıkları feyizle çiçek açmışlar; Ebû Hanife, Şâfiî, Ebû Bayezid-i Bistâmî,


Dipnot-1

“İmkân dairesinde, şu varlık âleminden daha mükemmeli, daha üstünü yoktur.” İmam-ı Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 4:258; İbni Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, 1:53, 4:154.


acaib-i vezâif: vazifelerin şaşırtıcılıkları
ahkâm: hükümler (bk. ḥ-k-m)
Arş-ı Âzam: Cenab-ı Hakkın yücelik ve egemenliğinin tecelli ettiği yer (bk. a-r-ş; a-z-m)
arz: yeryüzü
bekà: devamlılık, sonsuzluk (bk. b-ḳ-y)
bihakkın: gerçek anlamıyla (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
cemâl: güzellik (bk. c-m-l)
cemâl-i Rububiyet: Allah’ın bütün mahlukâtı terbiye ediciliğinin güzelliği (bk. c-m-l; r-b-b)
cezire: yarımada
cüz’î: küçük, basit (bk. c-z-e)
dâr: yer
dâr-ı imtihan: imtihan yeri
Ebû Bayezid-i Bistâmî: (bk. bilgiler)
Ebû Hanife: (bk. bilgiler-İmâm-ı Âzam)
efâzıl-ı benî Âdem: insanlığın en faziletlileri (bk. f-ḍ-l)
ehl-i akıl ve tahkik: gerçeği araştıran akıl sahipleri (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
esbab-ı mucibe: gerektirici sebepler (bk. s-b-b; c-v-b)
esmâ-i kudsiye-i İlâhiye: Allah’ın mukaddes isimleri (bk. s-m-v; ḳ-d-s; e-l-h)
fahr-i kâinat: bütün âlemin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz (a.s.m.) (bk. k-v-n)
ferîd-i kevn ü zaman: zaman ve varlığın bir tanesi (bk. f-r-d; k-v-n)
feyiz: ilham, bolluk, bereket (bk. f-y-ḍ)
garaib-i icraat: icraatın gariplikleri
hâşâ ve kellâ: asla ve asla
hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)
hüsn-ü san’at: sanat güzelliği (bk. ḥ-s-n; ṣ-n-a)
icad: var etme, yaratma (bk. v-c-d)
ifa etme: yerine getirme
ihata etmek: kavramak
inâyet: bütün yararların, hikmetlerin ve faydaların kaynağı olan düzenlilik (bk. a-n-y)
intizam: düzenlilik (bk. n-ẓ-m)
intizam-ı fâik: üstün düzenlilik (bk. n-ẓ-m)
kudret: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)
lika: Allah’a kavuşma
matlup: istek (bk. ṭ-l-b)
merâyâ-yı mevcudat: varlıklar aynası (bk. v-c-d)
meşhud: görünen (bk. ş-h-d)
misilsiz: benzersiz (bk. m-s̱-l)
müteveccihen: yönelerek
risalet: peygamberlik (bk. r-s-l)
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)
Şâfiî: (bk. bilgiler-İmâm-ı Şâfiî)
şems-i hidayet: hidayet güneşi (bk. h-d-y)
şeref-i nev-i insan: insanlığın şerefi
temâşâ: seyretme
ubûdiyet: kulluk (bk. a-b-d)

Şah-ı Geylânî, Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Rabbânî gibi milyonlar münevver meyveler veriyor.

Meşhudâtımızın tafsilâtını başka vakte tâlik edip, o mu’ciznümâ ve hidayet-edâya, bir kısım kat’î mu’cizâtına işaret eden bir salâvat getirmeliyiz.

عَلٰى مَنْ اُنْزِلَ عَلَيْهِ الْفُرْقَانُ الْحَكِيمُ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ     مِنَ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ     سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَاَلْفُ اَلْفِ سَلاَمٍ بِعَدَدِ حَسَنَاتِ اُمَّتِهِ     عَلٰى مَنْ بَشَّرَ بِرِسَالَتِهِ التَّوْرٰيةُ وَاْلاِنْجِيلُ وَالزَّبُورُ     وَبَشَّرَ بِنُبُوَّتِهِ اْلاِرْهَاصَاتُ وَهَوَاتِفُ الْجِنِّ وَاَوْلِيَۤاءُ اْلاِنْسِ وَكَوَاهِنُ الْبَشَرِ     وَانْشَقَّ بِاِشَارَتِهِ الْقَمَرُ     سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَسَلاَمٍ بِعَدَدِ اَنْفَاسِ اُمَّتِهِ     عَلٰى مَنْ جَۤائَتْ لِدَعْوَتِهِ الشَّجَرُ، وَنَزَلَ سُرْعَةً بِدُعَۤائِهِ الْمَطَرُ، وَاَظَلَّتْهُ الْغَمَامَةُ مِنَ الْحَرِّ     وَشَبِعَ مِنْ صَاعٍ مِنْ طَعَامِهِ مِاٰۤتٌ مِنَ الْبَشَرِ، وَنَبَعَ الْمَۤاءُ مِنْ بَيْنِ اَصَابِعِهِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ كَالْكَوْثَرِ، وَاَنْطَقَ اللهُ لَهُ الضَّبَّ وَالظَّبْىَ وَالْجِذْعَ وَالزِّرَاعَ وَالْجَمَلَ وَالْجَبَلَ وَالْحَجَرَ وَالْمَدَرَ صَاحِبِ الْمِعْرَاجِ وَمَا زَاغَ الْبَصَرُ     سَيِّدِنَا وَشَفِيعِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَسَلاَمٍ بِعَدَدِ كُلِّ الْحُرُوفِ الْمُتَشَكِّلَةِ فِى الْكَلِمَاتِ الْمُتَمَثِّلَةِ بِاِذْنِ الرَّحْمٰنِ فِى مَرَايَا تَمَوُّجَاتِ الْهَوَۤاءِ عِنْدَ قِرَاءَةِ كُلِّ كَلِمَةٍ مِنَ الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ قَارِئٍ مِنْ اَوَّلِ النُّزُولِ اِلٰۤى اٰخِرِ الزَّمَانِ     وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا يَۤا اِلٰهَنَا بِكُلِّ صَلاَةٍ مِنْهَا.. اٰمِينَ     1


Dipnot-1

Rahmânü’r-Rahîmden, Arş-ı Âzamdan gelen Furkan-ı Hakîmin kendisine indiği Efendimiz Muhammed’e, ümmetinin hasenatı adedince milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun.

Risaleti Tevrat, İncil ve Zebur’da müjdelenen; nübüvveti irhâsâtla, cinlerin hâtifleriyle, insanlık âleminin evliyalarıyla, beşerin kâhinleriyle müjdelenen; bir işaretiyle ay parçalanan Efendimiz Muhammed’e, ümmetinin hasenâtı adedince milyonlar salât ve selâm olsun.

Davetine ağaçların koşup geldiği, duâsıyla yağmurun hemen iniverdiği, sıcaktan korumak için bulutların ona gölge yaptığı, bir ölçek yemeğiyle yüzlerce insanın doyduğu, parmaklarının arasından üç defa kevser gibi suların çağladığı, onun hürmetine Allah’ın, kertenkeleyi, ceylânı, ağaç kütüğünü, zehirli keçinin kolunu, deveyi, dağı, taşı ve toprağı konuşturduğu, Miracın sahibi ve gözünün asla şaşmadığı o mu’cize-i kübrâda ruyetullaha mazhar olan Efendimiz ve Şefîimiz Muhammed’e, Kur’ân’ın ilk indiği zamandan kıyamete kadar onu okuyan herbir okuyucunun okuduğu herbir kelimenin hava dalgalarının aynalarına Rahmân’ın izniyle yansıyan bütün kelimelerinin bütün harfleri adedince, milyonlar salât ve selâm olsun.

Bütün bu salâvatlardan herbiri hürmetine bizi bağışla, ey İlâhımız, bize merhamet et. Âmin.


hidayet-edâ: hidayet verici (bk. h-d-y)
İmam-ı Gazâlî: (bk. bilgiler)
İmam-ı Rabbânî: (bk. bilgiler)
kat’i: kesin
meşhudât: görünenler (bk. ş-h-d)
mu’cizât: mu’cizeler (bk. a-c-z)
mu’ciznümâ: mu’cize gösteren (bk. a-c-z)
münevver: nurlu, aydınlanmış (bk. n-v-r)
Şah-ı Geylânî: (bk. bilgiler-Abdülkâdir-i Geylânî)
Şah-ı Nakşibend: (bk. bilgiler)
salâvat: Peygamberimize edilen rahmet ve esenlik duası (bk. ṣ-l-v)
tafsilât: ayrıntılar
tâlik etmek: sonraya bırakmak

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Dokuzuncu Söz, On Üçüncü Reşha, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.326


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır

13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı

13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret

12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas

12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas

12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas

11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2

10.16. Onuncu Söz Hatime

10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat

10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat

10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat

10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat

10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat

10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat

10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat

10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat

10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat

10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat

10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat

10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat

10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .

10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret

10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler

9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte

9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler

8. Sekizinci Söz

7. Yedinci Söz

6. Altıncı Söz

5. Beşinci Söz

4. Dördüncü Söz

3. Üçüncü Söz

2. İkinci Söz

1. Birinci Söz


ON İKİNCİ REŞHA: Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır. – Cumartesi Dersleri – 19. 12.

ON İKİNCİ REŞHA: Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır. - Cumartesi Dersleri - 19. 12.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır.” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler isimli eserinden On Dokuzuncu Söz On İkinci Reşha.

ON İKİNCİ REŞHA: Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır. - Cumartesi Dersleri - 19. 12.
ON İKİNCİ REŞHA: Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır. – Cumartesi Dersleri – 19. 12.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

On Dokuzuncu Söz

 Risalet-i Ahmediyeye dairdir

ON İKİNCİ REŞHA

İşte, şu zat, şu mevcudat Hâlıkının vahdâniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir burhan-ı nâtık, bir delil-i sadık olduğu gibi, haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir burhan-ı katıı, bir delil-i sâtııdır. Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır. Haşir meselesinde geçen1 şu sırrı, makam münasebetiyle tekrar ederiz.

İşte, bak: O zat öyle bir salât-ı kübrâda dua ediyor ki, güya şu cezire, belki arz, onun azametli namazıyla namaz kılar, niyaz eder.

Bak, hem öyle bir cemaat-i uzmâda niyaz ediyor ki, güya benî Âdemin zaman-ı Âdemden asrımıza, kıyamete kadar bütün nuranî, kâmil insanlar, ona ittibâ ile iktidâ edip duasına âmin diyorlar.

Hem bak, öyle bir hâcet-i âmme için dua ediyor ki, değil ehl-i arz, belki ehl-i semâvât, belki bütün mevcudat, niyazına, “Evet, yâ Rabbenâ, ver, biz dahi istiyoruz” deyip iştirak ediyorlar.

Hem öyle fakirâne, öyle hazinâne, öyle mahbubâne, öyle müştakâne, öyle tazarrukârâne niyaz ediyor ki, bütün kâinatı ağlattırıyor, duasına iştirak ettiriyor.

Bak, hem öyle bir maksat, öyle bir gaye için dua ediyor ki, insanı ve âlemi, belki bütün mahlûkatı esfel-i sâfilînden, sukuttan, kıymetsizlikten, faidesizlikten, âlâ-yı illiyyîne, yani kıymete, bekàya, ulvî vazifeye çıkarıyor.

Bak, hem öyle yüksek bir fizâr-ı istimdatkârâne ve öyle tatlı bir niyaz-ı istirhamkârâne ile istiyor, yalvarıyor ki, güya bütün mevcudata ve semâvâta ve Arşa işittirip, vecde getirip, duasına “Âmin Allahümme âmin” dedirtiyor.

Bak, hem öyle Semî, Kerîm bir Kadîrden, öyle Basîr, Rahîm bir Alîmden hâcetini istiyor ki, bilmüşahede, en hafî bir zîhayatın en hafî bir hâcetini, bir niyazını görür, işitir, kabul eder, merhamet eder. Çünkü istediğini—velev lisan-ı hâl ile olsun—verir. Ve öyle bir suret-i hakîmâne, basîrâne, rahîmânede verir ki, şüphe bırakmaz, bu terbiye ve tedbir öyle bir Semî ve Basîr ve öyle bir Kerîm ve Rahîme hastır.


Dipnot-1

bk. Onuncu Söz, Mukaddime, Dördüncü İşaret, Beşinci Hakikat.

âlâ-yı illiyyîn: yücelerin en yücesi
Alîm: sonsuz ilim sahibi ve ilmi her şeyi kuşatan Allah (bk. a-l-m)
Allahümme âmin: ey Allahım, kabul eyle (bk. e-m-n)
âmin: Allahım kabul eyle (bk. e-m-n)
Arş: Allah’ın hüküm ve egemenliğinin tecelli ettiği yer (bk. a-r-ş)
arz: yeryüzü
azametli: büyük (bk. a-z-m)
Basîr: her şeyi gören Allah (bk. b-ṣ-r)
basîrâne: görerek (bk. b-ṣ-r)
bekà: süreklilik, sonsuzluk (bk. b-ḳ-y)
benî Âdem: Âdemoğulları, insanlar
bilmüşahede: görüldüğü gibi (bk. ş-h-d)
burhan-ı katı: sağlam delil
burhan-ı nâtık: konuşan delil
cemaat-i uzmâ: büyük cemaat (bk. c-m-a; a-ẓ-m)
cezire: yarımada
delil-i sadık: doğru delil (bk. ṣ-d-ḳ)
delil-i sâtı: parlak delil
ehl-i arz: yeryüzündekiler
ehl-i semâvat: göktekiler (bk. s-m-v)
esfel-i sâfilîn: aşağıların en aşağısı
fakirâne: muhtaç bir şekilde (bk. f-ḳ-r)
fizâr-ı istimdatkârâne: yardım isteyerek inleyip ağlamak
hâcet: ihtiyaç (bk. ḥ-v-c)
hâcet-i âmme: genel ihtiyaç (bk. ḥ-v-c)
hafî: gizli
Hâlık: yaratıcı Allah (bk. ḫ-l-ḳ)
hakkaniyet: doğruluk (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
haşir: öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma (bk. ḥ-ş-r)
hazinâne: hüzünlü bir şekilde
hidayet: hak ve doğru yolda oluş (bk. h-d-y)
iktida: uyma
iştirak etmek: katılmak
ittibâ: tabi olma, uyma
Kadîr: sonsuz güç ve kudret sahibi Allah (bk. ḳ-d-r)
kâinat: evren, yaratılmış her şey (bk. k-v-n)
kâmil: kemâl ve fazilet sahibi (bk. k-m-l)
Kerîm: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah (bk. k-r-m)
lisan-ı hâl: hal ve beden dili
mahbubâne: sevimli bir şekilde (bk. ḥ-b-b)
mahlukât: yaratılmışlar (bk. ḫ-l-ḳ)
mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)
müştakâne: iştiyakla, çok isteyerek
niyaz: dua, yalvarma
niyaz-ı istirhamkârâne: rahmet dilercesine dua (bk. r-ḥ-m)
nuranî: nurlu, aydınlık (bk. n-v-r)
Rahîm: sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)
rahîmâne: merhametli bir şekilde (bk. r-ḥ-m)
saadet: mutluluk
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)
salât-ı kübrâ: en büyük namaz (bk. ṣ-l-v; k-b-r)
sebeb-i husul: meydana gelme sebebi
sebeb-i vücud: varlık sebebi (bk. v-c-d)
semâvât: gökler (bk. s-m-v)
Semî: her şeyi işiten Allah (bk. s-m-a)
sukut: düşüş, alçalış
suret-i hakîmâne: hikmetli bir şekilde (bk. ṣ-v-r ; ḥ-k-m)
tazarrukârâne: yalvarıp yakararak
tedbir: idare etme (bk. d-b-r)
ulvî: yüce
vahdâniyet: birlik (bk. v-ḥ-d)
vecd: coşku
velev: eğer, hatta
vesile-i icad: var ediliş vesilesi (bk. v-c-d)
vesile-i vusul: kavuşma vesilesi
yâ Rabbenâ: ey Rabbimiz (bk. r-b-b)
zaman-ı Âdem: Âdem Peygamberin (a.s.) zamanı
zîhayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Dokuzuncu Söz, On İkinci Reşha, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.324


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

13. 3. On Üçüncü Söz – Birkaç biçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır

13. 2. On Üçüncü Sözün İkinci Makamı

13.1. On Üçüncü Söz Ders – i İbret

12. 3. On İkinci Söz – Dördüncü Esas

12. 2. On İkinci Söz – İkinci ve Üçüncü Esas

12. 1. On İkinci Söz – Birinci Esas

11. 3. Onbirinci Söz Hakikatin Yüzü 2

10.16. Onuncu Söz Hatime

10.15. Onuncu Söz Onikinci Hakikat

10.14. Onuncu Söz Onbirinci Hakikat

10.13. Onuncu Söz Onuncu Hakikat

10.12. Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat

10.11. Onuncu Söz Sekizinci Hakikat

10.10. Onuncu Söz Yedinci Hakikat

10.9. Onuncu Söz Altıncı Hakikat

10.8. Onuncu Söz Beşinci Hakikat

10.7. Onuncu Söz Dördüncü Hakikat

10.6. Onuncu Söz Üçüncü Hakikat

10.5. Onuncu Söz İkinci Hakikat

10.4. Onuncu Söz 3. ve 4. İşaret ile 1. Hakikat

10.3. Onuncu Söz Mukaddime İkinci İşaret .

10.2. Onuncu Söz Mukaddime Birinci İşaret

10.1. Onuncu Söz Temsili Hikayecik 1-12. Suretler

9.2. Dokuzuncu Söz Beşinci Nükte

9. 1. Dokuzuncu Söz 1.-4. Nükteler

8. Sekizinci Söz

7. Yedinci Söz

6. Altıncı Söz

5. Beşinci Söz

4. Dördüncü Söz

3. Üçüncü Söz

2. İkinci Söz

1. Birinci Söz


Leyle-i Kadîrde ihtar edilen bir mesele-i mühimme – Cumartesi Dersleri 13. 8. – On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Zeyli

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan Sözler isimli eserinden On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Zeyli “Leyle-i Kadîrde ihtar edilen bir mesele-i mühimme” konusu işlenmektedir.

Leyle-i Kadîrde ihtar edilen bir mesele-i mühimme - Cumartesi Dersleri 13. 8. - On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Zeyli
Leyle-i Kadîrde ihtar edilen bir mesele-i mühimme – Cumartesi Dersleri 13. 8. – On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Zeyli

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Leyle-i Kadîrde ihtar edilen bir mesele-i mühimme

On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Zeyli

Leyle-i Kadîrde kalbe gelen pek geniş ve uzun bir hakikate, pek kısaca bir işaret edeceğiz. Şöyle ki:

Nev-i beşer bu son Harb-i Umumînin eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdadıyla ve merhametsiz tahribatıyla ve birtek düşmanın yüzünden yüzer masumu perişan etmesiyle ve mağlûpların dehşetli meyusiyetleriyle ve galiplerin dehşetli telâş


adavet: düşmanlık
âhiret: öteki dünya (bk. e-ḫ-r)
aziz: çok değerli, izzetli (bk. a-z-z)
bâd-ı heva: boşu boşuna, faydasız
biçare: çaresiz, zavallı
cihet: yön
Denizli: (bk. bilgiler)
eşedd-i istibdat: baskının en şiddetlisi
eşedd-i zulüm: zulmün en şiddetlisi (bk. ẓ-l-m)
fitrî: yaratılıştan gelen (bk. f-ṭ-r)
galip: yenen, üstün gelen
gam: sıkıntı, üzüntü
güya: sanki
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
ihtar: hatırlatma
inâyet-i İlâhiye: Allah’ın yardımı, lütfu (bk. a-n-y; e-l-h)
irşad: doğru yolu gösterme (bk. r-ş-d)
kat’î: kesin
Leyle-i Kadir: Kadir gecesi
mağlup: yenilen
mahpus: hapsedilmiş olan
maslahat: fayda, yarar (bk. ṣ-l-ḥ)
mavzer: bir cins tüfek
mesele-i mühimme: önemli mesele (bk. m-s̱-l)
meyusiyet: ümitsizlik
mübarek: bereketli, uğurlu (bk. b-r-k)
musibetzede: felakete uğramış
nev-i beşer: insanlık, insan türü
revolver: tabanca, küçük silah
sadakat: bağlılık (bk. ṣ-d-ḳ)
son Harb-i Umumî: İkinci Dünya Savaşı
tahribat: yıkımlar, bozmalar
tecavüz: saldırma, sataşma
uhuvvet-i İslâmiye: İslâm kardeşliği (bk. s-l-m)
zayi: kayıp
zeyl: ilâve, ek

ve hâkimiyetlerini muhafaza ve büyük tahribatlarını tamir edememelerinden gelen dehşetli vicdan azaplarıyla ve dünya hayatının bütün bütün fâni ve muvakkat olması ve medeniyet fantaziyelerinin aldatıcı ve uyutucu olduğu umuma görünmesiyle ve fıtrat-ı beşeriyedeki yüksek istidadatın ve mahiyet-i insaniyesinin umumî bir surette dehşetli yaralanmasıyla ve gaflet ve dalâletin, sert ve sağır olan tabiatın, Kur’ân’ın elmas kılıcı altında parçalanmasıyla ve gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesi olan siyaset-i rû-yi zeminin pek çirkin, pek gaddârâne hakikî sureti görünmesiyle, elbette ve elbette, hiç şüphe yok ki: Şimalde, garpta, Amerika’da emareleri göründüğüne binaen, nev-i beşerin mâşuk-u mecazîsi olan hayat-ı dünyeviye böyle çirkin ve geçici olmasından, fıtrat-ı beşerin hakikî sevdiği, aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak.

Ve elbette, hiç şüphe yok ki: Bin üç yüz altmış senede, her asırda üç yüz elli milyon şakirdi bulunan ve her hükmüne ve dâvâsına milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan ve her dakikada milyonlar hafızların kalbinde kudsiyet ile bulunup lisanlarıyla beşere ders veren ve hiçbir kitapta emsali bulunmayan bir tarzda beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren ve bütün beşerin yaralarını tedavi eden Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarihan ve işareten on binler defa dâvâ edip haber veren ve sarsılmaz, kat’î delillerle, şüphe getirmez hadsiz hüccetleriyle hayat-ı bâkiyeyi kat’iyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi; elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyamet başlarına kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere’nin Kur’ân’ı kabul etmeye çalışan meşhur hatipleri ve Amerika’nın din-i hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi rû-yi zeminin geniş kıt’aları ve büyük hükûmetleri Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü bu hakikat noktasında, kat’iyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mucize-i ekber in yerini tutamaz.


Amerika: (bk. bilgiler)
âyât: âyetler
beşer: insanlar
binâen: –dayanarak
cemiyet: dernek (bk. c-m-a)
dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)
din-i hak: hak din, İslâmiyet (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
ehl-i hakikat: hak ve doğru yolda olanlar (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
emare: belirti, işaret
emsal: benzerler (bk. m-s̱-l)
fâni: ölümlü, geçici (bk. f-n-y)
fantaziye: aşırı süs ve lüks, yalandan gösteriş
Finlandiya: (bk. bilgiler)
fıtrat-ı beşeriye: insanın yaratılışı, tabiatı (bk. f-ṭ-r)
gaddârâne: acımasızca, zulmederek
gaflet: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l)
garp: batı
hadsiz: sayısız
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hatip: konuşmacı (bk. ḫ-ṭ-b)
hayat-ı bâkiye: devamlı ve kalıcı hayat (bk. ḥ-y-y; b-ḳ-y)
hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı (bk. ḥ-y-y)
hüccet: delil
hükûmet: yönetim, idare (bk. ḥ-k-m)
İngiltere: (bk. bilgiler)
istidadat: kabiliyetler, yetenekler (bk. a-d-d)
İsveç: (bk. bilgiler)
kat’î: kesin
kat’iyen: kesinlikle
kıyamet: dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması (bk. ḳ-v-m)
kudsiyet: kusur ve noksandan uzak oluş, kutsallık (bk. ḳ-d-s)
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân (bk. a-c-z; b-y-n)
lisan: dil
mahiyet-i insaniye: insanın niteliği, iç yüzü
mâşuk-u mecazî: gerçek sevgiye layık olmadığı halde aşık olunan şeyler (bk. c-v-z)
misil: benzer (bk. m-s̱-l)
mu’cize-i ekber: en büyük mu’cize (bk. a-c-z; k-b-r)
muhafaza: koruma (bk. ḥ-f-ẓ)
muvakkat: geçici
nev-i beşer: insanlık, insan türü
Norveç: (bk. bilgiler)
rû-yi zemin: yeryüzü
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d)
şakird: talebe, öğrenci
sarihan: açıkça
şimal: kuzey
siyaset-i rû-yi zemin: dünya siyaseti
suret: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)
tabiat: doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem (bk. ṭ-b-a)
tahribat: yıkımlar, bozmalar
tasdik: doğrulama, onaylama (bk. ṣ-d-ḳ)
umum: genel, herkes

Saniyen: Madem Risale-i Nur, bu mucize-i kübrânın elinde bir elmas kılıç hükmünde hizmetini göstermiş ve muannid düşmanlarını teslime mecbur etmiş. Hem kalbi, hem ruhu, hem hissiyatı tam tenvir edecek ve ilâçlarını verecek bir tarzda hazine-i Kur’âniyenin dellâllığını yapan ve ondan başka me’hazı ve mercii olmayan ve bir mucize-i mâneviyesi bulunan Risale-i Nur o vazifeyi tam yapıyor. Ve aleyhindeki dehşetli propagandalara ve gayet muannid zındıklara tam galebe çalmış. Ve dalâletin en sert, kuvvetli kalesi olan tabiatı, Tabiat Risalesi ile parça parça etmiş. Ve gafletin en kalın ve boğucu ve geniş daire-i âfâkında ve fennin en geniş perdelerinde Asâ-yı Mûsâ’daki Meyvenin Altıncı Meselesi ve Birinci, İkinci, Üçüncü, Sekizinci Hüccetleriyle gayet parlak bir tarzda gafleti dağıtıp nur-u tevhidi göstermiş.


burhan: delil
daire-i âfâk: çok büyük ve geniş daire
dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)
dellal: davetçi, ilâncı
eczahane-i kübra: büyük eczane (bk. k-b-r)
fen: bilim dalı
fenn-i tıb: tıp bilimi
gaflet: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l)
galebe çalmak: üstün gelmek
hakîm: bilgili, hikmetli (bk. ḥ-k-m)
Hakîm-i Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m; ẕü; c-l-l)
Hâlık: herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)
hayvanat: hayvanlar (bk. ḥ-y-y)
hazine-i Kur’âniye: Kur’ân hazinesi
hissiyat: hisler, duygular
hüccet: kanıt, delil
iman-ı billâh: Allah’a iman (bk. e-m-n)
izah: açıklama
Kastamonu: (bk. bilgiler)
kat’î: kesin
küllî: çok, kapsamlı (bk. k-l-l)
küre-i arz: yerküre, dünya
lisan-ı mahsus: özel dil
macun: karışım halinde ilaç
me’haz: kaynak
merci: başvurulacak, sığınılacak yer
mikyas: ölçek
mizan: ölçü (bk. v-z-n)
mu’cize-i kübrâ: en büyük mu’cize (bk. a-c-z; k-b-r)
mu’cize-i mâneviye: Kur’ân’ın mu’cizeliği (bk. a-c-z; a-n-y)
muallim: öğretmen (bk. a-l-m)
muannid: inatçı
mütemadiyen: sürekli olarak
nebatat: bitkiler
nisbet: oran (bk. n-s-b)
nur-u tevhid: Allah’ın birliğini gösteren nur (bk. n-v-r; v-ḥ-d)
rükn: esas, şart (bk. r-k-n)
saniyen: ikinci olarak
tabiat: doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem (bk. ṭ-b-a)
Tabiat Risalesi: Yirmi Üçüncü Lem’a (bk. ṭ-b-a; r-s-l)
tenvir: nurlandırma, aydınlatma (bk. n-v-r)
tiryak: ilâç
zîhayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)
zındık: dinsiz

Copyright © Söz Basım Yayın

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, On Üçüncü Söz, İkinci Makam, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.219