Cumartesi Derslerinde bu hafta:
“Odur ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra iradesini semâya yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir.” Bakara Sûresi, 2:29.
konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – İkinci Şule – İKİNCİ NUR.

SHORTS
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
Yirmi Beşinci Söz
Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi
İkinci Şule
İkinci Şulenin Üç Nuru var.
…
İKİNCİ NURU
Kur’ân-ı Hakîmin, âyetlerinin hâtimelerinde gösterdiği fezlekeler ve Esmâ-i Hüsnâ cihetindeki üslûb-u bediîsinde olan meziyet-i i’câziyeye dairdir.
İhtar: Şu İkinci Nurda çok âyetler gelecektir. O âyetler, yalnız İkinci Nurun misalleri değil, belki geçmiş mesâil ve Şuaların misalleri dahi olurlar. Bunları hakkıyla izah etmek çok uzun gelir. Şimdilik ihtisar ve icmâle mecburum. Onun için, gayet muhtasar bir tarzda, şu sırr-ı azîm-i i’câzın misallerinden olan âyetlere birer işaret edip, tafsilâtını başka vakte tâlik ettik.
İşte, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, âyetlerin hâtimelerinde galiben bazı fezlekeleri zikreder ki, o fezlekeler, ya Esmâ-i Hüsnâyı veya mânâlarını tazammun ediyor; veyahut, aklı tefekküre sevk etmek için akla havale eder, veyahut makàsıd-ı Kur’âniyeden bir kaide-i külliyeyi tazammun eder ki, âyetin tekid ve teyidi için fezlekeler yapar. İşte o fezlekelerde Kur’ân’ın hikmet-i ulviyesinden bazı işarat ve hidayet-i İlâhiyenin âb-ı hayatından bazı reşaşat, i’câz-ı Kur’ân’ın berklerinden bazı şerarat vardır. Şimdi, pek çok o işarattan yalnız on tanesini icmalen zikrederiz. Hem pek çok misallerinden birer misal ve herbir misalin pek çok hakaikından yalnız herbirinde bir hakikatin meâl-i icmâlîsine işaret ederiz. Bu on işaretin ekserîsi, ekser âyetlerde müctemian beraber bulunup hakikî bir nakş-ı i’câzî teşkil ederler. Hem misal olarak getirdiğimiz âyetlerin ekserîsi, ekser işârâta misaldir. Biz yalnız her âyetten bir işaret göstereceğiz. Misal getireceğimiz âyetlerden, eski Sözlerde bahsi geçenlerin yalnız meâline bir hafif işaret ederiz.
BİRİNCİ MEZİYET-İ CEZÂLET:
Kur’ân-ı Hakîm, i’cazkâr beyanatıyla Sâni-i Zülcelâlin ef’al ve eserlerini nazara karşı serer, bast eder. Sonra, o âsar ve
âb-ı hayat: hayat suyu (bk. ḥ-y-y)âsar: eserlerbast etmek: yaymak, genişlemekberk: şimşekbeyanat: açıklamalar (bk. b-y-n)cihet: yön, tarafef’al: fiiller, işler (bk. f-a-l)ekser: pekçok (bk. k-s̱-r)Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n)fezleke: özet, neticegaliben: çoğunluklahakaik: gerçekler, doğrular (bk. ḥ-ḳ-ḳ)hakikat: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)hâtime: sonhidayet-i İlâhiye: Allah’ın doğru yola erdirmesi (bk. h-d-y; e-l-h)hikmet-i ulviye: yüce hikmet (bk. ḥ-k-m)i’câz-ı Kur’ân: Kur’ân’ın mu’cize oluşu (bk. a-c-z)i’cazkâr: mu’cizeli (bk. a-c-z)icmâl: özetleme (bk. c-m-l)icmalen: kısaca (bk. c-m-l)ihtar: hatırlatmaihtisar: özetleme, kısaltma | iktifa: yetinmeişârât: işaretlerizah etmek: açıklamakizahat: izahlar, açıklamalarkaide-i külliye: genel kural (bk. k-l-l)Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân (bk. ḥ-k-m)Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân (bk. a-c-z; b-y-n)makàsıd-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın maksatları (bk. ḳ-ṣ-d)meâl: kısaca anlammeâl-i icmâlî: kısaca mânâ (bk. c-m-l)mecmu-u Kur’ân: Kur’ân’ın tamamı (bk. c-m-a)mesâil: meseleler (bk. m-s̱-l)meziyet-i cezâlet: ifade güzelliğindeki üstünlük (bk. c-z-l)meziyet-i i’câziye: mu’cizelik meziyeti, üstünlüğü (bk. a-c-z)muhtasar: kısaca, özetle | müctemian: topluca, beraber (bk. c-m-a)nakş-ı i’câz: mu’cizelik nakşı (bk. n-ḳ-ş; a-c-z)nazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)reşaşat: sızıntılar, serpintilerSâni-i Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyi san’atla yapan Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)sırr-ı azîm-i i’câz: mu’ceziliğin büyük sırrı (bk. a-ẓ-m; a-c-z)şerarat: parlak kıvılcımlarşua: parıltıtafsilât: ayrıntılartâlik: sonraya bırakmatazammun etmek: içine almaktefekkür: düşünme (bk. f-k-r)tekid: sağlamlaştırma, kuvvetlendirmeteşkil etmek: meydana getirmekteyid: destekleme, kuvvetlendirmeüslûb-u bedî: eşsiz güzellikteki ifade tarzı (bk. b-d-a) |
ef’âlinde esmâ-i İlâhiyeyi istihraç eder; veya haşir ve tevhid gibi bir makàsıd-ı asliye-i Kur’âniyeyi ispat ediyor.
Birinci mânânın misallerinden, meselâ
هُوَ الَّذِى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى اْلاَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ اسْتَوٰۤى اِلَى السَّمَۤاءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ 1
İkinci şıkkın misallerinden, meselâ
اَلَمْ نَجْعَلِ اْلاَرْضَ مِهَادًا وَالْجِبَالَ اَوْتَادًا وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجًا
ilâ âhir
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا 2
e kadar…
Birinci âyette âsârı bast edip, bir neticenin, bir mühim maksudun mukaddemâtı gibi, ilim ve kudrete gayat ve nizâmâtıyla şehadet eden en azîm eserleri serd eder, Alîm ismini istihraç eder. İkinci âyette, Birinci Şulenin Birinci Şuaının Üçüncü Noktasında bir derece izah olunduğu gibi, Cenâb-ı Hakkın büyük ef’âlini, azîm âsârını zikrederek, neticesinde, yevm-i fasl olan haşri, netice olarak zikrediyor.
Dipnot-1
“Odur ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra iradesini semâya yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir.” Bakara Sûresi, 2:29.
Dipnot-2
“Yeryüzünü bir döşek, dağları birer kazık yapmadık mı? Sizi de çift çift yarattık. Uykunuzu bir dinlenme vasıtası kıldık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü bir maişet vakti kıldık. Üzerinizde yedi sağlam semâ kurduk. Gökyüzüne parıl parıl parlayan bir kandil astık. Yağışa hazır bulutlardan, bol bol su indirdik. Onunla yerden daneler ve bitkiler, gür ağaçlı bahçeler çıkardık. Şüphesiz, hüküm günü belirlenmiş bir vakittir.” Nebe’ Sûresi, 78:6-17.
Alîm: her şeyi hakkıyla bilen, ilmi herşeyi kuşatan, sonsuz ilim sahibi Allah (bk. a-l-m)âsar: eserlerazîm: büyük (bk. a-ẓ-m)bast etmek: yaymakbeşer: insanCenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)ef’al: fiiller, işler (bk. f-a-l)esmâ: isimler (bk. s-m-v)esmâ-i İlâhiye: Allah’ın isimleri (bk. s-m-v; e-l-h)fezleke: netice, özetgayat: gayelerhaşir: öldükten sonra yeniden diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma (bk. ḥ-ş-r) | ilâ âhir: sonuna kadar (bk. e-ḫ-r)istihraç etmek: meydana çıkarmakizah: açıklamakudret: Allah’ın sonsuz güç ve iktidarı (bk. ḳ-d-r)makàsıd-ı asliye-i Kur’âniye: Kur’ân’ın asıl maksatları, gayeleri (bk. ḳ-ṣ-d)maksud: maksatlar (bk. ḳ-ṣ-d)mensucat: dokumalarmukaddemât: önsözler, başlangıçlar (bk. ḳ-d-m)mühim: önemlinazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)netice: sonuçnizâmât: nizamlar, düzenler (bk. n-ẓ-m)nükte-i belâğat: belâğat inceliği (bk. b-l-ğ) | san’at-ı İlâhiye: Allah’ın san’atı (bk. ṣ-n-a; e-l-h)serd etmek: sözü peş peşe ve güzel bir edâ ile söylemekşehadet: şahitlik (bk. ş-h-d)tayyetme: sarıp dürme, yerleştirmetevhid: birleme, Allah’ın birliğine inanma (bk. v-ḥ-d)yevm-i fasl: iyi insanların kötülerden kısım kısım ayrıldığı ve dâvâların halledildiği kıyâmet günü |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – İkinci Şule – İKİNCİ NUR, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
https://erisale.com/#content.tr.1.558
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/558
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- Hem basîresinde selim bir gözü olan görür ki, Kur’ân’da öyle bir göz vardır ki, o göz bütün kâinatı zâhir ve bâtınıyla vâzıh, göz önünde bir sahife gibi görür, istediği gibi çevirir, istediği bir tarzda o sahifenin mânâlarını söyler. – 25. Söz – İkinci Şule – BİRİNCİ NUR
- “O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey Onun dengi değildir.” İhlâs Sûresi, 112:3-4. Cenâb-ı Hak peder ve veledden ve akrandan ve zevceden münezzehtir. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 8.
- Hem Kur’ân, merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için, hayâ perdesini takmasını emreder -tâ hevesât-ı rezilenin ayağı altında, o şefkat madenleri zillet çekmesinler; âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir metâ hükmüne geçmesinler. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 7.
- Amma hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinadı, kuvvet yerine “hakkı” kabul eder. Gayede, menfaat yerine “fazilet ve rıza-i İlâhîyi” kabul eder. Hayatta, düstur-u cidal yerine, “düstur-u teâvünü” esas tutar. Cemaatlerin rabıtalarında, unsuriyet ve milliyet yerine, “rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî” kabul eder. Gayâtı, hevesât-ı nefsaniyenin nâmeşru tecavüzâtına sed çekip ruhu maâliyâta teşvik ve hissiyat-ı ulviyesini tatmin etmektir ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan etmektir. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 4.
- Evet, Kur’ân’ın hakaik-ı İlâhiyeye dair beyanatı ve tılsım-ı kâinatı fethedip ve hilkat-i âlemin muammâsını açan beyanat-ı kevniyesi, ihbârât-ı gaybiyenin en mühimmidir. Çünkü, o hakaik-ı gaybiyeyi, hadsiz dalâlet yolları içinde istikametle onları gidip bulmak, akl-ı beşerin kârı değildir ve olamaz. Beşerin en dâhi hükemaları o mesâilin en küçüğüne akıllarıyla yetişmediği malûmdur. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 3.