“Ey acz ve hakareti içinde mağrur ve mütemerrid ve zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi, elinizden gelirse hudud-u mülkümden çıkınız! Nasıl cesaret edersiniz ki, …” – Cumartesi Dersleri 25. 1. 5. 

Cumartesi Derslerinde bu hafta:

“Ey acz ve hakareti içinde mağrur ve mütemerrid ve zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi, elinizden gelirse hudud-u mülkümden çıkınız! Nasıl cesaret edersiniz ki, …”

konusu işlenmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – BİRİNCİ ŞUA – İKİNCİ SURET.

"Ey acz ve hakareti içinde mağrur ve mütemerrid ve zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi, elinizden gelirse hudud-u mülkümden çıkınız! Nasıl cesaret edersiniz ki, ..." - Cumartesi Dersleri 25. 1. 5. 
“Ey acz ve hakareti içinde mağrur ve mütemerrid ve zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi, elinizden gelirse hudud-u mülkümden çıkınız! Nasıl cesaret edersiniz ki, …” – Cumartesi Dersleri 25. 1. 5. 

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

SHORTS

Yirmi Beşinci Söz

Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi

Birinci Şule

BİRİNCİ ŞUA

İKİNCİ SURET: 

İKİNCİ NOKTA: 

Mânâsındaki belâğat-i harikadır. On Üçüncü Sözde beyan olunan şu misale bak. Meselâ,

سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ     4

âyetindeki belâğat-i mâneviyeyi zevk etmek istersen, kendini nur-u Kur’ân’dan evvel asr-ı cahiliyette, sahrâ-yı bedeviyette farz et ki, herşey zulmet-i cehil ve gaflet


Dipnot-4

“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih eder. O azîz ve hakîmdir.” Hadîd Sûresi, 57:1.


asr-ı cahiliyet: cahiliye asrı
âyât-ı Kurâniye: Kur’ân’ın âyetleri
belâğat-i harika: hayranlık verici belâğat (bk. b-l-ğ)
belâğat-i mâneviye: mânevî belâğat (bk. b-l-ğ; a-n-y)
beyan edilmek: açıklanmak (bk. b-y-n)
cezalet-i nazmiye: Kur’ân’ın nazmındaki güzellik, üstünlük ve akıcılık (bk. c-z-l; n-ẓ-m)
ekser: pekçok (bk. k-s̱-r)
evvel: önce
farz etmek: varsaymak
hasıl olmak: meydana gelmek
hutut-u mâneviye: manevi hatlar, çizgiler (bk. a-n-y)
mânâ: anlam (bk. a-n-y)
münasebât: ilişkiler, bağlantılar (bk. n-s-b)
münasebet: ilişki, bağlantı (bk. n-s-b)
nakş-ı i’câzî: mu’cizelik nakşı (bk. n-ḳ-ş; a-c-z)
nakş-ı nazmî-i i’câzî: bir mu’cize olan tertip ve dizilişindeki örgü (bk. n-ḳ-ş; n-ẓ-m; a-c-z)
nâzır: bakan (bk. n-ẓ-r)
nescetmek: dokumak
netice: sonuç
nur-u Kur’ân: Kur’ân’ın nuru (bk. n-v-r)
sahrâ-yı bedeviyet: bedevîlik çölü
şerh etmek: açıklamak
tarz: şekil, biçim
teşkil etmek: oluşturmak
zulmet-i cehil ve gaflet: cehalet ve gaflet karanlığı (bk. ẓ-l-m; ğ-f-l)

altında, perde-i cumûd-u tabiata sarılmış olduğu bir anda, Kur’ân’ın lisan-ı semâvîsinden

 سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 

veyahut

 تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ 

gibi âyetleri işit, bak. Nasıl ki, o ölmüş veya yatmış olan mevcudat-ı âlem, سَبَّحَ , تُسَبِّحُ sadâsıyla, işitenlerin zihninde nasıl diriliyorlar, huşyar oluyorlar, kıyam edip zikrediyorlar. Ve o karanlık gökyüzünde birer câmid ateşpare olan yıldızlar ve yerde perişan mahlûkat, تُسَبِّحُ sayhasıyla ve nuruyla, işitenin nazarında gökyüzü bir ağız, bütün yıldızlar birer kelime-i hikmetnümâ ve birer nur-u hakikat-edâ; ve küre-i arz bir baş ve berr ve bahr birer lisan ve bütün hayvanlar ve nebatlar birer kelime-i tesbihfeşan suretinde arz-ı didar eder.

Meselâ, On Beşinci Sözde ispat edilen şu misale bak:

يَامَعْشَرَ الْجِنِّ وَاْلاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ فَانْفُذُوا لاَ تَنْفُذُونَ اِلاَّ بِسُلْطَانٍ     فَبِاَىِّ اٰلاَءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ     يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلاَ تَنْتَصِرَانِ     فَبِاَىِّ اٰلاَءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ 3

 وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَۤاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ     4

âyetlerini dinle, bak ki ne diyor?

Diyor ki: “Ey acz ve hakareti içinde mağrur ve mütemerrid ve zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi, elinizden gelirse hudud-u mülkümden çıkınız! Nasıl cesaret edersiniz ki, öyle


Dipnot-1

“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih eder.” Hadîd Sûresi, 57:1.

Dipnot-2

“Yedi gök ve yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder.” İsrâ Sûresi, 17:44.

Dipnot-3

“Ey cinler ve insanlar topluluğu! Eğer göklerin ve yerin sınırlarından çıkıp gitmeye gücünüz yeterse, haydi, çıkın. Fakat Allah’ın vereceği bir kuvvet olmadan çıkamazsınız. Artık Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz? Üzerinize saf ateşten bir alevle bakır gibi kızıl bir duman salınır da, birbirinize hiçbir yardımınız dokunmaz. Artık Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?” Rahmân Sûresi, 55:33-36.

Dipnot-4

“And olsun ki, dünya semâsını Biz kandillerle süsledik ve onları şeytanlar için birer gülle (mermi) yaptık.” Mülk Sûresi, 67:5.


acz: acizlik, güçsüzlük (bk. a-c-z)
arz-ı didar: güzelliğini arzedip gösterme
ateşpare: ateş parçası
bahir: deniz
berr: kara
câmid: cansız
fakr: fakirlik, muhtaçlık (bk. f-ḳ-r)
hakaret: küçüklük, değersizlik
hudud-u mülk: memleket sınırı (bk. m-l-k)
huşyar: uyanık
ins ve cin: insanlar ve cinler
kelime-i hikmetnümâ: hikmet gösteren kelime (bk. k-l-m; ḥ-k-m)
kelime-i tesbihfeşan: kusursuzluğu ilân edip yayan kelime (bk. k-l-m; s-b-ḥ)
kıyam etmek: ayağa kalkmak (bk. ḳ-v-m)
küre-i arz: yerküre, dünya
lisan: dil
lisan-ı semâvî: semavî lisan (bk. s-m-v)
mağrur: gururlu
mahlûkat: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)
mevcudat-ı âlem: kâinattaki varlıklar (bk. v-c-d; a-l-m)
muannid: inatçı
mütemerrid: inatçı, dikkafalı
nazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)
nebat: bitki
nur-u hakikat-edâ: hakikati gösteren nur (bk. n-v-r; ḥ-ḳ-ḳ)
perde-i cumûd-u tabiat: tabiatın donuk, cansız perdesi (bk. ṭ-b-a)
sadâ: ses
sayha: sesleniş
sebbeha/tüsebbihu: “tesbih eder” (bk. s-b-ḥ)
serkeş: başkaldıran
suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)
zaaf: zayıflık, kuvvetsizlik
zikretmek: Allah’ı anmak

bir Sultanın emirlerine karşı gelirsiniz; yıldızlar, aylar, güneşler, emirber neferleri gibi emirlerine itaat ederler. Hem tuğyanınızla öyle bir Hâkim-i Zülcelâle karşı mübareze ediyorsunuz ki, öyle azametli mutî askerleri var, faraza şeytanlarınız dayanabilseler, onları dağ gibi güllelerle recmedebilirler. Hem küfranınızla öyle bir Mâlik-i Zülcelâlin memleketinde isyan ediyorsunuz ki, cünudundan öyleleri var, değil sizin gibi küçük, âciz mahlûklar, belki farz-ı muhal olarak dağ ve arz büyüklüğünde birer adüvv-ü kâfir olsaydınız, arz ve dağ büyüklüğünde yıldızları, ateşli demirleri size atabilirler, sizi dağıtırlar. Hem öyle bir kanunu kırıyorsunuz ki, onunla öyleler bağlıdır, eğer lüzum olsa arzınızı yüzünüze çarpar, gülleler gibi, küreler misillü yıldızları üstünüze Allah’ın izniyle yağdırabilirler.”

Daha sair âyâtın mânâlarındaki kuvvet ve belâğati ve ulviyet-i ifadesini bunlara kıyas et.


acip: hayret verici
âciz: güçsüz (bk. a-c-z)
adüvv-ü kâfir: kâfir düşman (bk. k-f-r)
aksâm: kısımlar, bölümler
aksâm-ı kesire: çok kısımlar (bk. k-s̱-r)
aksâm-ı malûme: bilinen kısımlar (bk. a-l-m)
arz: dünya
âyât: ayetler
azametli: büyük (bk. a-ẓ-m)
bedâat-i harika: harika, olağanüstü güzellik (bk. b-d-a)
bedî: eşsiz derecede güzel, benzersiz (bk. b-d-a)
belâğat: sözün düzgün, kusursuz, yerinde, halin ve makamın icabına göre söylenmesi (bk. b-l-ğ)
cünud: askerler
emirber nefer: emre hazır asker
ezcümle: meselâ
faraza: varsayalım ki
farz-ı muhal: olmayacak birşeyi olacakmış gibi düşünme
garâbet: şaşırtıcılık
Hâkim-i Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve herşeye hükmeden Allah (bk. ḥ-k-m; ẕü; c-l-l)
huruf/hurufât: harfler
kabil-i taksim: bölünebilen
kalkale: harfi okurken, mahrecinden çıkarır çıkarmaz kesme ve böylece harfi iki defa okunmuş gibi çıkarma
küfran: nankörlük, inkar (bk. k-f-r)
lem’a-i i’câz: mu’cizelik parıltısı (bk. a-c-z)
mahlûk: yaratık (bk. ḫ-l-ḳ)
Mâlik-i Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi, herşeyin mâliki Allah (bk. m-l-k; ẕü; c-l-l)
mânâ: anlam (bk. a-n-y)
mechûre: harf, hareke ile okunduğunda, nefesin hapsolunup sesin açığa çıktığı anda okunan harfler
mehmûse: gizli okunan harfler
mezkûr: sözü geçen
misillü: gibi (bk. m-s̱-l)
mukattaat: bazı sûrelerin başlarında bulunan ve birer İlâhî şifre özelliğini taşıyan kesik harfler
mukni: ikna edici
mutî: itaat eden, emre uyan
mübareze: karşı koyma
mütedahil: iç içe, birbiri içinde
mütereddit: tereddütte kalan, her bir ihtimale eşit mesafede olan
nısf-ı ekall: yarıdan az
nısf-ı ekser: yarıdan çok (bk. k-s̱-r)
nısfı: yarısı
rahve: harf cezimli söylenirken sesin akması hali
recmetmek: taşlamak
sair: diğer
sakîl: ağır ve kalın okunan harfler
sifre-misal: şifre gibi (bk. m-s̱-l)
şedîde: harf sükun ile ve nefesin hepsi hapsolarak sâkin bir halde okunduğu zaman sesin aslâ akmaması
tansif etmek: ikiye bölmek
tarâvet: tazelik
tazammun etmek: içine almak
tuğyan: azgınlık, taşkınlık (bk. ṭ-ğ-y)
ulviyet-i ifade: ifadedeki yücelik
üslûb-u bedî: eşsiz güzellikteki ifade tarzı (bk. b-d-a)
üslûp: ifade tarzı
zelâka: tecvitte keskin olarak çıkan harfler (lâm, râ, nun)

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – BİRİNCİ ŞUA – İKİNCİ SURET, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.499

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/499


CUMARTESİ DERSLERİ

Onlara rızık olarak verdiğimizden bağışta bulunurlar. Bakara Sûresi, 23. Şu cümlenin hey'âtı, sadakanın şerâit-i kabulünün beşine işaret eder. Birinci şart Sadakaya muhtaç olmamak derecede sadaka vermek ki, ... - Cumartesi Dersleri 25. 1. 4.
Onlara rızık olarak verdiğimizden bağışta bulunurlar. Bakara Sûresi, 23. Şu cümlenin hey’âtı, sadakanın şerâit-i kabulünün beşine işaret eder. Birinci şart Sadakaya muhtaç olmamak derecede sadaka vermek ki, … – Cumartesi Dersleri 25. 1. 4.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ


Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

““Ey acz ve hakareti içinde mağrur ve mütemerrid ve zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi, elinizden gelirse hudud-u mülkümden çıkınız! Nasıl cesaret edersiniz ki, …” – Cumartesi Dersleri 25. 1. 5. ” için 3 yanıt

  1. Geri bildirim: CUMARTESİ DERSLERİ

Feel free to comment. Yorum yapmaktan çekinmeyin.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.