Bu derece mü’minlere muzır ve müz’iç olan vesvese ne hikmete binaen bize belâ olmuş? – Cumartesi Dersleri 21. 10.

Bu derece mü'minlere muzır ve müz'iç olan vesvese ne hikmete binaen bize belâ olmuş? - Cumartesi Dersleri 21. 10.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “Bu derece mü’minlere muzır ve müz’iç olan vesvese ne hikmete binaen bize belâ olmuş?” konusu işlenmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz İkinci Makam Beşinci Vecih.

Bu derece mü'minlere muzır ve müz'iç olan vesvese ne hikmete binaen bize belâ olmuş? - Cumartesi Dersleri 21. 10.
Bu derece mü’minlere muzır ve müz’iç olan vesvese ne hikmete binaen bize belâ olmuş? – Cumartesi Dersleri 21. 10.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Sözün İkinci Makamı

BEŞİNCİ VECİH

Mesâil-i imâniyede şüphe suretinde gelen vesvesedir. Biçare vesveseli adam, bazan tahayyülü taakkul ile iltibas eder. Yani, hayale gelen bir şüpheyi, akla girmiş bir şüphe tevehhüm edip, itikadına halel gelmiş zanneder. Hem bazan tevehhüm ettiği bir şüpheyi, imana zarar veren bir şek zanneder. Hem bazan tasavvur ettiği bir şüpheyi, tasdik-i aklîye girmiş bir şüphe zanneder. Hem bazan bir emr-i küfrîde tefekkürü, küfür zanneder. Yani, dalâletin esbabını anlamak suretinde kuvve-i müfekkirenin cevelânını ve tetkikatını ve bîtarafâne muhakemesini, hilâf-ı iman zanneder. İşte, telkinât-ı şeytaniyenin eseri olan şu zanlardan ürkerek, “Eyvah! Kalbim bozulmuş, itikadıma halel gelmiş” der. O haller galiben ihtiyarsız olduğundan, cüz-ü ihtiyarîsiyle ıslah edemediğinden ye’se düşer. Bu yaranın merhemi şudur ki:

Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tevehhüm-ü küfür dahi küfür değildir.


acz: güçsüzlük (bk. a-c-z)
amel: dinin emirlerini yerine getirme
biçare: çaresiz
bîtarafâne: tarafsız
cevelân: dolaşma
cüz-ü ihtiyarî: insanın elindeki seçim gücü, irade (bk. c-z-e; ḫ-y-r)
dalâlet: hak yoldan sapkınlık inançsızlık (bk. ḍ-l-l)
dehâlet etmek: sığınmak
eda etmek: yerine getirmek
emr-i küfrî: inkârla ilgili husus (bk. k-f-r)
esbab: sebepler (bk. s-b-b)
evlâ: daha iyi
galiben: çoğunlukla
hakikat-i hal: işin aslı, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
halel: zarar, eksiklik
harec: zorluk
hilâf-ı iman: imana zıt (bk. e-m-n)
ihtiyar: irade, istek, tercih (bk. ḫ-y-r)
iltibas: karıştırma
istiğfar: Allah’tan bağışlanma dileme (bk. ğ-f-r)
itikad: inanç
ıslah: iyileştirme (bk. ṣ-l-ḥ)
kâfi: yeterli
küfür: inkâr, inançsızlık (bk. k-f-r)
kuvve-i müfekkire: düşünme duygusu (bk. f-k-r)
lâakal: en az
merhamet-i İlâhiye: Allah’ın merhameti (bk. r-ḥ-m; e-l-h)
mesâil-i imâniye: imanî meseleler (bk. m-s̱-l; e-m-n)
mezheb-i hak: doğru mezhep (bk. ẕ-h-b; ḥ-ḳ-ḳ)
muhakeme: değerlendirme (bk. ḥ-k-m)
muhalif: zıt
münafi: aykırı
mütezellilâne: kendi kusur ve aczini bilerek
muttali: bilme, bilgiye ulaşma
muvafık: uygun
niyaz: dua, yalvarma
şek: şüphe, tereddüt
suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)
taakkul: akıl erdirme
tahayyül: hayal etme (bk. ḫ-y-l)
tahayyül-ü küfür: küfrü hayal etme (bk. ḫ-y-l; k-f-r)
tasavvur: zihinde şekillendirme, tasarlama (bk. ṣ-v-r)
tasdik-i aklî: aklen doğrulama (bk. ṣ-d-ḳ)
tazarru: yakarış, dua
tefekkür: düşünme (bk. f-k-r)
telkinât-ı şeytaniye: şeytanın telkinleri
tetkikat: araştırmalar, incelemeler
tevehhüm: zannetme, kuruntuya kapılma
tevehhüm-ü küfür: küfrü tevehhüm etme; küfür olmadığını kesin bildiği halde, küfürmüş gibi vehimlenme (bk. k-f-r)
vechile: yönüyle
vesvese: şüphe, kuruntu
ye’s: ümitsizlik
yüsr: kolaylık

Tasavvur-u dalâlet, dalâlet olmadığı gibi, tefekkür-ü dalâlet dahi dalâlet değildir. Çünkü hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefekkür, tasdik-i aklîden ve iz’ân-ı kalbîden ayrıdırlar, başkadırlar. Onlar bir derece serbesttirler. Cüz-ü ihtiyariyeyi pek dinlemiyorlar. Teklif-i dinî altına çok giremiyorlar. Tasdik ve iz’an öyle değiller. Bir mizana tâbidirler.

Hem tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasıl ki tasdik ve iz’an değiller. Öyle de, şüphe ve tereddüt sayılmazlar. Fakat, eğer lüzumsuz tekrar ede ede müstekar bir hale gelse, o vakit hakikî bir nevi şüphe, ondan tevellüt edebilir.

Hem bîtarafâne muhakeme namıyla veya insaf namına deyip, şıkk-ı muhalifi iltizam ede ede, tâ öyle bir hale gelir ki, ihtiyarsız taraf-ı muhalifi iltizam eder. Ona vâcip olan hakkın iltizamı kırılır. O da tehlikeye düşer. Hasmın veya şeytanın bir vekil-i fuzulîsi olacak bir halet, zihninde takarrur eder.

Şu nevi vesvesenin en mühimi budur ki: Vesveseli adam, imkân-ı zâtî ile imkân-ı zihnîyi birbiriyle iltibas eder. Yani, birşeyi zâtında mümkün görse, o şeyi zihnen dahi mümkün ve aklen meşkûk tevehhüm eder. Halbuki, ilm-i kelâmın kaidelerindendir ki, imkân-ı zâtî ise yakîn-i ilmîye münâfi değil ve zaruret-i zihniyeye zıddiyeti yoktur. Meselâ, şu dakikada Karadeniz’in yere batması, zâtında mümkündür ve o imkân-ı zâtî ile muhtemeldir. Halbuki, yakînen o denizin yerinde olduğunu hükmediyoruz, şüphesiz biliyoruz. Ve o ihtimal-i imkânî ve o imkân-ı zâtî bize şek vermez, bir şüphe getirmez, yakînimizi bozmaz. Meselâ şu güneş, zâtında mümkündür ki, bugün gurub etmesin veya yarın tulû etmesin. Halbuki bu imkân yakînimize zarar vermez, şüphe getirmez.

İşte, bunun gibi, meselâ hakaik-ı imâniyeden olan hayat-ı dünyeviyenin gurubuna ve hayat-ı uhreviyenin tulûuna imkân-ı zâtî cihetinde gelen vehimler,


aklen: akıl bakımından
bitarafâne: tarafsız bir şekilde
cihet: yöncüz-ü ihtiyarî: insanın elindeki seçim gücü, irade (bk. c-z-e; ḫ-y-r)
dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)
gurub: batma
hak: doğru, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakaik-i imâniye: iman hakikatleri (bk. ḥ-ḳ-ḳ; e-m-n)
hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
halet: durum, hal
hasım: düşman
hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı (bk. ḥ-y-y)
hayat-ı uhreviye: âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; e-ḫ-r)
ihtimal-i imkânî: mümkün olma ihtimali (bk. m-k-n)
ihtiyar: irade, tercih (bk. ḫ-y-r)
ilm-i kelâm: kelâm ilmi (bk. a-l-m; k-l-m)
iltibas: karıştırma
iltizam: taraf tutma
imkân-ı zâtî: bir şeyin aslında mümkün olması (bk. m-k-n)
imkân-ı zihnî: bir şeyin mümkün olabileceğini zihinde düşünmek (bk. m-k-n)
insaf: merhamet ve adâlet dâiresinde hareket
iz’an: kesin şekilde inanma
iz’ân-ı kalbî: kalben kabul etme
kaide: kural
meşkûk: şüpheli
mizan: ölçü (bk. v-z-n)muhakeme: değerlendirme (bk. ḥ-k-m)
muhtemel: ihtimal dahilinde
münâfi: aykırı, zıt
müstekar: kararlı, yerleşmiş
nevi: çeşit, tür
şek: şüphe
şıkk-ı muhalif: karşı taraf
tâbi: uyma
tahayyül: hayal etme (bk. ḫ-y-l)
takarrur: karar kılma, yerleşme
taraf-ı muhalif: karşı taraf
tasavvur: zihinde şekillendirme, tasarlama (bk. ṣ-v-r)
tasavvur-u dalâlet: inançsızlığı zihinde şekillendirme (bk. ṣ-v-r; ḍ-l-l)
tasdik: doğruluğunu kabul etme, onaylama (bk. ṣ-d-ḳ)
tasdik-i aklî: aklen doğrulama (bk. ṣ-d-ḳ)
tefekkür: düşünme (bk. f-k-r)
tefekkür-ü dalâlet: inançsızlığı düşünme (bk. f-k-r; ḍ-l-l)
teklif-i dinî: dinin yükümlülükleri
tereddüt: şüphede kalma
tevehhüm: olmayan şeyi varmış gibi düşünme, kuruntuya kapılma
tevellüt: doğma, meydana gelme
tulû: doğma
vâcip: zorunlu (bk. v-c-b)
vehim: kuruntu, olmayan şeyi varmış gibi gösteren düşünce
vekil-i fuzulî: gereksiz vekil
vesvese: şüphe, kuruntu
yakîn: kesinlik (bk. y-ḳ-n)
yakîn-i ilmî: kesin ve sağlam bilgi (bk. y-ḳ-n; a-l-m)
yakînen: kesin olarak (bk. y-ḳ-n)
zaruret-i zihniye: zihnin zorunlulukları
zâtı: kendisi
zıddiyet: zıtlık, karşıtlık

yakîn-i imânîye zarar vermez. Hem

 لاَعِبْرَةَ ِلْلاِحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِئِ عَنْ دَلِيلٍ 

yani, “Bir delilden neş’et etmeyen bir ihtimalin hiç ehemmiyeti yoktur” olan kaide-i meşhure, hem usulü’d-din, hem usulü’l-fıkhın kaide-i mukarreresindendir.

Eğer desen: “Bu derece mü’minlere muzır ve müz’iç olan vesvese ne hikmete binaen bize belâ olmuş?”

Elcevap: İfrâta varmamak, hem galebe çalmamak şartıyla, asl-ı vesvese teyakkuza sebeptir, taharrîye dâîdir, ciddiyete vesiledir. Lâkaytlığı atar, tehâvünü def eder. Onun için, Hakîm-i Mutlak, şu dâr-ı imtihanda, şu meydan-ı müsabakada bize bir kamçı-yı teşvik olarak, vesveseyi şeytanın eline vermiş, beşerin başına vuruyor. Şayet ziyade incitse, Hakîm-i Rahîme şekvâ etmeli,

 اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ 

demeli.


Dipnot-1

bk. Ömer Nasuhî Bilmen, Hukuk-i İslâmiye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kamusu 1:279.

Dipnot-2

“Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.”


asl-ı vesvese: vesvesenin aslı
beşer: insan
binaen: –dayanarak, dolayı
dâî: sebep
dâr-ı imtihan: imtihan yeri
def etme: ortadan kaldırma
galebe çalmak: üstün gelmek
Hakîm-i Mutlak: herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan, sınırsız hikmet sahibi Allah (bk. ḥ-k-m; ṭ-l-ḳ)
Hakîm-i Rahîm: sonsuz şefkat ve merhamet sahibi ve herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m; r-ḥ-m)
hikmet: sebep, gaye (bk. ḥ-k-m)
ifrât: aşırılık
kaide-i meşhur: bilinen kural
kaide-i mukarrere: kesinleşmiş kural
kamçı-yı teşvik: teşvik kamçısı
lâkaytlık: ilgisizlik, duyarsızlık
meydan-ı müsabaka: yarış meydanı
mü’min: iman etmiş (bk. e-m-n)
müz’iç olan: sıkıntı veren
muzır: zararlı
neş’et: meydana gelme
şekvâ: şikayet
taharrî: araştırma, inceleme
tehâvün: aldırış etmeme
teyakkuz: uyanıklık
usulü’d-din: din metodolojisi, kelâm ilmi
usulü’l-fıkh: fıkıh metodolojisi
vesvese: şüphe, kuruntu
yakîn-i imânîye: imanın kesinliği (bk. y-ḳ-n; e-m-n)
ziyade: fazla

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, İkinci Makam, BEŞİNCİ VECİH, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.372

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/ikinci-makam/372


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. – Cumartesi Dersleri 21. 6.

EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. - Cumartesi Dersleri 21. 6.

https://dersdunyasi.net/ olarak düzenlediğimiz Cumartesi Derslerinde bu hafta “EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner.” konusu işlenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Birinci Söz İkinci Makam Birinci Vecih – Birinci Yara.

EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. - Cumartesi Dersleri 21. 6.
EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. – Cumartesi Dersleri 21. 6.

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

Yirmi Birinci Sözün İkinci Makamı

Kalbin beş yarasına beş merhemi tazammun eder.

رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ     وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ     1

EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider.

Öyle ise, şu musibetli vesvesenin aksâm-ı kesiresinden kesîrü’l-vuku olan yalnız Beş Vechini beyan edeceğim; belki sana ve bana şifa olur. Zira şu vesvese öyle birşeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder. Tanımazsan gelir, tanısan gider.

BİRİNCİ VECİH – BİRİNCİ YARA

Şeytan, evvelâ şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetme döner. Hayale karşı şetme benzer bazı pis hatıraları ve münâfi-i edep çirkin halleri tasvir eder. Kalbe “Eyvah!” dedirtir, ye’se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi, Rabbine karşı sû-i edepte bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister. Bu yaranın merhemi budur:

Bak, ey biçare vesveseli adam! Telâş etme. Çünkü senin hatırına gelen şetim değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tahayyül-ü şetm dahi şetm değildir. Zira, mantıkça, tahayyül, hüküm değildir. Şetm ise hükümdür.

Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır. Yani, onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zaten şeytanın da istediği odur.


Dipnot-1

“Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. Onların yanımda bulunmalarından da, ey Rabbim, Sana sığınırım.” Mü’minûn Sûresi, 23:97-98.


aksâm-ı kesire: çok kısımlar (bk. k-s̱-r)
beyan: açıklama (bk. b-y-n)
biçare: çaresiz
cehil: câhillik, bilgisizlik
evvelâ: önce
gaflet: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l)
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
halecan: titreme, çarpıntı
havf etmek: korkmak
kesîrü’l-vuku: çok ve sık vuku bulan (bk. k-s̱-r)
lümme-i şeytani: şeytanın verdiği kuruntu
mahfî: gizli
mahiyet: nitelik, esas, iç yüz
maraz-ı vesvese: şüphe ve kuruntu hastalığı
münâfi-i edep: edebe aykırı
müptelâ: bağımlı, tutulmuş
musibet: belâ, sıkıntı
mutazarrır: zarar gören
müteessif: hayıflanmış, eseflenmiş
müteessir: etkilenmiş, üzüntülü
nazar: bakış (bk. n-ẓ-r)
şetm: çirkin söz, kötü düşünce
sû-i edep: edepsizlik
tahayyül: hayal etme (bk. ḫ-y-l)
tahayyül-ü küfür: küfrü hayal etme (bk. ḫ-y-l; k-f-r)
tahayyül-ü şetm: çirkin ve kötü şeyleri hayal etme (bk. ḫ-y-l)
tard etmek: kovmak
tasvir: resimleme, suret verme (bk. ṣ-v-r)
tazammun: içine alma, içerme
tevehhüm: kuruntuya kapılma, olmayan şeyi var zannetme
tevehhüm-ü zarar: zarar zannetmek
vecih: yön, yüz
vesvese: şüphe, kuruntu
ye’s: ümitsizlik
zira: çünkü

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Birinci Söz, İkinci Makam, BİRİNCİ VECİH – BİRİNCİ YARA, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

http://www.erisale.com/#content.tr.1.368

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-birinci-soz/ikinci-makam/368


CUMARTESİ DERSLERİ

CUMARTESİ DERSLERİ
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ