Cumartesi Derslerinde bu hafta:
“Kur’an, gark olan Firavuna der: “Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim” (Yunus Sûresi, 10:92) ünvanıyla, … şu asr-ı âhirde, o gark olan Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu’cizâne bir işaret-i gaybiyyeyi bir lem’a-i İ’cazı ve bu tek kelime bir mu’cize olduğunu ifade eder.”
konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – İKİNCİ ŞUA – BEŞİNCİ LEM’A – DÖRDÜNCÜ IŞIK.

KISA VİDEO
UZUN VİDEO
SHORTS
Yirmi Beşinci Söz
Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi
Birinci Şule
İKİNCİ ŞUA
Kur’ân’ın câmiiyet-i harikulâdesidir. Şu Şuanın Beş Lem’ası var.
…
BEŞİNCİ LEM’A:
Kur’ân’ın üslûp ve îcâzındaki câmiiyet-i harikadır. Bunda Beş Işık var.
…
DÖRDÜNCÜ IŞIK:
Îcâz-ı Kur’ânî o derece câmi’ ve hârıktır, dikkat edilse görünüyor ki, bazan bir denizi bir ibrikte gösteriyor gibi pek geniş ve çok uzun ve küllî düsturları ve umumî kanunları, basit ve âmi fehimlere merhameten, basit bir cüz’üyle, hususî bir hadise ile gösteriyor. Binler misallerinden yalnız iki misaline işaret ederiz.
Birinci misal:
Yirminci Sözün Birinci Makamında tafsilen beyan olunan üç âyettir ki, şahs-ı Âdem’e talim-i esmâ ünvanıyla, nev-i benî Âdeme ilham olunan bütün ulûm ve fünunun talimini ifade eder.1 Ve Âdem’e melâikenin secde etmesi ve şeytanın etmemesi hadisesiyle, nev-i insana semekten meleğe kadar ekser mevcudat musahhar olduğu gibi, yılandan şeytana kadar muzır mahlûkatın dahi ona itaat etmeyip düşmanlık ettiğini ifade ediyor.
2
Hem kavm-i Mûsâ (a.s.) bir bakarayı, bir ineği kesmekle Mısır bakarperestli-ğinden alınan ve “icl” hadisesinde tesirini gösteren bir bakarperestlik mefkûre-sinin Mûsâ aleyhisselâmın bıçağıyla kesildiğini ifade ediyor.3
Hem taştan su çıkması, çay akması ve dağılıp yuvarlanması ünvanıyla, tabaka-i türabiye altında olan taş tabakası, su damarlarına hazinedarlık ve toprağa analık ettiğini ifade ediyor.4
İkinci misal:
Kur’ân’da çok tekrar edilen kıssa-i Mûsâ aleyhisselâmın cümleleri ve cüzleridir ki, herbir cümlesi, hattâ herbir cüz’ü, bir düstur-u küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor.5
Meselâ,
يَا هَامَانُ ابْنِ لِى صَرْحًا 6
Firavun vezirine emreder ki, “Bana yüksek bir kule yap; semâvâtın halini rasat edip bakacağım: Semânın gidişatından, acaba Mûsâ’nın dâvâ ettiği gibi semâda tasarruf eden bir ilâh var mıdır?” İşte, صَرْحًا kelimesiyle ve şu cüz’î hadiseyle, dağsız bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlıkı tanımadığından tabiatperest olup rububiyet dâvâ eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle ibkà-yı nam eden, şöhretperest olup dağ-misal
Dipnot-1
bk. Bakara Sûresi, 2:31.
Dipnot-2
bk. Bakara Sûresi, 2:34.
Dipnot-3
bk. Bakara Sûresi, 2:67-71.
Dipnot-4
bk. Bakara Sûresi, 2:60.
Dipnot-5
bk. Bakara Sûresi, 2:40-71; Nisâ Sûresi, 4:153-162; Mâide Sûresi, 5:20-26; A’râf Sûresi, 7:103-162.
Dipnot-6
bk. “Ey Hâmân, bana bir kule yap.” Mü’min Sûresi, 40:36.
Âdem: (bk. bilgiler) Aleyhisselâm: Allah’ın selâmı onun üzerine olsun (bk. s-l-m) âmi: cahil âsâr-ı ceberrut: zulüm ve zorbalık eserleri (bk. c-b-r) bakara: inek bakarperest: ineğe tapan beyan: açıklama (bk. b-y-n) câmi’: kapsamlı (bk. c-m-a) cüz: kısım, parça (bk. c-z-e) cüz’î: küçük, ferdî (bk. c-z-e) dağ-misal: dağ gibi (bk. m-s̱-l) düstur: kural, prensip düstur-u küllî: büyük ve kapsamlı prensip (bk. k-l-l) ekser: pekçok (bk. k-s̱-r) fehim: anlayış Firavun: (bk. bilgiler) fünun: fenler, bilimler Hâlık: herşeyin yaratıcısı Allah (bk. ḫ-l-ḳ) hârık: harika | hususî: özel ibkà-yı nam: namını sürdürme (bk. b-ḳ-y) îcâz-ı Kur’ânî: Kur’ân’ın vecizliği, az sözle çok mânâlar anlatması (bk. v-c-z) icl: sığır yavrusu, buzağı ilham: Allah tarafından insanın kalbine indirilen mânâ kavm-i Mûsâ: Hz. Musa’nın kavmi kıssa-i Mûsâ: Hz. Musa’nın kıssası küllî: büyük, kapsamlı (bk. k-l-l) mahlûkat: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ) mefkûre: düşünce (bk. f-k-r) melâike: melekler (bk. m-l-k) mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d) Mısır: (bk. bilgiler) Mûsâ: (bk. bilgiler) musahhar: boyun eğmiş muzır: zararlı nev-i benî Âdem: Âdemoğulları, insanlık nev-i insan: insanlık | rasat etmek: gözetlemek rububiyet: rablık (bk. r-b-b) semâ: gök (bk. s-m-v) semâvat: gökler (bk. s-m-v) semek: balık şahs-ı Âdem: Hz. Âdem’in şahsı şöhretperest: şöhret düşkünü tabaka-i türabiye: toprak katmanı tabiatperest: tabiata tapan (bk. ṭ-b-a) tafsilen: ayrıntılı olarak talim: öğretme, eğitme (bk. a-l-m) talim-i esmâ: isimlerin öğretilmesi (bk. a-l-m; s-m-v) tasarruf: dilediği gibi kullanma ve yönetme (bk. ṣ-r-f) ulûm: ilimler (bk. a-l-m) |
meşhur ehramları bina eden ve sihir ve tenasuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillü mezarlarda muhafaza eden Mısır Firavunlarının an’anesinde hükümfermâ bir düstur-u acibi ifade eder.
Meselâ,
فَالْيَوْمَ نُنَجِّيكَ بِبَدَنِكَ 1
gark olan Firavuna der: “Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim” ünvanıyla, umum Firavunların, tenasuh fikrine binaen, cenazelerini mumyalamakla maziden alıp müstakbeldeki ensâl-i âtiyenin temâşâgâhına göndermek olan mevt-âlûd, ibretnümâ bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde, o gark olan Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu’cizâne bir işaret-i gaybiyyeyi bir lem’a-i İ’cazı ve bu tek kelime bir mu’cize olduğunu ifade eder.
Meselâ,
يُذَبِّحُونَ اَبْنَۤاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَۤاءَكُمْ 2
Benî İsrail’in oğullarının kesilip kadın ve kızlarını hayatta bırakmak, bir Firavun zamanında yapılan bir hadise ünvanıyla, Yahudi milletinin ekser memleketlerde her asırda maruz olduğu müteaddit katliamları, kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefihânede oynadık-ları rolü ifade eder.
وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍ 3 وَتَرٰى كَثِيرًا مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِى اْلاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
4 وَيَسْعَوْنَ فِى اْلاَرْضِ فَسَادًا وَاللهُ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
5 وَقَضَيْنَۤا اِلٰى بَنِۤى اِسْرَۤائِيلَ فِى الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِى اْلاَرْضِ مَرَّتَيْنِ
6 وَلاَتَعْثَوْا فِى اْلاَرْضِ مُفْسِدِينَ
7
Dipnot-1
bk. Yunus Sûresi, 10:92.
Dipnot-2
“Kızlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı kesiyorlardı.” Bakara Sûresi, 2:49.
Dipnot-3
“Sen onları, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun.” Bakara Sûresi, 2:96.
Dipnot-4
“Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü birşeydir o yaptıkları!” Mâide Sûresi, 5:62.
Dipnot-5
“Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” Mâide Sûresi, 5:64.
Dipnot-6
“İsrailoğullarına Tevrat’ta şöyle bildirdik: Siz yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız.” İsrâ Sûresi, 17:4.
Dipnot-7
“Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.” Bakara Sûresi, 2:60.
an’ane: gelenek asr-ı âhir: son asır (bk. e-ḫ-r) Benî İsrail: İsrailoğulları binaen: -dayanarak düstur-u acib: hayret verici düstur düstur-u hayatiye: hayat prensibi (bk. ḥ-y-y) ehram: Mısır’daki Firavunların piramit şeklindeki mezarları ekser: pekçok (bk. k-s̱-r) ensâl-i âtiye: gelecek nesiller Firavun: (bk. bilgiler) gark olmak: boğulmak hayat-ı beşeriye-i sefihâne: insanların haram ve yasak eğlence hayatı (bk. ḥ-y-y) | hükümfermâ: hüküm süren (bk. ḥ-k-m) ibretnümâ: ibretli işaret-i gaybiye: gelecekte olacak bir hadiseye yapılan işaret (bk. ğ-y-b) kail olmak: inanmak keşfolunmak: meydana çıkarılmak lem’a-i i’câz: mu’cizelik parıltısı (bk. a-c-z) mahall-i gark: boğulma yeri maruz olmak: tesiri altında kalmak mazi: geçmiş zaman mevc: dalga mevt-âlûd: ölümlü (bk. m-v-t) | misillü: gibi (bk. m-s̱-l) mu’cizâne: mu’cizeli bir şekilde (bk. a-c-z) mu’cize: yaratma noktasında bütün sebepleri âciz bırakan olağanüstü şey (bk. a-c-z) müstakbel: gelecek zaman müteaddit: birçok, çeşitli necat: kurtuluş (bk. n-c-v) temâşâgâh: seyir yeri tenasuh: reenkarnasyon |
Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur’ânî, o milletin hayat-ı içtimaiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müthiş düstur-u umumîyi tazammun eder ki, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa’y-u ameli, sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran muzaaf ribâ yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud’a ile cem-i mal eden o millet olduğu gibi; mahrum kaldıkları ve daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve galiplerden intikamlarını almak için her çeşit fesat komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor.
Meselâ,
فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ 1
“Eğer doğru iseniz mevti isteyiniz. Hiç istemeyeceksiniz.” İşte, meclis-i Nebevîde, küçük bir cemaatin, cüz’î bir hadise ünvanıyla, milel-i insaniye içinde hırs-ı hayat ve havf-ı mematla en meşhur olan millet-i Yehudun tâ kıyamete kadar lisan-ı hâlleri mevti istemeyeceğini ve hayat hırsını bırakmayacağını ifade eder.
Meselâ,
وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ 2
şu ünvanla, o milletin mukadderât-ı istikbaliyesini umumî bir surette ifade eder. İşte, şu milletin seciyelerinde ve mukadderatında münderiç olan şöyle müthiş desatir içindir ki, Kur’ân onlara karşı pek şiddetli davranıyor, dehşetli sille-i tedip vuruyor.
İşte, şu misallerden, kıssa-i Mûsâ aleyhisselâm ve Benî İsrail’in sair cüzlerini ve sair kıssalarını bu kıssaya kıyas et. Şimdi şu Dördüncü Işıktaki i’câzî lem’a-i îcaz gibi, Kur’ân’ın basit kelimatlarının ve cüz’î mebhaslarının arkalarında pek çok lemeât-ı i’câziye vardır. Ârife işaret yeter.
Dipnot-1
bk. Bakara Sûresi, 2:94.
Dipnot-2
“Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu.” Bakara Sûresi, 2:61.
Aleyhisselâm: Allah’ın selamı onun üzerine olsun (bk. s-l-m)ârif: bilgide ileri olan (bk. a-r-f) Benî İsrail: İsrailoğulları câmiiyet-i harika: harika kapsamlılık (bk. c-m-a) cem-i mal: mal biriktirme (bk. c-m-a) cihet: yön cüz: kısım, parça (bk. c-z-e) cüz’î: küçük, ferdî (bk. c-z-e) desatir: prensipler, kurallar düstur-u umumî: genel prensip esâlib: üsluplar fesat komitesi: bozgunculuk ve fenalık yapan cemiyet havf-ı memat: ölüm korkusu (bk. m-v-t) hayat-ı içtimaiye-i insaniye/beşeriye: insanlığın sosyal hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a) hırs-ı hayat: hayat hırsı (bk. ḥ-y-y) hud’a: hile, aldatma hükm-ü Kur’ânî: Kur’ân’ın hükmü (bk. ḥ-k-m) | i’câzî: mu’cizeliğe dair (bk. a-c-z) ihtilâl: ayaklanma, karışıklık kelimat: kelimeler (bk. k-l-m) kıssa-i Mûsâ: Hz. Mûsâ’nın kıssası kıyamet: dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması (bk. ḳ-v-m) Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân (bk. a-c-z; b-y-n) lem’a-i îcâz: vecizlik parıltısı (bk. v-c-z) lemeât-ı i’câziye: mu’cizelik parıltıları (bk. a-c-z) letâif: güzellikler, hoşluklar (bk. l-ṭ-f) lisan-ı hâl: hal ve davranış dili maânî: mânâlar (bk. a-n-y) makàsıd: maksatlar (bk. ḳ-ṣ-d) mebhas: bahisler, konular meclis-i Nebevî: Peygamberimizin (a.s.m.) bulunduğu meclis (bk. n-b-e) | mehâsin: güzellikler (bk. ḥ-s-n) mesâil: meseleler (bk. m-s̱-l) mevt: ölüm (bk. m-v-t) milel-i insaniye: insan milletleri millet-i Yehud: Yahudi milleti mukadderat: Allah tarafından takdir olunmuş ileride meydana gelecek haller ve olaylar (bk. ḳ-d-r) mukadderât-ı istikbaliye: gelecekle ilgili takdir olunan şeyler (bk. ḳ-d-r) muzaaf: kat kat mübareze: karşı koyma münderiç: yerleştirilmiş müteveccih: yönelik nevi: tür, çeşit ribâ: faiz sa’y-u amel: iş ve iş gücü sair: diğer seciye: karakter, huy sermaye: servet sille-i tedip: edeplendirme tokadı suret: şekil (bk. ṣ-v-r) tazammun etmek: içine almak umumî: genel |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – İKİNCİ ŞUA – İKİNCİ ŞUA – BEŞİNCİ LEM’A – DÖRDÜNCÜ IŞIK, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
https://erisale.com/#content.tr.1.537
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/538
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- “Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da yine Onun âyetlerindendir.” Rum Sûresi, 30:22. “Odur ki, yem yeşil ağaçtan size ateş çıkarır.” Yâsin Sûresi, 36:80. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 6.
- Herkes, her vakit Kur’ân’a muhtaç olduğu halde, ya gabavetinden veya başka esbaba binaen, her vakit bütün Kur’ân’ı okumayan veyahut okumaya vakit ve fırsat bulamayan adamlar Kur’ân’dan mahrum kalmamak için, herbir sûre birer küçük Kur’ân hükmüne, hattâ herbir uzun âyet birer kısa sûre makamına geçer. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 5.
- Dünyayı ışıklandıran ziya, güneşten başka hangi şeye yakışır? Tılsım-ı kâinatı keşfedip âlemi ışıklandıran beyan-ı Kur’ân, Şems-i Ezelîden başka kimin nuru olabilir? Kimin haddine düşmüş ki ona nazire getirsin, onun taklidini yapsın? – Cumartesi Dersleri 25. 2. 4.
- Hem meselâ, kasas-ı Kur’âniyeden kıssa-i Mûsâ aleyhisselâm, adeta Asâ-yı Mûsâ aleyhisselâm gibi, binler faideleri var. O kıssada, hem Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı teskin ve tesellî, hem küffarı tehdit, hem münafıkları takbih, hem Yahudileri tevbih gibi çok makàsıdı, pek çok vücuhu vardır. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 3.
- Evet, güneş bir meyvedardır; silkinir, tâ düşmesin seyyar olan yemişleri. Eğer sükûtuyla sükûnet eylese cezbe, kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 2.
- Elfâz-ı Kur’âniye öyle bir tarzda vaz edilmiş ki, herbir kelâmın, hattâ herbir kelimenin, hattâ herbir harfin, hattâ bazan bir sükûtun çok vücuhu bulunuyor, herbir muhatabına ayrı ayrı bir kapıdan hissesini verir. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 1.
“Kur’an, gark olan Firavuna der: “Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim” (Yunus Sûresi, 10:92) ünvanıyla, … şu asr-ı âhirde, o gark olan Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu’cizâne bir işaret-i gaybiyyeyi bir lem’a-i İ’cazı ve bu tek kelime bir mu’cize olduğunu ifade eder. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 7.” için 2 yanıt