Cumartesi Derslerinde bu hafta:
Bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin madeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir. Birinci kelime: “Ben tok olayım; başkası açlıktan ölse bana ne!” İkinci kelime: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – ÜÇÜNCÜ ŞUA – İKİNCİ CİLVE.

SHORTS
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
Yirmi Beşinci Söz
Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi
Birinci Şule
ÜÇÜNCÜ ŞUA
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın ihbârât-ı gaybiyesi ve her asırda şebâbiyetini muhafaza etmesi ve her tabaka insana muvafık gelmesiyle hasıl olan i’cazdır. Şu Şuaın Üç Cilvesi var.
…
İKİNCİ CİLVE:
…
Üçüncü derece: Binler mesâilinden, yalnız nümune olarak üç dört meseleyi göstereceğiz. Evet, Kur’ân’ın düsturları, kanunları, ezelden geldiğinden, ebede gidecektir. Medeniyetin kanunları gibi ihtiyar olup ölüme mahkûm değildir. Daima gençtir, kuvvetlidir.
Meselâ, medeniyetin bütün cem’iyât-ı hayriyeleriyle, bütün cebbârâne şedit inzibat ve nizâmatlarıyla, bütün ahlâkî terbiyegâhlarıyla, Kur’ân-ı Hakîmin iki meselesine karşı muâraza edemeyip mağlûp düşmüşlerdir.
Meselâ
وَاَقِيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ 1
وَاَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰوا 2
Kur’ân’ın bu galebe-i i’cazkârânesini bir mukaddime ile beyan edeceğiz. Şöyle ki:
İşârâtü’l-İ’câz’da ispat edildiği gibi, bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin madeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir.
Birinci kelime: “Ben tok olayım; başkası açlıktan ölse bana ne!”
İkinci kelime: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
Evet, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede havas ve avam, yani zenginler ve fakirler, muvazeneleriyle rahatla yaşarlar. O muvazenenin esası ise, havas tabakasında merhamet ve şefkat, aşağısında hürmet ve itaattir. Şimdi, birinci kelime havas tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir. İkinci kelime avâmı kine, hasede, mübarezeye sevk edip rahat-ı beşeriyeyi birkaç asırdır selbettiği
Dipnot-1
“Namazı dos doğru kılın ve zekâtı verin.” Bakara Sûresi, 2:43.
Dipnot-2
“Allah alışverişi helâl, faizi ise haram kıldı.” Bakara Sûresi, 2:275.
ahlâk-ı seyyie: kötü ahlâk (bk. ḫ-l-ḳ) avam: halk, fakirler sınıfı bahusus: özellikle beyan etmek: açıklamak (bk. b-y-n) cebbârâne: baskıcı bir şekilde, zorla (bk. c-b-r) cem’iyât-ı hayriye: hayır cemiyetleri (bk. c-m-a; ḫ-y-r) düstur: prensip ebed: sonsuzluk (bk. e-b-d) edyân-ı sâbıka-i semâviye: İslâmdan önceki semâvî dinler (bk. s-m-v) ezel: başlangıcı olmayan, öncesizlik (bk. e-z-l) fazilet: güzel ahlâk, erdem (bk. f-ḍ-l) galebe-i i’câzkârâne: mu’cizeli bir şekilde galip gelme (bk. a-c-z) hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hased: kıskançlık havas: zenginler sınıfı | hayat-ı içtimaiye-i beşeriye: insanlığın sosyal hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a) ihtilâlât-ı beşeriye: insanlardaki ihtilaller, karışıklıklar imdad: yardım incizap: kendine çekme inzibat: âsayiş, düzen irşâdâd: irşâdlar, doğru yolu gösteren sözler (bk. r-ş-d) ittifak: birlik kemâlât: mükemmellikler (bk. k-m-l) Kur’ân-ı Hakim: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân (bk. ḥ-k-m) maden: kaynak medeniyet-i hazıra: günümüz medeniyeti mehâsin: güzellikler, iyilikler (bk. ḥ-s-n) menba: kaynak mesâil: meseleler (bk. m-s̱-l) muâraza: sözle karşı koyma, muhalefet | mukaddime: başlangıç, giriş (bk. ḳ-d-m) muvazene: denge (bk. v-z-n) mübareze: mücadele, çatışma nazar: bakış, düşünce (bk. n-ẓ-r) nefs-i emmâre: insanı kötülüğe sevk eden içindeki duygu (bk. n-f-s) nizâmat: kanunlar (bk. n-ẓ-m) nümune: örnek rahat-ı beşeriye: insanlığın rahatı saadet-i dareyn: dünya ve âhiret mutluluğu selb etmek: ortadan kaldırmak şe’n: özellik, belirleyici nitelik (bk. ş-e-n) şedit: çok şiddetli teavün: yardımlaşma terbiyegâh: terbiye yeri (bk. r-b-b) tesanüd: dayanışma (bk. s-n-d) uhuvvet: kardeşlik |
gibi, şu asırda sa’y, sermaye ile mübareze neticesi, herkesçe malûm olan Avrupa hâdisât-ı azîmesi meydana geldi.
İşte, medeniyet, bütün cem’iyât-ı hayriye ile ve ahlâkî mektepleriyle ve şedit inzibat ve nizâmâtıyla beşerin o iki tabakasını musalâha edemediği gibi, hayat-ı beşerin iki müthiş yarasını tedavi edememiştir. Kur’ân, birinci kelimeyi, esasından “vücub-u zekât” ile kal’ eder, tedavi eder. İkinci kelimenin esasını “hurmet-i ribâ” ile kal’ edip tedavi eder. Evet, âyet-i Kur’âniye âlem kapısında durup ribâya “Yasaktır” der. “Kavga kapısını kapamak için banka (ribâ) kapısını kapayınız” diyerek insanlara ferman eder, şakirtlerine “Girmeyiniz” emreder.
ahkâm: hükümler (bk. ḥ-k-m) âlem: dünya (bk. a-l-m) Avrupa: (bk. bilgiler) âyet-i Kur’âniye: Kur’an’ın âyeti bekà: devamlılık (bk. b-ḳ-y) beşer: insan bilâkis: tersine cem’iyât-ı hayriye: hayır cemiyetleri (bk. c-m-a; ḫ-y-r) ekser: pekçok (bk. k-s̱-r) ekseriyet: çoğunluk (bk. k-s̱-r) fahişehâne: fuhuş yapılan yer ferman etmek: buyurmak, emretmek hâdisât-ı azîme: büyük olaylar (bk. a-ẓ-m) hakikaten: hakikat gereği (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hayat-ı beşer: insanlık hayatı (bk. ḥ-y-y) hayat-ı içtimaiye: toplum hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a) hayvânât: hayvanlar (bk. ḥ-y-y) hikmet: gaye, fayda (bk. ḥ-k-m) hikmeten: hikmet gereği (bk. ḥ-k-m) | himaye: koruma hurmet-i ribâ: fâizin haramlığı (bk. ḥ-r-m) inzibat: âsayiş, düzen izdivaç: evlilik kabil: kabiliyetli kabil-i telâkkuh: gebeliği mümkün olan, döllenebilen kabil-i telkih: dölleme kabiliyeti olan kâfi: yeterli kal’ etmek: kaldırmak kazâ-yı şehvet: şehvet ihtiyacını giderme (bk. ḳ-ḍ-y) malûm: bilinen (bk. a-l-m) maslahat-ı beşeriye: insanlığın yararı (bk. ṣ-l-ḥ) muhakemesiz: akıl yürütemeyen, düşüncesiz (bk. ḥ-ḳ-m) muhalif-i hikmet: hikmete zıt (bk. ḥ-k-m) musalahâ: barıştırma (bk. ṣ-l-ḥ) mübareze: mücadele, çatışma münâfi: aykırı müthiş: dehşet veren nafaka: geçim için gerekli olan şey | nebâtât: bitkiler nev’: tür nizâmât: kanunlar (bk. n-ẓ-m) peder: baba rahmet: İlâhî şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m) ribâ: faizsa’y: çalışma suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r) sülüs: (mirasta) üçte bir şakirt: talebe, öğrenci şedit: şiddetli şehadet: şahitlik (bk. ş-h-d) taaddüd-ü ezvâc: çok evlilik taaddüt: birden fazla olma tasdik: doğruluğunu kabul etme (bk. ṣ-d-ḳ) telâkki: kabul etme tenasül: üreme, nesil yetiştirme teşrik-i mesai: birlikte çalışma, işbirliği tevellüd: doğum ücret-i cüz’iye: küçük ücret (bk. c-z-e) vücub-u zekât: zekâtın farz oluşu (bk. v-c-b) ye’s: ümitsizlik |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – ÜÇÜNCÜ ŞUA – İKİNCİ CİLVE, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
https://erisale.com/#content.tr.1.548
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/548
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- Amma hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinadı, kuvvet yerine “hakkı” kabul eder. Gayede, menfaat yerine “fazilet ve rıza-i İlâhîyi” kabul eder. Hayatta, düstur-u cidal yerine, “düstur-u teâvünü” esas tutar. Cemaatlerin rabıtalarında, unsuriyet ve milliyet yerine, “rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî” kabul eder. Gayâtı, hevesât-ı nefsaniyenin nâmeşru tecavüzâtına sed çekip ruhu maâliyâta teşvik ve hissiyat-ı ulviyesini tatmin etmektir ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan etmektir. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 4.
- Evet, Kur’ân’ın hakaik-ı İlâhiyeye dair beyanatı ve tılsım-ı kâinatı fethedip ve hilkat-i âlemin muammâsını açan beyanat-ı kevniyesi, ihbârât-ı gaybiyenin en mühimmidir. Çünkü, o hakaik-ı gaybiyeyi, hadsiz dalâlet yolları içinde istikametle onları gidip bulmak, akl-ı beşerin kârı değildir ve olamaz. Beşerin en dâhi hükemaları o mesâilin en küçüğüne akıllarıyla yetişmediği malûmdur. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 3.
- “Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar.” Mâide Sûresi, 5:54. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 2.
- Evet, Kur’ân-ı Hakîm, bil’ittifak, ümmî ve emin bir zâtın lisanıyla, zaman-ı Âdem’den tâ Asr-ı Saadete kadar, enbiyaların mühim hâlâtını ve ehemmiyetli vukuatını öyle bir tarzda zikrediyor ki, Tevrat ve İncil gibi kitapların tasdiki altında gayet kuvvet ve ciddiyetle ihbar ediyor. Kütüb-ü sâlifenin ittifak ettikleri noktalarda muvafakat etmiştir. İhtilâf ettikleri bahislerde, musahhihâne, hakikat-i vakıayı faslediyor. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 1.
- “Kayan yıldıza yemin olsun ki, arkadaşınız (Peygamberiniz) ne şaştı, ne de bâtıla inandı. O kendi keyfine göre de konuşmaz. O ancak kendisine vahyolunanı söyler.” Necm Sûresi, 53:1-4. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 8,
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.