Cumartesi Derslerinde bu hafta:
“”Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar.” Mâide Sûresi, 5:54.
konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – ÜÇÜNCÜ ŞUA – BİRİNCİ CİLVE – İKİNCİ ŞAVK.

KISA VİDEO
UZUN VİDEO
SHORTS
Yirmi Beşinci Söz
Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi
Birinci Şule
ÜÇÜNCÜ ŞUA
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın ihbârât-ı gaybiyesi ve her asırda şebâbiyetini muhafaza etmesi ve her tabaka insana muvafık gelmesiyle hasıl olan i’cazdır. Şu Şuaın Üç Cilvesi var.
BİRİNCİ CİLVE:
İhbârât-ı gaybiyesidir. Şu Cilvenin Üç Şavkı var.
…
İKİNCİ ŞAVK:
İstikbale ait ihbârât-ı gaybiyesidir. Şu kısım ihbârâtın çok envâı var. Birinci kısım hususîdir. Bir kısım, ehl-i keşif ve velâyete mahsustur. Meselâ, Muhyiddin-i Arabî
الۤمۤ غُلِبَتِ الرُّومُ 1
Sûresinde pek çok ihbârât-ı gaybiyeyi bulmuştur. İmam-ı Rabbânî, sûrelerin başındaki mukattaât-ı hurufla çok muamelât-ı gaybiyenin işaretlerini ve ihbârâtını görmüştür ve hâkezâ… Ulema-yı bâtın için, Kur’ân baştan başa ihbârât-ı gaybiye nev’indendir. Biz ise,
Dipnot-1
“Elif lâm mim. Rumlar mağlûp düştüler.” Rum Sûresi, 30:1-2.
ahvâl: haller, durumlar ahvâl-i maziye: geçmişteki haller aklî: akılla ilgili ehl-i keşif ve velâyet: maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler (bk. k-ş-f; v-l-y) emanet: eminlik, güvenilirlik (bk. e-m-n) envâ: çeşitler, türler fasletmek: çözüme kavuşturmak faysal: ayırıcı, çözüme kavuşturucu fen: bilim fevkinde: üstünde fezleke: netice, özet hâkezâ: bunun gibi hakikat-i vakıa: olayın gerçekliği (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hususî: özel hülâsa: özet ihata: kapsama, içine alma ihbar: haber verme ihbârât: haber vermeler ihbârât-ı gaybiye: gayptan verilen haberler (bk. ğ-y-b) ihtilâf: ayrılık, anlaşmazlık ihtilafî: tartışmalı İmam-ı Rabbânî: (bk. bilgiler) | istikbal: gelecek zaman ittifak: birleşme, fikir birliği ittifak etmek: birleşmek ittifakî: üzerinde birleşilmiş kıraat: okuma kitabet: yazma (bk. k-t-b) kütüb-ü sâlife: Tevrat, Zebur ve İncil gibi geçmiş kitaplar (bk. k-t-b) maharet: ustalık, beceri maharet-i fevkalâde: olağanüstü beceri maksad: gaye, amaç (bk. ḳ-ṣ-d) maruf: bilinen (bk. a-r-f) mazi: geçmiş zamanı meleke: kabiliyet, beceri (bk. m-l-k) mevsuf: vasıflandırılan (bk. v-ṣ-f) muamelât-ı gaybiye: gayba ait muamele ve işleyişler (bk. ğ-y-b) Muhyiddin-i Arabî: (bk. bilgiler) mukaddime: başlangıç, giriş (bk. ḳ-d-m) mukattaât-ı huruf: bazı sûrelerin başlarında bulunan ve birer İlâhî şifre özelliğini taşıyan kesik harfler | musaddıkane: doğrulayarak (bk. ṣ-d-ḳ) musahhihâne: düzelterek muvafakat etmek: uyuşmak mütehassıs: ihtisas sahibi, uzman mütevakkıf: bağlı nakil: aktarma, anlatma nazar-ı gayb-bînî: gaybı gören bakış (bk. n-ẓ-r; ğ-y-b) nev’: tür nüzul etmek: inmek (bk. n-z-l) semâ: işitme, duyma (bk. s-m-a) suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r) şavk: ışık, parıltı tezkiye: iyi hal üzere şahitlik etme ukde-i hayatiye: hayat düğümü, çekirdeği (bk. ḥ-y-y) ulema-yı bâtın: şeriatın zâhirinden ve açık hükümlerinden daha çok, mânâ ve esrârını bilen âlimler (bk. a-l-m) umum: bütün ümmî: okuma yazma bilmeyen, tahsil görmemiş vukuat: olaylar zikrolunmak: anılmak, belirtilmek |
umuma ait olacak bir kısmına işaret edeceğiz. Bunun da pek çok tabakatı var; yalnız bir tabakadan bahsedeceğiz. İşte, Kur’ân-ı Hakîm, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma der: HAŞİYE-1
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللهِ حَقٌ 1 لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ اِنْ شَۤاءَ اللهُ اٰمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُؤُسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لاَ تَخَافُونَ… هُوَ الَّذِۤى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ
2 وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ فِى بِضْعِ سِنِينَ لِلّٰهِ اْلاَمْرُ
3 فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ بِأَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ
4 اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنِّى مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّصِين َ
5 وَاللهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ
6 فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا
7 وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَدًا
8 سَنُرِيهِمْ اٰيَاتِنَا فِى اْلاٰفَاقِ وَفِۤى اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّ
9 قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ اْلاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰى اَنْ يَاْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لاَ يَاْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا
10 يَاْتِى اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ
Haşiye-1
Bu, gaybdan haber veren âyetler, pek çok tefsirlerde izah edilmesinden ve eski harfle tab etmek niyeti müellifine verdiği acelelik hatasından, burada izahsız ve o kıymettar hazineler kapalı kaldılar.
Dipnot-1
“Sabret; Allah’ın vaadi haktır.” Rum Sûresi, 30:60.
Dipnot-2
“İnşaallah, hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harama gireceksiniz. … Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hak din ile gönderen Odur.” Fetih Sûresi, 48:27-28.
Dipnot-3
“Bu mağlûbiyetlerinden sonra, birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Hüküm Allah’ındır.” Rum Sûresi, 30:3-4.
Dipnot-4
“Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler: Hanginiz cinnete uğramış?” Kalem Sûresi, 68:5-6.
Dipnot-5
“Yoksa onlar ‘O bir şairdir; biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz’ mu diyorlar? Sen ‘Bekleyedurun,’ de. ‘Ben de sizinle beraber bekliyorum.'” Tûr Sûresi, 52:30-31.
Dipnot-6
“Allah seni insanlardan korur.” Mâide Sûresi, 5:67.
Dipnot-7
“Eğer bunu yapamazsanız-ki asla yapamayacaksınız.” Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-8
“Ölümü hiçbir zaman temennî etmeyecekler.” Bakara Sûresi, 2:95.
Dipnot-9
“Onlara gerek âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz-tâ ki Kur’ân’ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun.” Fussılet Sûresi, 41:53.
Dipnot-10
“De ki: And olsun, eğer bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler.” İsrâ Sûresi, 17:88.
Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m) gayb: görünmeyen ve bilinmeyen (bk. ğ-y-b) izah: açıklama Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân (bk. ḥ-k-m) | müellif: yazar Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) (bk. r-s-l; k-r-m) tab etmek: yazmak, basmak tefsir: Kur’ân-ı Kerimi mânâ yönünden yorumlayan kitap (bk. f-s-r) | umum: genel, herkes |
وَيُحِبُّونَهُ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِى سَبِيلِ اللهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لاَئِمٍ 1 وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ سَيُرِيكُمْ اٰيَاتِهِ فَتَعْرِفُونَهَا
2 قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِى ضَلاَلٍ مُبِينٍ
3 وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى اْلاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكّنَنَّ لَهُمْ دِيَنهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا
4
gibi çok âyâtın ifade ettiği ihbârât-ı gaybiyedir ki, aynen doğru olarak çıkmıştır. İşte, pek çok itirâzat ve tenkidâta maruz ve en küçük bir hatasından dolayı dâvâsını kaybedecek bir zâtın lisanından böyle tereddütsüz, kemâl-i ciddiyet ve emniyetle ve kuvvetli bir vüsuku ihsas eden bir tarzda böyle ihbârât-ı gaybiye, kat’iyen gösterir ki, o zât, Üstad-ı Ezelîsinden ders alıyor, sonra söylüyor.
Dipnot-1
“Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar.” Mâide Sûresi, 5:54.
Dipnot-2
“De ki: Hamd Allah’a mahsustur. O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız.” Neml Sûresi, 27:93.
Dipnot-3
“De ki: O Rahmân’dır; Ona inandık ve Ona güvendik. Kimin ap açık bir sapıklık içinde bulunduğunu yakında bileceksiniz.” Mülk Sûresi, 67:29.
Dipnot-4
“Sizden iman edip güzel işler yapanlara Allah vaad etmiştir ki, kendilerinden önceki mü’minleri nasıl kâfirlerin yerine getirdiyse, onları da şimdiki kâfirlerin yerine, yeryüzünde hâkim kılacak, onlar için razı olduğu İslâm dinini onların kalblerinde sağlamlaştıracak ve korkularını emniyete çevirecektir.” Nur Sûresi, 24:55.
akl-ı beşerin kârı: insan aklının yapacağı bir iş âyât: âyetler beyan: açıklama (bk. b-y-n) beyanat: açıklamalar (bk. b-y-n) beyanat-ı kevniye: yaratılışa âit açıklamalar (bk. b-y-n; k-v-n) dâhi: son derece zeki; dehâ ve hikmet sahibi dalâlet: hak yoldan ayrılma, sapkınlık (bk. ḍ-l-l) dâvâ: iddia fethetmek: açmak hakaik-i İlâhiye: Allah’ın zat ve sıfatlarına ait gerçekler (bk. ḥ-ḳ-ḳ; e-l-h) | hakaik-i kevniye: kâinatla, yaratılışla ilgili hakikatler (bk. ḥ-ḳ-ḳ; k-v-n) hilkat-i âlem: âlemin yaratılışı (bk. ḫ-l-ḳ; a-l-m) hükema: filozoflar (bk. ḥ-k-m) ihbârât-ı gaybiye: gaybdan verilen haberler (bk. ğ-y-b) ihsas etmek: hissettirmek istikametle: doğru bir şekilde itirâzat: itirazlar kat’iyen: kesinlikle kemâl-i ciddiyet ve emniyet: tam bir ciddiyet ve güven (bk. k-m-l; e-m-n) | malûm: bilinen (bk. a-l-m) maruz: uğramış, tesirinde kalmış mesâil: meseleler (bk. m-s̱-l) muamma: anlaşılması zor sır şavk: ışık, parıltı tenkidât: tenkitler tılsım-ı kâinat: kâinatın tılsımı, gizemi (bk. k-v-n) umur-u uhreviye: âhirete ait işler (bk. e-ḫ-r) Üstad-ı Ezelî: varlığının başlangıcı olmayan ve bütün ilimlerin öğreticisi olan Allah (bk. e-z-l) vüsuk: doğruluk, güvenilirlik |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – Birinci Şule – ÜÇÜNCÜ ŞUA – BİRİNCİ CİLVE – İKİNCİ ŞAVK, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
https://erisale.com/#content.tr.1.543
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/543
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- Evet, Kur’ân-ı Hakîm, bil’ittifak, ümmî ve emin bir zâtın lisanıyla, zaman-ı Âdem’den tâ Asr-ı Saadete kadar, enbiyaların mühim hâlâtını ve ehemmiyetli vukuatını öyle bir tarzda zikrediyor ki, Tevrat ve İncil gibi kitapların tasdiki altında gayet kuvvet ve ciddiyetle ihbar ediyor. Kütüb-ü sâlifenin ittifak ettikleri noktalarda muvafakat etmiştir. İhtilâf ettikleri bahislerde, musahhihâne, hakikat-i vakıayı faslediyor. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 1.
- “Kayan yıldıza yemin olsun ki, arkadaşınız (Peygamberiniz) ne şaştı, ne de bâtıla inandı. O kendi keyfine göre de konuşmaz. O ancak kendisine vahyolunanı söyler.” Necm Sûresi, 53:1-4. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 8,
- Kur’an, gark olan Firavuna der: “Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim” (Yunus Sûresi, 10:92) ünvanıyla, … şu asr-ı âhirde, o gark olan Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu’cizâne bir işaret-i gaybiyyeyi bir lem’a-i İ’cazı ve bu tek kelime bir mu’cize olduğunu ifade eder. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 7.
- “Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da yine Onun âyetlerindendir.” Rum Sûresi, 30:22. “Odur ki, yem yeşil ağaçtan size ateş çıkarır.” Yâsin Sûresi, 36:80. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 6.
- Herkes, her vakit Kur’ân’a muhtaç olduğu halde, ya gabavetinden veya başka esbaba binaen, her vakit bütün Kur’ân’ı okumayan veyahut okumaya vakit ve fırsat bulamayan adamlar Kur’ân’dan mahrum kalmamak için, herbir sûre birer küçük Kur’ân hükmüne, hattâ herbir uzun âyet birer kısa sûre makamına geçer. – Cumartesi Dersleri 25. 2. 5.
Ders Dünyası - WORLD OF COURSES sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
““Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar.” Mâide Sûresi, 5:54. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 2.” için bir yanıt