Felsefe 11. Sınıf 1. Ünite 1.1. FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI Konu Özeti

Felsefe 11. Sınıf 1. Ünite 1.1. FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI Konu Özeti
[smartslider3 slider=”47″]

Felsefe Ortaöğretim / Lise 11. Sınıf‘ta FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI konulu bu çalışmada felsefeye giriş, felsefenin kısa tarihi özeti yer alır.

https://dersdunyasi.net/wp-content/uploads/2022/01/Felsefe-11.-Sinif-1.-Unite-1.1.-FELSEFENIN-ORTAYA-CIKISI-Konu-Ozeti.pdf

ORTAÖĞRETİM

FELSEFE 11. SINIF

1.1. FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI KONU ÖZETİ

FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI
FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI

ÜNİTE 1: MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL FELSEFESİ

11.1.1. Felsefenin ortaya çıkışını hazırlayan düşünce ortamını açıklar.

a) Sümer, Mezopotamya, Mısır, Çin, Hint ve İran medeniyetlerinde varlık, bilgi ve değer anlayışlarının felsefenin   doğuşundaki etkilerine değinilir.

b) Anadolu’da yaşamış filozofların (Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Anaksagoras, Herakleitos, Epiktetos, Diogenes, Lukianos, Ksenofanes ve Aristoteles) doğduğu ve yaşadığı yer vurgulanarak haklarında kısaca biyografik bilgi verilir.

dersdunyasi.net

ORTAÖĞRETİM

FELSEFE 11. SINIF

1.1. FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI

KONU ÖZETİ

Giriş

  • Felsefe; insanın kendini, toplumu, evreni anlama ve açıklama çabasının sonucudur.
  • İlgilenilen konu ve alanlar bakımından eleştirel ve sistemli düşünme ile düşündüklerini ifade etme sürecidir.
  • Felsefede asıl olan hakikatin aranmasıdır.
  • MÖ 6. yüzyıla doğru Anadolu ve Akdeniz kıyı medeniyetlerinin etkileşimiyle felsefenin ortaya çıktığı kabul edilir.


1.1. FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI

  • Felsefenin ortaya çıkmasıyla ilgili görüşler çoğunlukla kabullere dayanır.
  • Bu kabuller, sözlü ve yazılı (tarih, antropoloji, arkeoloji vb.) birçok bilginin yorumlanması sonucunda oluşmuştur.
  • Farklı medeniyetlerin felsefeye temel olabilecek bilim, inanç ve öğretileri sistemleştirilmiştir.


İLK MEDENİYETLERİN FELSEFENİN DOĞUŞUNA ETKİSİ

İnsanın yaşamı; ona verilen yetenekler bakımından gelişmeye, eğitilmeye ve edindiği bilgileri kuşaktan kuşağa aktararak kültür ve medeniyetler oluşturmaya imkân verecek şekilde tasarlanmıştır.

Önce mitos, masal, mistik öğreti ve tecrübeler her medeniyetin belirli bilgi birikimi oluşturmalarını sağlamıştır.

Sümer, Mezopotamya, Mısır, Çin, Hint ve İran

medeniyetlerindeki kozmos ve erdem anlayışları; varlık, bilgi ve değer alanlarına yönelik görüşler felsefenin ortaya çıkışını sağlamıştır.

Antik Yunan’da

felsefi düşünce, sistematik bir hâle gelmiştir.

Mezopotamya ve Mısır

medeniyetlerinin “yazılı” kültüre geçişleri çok önemlidir.

Yazı dilinin oluşması, onun öğretilmesi ve aktarılmasını; yazı materyallerinin (tablet veya parşömenler) üretilmesi ise okulların açılmasını sağlamıştır. Bu durum, aynı zamanda üst düşünce üretimi anlamına da gelmektedir.

Yazılı kültüre Sümer (çivi yazısı) ve Mısır ile (hiyeroglif yazı) geçildiği kabul edilir.

Felsefi düşünce içinde bu kültürler, ilkler olarak görülmektedir.

Sümerler,

çamurdan yaptıkları (kil) tabletler üzerine Gılgamış Destanı’nı yazmıştır.

Bununla beraber Mısır ve Sümer medeniyetleri özellikle matematik, geometri, astronomi gibi alanlarda önemli bilgiler oluşturmuştur.

Bu bilgiler; mitolojik açıklamaların dışına çıkılmasına olanak sağlamış, bu da felsefenin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.

Özellikle ilk filozoflar olarak nitelendirilen doğa filozoflarında bu durum belirgin olarak görülmektedir.


Hint

inançlarında insanı kötülüklerden arındırma ve isteklerin üstesinden gelme esastır.

Bunun yolları düzenli bilgi ve akıl yürütme teknikleri değil, sezgi ve kişinin iç deneyleridir.

Bu yaşamda elde ettikleri yeterlilikler ölümden sonraki hayatlarının düzeyini de belirler.

İnsanın isteklerden arınması onu, ulaşılacak en yüce varlığa yani Brahman’a ulaştırır.

Hint inanışlarının temelinde evrenin yaratılışında “su”yun her şeyin kökeni ve canlı kaynağı olduğu fikri de vardır.

Felsefenin ortaya çıkmasındaki ilk neden (arkhe) tartışmaları bu düşüncelerden etkilenmiştir.


İran’da

MÖ 1000-600 yıllarında Zerdüşt, ikili (dualist) bir anlayışı öne sürer:

Ahuramazda, görünen ve görünmeyen evrenlerin Ehrimen ise kötülük ve yalanın yaratıcısıdır.

Zerdüşt inancı, özelikle felsefenin değer tartışmalarında etkili olmuştur.  

Zerdüşt’ün Mani’nin gelişine zemin hazırladığı kabul edilir.

Mani’nin inanç düsturlarında iyilik ve kötülük ilkesinin ikisi de ezelîdir: aydınlık (iyi) ve karanlık (kötü). İkisinin karışımından da dünya oluşmuştur.

Mani inancında Ehrimen’in egemenliğindeki alanı ve insan bedeninde tutuklu olan aydınlığı gün yüzüne çıkarmak vardır.

Egemen güç olan Tanrı Zervan, akıl ve irade gücüyle bunu temsil eder. Mani inancına göre Mani, insanlara kurtuluş yolunu göstermek için dünyaya gelmiş son elçidir.


Çin’deyse Taoculuk (Taoizm) inancında asıl olan bireydir.

Mistik bir bilmeyle gizlere ulaşılmaya çalışılır.

Transa geçilerek, duyusal bilgi dışına çıkılarak evrenin birliği duygusuna varılır.

Lao Tse’nin önderi olduğu bu inanç sisteminde evrenin kendiliğinden ne ise öyle olduğu savunulur.

Var olan her şey yani Tao (evrenin doğru yolu, özü) erdemli hayatın da ilkesidir.

İnsan için en üstün hayat şekli, üstün akılla Tao’yla birleşmektir.

Taoculuk, insanın yaşamının ilkelerini dile getirmesi açısından felsefenin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.


MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYILDA ANADOLU’DA YAŞAMIŞ FİLOZOFLAR

MÖ 6-5. yüzyıl arasında Anadolu’nun batı kıyısında yaşamış bazı filozoflar, doğa hakkındaki açıklamalarıyla öne çıkmıştır.

Bu açıklamaların ortak niteliği mitolojik unsurlar içermeyen doğal gözleme ve incelemelere dayanmasıdır.

Filozoflar; varlığı, doğayı ve evreni yapmış oldukları gözlemler çerçevesinde belli ilkelerle açıklamaya çalışmıştır.

Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Anaksagoras, Ksenofanes ve Herakleitos en çok bilinen filozoflardandır.

Filozofların çalışmaları, sonrası için temel olması ve felsefenin gelişip sistemleşmesine katkısı açısından önemlidir.

O dönem itibarıyla felsefi düşünceye katkısı olmuş birçok düşünür, bu coğrafyada bulunur.

Diogenes, Aristoteles, Epiktetos ve Lukianos bunlar arasında öne çıkanlardır.


Thales

Milet’te (Aydın/Didim) yaşamıştır.

Bazı kaynaklara göre tarihin ilk filozofu ve bilim insanı olarak kabul edilir.

Evrene yönelik açıklamasında maddeye dayalı bir ilke öne sürmüştür.

Felsefe dışında matematik, geometri ve astronomi gibi alanlarda da çalışmaları vardır.

Güneş tutulmasını önceden tahmin ettiği söylenir.

Geometrideki “Thales Teoremi”de onun çalışmasıdır.


Anaksimandros

Thales gibi Milet’te (Aydın/Didim) yaşamıştır ve onun öğrencisi olarak kabul edilmektedir.

Matematik, astronomi, haritacılık ve doğa gibi konularda da çalışmalar yapmıştır.

Güneş saati üzerinden güneşin konumunu belirleyen bir alet geliştirdiği ve yeryüzü haritalarını çizdiği de söylenir.


Anaksimenes

Milet’te (Aydın/Didim) yaşamış filozoflardandır.

Anaksimandros’un öğrencisi olduğu kabul edilir.

Evren sistemi ve varlıkların oluşmasıyla ilgili düşünceleri felsefe tarihinde öne çıkmıştır. Astronomi alanında çalışmalar yapmıştır.

Güneş ve Ay tutulmaları hakkında doğru bilgiler vermiştir.


Anaksagoras

Klazomenai’da (İzmir/Urla) yaşamıştır.

Felsefe tarihinde varlıkların temeline yönelik “nous” kavramıyla öne çıkmıştır.

Bu kavram, maddeleri bir amaca göre düzenleyen ve hareket ettiren ilkeyi işaret eder.


Herakleitos

Ephesos’ta (İzmir/Efes/Selçuk) yaşamıştır. Varlıklar üzerine oluş düşüncesiyle öne çıkmıştır.

Yapıtlarının anlaşılmasının güç olması ve anlatımını özdeyişler şeklinde yapmasından dolayı ona “Karanlık Herakleitos” denmiştir.

Düşünce tarihinde “Aynı ırmağa iki kez giremezsin.” sözünün sahibidir.


Ksenofanes (Kısefones)

Kolophon’da (İzmir/Değirmendere) doğmuştur.

İnsan ve toplumun kültürel yaşantısıyla ilgili düşünceler oluşturmuştur.


Epiktetos

Hierapolis’te (Denizli/Pamukkale) doğmuştur.

Stoa felsefesinin temsilcilerinden olan Epiktetos, ahlak alanındaki düşünceleriyle tanınmıştır.

Bilgelik, irade, özgürlük ve doğaya uyum gibi konularda fikirleriyle öne çıkmıştır.


Diogenes

Sinope’de (Sinop) doğmuştur.

“Kinik” felsefi öğretisini savunan filozoftur.

Rıhtımda bir küfenin içinde yaşayan Diogenes; hayatta malın mülkün önemli olmadığını, insanın doğaya uygun yaşaması gerektiğini ileri sürmüştür.

Kendisini ziyarete gelen Makedonya Kralı Büyük İskender’in “Benden bir isteğin var mı?” sözüne karşılık; “Gölge etme başka ihsan istemez.” sözüyle düşüncelerini açıkça ortaya koymuş bir filozoftur.


Lukianos (Lukiyanos)

Samsat’ta (Adıyaman) doğmuştur.

Özellikle ahlakla ilgili eserler vermiştir.

Güçlü bir retorikçidir (söz ile ikna etme sanatı). Dönemin özellikle de Kiniklerin düşüncelerini ve inanışlarını eleştirmiştir.


Aristoteles

Felsefe tarihinin en önemli filozoflarından olan Aristoteles, yaşamının bir kısmını Assos’ta (Çanakkale/Ayvacık) geçirip burada felsefi çalışmalar yaptığı için Anadolu’da yaşayan filozoflar arasında sayılmıştır.

Mantık, siyaset ve biyoloji gibi birçok bilgi alanında çalışmalarıyla öne çıkan Aristoteles, o dönem itibarıyla bu alanların çoğunda ve etkisi çağlar boyu süren görüşler ortaya koymuştur.

Kendinden önceki felsefeler ve bilimsel çalışmalar hakkında verdiği bilgiler dolayısıyla ilk felsefe tarihçisi olarak da bilinir.

Canlıları sınıflandırmasından dolayı ilk biyolog olarak bilinen Aristoteles, Makedonya Kralı Büyük İskender’in öğretmenliğini de yapmıştır.


Kleanthes

Çanakkale Ayvacık’ta doğmuştur.

Kleanthes, Atina’ya gittikten sonra Zenon’un öğrencisi olmuş, ondan sonra da okulunun başına geçmiştir.

Felsefesinde ruhun ölümsüzlüğünü savunmuştur.


Uygulama


  1. Aşağıdaki metni okuyunuz.
  2. Metinde anlamını bilmediğiniz kelimeler için altta verilen sözlüğe bakınız.
  3. Metnin devamında daha detaylı karşılaştırmalar yapılmaktadır. Altta verilen internet bağlantısını tıklayarak ilgili karşılaştımaların tamamını okuyunuz.
  4. Kendi düşüncelerinizi not ediniz ve arkadaşlarınızla paylaşınız.

İşte, bak: Âlem-i insaniyette, zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar iki cereyan-ı azîm, iki silsile-i efkâr, her tarafta ve her tabaka-i insaniyede dal budak salmış iki şecere-i azîme hükmünde; biri silsile-i nübüvvet ve diyanet, diğeri silsile-i felsefe ve hikmet, gelmiş gidiyor. Her ne vakit o iki silsile imtizaç ve ittihad etmişse, yani silsile-i felsefe silsile-i diyanete dehalet edip itaat ederek hizmet etmişse, âlem-i insaniyet parlak bir surette bir saadet, bir hayat-ı içtimaiye geçirmiştir. Ne vakit ayrı gitmişlerse, bütün hayır ve nur silsile-i nübüvvet ve diyanet etrafına toplanmış ve şerler ve dalâletler felsefe silsilesinin etrafına cem olmuştur. 
http://www.erisale.com/#content.tr.1.729

Sözlük

âlem-i insaniyet: insanlık âlemi

zaman-ı Âdem: Hz. Âdem’in yaşadığı dönem

cereyan-ı azîm: büyük fikir ve düşünce akımı 

silsile-i efkâr: fikirler zinciri 

tabaka-i insaniye: insanlık tabakası, grubu

şecere-i azîme: büyük ağaç 

silsile-i nübüvvet ve diyanet: din ve peygamberlik zinciri 

silsile-i felsefe ve hikmet: hikmet ve felsefe zinciri 

silsile: zincir

imtizaç: birleşme, karışma

ittihad: birleşme

itaat etmek: emre uymak

suret: şekil, biçim

saadet: mutluluk

hayat-ı içtimaiye: toplumsal hayat

hayır: iyilik 

nur: aydınlık

şer: kötülük

dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık 

cem olmak: toplanmak


KAYNAK

http://mufredat.meb.gov.tr/ProgramDetay.aspx?PID=338

https://www.eba.gov.tr/arama?q=Felsefe

http://www.erisale.com/#content.tr.1.729

Kimya 9. Sınıf Konu Özeti 1. Ünite: Kimya Bilimi 1. 1. Simyadan Kimyaya

[smartslider3 slider=”46″]
https://dersdunyasi.net/wp-content/uploads/2020/08/Lise-Kimya-9-Konu-Özeti-1.1.-SİMYADAN-KİMYAYA.pdf

Ortaöğretim / Lise 9. Sınıf Kimya 1. ÜNİTE KİMYA BİLİMİ 1. BÖLÜM: SİMYADAN KİMYAYA Konu Özeti

9. SINIF ÜNİTE, KONU, KAZANIM VE AÇIKLAMALARI
9.1. KİMYA BİLİM
İ

Anahtar kavramlar: bileşik, bilim insanı, element, formül, kimya, laboratuvarda güvenlik,
madde, sembol, simya

9.1.1. Simyadan Kimyaya

9.1.1.1. Kimyanın bilim olma sürecini açıklar.

a. Simya ile kimya bilimi arasındaki fark vurgulanır.

b. Kimya biliminin gelişim süreci ele alınırken Mezopotamya, Çin, Hint, Mısır,
Yunan, Orta Asya ve İslâm uygarlıklarının kimya bilimine yaptığı katkılara ilişkin
okuma parçası verilir.

c. Simyadan kimyaya geçiş sürecine katkı sağlayan bilim insanlarından bazılarının
(Empedokles, Democritus, Aristo, Câbir bin Hayyan, Ebubekir er-Razi, Robert Boyle, Antoine Lavoisier) kimya bilimine ilişkin çalışmaları kısaca tanıtılır.

Simyadan kimyaya geçiş sürecine katkı sağlayan bilim insanları
Simyadan kimyaya geçiş sürecine katkı sağlayan bilim insanları

1.1.1. KİMYANIN BİLİM OLMA SÜRECİ

İnsanoğlu içinde bulunduğu evreni sürekli sorgulamış ve araştırmıştır. Bu nedenle birçok bilim dalı gelişmiştir. Kimya da bunlardan birisidir. Kimya ile uğraşan bilim insanları maddelerin temel yapılarını, birleşimlerini, dönüşümlerini, çözümleme, birleşim ve üretim
yöntemlerini incelemektedirler.

Kimyanın bilim olma süreci
Kimyanın bilim olma süreci

Atomların dünyasına girdiğinizde baş döndürücü bir ahenk ve düzen görürsünüz. Acaba
bu ahenk ve düzen nasıl sağlanmıştır?

Nasıl oluyor da bu kadar büyük ve çok renkli evren bir bütün halinde küçücük atomlardan hatta atom altı parçacıklardan oluşturuluyor ve mükemmel bir uyum halinde idare ediliyor?
Simya, kimyanın bilim olmadan önceki hâli olarak da kabul edilir.

Simyacıları, araştırma yapmaya yönelten iki önemli uğraş;
• Değersiz madenleri altına çevirmek,
• Ölümsüzlük iksirini bulmaktır.

Bu uğraşlara simya (alşimi), bu işle uğraşanlara simyacı (alşimist) denir.

Simya,

Sınama yanılmaya dayalı olduğu,

Teorik temelleri olmadığı ve

Sistematik bilgi birikimi sağlamadığı için bilim olarak kabul edilmez.

Simya; astronomi, astroloji, mitoloji, felsefe, tıp, din vb. birçok alandan pratik laboratuvar uygulamalarına kadar olan geniş bir aralığı kapsamaktadır.

Simya; astronomi, astroloji, mitoloji, felsefe, tıp, din vb. birçok alandan pratik laboratuvar uygulamalarına kadar olan geniş bir aralığı kapsamaktadır.
Simya; astronomi, astroloji, mitoloji, felsefe, tıp, din vb. birçok alandan pratik laboratuvar uygulamalarına kadar olan geniş bir aralığı kapsamaktadır.

Simyacılar kimyada kullanılan;

  • fırınlar,
  • damıtma düzenekleri,
  • su banyosu,
  • kroze,
  • el kantarı,
  • su terazisi,
  • imbik gibi araç gereçleri geliştirmişlerdir.
Simyacılar; damıtma, süzme, kristallendirme, mayalama, özütleme, çözme gibi laboratuvar tekniklerini kullanmışlardır
Simyacılar; damıtma, süzme, kristallendirme, mayalama, özütleme, çözme gibi laboratuvar tekniklerini kullanmışlardır

Ayrıca;

  1. Damıtma,
  2. Süzme,
  3. Kristallendirme,
  4. Mayalama,
  5. Özütleme,
  6. Çözme gibi laboratuvar tekniklerini kullanmışlardır.

Simyacıların keşfettikleri maddelerden bazıları;

  1. Mürekkep,
  2. Cam,
  3. Barut,
  4. Seramik,
  5. Alaşım,
  6. Esans olarak bilinen kimyasallar,
  7. Altın,
  8. Gümüş,
  9. Cıva elementleri,
  10. Nitrik asit (kezzap),
  11. Sülfürik asit (zaç yağı) gibi bileşiklerdir.
Mürekkep
Mürekkep
Cam
Cam
Barut
Barut
Seramik
Seramik
Alaşım
Alaşım
Esans olarak bilinen kimyasallar
Esans olarak bilinen kimyasallar
Altın
Altın
Gümüş
Gümüş
Civa elementleri
Civa elementleri
Nitrik asit (kezzap)
Nitrik asit (kezzap)
Sülfürik asit (zaç yağı)
Sülfürik asit (zaç yağı)

Simyacıların sonraki dönemde uğraşları daha çok hastalıkların tedavisi için ilaç hazırlamaya yöneliktir.

Kimyanın bilim olma sürecine birçok simyacı katkı sağlamıştır.

Kimya biliminin doğuşu, MÖ 3000 yıllarına kadar dayanmaktadır.

Evrendeki olayları ve varlıkları sistematik bir biçimde, deneye ve gözleme dayalı yöntemler kullanarak inceleyen kişiye bilim insanı denir.

Simyacıların kimyaya en önemli katkısı, yanma olayının açıklanmasında görülür. Yanma
olayını açıklamak için bilimsel kuramlar birbiriyle ilişkilendirilmeye çalışılarak neden sonuç ilişkileri üzerinde durulmuştur.

Başta Lavoisier (Lavoizi) olmak üzere birçok bilim insanı yanma olayı, hava ve gazlarla
ilgili sistemli çalışmış, deneyler yapmışlardır.

Özellikle 18. yüzyılın sonlarına doğru;

  • Deneylerin sistematik bir şekilde yapılması,
  • Terazinin yaygın olarak kullanılması,
  • Deneyde kullanılan maddeler arasında nicel ilişkilerin kurulması,
  • Teorilerin doğrudan deney sonuçları ile ilişkilendirilerek test edilmesi modern kimyanın başlangıcı olarak düşünülebilir.

Kimya biliminin gelişim sürecine;

  • Mezopotamya,
  • Çin,
  • Hint,
  • Yunan,
  • Orta Asya ve
  • İslam uygarlıklarının yaptığı katkılar unutulmamalıdır.

KİMYA BİLİMİNE KATKI SAĞLAYAN BİLİM İNSANLARI

Empedokles

Yunan filozofu Empedokles (Empedokıls) MÖ 490’larda doğmuş ve bütün nesnelerin;

  1. Su,
  2. Hava,
  3. Toprak ve
  4. Ateş olmak üzere dört temel maddeden oluştuğunu ileri
    sürmüştür.

Sevgi ve nefret gibi kavramları madde ile özdeşleştirerek maddenin itme ve çekme kuvvetleri sayesinde bir arada bulunduğuna inanmıştır.

Empedokles (Empedokıls)
Empedokles (Empedokıls)

Bu inancını “Doğa Üzerine” adlı eserinde;

‘‘Gâh sevgiyle toplanır, bir olur bütün şeyler,
Gâh da ayrılırlar yine tek tek nefretin kiniyle” şeklinde dile getirmiştir.

Empedokles, deneye dayalı bazı araştırmalar da yapmıştır. Su saati kullanarak havanın maddi varlığa sahip olduğunu gözlemlemiş aynı zamanda ışık ve görme olayını açıklamaya çalışmıştır.

Democritus

Democritus (Demokritos) MÖ 460’larda doğmuştur. Atom fikrini ortaya atan ilk simyacıdır. Democritus her şeyin atomlardan ve boşluktan oluştuğunu öne sürmüştür.

Maddelerin bölünemeyen en küçük parçacığına Yunanca bölünemeyen anlamına gelen atomos (atom) adını vermiştir.

Democritus (Demokritos)
Democritus (Demokritos)

Democritus maddelerin birbirinden farklı olmasının nedenini,

  • Atomların şekillerinin farklı olması veya
  • Aynı şekildeki atomlardan oluşmuş olsalar bile bu atomların düzenlenmelerinin farklı olmasına bağlamıştır.

Aristo (Aristoteles)

Aristo (Görsel 1.1.10) MÖ 384’te doğmuştur. Fizik, kimya, astronomi, mantık, siyaset ve biyoloji alanlarında çalışmalar yapmış Yunan filozoftur.

Aristo (Aristoteles)
Aristo (Aristoteles)

Aristo’ya göre evren dört temel elementten oluşur.

Bu elementler;

  1. Toprak,
  2. Ateş,
  3. Hava ve
  4. Sudur.


Aristo bu elementlerin farklı oranda birleşmeleriyle farklı özellikte maddelerin meydana geldiğini ileri sürer.

Bu elementlerin sıcak, soğuk, kuru ve ıslak olmak üzere dört özelliği vardır. Soğuk ve ıslak suyu (sıvı), soğuk ve kuru toprağı (katı), ıslak ve sıcak havayı (gaz), kuru ve sıcak ateşi (yanıcı) oluşturur.

Câbir bin Hayyan

Câbir bin Hayyan; fizik, kimya, eczacılık, astronomi, mühendislik gibi alanlarda çalışmalar yapmıştır.

Câbir bin Hayyan
Câbir bin Hayyan

İslam dünyasında kimya biliminin temelini atan Câbir bin Hayyan atomun parçalanabileceğine olan inancını şu şekilde dile getirmiştir:

‘Maddenin en küçük parçası olan atomda yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom da parçalanabilir.’’

Sitrik asit, asetik asit, tartarik asit, arsenik tozunu keşfettiği düşünülen Câbir bin Hayyan nitrik asit, hidrojen klorür, sülfürik asit, kral suyunu elde etmiştir.

Câbir bin Hayyan damıtmada kullanılan imbiği geliştirmiş “baz” kavramıyla kimyanın
gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Ebû Bekir er-Râzî

Ebû Bekir er-Râzî İranlı hekim, bilim insanı ve filozoftur. Kroze, fırın gibi laboratuvar araç gereçlerini geliştirmiştir.

Ebû Bekir er-Râzî
Ebû Bekir er-Râzî

Kostik sodayı, gliserini keşfetmiş, alkolü antiseptik olarak tıpta kullanmış, karıncalardan damıtma yolu ile formik asidi elde etmiştir.

Ebû Bekir er-Râzî simyada kullanılan maddeleri;

  • Bedenler (metaller),
  • Ruhlar (kükürt, arsenik, cıva, nişadır),
  • Taşlar (pirit, mağnezya),
  • Vitrioller (metal sülfatları),
  • Borakslar (boraks, soda),
  • Tuzlar (kaya tuzu, potasa, güherçile) olarak sınıflandırmıştır.

Maddenin atomlar ve boşluktan oluştuğu görüşüne dayanarak uzayda atomlar ne kadar sıkışık kümelenirlerse oluşturdukları maddenin de o kadar yoğun olacağını hava, su ve toprak örnekleriyle ortaya koymuştur.

Robert Boyle

Robert Boyle’un (Rabırt Boyl) kimya ve fizik alanında birçok eseri bulunmaktadır. Bu eserlerinin en ünlüsü “Kuşkucu Kimyager” adlı kitabıdır.

Boyle; havanın fiziksel özellikleri ile ilgilenmiş, havanın sıkıştılabilir bir nesne olduğunu ve yanma olayındaki rolünü belirtmiştir.

Robert Boyle (Rabırt Boyl)
Robert Boyle (Rabırt Boyl)

Boyle ve Hooke, vakum pompası geliştirmiş bu vakum pompasını kullanarak bir gazın hacmi ve basıncı arasındaki ilişkinin belirlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu ilişki Boyle Yasası olarak bilinir.

Boyle elementi, kendinden daha basit maddelere ayrılamayan saf madde olarak tanımlamıştır.

İlk kez kimyasal bileşiklerle karışımlar arasında ayrım yapmış; kimyasal birleşmede maddenin özelliklerinin tamamıyla değiştiğini, karışımlarda ise böyle değişimlerin
olmadığını söylemiştir.

Antoine Lavoisier

Modern kimyanın öncüsü olan Antoine Lavoisier (Antuon Lövaziye) 18. yüzyılda yaşayan Fransız bilim insanıdır.

Antoine Lavoisier (Antuon Lövaziye)
Antoine Lavoisier (Antuon Lövaziye)

Antoine Lavoisier yaptığı deneyde, bir miktar kalay metalini içi hava dolu bir cam balona koyup ağzını kapatarak tartmıştır. Cam balonun ağzını açmadan ısıttığında balonda beyaz bir toz oluştuğunu gözlemlemiştir.

Bu cam balonu tekrar tarttığında başlangıçtaki ağırlığın değişmediğini görmüştür.

Deneylerinde teraziyi kullanarak Kütlenin Korunumu Kanunu’nu bulmuştur.

Lavoisier, oksijenin havada bulunan ve yanmaya neden olan bir gaz olduğunu ve yanan
madde ile birleşerek oksitleri oluşturduğunu bulmuştur.

ÖNEMLİ NOT:

Burada bir noktanın altını çizmekte fayda vardır: Bilim insanları doğaya konan bir kanunu veya elementi kendileri yapmıyor.

Tam tersi doğaya konan bu kanunları, elementleri, bileşenleri vs. keşfediyor.

Yani olan bir şeyi ortaya çıkarıyor diğer insanların bilmeleri ve anlamalarını sağlıyor.

Zaman zaman da buldukları bu kanunlara kendi adlarını takıyorlar veya başkaları o kanunu bulanın adıyla anıyorlar. “Boyle Yasası”nda olduğu gibi.

Aslında doğaya bu kanunları kim koymuştur?

Hangi amaçla, hangi hikmete binaen öyle yapmıştır?

Bunu yaparken hangi maddeleri kullanmıştır?

İşte bilim insanlarının peşinden koştuğu ve bulmaya çalıştığı hakikatler bunlardır.

Bunların cevabını verebildiğimiz zaman hakikati de bulabiliriz.


LİSE / ORTAÖĞRETİM













DESEN 9 YARDIMCI KAYNAK KİTAP 1. ÜNİTE: DESENİN TANIMI VE RESİM SANATINDAKİ YERİ

https://dersdunyasi.net/wp-content/uploads/2020/08/Güzel-Sanatlar-Lisesi-Desen-9-Yardımcı-Kaynak-Kitap-1.-Ünite-Desenin-Tanımı-ve-Resim-Sanatındaki-Yeri.pdf

GÜZEL SANATLAR VE EĞİTİMİ






LİSE / ORTAÖĞRETİM 10. SINIF

Matematiksel Düzen ve Çoklu Zeka Kuramı Proje Görevi - «Evren, dünyamız ve varlıklar matematiksel bir düzen içerisinde tasarlanmıştır.»



LİSE / ORTAÖĞRETİM













TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10


LİSE / ORTAÖĞRETİM