İstidat ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla insan ne istemişse, bütün verilmiş. İnsana olan nimet-i İlâhiye tâdât ile bitmez, tükenmez. Evet, insanın madem bir sofra-i nimeti semâvât ve arz ise ve o sofradaki nimetlerden bir kısmı şems, kamer, gece, gündüz gibi şeyler ise, elbette insana müteveccih olan nimetler had ve hesaba gelmez. – Sözler 25.2.2.6.

Kur’an Belâgatı ve İlâhî Nimetler

Metin, Said Nursi’ye atfedilen Yirmi Beşinci Söz, yani “Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi” adlı eserden alınan ve Kur’an-ı Kerim’in mucizevi belagatini inceleyen bir kısımdır.

Özellikle Yirmi Beşinci Söz, yani “Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi”nin bir bölümü olan bu metin, Kur’an ayetlerinin edebi ve teolojik derinliğini, özellikle de Allah’ın birliğini (tevhid) ve nimetlerinin genişliğini nasıl ifade ettiğini açıklamaktadır.

Metin, Bakara Suresi’ndeki Ayetü’l-Kürsî (2:255) gibi ayetlerin, rububiyetin geniş hükümlerini nasıl serdiğini ve ardından keskin bir vahdet bağıyla nasıl birleştirdiğini gösterir.

Ayrıca, İbrahim Suresi’nden (14:32-34) ayetler kullanarak, göklerin, yerin, suyun, gemilerin, nehirlerin, Güneş’in ve Ay’ın insanın hizmetine verilmesinin (teshir) Allah’ın sayısız nimetlerini nasıl gözler önüne serdiğini detaylıca izah eder.

Genel olarak kaynak, Kur’an’ın üslubundaki azameti ve bu üslupla aktarılan ilahi hakikatleri analiz etmektedir.

NotebookLM

İstidat ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla insan ne istemişse, bütün verilmiş. İnsana olan nimet-i İlâhiye tâdât ile bitmez, tükenmez. Evet, insanın madem bir sofra-i nimeti semâvât ve arz ise ve o sofradaki nimetlerden bir kısmı şems, kamer, gece, gündüz gibi şeyler ise, elbette insana müteveccih olan nimetler had ve hesaba gelmez. - Sözler 25.2.2.6.
İstidat ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla insan ne istemişse, bütün verilmiş. İnsana olan nimet-i İlâhiye tâdât ile bitmez, tükenmez. Evet, insanın madem bir sofra-i nimeti semâvât ve arz ise ve o sofradaki nimetlerden bir kısmı şems, kamer, gece, gündüz gibi şeyler ise, elbette insana müteveccih olan nimetler had ve hesaba gelmez. – Sözler 25.2.2.6.

SHORTS

KISA VİDEO

UZUN VİDEO

NotebookLM

Yirmi Beşinci Söz

Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi

İkinci Şule

İkinci Şulenin Üç Nuru var.

İKİNCİ NURU

ALTINCI NÜKTE-İ BELÂĞAT: 

Kâh oluyor ki, âyet, geniş bir kesrete ahkâm-ı rububiyeti serer, sonra birlik ciheti hükmünde bir rabıta-i vahdetle birleştirir, veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir. Meselâ,

وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِىُّ الْعَظِيمُ     2

İşte, Âyetü’l-Kürsîde on cümle ile on tabaka-i tevhidi ayrı ayrı renklerde ispat etmekle beraber

 مَنْ ذَا الَّذِى يَشْفَعُ عِنْدَهُۤ اِلاَّ بِاِذْنِهِ 

cümlesiyle, gayet keskin bir şiddetle şirki ve gayrın müdahalesini keser, atar. Hem şu âyet İsm-i Âzamın mazharı olduğundan, hakaik-ı İlâhiyeye ait mânâları âzamî derecededir ki, âzamiyet derecesinde bir tasarruf-u rububiyeti gösteriyor. Hem umum semâvât ve arza birden müteveccih tedbir-i ulûhiyeti en âzamî bir derecede, umuma şamil bir hafîziyeti zikrettikten sonra, bir rabıta-i vahdet ve birlik ciheti, o âzamî tecelliyatlarının menbalarını

 وَهُوَ الْعَلِىُّ الْعَظِيمُ 

ile hülâsa eder.


Dipnot-2

“Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. Herşeyden yüce ve herşeyden büyük olan da ancak Odur.” Bakara Sûresi, 2:255.

Dipnot-3

“Onun katında, Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir?” Bakara Sûresi, 2:255.


ahkâm-ı rububiyet: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan mâlikiyeti ve rububiyetinin hükümleri (bk. ḥ-k-m; r-b-b)
arz: yer, dünya
Âyetü’l-Kürsî: Allah’ın varlığından ve bir kısım mühim sıfatlarından bahseden Bakara Sûresinin 255. âyeti
âzamî: en büyük (bk. a-ẓ-m)
âzamiyet: büyüklük (bk. a-ẓ-m)
cihet: yön, taraf
gayr: başkası
hafiziyet: koruyuculuk (bk. ḥ-f-ẓ)
hakaik-ı İlâhiye: Allah’ın zât ve sıfatlarına ait gerçekler (bk. ḥ-ḳ-ḳ; e-l-h)
hâtime: son
hülâsa etmek: özetlemek
ibret: düşündürücü ders
İsm-i Âzam: Cenab-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olanı (bk. s-m-v; a-ẓ-m)
kâh: bazen
kaide-i külliye: genel kural (bk. k-l-l)
kesret: çokluk (bk. k-s̱-r)mazhar: yansıma ve görünme yeri (bk. ẓ-h-r)
menba: kaynak
müdahale: karışma
müteveccih: yönelmiş
nükte-i belâğat: belâğat inceliği (bk. b-l-ğ)
rabıta-i vahdet: birlik bağı (bk. v-ḥ-d)
semâvat: gökler (bk. s-m-v)
şamil: içine alan, kapsayıcı
tabaka-i tevhid: tevhid derecesi (bk. v-ḥ-d)
tasarruf-u rububiyet: rububiyetin tasarruf ve idaresi (bk. ṣ-r-f; r-b-b)
tecelliyat: tecellîler, yansımalar (bk. c-l-y)
tedbir-i ulûhiyet: Cenâb-ı Allah’ın ilâhlığıyla bütün varlık âlemini tedbiri, idaresi (bk. d-b-r; e-l-h)
tefekkür: düşünme (bk. f-k-r)
umum: bütün, genel
zikretmek: anmak, belirtmek

Hem meselâ,

اَللهُ الَّذِى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَۤاءِ مَۤاءً فَاَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِي فِى الْبَحْرِ بِاَمْرِهِ وَسَخَّرَ لَكُمُ اْلاَنْهَارَ     وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَۤائِبَيْنِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ     وَاٰتٰيكُمْ مِنْكُلِّ مَاسَاَلْتُمُوهُ وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَتَ اللهِ لاَ تُحْصُوهَا 1

İşte şu âyetler, evvelâ Cenâb-ı Hakkın insana karşı şu koca kâinatı nasıl bir saray hükmünde halk edip, semâdan zemine âb-ı hayatı gönderip, insanlara rızkı yetiştirmek için zemini ve semâyı iki hizmetkâr ettiği gibi, zeminin sair aktârında bulunan herbir nevi meyvelerinden herbir adama istifade imkânı vermek, hem insanlara semere-i sa’ylerini mübadele edip her nevi medar-ı maişetini temin etmek için gemiyi insana musahhar etmiştir. Yani, denize, rüzgâra, ağaca öyle bir vaziyet vermiş ki, rüzgâr bir kamçı, gemi bir at, deniz onun ayağı altında bir çöl gibi durur. İnsanları gemi vasıtasıyla bütün zemine münasebettar etmekle beraber, ırmakları, büyük nehirleri insanın fıtrî birer vesait-i nakliyesi hükmünde teshir, hem güneşle ayı seyrettirip mevsimleri ve mevsimlerde değişen Mün’im-i Hakikînin renk renk nimetlerini insanlara takdim etmek için iki musahhar hizmetkâr ve o büyük dolabı çevirmek için iki dümenci hükmünde halk etmiş. Hem gece ve gündüzü insana musahhar, yani hâb-ı rahatına geceyi örtü, gündüzü maişetlerine ticaretgâh hükmünde teshir etmiştir. İşte bu niam-ı İlâhiyeyi tâdât ettikten sonra, insana verilen nimetlerin ne kadar geniş bir dairesi olduğunu gösterip, o dairede de ne derece hadsiz nimetler dolu olduğunu, şu

وَاٰتيٰكُمْ مِنْ كُلِّ مَاسَاَلْتُمُوهُ وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَتَ اللهِ لاَ تُحْصُوهَا

fezleke ile gösterir. Yani, istidat ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla insan ne istemişse, bütün verilmiş. İnsana olan nimet-i İlâhiye tâdât ile bitmez, tükenmez. Evet, insanın madem bir sofra-i nimeti semâvât ve arz ise ve o sofradaki nimetlerden bir kısmı şems, kamer, gece, gündüz gibi şeyler ise, elbette insana müteveccih olan nimetler had ve hesaba gelmez.


Dipnot-1

“O Allah ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten de bir su indirdi ki, onunla sizin için rızık olarak meyvelerden bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye gemileri sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. Birbiri ardınca dönüp duran güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize verdi. O, sözünüz ve halinizle istediğiniz herşeyden size verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz.” İbrahim Sûresi, 14:32-34.


âb-ı hayat: hayat suyu (bk. ḥ-y-y)
aktâr: bölgeler
arz: yer, dünya
azletmek: ayırmak, uzaklaştırmak
Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
fezleke: özet, netice
fıtrî: doğal (bk. f-ṭ-r)
hâb-ı rahat: rahat uykusu
hadsiz: sayısız
halk etmek: yaratmak (bk. ḫ-l-ḳ)
icad: vücut verme, yaratma (bk. v-c-d)
ihtiyac-ı fıtrî: yaratılıştan gelen doğal ihtiyaç (bk. ḥ-v-c; f-ṭ-r)
istidat: kabiliyet (bk. a-d-d)
istifade: faydalanma
kâh: bazen
kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)
kamer: ay
lisan: dil
maişet: geçim (bk. a-y-ş)
medar-ı maişet: geçim kaynağı (bk. a-y-ş)
musahhar etmek: hizmetine vermek
mübadele: değiştirmek
Mün’im-i Hakiki: gerçek nimet verici olan Allah (bk. n-a-m; ḥ-ḳ-ḳ)
münasebettar: ilişkili (bk. n-s-b)
müsebbeb: sebep olunan şey, sonuç (bk. s-b-b)
müteveccih: yönelik
nevi: tür, çeşit
niam-ı İlâhiye: Allah’ın nimetleri (bk. n-a-m; e-l-h)
nimet-i İlâhiye: Allah’ın verdiği nimet (bk. n-a-m; e-l-h)
sair: diğer
semâ: gök (bk. s-m-v)
semâvat: gökler (bk. s-m-v)
semere: meyve, netice
semere-i sa’y: çalışmanın meyvesi, neticesi
sırr-ı belâğat: belâğat sırrı, esprisi (bk. b-l-ğ)
sofra-i nimet: nimet sofrası (bk. n-a-m)
şems: güneş
tâdât etmek: saymak
takdim etmek: sunmak (bk. ḳ-d-m)
teshir: boyun eğdirme
ticaretgâh: ticaret yeri
vesait-i nakliye: taşıma araçları
zâhir: görünen (bk. ẓ-h-r)
zemin: yeryüzü

KAYNAKLAR

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – İkinci Şule – İKİNCİ NUR – ALTINCI NÜKTE-İ BELÂĞAT, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.

https://erisale.com/#content.tr.1.566

https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/566


CUMARTESİ DERSLERİ

"And olsun ki Biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. Sonra o su damlasını rahme asılı pıhtılaşmış bir kan olarak yarattık. O pıhtılaşmış kanı bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bam başka bir yaratışla inşa ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah'ın şânı ne yücedir!" Mü'minûn Sûresi, 23:12-14. - Sözler 25.2.2.4.
“And olsun ki Biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. Sonra o su damlasını rahme asılı pıhtılaşmış bir kan olarak yarattık. O pıhtılaşmış kanı bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bam başka bir yaratışla inşa ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı ne yücedir!” Mü’minûn Sûresi, 23:12-14. – Sözler 25.2.2.4.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.

Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.

Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.

CUMARTESİ DERSLERİ

Bir yanıt yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.