Cumartesi Derslerinde bu hafta:
“Rızkınız yerin hayatına bağlıdır. Yerin dirilmesi ise, bahara bakar. Bahar ise, şems ve kameri teshir eden, gece ve gündüzü çeviren Zâtın elindedir.”
konusu işlenmektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – İkinci Şule – İKİNCİ NUR – ÜÇÜNCÜ MEZİYET-İ CEZÂLET.

SHORTS
KISA VİDEO
UZUN VİDEO
Yirmi Beşinci Söz
Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi
İkinci Şule
İkinci Şulenin Üç Nuru var.
…
İKİNCİ NURU
…
ÜÇÜNCÜ MEZİYET-İ CEZÂLET:
Bazan Kur’ân Cenâb-ı Hakkın fiillerini tafsil ediyor; sonra bir fezleke ile icmal eder. Tafsiliyle kanaat verir; icmalle hıfzettirir, bağlar. Meselâ,
وَكَذٰلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْوِيلِ اْلاَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلٰۤى اٰلِ يَعْقُوبَ كَمَۤا اَتَمَّهَا عَلٰۤى اَبَوَيْكَ مِنْ قَبْلُ اِبْرٰهِيمَ وَاِسْحٰقَ اِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
1
İşte, Hazret-i Yusuf ve ecdadına edilen nimetleri şu âyetle işaret eder. Der ki:
Sizi bütün insanlar içinde makam-ı nübüvvetle serfiraz, bütün silsile-i enbiyayı silsilenize raptedip silsilenizi nev-i beşer içinde bütün silsilelerin serdarı, hanedanınızı ulûm-u İlâhiye ve hikmet-i Rabbâniyeye bir hücre-i talim ve hidayet suretine getirip, o ilim ve hikmetle dünyanın saadetkârâne saltanatını, âhiretin saadet-i ebediyesiyle sizde birleştirmek, seni ilim ve hikmetle Mısır’a hem aziz bir reis, hem âli bir nebî, hem hakîm bir mürşid etmek olan niâmat-ı İlâhiyeyi zikir ve tâdât edip, ilim ve hikmetle onu, âbâ ve ecdadını mümtaz ettiğini zikrediyor. Sonra, “Senin Rabbin Alîm ve Hakîmdir,” der. “Onun rububiyeti ve hikmeti iktiza eder ki, seni ve âbâ ve ecdadını Alîm, Hakîm ismine mazhar etsin.” İşte, o mufassal nimetleri şu fezleke ile icmal eder.
Hem meselâ,
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَۤاءُ
2
İşte şu âyet, Cenâb-ı Hakkın, nev-i beşerin hayat-ı içtimaiyesindeki tasarrufâtını şöyle gösteriyor ki:
Dipnot-1
“Rabbin seni böylece seçkin kılacak, sana rüya tabirini öğretecek ve bundan önce ataların İbrahim ve İshak üzerine nimetini tamamladığı gibi, senin ve Yakuboğullarının üzerine de nimetini tamamlayacaktır. Muhakkak ki senin Rabbin Alîm ve Hakîmdir.” Yusuf Sûresi, 12:6.
Dipnot-2
“De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan, âlemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allahım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de mülkü çeker alırsın.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:26.
| âbâ: babalar âhiret: öteki dünya (bk. e-ḫ-r) âli: yüce Alîm: her şeyi hakkıyla bilen, sonsuz ilim sahibi Allah (bk. a-l-m) aziz: izzetli, şerefli, çok değerli (bk. a-z-z) ecdad: atalar fezleke: netice, özet hakîm/Hakîm: hikmet sahibi; herşeyi hikmetle yaratan Allah (bk. ḥ-k-m) hayat-ı içtimaiye: toplum hayatı (bk. ḥ-y-y; c-m-a) Hazret-i Yusuf: (bk. bilgiler) hıfzetmek: ezberlemek (bk. ḥ-f-ẓ) hidayet: doğru ve hak yol (bk. h-d-y) hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m) hikmet-i Rabbâniye: Allah’ın hikmeti (bk. ḥ-k-m; r-b-b) | hücre-i talim: eğitim hücresi (bk. a-l-m) icmal: özetleme (bk. c-m-l) iktiza: gerektirme makam-ı nübüvvet: peygamberlik makamı (bk. n-b-e) mazhar: erişme, sahip olma (bk. ẓ-h-r) meziyet-i cezâlet: ifade güzelliğindeki üstünlük (bk. c-z-l) Mısır: (bk. bilgiler) mufassal: ayrıntılı mümtaz: üstün, seçkin mürşid: doğru yolu gösterici (bk. r-ş-d) nebî: peygamber (bk. n-b-e) nev-i beşer: insanlık nimet-i İlâhiye: İlâhi nimetler (bk. n-a-m; e-l-h) Rab: herbir varlığı terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah (bk. r-b-b) rapt etmek: bağlamakreis: başkan rububiyet: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b) | saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk (bk. e-b-d) saadetkârâne: mutlu bir şekilde serdar: kumandan serfiraz: yükselten, başı yüksek, başkalarından üstün silsile: zincir silsile-i enbiya: peygamberler zinciri (bk. n-b-e) suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r) tâdât etmek: saymak tafsil etmek: ayrıntılandırmak tasarrufât: tasarruflar, kullanımlar (bk. ṣ-r-f) ulûm-u İlâhiye: İlâhî ilimler (bk. a-l-m; e-l-h) zikir: anmak, hatırlatmak |
İzzet ve zillet, fakr ve servet, doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakkın meşietine ve iradesine bağlıdır. Demek, kesret-i tabakatın en dağınık tasarrufâtına kadar, meşiet ve takdir-i İlâhi ye iledir, tesadüf karışamaz. Şu hükmü verdikten sonra, insaniyet hayatında en mühim iş, onun rızkıdır. Şu âyet, beşerin rızkını doğrudan doğruya Rezzâk-ı Hakikînin hazine-i rahmetinden gönderdiğini bir iki mukaddime ile ispat eder. Şöyle ki:
Der: Rızkınız yerin hayatına bağlıdır. Yerin dirilmesi ise, bahara bakar. Bahar ise, şems ve kameri teshir eden, gece ve gündüzü çeviren Zâtın elindedir. Öyle ise, bir elmayı bir adama hakikî rızık olarak vermek, bütün yeryüzünü bütün meyvelerle dolduran o Zât verebilir. Ve O, ona hakikî Rezzâk olur. Sonra da
وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَۤاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
1
der. Bu cümlede o tafsilâtlı fiilleri icmal ve ispat eder. Yani, size hesapsız rızık veren Odur ki, bu fiilleri yapar.
Dipnot-1
Âl-i İmrân Sûresi, 3:27.
| acip: şaşırtıcı, hayret verici âyine-misal: ayna gibi (bk. m-s̱-l) bedî: eşsiz derecede güzel, benzersiz (bk. b-d-a) beşer: insan cilve: yansıma, görünüm (bk. c-l-y) elfaz: lafızlar, sözler esmâ: isimler (bk. s-m-v) esmâ-i İlâhiye: Allah’ın isimleri (bk. s-m-v; e-l-h) etvâr: haller, tavırlar fakr: fakirlik (bk. f-k-r) hakikî: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ) hazine-i rahmet: rahmet hazinesi (bk. r-ḥ-m) hilkat-ı insan: insanın yaratılışı (bk. ḫ-l-ḳ) hülâsa: özet icmal: özetleme (bk. c-m-l) | irade: istek, tercih (bk. r-v-d) izzet: şeref, üstünlük, yücelik (bk. a-z-z) kâh: bazen kamer: ay kesret-i tabaka: çokluk tabakaları (bk. k-s̱-r) mahlûkat: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ) mahlûkat-ı İlâhiye: Allah’ın yaratıkları (bk. ḫ-l-ḳ; e-l-h) mahlûkat-ı mezkûre: adı geçen yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ) meşiet: dileme, arzu meşiet ve takdir-i İlâhi: Allah’ın dilemesi ve takdiri (bk. ḳ-d-r; e-l-h) mevzun: ölçülü (bk. v-z-n) mizan: ölçü (bk. v-z-n) mukaddime: başlangıç, giriş (bk. ḳ-d-m) | muntazam: düzenli (bk. n-ẓ-m) nizam: düzen (bk. n-ẓ-m) nükte-i belâğat: belâğat inceliği (bk. b-l-ğ) Rezzak: bütün canlıların rızkını veren Allah (bk. r-z-ḳ) Rezzâk-ı Hakikî: gerçek rızık verici olan Allah (bk. r-z-ḳ; ḥ-ḳ-ḳ) semere: meyve servet: zenginlik şeffafiyet: şeffaflık, saydamlık şems: güneş tafsilât: ayrıntılar tasarrufât: tasarruflar, kullanımlar (bk. ṣ-r-f) tertip: sıralama, düzen teshir eden: emri altında tutan zillet: alçaklık, aşağılık |
KAYNAKLAR
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Yirmi Beşinci Söz – Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi – İkinci Şule – İKİNCİ NUR – ÜÇÜNCÜ MEZİYET-İ CEZÂLET, Söz Basım Yayın Ltd. Şti., Mart 2012, İstanbul.
https://erisale.com/#content.tr.1.562
https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-besinci-soz/562
CUMARTESİ DERSLERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’ından; Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar gibi kitaplarından alınarak her hafta Cumartesi günü Cumartesi Dersleri adı altında yapılan ve YouTube’da yüklenen dersler yer almaktadır.
Ayrıca; http://www.erisale.com/#home adresinde ve https://sorularlarisale.com/ adresinde yer alan Risalelerin ekran kaydı yapılmakta ve sitemizde ilgili dersin bulunduğu sayfaya metinler ve sözlük konulmaktadır.
Dersler en son yapılan derslere göre sıralanmaktadır.
CUMARTESİ DERSLERİ
- Sizin âzâlarınız içinde en kıymettar göz ve kulaklarınızın mâliki kimdir? Hangi destgâh ve dükkândan aldınız? Bu lâtif, kıymettar göz ve kulağı verecek ancak Rabbinizdir. Sizi icad edip terbiye eden Odur ki; bunları size vermiştir. Öyle ise yalnız Rab Odur. Mâbud da O olabilir. – Sözler 25.2.2.2.
- “Odur ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra iradesini semâya yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir.” Bakara Sûresi, 2:29. – Sözler 25.2.2.1.
- Hem basîresinde selim bir gözü olan görür ki, Kur’ân’da öyle bir göz vardır ki, o göz bütün kâinatı zâhir ve bâtınıyla vâzıh, göz önünde bir sahife gibi görür, istediği gibi çevirir, istediği bir tarzda o sahifenin mânâlarını söyler. – 25. Söz – İkinci Şule – BİRİNCİ NUR
- “O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey Onun dengi değildir.” İhlâs Sûresi, 112:3-4. Cenâb-ı Hak peder ve veledden ve akrandan ve zevceden münezzehtir. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 8.
- Hem Kur’ân, merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için, hayâ perdesini takmasını emreder -tâ hevesât-ı rezilenin ayağı altında, o şefkat madenleri zillet çekmesinler; âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir metâ hükmüne geçmesinler. – Cumartesi Dersleri 25. 3. 7.