https://dersdunyasi.net/wp-content/uploads/2020/08/Lise-Kimya-9-Konu-Özeti-1.1.-SİMYADAN-KİMYAYA.pdf
Kimya 9 Konu Özeti 1. Ünite: Kimya Bilimi 1. 1. Simyadan Kimyaya
Ortaöğretim / Lise 9. Sınıf Kimya 1. ÜNİTE KİMYA BİLİMİ 1. BÖLÜM: SİMYADAN KİMYAYA Konu Özeti
9. SINIF ÜNİTE, KONU, KAZANIM VE AÇIKLAMALARI
9.1. KİMYA BİLİMİ
Anahtar kavramlar: bileşik, bilim insanı, element, formül, kimya, laboratuvarda güvenlik,
madde, sembol, simya
9.1.1. Simyadan Kimyaya
9.1.1.1. Kimyanın bilim olma sürecini açıklar.
a. Simya ile kimya bilimi arasındaki fark vurgulanır.
b. Kimya biliminin gelişim süreci ele alınırken Mezopotamya, Çin, Hint, Mısır,
Yunan, Orta Asya ve İslâm uygarlıklarının kimya bilimine yaptığı katkılara ilişkin
okuma parçası verilir.
c. Simyadan kimyaya geçiş sürecine katkı sağlayan bilim insanlarından bazılarının
(Empedokles, Democritus, Aristo, Câbir bin Hayyan, Ebubekir er-Razi, Robert Boyle, Antoine Lavoisier) kimya bilimine ilişkin çalışmaları kısaca tanıtılır.
1.1.1. KİMYANIN BİLİM OLMA SÜRECİ
İnsanoğlu içinde bulunduğu evreni sürekli sorgulamış ve araştırmıştır. Bu nedenle birçok bilim dalı gelişmiştir. Kimya da bunlardan birisidir. Kimya ile uğraşan bilim insanları maddelerin temel yapılarını, birleşimlerini, dönüşümlerini, çözümleme, birleşim ve üretim yöntemlerini incelemektedirler.
Atomların dünyasına girdiğinizde baş döndürücü bir ahenk ve düzen görürsünüz. Acaba
bu ahenk ve düzen nasıl sağlanmıştır?
Nasıl oluyor da bu kadar büyük ve çok renkli evren bir bütün halinde küçücük atomlardan hatta atom altı parçacıklardan oluşturuluyor ve mükemmel bir uyum halinde idare ediliyor?
Simya, kimyanın bilim olmadan önceki hâli olarak da kabul edilir.
Simyacıları, araştırma yapmaya yönelten iki önemli uğraş;
• Değersiz madenleri altına çevirmek,
• Ölümsüzlük iksirini bulmaktır.
Bu uğraşlara simya (alşimi), bu işle uğraşanlara simyacı (alşimist) denir.
Simya,
Sınama yanılmaya dayalı olduğu,
Teorik temelleri olmadığı ve
Sistematik bilgi birikimi sağlamadığı için bilim olarak kabul edilmez.
Simya; astronomi, astroloji, mitoloji, felsefe, tıp, din vb. birçok alandan pratik laboratuvar uygulamalarına kadar olan geniş bir aralığı kapsamaktadır.
Simyacılar kimyada kullanılan;
- fırınlar,
- damıtma düzenekleri,
- su banyosu,
- kroze,
- el kantarı,
- su terazisi,
- imbik gibi araç gereçleri geliştirmişlerdir.
Ayrıca;
- Damıtma,
- Süzme,
- Kristallendirme,
- Mayalama,
- Özütleme,
- Çözme gibi laboratuvar tekniklerini kullanmışlardır.
Simyacıların keşfettikleri maddelerden bazıları;
- Mürekkep,
- Cam,
- Barut,
- Seramik,
- Alaşım,
- Esans olarak bilinen kimyasallar,
- Altın,
- Gümüş,
- Cıva elementleri,
- Nitrik asit (kezzap),
- Sülfürik asit (zaç yağı) gibi bileşiklerdir.
Simyacıların sonraki dönemde uğraşları daha çok hastalıkların tedavisi için ilaç hazırlamaya yöneliktir.
Kimyanın bilim olma sürecine birçok simyacı katkı sağlamıştır.
Kimya biliminin doğuşu, MÖ 3000 yıllarına kadar dayanmaktadır.
Evrendeki olayları ve varlıkları sistematik bir biçimde, deneye ve gözleme dayalı yöntemler kullanarak inceleyen kişiye bilim insanı denir.
Simyacıların kimyaya en önemli katkısı, yanma olayının açıklanmasında görülür. Yanma
olayını açıklamak için bilimsel kuramlar birbiriyle ilişkilendirilmeye çalışılarak neden sonuç ilişkileri üzerinde durulmuştur.
Başta Lavoisier (Lavoizi) olmak üzere birçok bilim insanı yanma olayı, hava ve gazlarla
ilgili sistemli çalışmış, deneyler yapmışlardır.
Özellikle 18. yüzyılın sonlarına doğru;
- Deneylerin sistematik bir şekilde yapılması,
- Terazinin yaygın olarak kullanılması,
- Deneyde kullanılan maddeler arasında nicel ilişkilerin kurulması,
- Teorilerin doğrudan deney sonuçları ile ilişkilendirilerek test edilmesi modern kimyanın başlangıcı olarak düşünülebilir.
Kimya biliminin gelişim sürecine;
- Mezopotamya,
- Çin,
- Hint,
- Yunan,
- Orta Asya ve
- İslam uygarlıklarının yaptığı katkılar unutulmamalıdır.
KİMYA BİLİMİNE KATKI SAĞLAYAN BİLİM İNSANLARI
Empedokles
Yunan filozofu Empedokles (Empedokıls) MÖ 490’larda doğmuş ve bütün nesnelerin;
- Su,
- Hava,
- Toprak ve
- Ateş olmak üzere dört temel maddeden oluştuğunu ileri
sürmüştür.
Sevgi ve nefret gibi kavramları madde ile özdeşleştirerek maddenin itme ve çekme kuvvetleri sayesinde bir arada bulunduğuna inanmıştır.
Bu inancını “Doğa Üzerine” adlı eserinde;
‘‘Gâh sevgiyle toplanır, bir olur bütün şeyler,
Gâh da ayrılırlar yine tek tek nefretin kiniyle” şeklinde dile getirmiştir.
Empedokles, deneye dayalı bazı araştırmalar da yapmıştır. Su saati kullanarak havanın maddi varlığa sahip olduğunu gözlemlemiş aynı zamanda ışık ve görme olayını açıklamaya çalışmıştır.
Democritus
Democritus (Demokritos) MÖ 460’larda doğmuştur. Atom fikrini ortaya atan ilk simyacıdır. Democritus her şeyin atomlardan ve boşluktan oluştuğunu öne sürmüştür.
Maddelerin bölünemeyen en küçük parçacığına Yunanca bölünemeyen anlamına gelen atomos (atom) adını vermiştir.
Democritus maddelerin birbirinden farklı olmasının nedenini,
- Atomların şekillerinin farklı olması veya
- Aynı şekildeki atomlardan oluşmuş olsalar bile bu atomların düzenlenmelerinin farklı olmasına bağlamıştır.
Aristo (Aristoteles)
Aristo (Görsel 1.1.10) MÖ 384’te doğmuştur. Fizik, kimya, astronomi, mantık, siyaset ve biyoloji alanlarında çalışmalar yapmış Yunan filozoftur.
Aristo’ya göre evren dört temel elementten oluşur.
Bu elementler;
- Toprak,
- Ateş,
- Hava ve
- Sudur.
Aristo bu elementlerin farklı oranda birleşmeleriyle farklı özellikte maddelerin meydana geldiğini ileri sürer.
Bu elementlerin sıcak, soğuk, kuru ve ıslak olmak üzere dört özelliği vardır. Soğuk ve ıslak suyu (sıvı), soğuk ve kuru toprağı (katı), ıslak ve sıcak havayı (gaz), kuru ve sıcak ateşi (yanıcı) oluşturur.
Câbir bin Hayyan
Câbir bin Hayyan; fizik, kimya, eczacılık, astronomi, mühendislik gibi alanlarda çalışmalar yapmıştır.
İslam dünyasında kimya biliminin temelini atan Câbir bin Hayyan atomun parçalanabileceğine olan inancını şu şekilde dile getirmiştir:
‘‘Maddenin en küçük parçası olan atomda yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom da parçalanabilir.’’
Sitrik asit, asetik asit, tartarik asit, arsenik tozunu keşfettiği düşünülen Câbir bin Hayyan nitrik asit, hidrojen klorür, sülfürik asit, kral suyunu elde etmiştir.
Câbir bin Hayyan damıtmada kullanılan imbiği geliştirmiş “baz” kavramıyla kimyanın
gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Ebû Bekir er-Râzî
Ebû Bekir er-Râzî İranlı hekim, bilim insanı ve filozoftur. Kroze, fırın gibi laboratuvar araç gereçlerini geliştirmiştir.
Kostik sodayı, gliserini keşfetmiş, alkolü antiseptik olarak tıpta kullanmış, karıncalardan damıtma yolu ile formik asidi elde etmiştir.
Ebû Bekir er-Râzî simyada kullanılan maddeleri;
- Bedenler (metaller),
- Ruhlar (kükürt, arsenik, cıva, nişadır),
- Taşlar (pirit, mağnezya),
- Vitrioller (metal sülfatları),
- Borakslar (boraks, soda),
- Tuzlar (kaya tuzu, potasa, güherçile) olarak sınıflandırmıştır.
Maddenin atomlar ve boşluktan oluştuğu görüşüne dayanarak uzayda atomlar ne kadar sıkışık kümelenirlerse oluşturdukları maddenin de o kadar yoğun olacağını hava, su ve toprak örnekleriyle ortaya koymuştur.
Robert Boyle
Robert Boyle’un (Rabırt Boyl) kimya ve fizik alanında birçok eseri bulunmaktadır. Bu eserlerinin en ünlüsü “Kuşkucu Kimyager” adlı kitabıdır.
Boyle; havanın fiziksel özellikleri ile ilgilenmiş, havanın sıkıştılabilir bir nesne olduğunu ve yanma olayındaki rolünü belirtmiştir.
Boyle ve Hooke, vakum pompası geliştirmiş bu vakum pompasını kullanarak bir gazın hacmi ve basıncı arasındaki ilişkinin belirlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu ilişki Boyle Yasası olarak bilinir.
Boyle elementi, kendinden daha basit maddelere ayrılamayan saf madde olarak tanımlamıştır.
İlk kez kimyasal bileşiklerle karışımlar arasında ayrım yapmış; kimyasal birleşmede maddenin özelliklerinin tamamıyla değiştiğini, karışımlarda ise böyle değişimlerin
olmadığını söylemiştir.
Antoine Lavoisier
Modern kimyanın öncüsü olan Antoine Lavoisier (Antuon Lövaziye) 18. yüzyılda yaşayan Fransız bilim insanıdır.
Antoine Lavoisier yaptığı deneyde, bir miktar kalay metalini içi hava dolu bir cam balona koyup ağzını kapatarak tartmıştır. Cam balonun ağzını açmadan ısıttığında balonda beyaz bir toz oluştuğunu gözlemlemiştir.
Bu cam balonu tekrar tarttığında başlangıçtaki ağırlığın değişmediğini görmüştür.
Deneylerinde teraziyi kullanarak Kütlenin Korunumu Kanunu’nu bulmuştur.
Lavoisier, oksijenin havada bulunan ve yanmaya neden olan bir gaz olduğunu ve yanan
madde ile birleşerek oksitleri oluşturduğunu bulmuştur.
ÖNEMLİ NOT:
Burada bir noktanın altını çizmekte fayda vardır: Bilim insanları doğaya konan bir kanunu veya elementi kendileri yapmıyor.
Tam tersi doğaya konan bu kanunları, elementleri, bileşenleri vs. keşfediyor.
Yani olan bir şeyi ortaya çıkarıyor diğer insanların bilmeleri ve anlamalarını sağlıyor.
Zaman zaman da buldukları bu kanunlara kendi adlarını takıyorlar veya başkaları o kanunu bulanın adıyla anıyorlar. “Boyle Yasası”nda olduğu gibi.
Aslında doğaya bu kanunları kim koymuştur?
Hangi amaçla, hangi hikmete binaen öyle yapmıştır?
Bunu yaparken hangi maddeleri kullanmıştır?
İşte bilim insanlarının peşinden koştuğu ve bulmaya çalıştığı hakikatler bunlardır.
Bunların cevabını verebildiğimiz zaman hakikati de bulabiliriz.
😁
Işime yarada sağolun
😀
Elinize sağlık çok açıklayıcı ve güzel olmuş
Merveler köti köti
Hepsi aynı yerde olmuyor
Çok işime yaradı çok teşekkürler bende tam bunu arıyordum sağolun😄
Çok beğendim elinize sağlık konu tekrarı için açmıştım işime yaradı. 🙂
Ayn
Begendim ama obur konulari yok .
İnşaallah ileride devamı gelecek. Arkadaşların katkılarını bekliyoruz.
Teşekkürler.
Hepsi aynı yerde olmuyor